1 Kasım 2011 Salı

41- Alak Denkleminde Suret'ul Yasin (Mubiyn) İkrası









بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir

١- يس
1- Yâ Siyn!

٢- وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ
2- Andolsun Kur'an'-ı Hâkiym'e.

( Kur'an-ı Hakim'e ki bir önceki nuzül olan Cin Suresi 28.ayette belirtildiği gibi;
28- Bilsinler diye şunu;"Andolsun tebliğ edildi risaleti Rablerinin ve kuşattı 
yanlarındaki şeyleri,hesaplamıştır her şeyi adeden..."
O Kur'an ki bir Hakimdir,her işi hesaplamış,saymış,muhasebe etmiş,kuşatmıştır ve çözümünü bildirmiştir..)

٣- إِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ
3- Muhakkak ki Sen,elbette mürseliyndensin...

٤- عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
4- Üzerindesin Sırat-ı Müstakiymin...

(‎1-Sırat:yol...2-Müstakim;istikamet verilmiş, yönlendirilmiş...)

٥- تَنزِيلَ الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ
5- Tenzil etti,Aziz'dir,Rahim'dir...

(Bir kısım görüş der ki:"İnzal ile Tenzil içerik açısından farklı anlamlara gelir...İnzal Kur'anın Levh-i Mahfuzdan dünya semasına topluca indirilmesi,Tenzil ise peyderpey semadan Rasül'e vahiy edilmesidir.."

Bir kısım görüşte;" Yukarıdakinin aksine,İnzal indiren açısından Rabbi,Tenzil ise indirileni muhatab alır...İşte bu bağlamda Rab olan Allah,İnzal ettiği vahiy nimetiyle kulları insanoğluna tenezzül etti,kıymet verdi.." )


٦- لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ فَهُمْ غَافِلُونَ
6- Belki uyarırsın bir kavmi diye,uyarılmamışsa babaları.Böylece onlar ğafillerdir...


٧- لَقَدْ حَقَّ الْقَوْلُ عَلَى أَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
7- Andolsun hak oldu söz üzerinize hepinizin.Artık onlar inanmazlar...


٨- إِنَّا جَعَلْنَا فِي أَعْنَاقِهِمْ أَغْلاَلاً فَهِيَ إِلَى الأَذْقَانِ فَهُم مُّقْمَحُونَ
8- Muhakkak ki Biz kıldık boyunlarında halkalar.Böylece o çenelerine kadardır.Artık başları kalkıktır...


٩- وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ
9- Ve kıldık önlerinden bir set ve arkalarından bir set.
Böylece perdeledik onları.Artık onlar görmezler..


١٠- وَسَوَاء عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ
10- Ve eşittir onlara,uyarsanda onları ya da uyarmasan da onları,inanmazlar...


١١- إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ
11- Ancak uyarırsın kim tabi olduysa zikre ve huşu duyduysa Rahman'a ğaybtan...
Böylece müjdele onu mağfiretle ve ecri kerimdir...

(Ecr-i Kerim:Büyük Mükafat)


١٢- إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَى وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ وَكُلَّ شَيْءٍ أحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ
12- Muhakkak ki Biz diriltiriz ölüleri ve yazarız ne yaptıysalar ve onların eserlerini ve 
her şeyini sayarız onların İmam-ı Mübiyn'de...

(IMAM-I MUBIYN hakkinda; nitekim bu surenin evvelindeki 2.ayette;"Andolsun Kurana,Hâkimdir" ve yasinden once inzal olan cin suresi 28.ayette ise;"Andolsun teblig edildi risaleti Rablerinin ve kusatti her seyi adeden"...

Nitekim yasin 12 de;"Muhakkak ki Biz,diriltiriz öluleri ve yazariz ne yaptiysalar ve onlarin eserlerini ve her seyini sayariz onlarin IMAM-I MUBIYN'de.." demek ki bu Kur'anda her sey yazilidir hakimdir her konuya,her mevzuyu hesaplayip saymis,imami mubin.

Imam-i Mubiyn sasmaz bir muhasebecidir,her sey apacik,kusursuz sekilde orada,sayilidir ve kurani mubin gercekten hakimdir,her isi imam-i mubiyn özelligine binanen adetlice sayip cözümunu bildirendir.)

١٣- وَاضْرِبْ لَهُم مَّثَلاً أَصْحَابَ الْقَرْيَةِ إِذْ جَاءهَا الْمُرْسَلُونَ
13-Bahset onlara şu misal şehir halkından ki ne zaman gelmişti oraya Rasüller...

١٤- إِذْ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُوا إِنَّا إِلَيْكُم مُّرْسَلُونَ
14- Ne zaman gönderdik onlara ikisini de yalanladılar.Böylece aziz kıldık üçüncüsü ile de dediler ki:
"Muhakkak ki Biz size gönderilenleriz."

١٥- قَالُوا مَا أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَمَا أَنزَلَ الرَّحْمن مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ تَكْذِبُونَ
15- Dediler ki:"Değilsiniz siz beşerden başka bizim gibi ve indirmedi Rahman bir şey.Ancak sadece siz yalan söylüyorsunuz."

١٦- قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ إِنَّا إِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ
16- Dediler: "Rabbimiz bilir muhakkak biz size gerçekten gönderilenleriz."

١٧- وَمَا عَلَيْنَا إِلاَّ الْبَلاَغُ الْمُبِينُ
17- " Ve üzerimizde Belağ'ül Mubiyn'den başka yoktur."

(Belağ El Mübiyn:Apaçık tebliğci,Rasüller yalnızca uyarıcıdır...)


١٨- قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ لَئِن لَّمْ تَنتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُم مِّنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ
18- Dediler: "Muhakkak Biz uğursuzlandık sizinle.Gerçekten eğer vazgeçmezseniz 
kesinlikle taşlarız sizi ve elbette dokundururuz size bizden azab-ı elimi.."

( Azab-ı Elim:Elim,acı verici şiddetli azab..)


١٩- قَالُوا طَائِرُكُمْ مَعَكُمْ أَئِن ذُكِّرْتُم بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ
19- Dediler: "Uğursuzluğunuz sizinledir.Eğer size zikredildiğinden mi?
Hayır siz kavm-i müsrifsiniz."


(Kavm-i Müsrif:Haddi Aşan Topluluk...)

٢٠- وَجَاء مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ
20- Ve geldi şehrin ötesinden bir adam isteyerek,dedi ki:
"Ya kavmim,tabi olun Rasüllere!"

(Yes'a;istemek,aramak,çalışmak,amaçlamak.)

٢١- اتَّبِعُوا مَن لاَّ يَسْأَلُكُمْ أَجْرًا وَهُم مُّهْتَدُونَ
21- " Tabi olun bu kimselere,istemezler sizden bir ecir ve onlar mühtedidir."

(Mühtedi:Hidayete ermiş olanlar...)

٢٢- وَمَا لِي لاَ أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
22- " Ve niçin ben kul olmayayım ki O fıtratlandırdı beni ve O'na döndüreleceksiniz "


٢٣- أَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِ آلِهَةً إِن يُرِدْنِ الرَّحْمَن بِضُرٍّ لاَّ تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا وَلاَ يُنقِذُونِ
23- " Edinir miyim O'nun dünunda ilahlar? Eğer murad ederse benim için Rahman bir zararı fayda vermez bana onların şefaatleri bir şeye ve kurtaramazlar beni..."


٢٤- إِنِّي إِذًا لَّفِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ
24- " Muhakkak ki ben,o zaman olurum elbette dalalet-i mubiynde."

( Dalalet-i Mubiyn:Apaçık sapıklık.)

٢٥- إِنِّي آمَنتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِ
25- " Muhakkak ben iman ettim Rabbinize,artık dinleyin beni."

٢٦- قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ
26- Denildi: "Gir cennete." Dedi: "Keşke kavmim bilseydi."

٢٧- بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ
27- "Bu sebeble,mağfiret ettiğini beni Rabbimin ve kıldığını mükreminlerden..."

( Mükremin:İkram edilen... )

٢٨- وَمَا أَنزَلْنَا عَلَى قَوْمِهِ مِن بَعْدِهِ مِنْ جُندٍ مِّنَ السَّمَاء وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ
28- Ve inzal etmedik kavminin üzerine ondan sonra bir ordu semadan ve değildik de inzal edicilerden...


٢٩- إِن كَانَتْ إِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ
29- Ancak oldu sadece tek bir sayha o zaman sönüverdiler...

( Sayha ya da Sahha hakkında bakınız: Kaf-42,Abese 33-37,Kamer-31,Sa'd 14-15..)


٣٠- يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلاَّ كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون
30- Hüsran olsun o kullara! Gelmesin onlara bir Rasül de ancak
olmasınlar onunla alay edenlerden...


٣١- أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنْ الْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لاَ يَرْجِعُونَ
31- Görmezler mi nice helak ettik onlardan önceki nesillerden?
Muhakkak onlar,onlara dönmezler...


٣٢- وَإِن كُلٌّ لَّمَّا جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ
32- Ve elbette hepsi sonra toptan huzurumuzda hazır olacaktır...


٣٣- وَآيَةٌ لَّهُمُ الْأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ
33- Ve bir ayettir onlara ölü arz.Hayat verdik ve ihraç ettik ondan ürünler böylece ondan yerler...


٣٤- وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنْ الْعُيُونِ
34- Ve kıldık orada cennetler hurmalıklardan ve üzüm bağlarından ve fışkırttık orada kaynaklardan...


٣٥- لِيَأْكُلُوا مِن ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ أَفَلَا يَشْكُرُونَ
35- Yesinler diye onun semeresinden ve yaptıklarından elleriyle,
hala şükretmezler mi ?

(Semere:getiri,ürün getirisi)


٣٦- سُبْحَانَ الَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنبِتُ الْأَرْضُ وَمِنْ أَنفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ
36- Subhan'dır O ki;yarattığı çiftlerin hepsinden ,bitirdiği şeyler arzdan ve nefslerinden ve bilmedikleri şeylerden...

(Subhan;yüce,münezzeh.)


٣٧- وَآيَةٌ لَّهُمْ اللَّيْلُ نَسْلَخُ مِنْهُ النَّهَارَ فَإِذَا هُم مُّظْلِمُونَ
37- Ve ayettir onlara gece.Çekeriz ondan gündüzü de böylece o zaman onlar karanlıktadırlar...


٣٨- وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَّهَا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
38-Ve güneş akar istikrarlıca ona.İşte bu takdiridir Aziz ve Alim'in...

( EL AZİYZ... Karşı konulmaz güç sahibi olarak, dilediğini uygulayan! Tüm âlemlerde dilediğini karşı çıkacak güç olmaksızın yerine getiren. Bu isim Rab ismiyle paralel çalışan bir isimdir. Rab özelliği Aziyz özelliğiyle hükmünü icra eder!

EL ALİYM... "İlim" özelliği sebebiyle sınırsız sonsuz her şeyi ve her boyutu, her yönüyle Bilen! )


٣٩- وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ حَتَّى عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَدِيمِ
39- Ve ay,takdir ettik ona menziller hatta döner urcun-i kadim gibi...

‎(1-Menziller:aşamalar,evreler.. 2-urcun-i kadim;kuruyup incelen eski hurma dalı...)


٤٠- لَا الشَّمْسُ يَنبَغِي لَهَا أَن تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ
40- Güneşin olamaz mümkün yetişmesi aya ve gecenin olamaz geçmesi gündüzü ve hepsi felekte yüzerler...


( Felek:yörünge..Bakınız: http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCne%C5%9F_Sistemi )


٤١- وَآيَةٌ لَّهُمْ أَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
41-Ve ayettir onlara şu;taşıdık zürriyetlerini gemide doluca...


٤٢- وَخَلَقْنَا لَهُم مِّن مِّثْلِهِ مَا يَرْكَبُونَ
42-Ve yarattık Biz,onlar için benzerlerinden binecekleri şeyler...


٤٣- وَإِن نَّشَأْ نُغْرِقْهُمْ فَلَا صَرِيخَ لَهُمْ وَلَا هُمْ يُنقَذُونَ
43- Ve dilersek boğarız onları,artık yardım edilmez onlara ve onlar kurtarılmazlar...


٤٤- إِلَّا رَحْمَةً مِّنَّا وَمَتَاعًا إِلَى حِينٍ
44- Hariçtir bir rahmet bizden ve metalanma bir vakte kadar..

(Metalanma:faydalanma...)


٤٥- وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّقُوا مَا بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
45- Ve ne zaman denildi onlara: "Takvalanın önünüzdeki şeylerden ve arkanızdaki şeylerden,umulur ki rahmete erersiniz.."


٤٦- وَمَا تَأْتِيهِم مِّنْ آيَةٍ مِّنْ آيَاتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ
46- Ve gelmesin onlara bir ayet ayetlerinden Rablerinin.Ancak olmasınlar ondan yüz çevirenler...


٤٧- وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ أَنفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمْ اللَّهُ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنُطْعِمُ مَن لَّوْ يَشَاء اللَّهُ أَطْعَمَهُ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
47- Ve ne zaman denildi onlara:"İnfak edin size verdiği rızıklardan Allah'ın."
Dedi ki o inkar edenler o iman edenlere: "Doyurmalı mıyız kimseyi eğer Allah dilediyse onu
doyurmayı,değil misiniz yalnızca dalalet-i mubiyn'de?"


(1-Dalalet-i Mubin:Apaçık sapıklık...2-İnfak:Vermek,dağıtmak..)


٤٨- وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
48- "Ve derler:" Ne zamandır bu vaad eğer siz sadıksanız ? "

(Sadık:doğru sözlü.)


٤٩- مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ
49- Beklemezler mi sadece tek bir sayha, yakalar onları ve onlar tartışırken?

( Sayha ya da Sahha hakkında bakınız: Yasin 29,Kaf-42,Abese 33-37,Kamer-31,Sa'd 14-15..)


٥٠- فَلَا يَسْتَطِيعُونَ تَوْصِيَةً وَلَا إِلَى أَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ
50- Artık güçleri yetmez tavsiyeye ve ailelerine dönemezler...


٥١- وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ الْأَجْدَاثِ إِلَى رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ
51-Ve üfürülür sur'a işte o zaman onlar mezarlardan Rablerine koşarlar...


 ٥٢- قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ
52- Dediler: "Yaa veyl olsun bize! Kim diriltti bizi yattığımız yerden?
Bu vaad ettiği şeydir Rahman'nın ve sadıktır Rasüller."

( Veyl:Yazıklar olsun...Sadık:doğru sözlü...Beas;dirilme,diriliş...)


٥٣- إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ
53- Olmadı tek bir sayhadan başka.İşte o zaman onlar toptan huzurumuza getirilmiştir...


٥٤- فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا وَلَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
54- Artık bugün zulmedilmez nefse hiç bir şey ve cezalandırılmazsınız yaptıklarınızdan başka...


٥٥- إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ
55-Şüphesiz ashab-ı cennet o gün işinde eğlencededir..

 (1-Fakihun:eğlence,zevk üsafa,hoşnutluk,memnuniyet...2-Şuğulin,meşguliyet,işinde gücünde..)


٥٦- هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِؤُونَ
56- Onlar ve eşleri gölgelerde,tahtlar üzerinde yaslanmışlardır...


٥٧- لَهُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُم مَّا يَدَّعُونَ
57-Onlar için orada meyveler ve istedikleri şeyler vardır.


٥٨- سَلَامٌ قَوْلًا مِن رَّبٍّ رَّحِيمٍ
58- "Selam" sözü Rabbinden, Rahim'dir...

(ES SELÂM... 

Yaratılmışlara (beden ve tabiat kayıtlarından; tehlikeden; boyutlarının kayıtlarından) selâmet ihsan eden, yakîn hâlini oluşturan; iman edenlere "İSLÂM"ın hazmını veren; Dar'üs Selâm (hakikatimize ait kuvvelerin tahakkuku) olan cennet boyutu hâlinin yaşamını meydana getiren! Rahıym isminin tetikleyerek açığa çıkardığı isim - özelliktir! "Selâmün kavlen min Rabbin Rahıym = Rahıym Rab'den "Selâm" sözü ulaşır (Selâm ismi özelliğini Rableri olan Esmâ hakikatlerinden açığa çıkan yolla yaşarlar)!" (36.Yâsiyn: 58).

ER RAHIYM...
"Rahmân"daki sayısız özellikleri yoktan var kılan Rahıym özelliğidir! Potansiyeldeki özelliklerin seyrini oluşturma özelliğidir! Âlem sûretleri ile kendini seyir edendir! Bilinçli varlıkları, hakikatlerine erdirmek suretiyle; seyretmekte ve Esmâ'sı özellikleriyle yaşatmakta olanın, kendisi olduğu farkındalığıyla yaşatandır. "Ve kâne bil mu'miniyne Rahıyma = Hakikatine iman etmişlere Rahıym'dir" (33.Ahzâb: 43). Cennet diye işaret edilen yaşamın kaynağıdır. Melekî boyutun "var"lığını oluşturandır.

Rab ne demektir? http://www.ahmedhulusi.org/yazi/rab-ne-demektir.htm )


٥٩- وَامْتَازُوا الْيَوْمَ أَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ
59- "Ve ayrılın bu gün ey mücrimler! "

(Mücrim;günahkar,suçlu...)


٦٠- أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
60- "Ahdetmedim mi üzerinize Ya Ademoğulları şundan;"Olmayın kul şeytana.Şüphesiz sizin için aduvvun mubiyn'dir.."

(Aduvvun Mubiyn:Apaçık Düşman...)

٦١- وَأَنْ اعْبُدُونِي هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ
61- "Ve kul olun Bana! Budur sırat-ı mustakıym. "

(Sırat-Mustakıym için bakınız Fatiha/6,A'raf /17)


٦٢- وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنكُمْ جِبِلًّا كَثِيرًا أَفَلَمْ تَكُونُوا تَعْقِلُونَ
62- Ve andolsun dalalette bıraktı sizden kalabalığın çoğunu.Hala olmadınız mı akleden?


٦٣- هَذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ
63- Bu cehennemdir ki o size vaad edilendir!


٦٤- اصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ
64- Yaslanın ona bugün,çünkü siz inkar ettiniz..


 ٦٥- الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
65- Bu gün mühürleriz onların ağızlarını ve konuşur Bize onların elleri ve şahitlik eder onların ayakları,ne kazandıklarını...


٦٦- وَلَوْ نَشَاء لَطَمَسْنَا عَلَى أَعْيُنِهِمْ فَاسْتَبَقُوا الصِّرَاطَ فَأَنَّى يُبْصِرُونَ
66- Velev ki dileseydik,elbette yok ederdik onların gözlerini.Böylece koşarlardı yolda,sonra nasıl görürler?


٦٧- وَلَوْ نَشَاء لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ
67- Velev ki dileseydik,elbette mesh ederdik onları mekanlarında.Sonra mümkün olmazdı ilerlemeleri ve geri dönmeleri...

( Mesh Etmek;Silmek...)


٦٨- وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِ أَفَلَا يَعْقِلُونَ
68-Ve kimi ömürlendirdiysek tersine çeviririz onu yaratılışta.Hala etmezler mi akıl?


٦٩- وَمَا عَلَّمْنَاهُ الشِّعْرَ وَمَا يَنبَغِي لَهُ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ وَقُرْآنٌ مُّبِينٌ
69- Ve Biz öğretmedik O'na şiir ve yakışmaz O'na.Ancak O sadece zikir ve Kur'an-ı Mubiyn'dir.


٧٠- لِيُنذِرَ مَن كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِرِينَ
70- Uyarmak içindir diri olan kimseleri ve hak olmuştur söz,üzerine inkar edenlerin.


٧١- أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا خَلَقْنَا لَهُمْ مِمَّا عَمِلَتْ أَيْدِينَا أَنْعَامًا فَهُمْ لَهَا مَالِكُونَ
71- Görmezler mi nasıl yarattık onlar için,yaptığı şeylerden
ellerimizin,hayvanlar.Sonra onlar,onlara maliktirler.


٧٢- وَذَلَّلْنَاهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ
72-Ve zelil ettik onu Biz, onlar için.Böylece ondandır,onların binekleri ve ondan yerler.

(Zelil Etmek:evcilleştirmek,ehilleştirmek...)


٧٣- وَلَهُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَمَشَارِبُ أَفَلَا يَشْكُرُونَ
73- Ve onlar için onda menfaatler ve meşrubatlar vardır.Hala şükretmezler mi?


٧٤- وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لَعَلَّهُمْ يُنصَرُونَ
74- Ve edindiler dünunda Allah'ın ilahlar,belki onlar yardım ederler diye.



٧٥- لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَهُمْ وَهُمْ لَهُمْ جُندٌ مُّحْضَرُونَ
75- Mümkün değildir yardımları onlara ve onlar,onlar için askerlerdir,hazır duran.

٧٦- فَلَا يَحْزُنكَ قَوْلُهُمْ إِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ
76- Artık mahzun etmesin seni onların sözleri.Muhakkak Biz,biliriz sırlı şeylerini ve aleni şeylerini.

٧٧- أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ
77- Görmez mi insan şunu,Biz yarattık onu nutfeden.Sonra da oldu o hasım-i mubiyn..

(hasım-i mubin:apaçık hasım,düşman.)

٧٨- وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ قَالَ مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ
78- Ve öne sürer Bize bir misal ve unutur yaratılışını,der ki:
"Kim hayat verecek kemiklere oysa onlar çürümüşlerdir."

٧٩- قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ
79- De ki: "Hayat verecek ona ki O,inşa etti onu daha evvelen ve
Hu her yaratışa Alim'dir.

(EL ALİYM... "İlim" özelliği sebebiyle sınırsız sonsuz her şeyi ve her boyutu, her yönüyle Bilen!
HU hakkında bakınız Tevhid (İhlas) Suresi.)

٨٠- الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ
80- Ki O yaptı,sizin için yeşil ağaçtan ateşi de sonra ondan yakarsınız.


٨١- أَوَلَيْسَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُم بَلَى وَهُوَ الْخَلَّاقُ الْعَلِيمُ
81- Değil midir ki O, yarattı semavatı ve arzı,Kaadir olandır yaratmaya onların mislini.Evet,ve Hu,Hallak'tır,Alim'dir.

( EL HÂLIK... Mutlak TEK yaratan! Esmâ özellikleriyle birimleri "yok"ken "var" kılan! Hâlık'ın "halk"ettiği her bir şeyin bir "hulk"u, yani yaratılış amacına göre bir huyu, ahlâkı (doğasına göre davranışı) vardır... Bu nedenle "tehalleku BiAhlâkıllâh = Allâh ahlâkı ile (Allâhça) ahlâklanın!" buyurulmuştur ki bunun anlamı; "Allâh Esmâ'sının özellikleriyle var olmuş olduğunuzun farkındalığıyla ve bunun gereğince yaşayın" demektir.


EL KAADİR... İlmindekileri kudretiyle bir nedenselliğe dayanmaksızın yaratıp seyreden! Bu hususta asla sınırlanmayan! )

٨٢- إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
82- Sadece O'nun emri ki ne zaman irade ettiğinde bir şey şunu der:"Kün" artık yekündür.

(Kün=Ol,yekün=oldu.)

٨٣- فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
83 İşte Subhan'dır ki O,elindedir melekutu her şeyin ve O'na döndürüleceksiniz.

( “SUBHAN”

Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan
Yersiz ve anlamsız bir şey yaratmaktan münezzeh, her an yeni bir şey yaratma hâlinde olan…
Esmâ'yı beşerî değer yargılarıyla sınırlayanların; El Esmâ ve El Hüsnâ'nın ne olduğunu fark edemeyenlerin ve "Ekberiyet"iyle Allah'ı bilmeyenlerin vasıflamalarından münezzeh olan…
“Ekber” olan(Tüm seyir ve dillendirilenlerin yalnızca "nokta"mızla ilgili olduğu; Allah’ın yalnızca “Ekber” olduğu gerçeği)
Her an yeni bir şey yaratıp bunlarla da asla kayıtlanmayan ve sınırlanmayan…
Semâlar ve arzda ne varsa hepsi de Kendisine ait olan ve her şeyin (kanitun) hükmünü yerine getirici olduğu “O”! /Ahmed Hulusi 



صدق الله العظيم.
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.