Şuara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şuara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Mayıs 2012 Pazartesi

47- Alak Denkleminde Suret'ul Şuara İkrası





بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir.

١- طسم
1- Tâ,Sîn,Mîm.

٢- تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ
2- Bu ayetler Kitab-ı Mubin'indir.

(Kitab-ı Mubin,apaçık kitab.)

٣- لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَّفْسَكَ أَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِنِينَ
3- Belki Sen helak edeceksin nefsini,olmadıklarından inananlar.

٤- إِن نَّشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِم مِّن السَّمَاء آيَةً فَظَلَّتْ أَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِعِينَ
4- Eğer dileseydik nuzül ederdik onlara semadan bir ayet,sonra olurdu boyunları ona eğilenler.

(Ayette;خَاضِعِينَ (hadıine) boyun eğenler,itaat edenler,eğilenler.)

٥- وَمَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍ مِّنَ الرَّحْمَنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِضِينَ
5- Ve gelmesin onlara bir zikir Rahman'dan güncel ancak olmasınlar ondan yüz çevirenler.

٦- فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْتِيهِمْ أَنبَاء مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون
6- Sonra gerçekten tekzib ettiler,böylece gelecek onlara haberleri,onunla alay etmiş oldukları şeyin.

٧- أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الْأَرْضِ كَمْ أَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
7- Ve görmezler mi arzda,nice yetiştirdik orda her çiftten Kerim olarak?

(EL KERİYM... Öylesine cömert ki, kendisini inkâr ile açığa çıkanlara dahi sayısız nimetlerini bağışlamakta. "OKU"mak yani "İKRA" ancak O'nun keremiyle bir birimde açığa çıkabilir. Her birimin hakikatinde yer almakta.)

٨- إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
8- Muhakkak bunda elbette ayet vardır ve olmadı ekseriyeti onların  inananlar.

٩- وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
9- Ve muhakkak Rabbin,elbette Hu;Aziz'dir,Rahim'dir.

(Rab hakkında bakınız;http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/kavramlar/rab/index.htm

EL AZİYZ... Karşı konulmaz güç sahibi olarak, dilediğini uygulayan! Tüm âlemlerde dilediğini karşı çıkacak güç olmaksızın yerine getiren. Bu isim Rab ismiyle paralel çalışan bir isimdir. Rab özelliği Aziyz özelliğiyle hükmünü icra eder!

ER RAHIYM...
"Rahmân"daki sayısız özellikleri yoktan var kılan Rahıym özelliğidir! Potansiyeldeki özelliklerin seyrini oluşturma özelliğidir! Âlem sûretleri ile kendini seyir edendir! Bilinçli varlıkları, hakikatlerine erdirmek suretiyle; seyretmekte ve Esmâ'sı özellikleriyle yaşatmakta olanın, kendisi olduğu farkındalığıyla yaşatandır. "Ve kâne bil mu'miniyne Rahıyma = Hakikatine iman etmişlere Rahıym'dir" (33.Ahzâb: 43). Cennet diye işaret edilen yaşamın kaynağıdır. Melekî boyutun "var"lığını oluşturandır.)

١٠- وَإِذْ نَادَى رَبُّكَ مُوسَى أَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
10- Ve ne zaman nida etmişti Rabbin Musa'ya şunu:
"Git kavm-i zalimine."

١١- قَوْمَ فِرْعَوْنَ أَلَا يَتَّقُونَ
11- "Kavm-i Firavun'a,olmayacaklar mı takvalı?"

١٢- قَالَ رَبِّ إِنِّي أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ
12- Dedi:"Rabbim,muhakkak Ben korkuyorum şundan,tekzib
edecekler beni."

١٣- وَيَضِيقُ صَدْرِي وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِي فَأَرْسِلْ إِلَى هَارُونَ
13- "Ve daralıyor göğsüm ve dönmüyor lisanım,artık irsal et
Harun'u."

١٤- وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنبٌ فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُونِ
14- "Ve onlar için üzerimde günah var.Böylece korkuyorum
şundan,öldürecekler beni."

١٥- قَالَ كَلَّا فَاذْهَبَا بِآيَاتِنَا إِنَّا مَعَكُم مُّسْتَمِعُونَ
15- Dedi:"Hayır! Gidin ayetlerimizle.Muhakkak Biz,sizinle beraber
işitenleriz."

١٦- فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
16- "Artık gidin Firavun'a.Sonra deyin:"Muhakkak Biz
Rasülüyüz,Rabb'ül Alemin'in."

١٧- أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
17- Şunu: "Gönder Bizimle beraber İsrailoğulları'nı."

١٨- قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ
18- Dedi: "Değil miydik rabbin,içimizde çocukken ve kaldın içimizde
ömründen senelerce?"

 (Ayette نُرَبِّكَ (nurabbike) kelimesi manası itibariyle;himaye edip yetiştiren,büyüten,koruyup kollayan,ebeveyn.)

١٩- وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنتَ مِنَ الْكَافِرِينَ
19- "Ve yaptın yapacağını ki o yaptığın ve sen,kafirlerdensin."

(Ayetteki الْكَافِرِينَ (El-Kafirun)"Sen kafirlerdensin yani;nankörlerdensin,bunca yaptığıma karşılığın nankörlük etmek oldu."dedi Firavun, Musa Rasül'e.Ya da Musa Rasül için önceden cinayete karışmasını öne sürerek böyle demektedir.)

٢٠- قَالَ فَعَلْتُهَا إِذًا وَأَنَا مِنَ الضَّالِّينَ
20- Dedi: "Yaptım onu o zaman ve Ben, dalalettekilerdendim."

(Dalalet hakkında bakınız; http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/kavramlar/dalalet/index.htm )

٢١- فَفَرَرْتُ مِنكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ
21- "Sonra firar ettim sizden korktuğumdan dolayı.Böylece hibe etti
bana Rabbim hükmü ve yaptı beni Mürselinden."

٢٢- وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنْ عَبَّدتَّ بَنِي إِسْرَائِيلَ
22- "Ve bu nimet,temenni ettin onu bana şundan;kul etmek
İsrailoğullarını."

٢٣- قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَمِينَ
23- Dedi ki Firavun: "Ve nedir Rabb'ül Alemin?"

٢٤- قَالَ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا إن كُنتُم مُّوقِنِينَ
24- Dedi: "Rabbidir semavatın ve arzın ve ne varsa arasında
onların,eğer siz olduysanız mukinin."

(Mukin;ehl-i yakin olarak kesin bilen.Yakin hali gönlüne işleyip hakikati kesinkes gören.)

٢٥- قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُ أَلَا تَسْتَمِعُونَ
25- Dedi ki etrafındaki kimselere: "İşitmiyor musunuz?"

٢٦- قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ
26- Dedi: "Rabbiniz ve Rabbidir evvelki babalarınızın."

٢٧- قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ
27- Dedi: "Muhakkak Rasülünüz ki O,irsal edildi size,elbette
mecnundur."

٢٨- قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَا إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ
28- Dedi: "Rabbidir doğunun ve batının ve ne varsa arasında
onların,eğer siz akıl ediyorsanız."

(Maşrık:Doğu,Mağrib;Batı.)

٢٩- قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ إِلَهًا غَيْرِي لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونِينَ
29- Dedi: "Gerçekten eğer edinirsen bir İlah ğayrımda,mutlaka
yapacağım seni mahkumlardan."

٣٠- قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَيْءٍ مُّبِينٍ
30- Dedi: "Velev gelmişsem de mi sana mübin bir şeyle?"

٣١- قَالَ فَأْتِ بِهِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
31- Dedi: "Öyleyse getir onla.Eğer Sen sadıklardansan."

٣٢- فَأَلْقَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُّبِينٌ
32- Böylece attı asasını,o zaman o, bir yılandı mübinen.

٣٣- وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاء لِلنَّاظِرِينَ
33- Ve çıkardı elini,o zaman o,bembeyazdı bakanlara.

٣٤- قَالَ لِلْمَلَإِ حَوْلَهُ إِنَّ هَذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ
34- Dedi ki etrafındaki ileri gelenlere: "Muhakkak bu elbette alim bir
sihirbazdır."

٣٥- يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
35- "İstiyor şunu;çıkarmak sizi arzınızdan sihri ile.
Artık ne emredersiniz?"

٣٦- قَالُوا أَرْجِهِ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
36- Dediler: "Beklet O'nu ve kardeşini ve gönder şehirlere toplayıcılar."

٣٧- يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍ
37- "Getirsinler sana hepsini,alim sihirbazların."

٣٨- فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمِيقَاتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
38- Böylece toplandı sihirbazlar vakti için,malum günün.

٣٩- وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنتُم مُّجْتَمِعُونَ
39- Ve denildi insanlara: "Siz toplanacak mısınız?"

٤٠- لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ إِن كَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ
40- "Belki biz tabi oluruz sihirbazlara,eğer olursa onlar ğalibin."

٤١- فَلَمَّا جَاء السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ
41- Artık geldiklerinde sihirbazlar, dediler Firavun'a: "Gerçekten var
mıdır bize ecir,eğer olursak biz ğalibin?"

٤٢- قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَّمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
42- Dedi: "Evet ve muhakkak siz o zaman elbette olursunuz
mukarrabinden."

(mukarrabin,yakınlarımdan,akrabalardan.)

٤٣- قَالَ لَهُم مُّوسَى أَلْقُوا مَا أَنتُم مُّلْقُونَ
43- Dedi ki onlara Musa: "Atın,ne atacaksanız siz."

٤٤- فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ
44- Böylece attılar iplerini ve asalarını ve dediler: "Bi izzeti
Firavun! Muhakkak biz,elbette biziz ğalibun."

٤٥- فَأَلْقَى مُوسَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
45- Sonra attı Musa asasını,o zaman o yuttu uydurdukları şeyi.

٤٦- فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ
46- Ardından atıldı sihirbazlar secdeye.

٤٧- قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
47- Dediler: "Amenna Bi Rabb'il Alemine."

٤٨- رَبِّ مُوسَى وَهَارُونَ
48- "Rabbine Musa ve Harun'un."


٤٩- قَالَ آمَنتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ
49- Dedi: "İman ettiniz O'na önceden izin vermeden size.Muhakkak O,elbette büyüğünüzdür ki O;öğretti size sihri.Artık mutlaka yakında bileceksiniz.Mutlaka keseceğim ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazdan ve
mutlaka asacağım hepinizi."

٥٠- قَالُوا لَا ضَيْرَ إِنَّا إِلَى رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ
50- Dediler: "Zararı yok! Muhakkak biz,Rabbimize dönenleriz."

٥١- إِنَّا نَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا أَن كُنَّا أَوَّلَ الْمُؤْمِنِينَ
51- "Muhakkak biz,istiyoruz şunu;mağfiret edecek bizi
Rabbimiz,hatalarımızı,olduğumuzdan evvelen inananlar."

٥٢- وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
52- Ve vahyettik Musa'ya şunu;"Yürü geceleyin kullarımla,muhakkak
siz,tabi olunacaksınız."

٥٣- فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
53- Sonra irsal etti Firavun şehirlere toplayıcıları.

٥٤- إِنَّ هَؤُلَاء لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ
54- "Muhakkak bunlar elbette bölünmüş azınlıktır."

(Şirzimetun;parçalanmış,bölük pörçük,bölünmüş,dağınık.)

٥٥- وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ
55- "Ve muhakkak onlar bize elbette kızmaktalar."

٥٦- وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ
56- "Ve muhakkakk biz gerçekten savunmalı bir cemaatiz."

٥٧- فَأَخْرَجْنَاهُم مِّن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
57- Böylece çıkardık onları cennetlerden ve gözelerden.

٥٨- وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
58- Ve hazineler ve makam-ı keriym.

(Makam-ı keriym ,rahatlık,bolluk yurdu.)

٥٩- كَذَلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
59- İşte böyle ve varis kıldık ona İsrailoğullarını.

٦٠- فَأَتْبَعُوهُم مُّشْرِقِينَ
60- Artık tabi oldular onlara gün doğarken.

٦١- فَلَمَّا تَرَاءى الْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَى إِنَّا لَمُدْرَكُونَ
61- Sonra ne zaman gördüklerinde iki topluluk dedi ki Ashab-ı
Musa: "Muhakkak biz,gerçekten yakalandık!"

(Ayette (مُدْرَكُونَ) yakalandık,yetiştiler.)

٦٢- قَالَ كَلَّا إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ
62- Dedi:"Hayır! Muhakkak benimledir Rabbim,hidayet edecek
beni."

٦٣- فَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنِ اضْرِب بِّعَصَاكَ الْبَحْرَ فَانفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ
63- Sonra vahyettik Musa'ya şunu; "Vur asanı denize!" Hemen infilak
etti.Böylece oldu her parça sanki aziym bir yükseklikte."

(الطَّوْدِ) yükseklik,uzunluk -tavd-i cebel- yüksek dağ.)

٦٤- وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ الْآخَرِينَ
64- Ve yaklaştırdık oraya diğerlerini.

 (1-Ezlef;yaklaştırmak,yanaştırmak.2-Semme,oraya,orada.)

٦٥- وَأَنجَيْنَا مُوسَى وَمَن مَّعَهُ أَجْمَعِينَ
65- Ve koruduk Musa'yı ve Onunla beraberlerin hepsini.

٦٦- ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ
66- Sonra boğduk diğerlerini.

٦٧- إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
67- Muhakkak bunda gerçekten ayet vardır ve olmadı onların ekseriyeti inananlar.

٦٨- وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
68- Ve muhakkak Rabbin;elbette Hu,Aziz'dir,Rahim'dir.

(EL AZİYZ... Karşı konulmaz güç sahibi olarak, dilediğini uygulayan! Tüm âlemlerde dilediğini karşı çıkacak güç olmaksızın yerine getiren. Bu isim Rab ismiyle paralel çalışan bir isimdir. Rab özelliği Aziyz özelliğiyle hükmünü icra eder!
ER RAHIYM...
"Rahmân"daki sayısız özellikleri yoktan var kılan Rahıym özelliğidir! Potansiyeldeki özelliklerin seyrini oluşturma özelliğidir! Âlem sûretleri ile kendini seyir edendir! Bilinçli varlıkları, hakikatlerine erdirmek suretiyle; seyretmekte ve Esmâ'sı özellikleriyle yaşatmakta olanın, kendisi olduğu farkındalığıyla yaşatandır. "Ve kâne bil mu'miniyne Rahıyma = Hakikatine iman etmişlere Rahıym'dir" (33.Ahzâb: 43). Cennet diye işaret edilen yaşamın kaynağıdır. Melekî boyutun "var"lığını oluşturandır.)

٦٩- وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَاهِيمَ
69- Ve oku onlara haberini İbrahim'in.

(1-Yetlu;okumak,ezberden okumak,aktarmak.2-Nebe'e;haber.)

٧٠- إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ
70- Ne zaman dediğinde babasına ve kavmine:"Neye kulluk ediyorsunuz?"

٧١- قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ
71- Dediler:"Kulluk ediyoruz idollere.Böylece devamlı onlara vakfolunuyoruz."

(1-Asnaman;put,idol.2-Nezalle,devamlı kalmak.3-Akifine,kendine vakfetmiş.)

٧٢- قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ
72- Dedi:"Duyuyorlar mı sizi,ne zaman dua ettiğinizde?"

٧٣- أَوْ يَنفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ
73- "Ya da fayda veriyorlar mı size ya da zarar?"

٧٤- قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا آبَاءنَا كَذَلِكَ يَفْعَلُونَ
74- Dediler:"Hayır ve bulduk babalarımızı böyle yaparlarken."

٧٥- قَالَ أَفَرَأَيْتُم مَّا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ
75- Dedi: "Görüyor musunuz neye ediyorsunuz kulluk?"

٧٦- أَنتُمْ وَآبَاؤُكُمُ الْأَقْدَمُونَ
76- "Siz ve kadim babalarınız."

٧٧- فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِّي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ
77- "Artık,muhakkak onlar düşmandır bana ancak Rabb'el Alemin."

٧٨- الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ
78- "Ki O yarattı beni,artık Hu hidayet eder beni."

٧٩- وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ
79- "Ve O ki;Hu yedirir beni ve içirir beni."

(1-Yudimuni,doyurmak.2-Yesqıyni,içirmek.)

٨٠- وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
80- "Ve ne zaman hastalandığımda, sonra Hu şifalandırır beni."

٨١- وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ
81- "Ve O ki;mümit eder beni sonra ihya eder beni."

٨٢- وَالَّذِي أَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ
82- "Ve O ki;umuyorum şunu ki;mağfiret edecek benim hatalarımı din günü."

(Din Günü hakkında bakınız: http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/kavramlar/dingunu/index.htm )

٨٣- رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
83- "Rabbim hibe et bana hükmü ve ilhak et beni salihine."

٨٤- وَاجْعَل لِّي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ
84- "Ve kıl benim lisanımı sadık,arasında ahirdekilerin."

٨٥- وَاجْعَلْنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ
85- "Ve kıl beni varislerinden cennet-i naim'in."

٨٦- وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ
86- "Ve mağfiret et babamı.Muhakkak o,oldu dalalettekilerden."

٨٧- وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ
87- "Ve utandırma beni Beasü gününde."

(Khaziya;utandırma.)

٨٨- يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
88- "O gün vermez fayda mal ve vermez oğullar."

٨٩- إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
89- "Hariçtir kim gelirse Allah'a kalb-i selimle."

٩٠- وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ
90- Ve yaklaştırıldı cennet müttakilere.

٩١- وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ
91- Ve bariz olarak cehim ğavinlere.

(Ğavin;azgın,zalim,fasık,hadsiz,kötü.)

٩٢- وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ
92- Ve denildi onlara: "Nerededir sizin kulluk ettikleriniz?"

٩٣- مِن دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنصُرُونَكُمْ أَوْ يَنتَصِرُونَ
93- "Dünunda Allah'ın? Yardım edebilirler mi size ya da yardım
edebilirler mi kendilerine?"

٩٤- فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ
94- Artık itilecekler orada,onlar ve ğavunlar.

(Kubkıbû(كُبْكِبُوا);yüzükoyun atılmak,tepetaklak fırlatılmak,devrilmek,itilmek...Ğavun(الْغَاوُونَ);azgın,zalim,fasık,hadsiz,kötü.)

٩٥- وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ
95- Ve İblis ordularının hepsi.

٩٦- قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ
96- Diyecekler,ve onlar orada hasımlarken;

٩٧- تَاللَّهِ إِن كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
97- "Tallahi,muhakkak biz olduk,elbette dalalet-i mübiynde."

(1-Tallahi;Allaha yemin,and olsun demektir.2-Dalalet-i Mübiyn;apaçık sapıklık.)

٩٨- إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
98- "Ne zaman eşitlediğimizde sizi,Rabb'il Alemin'e."

٩٩- وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ
99- "Ve olmadı dalalette bırakan bizi ancak mücrimler."

١٠٠- فَمَا لَنَا مِن شَافِعِينَ
100- "Artık yoktur bize bir şefaatçi."

١٠١- وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ
101- "Ve yoktur sadık-ı hamim."

( Sadık-ı Hamim;Samimi Dost.)

١٠٢- فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
102- "Sonra eğer olsaydı bize bir kere daha,olurduk inananlardan."

١٠٣- إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
103- Muhakkak bunda elbette ayet vardır ve olmadı onların ekseriyeti inananlar.

١٠٤- وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
104- Ve muhakkak Rabbin,elbette Hu;Aziz'dir,Rahim'dir.

(EL AZİYZ... Karşı konulmaz güç sahibi olarak, dilediğini uygulayan! Tüm âlemlerde dilediğini karşı çıkacak güç olmaksızın yerine getiren. Bu isim Rab ismiyle paralel çalışan bir isimdir. Rab özelliği Aziyz özelliğiyle hükmünü icra eder!

ER RAHIYM...
"Rahmân"daki sayısız özellikleri yoktan var kılan Rahıym özelliğidir! Potansiyeldeki özelliklerin seyrini oluşturma özelliğidir! Âlem sûretleri ile kendini seyir edendir! Bilinçli varlıkları, hakikatlerine erdirmek suretiyle; seyretmekte ve Esmâ'sı özellikleriyle yaşatmakta olanın, kendisi olduğu farkındalığıyla yaşatandır. "Ve kâne bil mu'miniyne Rahıyma = Hakikatine iman etmişlere Rahıym'dir" (33.Ahzâb: 43). Cennet diye işaret edilen yaşamın kaynağıdır. Melekî boyutun "var"lığını oluşturandır.)

١٠٥- كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ
105- Tekzib etti Kavm-i Nuh,Mürselini.

(Mürselin;Gönderilen Rasüller.)

١٠٦- إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
106- Ne zaman dediğinde onlara kardeşleri Nuh:"Olmayacak mısınız
takvalı?"

١٠٧- إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
107- "Muhakkak Ben,size Rasül-ü Emin'im."

(Rasül-ü Emin;Doğru,güvenilir,sadık Rasül.)

١٠٨- فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
108- "Artık takvalanın Allah'a ve itaat edin bana."

١٠٩- وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ
109- "Ve Ben istemiyorum sizden onun için bir ecir.Yoktur ecrim
ancak üzerinedir Rabb'il Alemin'in."

١١٠- فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
110- "Artık takvalanın Allah'a ve itaat edin bana."

١١١- قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ
111- Dediler: "İnanmalı mıyız sana ve tabi oldu sana zayıflar?"

( الْأَرْذَلُونَ -El Erzelun- zayıflar,güçsüzler,elitlerin alt tabaka deyip horladığı kısım.)

١١٢- قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
112- Dedi:"Ve yoktur ilmim,yapmış oldukları şeyden."

١١٣- إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَى رَبِّي لَوْ تَشْعُرُونَ
113- "Şüphesiz onların hesabı ancak üzerinedir Rabbimin.Eğer
şuurundaysanız."

١١٤- وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنِينَ
114- "Ve değilim Ben,tard edici inananları."

(Tard etmek;kovmak,uzaklaştırmak.)

١١٥- إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ
115- "Değilim Ben,ancak nezir-i mübiyn."

(Nezir-i Mubiyn;apaçık uyarıcı.)

١١٦- قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ
116- Dediler: "Gerçekten eğer vazgeçmezsen Ya Nuh,mutlaka 
olacaksın taşlananlardan."

١١٧- قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ
117- Dedi: "Rabbim,muhakkak kavmim tekzib etti beni."

١١٨- فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِي مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
118- "Artık aç aramı ve onların arasını açarak ve kurtar beni ve
beraberimdekileri inananlardan."

(فتح -feth- açmak.)

١١٩- فَأَنجَيْنَاهُ وَمَن مَّعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
119- Böylece kurtardık onu ve beraberindekileri,yüklü gemide.

(Ayette  الْفُلْكِ -el fulk- gemi.الْمَشْحُونِ -el meşhun- yüklü,dolu demektir.)

١٢٠- ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ
120- Sonra boğduk tüm kalanları.

١٢١- إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
121- Muhakkak bunda elbette ayet vardır ve olmadı onların
ekseriyeti inananlar.

١٢٢- وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
122- Ve muhakkak Rabbin,elbette Hu;Aziz'dir,Rahim'dir.


١٢٣- كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ
123- Tekzib etti Ad,Mürselini.


١٢٤- إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ
124- Ne zaman dediğinde onlara kardeşleri Hud:"Olmayacak mısınız
takvalı?"

(Hud Rasül hakkında bakınız http://tr.wikipedia.org/wiki/Hud )



١٢٥- إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
125- "Muhakkak Ben,size Rasül-ü Emin'im."

١٢٦- فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
126- "Artık takvalanın Allah'a ve itaat edin bana."

١٢٧- وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ
127- "Ve Ben istemiyorum sizden onun için bir ecir.Yoktur ecrim
ancak üzerinedir Rabb'il Alemin'in."

١٢٨- أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ
128- "Bina mı kuruyorsunuz her yüksekliğe bir ayet olarak,abesle
iştigal ediyorsunuz?"

( (تَبْنُونَ) -Tebnun;benune-;bina etmek...(رِيعٍ) Rîın;yüksek yer,tepe... (تَعْبَثُونَ)-Tağbesüne,Abes-;abesle iştigal,boşa uğraş...)


١٢٩- وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ
129- "Ve ediniyorsunuz mesanialar,belki siz ebedi kalırsınız?"

( (مَصَانِعَ)Mesania;sağlam gösterişli binalar,köşkler,kaleler,kervansaray ve saire ihtişamlı yapıtlar.)

١٣٠- وَإِذَا بَطَشْتُم بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ
130- "Ve ne zaman bastınız,bastınız cabbarca."

( (بَطَشْ)Betaş;basmak,ezmek,yakalamak,ele geçirip ortadan kaldırmak.)

١٣١- فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
131- "Artık takvalanın Allah'a ve itaat edin bana."

١٣٢- وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُم بِمَا تَعْلَمُونَ
132- "Ve takvalanın ki O;imdad etti size bildiğiniz şeylerle."

(İmdad etmek;yardım etmek,sağlamak,vermek,tedarik etmek.)

١٣٣- أَمَدَّكُم بِأَنْعَامٍ وَبَنِينَ
133- "İmdad etti size hayvanlarla ve oğullarla."

(En'am ve beninle)

١٣٤- وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
134- "Ve cennat-i ve uyun."

(Bahçeler ve gözeler.)

١٣٥- إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
135- "Muhakkak Ben,korkuyorum sizin için azabtan,o gün azıymdir."

١٣٦- قَالُوا سَوَاء عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُن مِّنَ الْوَاعِظِينَ
136- Dediler: "Eşittir bize,vaaz etsende veya olmasanda vaaz
edenlerden."

١٣٧- إِنْ هَذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ
137- "Değildir bu,ancak yaratmasıdır evvelkilerin."

١٣٨- وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
138- "Ve değiliz biz azablandırılacak."

١٣٩- فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَاهُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
139- Böylece tekzib ettiler onu,sonra helak ettik onları.Muhakkak bunda elbette ayet vardır ve olmadı onların ekseriyeti inananlar.

١٤٠- وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
140- Ve muhakkak Rabbin,elbette Hu;Aziz'dir,Rahim'dir.

١٤١- كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ
141- Tekzib etti Semud,Mürselini.

١٤٢- إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
142- Ne zaman dediğinde onlara kardeşleri Salih:"Olmayacak
mısınız takvalı?"

(Salih Rasül hakkında http://www.enfal.de/salih.htm )

١٤٣- إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
143- "Muhakkak Ben,size Rasül-ü Emin'im."

١٤٤- فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
144- "Artık takvalanın Allah'a ve itaat edin bana."

١٤٥- وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ
145- "Ve Ben istemiyorum sizden onun için bir ecir.Yoktur ecrim
ancak üzerinedir Rabb'il Alemin'in."

١٤٦- أَتُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ
146- "Bırakılacak mısınız burada öyle emince?"

١٤٧- فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
147- "Cennetlerde ve uyunlarda."

١٤٨- وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ
148- "Ve ekinler ve hurmalıkların tomurcukları olgunca."

(هَضِيمٌ;olgunlaşmış,olmuş,kemale ermiş taze meyve.)

١٤٩- وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِهِينَ
149- "Ve yontuyorsunuz dağlardan evleri maharetle."

( فَارِهِينَ;ustaca,maharetle,büyük beceriyle.)

١٥٠- فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
150- "Artık takvalanın Allah'a ve itaat edin bana."

١٥١- وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ
151- "Ve itaat etmeyin emrine müsriflerin."

١٥٢- الَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
152- "Ki onlar fesad çıkarırlar arzda ve ıslah etmezler."

١٥٣- قَالُوا إِنَّمَا أَنتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
153- Dediler: "Sadece Sen sihirlenmişlerdensin."

١٥٤- مَا أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا فَأْتِ بِآيَةٍ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
154- "Değilsin Sen,ancak bir beşer bizim gibi,öyleyse getir bir 
ayeti,eğer Sen sadıklardansan."

١٥٥- قَالَ هَذِهِ نَاقَةٌ لَّهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
155- Dedi:"Bu devedir.Onadır içmek ve size,içmek malum gündedir."

١٥٦- وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ
156- "Ve dokunmayın ona kötülükle,sonra götürür sizi azabı aziym günün."

١٥٧- فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُوا نَادِمِينَ
157- Sonra boğazladılar onu,ardından nadim oldular.

( نَادِمِينَ;nedamet,pişmanlık,tövbekar.)

١٥٨- فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
158- Böylece aldı onları azab.Muhakkak bunda elbette ayet vardır ve
olmadı onların ekseriyeti inananlar.

١٥٩- وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
159- Ve muhakkak Rabbin,elbette Hu;Aziz'dir,Rahim'dir.

١٦٠- كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ
160- Tekzib etti Kavm-i Lut,Mürselini.

١٦١- إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ
161- Ne zaman dediğinde onlara kardeşleri Lut: "Olmayacak
mısınız takvalı?"

(Lut Rasül hakkında;http://tr.wikipedia.org/wiki/Lut)

١٦٢- إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
162- "Muhakkak Ben,size Rasül-ü Emin'im."

١٦٣- فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
163- "Artık takvalanın Allah'a ve itaat edin bana."

١٦٤- وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ
164- "Ve Ben istemiyorum sizden onun için bir ecir.Yoktur ecrim
ancak üzerinedir Rabb'il Alemin'in."

١٦٥- أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ
165- "Gidiyor musunuz erkeklere alemlerden?"

١٦٦- وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُم بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ
166- "Ve bırakıyorsunuz ne yarattıysa sizin için Rabbiniz eşlerinizden.
Hayır,siz kavm-i adun'sunuz."

(Kavm-i Adun;haddi aşan,azgın,şehvetlerinin kölesi topluluk.)

١٦٧- قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ
167- Dediler: "Gerçekten eğer vazgeçmezsen Ya Lut,elbette olacaksın sürülenlerden."

١٦٨- قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُم مِّنَ الْقَالِينَ
168- Dedi:"Muhakkak Ben,amellerinize iğrenenlerdenim."

(Ayette الْقَالِينَ;tiksinmek,iğrenmek,nefret etmek demektir.)

١٦٩- رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ
169- "Rabbim kurtar beni ve ehlimi yaptıkları şeyden."

(Ehlimi;ailemi ve tabi olanları.)

١٧٠- فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ
170- Böylece kurtardık onu ve ehlinin hepsini.

١٧١- إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ
171- Ancak bir acuze geride kaldı.

(Acuze;yaşlı kadın demektir.)

١٧٢- ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ
172- Sonra dumura uğrattık diğerlerini.

١٧٣- وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَسَاء مَطَرُ الْمُنذَرِينَ
173- Ve yağdırdık üzerlerine yağmuru.Ne kötüdür yağmuru uyarılanların.

١٧٤- إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
174- Muhakkak bunda elbette ayet vardır ve olmadı onların ekseriyeti inananlar.

١٧٥- وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
175- Ve muhakkak Rabbin,elbette Hu;Aziz'dir,Rahim'dir.


١٧٦- كَذَّبَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ الْمُرْسَلِينَ
176- Tekzib etti Ashab-ı Eyke,Mürselini.



١٧٧- إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ
177- Ne zaman dediğinde onlara Şuayb:"Olmayacak mısınız takvalı?"

(Şuayb Rasül hakkında http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Euayb )

١٧٨- إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
178- "Muhakkak Ben,size Rasül-ü Emin'im."

١٧٩- فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
179- "Artık takvalanın Allah'a ve itaat edin bana."

١٨٠- وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ
180- "Ve Ben istemiyorum sizden onun için bir ecir.Yoktur ecrim
ancak üzerinedir Rabb'il Alemin'in."

١٨١- أَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِرِينَ
181- "İfa edin keyli ve olmayın muhsirinden."

(1- الْكَيْلَ;kıyas,kıstas,ölçü.2-الْمُخْسِرِينَ;hüsrana uğrayan.)

١٨٢- وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ
182- "Ve tartın kıstasla,mustakıym."

١٨٣- وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
183- "Ve kısmayın insanların eşyalarını ve yaramaz olmayın arzda müfsidlikle."

‎( 1-تَبْخَسُوا;kısmak,malların değerini düşürmek. 2- تَعْثَوْا;yaramazlık;bozgunculuk.
3-مُفْسِدِينَ;fesadın faili.)

١٨٤- وَاتَّقُوا الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْأَوَّلِينَ
184- "Ve takvalanın ki O;yarattı sizi ve evvelki nesilleri."

(Ayette الْجِبِلَّةَ;nesiller,kuşaklar demektir.)

١٨٥- قَالُوا إِنَّمَا أَنتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
185- Dediler: "Sadece Sen sihirlenmişlerdensin."

١٨٦- وَمَا أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ
186- "Ve değilsin Sen,ancak bir beşer bizim gibi ve muhakkak zannediyoruz ki;gerçekten yalancılardansın."

١٨٧- فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِّنَ السَّمَاء إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
187- "Öyleyse düşür üzerimize bir parça semadan,eğer Sen sadıklardansan."

(Ayette أَسْقِطْ;bırakmak,düşürmek ve كِسَفًا ,bir parça demektir.)

١٨٨- قَالَ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
188- Dedi: "Rabbim Alim'dir yaptığınız şeylere."

١٨٩- فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ إِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
189- Böylece tekzib ettiler onu,ardından aldı onlara azabı,zullet günü'nün.
Muhakkak o,oldu azabı azıym günün.

(Zullet Günü;gölgelik,örtülme,kaplanma günü.)

١٩٠- إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
190- Muhakkak bunda elbette ayet vardır ve olmadı onların ekseriyeti inananlar.

١٩١- وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
191- Ve muhakkak Rabbin,elbette Hu;Aziz'dir,Rahim'dir.

١٩٢- وَإِنَّهُ لَتَنزِيلُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
192- Ve muhakkak o;elbette tenzilen Rabb'il Aleminden'dir.

١٩٣- نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ
193- Nüzul etti onu Ruh'ul Emin'le.

(Ruh'ul Emin;güvenilir ruh.)

١٩٤- عَلَى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ
194- Kalbinin üzerine,olman için munzirinden.

(Munzir;Uyaran,uyarıcı.)

١٩٥- بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ
195- Arapça lisanıyla,mubiyn olarak.

١٩٦- وَإِنَّهُ لَفِي زُبُرِ الْأَوَّلِينَ
196- Ve muhakkak o;elbette zuburlarındadır evvelkilerin.

١٩٧- أَوَلَمْ يَكُن لَّهُمْ آيَةً أَن يَعْلَمَهُ عُلَمَاء بَنِي إِسْرَائِيلَ
197- Ve olmadı mı onlara bir ayet şu ki;biliyor onu ulemaları
İsrailoğulları'nın?

١٩٨- وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلَى بَعْضِ الْأَعْجَمِينَ
198- Velev inzal etseydik onu üzerine bazı acemlerin,

(Acem;Arapça bilmeyenler.)

١٩٩- فَقَرَأَهُ عَلَيْهِم مَّا كَانُوا بِهِ مُؤْمِنِينَ
199- Sonra okuttuk onu,onlara da olmadılar ona inananlar.

٢٠٠- كَذَلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ
200- İşte böyle sürdük onu kalbine mücrimlerin.

(Selekna;soktuk,sürdük,aldık demektir.)

٢٠١- لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ حَتَّى يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ
201- İnanmazlar ona,hatta görünceye kadar azab-ı elimi.

٢٠٢- فَيَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
202- Böylece gelecek onlara beklenmeksizin ve onlar şuurunda olmazlar.

٢٠٣- فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ
203- Sonra diyecekler:"Biz bekletilir miyiz?"

(مُنظَرُونَ;bekletilmek,mühlet verilmek.)

٢٠٤- أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
204- "Yoksa azabımızı acele mi istiyorlar?"

٢٠٥- أَفَرَأَيْتَ إِن مَّتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ
205- Öyleyse gördün mü? Eğer metalandırsak bile onları senelerce,

٢٠٦- ثُمَّ جَاءهُم مَّا كَانُوا يُوعَدُونَ
206- Sonra geldi onlara vaad olundukları şey.

٢٠٧- مَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُوا يُمَتَّعُونَ
207- Fayda vermez onlara metalandırıldıkları şeyler.

٢٠٨- وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ
208- Ve helak etmedik hiç bir beldeyi hariçtir ona uyarıcılar olan.

٢٠٩- ذِكْرَى وَمَا كُنَّا ظَالِمِينَ
209- Zikret ve olmadık Biz,zalimin.

٢١٠- وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطِينُ
210- Ve tenzil etmedi onu şeytanlar.

٢١١- وَمَا يَنبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ
211- Ve yakışmaz onlara ve yapamazlar.

٢١٢- إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ
212- Muhakkak onlar işitmekten elbette azledilmiştir.

٢١٣- فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ
213- Öyleyse dua etme Allah'la beraber başka bir ilaha.
Sonra olursun azab edilenlerden.

٢١٤- وَأَنذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ
214- Ve inzar et aşiretini akrabalarından.

(İnzar;uyarmak.)

٢١٥- وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
215- Ve indir kanatlarını sana tabi olan kimselere,inananlardan.

٢١٦- فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تَعْمَلُونَ
216- Artık,eğer asi olursalar sana,sonra de: "Muhakkak Ben beriyim
yaptığınız şeylerden."

٢١٧- وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ
217- Ve tevekkül et Aziyz olan Rahiym'e.

٢١٨- الَّذِي يَرَاكَ حِينَ تَقُومُ
218- Ki O;görür seni ne zaman kıyam ettiğinde.

٢١٩- وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِدِينَ
219- Ve dolanmanı,secde edenler içinde.

(تَقَلُّبَ;dolanmak,dalgalanmak.)

٢٢٠- إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
220- Muhakkak Hu,Hu ki;Semi'ul Aliym'dir.

(EL ALİYM... "İlim" özelliği sebebiyle sınırsız sonsuz her şeyi ve her boyutu, her yönüyle Bilen!

ES SEMİ'... Açığa çıkardığı Esmâ özelliklerini her an algılamakta olan. Farkındalığı ve kavramayı yaşatan. Bunun sonucu olarak Basıyr ismi özelliğini tetikleyen!)

٢٢١- هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَى مَن تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ
221- Haber vereyim mi size,kimlere tenezzül eder şeytanlar?

(tenezzül etmek;inmek,kendi durumuna, düzeyine aykırıdüşen bir şeyi veya işi kabul etmek.)

٢٢٢- تَنَزَّلُ عَلَى كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ
222- Tenezzül eder hepsine,günahkar yalancıların.

( أَفَّاكٍ أَثِيمٍ;günahkar;sahtekar,iftiracı,yalancı.)

٢٢٣- يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ
223- Kulak verirler ve onların ekseriyeti yalancıdır.

٢٢٤- وَالشُّعَرَاء يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ
224- Ve şairler,tabi olur onlara ğavunlar.

(Ğavun;azgın,zalim,fasık,hadsiz,kötü.)

٢٢٥- أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِي كُلِّ وَادٍ يَهِيمُونَ
225- Görmez misin şunu ki;onlar bütün vadilerde dolaşırlar!

٢٢٦- وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ
226- Ve şu ki;onlar diyorlar yapmadıkları şeyleri.

٢٢٧- إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا وَانتَصَرُوا مِن بَعْدِ مَا ظُلِمُوا وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ
227- Hariçtir kim ki;iman etttiyse ve amel-i salih işlediyse ve zikrettiyse Allah'ı çokca ve yardım aldıysa zulümden sonra,ve bilecek ki o kimselerden zulmedenler,hangi dönüşle döneceklerini.

(1-İntisar;yardım etmek,öç almak,hakkını almak.2-Munqalib ve yenqalib;inkilab eden,dönüşüm,değişim,alabora olmak.)


صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.