25 Ağustos 2011 Perşembe

38- Alak Denkleminde Suret'ul Sad İkrası











بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir

١- ص وَالْقُرْآنِ ذِي الذِّكْرِ
1-Sa'd! Andolsun Kur'an'a,zikir sahibine.

٢- بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي عِزَّةٍ وَشِقَاقٍ
2-Hayır! İnkar edenler, kibir ve ayrılıktadırlar.

٣- كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّن قَرْنٍ فَنَادَوْا وَلَاتَ حِينَ مَنَاصٍ
3-Nice helak ettik onlardan önceki nesilleri.
Böylece feryat ettiler, yoktu süre kaçmaya.

٤- وَعَجِبُوا أَن جَاءهُم مُّنذِرٌ مِّنْهُمْ وَقَالَ الْكَافِرُونَ هَذَا سَاحِرٌ كَذَّابٌ
4- Şaşırdılar gelmesine bir uyarıcının kendilerinden 
ve dedi ki inkar edenler: "Bu sihirbaz  ve yalancıdır."

٥- أَجَعَلَ الْآلِهَةَ إِلَهًا وَاحِدًا إِنَّ هَذَا لَشَيْءٌ عُجَابٌ
5- "Yapıyor mu İlahları Tek İlah? Gerçekten bu acayib bir şey!"

٦- وَانطَلَقَ الْمَلَأُ مِنْهُمْ أَنِ امْشُوا وَاصْبِرُوا عَلَى آلِهَتِكُمْ إِنَّ هَذَا لَشَيْءٌ يُرَادُ
6- Fırladı ileri gelenlerinden; " Yürüyün ve sabredin ilahlarınıza karşı muhakkak ki bu istenen şeydir."

٧- مَا سَمِعْنَا بِهَذَا فِي الْمِلَّةِ الْآخِرَةِ إِنْ هَذَا إِلَّا اخْتِلَاقٌ
7- " İşitmedik bunu diğer milletlerden .Muhakkak ki bu ancak uydurmadır."


٨- أَأُنزِلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ مِن بَيْنِنَا بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ مِّن ذِكْرِي بَلْ لَمَّا يَذُوقُوا عَذَابِ
8- Ona mı indirildi zikir aramızdan? Hayır,onlar şüphededirler zikrimden.
Hayır! Onlar tatmadı azabımdan.

٩- أَمْ عِندَهُمْ خَزَائِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ الْعَزِيزِ الْوَهَّابِ
9-Yoksa, onların indinde midir hazineleri Rahmetli olan Rabbinin,
Aziz ve Vehhab olanın?

(EL AZİYZ... Karşı konulmaz güç sahibi olarak, dilediğini uygulayan! Tüm âlemlerde dilediğini karşı çıkacak güç olmaksızın yerine getiren. Bu isim Rab ismiyle paralel çalışan bir isimdir. Rab özelliği Aziyz özelliğiyle hükmünü icra eder!
EL VEHHÂB... Dilediğine karşılıksız ve "hak etme" kavramı devrede olmaksızın veren.)



١٠- أَمْ لَهُم مُّلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَلْيَرْتَقُوا فِي الْأَسْبَابِ
10- Yoksa onların mıdır mülkü semavatın ve arzın ve ikisi arasındakiler?
O zaman yükselsinler araçlarıyla..

١١- جُندٌ مَّا هُنَالِكَ مَهْزُومٌ مِّنَ الْأَحْزَابِ
11- Ordular burada hezimete uğramış birliklerdendir.

١٢- كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ ذُو الْأَوْتَادِ
12- Yalanladı onlardan önce Nuh Kavmi,Ad ve Firavun kazıklar sahibi.

١٣- وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَأَصْحَابُ الأَيْكَةِ أُوْلَئِكَ الْأَحْزَابُ
13- Semud,Lut Kavmi ve Ashab-ı Eyke! Bunlar o birliklerdir.





١٤- إِن كُلٌّ إِلَّا كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ
14- Hepsi yalanladı Rasülleri, böylece hak oldu cezam.


١٥- وَمَا يَنظُرُ هَؤُلَاء إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً مَّا لَهَا مِن فَوَاقٍ
15- Beklemiyor bunlar bir sayhadan başka,yoktur onun bir gecikmesi.


١٦- وَقَالُوا رَبَّنَا عَجِّل لَّنَا قِطَّنَا قَبْلَ يَوْمِ الْحِسَابِ
16- Dediler ki: "Rabbimiz, acele ver bize payımızı, Hesap Günü'nden önce."


١٧- اصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَيْدِ إِنَّهُ أَوَّابٌ
17- Sabret dediklerine ve zikret kulumuz Davud'u, kuvvetli olanı.
Şüphesiz o evvab idi.




 ١٨- إِنَّا سَخَّرْنَا الْجِبَالَ مَعَهُ يُسَبِّحْنَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِشْرَاقِ
18- Muhakkak ki Biz, musahhar kıldık dağları onunla.
Tesbih ederlerdi sabah,akşam.


(Musahhar kılmak;emre amade,boyun eğdirmek...)

١٩- وَالطَّيْرَ مَحْشُورَةً كُلٌّ لَّهُ أَوَّابٌ
19- Ve kuşlarda birleşmişti.Hepsi ona yönelmişti..

٢٠- وَشَدَدْنَا مُلْكَهُ وَآتَيْنَاهُ الْحِكْمَةَ وَفَصْلَ الْخِطَابِ
20- Kuvvetlendirdik mülkünü ve ona verdik hikmeti ve fasl-ı hitabı.

(Fasıl Günü'ne iman eden bir adam, fasl-ı hitab sırrına erişir ki o hitab furkani deliller taşır vahiyden...Hak ile Batılı ufuk çizgisi gibi ayan eder.)

٢١- وَهَلْ أَتَاكَ نَبَأُ الْخَصْمِ إِذْ تَسَوَّرُوا الْمِحْرَابَ
21- Geldi mi Sana hasımların haberi, hani tırmanmıştılar mihraba?

٢٢- إِذْ دَخَلُوا عَلَى دَاوُودَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ قَالُوا لَا تَخَفْ خَصْمَانِ بَغَى بَعْضُنَا عَلَى بَعْضٍ فَاحْكُم بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَلَا تُشْطِطْ وَاهْدِنَا إِلَى سَوَاء الصِّرَاطِ
22- Ne zaman girdiklerinde Davud'un yanına ,korkmuştu onlardan.
Dediler ki:"Korkma! İki hasımlarız,haksızlık ettik birbirimize.
Artık hükmet aramızda Hak ile, haksızlık etme ve bizi ulaştır orta yola."

٢٣- إِنَّ هَذَا أَخِي لَهُ تِسْعٌ وَتِسْعُونَ نَعْجَةً وَلِيَ نَعْجَةٌ وَاحِدَةٌ فَقَالَ أَكْفِلْنِيهَا وَعَزَّنِي فِي الْخِطَابِ
23- "Gerçekten bu kardeşimdir,onun doksan dokuz koyunu var
ve benim bir koyunum var." Dedi ki: "Ona beni kefil et" ve yendi beni hitabette.

٢٤- قَالَ لَقَدْ ظَلَمَكَ بِسُؤَالِ نَعْجَتِكَ إِلَى نِعَاجِهِ وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنْ الْخُلَطَاء لَيَبْغِي بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَقَلِيلٌ مَّا هُمْ وَظَنَّ دَاوُودُ أَنَّمَا فَتَنَّاهُ فَاسْتَغْفَرَ رَبَّهُ وَخَرَّ رَاكِعًا وَأَنَابَ
‎24- Dedi ki:"Andolsun, sana zulmetti istemekle koyununu, koyunlarına."
Muhakkak ki çoğu ortaklar haksızlık ediyorlar birbirlerine karşı.
Hariçtir;iman edenler,salih amelciler ve onlar ne kadar azdır!
Zannetti Davud fitne olduğunu.
Böylece istiğfar etti Rabbine yere kapandı,rüku etti ve yöneldi.

( Çoğu ortaklar birbirine karşı  haksızlık ediyor ve  sadece iş ortaklıkları değil,eşler,kardeşler,komşular,arkadaşlar,yakınlar var da var..haksızlık etmeyeğiz,hakkımızı yemeyeceğiz beş kuruşta olsa.

Fitne deyince ayette birebir fitne geçtiği için meale eklenmiştir...Fitne, Kur'an dilinde dünya hayatıdır...Dünya hayatı bir fitnedir..Kim Kurana teslim olup akıllı,sabırlı ve adaletli davranırsa,secde eder,rüku eder,yönelirse Allah'a, O işte fitneyi yenmiş demektir..İnşaAllah bu takımdan olacağız!Amin.

Kuran'da zan kelimesi,,hem zannetmek,sanmak babında hemde işi çakmak,jetonu düşmek anlamına da gelir.)

٢٥- فَغَفَرْنَا لَهُ ذَلِكَ وَإِنَّ لَهُ عِندَنَا لَزُلْفَى وَحُسْنَ مَآبٍ
25- Bağışladık onu buna.Muhakkak ki ona indimizde yakınlık 
ve güzel bir gelecek vardır.

.٢٦- يَا دَاوُودُ إِنَّا جَعَلْنَاكَ خَلِيفَةً فِي الْأَرْضِ فَاحْكُم بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعِ الْهَوَى فَيُضِلَّكَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ إِنَّ الَّذِينَ يَضِلُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ بِمَا نَسُوا يَوْمَ الْحِسَابِ
‎26-Ya Davud! Muhakkak ki Biz, kıldık Seni halife yeryüzünde.
Öyleyse hükmet insanlar arasında Hak ile ve tabi olma hevana,yoksa saparsın Allah yolundan.
Muhakkak ki sapanlar Allah yolundan, onlara azab şiddetlidir.
Unuttuklarından Hesab Günü'nü .

٢٧- وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاء وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا بَاطِلًا ذَلِكَ ظَنُّ الَّذِينَ كَفَرُوا فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِنَ النَّارِ
27- Yaratmadık semayı ve arzı ve ikisi arasındakileri boşuna.Bu zannıdır inkar edenlerin. Veyl olsun inkar edenlere, ateşten!

٢٨- أَمْ نَجْعَلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَالْمُفْسِدِينَ فِي الْأَرْضِ أَمْ نَجْعَلُ الْمُتَّقِينَ كَالْفُجَّارِ
28- Yoksa yapar mıyız, iman edenleri,salih amel işleyenleri 
müfsidler gibi yeryüzünde ya da yapar mıyız müttakileri facirler gibi ?

( Müfsid;fesad fiilini işleyene müfsid denir.
Şahsi menfaati için bozgunculuk,fitne,terör estiren,haram-helali tanımadan sadece menfaatine odaklanan...
Müttaki;takvalı olana denir..
Facir;fücur sahibi,günahkar...)

٢٩- كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِّيَدَّبَّرُوا آيَاتِهِ وَلِيَتَذَكَّرَ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
29-Kitabı Biz inzal ettik Sana, mübarektir, tedbir alsınlar ayetlerle,
tezekkür etsinler diye ul'ul el-bab.

( Ul'ul El-Bab odur ki ;vahiyle hayatlanmış ve hak ile batılı -edindiği furkani görüşler -keskince ayırmış ve anlamış akıl sahibleri...Devamlı Kuran'la tezekkür halindedirler..Kısa anlamıyla akıl sahibleridir.




٣٠- وَوَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ
30- Ve Biz bağışladık Davud'a Süleyman'ı,ne güzel kuldu! Gerçekten o evvab idi!

٣١- إِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِالْعَشِيِّ الصَّافِنَاتُ الْجِيَادُ
31- Ne zaman ki,sunuldu onlara akşamleyin safinler,mükemmellerinden.

(Safin;üç ayağı üzere durup bir ayağını tırnak üzere diken görkemli, iyi cins koşu atları.)

٣٢- فَقَالَ إِنِّي أَحْبَبْتُ حُبَّ الْخَيْرِ عَن ذِكْرِ رَبِّي حَتَّى تَوَارَتْ بِالْحِجَابِ
32- Dedi ki: "Ben sevdim hayrı Rabbimin zikrinden.Hatta gizlendi perde ile."

( Tefsircilerin çoğu buna şu mânâyı vermişlerdir: "Ben hayır, yani mal ve at sevmek için Rabbimin zikrinden kaldım." Nihayet güneş perdenin ardına gizlendi, yani battı. İkindi namazı geçti diye bu şekilde üzüldü ve bundan dolayı, getirin onları bana deyip, hepsini Allah için kurban etti diyorlar.Fakat diğer birtakım tefsircilerle de: Ben o hayır sevmeyi,at sevmeyi Rabbimin zikrinden dolayı sevdim dedi, yani namazını veya virdini geçirmedi, bilakis böyle diyerek atları bırakıp zikrini yerine getirmeye gitti. Nihayet o atlar perdenin ardına izlendi, ahırlara çekildi, yahut koşuda gözden kayboldu, o zaman namazını bitirdi.)

٣٣- رُدُّوهَا عَلَيَّ فَطَفِقَ مَسْحًا بِالسُّوقِ وَالْأَعْنَاقِ
33- "Geri getirin onları bana." Böylece meshetti bacaklarını ve boynunu.

٣٤- وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمَانَ وَأَلْقَيْنَا عَلَى كُرْسِيِّهِ جَسَدًا ثُمَّ أَنَابَ
34- Andolsun imtihan ettik Süleyman'ı ve yerleştirdik onu kürsüsüne ceseden,sonra yöneldi.



٣٥- قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَّا يَنبَغِي لِأَحَدٍ مِّنْ بَعْدِي إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ
35- Dedi ki: "Rabbim! Mağfiret et beni,bağışla beni,mülk ver bana, ulaşamasın hiç kimse benden sonra.Muhakkak ki Sen Vehhab olansın!"

( EL VEHHÂB... Dilediğine karşılıksız ve "hak etme" kavramı devrede olmaksızın veren.)

٣٦- فَسَخَّرْنَا لَهُ الرِّيحَ تَجْرِي بِأَمْرِهِ رُخَاء حَيْثُ أَصَابَ
36- Musahhar kıldık ona rüzgarı, akardı onun emriyle, hafifçe eser giderdi.


٣٧- وَالشَّيَاطِينَ كُلَّ بَنَّاء وَغَوَّاصٍ
37- Ve şeytanların hepsini de,bina yapanlar ve dalanlardır.


( Bakınız: http://www.harunyahya.org/Makaleler/hz_suleymanin_iktidari.html )


٣٨- وَآخَرِينَ مُقَرَّنِينَ فِي الْأَصْفَادِ
38- Diğerleri de birbirlerine bağlı zincirlerle..


٣٩- هَذَا عَطَاؤُنَا فَامْنُنْ أَوْ أَمْسِكْ بِغَيْرِ حِسَابٍ
39- Bu ihsanımızdır.Artık lutfet veya tut, hesab olmaksızın.

٤٠- وَإِنَّ لَهُ عِندَنَا لَزُلْفَى وَحُسْنَ مَآبٍ
40-  Muhakkak ki ona indimizde yakınlık ve güzel bir gelecek vardır.



٤١- وَاذْكُرْ عَبْدَنَا أَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍ
41- Zikret kulumuz Eyyub'u! Ne zaman feryat etti Rabbine,
"Şüphesiz bana dokundu şeytan, dert ve azab ile."

( Şeytan hakkında bakınız: http://www.harunyahya.org/imani/Seytan.html
Şeytanı tanımak için bakınız: http://www.sevde.de/Seytan/Seytan_nedir.htm

٤٢- ارْكُضْ بِرِجْلِكَ هَذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ
42- "Vur ayağınla! Bu yıkanılacak,serince bir içecektir. "

٤٣- وَوَهَبْنَا لَهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنَّا وَذِكْرَى لِأُوْلِي الْأَلْبَابِ
43- Biz bağışladık onu, ailesini ve mislini onlarla beraber rahmet olarak bizden. Zikretsinler diye ul-ul el-bab!

( Ul'ul El-Bab şuurunu kayıtsız,şartsız vahye açmış, temiz akıl sahibleridir.)

٤٤- وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِب بِّهِ وَلَا تَحْنَثْ إِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًا نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ
44-Ve al eline bir demet ve vur onunla,yeminini bozma.
Gerçekten Biz, bulduk onu sabırlı,ne güzel kuldu! Şüphesiz evvab idi.

٤٥- وَاذْكُرْ عِبَادَنَا إبْرَاهِيمَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ أُوْلِي الْأَيْدِي وَالْأَبْصَارِ
45- Zikret kulumuz İbrahim,İshak ve Yakub'u, güçlü ve basiretli idiler.

( İbrahim as hakkında: http://www.enfal.de/ibrahim.htm
İshak as hakkında: http://www.enfal.de/ishak.htm
Yakub as hakkında: http://www.enfal.de/ecdad8.htm )

٤٦- إِنَّا أَخْلَصْنَاهُم بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى الدَّارِ
46- Muhakkak ki Biz,ihlaslı ve halisler kıldık onları ve zikreden evlerini.

( Daa'r;ayette zikri daa'r ise ahirettir...Evlerini hatırlarlar ve zikrederler....Orasıdır gerçek ve baki olan.)

٤٧- وَإِنَّهُمْ عِندَنَا لَمِنَ الْمُصْطَفَيْنَ الْأَخْيَارِ
47- Ve muhakkak ki onlar,indimizden seçilmişler ve hayırlılardır.

٤٨- وَاذْكُرْ إِسْمَاعِيلَ وَالْيَسَعَ وَذَا الْكِفْلِ وَكُلٌّ مِّنْ الْأَخْيَارِ
48- Zikret İsmail,Elyesa ve Zülkifl'i,hepsi hayırlılardandır.

Zülkifl as hakkında: http://www.enfal.de/ecdad25.htm )

٤٩- هَذَا ذِكْرٌ وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَآبٍ
49- Bu bir zikirdir ve muhakkak, müttakiler için güzel bir dönüş vardır.

( Husn'el me'abb;güzel dönüş,güzel bir seyahat,güzel bir gelecek..)

٥٠- جَنَّاتِ عَدْنٍ مُّفَتَّحَةً لَّهُمُ الْأَبْوَابُ
50- Cennet-i Adn,açılmıştır onlar için kapıları.


٥١- مُتَّكِئِينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ وَشَرَابٍ
51- Uzanmışlardır orada,davetleşirler orada, bir çok meyveler ve içecekleri.

٥٢- وَعِندَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ أَتْرَابٌ
52- Yanlarında bakışlarını saklayan yaşıtlar.

٥٣- هَذَا مَا تُوعَدُونَ لِيَوْمِ الْحِسَابِ
53- Bu vaad edilendir size, hesab günü için.

٥٤- إِنَّ هَذَا لَرِزْقُنَا مَا لَهُ مِن نَّفَادٍ
54- Muhakkak ki,bu rızkımızdır.Onun yoktur tükenmesi.


٥٥- هَذَا وَإِنَّ لِلطَّاغِينَ لَشَرَّ مَآبٍ
55- Bu, muhakkak ki azgınlar için şerli bir dönüştür.


( Şerr'ul me'abb;kötü dönüş,kötü bir seyahat,kötü bir gelecek..)


٥٦- جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا فَبِئْسَ الْمِهَادُ
56- Cehennem;yaslanacaklar ona. Ne kötü yatak!

٥٧- هَذَا فَلْيَذُوقُوهُ حَمِيمٌ وَغَسَّاقٌ
57- Bu;tatsınlar onu, kaynar su ve irini.

٥٨- وَآخَرُ مِن شَكْلِهِ أَزْوَاجٌ
58- Ve diğer şekillerinden çifter.

٥٩- هَذَا فَوْجٌ مُّقْتَحِمٌ مَّعَكُمْ لَا مَرْحَبًا بِهِمْ إِنَّهُمْ صَالُوا النَّارِ
59- Bu bölük dayanacaktır sizinle beraber,merhaba yok onlara!
Muhakkak ki onlar yanacaklar ateşle.

٦٠- قَالُوا بَلْ أَنتُمْ لَا مَرْحَبًا بِكُمْ أَنتُمْ قَدَّمْتُمُوهُ لَنَا فَبِئْسَ الْقَرَارُ
60- Derler ki: "Hayır sizsiniz,size merhaba yok.Siz takdim ettiniz bunu bize.Ne kötü karargah!"

٦١- قَالُوا رَبَّنَا مَن قَدَّمَ لَنَا هَذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِي النَّارِ
61- Derler ki: "Rabbimiz kim takdim ettiyse bunu bize
bunun arttır azabını kat kat ateşte."

٦٢- وَقَالُوا مَا لَنَا لَا نَرَى رِجَالًا كُنَّا نَعُدُّهُم مِّنَ الْأَشْرَارِ
62- Ve derler: "Ne oluyor bize, göremiyoruz adamları, biz addediyorduk onları şerlilerden."

٦٣- أَتَّخَذْنَاهُمْ سِخْرِيًّا أَمْ زَاغَتْ عَنْهُمُ الْأَبْصَارُ
63- "Onlara dememiş miydik sihirbaz ya da kaymış mı onlardan gözlerimiz? "

٦٤- إِنَّ ذَلِكَ لَحَقٌّ تَخَاصُمُ أَهْلِ النَّارِ
64- Şüphesiz bu haktır,tartışacaktır ateş ehli.

٦٥- قُلْ إِنَّمَا أَنَا مُنذِرٌ وَمَا مِنْ إِلَهٍ إِلَّا اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
65- De ki: "Yalnızca Ben bir uyarıcıyım ve değilim hiç bir ilah yalnız Allah ,Vahid el Kahhar'dır."

( EL KAHHÂR... "Vâhid" oluşunun sonucunu yaşatarak "izafî - göresel" benliklerin asla "var" olmadığını seyrettiren!

EL VÂHİD... Vâhid'ül EHAD... Sayısal çokluk kabul etmez TEK! Cüzlere bölünmemiş ve cüzlerden oluşmamış; panteizm anlamına gelmeyen Bir! Çokluk kavramının düştüğü, "yok"luğa kavuştuğu, hiçbir fikir ve düşüncenin ayak basamadığı TEK! )

٦٦- رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ
66- Rabbidir semavatın ve arzın ve ikisi arasındakilerin Aziz el-Ğaffar'dır.

( EL AZİYZ... Karşı konulmaz güç sahibi olarak, dilediğini uygulayan! Tüm âlemlerde dilediğini karşı çıkacak güç olmaksızın yerine getiren. Bu isim Rab ismiyle paralel çalışan bir isimdir. Rab özelliği Aziyz özelliğiyle hükmünü icra eder!

EL ĞAFFAR... Kudret veya hikmetin gereği olarak oluşmuş noksanlıklarını fark edip, bunların sonuçlarından kurtulmayı irade edenlere, örtüleyiciliğini yaşatan. Bağışlayan.Mağfireti pek bol olan...)

٦٧- قُلْ هُوَ نَبَأٌ عَظِيمٌ
67- De ki: "O büyük bir haberdir."

٦٨- أَنتُمْ عَنْهُ مُعْرِضُونَ
68- Siz ondan yüz çeviriyorsunuz.

٦٩- مَا كَانَ لِي مِنْ عِلْمٍ بِالْمَلَإِ الْأَعْلَى إِذْ يَخْتَصِمُونَ
69-Yoktu benim hiç bir ilmim Mele-ul Ala'dan, tartışıyorlarken.


٧٠- إِن يُوحَى إِلَيَّ إِلَّا أَنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُّبِينٌ
70- Vahyolunuyor bana, sadece ben uyarıcıyım,apaçık.

٧١- إِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِن طِينٍ
71- Ne zaman demişti Rabbin meleklere:
"Şüphesiz Ben yaratacağım bir beşer kilden."

٧٢- فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ
72- Artık ne zaman ki şekil verdim ve üfledim ona Ruhumdan;
"Derhal kapanın ona,secde edin!"

٧٣- فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ
73- Böylece secde etti meleklerin hepsi topluca.

٧٤- إِلَّا إِبْلِيسَ اسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنْ الْكَافِرِينَ
74- Yalnız İblis kibirlendi ve oldu kafirlerden.

٧٥- قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَن تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ الْعَالِينَ
75- Dedi ki: "Ya İblis, ne men etti seni secde etmekten yarattığım şeye, iki elimle.
Kibirli misin yoksa yücelerden misin?

٧٦- قَالَ أَنَا خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ
76- Dedi: "Ben hayırlıyım ondan.Sen yarattın beni ateşten ve yarattın onu kilden."

٧٧- قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ
77- Dedi: "Çık ordan! Muhakkak ki sen recmedildin!"

٧٨- وَإِنَّ عَلَيْكَ لَعْنَتِي إِلَى يَوْمِ الدِّينِ
78- "Ve muhakkak ki sanadır lanetim, Din Günü'ne kadar! "


٧٩- قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
79- Dedi: "Rabbim mühlet ver bana Bea'sü Günü'ne kadar."

( Bea'sü Günü: yeniden dirilme günü,ölümden sonra diriliş..)

٨٠- قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ
80- Dedi: "Böylece, şüphesiz sen mühlet verilenlerdensin."

٨١- إِلَى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ
81- "Malum vaktin gününe kadar..."

٨٢- قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
82- Dedi: "Andolsun İzzetine ki, mutlaka azdıracağım onların hepsini."

٨٣- إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ
83- "Hariçtir kulların,onlardan muhlis olanlar. "

٨٤- قَالَ فَالْحَقُّ وَالْحَقَّ أَقُولُ
84- Dedi: "İşte Hak ve Hakkı Ben söylüyorum."

٨٥- لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنكَ وَمِمَّن تَبِعَكَ مِنْهُمْ أَجْمَعِينَ
85- "Andolsun ki dolduracağım cehennemi senle ve bunlardan kim tabi olduysa sana onların hepsini!"

٨٦- قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُتَكَلِّفِينَ
86- De ki: "Sizden istemiyorum hiçbir ücret ve ben değilim mükellefiyet koyan."

٨٧- إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ
87- Sadece O zikirdir, alemler için.

٨٨- وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَأَهُ بَعْدَ حِينٍ
88-Ve mutlaka bileceksiniz onun haberini,bir süre sonra.



صدق الله العظيم.

Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.










20 Ağustos 2011 Cumartesi

37- Alak Denkleminde Suret'ul Kamer İkrası







بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir


١- اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانشَقَّ الْقَمَرُ
1-Yaklaştı Saat ve yarıldı Ay!


٢- وَإِن يَرَوْا آيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُّسْتَمِرٌّ
2- Görseler bir ayet yüz çevirip derler: "devamlı bir sihirdir".

٣- وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ
3- Yalanladılar ve tabi oldular hevalarına.Her emir karar kılınmıştır.

٤- وَلَقَدْ جَاءهُم مِّنَ الْأَنبَاء مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ
4- Andolsun ki geldi onlara haberler onda, sakındıracak şeyler.

٥- حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُ
5- Hikmetli,olgundur.Ama bir fayda vermedi uyarmalar.

(Hikmet-i Baliğa; mükemmel,son derece olgun ve açık ,hikmet sahibidir Kur'an.)

٦- فَتَوَلَّ عَنْهُمْ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ إِلَى شَيْءٍ نُّكُرٍ
6-Yüz çevir onlardan! O gün çağıracak davetçi, korkunç bir şeye.

٧- خُشَّعًا أَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ جَرَادٌ مُّنتَشِرٌ
7-Dehşet içinde gözleri,çıkarlar kabirlerden.Sanki onlar çekirgeler gibi yayılmış.

٨- مُّهْطِعِينَ إِلَى الدَّاعِ يَقُولُ الْكَافِرُونَ هَذَا يَوْمٌ عَسِرٌ
8- Koşarak davetçiye der ki kafirler: "Bu gün çok zor."

٩- كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ
9- Yalanladı onlardan önce Nuh Kavmi.
Böylece yalanladılar kulumuzu dediler ki:" Delidir" ve men ettiler.

١٠- فَدَعَا رَبَّهُ أَنِّي مَغْلُوبٌ فَانتَصِرْ
10- Dua etti Rabbine: "Muhakkak ki ben mağlub oldum, yardım et."

١١- فَفَتَحْنَا أَبْوَابَ السَّمَاء بِمَاء مُّنْهَمِرٍ
11-Böylece Biz, açtık kapılarını gökyüzünün su ile boşaltarak.

١٢- وَفَجَّرْنَا الْأَرْضَ عُيُونًا فَالْتَقَى الْمَاء عَلَى أَمْرٍ قَدْ قُدِرَ
12- Fışkırttık yeryüzünü gözeler halinde
Böylece bir araya geldi su, emir üzerine takdir edildi.

١٣- وَحَمَلْنَاهُ عَلَى ذَاتِ أَلْوَاحٍ وَدُسُرٍ
13- Ve taşıdık onu tahta levhaların üzerinde, çivilenmiş.

١٤- تَجْرِي بِأَعْيُنِنَا جَزَاء لِّمَن كَانَ كُفِرَ
14- Akıp gitmekteydi gözetimimizde,bir cezaydı inkar edilene.

١٥- وَلَقَد تَّرَكْنَاهَا آيَةً فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
15- Andolsun Biz bıraktık onda bir ayet. Artık var mı düşünen?

١٦- فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
16- Böylece nasılmış azabım ve uyarılarım ?

١٧- وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
17- Andolsun kolaylaştırdık Kur'an'ı zikretmek için öyleyse var mı zikreden?

١٨- كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
18- Yalanladı Ad,nasılmış azabım ve uyarılarım?

١٩- إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي يَوْمِ نَحْسٍ مُّسْتَمِرٍّ
19- Muhakkak ki Biz indirdik üzerlerine bir rüzgar, şiddetli ve o günde uğursuzluğu devamlı olanı.

٢٠- تَنزِعُ النَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ مُّنقَعِرٍ
20- Söküp atıyordu insanları
sanki onlar hurma kütükleri gibiydi, kökünden kopmuş.

٢١- فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
21- Nasılmış azabım ve uyarılarım?

٢٢- وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
22- Andolsun kolaylaştırdık Kur'an'ı zikretmek için, öyleyse var mı zikreden?

٢٣- كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ
23- Yalanladı Semud uyarıları.

٢٤- فَقَالُوا أَبَشَرًا مِّنَّا وَاحِدًا نَّتَّبِعُهُ إِنَّا إِذًا لَّفِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ
24-Dediler ki: " İçimizden bir beşere mi tabi olacağız
 Muhakkak ki biz o zaman şaşar ve çıldırırız."

٢٥- أَؤُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِن بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌ
25- "Ona mı gönderildi zikir aramızdan? Hayır,o bir yalancı ve küstahtır."

٢٦- سَيَعْلَمُونَ غَدًا مَّنِ الْكَذَّابُ الْأَشِرُ
26-Bilecekler yarın kimdir yalancı ve küstah!

٢٧- إِنَّا مُرْسِلُو النَّاقَةِ فِتْنَةً لَّهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْ
27- Muhakkak ki Biz gönderdik, dişi deveyi fitne olarak onlara.
Artık onları bekle ve sabret!

(Fitne öyle bir imtihan ki; sürü gibi düşünmeden,arkasına bakmadan,önünü görmeden akar suya kapılmaktır,konjonktur adamı olmaktır...İşte bunlar kaybedenler...
Fitne öyle bir imtihan ki;sabredib hakkı tavsiye etmektir...Rabbe ve Rasül'üne teslim olup asla emirden dışarı çıkmamaktır...İşte bunlar kazananlaradır..)

٢٨- وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ الْمَاء قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْ كُلُّ شِرْبٍ مُّحْتَضَرٌ
28-Haber ver onlara suyu paylaşsınlar aralarında.Herkes içsin sırasıyla.

٢٩- فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَى فَعَقَرَ
29- Böylece çağırdılar arkadaşlarını, sonra ileri atılıp boğazladılar.

٣٠- فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
30- Nasılmış azabım ve uyarılarım?

٣١- إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَشِيمِ الْمُحْتَظِرِ
31- Muhakkak ki Biz, gönderdik üzerlerine tek bir sayha.
Böylece oldular kuru ot gibi ufalanmış.

(Sayha ya da Sahha;Öyle bir ses ki duyulduğunda dikey konumdan yatay konuma çeviren...Biz duymadık duyanlar helak oldu ve Huruç Günü'nü bekliyorlar.)

٣٢- وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
32-Andolsun kolaylaştırdık Kur'an'ı zikretmek için, öyleyse var mı zikreden?

٣٣- كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ
33-Yalanladı Lut Kavmi uyarıları.

٣٤- إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّا آلَ لُوطٍ نَّجَّيْنَاهُم بِسَحَرٍ
34- Muhakkak ki Biz, gönderdik onlara bir taş fırtınası.
Hariçti Lut ailesi kurtardık onları seherde.

٣٦- وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ
36- Andolsun uyarmıştı onları azabımızla, fakat şüphe ettiler uyarılardan.

٣٧- وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِ فَطَمَسْنَا أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ
37-Andolsun göz koydular onun misafirlerine.
Böylece silip yok ettik gözlerini.Şimdi tadın azabımı ve uyarılarımı!

٣٨- وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌ مُّسْتَقِرٌّ
38- Andolsun,sabah erkenden çatıverdi onlara bir azab,karar kılınan.

٣٩- فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ
39- Tadın bakalım azabımı ve uyarılarımı!

٤٠- وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
40-Andolsun kolaylaştırdık Kur'an'ı zikretmek için, öyleyse var mı zikreden?

٤١- وَلَقَدْ جَاء آلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُ
41- Andolsun geldi Firavun Ailesine uyarılar.

٤٢- كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَاهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُّقْتَدِرٍ
42- Yalanladılar ayetlerimizin hepsini.
Böylece yakalayıverdik bir yakalayışla ki Aziz ve muktediriz.

(EL AZİYZ... Karşı konulmaz güç sahibi olarak, dilediğini uygulayan! Tüm âlemlerde dilediğini karşı çıkacak güç olmaksızın yerine getiren. Bu isim Rab ismiyle paralel çalışan bir isimdir. Rab özelliği Aziyz özelliğiyle hükmünü icra eder!)

٤٣- أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِّنْ أُوْلَئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَاءةٌ فِي الزُّبُرِ
43- İnkarcılarınız mı hayırlıdır onlardan 
yoksa sizin için beraat mi var zeburlarda?

( Yani ey bu zaman insanları! Sizin inkarcılarınız Onlardan hayırlı mıdır? Yani Nûh (a.s.)'un kavminden Firavun'a kadar helakleri zikredilen inkarcılardan daha mı kuvvetli, yahut Allah'ın azabından kurtulmaya daha mı layıktırlar? Yoksa sizin için kitaplarda bir berâet mi vardır? 
Zebur;kutsal kitap,semavi kitap anlamına da geliyor.)

٤٤- أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُّنتَصِرٌ
44- Yoksa diyorlar mı: "Biz yardımlaşan toplumuz?"

٤٥- سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ
45- Hezimete uğratılacak o topluluk ve dönecekler arkalarını.

٤٦- بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ أَدْهَى وَأَمَرُّ
46- Hayır, saat vaad edilmiştir onlara ve o saat çok kötü ve acıdır.

٤٧- إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ
47-Muhakkak ki mücrimdirler ,şaşkın ve çılgındırlar.

٤٨- يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلَى وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ
48- O gün sürüklenecekler ateşe yüzüstü.Tadın dokunuşunu Sekar'ın!

٤٩- إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ
49-Muhakkak ki, Biz her şeyi yarattık kader ile.

٥٠- وَمَا أَمْرُنَا إِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ
50- Başka değildir emrimiz ancak tektir, bir göz kırpması gibi.

٥١- وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
51-Andolsun helak ettik sizin gibileri.Hani var mı düşünen?

٥٢- وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ
52- Yaptıkları her şey zeburlardadır.

(Zebur:hikmet dolu bilgi metinleri,kutsal,semavi kitaplar.)

٥٣- وَكُلُّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ مُسْتَطَرٌ
53- Her şey, küçük ve büyük yazılmıştır.

٥٤- إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍ
54- Şüphesiz müttakiler cennetlerde ve nehirlerdedir.

٥٥- فِي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِندَ مَلِيكٍ مُّقْتَدِرٍ
55- Sıddıklar makamında,Melik-i Muktedir indindedir.

(Melik-i Muktedir:kudretinin,gücünün sonu olmayan ve kimseden çekincesi olmayan Hükümdar,Melik'tir.
Sıddık;doğruluk,doğru olan kişi.)


صدق الله العظيم.

Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.



(Ad,Nuh,Semud,Lut,Firavun için bakınız: http://www.kavimlerinhelaki.com/)





18 Ağustos 2011 Perşembe

36- Alak Denkleminde Suret'ul Tarık İkrası








بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir

١- وَالسَّمَاء وَالطَّارِقِ
1- Andolsun semaya ve Tarık'a,

٢- وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ
2- Nerden bileceksin nedir Tarık?

٣- النَّجْمُ الثَّاقِبُ
3- Yıldız delendir.

( Tarık Yıldızı hakkında aşağıdaki kaynaklara başvurunuz;

٤- إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ
4- Hiçbir nefs yoktur ki üzerinde hafaza olmasın.

( Her nefsin üzerine hafaza melekleri vardır ki ;insanların sağ ve solunda bulunup yapılan iyi ve kötü davranışları tespit ederler.Bunlara Kiramen Katibin de denir..Yani Şerefli Katipler,zabıt memurları.

٥- فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ مِمَّ خُلِقَ
5- Bir baksın insan neden yaratıldı ?

٦- خُلِقَ مِن مَّاء دَافِقٍ
6- Yaratılmıştır atılan bir sudan.

٧- يَخْرُجُ مِن بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَائِبِ
7- Çıkar bel kemiği ve kaburga arasından.

٨- إِنَّهُ عَلَى رَجْعِهِ لَقَادِرٌ
8- Elbette O,onu döndürmeye Ka'adir'dir.

٩- يَوْمَ تُبْلَى السَّرَائِرُ
9- O gün açığa çıkarılır sırlar.

١٠- فَمَا لَهُ مِن قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ
10- Sonra yoktur ona, ne bir güç ne de yardımcı.

١١- وَالسَّمَاء ذَاتِ الرَّجْعِ
11-Andolsun gökyüzüne ve dönüş sahiplerine,

١٢- وَالْأَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِ
12- Ve yeryüzüne, çatlayıp yarılana ki,

١٣- إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ
13- Muhakkak ki bu söz ayırandır.

(Kavl-ı Fasl;Hak ile Batılı apaçık belirleyen ve ayıran,şaşmaz bir sözdür bu.

١٤- وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِ
14- Ve değildir o bir şaka.

١٥- إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًا
15- Muhakkak ki onlar hile ile tuzak kuruyorlar.

١٦- وَأَكِيدُ كَيْدًا
16- Bende hile ile tuzak kurarım.

١٧- فَمَهِّلِ الْكَافِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا
17- Artık mühlet ver kafirlere,onlara süre tanı biraz.

صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.





17 Ağustos 2011 Çarşamba

35- Alak Denkleminde Suret'ul Beled İkrası










بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir

١- لَا أُقْسِمُ بِهَذَا الْبَلَدِ
1- Hayır! Kasem ederim bu beldeye.

٢- وَأَنتَ حِلٌّ بِهَذَا الْبَلَدِ
2- Sen otururken bu beldede,

٣- وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ
3- Andolsun babaya ve çocuğa.

٤- لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي كَبَدٍ
4- Gerçekten Biz yarattık insanı,meşakkat içinde.

٥- أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ
5- Ne zannediyor, asla güç yetiremeyeceğini mi, ona karşı hiç kimsenin?

٦- يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا
6- Der ki:"Tükettim mal, yığınla"

٧- أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُ أَحَدٌ
7- Ne zannediyor,onu görmeyeceğini mi hiç kimsenin ?

٨- أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ
8- Vermedik mi ona iki göz?

٩- وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ
9- Bir dil ve iki dudak ?

١٠- وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ
10- Gösteririz ona iki yol.

١١- فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ
11- Fakat geçemedi Akabe'yi,

١٢- وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ
12- Nerden bileceksin nedir Akabe?

( Akabe; sözlükte "sarp yokuş, dağdaki aşılması zor dik geçit" anlamına gelmektedir Kur'ân'da köle azat etmek, yetim ve yoksulu doyurmak; inançlı, birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmak gibi faziletler için mecazî anlamda kullanılmıştır (Beled, 90/11-17))

١٣- فَكُّ رَقَبَةٍ
13- Kurtarmaktır bir boynu.

( Fekku Ragabe;zalimlerine elinde esir düşen müslüman veyahut eziyet gören her insanı kurtarmaktır...Bugün müslümanlar dünya sisteminin kendilerine biçtiği bir kölelik rolünü üstlenmektedir...Bu yüzden Akabe, gavurun sitem tepesini aşmak, Fekku ragabe;sistem tepesinden dışarı çıkıp Tevhid ve İhlasın getirdiği Hürriyet ve Azadlık şerefine kavuşmaktır.)

١٤- أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ
14-Ya da doyurmaktır şiddetli açlık gününde.

١٥- يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ
15-Yetimi, akrabası olan.

١٦- أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ
16- Ya da miskini,toprağa yapışan.

( Ayette "Metrebe" varı yoğu toprak olan  evsiz yurtsuz sokakta olan anlamına gelir..
Fakirlik,yoksullluk,açlık ile müslümanlar alakadar olur zekatını ve sadakasını verir...Bunu yaparkende rencide etmeden,riya göstermeden ancak hayrı teşvik eder ve zenginlerinde hayır yapması için reklam,pazarlama yapar..)


١٧- ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ
17- Sonra kim ki; olur iman edenlerden, tavsiye edenlerden sabrı ve tavsiye edenlerden merhameti.

١٨- أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
18- Onlar, Ashab-ı Meymene'dir.

( Ashab-ı Meymene odur ki;Allah'a iman edip teslim olan,kulluk eden,sabreden ve sabrı tavsiye eden,merhamet edip, kaddar ve aşırıcı olmayan,asabiyetten uzak,sevgi adamı olan ve dengeli olanların sıfatıdır ki Meymene;bereket, saadet, amel defteri sağından verilenlerdir..

١٩- وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
19-Ve kim ki olur inkarcılardan, ayetlerimize karşı, onlar Ashab-ı Meş'eme'dir.

( Ashab-ı Meş'eme;eziyet eden,köle eden,mal toplayıp kimseye bırakmayan,açı,yoksulu,yetimi gözetmeyen,sabırsız,kaddar,sınır tanımayan,uğursuz, amel defteri solundan verilenlerdir..

٢٠- عَلَيْهِمْ نَارٌ مُّؤْصَدَةٌ
20- Üzerlerine ateş kapatılacaktır.

صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.