26 Ocak 2012 Perşembe

44- Alak Denkleminde Suret'ul Meryem İkrası




بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir.

١- كهيعص
1- Kâf, Ha, Ya, Ayn, Sad!

٢- ذِكْرُ رَحْمَةِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّا
2- Zikret rahmetini Rabbinin,kulu Zekeriya'ya.

( Hz. Zekeriya hakkında bakınız:

٣- إِذْ نَادَى رَبَّهُ نِدَاء خَفِيًّا
3- Ne zaman ki nida etmişti Rabbine,nida ederek gizlice.

(Nida;seslenmek,çağırmak.)

٤- قَالَ رَبِّ إِنِّي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنِّي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا وَلَمْ أَكُن بِدُعَائِكَ رَبِّ شَقِيًّا
4- Dedi ki:"Rabbim,muhakkak ki güçsüzleşti kemiklerim ve tutuştu 
başım beyazlaşarak ve ben olmadım,Sana dua etmekle 
Rabbim,şaki."


٥- وَإِنِّي خِفْتُ الْمَوَالِيَ مِن وَرَائِي وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا فَهَبْ لِي مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا
5- "Ve muhakkak ben korktum haleflerimden,arkamdan sonra ve benim eşim kısır oldu.Böylece hibe et bana ledünnünden bir veli."

( 1-Dost,yardımcı.2- Ledünn hakkında bakınız:http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/kavramlar/ledun/index.htm)

٦- يَرِثُنِي وَيَرِثُ مِنْ آلِ يَعْقُوبَ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا
6- "Varis olsun bana ve varis olsun Yakub Ailesi'ne de.Ve kıl onu Rabbim,razı olarak."

٧- يَا زَكَرِيَّا إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ اسْمُهُ يَحْيَى لَمْ نَجْعَل لَّهُ مِن قَبْلُ سَمِيًّا
7- "Ya Zekeriya! Muhakkak Biz,müjdeliyoruz Sana bir oğlan,ismi Yahya'dır.Yapmadık onun için önceden hiç bir isimlendirme."

( Hz Yahya hakkında bakınız:

٨- قَالَ رَبِّ أَنَّى يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا وَقَدْ بَلَغْتُ مِنَ الْكِبَرِ عِتِيًّا
8- Dedi ki:"Rabbim! Nasıl olabilir benim oğlum ve eşim de kısır oldu ve gerçekten ulaştım yaşlılığın haddine?"

١٠- قَالَ كَذَلِكَ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِن قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْئًا
9- Dedi ki:"İşte böyle." Dedi ki Rabbin: "O Bana kolaydır ve gerçekten yarattım seni önceden ve değildin sen bir şey."

١٠- قَالَ رَبِّ اجْعَل لِّي آيَةً قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَ لَيَالٍ سَوِيًّا
10- Dedi ki:" Rabbim kıl bana bir ayet." Dedi ki: "Senin 
ayetin,konuşmayacaksın insanlarla üç gece,sapasağlam halde."

١١- فَخَرَجَ عَلَى قَوْمِهِ مِنَ الْمِحْرَابِ فَأَوْحَى إِلَيْهِمْ أَن سَبِّحُوا بُكْرَةً وَعَشِيًّا
11- Sonra çıktı kavmine doğru mihraptan.Böylece vahyetti onlara tesbih edin diye,sabah ve akşam.

(1-Mihrap;mabed yeri.2-Vahyetmek;Zekeriya Aleyhisselam üç gün konuşmama orucu tuttuğu için insanlara işaret diliyle vahyetti,anlaşılacağı üzre vahy sessizdir ve elbetteki Rabbin seçtiği kullarına vahyetmesi ile bir kulun insanlara vahyetmesi benzer olamaz.)

١٢- يَا يَحْيَى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍ وَآتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِيًّا
12- "Ya Yahya! Al kitabı kuvvetle.Ve verdik ona hükmü,çocukken."

١٣- وَحَنَانًا مِّن لَّدُنَّا وَزَكَاةً وَكَانَ تَقِيًّا
13- Ve şefkat verdik ledünnümüzden ve zekat verdik ve takvalı idi.

(Zekat;ayetteki manası itibariyle,temizlik,hayır verdik manasında.)

١٤- وَبَرًّا بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُن جَبَّارًا عَصِيًّا
14- Ve hürmetkârdı ana,babasına ve değildi cabbâr,asi olan.

 ‎(1-Cabbâr;zorba..2-Asi;isyankar..)

١٥- وَسَلَامٌ عَلَيْهِ يَوْمَ وُلِدَ وَيَوْمَ يَمُوتُ وَيَوْمَ يُبْعَثُ حَيًّا
15- Ve selam olsun onun üzerine,doğduğu güne ve öleceği güne ve 
bâ's edileceği güne,hayy olarak.

(1-Bâ's ;ölümü tattıktan sonraki uyanış,yeniden diriliş...2-Hayy;diri,ölümsüz..)

١٦- وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَ إِذِ انتَبَذَتْ مِنْ أَهْلِهَا مَكَانًا شَرْقِيًّا
16- Ve zikret kitabta Meryem'i,ne zaman çekilmişti ailesinden bir
mekana,doğuda.

( Meryem as hakkında;
1-http://tr.wikipedia.org/wiki/Meryem_(%C4%B0sa'n%C4%B1n_annesi)
2-http://www.sevde.de/islam_Ans/M/meryem.htm
3-http://hzmeryem.com/ )

١٧- فَاتَّخَذَتْ مِن دُونِهِمْ حِجَابًا فَأَرْسَلْنَا إِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا
17- Sonra edinmişti onlardan ayrı bir perde.Böylece gönderdik ona
Ruhumuzu,artık temessül etti ona bir beşer,sapasağlam.

(Temessül;temsili görünmek,bir surette belirmek...)

١٨- قَالَتْ إِنِّي أَعُوذُ بِالرَّحْمَن مِنكَ إِن كُنتَ تَقِيًّا
18- Dedi ki:"Muhakkak ben sığınırım Rahman'a senden,eğer sen takvalı isen."

١٩- قَالَ إِنَّمَا أَنَا رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا
19- Dedi ki:"Sadece ben Rasülüyüm Rabbinin.Hibe etmek için sana
temiz bir oğlan."

٢٠- قَالَتْ أَنَّى يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ وَلَمْ أَكُ بَغِيًّا
20- Dedi ki: "Nasıl olabilir benim oğlum ve dokunmadı bana bir
beşer ve değilim ben bir fahişe? "

٢١- قَالَ كَذَلِكِ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَلِنَجْعَلَهُ آيَةً لِلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِّنَّا وَكَانَ أَمْرًا مَّقْضِيًّا
21- Dedi ki:"İşte böyle!" Dedi ki Rabbin: "O Bana kolaydır ve
yapmamız için onu bir ayet insanlara ve bir rahmet,Bizden."
Ve emir karar kılındı.

٢٢- فَحَمَلَتْهُ فَانتَبَذَتْ بِهِ مَكَانًا قَصِيًّا
22- Böylece hamile kaldı ona,sonra çekildi onunla bir mekana,uzakta.

٢٣- فَأَجَاءهَا الْمَخَاضُ إِلَى جِذْعِ النَّخْلَةِ قَالَتْ يَا لَيْتَنِي مِتُّ قَبْلَ هَذَا وَكُنتُ نَسْيًا مَّنسِيًّا
23- Böylece sürdü onu doğum sancısı gövdesine,hurmalığın.Dedi ki: "Ya! Keşke ben ölseydim bundan önce ve ben unutulmuş olsaydım,unutularak."

٢٤- فَنَادَاهَا مِن تَحْتِهَا أَلَّا تَحْزَنِي قَدْ جَعَلَ رَبُّكِ تَحْتَكِ سَرِيًّا
24- Sonra seslendi ona,alt yanından:"Olma mahzun,gerçekten kıldı Rabbin,alt yanında bir dere."

٢٥- وَهُزِّي إِلَيْكِ بِجِذْعِ النَّخْلَةِ تُسَاقِطْ عَلَيْكِ رُطَبًا جَنِيًّا
25- " Ve salla üzerine doğru gövdesini,hurmalığın.Düşsün üzerine taze olmuşlar."

٢٦- فَكُلِي وَاشْرَبِي وَقَرِّي عَيْنًا فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ أَحَدًا فَقُولِي إِنِّي نَذَرْتُ لِلرَّحْمَنِ صَوْمًا فَلَنْ أُكَلِّمَ الْيَوْمَ إِنسِيًّا
26- Şimdi ye ve iç ve aydın olsun gözlerin.Sonra,eğer görürsen beşerden birini,artık de: 
"Muhakkak ben,söz verdim Rahman'a bir oruç.Böylece konuşmayacağım bugün insanlarla."

٢٧- فَأَتَتْ بِهِ قَوْمَهَا تَحْمِلُهُ قَالُوا يَا مَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْئًا فَرِيًّا
27- Sonra geldi onunla kavmine,taşıyordu onu.Dediler:
"Ya Meryem!Andolsun geldin acayib bir şeyle."

٢٨- يَا أُخْتَ هَارُونَ مَا كَانَ أَبُوكِ امْرَأَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ أُمُّكِ بَغِيًّا
28- "Ya Harun'un Kızkardeşi,değildi senin baban kötü birisi ve değildi senin annen bir fahişe."

٢٩- فَأَشَارَتْ إِلَيْهِ قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَن كَانَ فِي الْمَهْدِ صَبِيًّا
29- Böylece işaret etti ona.Dediler: "Nasıl konuşabiliriz beşikte olan bir bebekle? " 

٣٠- قَالَ إِنِّي عَبْدُ اللَّهِ آتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَنِي نَبِيًّا
30- Dedi ki: "Muhakkak ben,kuluyum Allah'ın.Bana verdi kitabı ve yaptı beni bir Nebi."


٣١- وَجَعَلَنِي مُبَارَكًا أَيْنَ مَا كُنتُ وَأَوْصَانِي بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ مَا دُمْتُ حَيًّا
31- "Ve yaptı beni mübarek her nerede bulunursam ve tavsiye etti bana salatı ve zekatı kaldığım sürece hayy."

(Hayy;diri,canlı.)

٣٢- وَبَرًّا بِوَالِدَتِي وَلَمْ يَجْعَلْنِي جَبَّارًا شَقِيًّا
32- "Ve hürmetkar olmamı anneme ve kılmadı beni cabbar,şaki olan."

٣٣- وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدتُّ وَيَوْمَ أَمُوتُ وَيَوْمَ أُبْعَثُ حَيًّا
33- "Ve selam üzerimedir doğduğum günde ve öleceğim günde 
ve bâ's olacağım günde,hayy olarak."

٣٤- ذَلِكَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ قَوْلَ الْحَقِّ الَّذِي فِيهِ يَمْتَرُونَ
34- İşte budur Meryem oğlu İsa,hakk kelamdır ki o,hakkında şüphe ediyorlar.

٣٥- مَا كَانَ لِلَّهِ أَن يَتَّخِذَ مِن وَلَدٍ سُبْحَانَهُ إِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
35- Olamaz,Allah'ın edinmesi bir veled.Subhan'dır Hu! Ne zaman karar kılınır bir emir,sonra sadece der ona:"Kün!" artık yekündür.

(1-Kün:ol! Yekün:oldum! 2- veled:çocuk..

٣٦- وَإِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ
36- "Ve muhakkak Allah,Rabbimdir ve Rabbinizdir.Artık kulluk edin O'na,bu sırat-ı mustakiymdir."

(Sırat-ı Mustakiym:doğru yol.)

٣٧- فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِن بَيْنِهِمْ فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِن مَّشْهَدِ يَوْمٍ عَظِيمٍ
37- Ancak ihtilaf etti hizipler kendi aralarında,böylece veyl olsun o
inkarcılara ki;müşahid olacaklar aziym güne.

(1-Hizip:iki ayrı grup,iki ayrı topluluk.2-Aziym Gün;büyük gün 3- Müşahid;şahit olan kişi.)

٣٨- أَسْمِعْ بِهِمْ وَأَبْصِرْ يَوْمَ يَأْتُونَنَا لَكِنِ الظَّالِمُونَ الْيَوْمَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
38- İşittirilir onlara ve gösterilir onlara gelecekleri gün,Bize.
Lakin zalimler bugün;dalalet-i mübiyndeler.

(Dalalet-i Mübiyn:apaçık sapkınlık.)

٣٩- وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ الْحَسْرَةِ إِذْ قُضِيَ الْأَمْرُ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ وَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
39- Ve uyar onları Hasret Günüyle ki;ne zaman kararlaştırıldığında emir.Ve onlar gafletteler ve onlar inanmazlar.

(Hasret Günü;ne zaman karar verildiğinde kıyamet emri,bitişin,geri dönüşün olmayacağı günün,ölümü tadışla birlikte girilecek sonsuz hayata şahit olmak ve bununla birlikte,kaybedenlerin kendi elleriyle vardıkları sonuç karşısındaki korkunç pişmanlığı ve refaha,huzura derin bir hasret duyacakları,pişman olacakları gün ve  inananların hep birlikte cennete sevinip hasret gidereceği gündür.)

٤٠- إِنَّا نَحْنُ نَرِثُ الْأَرْضَ وَمَنْ عَلَيْهَا وَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
40- Muhakkak Biz ki;Biz varis olacağız yeryüzüne ve kim varsa onda ve Bize döndürülecekler.

٤١- وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا
41- Ve zikret kitabta İbrahim'i,muhakkak o,sıddıklardan olan bir Nebi idi.


٤٢- إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ وَلَا يُغْنِي عَنكَ شَيْئًا
42- Ne zaman demişti babasına: "Ya babacığım,niçin kulluk
ediyorsun bu şeye ki;duymaz ve görmez ve fayda vermez sana bir şey."

٤٣- يَا أَبَتِ إِنِّي قَدْ جَاءنِي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَاتَّبِعْنِي أَهْدِكَ صِرَاطًا سَوِيًّا
43- "Ya babacığım,muhakkak ben ki;gerçekten geldi bana ilimden bir şey,sana gelmeyen.Öyleyse tabi ol bana,hidayet edeyim seni sırat-ı seviyeye."

(Sırat-ı seviyye;düzgün,sapasağlam yol.)

٤٤- يَا أَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلرَّحْمَنِ عَصِيًّا
44- "Ya babacığım,kulluk etme şeytana.Muhakkak şeytan,oldu Rahman'a asi."

(Şeytan hakkında bakınız:
1-http://www.harunyahya.org/imani/Seytan.html
2-http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/kavramlar/seytan/index.htm )

٤٥- يَا أَبَتِ إِنِّي أَخَافُ أَن يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِّنَ الرَّحْمَن فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِيًّا
45-"Ya babacığım,muhakkak ben ki,korkuyorum şundan;dokunacak sana bir azab Rahman'dan.
Sonra olacaksın şeytana veli."

(Veli:dost,arkadaş.)

٤٦- قَالَ أَرَاغِبٌ أَنتَ عَنْ آلِهَتِي يَا إِبْراهِيمُ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ لَأَرْجُمَنَّكَ وَاهْجُرْنِي مَلِيًّا
46- Dedi:"Rağbet mi ediyorsun sen ilahlarımdan,Ya İbrahim?Gerçekten,eğer son vermezsen,mutlaka taşlarım seni ve ayrıl benden bir müddet."

٤٧- قَالَ سَلَامٌ عَلَيْكَ سَأَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبِّي إِنَّهُ كَانَ بِي حَفِيًّا
47- Dedi:"Selam olsun üzerine! Mağfiret dileyeceğim senin için Rabbimden.Muhakkak Hu,bana Hafiy olandır."

(El Hafiy;çok lutüfkar olan...)

٤٨- وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَأَدْعُو رَبِّي عَسَى أَلَّا أَكُونَ بِدُعَاء رَبِّي شَقِيًّا
48- "Ve ayrılırım sizden ve neye kulluk ettiyseniz dünunda Allah'ın 
ve dua ederim Rabbime.Umut ediyorum ki olmam ettiğim dua ile Rabbime şaki."

٤٩- فَلَمَّا اعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَكُلًّا جَعَلْنَا نَبِيًّا
49- Böylece ne zaman ayrıldığında onlardan ve kulluk ettikleri şeylerden dünunda Allah'ın,ve hibe ettik ona İshak ve Yakub'u.Ve hepsini yaptık Nebi.

(İshak ve Yakub as hakkında bakınız:

٥٠- وَوَهَبْنَا لَهُم مِّن رَّحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِيًّا
50- Ve hibe ettik onlara rahmetimizden ve kıldık onlara lisan-ı sıdkı,âlî.

( Lisan-ı Sıdkı âlî:doğruluk,güven dili yüceliği,hakikati yaşayarak tasdik ilminin yüce anlatım kuvvesi.)

٥١- وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مُوسَى إِنَّهُ كَانَ مُخْلَصًا وَكَانَ رَسُولًا نَّبِيًّا
51- Ve zikret kitabta Musa'yı.Muhakkak O,muhlis idi ve Rasül olan bir Nebi idi.

( Nebi ve Rasül kavramları hakkında bakınız:
1-http://www.youtube.com/watch?v=QZoVzQydUmE
2-http://www.youtube.com/watch?v=BipdDpqAlAk
3-http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/kavramlar/nebi/index.htm
4-http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/kavramlar/rasul/index.htm
5-Muhlis,Allah'a kulluğunun farkındalığında olan,halisane,itikadında samimi,içten ihlaslı olmaya gayretkar,seçilmiş kişi.
6-Musa as hakkında: http://tr.wikipedia.org/wiki/Musa
7-http://www.enfal.de/ecdad12.htm)

٥٢- وَنَادَيْنَاهُ مِن جَانِبِ الطُّورِ الْأَيْمَنِ وَقَرَّبْنَاهُ نَجِيًّا
52- Ve seslendik ona,yanından;Tur'un sağından ve yakınlaştık ona fısıldaşarak.

(Ayette; وَقَرَّبْنَاهُ نَجِيًّا (Karrebnahu neciyya) konuşarak yakınlık elde etmek,neciy olarak kurb makamını almak..Ayrıca nida,seslenmek.neciy,fısıltılı,daha hususi sesleniş.)

٥٣- وَوَهَبْنَا لَهُ مِن رَّحْمَتِنَا أَخَاهُ هَارُونَ نَبِيًّا
53- Ve hibe ettik ona rahmetimizden kardeşi Harun'u,bir Nebi.

(Harun as hakkında bakınız:

٥٤- وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِسْمَاعِيلَ إِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولًا نَّبِيًّا
54- Ve zikret kitabta İsmail'i.Muhakkak O,sadıktı vaadine ve Rasül olan bir Nebi idi.

(İsmail as hakkında bakınız:

٥٥- وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُ بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ وَكَانَ عِندَ رَبِّهِ مَرْضِيًّا
55- Ve emrediyor idi ailesine salatı ve zekatı ve olmuştu indinde Rabbinin,razı olunan.

٥٦- وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِدْرِيسَ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا
56- Ve zikret kitabta İdris'i.Muhakkak O,sıddık olan bir Nebi idi.

(İdris as hakkında bakınız:

٥٧- وَرَفَعْنَاهُ مَكَانًا عَلِيًّا
57- Ve yükselttik onu mekan-ı âlîye.

( Mekan-ı âlî:yüksek yer,mekan,makam.)

٥٨- أُوْلَئِكَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ مِن ذُرِّيَّةِ آدَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ وَمِن ذُرِّيَّةِ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْرَائِيلَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَاجْتَبَيْنَا إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُ الرَّحْمَن خَرُّوا سُجَّدًا وَبُكِيًّا*
58- İşte bunlar ki;onlar,in'am ettiği Allah'ın onlara,Nebilerden
ve zürriyetinden Adem'in ve kişilerden,taşıdığımız Nuh ile
ve zürriyetinden,İbrahim ve İsrail'in
ve bu kişilerden hidayete erdirdik ve seçtik.
Ne zaman okunduğunda onlara ayetleri Rahman'ın,
*kapanırlar secdeye ve ağlarlardı.

(İsrail:Yakub'un Allah tarafından konulan bir ismi..
‎İn'am:nefslerinin hakikati olan Allâh Esmâ'sına iman edip, ondaki kuvvelerin farkındalığını yaşayanlar...Bilgi:secde ayeti.)

٥٩- فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
59- Böylece halef oldu onlardan sonraki halefleri,zayi ettiler salatı ve tabi oldular şehvetlere.Artık yakında atılacaklar ğayya.

(Ğayy:cehennem çukuru.)

٦٠- إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَأُوْلَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْئًا
60- Hariçtir o kimseler ki tövbe ettiler ve iman ettiler ve amel-i salih işlediler.Sonra bunlar girecekler cennete ve zulmedilmeyecek hiçbir şey.


٦١- جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِيًّا
61- Cennat-i adn ki;onu vaad etti Rahman kullarına,ğaybtan.Muhakkak Hu ki,vaadi gelecektir.

(Adn cennetleri hakkında bakınız:http://www.sevde.de/islam_Ans/A/adn_cenneti.htm
Ğayb:Rahman olan Allah kulları görmeden,cennet-i adni hazırladı.)

٦٢- لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا إِلَّا سَلَامًا وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ فِيهَا بُكْرَةً وَعَشِيًّا
62- Duymayacaklar orada boş söz,ancak Selam! Ve onlar içindir rızıkları orada sabah ve akşam.

(Ayette لَغْوًا (Lağv) boş söz,dedikodu,her türlü pislik ve faydasız konuşmalar duyulmayacak manasına gelir...)

٦٣- تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَن كَانَ تَقِيًّا
63- Budur cennet ki;onu varis kılacağız kullarımızdan o kimselere ki, takvalıdırlar.

٦٤- وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمْرِ رَبِّكَ لَهُ مَا بَيْنَ أَيْدِينَا وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذَلِكَ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّا
64- Ve tenezzül edilmeyiz,ancak emri ile Rabbinin.O'nundur ne varsa önümüzde ve ne varsa arkamızda ve ne varsa arasında bunların.Ve değildir Rabbin unutan.

(Tenezzül edilmek:indirilmek)

٦٥- رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَاعْبُدْهُ وَاصْطَبِرْ لِعِبَادَتِهِ هَلْ تَعْلَمُ لَهُ سَمِيًّا
65- Rabbidir semavatın ve arzın ve arasındakilerin.Öyleyse kul ol O'na ve sabret kulluğunda O'na.Bilir misin O'nun gibi bir adaş?

٦٦- وَيَقُولُ الْإِنسَانُ أَئِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ أُخْرَجُ حَيًّا
66- Ve der insan: "Ne zaman öldüğümde mi mutlaka çıkarılacağım hayy olarak?" 

(Hayy:ölümsüz,diri,hayat sahibi)

"٦٧- أَوَلَا يَذْكُرُ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ وَلَمْ يَكُ شَيْئًا
67- Hatırlamaz mı insan şunu ki; Biz yarattık onu önceden ve değilken bir şey?

٦٨- فَوَرَبِّكَ لَنَحْشُرَنَّهُمْ وَالشَّيَاطِينَ ثُمَّ لَنُحْضِرَنَّهُمْ حَوْلَ جَهَنَّمَ جِثِيًّا
68- Böylece Rabbin ki; mutlaka haşredeceğiz onları ve şeytanları sonra mutlaka hazır bulunduracağız onları etrafında cehennemin,diz çökmüş olarak.

٦٩- ثُمَّ لَنَنزِعَنَّ مِن كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى الرَّحْمَنِ عِتِيًّا
69- Sonra dışarı çıkaracağız her topluluktan hangisi şiddetli ise Rahman'a karşı azarı hak eden.

(Ayette عِتِيًّا (Itıyyen) azgınlık etmesi sonucu azarı hak eden veyahut haddi aşıp sonrasında kınanmayı hak eden...)

٧٠- ثُمَّ لَنَحْنُ أَعْلَمُ بِالَّذِينَ هُمْ أَوْلَى بِهَا صِلِيًّا
70- Sonra mutlaka Biz;biliriz onları ki,onlara evladır ona yaslanmak.

٧١- وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا
71- Ve yoktur birinizden ki mutlaka ulaşacak ona.Oldu üzerine Rabbinin kaçınılmaz bir karar.

٧٢- ثُمَّ نُنَجِّي الَّذِينَ اتَّقَوا وَّنَذَرُ الظَّالِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا
72- Sonra kurtaracağız onlardan takvalıları ve bırakacağız zalimleri orada,diz çökmüş olarak.

٧٣- وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَيُّ الْفَرِيقَيْنِ خَيْرٌ مَّقَامًا وَأَحْسَنُ نَدِيًّا
73- Ve ne zaman okunduğunda onlara ayetlerimiz beyyinelerle,der o inkar edenler,o iman edenlere:“Hangisidir iki fırkadan hayırlı,makam olarak ve güzel,toplum olarak?“

٧٤- وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَحْسَنُ أَثَاثًا وَرِئْيًا
74- Ve nice helak ettik onlardan önceki nesillerden.Onlar daha güzeldi varlıkta ve gösterişte.

٧٥- قُلْ مَن كَانَ فِي الضَّلَالَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمَنُ مَدًّا حَتَّى إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ إِمَّا الْعَذَابَ وَإِمَّا السَّاعَةَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّ مَّكَانًا وَأَضْعَفُ جُندًا
75- De ki:“Kim olursa dalalette sonra elbette uzatır ona Rahman müddeti,hatta ne zaman göreceklerine kadar vaad olundukları şeyi ya da azabı ve ya da saati.Sonra mutlaka bilecekler kimmiş;o şerli mekanda ve zayıf ordulu olan.“

٧٦- وَيَزِيدُ اللَّهُ الَّذِينَ اهْتَدَوْا هُدًى وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ مَّرَدًّا
76- Ve artırır Allah,o hidayettekilere hidayeti ve baki olan salihatlar daha hayırlıdır indinde Rabbinin sevaben ve daha hayırlıdır irticalen.

(Ayette  مَّرَدًّا -meredden- dönüş,geri dönüş,irtica manasına gelir ki;salih ameller dönüş olarak daha hayırlıdır..)

٧٧- أَفَرَأَيْتَ الَّذِي كَفَرَ بِآيَاتِنَا وَقَالَ لَأُوتَيَنَّ مَالًا وَوَلَدًا
77- Gördün mü o inkar edeni,ayetlerimizi ve diyeni:"Mutlaka verilecektir mal ve çocuk?"

٧٨- أَاطَّلَعَ الْغَيْبَ أَمِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا
78- Muttali mi oldu ğayba ya da edindi mi indinden Rahman'ın bir ahd?

(Muttali olmak:bilmek,bilgi sahibi olmak.Ahd:söz almak.)

٧٩- كَلَّا سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُ مِنَ الْعَذَابِ مَدًّا
79- Hayır!Yazacağız ne dediyse ve uzatacağız ona azabtan,uzatarak.

٨٠- وَنَرِثُهُ مَا يَقُولُ وَيَأْتِينَا فَرْدًا
80- Ve varis olacağız ne dediyse ve gelecek Bize,fert olarak

٨١- وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لِّيَكُونُوا لَهُمْ عِزًّا
81- Ve edindiler dünunda Allah'ın ilahlar,olsun diye onlar için bir izzet.

 (İzzet:şeref,üstünlük.)

٨٢- كَلَّا سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِدًّا
82- Hayır! İnkar edecekler kulluklarını ve olacaklar onlara zıt.

٨٣- أَلَمْ تَرَ أَنَّا أَرْسَلْنَا الشَّيَاطِينَ عَلَى الْكَافِرِينَ تَؤُزُّهُمْ أَزًّا
83- Görmedin mi şunu ki Biz;gönderdik şeytanları üzerine inkarcıların,kışkırtır onları tahrik ederek?

٨٤- فَلَا تَعْجَلْ عَلَيْهِمْ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمْ عَدًّا
84- Artık acele etme onlar için.Sadece sayıyoruz onlar için,adeden.

(Adeden:adet adet sayıyoruz.)

٨٥- يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّقِينَ إِلَى الرَّحْمَنِ وَفْدًا
85- O gün haşredeceğiz müttakileri Rahman'a,heyet olarak.

(Ayette:وَفْدًا *vefden* heyet,delege,izzetli,temsilci,üstünlerin oluşturduğu topluluk manasına gelir.)

٨٦- وَنَسُوقُ الْمُجْرِمِينَ إِلَى جَهَنَّمَ وِرْدًا
86- Ve sevkedeceğiz mücrimleri cehenneme,susamış olarak.

‎(Mücrim;günahkar,suçlu...)

٨٧- لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا
87- Malik olamayacaklar şefaate ancak kim edinmişse indinden Rahman'ın bir ahd.

(Şefaat hakkında bakınız:


٨٨- وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَنُ وَلَدًا
88- Ve derler: "Edindi Rahman bir veled."


٨٩- لَقَدْ جِئْتُمْ شَيْئًا إِدًّا
89- Andolsun geldiniz bir şeyle ki;çok çirkindir.

(Ayette إِدًّا (idden) büyük kötülük,çirkinlik,hadsizlik demektir.)

٩٠- تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنشَقُّ الْأَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدًّا
90- Neredeyse semavat çatlıyacaktı ondan ve yarılacaktı arz ve yıkılacaktı dağlar,çökerek.

٩١- أَن دَعَوْا لِلرَّحْمَنِ وَلَدًا
91- Şundan;çağırırlar Rahman'a bir veledi.

٩٢- وَمَا يَنبَغِي لِلرَّحْمَنِ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًا
92- Ve yakışmaz Rahman'a şu; "edinmek bir veled."

٩٣- إِن كُلُّ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَنِ عَبْدًا
93- Olmasın her kimse semavatta ve arzda da ancak gelmesin Rahman'a kul olarak.

٩٤- لَقَدْ أَحْصَاهُمْ وَعَدَّهُمْ عَدًّا
94- Andolsun hesapladı onları ve saydı onları adeden.

٩٥- وَكُلُّهُمْ آتِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَرْدًا
95- Ve onların hepsi gelecek O'na kıyamet günü,ferden.

٩٦- إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدًّا
96- Muhakkak ki onlar;iman ederler ve amel-i salih işlerler, kılacak onlara Rahman bir sevgi.

(Ayetteوُدًّا (vudden)meveddet,muhabbet,dostane,sevilen,sevgi dolu olan,gönlü muhabbete yatkın anlamındadır.)

٩٧- فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّقِينَ وَتُنذِرَ بِهِ قَوْمًا لُّدًّا
97- Öyleyse,yalnızca kolaylaştırdık O'nu lisanınla,müjdeleyesin diye O'nunla müttakileri ve uyarasın O'nunla inatçı kavimleri.

(Ayette; قَوْمًا لُّدًّا (Kavmen Ludden) inatçı,direnen topluluk...)

٩٨- وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُم مِّنْ أَحَدٍ أَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزًا
98- Ve nice helak ettik onlardan önceki nesillerden.Hissedebiliyor musun onlardan hiçbirini ya da duyabiliyor musun onlardan bir fısıltı ?



صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.




2 Ocak 2012 Pazartesi

43- Alak Denkleminde Suret'ul Fatır İkrası








بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir


١- الْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَاعِلِ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا أُولِي أَجْنِحَةٍ مَّثْنَى وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ يَزِيدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
1- Hamd Allah içindir,fatırı semavatın ve arzın,yaptı melaikeyi rasüller,kanatları olan ikişer ve üçer ve dörder.Artırır yaratmada ne dilerse.Şüphesiz Allah,her şeye Kaadir'dir

(Fatır;fıtrat,yaratılış tabiatını veren,,yaratış amacına göre belli bir programla icat eden..
EL KAADİR... İlmindekileri kudretiyle bir nedenselliğe dayanmaksızın yaratıp seyreden! Bu hususta asla sınırlanmayan!)

٢- مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِن بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
2- Ne açarsa Allah insanlara rahmetinden,artık yoktur tutabilen onu ve ne tutarsa,artık yoktur gönderebilen onu,O'ndan sonra.Ve Hu,Aziz'dir,Hakim'dir.

(EL AZİYZ... Karşı konulmaz güç sahibi olarak, dilediğini uygulayan! Tüm âlemlerde dilediğini karşı çıkacak güç olmaksızın yerine getiren. Bu isim Rab ismiyle paralel çalışan bir isimdir. Rab özelliği Aziyz özelliğiyle hükmünü icra eder!
EL HAKİYM... İlminin kudretiyle açığa çıkmasını sebepler zincirine bağlayarak, nedenselliği oluşturan ve böylece kesret algılamasını oluşturan.)

٣- يَا أَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللَّهِ يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاء وَالْأَرْضِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُؤْفَكُونَ
3- Ya İnsanlar! Zikredin nimetini Allah'ın üzerinize.Var mıdır bir yaratıcı Allah'tan başka? Rızıklandırır sizi semadan ve arzdan.Yoktur ilah ancak HU! Sonra nasıl çevrilirsiniz?

(tu'fekoune;çevrilmek,ayartılmak,dönmek..)


٤- وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِّن قَبْلِكَ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ
4- Ve eğer yalanlarsalar Seni,artık şüphesiz yalanladı Rasülleri,Senden öncekiler.Ve Allah'a döndürülür işler.


٥- يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
5- Ya İnsanlar! Muhakkak Allah'ın vaadi haktır.Artık mağrur etmesin sizi dünya hayatı ve mağrur etmesin sizi Allah ile,ğarur.

(Teğurranne,yeğurranne;mağrur olup aldanmak...Ğarur;kandırıcı,aldatıcı,mağrur vehimi aşılayıcı,şeytanın bir özelliği...)

٦- إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّا إِنَّمَا يَدْعُو حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ أَصْحَابِ السَّعِيرِ
6- Şüphesiz şeytan,size düşmandır.Artık edinin onu düşman,sadece çağırır hizbine,olmaları için ashab-ı seir'den.


(Hizb;grup,parti,taraftar...Ashab-ı Seir;alevli ateş halkı.)


٧- الَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ
7- Onlar inanmazlar,onlaradır azab-ı şedid ve onlar inanırlar ve ameli salih işlerler,onlaradır mağfiret ve ecr-i kebir.

(Azab--ı Şedid;Şiddetli işkence...Amel-i salih;Güzel işler...Mağfiret;bağışlanma,af..Ecr-i Kebir;Büyük Müjde,mükafat,menfaat..)

٨- أَفَمَن زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ فَرَآهُ حَسَنًا فَإِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا يَصْنَعُونَ
8- Sonra kim süslenince ona kötü ameliyle,artık onu görür mü güzel? İşte,muhakkak Allah dalalette bırakır kimi dilerse ve hidayete erdirir kimi dilerse.Artık gitmesin nefsin onlara hasretle.Şüphesiz Allah,Alim'dir ne yaptıklarına.

(Hasarat;hasret,hüzün... 
EL ALİYM... "İlim" özelliği sebebiyle sınırsız sonsuz her şeyi ve her boyutu, her yönüyle Bilen!)

٩- وَاللَّهُ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَسُقْنَاهُ إِلَى بَلَدٍ مَّيِّتٍ فَأَحْيَيْنَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا كَذَلِكَ النُّشُورُ
9- Ve Allah,O ki;gönderir rüzgarları,böylece yükseltir bulutları da süreriz onu ölü beldeye,artık diriltiriz onunla arzı ölümünden sonra.Yani böyledir nüşur.

( Nüşur;ölümden sonraki diriliş,aslına dönüş...)

١٠- مَن كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَكْرُ أُوْلَئِكَ هُوَ يَبُورُ
10- Kim isterse izzeti,sonra Allah içindir izzetin hepsi.O'na yükselir sözlerin güzeli ve ameli salih yükseltir onu.Ve onlar ki;hile yaparlar kötülüklerle,onlaradır azab-ı şedid ve hilesi bunların ki o yok olur.

( İzzet;kudret,üstünlük,değer,kıymet.)

١١- وَاللَّهُ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ أَزْوَاجًا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ وَمَا يُعَمَّرُ مِن مُّعَمَّرٍ وَلَا يُنقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ
11- Ve Allah yarattı sizi topraktan,sonra nutfeden,sonra yaptı sizi eşler.Ve yüklenmez kadından hamileliği haricinde O'nun ilmiyle.Ve ömürlendirilmez ömürlüden ve kısaltılmaz ömründen,haricinde kitabın.Şüphesiz bu Allah'a kolaydır.

١٢- وَمَا يَسْتَوِي الْبَحْرَانِ هَذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَائِغٌ شَرَابُهُ وَهَذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَمِن كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ فِيهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
12- Ve değildir eşit iki deniz.Bu lezzetli,tatlı,hoş bir şarab ve bu;tuzlu,acı.Ve hepsinden yersiniz taze et ve çıkarırsınız süsleri,giyersiniz onu.Görürsün gemileri onda,yarar gider aramanız için fazlından ve belki siz şükredersiniz.

١٣- يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُّسَمًّى ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِهِ مَا يَمْلِكُونَ مِن قِطْمِيرٍ
13- Dönüştürür geceyi gündüzde ve dönüştürür gündüzü gecede ve musahhar kıldı güneşi ve ayı,hepsi çalışır ecel-i müsemmaya kadar.İşte budur Allah,Rabbiniz,O'nun'dur Mülk.Ve onlar ki;dua ediyorsunuz Onun dünunda,malik değiller hiç bir kıtmire.

(1-Yûlicu;içine girmek,dönüştürmek,doğurmak,girdirmek,katmak,kısaltarak uzatmak...2-Musahhar kılmak;Emre amade eylemek,boyun eğdirmek...3-Ecel-i Müsemma;Belirlenmiş,kararlanmış,kader kılınmış vakit,ecel...4-Mülk;Hakimiyet,mülkiyet,egemenlik...5-Kıtmir;hurma çekirdeğinin zarı..)


EL MÂLİK'ÜL MÜLK... Mülkünde dilediğini tedbir edip, hiçbir birime hesap verme kavramı olmadan dilediğini uygulayan.)

١٤- إِن تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَاءكُمْ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَبِيرٍ
14- Eğer dua ederseniz onlara,duymazlar dualarınızı velev ki duydular;icabet edemezler size ve kıyamet günü inkar edecekler şirkinizi ve haber veremezler size,Habiyr gibi.

(EL HABİYR... Açığa çıkan Esmâ özelliğinin "var"lığını, "Esmâ"sıyla meydana getiren olarak, onun durumundan haberi olan. Birime, kendisinden açığa çıkanla, ne mertebede anlayışa sahip olduğunu fark ettiren!)


١٥- يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنتُمُ الْفُقَرَاء إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ
15- Ya İnsanlar! Siz fukarasınız Allah'a ve Allah;Hu Ğaniyy'dir,Hamiyd'dir.

(Fukara;fakir,muhtaç,ihtiyaç sahibi...
EL ĞANİYY... Esmâ'sının işaret ettiği özelliklerle sınırlanıp kayıtlanmayan ve o vasıflarla etiketlenmekten dahi münezzeh olan; "Ekberiyeti" dolayısıyla! Esmâ'sıyla sayısız sınırsız zengin olan!
EL HAMİYD... Açığa çıkardığı evrensel kemâlâtı "Veliyy" ismi kapsamında açığa çıkardığı âlem sûretlerince seyredip değerlendirendir! Hamd yalnızca kendisine aittir!)

١٦- إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ
16- Eğer dilerse,giderir sizi ve getirir halkın yenisini.

١٧- وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ
17- Ve değildir bu,Allah'a aziz.

 (Aziz;güç,zor..)

١٨- وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَإِن تَدْعُ مُثْقَلَةٌ إِلَى حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَيْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى إِنَّمَا تُنذِرُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالغَيْبِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَمَن تَزَكَّى فَإِنَّمَا يَتَزَكَّى لِنَفْسِهِ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ
18- Ve yüklenmez yükümlü,başkasının yükünü ve eğer çağırırsa yüklü olan,taşınmasına onu;taşınmaz ondan bir şey velev olsa bile onun yakını.Sadece uyarırsın onları ki;huşu duyarlar Rablerine ğaybten ve ikame ederler salatı.Ve kim temizlendi sonra sadece temizlenir nefsi için ve Allaha'dır gidiş.

 (1-Huşu;haşyet;imani korku ile saygının karıştığı his...2-Ğayb;görünmez,algılanması mümkün olmayan..3-İkame;vücuda getirmek,işlemek,fiili yapmak...4-Salat;namaz dar manasıyla,bir hayat tarzının yaşnmasına olan vurgu,salatı yaşayın gibi...5-Tezkiye;temizleniş,insanın kendini arındırması...)

١٩- وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَى وَالْبَصِيرُ
19- Ve değildir müsavi a'ma ve basiyr.

(1-A'ma,kör.2-Basiyr;gören.3-Müsavi;eşit,denk,bir.)

٢٠- وَلَا الظُّلُمَاتُ وَلَا النُّورُ
20- Ve değildir zulumat ve nur da.

(1-Zulumat,karanlık.2-Nur,ışık.)

٢١- وَلَا الظِّلُّ وَلَا الْحَرُورُ
21- Ve değildir zılal ve harur da.

( 1-Zılal;gölge,serinlik.2-Harur,hararet,sıcaklık.)

٢٢- وَمَا يَسْتَوِي الْأَحْيَاء وَلَا الْأَمْوَاتُ إِنَّ اللَّهَ يُسْمِعُ مَن يَشَاء وَمَا أَنتَ بِمُسْمِعٍ مَّن فِي الْقُبُورِ
22- Ve değildir müsavi diri ve değildir ölü.Muhakkak Allah,işittirir kimi dilerse ve değilsin Sen işittirici,kabirdeki kimselere...

٢٣- إِنْ أَنتَ إِلَّا نَذِيرٌ
23- Değilsin Sen,ancak bir uyarıcı!

٢٤- إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَإِن مِّنْ أُمَّةٍ إِلَّا خلَا فِيهَا نَذِيرٌ
24- Muhakkak Biz gönderdik Seni hak ile,müjdeleyici ve uyarıcı olarak ve yoktur hiç bir ümmet ki ancak olmasın o sırada orda bir uyarıcı.

٢٥- وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالزُّبُرِ وَبِالْكِتَابِ الْمُنِيرِ
25- Ve eğer yalanlarsalar Seni,sonra gerçekten yalanladı onlardan öncekiler.
Gelmişti onlara,onların Rasülleri beyyineler ile ve Zebur ile ve Kıtab-ı Münir ile.

(Beyyine;Apaçık hikmet,delil..
Zebur;hikmet bilgileri..
Kitab-ı Münir;Aydınlatıcı,nurlandırıcı kitab...)

٢٦- ثُمَّ أَخَذْتُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ
26- Sonra aldım o inkar edenleri.Artık nasıl oldu inkarım!

(Nekiyr;inkar etme sonucu verilen ceza...)

٢٧- أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَخْرَجْنَا بِهِ ثَمَرَاتٍ مُّخْتَلِفًا أَلْوَانُهَا وَمِنَ الْجِبَالِ جُدَدٌ بِيضٌ وَحُمْرٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهَا وَغَرَابِيبُ سُودٌ
27- Görmedin mi şunu;Allah indirdi semadan suyu.Sonra çıkardık onunla meyveler,muhtelif renklerde ve dağlardan cüddeler,beyazlı ve kırmızılı muhtelif renklerde ve kapkara siyah.

( Cüdde;tip,yol.)

٢٨- وَمِنَ النَّاسِ وَالدَّوَابِّ وَالْأَنْعَامِ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ كَذَلِكَ إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاء إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ
28- Ve insanlardan ve dabbelerden ve hayvanlardan muhtelif renkliler,bunun gibi.Sadece huşu duyar Allah'a kullarından ulemalar.Muhakkak Allah,Aziz'dir,Ğafur'dur.

(Ayette الدَّوَابِّ (devabbi) dabbenin çoğuludur ki manası;debelenenler,yürüyenler,hareketliler... Ulema;Allah'a karşı ilim ve yakin elde edenler...


EL AZİYZ... Karşı konulmaz güç sahibi olarak, dilediğini uygulayan! Tüm âlemlerde dilediğini karşı çıkacak güç olmaksızın yerine getiren. Bu isim Rab ismiyle paralel çalışan bir isimdir. Rab özelliği Aziyz özelliğiyle hükmünü icra eder!
EL ĞAFÛR... Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen!)

٢٩- إِنَّ الَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللَّهِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَّن تَبُورَ
29- Muhakkak onlar ki,devamlı okurlar kitab-ı Allah'ı ve ikame ederler salatı ve infak ederler rızıklandırdığımız şeylerden sırlı ve aleni,ümid ederler bir ticareti ki asla başarısızlık olmaz.

(Ayette;يَتْلُونَ, (yetlu)okumaktan gayrı,ezberden okumak,virdlice okumak,devamlı okumak manasındadır....ve yine لَّن تَبُورَ (Len Tebur) tabure,dümbelek çalmak manasına gelir ki,ticarette başarısızlık,sinek avlamak,dümbelek çalma durumuna bağlı;infak edenler,kazandıkları mallarından bir kısmını muhtaçlara verenler öyle bir ticaret yaparlar ki,asla dümbelek çalmazlar,sinek avlamazlar,manasındadır.)

٣٠- لِيُوَفِّيَهُمْ أُجُورَهُمْ وَيَزِيدَهُم مِّن فَضْلِهِ إِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ
30- Çünkü vefa edilir onlara ecirleri ve artırır onlara fazlından.
Muhakkak Hu,Ğafur'dur,Şekur'dur.

(Ayette يُوَفِّيَ (yuveffiye) ;vefa etmek ki;Allah,emri yerine getirip tutanlara karşı çok vefalıdır,vefa eder onlara,ecir verir,fazlından,bereketinden sınırsız....O EL ĞAFÛR... Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen! O EŞ ŞEKÛR... Verdiği nimeti çoğaltmak için o nimeti değerlendirten. Birimde verilen nimeti hakkıyla değerlendirerek "daha"sına açılmayı oluşturan. "Keriym" isminin özelliğini tetikler.)

 ٣١- وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ إِنَّ اللَّهَ بِعِبَادِهِ لَخَبِيرٌ بَصِيرٌ
31- Ve o ki,vahyettik sana kitaptan,o haktır,tasdik eder elleri arasındaki şeyleri.Muhakkak Allah,kullarına elbette Habiyr'dir,Basiyr'dir.

(EL HABİYR... Açığa çıkan Esmâ özelliğinin "var"lığını, "Esmâ"sıyla meydana getiren olarak, onun durumundan haberi olan. Birime, kendisinden açığa çıkanla, ne mertebede anlayışa sahip olduğunu fark ettiren!
EL BASIYR... Açığa çıkan Esmâ özelliklerini her an seyir ile onlardan çıkanları değerlendirip, sonuçlarını oluşturan.)

٣٢- ثُمَّ أَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذِينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِّنَفْسِهِ وَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِإِذْنِ اللَّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ
32- Sonra varis kıldık kitabı onlara ki,Biz seçtik kullarımızdan.Böylece onlardan zulmeden var nefsine ve onlardan tutumlu ve onlardan bolca hayırlar yapanlar var izniyle Allah'ın.Bu Hu'dur,fazl-ı kebirdir.

(fazl-ı kebir;lütfu büyük.)

٣٣- جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ
33- Cennat-i Adn,girerler ona.Süslenirler orda bileziklerden,altından ve inciler ve elbiseleri orda ipektir.

(Cennat-i Adn;Ebediyet bahçeleri,yurtları.)

٣٤- وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَ إِنَّ رَبَّنَا لَغَفُورٌ شَكُورٌ
34- Ve derler:" Hamd olsun Allah'a ki O;giderdi bizden hüznü.Şüphesiz Rabbimiz,Ğafur'dur,Şekur'dur.


(EL ĞAFÛR... Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen! 
EŞ ŞEKÛR... Verdiği nimeti çoğaltmak için o nimeti değerlendirten. Birimde verilen nimeti hakkıyla değerlendirerek "daha"sına açılmayı oluşturan. "Keriym" isminin özelliğini tetikler.)

٣٥- الَّذِي أَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِن فَضْلِهِ لَا يَمَسُّنَا فِيهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا فِيهَا لُغُوبٌ
35- O ki;sevketti bizi dar'ul mukameye fazlından.Dokunmaz bize orda uğraş ve dokunmaz bize orda yorgunluk.

(Dar'ul Mukame:Sonsuzluk Yurdu,cennet yaşamına özel yaşantı ikametgahı.)

٣٦- وَالَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَ لَا يُقْضَى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُم مِّنْ عَذَابِهَا كَذَلِكَ نَجْزِي كُلَّ كَفُورٍ
36- Ve onlar inkar ettiler,onlaradır nar-ı cehennem.Karar verilmez onlara ki ölsünler ve hafifletilmez onlardan,onun azabı.İşte böyle cezalandırırız her azılı inkarcıyı.

(Nar-ı cehennem:cehennem ateşi...Ayetin sonunda كَفُورٍ (kefur) inkar etmenin yanında,azılı inkarcı,katı inatçı ve de nankörlük manasını vurgulamaktadır.)

٣٧- وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فِيهَا رَبَّنَا أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَاءكُمُ النَّذِيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ
37- Ve onlar feryad edecekler orda:"Rabbimiz;çıkar bizi,ameli salih yapacağız,yaptıklarımızın dışındaki amellerden." "Ömürlendirmedik mi sizi,tezekkür edecek kadar orda,tezekkür edecek kimseye?Ve geldi size uyarıcı da! Öyleyse tadın,artık yoktur zalimlere hiç bir yardımcı.

( Tezekkür;düşünmek,zikir etmek,hatırlamak.)

٣٨- إِنَّ اللَّهَ عَالِمُ غَيْبِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
38- Şüphesiz Allah,Alim'ül Ğayb'tir semavata ve arza.Şüphesiz Hu,Alim'dir zatına göğüslerin.

 (Alim'ül Ğayb;En iyi bilendir,görünmeyen,algılanamayan her şeyi...Zat;özleri,derunları bilen,onlara sahib olan..Ayrıca zat hakkında bakınız: http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/kavramlar/zat/index.htm )

٣٩- هُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ فِي الْأَرْضِ فَمَن كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَلَا يَزِيدُ الْكَافِرِينَ كُفْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ إِلَّا مَقْتًا وَلَا يَزِيدُ الْكَافِرِينَ كُفْرُهُمْ إِلَّا خَسَارًا
39- Hu ki O;yaptı sizi halifeler arzda.Artık kim inkar ederse,sonra onun aleyhinedir küfrü ve artırmaz inkarcıların küfrü indinde Rablerinin bir nefretten başka ve artırmaz inkarcıların küfrü hasardan başka.

(Halife hakkında bakınız: http://www.ahmedhulusi.org/yazi/halife.htm)

٤٠- قُلْ أَرَأَيْتُمْ شُرَكَاءكُمُ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْأَرْضِ أَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمَاوَاتِ أَمْ آتَيْنَاهُمْ كِتَابًا فَهُمْ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّنْهُ بَلْ إِن يَعِدُ الظَّالِمُونَ بَعْضُهُم بَعْضًا إِلَّا غُرُورًا
40- De:"Gördünüz mü şürekanızı ki onlar;dua ederler dünunda Allah'ın? Gösterin bana ne yarattılar yeryüzünden ya da onların şerikleri gökyüzünde midir ya da verdik onlara bir kitapta sonra onlar beyyinelerle mi onda? Hayır,vaad etmiyor zalimlerden bazısı bazısına hayalden başka.

(Şerik:Ortak,şirk...Şüreka;Ortaklar,şirk koşulanlar...Beyyine;Apaçık belge,delil...Ayrıca ayette;غُرُورًا (ğurura) El Ğarur;aldatıcı,kandırıcı,insana vehim kuvvesiyle vesvese aşılayıcı şeytanın bir özelliğidir.)

٤١- إِنَّ اللَّهَ يُمْسِكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ أَن تَزُولَا وَلَئِن زَالَتَا إِنْ أَمْسَكَهُمَا مِنْ أَحَدٍ مِّن بَعْدِهِ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا
41- Muhakkak Allah tutar semavatı ve arzı zail olurlar diye.Ve eğer zail olursalar,tutamaz onları hiç kimse O'ndan sonra.Muhakkak Hu,Haliym olandır,Ğafur'dur.

(EL ĞAFÛR... Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen! EL HALİYM... Açığa çıkan bir olaya ani ve fevrî tepki vermeyip, açığa çıkış amacı doğrultusunda değerlendirmeye alan.
Zail;tükenmek,yok olmak,bitmek,sönmek...)

٤٢- وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِن جَاءهُمْ نَذِيرٌ لَّيَكُونُنَّ أَهْدَى مِنْ إِحْدَى الْأُمَمِ فَلَمَّا جَاءهُمْ نَذِيرٌ مَّا زَادَهُمْ إِلَّا نُفُورًا
42- Ve kasem ederler Allah'a,cehd ederek yeminlerine;eğer gelirse onlara bir uyarıcı diye,mutlaka olacaklardı en çok hidayete eren ümmetlerden biri.Ancak ne zaman geldiğinde onlara bir uyarıcı,artırmadı onların nefretinden başka.

(1-Kasem;yemin etmek..2-Cehd etmek;kuvvetlice sarılmaki,güçlü olmak.)

٤٣- اسْتِكْبَارًا فِي الْأَرْضِ وَمَكْرَ السَّيِّئِ وَلَا يَحِيقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ إِلَّا بِأَهْلِهِ فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا سُنَّتَ الْأَوَّلِينَ فَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَبْدِيلًا وَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَحْوِيلًا
43- Kibirlenerek yeryüzünde ve hilesini yaparak kötülüğün ki;ve kuşatmaz hilesi,kötülüğün sahibinden başkasını.Sonra gözlüyorlar mı sünnetinden başkasını,evvelkilerin?Sonra asla bulamazsın Sünnet-i Allah'ta değişiklik ve asla bulamazsın Sünnet-i Allah'ta dönüşüm.

(Sünnet;Nizam,düzen,sistem...Sünnetullah hakkında bakınız;

٤٤- أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَكَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعْجِزَهُ مِن شَيْءٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ عَلِيمًا قَدِيرًا
44- Yürümezler mi yeryüzünde,sonra bakmazlar mı nasıl oldu akıbetleri onlardan öncekilerin? Ve şiddetli idiler onlardan,kuvvette.Ve Allah'ı aciz bırakamadılar hiç bir şeyde,semavatta ve arzda.Muhakkak Hu,Aliym olandır,Kaadir'dir.

(EL KAADİR... İlmindekileri kudretiyle bir nedenselliğe dayanmaksızın yaratıp seyreden! Bu hususta asla sınırlanmayan!
EL ALİYM... "İlim" özelliği sebebiyle sınırsız sonsuz her şeyi ve her boyutu, her yönüyle Bilen!)

٤٥- وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَى ظَهْرِهَا مِن دَابَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا
45- Velev ki cezalandırsaydı Allah insanları kazandıkları sebebiyle,bırakmazdı onun sırtının üzerinde hiç bir dabbe.Velakin tehir eder onları ecel-i müsemmaya kadar.Artık ne zaman gelir ecelleri,sonra şüphesiz Allah,kullarına Basiyr'dir.

(1-Dabbe;yürüyen,hareket eden canlılar...2-Ecel-i Musemma;Belilenmiş,kader kılınmış ecel vakti.
EL BASIYR... Açığa çıkan Esmâ özelliklerini her an seyir ile onlardan çıkanları değerlendirip, sonuçlarını oluşturan.Ayrıca ayette; ظَهْرِ (dhur) sırt,geri,arka manasına gelir ki,yeryüzünün üstü,sırtı demektir.)


 صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.