Kasas etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kasas etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ekim 2012 Salı

49- Alak Denkleminde Suret'ul Kasas İkrası





بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir.


١- طسم
1- Ta,siin,miim!

٢- تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ
2- Bunlar ayetleridir Kitab-ı Mubiyn'in.

٣- نَتْلُوا عَلَيْكَ مِن نَّبَإِ مُوسَى وَفِرْعَوْنَ بِالْحَقِّ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
3- Okuyacağız Sana haberlerinden Musa ve Firavun'un hak ile,inanan kavim için.

٤- إِنَّ فِرْعَوْنَ عَلَا فِي الْأَرْضِ وَجَعَلَ أَهْلَهَا شِيَعًا يَسْتَضْعِفُ طَائِفَةً مِّنْهُمْ يُذَبِّحُ أَبْنَاءهُمْ وَيَسْتَحْيِي نِسَاءهُمْ إِنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُفْسِدِينَ
4- Muhakkak Firavun ululandı arzda ve yaptı ehlini mezhepler -zayıf taifeler- onlardan katlediyor oğullarını ve hayatta tutuyordu kadınlarını.Muhakkak o oldu müfsidlerden.

(1-Şiyean;mezhepler,tarikatler,sınıflar.
2-Müfsid;fesat,bozgun,yolsuzluk çıkaran.)

٥- وَنُرِيدُ أَن نَّمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ
5- Ve istiyoruz şunu;nimetlendirelim üzerine o mazlumların arzda ve yapalım onları imamlar ve yapalım onları varisler.


٦- وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَنُرِي فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا مِنْهُم مَّا كَانُوا يَحْذَرُونَ
6- Ve nimetlendirelim onlara arzda ve gösterelim Firavun ve Haman ve ordularına,onlardan ihzar oldukları şeyi.

(1- İhzar;korktukları şeyle uyarılmak,çekinilen,dikkat edilecek şey.
2- Haman hakkında bakınız;http://www.sevde.de/islam_Ans/H/haman.htm )

٧- وَأَوْحَيْنَا إِلَى أُمِّ مُوسَى أَنْ أَرْضِعِيهِ فَإِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَأَلْقِيهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَافِي وَلَا تَحْزَنِي إِنَّا رَادُّوهُ إِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَلِينَ
7- Ve vahyettik annesine Musa'nın şunu; "Emzir onu! Sonra ne zaman korktuğunda onun için,artık at onu denize ve korkma ve üzülme.Muhakkak Biz,döndüreceğiz onu sana ve yapacağız onu mürseliynden."

٨- فَالْتَقَطَهُ آلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَحَزَنًا إِنَّ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا كَانُوا خَاطِئِينَ
8- Sonra seçip aldı onu Al-i Firavun,onlara düşman ve hüzün olsun diye.Muhakkak,Firavun ve Haman ve orduları günahkar oldular.

(1-İltikat;yerdeki bir şeyi seçip almak.2-Hatıatin;kasten günah işleyenler.)

٩- وَقَالَتِ امْرَأَتُ فِرْعَوْنَ قُرَّتُ عَيْنٍ لِّي وَلَكَ لَا تَقْتُلُوهُ عَسَى أَن يَنفَعَنَا أَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
9- Ve dedi Firavun'un karısı:"Göz aydınlığı benim ve senin için,öldürme onu,belki faydalı olur bize ya da ediniriz onu bir veled." Ve onlar farketmezler.

١٠- وَأَصْبَحَ فُؤَادُ أُمِّ مُوسَى فَارِغًا إِن كَادَتْ لَتُبْدِي بِهِ لَوْلَا أَن رَّبَطْنَا عَلَى قَلْبِهَا لِتَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
10- Ve sabahladı fuadı Musa'nın annesinin boş olarak.Neredeyse mutlaka gösterecekti onu,eğer olmasaydı rabıtamız kalbinin üzerine,olması için inanlardan.

(1-Fuad;Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar - kalp nöronlarının beyindeki açılımları,idrak,şuur.
2-Rabıta;bağlantı,iletişim.)


١١- وَقَالَتْ لِأُخْتِهِ قُصِّيهِ فَبَصُرَتْ بِهِ عَن جُنُبٍ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
11- Ve dedi kız kardeşine:"İzle onu." Böylece gözetledi onu yandan ve onlar farketmiyorlardı.

(Kussi;izlemek,takib etmek.)


١٢- وَحَرَّمْنَا عَلَيْهِ الْمَرَاضِعَ مِن قَبْلُ فَقَالَتْ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَى أَهْلِ بَيْتٍ يَكْفُلُونَهُ لَكُمْ وَهُمْ لَهُ نَاصِحُونَ
12- Ve haram ettik ona dadıları önceden.Sonra dedi:"Göstereyim mi size bir ehl-i beyti,kefil olurlar ona sizin için ve onlar ona nasihatçi olurlar."

(1-El Marazia;dadılar,süt anneler,hemşire bayanlar.2-Ehl-i Beyt;yakın aile.)


١٣- فَرَدَدْنَاهُ إِلَى أُمِّهِ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ وَلِتَعْلَمَ أَنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
13- Böylece döndürdük onu annesine,gözleri aydın olsun diye ve mahzun olmasın ve bilmesi için şunu;
 -Allah'ın vaadi haktır- ve lakin onların ekseriyeti bilmezler.


١٤- وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَاسْتَوَى آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
14- Ve ne zaman bulüğun zirvesinde ve olgunken,verdik ona hükmü ve ilmi.Ve böyle cezalandırırız muhsinleri.


١٥- وَدَخَلَ الْمَدِينَةَ عَلَى حِينِ غَفْلَةٍ مِّنْ أَهْلِهَا فَوَجَدَ فِيهَا رَجُلَيْنِ يَقْتَتِلَانِ هَذَا مِن شِيعَتِهِ وَهَذَا مِنْ عَدُوِّهِ فَاسْتَغَاثَهُ الَّذِي مِن شِيعَتِهِ عَلَى الَّذِي مِنْ عَدُوِّهِ فَوَكَزَهُ مُوسَى فَقَضَى عَلَيْهِ قَالَ هَذَا مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ عَدُوٌّ مُّضِلٌّ مُّبِينٌ
15- Ve girdi şehire,o sıra gafletteydi ehli.Sonra buldu orda iki adam kavga ediyorlardı, -bu şiasından ve bu düşmanlarındandı- Sonra yardım istedi o kimse,-şiasındandı- düşmanlarından olan kimseye
karşı.Sonra vurdu ona Musa,böylece kaza oldu ona.Dedi:"Bu amelindendir şeytanın.Muhakkak o;aduvv-u mudill-u mubiyn'dir."

(1-Medine;şehir,2-Şiasından,halkından,yakın topluluğundan olan.3-Vekeze;vurmak,dürtmek,4-Aduvv-u Mudill-u Mubiyn;Dalalette Bırakan Apaçık Düşman.)


١٦- قَالَ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
16- Dedi:"Rabbim,muhakkak ben zulmettim nefsime,artık mağfiret et bana." Sonra mağfiret etti ona.Muhakkak Hu ki,Hu el Ğafur'dur,el Rahiym'dir.


(EL ĞAFÛR... Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen!
ER RAHIYM... "Rahmân"daki sayısız özellikleri yoktan var kılan Rahıym özelliğidir! Potansiyeldeki özelliklerin seyrini oluşturma özelliğidir! Âlem sûretleri ile kendini seyir edendir! Bilinçli varlıkları, hakikatlerine erdirmek suretiyle; seyretmekte ve Esmâ'sı özellikleriyle yaşatmakta olanın, kendisi olduğu farkındalığıyla yaşatandır. "Ve kâne bil mu'miniyne Rahıyma = Hakikatine iman etmişlere Rahıym'dir" (33.Ahzâb: 43). Cennet diye işaret edilen yaşamın kaynağıdır. Melekî boyutun "var"lığını oluşturandır.)


١٧- قَالَ رَبِّ بِمَا أَنْعَمْتَ عَلَيَّ فَلَنْ أَكُونَ ظَهِيرًا لِّلْمُجْرِمِينَ
17- Dedi: "Rabbim,nimetlendirmen sebebiyle beni,artık ben yardımcı
olmayacağım mücrimlere."

(zahira;yardımcı,destekçi olmak.)


١٨- فَأَصْبَحَ فِي الْمَدِينَةِ خَائِفًا يَتَرَقَّبُ فَإِذَا الَّذِي اسْتَنصَرَهُ بِالْأَمْسِ يَسْتَصْرِخُهُ قَالَ لَهُ مُوسَى إِنَّكَ لَغَوِيٌّ مُّبِينٌ
18- Böylece sabahladı şehirde korkuyla gözeterek.Sonra ne zaman o kimse yardımını istedi, -dünde ağlayıp istemişti- Dedi ki ona Musa: "Muhakkak sen gerçekten ğaviyy-u mubiyn'sin."


(1-Yetarakkabu;gözetleyerek bekelemek.2-İstinsar;yardım istemek.3-El Ems;dün.
4-Yestasrih;ağlayarak yardım istemek.5-Ğaviyy-u Mubiyn;Apaçık Azgın,Zalim,Fasık,Hadsiz,Kötü.)


١٩- فَلَمَّا أَنْ أَرَادَ أَن يَبْطِشَ بِالَّذِي هُوَ عَدُوٌّ لَّهُمَا قَالَ يَا مُوسَى أَتُرِيدُ أَن تَقْتُلَنِي كَمَا قَتَلْتَ نَفْسًا بِالْأَمْسِ إِن تُرِيدُ إِلَّا أَن تَكُونَ جَبَّارًا فِي الْأَرْضِ وَمَا تُرِيدُ أَن تَكُونَ مِنَ الْمُصْلِحِينَ
19- Sonra ne zaman ki istediğinde şunu;vurmayı o kimseye -o ikisi için düşman olana- dedi ki:
"Ya Musa,İstiyor musun beni öldürmeyi,öldürdüğün gibi bir nefsi,dün? Eğer istersen;sadece bir cabbar olursun arzda ve istemezsin muslihlerden olmayı."

(1-Cabbar;Zorba.2-Muslih;ıslah edici,barışcıl.)

٢٠- وَجَاء رَجُلٌ مِّنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ يَسْعَى قَالَ يَا مُوسَى إِنَّ الْمَلَأَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ فَاخْرُجْ إِنِّي لَكَ مِنَ النَّاصِحِينَ
20- Ve geldi bir adam şehrin ötesinden isteyerek,dedi ki: "Ya Musa,ileri gelenler emir alıyorlar senin hakkında,seni öldürmek için,artık çık.Muhakkak ben,sana nasihat edenlerdenim."

(Yes'a;isteyerekten bir işi yapmak,amaçlamak,aramak,çalışmak.)


٢١- فَخَرَجَ مِنْهَا خَائِفًا يَتَرَقَّبُ قَالَ رَبِّ نَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
21- Böylece çıktı oradan korkuyla gözeterek,dedi:"Rabbim,kurtar beni kavm-i zalimiyn'den."


٢٢- وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاء مَدْيَنَ قَالَ عَسَى رَبِّي أَن يَهْدِيَنِي سَوَاء السَّبِيلِ
22- Ve ne zaman teveccüh ettiğinde Medyen'e doğru,dedi:"Belki Rabbim hidayet eder beni seva-i sebile."

(1-Seva-i Sebil;seviyeli yol,düzgün,istikrarlı yol.2-Tilkae;taraf,yön,e doğru.3- Medyen hakkında bakınız; http://tr.wikipedia.org/wiki/Medyen )


٢٣- وَلَمَّا وَرَدَ مَاء مَدْيَنَ وَجَدَ عَلَيْهِ أُمَّةً مِّنَ النَّاسِ يَسْقُونَ وَوَجَدَ مِن دُونِهِمُ امْرَأتَيْنِ تَذُودَانِ قَالَ مَا خَطْبُكُمَا قَالَتَا لَا نَسْقِي حَتَّى يُصْدِرَ الرِّعَاء وَأَبُونَا شَيْخٌ كَبِيرٌ
23- Ve ne zaman ulaştığında Medyen suyuna,buldu onda bir ümmet insanlardan,sulanan ve buldu onların dünunda iki kadın engelleyen,dedi: "Nedir sizin haliniz?" Dediler:"Sulanamayız çıkıncaya 
kadar çobanlar ve babamız şeyh-u kebiyr'dir."

(1-Verade;suya ulaşmak,varmak.2-Yeskun;sulanan,sulanmak.3-Ma Hatbukum -ünlem- nedir haliniz,durumunuz,yanlış olan nedir gibi soru kalıbı..4-Yusdir;sudan çıkmak,5-El Raıyy;çoban.6- Şeyh-u Kebiyr;Büyük Şeyh -Çok İhtiyar-)


٢٤- فَسَقَى لَهُمَا ثُمَّ تَوَلَّى إِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ
24- Böylece suladı ikisinin-kini,sonra döndü gölgeye,ardından dedi:"Rabbim,muhakkak ben ki;her ne inzal ettiysen bana hayırdan,fakirim."


٢٥- فَجَاءتْهُ إِحْدَاهُمَا تَمْشِي عَلَى اسْتِحْيَاء قَالَتْ إِنَّ أَبِي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ أَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَا فَلَمَّا جَاءهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَ قَالَ لَا تَخَفْ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
25- Sonra geldi ona ikisinden biri,yürüyordu haya ederek,dedi:"Muhakkak babam çağırıyor seni,cezalandırmak için seni ecirle,bizim için suladığın şeyden.Sonra ne zaman geldiğinde ona ve kıssa etti ona kıssayı,dedi:"Mahzun olma,kurtuldun kavm-i zalimiyn'den."



٢٦- قَالَتْ إِحْدَاهُمَا يَا أَبَتِ اسْتَأْجِرْهُ إِنَّ خَيْرَ مَنِ اسْتَأْجَرْتَ الْقَوِيُّ الْأَمِينُ
26-Dedi ikisinden biri:"Ya Babacığım,kirala onu.Muhakkak daha hayırlıdır,kiralayabileceğin bu kimse,kuvvetlidir,emindir."

(iste'cir;kiralanmış,para karşılığı tutulmuş.)


٢٧- قَالَ إِنِّي أُرِيدُ أَنْ أُنكِحَكَ إِحْدَى ابْنَتَيَّ هَاتَيْنِ عَلَى أَن تَأْجُرَنِي ثَمَانِيَ حِجَجٍ فَإِنْ أَتْمَمْتَ عَشْرًا فَمِنْ عِندِكَ وَمَا أُرِيدُ أَنْ أَشُقَّ عَلَيْكَ سَتَجِدُنِي إِن شَاء اللَّهُ مِنَ الصَّالِحِينَ
27- Dedi:"Muhakkak ben istiyorum şunu;nikahlayayım sana kızlarımdan birini -bu ikisinden-,üzerine şu;ücretlen bana sekiz hicac,sonra eğer tamamlarsan ona,artık indindedir.
Ve istemiyorum seni zorlamayı.Bulacaksın beni -eğer Allah dilerse- salihlerden."

(Hicac;nasib,rızk paylaşımı.-sözkonusu ayette kızların babası,sekiz sene nasiblendireyim,paranı vereyim,rızıklandırayım seni,demek istemiştir-)



٢٨- قَالَ ذَلِكَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ أَيَّمَا الْأَجَلَيْنِ قَضَيْتُ فَلَا عُدْوَانَ عَلَيَّ وَاللَّهُ عَلَى مَا نَقُولُ وَكِيلٌ
28- Dedi: "Bu benim aramda ve senin arandadır.Hangisi olursa iki dönemden geçirdiğim,sonra düşmanlık yok bana.Ve Allah,ne konuştuysak üzerine Vekiyl'dir."



(1- Eceleyni;ecel,dönem,süre,vade.2-Kaday;harcanmış,geçirilmiş zaman.3-EL VEKİYL... Açığa çıkan her birimin işlevinin gereğini yerine getirmek için gerekeni yapan. Bunun idrakıyla kendisine tevekkül edene sahip çıkarak, onun için en hayırlı sonucu oluşturan. Hakikatindeki el Vekiyl isminin özelliğine iman eden, Allâh'ın tüm isimlerine (tüm kuvvelerine) de iman etmiş olur! Halifelik sırrının kaynağı bir isimdir!)


٢٩- فَلَمَّا قَضَى مُوسَىالْأَجَلَ وَسَارَ بِأَهْلِهِ آنَسَ مِن جَانِبِ الطُّورِ نَارًا قَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَّعَلِّي آتِيكُم مِّنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ جَذْوَةٍ مِنَ النَّارِ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ
29- Sonra ne zaman bitirdiğinde Musa süreyi ve yürüdü ehliyle.Buldu Tur'un yanında bir ateş,
Dedi ehline: "Olduğunuz yerde kalın,muhakkak ben buldum bir ateş.Belki gelirim size oradan bir haberle ya da ateşten cezveyle,belki siz ısınırsınız."


(1- Anese;bulmak,farkına varmak.2-Emkus; -ünlem- olduğunuz yerde kalın,burdan bir yere ayrılmayın.3-Cezve;kor ateş.4-Tastalun;soğuğa karşı ısınmak,sıcağa karşı soğumak eylemi.)


٣٠- فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِي مِن شَاطِئِ الْوَادِي الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَن يَا مُوسَى إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
30- Böylece ne zaman geldiğinde ona,nida edildi vadinin sağ yanında köşedeki -mübarek ağaçtan- şöyle: "Ya Musa,muhakkak Ben -Ben Allah'ım- Rabb'ül Alemiyn."

(1-Şadi;sahil tarafı,düzlük tarafı.2-Vadi-i Eymen;sağ vadi,Tur Dağı'ındaki Eymen Vadisi.)

٣١- وَأَنْ أَلْقِ عَصَاكَ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّى مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ يَا مُوسَى أَقْبِلْ وَلَا تَخَفْ إِنَّكَ مِنَ الْآمِنِينَ
31- Ve şu:"At asanı!" Sonra ne zaman gördüğünde onu titreşen bir yılankavi gibi,ve döndü arkasını ve bakmadı."Ya Musa,yanaş ve korkma.Muhakkak sen,emniyette olanlardansın."

(1- Cann;gözü sürmeli yılan,yılankavi.2-Akbil;yanaş,yaklaş.3-Aminiyn;emniyette olan.)

٣٢- اسْلُكْ يَدَكَ فِي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاء مِنْ غَيْرِ سُوءٍ وَاضْمُمْ إِلَيْكَ جَنَاحَكَ مِنَ الرَّهْبِ فَذَانِكَ بُرْهَانَانِ مِن رَّبِّكَ إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ
32- "Al elini cebine,çıkar beyaz,bir kötülük olmaksızın ve çek üzerine kollarını korkudan.İşte bu ikisi,iki burhandır Rabbinden,firavun'a ve ileri gelenlerine.Muhakkak onlar oldular kavm-i fasikıyn."

(1-Usluk;al,götür,sok.2-Admum;çek,al,götür.3- Cenah;kanatlar,kollar,yönler.4-Rehb;korku.
5-Kavm-i fasık;meydan okurcasına itaatsiz asiler topluluğu.)


٣٣- قَالَ رَبِّ إِنِّي قَتَلْتُ مِنْهُمْ نَفْسًا فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُونِ
33- Dedi:"Rabbim,muhakkak öldürdüm onlardan bir nefsi,artık korkuyorum şundan;öldürecekler beni."


٣٤- وَأَخِي هَارُونُ هُوَ أَفْصَحُ مِنِّي لِسَانًا فَأَرْسِلْهُ مَعِيَ رِدْءًا يُصَدِّقُنِي إِنِّي أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ
34- "Ve kardeşim Harun,o daha ifsahtır benden lisanda,artık irsal et onu benimle beraber bir yardımcı,tasdik eder beni.Muhakkak korkuyorum şundan;tekzib edecekler beni."

(1-İfsah;açıklayıcı,izahı kuvvetli.2-Rid'an;yardımcı.)


٣٥- قَالَ سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِأَخِيكَ وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطَانًا فَلَا يَصِلُونَ إِلَيْكُمَا بِآيَاتِنَا أَنتُمَا وَمَنِ اتَّبَعَكُمَا الْغَالِبُونَ
35- Dedi:"Şiddetlendireceğiz gücünü kardeşinle ve yapacağız ikinizi bir sultan,böylece ulaşamayacaklar ikinize.Ayetlerimizle ikiniz ve size tabi olan kimseler ğalib olacaktır."

(1-Adude;güçlendirmek,kuvvetlendirmek.2-Sultan;yetki,hükümranlık,otorite.3-Yesilune;ulaşmak,erişmek.4-Ğalib;kazanan,yenen,muzaffer olan.)

٣٦- فَلَمَّا جَاءهُم مُّوسَى بِآيَاتِنَا بَيِّنَاتٍ قَالُوا مَا هَذَا إِلَّا سِحْرٌ مُّفْتَرًى وَمَا سَمِعْنَا بِهَذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ
36- Böylece ne zaman geldiğinde onlara Musa ayetlerimizle -beyyinelerle-
Dediler:"Değildir bu,sadece uydurulmuş bir sihir ve işitmedik bunu evvelki babalarımızdan."

(1-Beyyine;açık delil,reddetilemez isbat.2-Sihr-u Muftera;uydurulmuş büyü,icat edilmiş hile,fabrikasyon illüzyon.)

٣٧- وَقَالَ مُوسَى رَبِّي أَعْلَمُ بِمَن جَاء بِالْهُدَى مِنْ عِندِهِ وَمَن تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
37- Ve dedi Musa:"Rabbim alimdir,kimin geldiğine hidayetle indinden ve kimin için olacağına akıbet diyarının.Muhakkak felaha ermez zalimler."

(Akıbet'ud Daar;akıbet diyarı,son varış yeri,bundan sonra ki durak.)

٣٨- وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ مَا عَلِمْتُ لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرِي فَأَوْقِدْ لِي يَا هَامَانُ عَلَى الطِّينِ فَاجْعَل لِّي صَرْحًا لَّعَلِّي أَطَّلِعُ إِلَى إِلَهِ مُوسَى وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ مِنَ الْكَاذِبِينَ
38- Ve dedi Firavun: "Ya İleri Gelenler! Bilmiyorum sizin için bir ilah ğayrımdan.Artık yak benim için Ya Haman,kil üzerine,sonra yap benim için bir yapı,belki muttali olurum İlahına Musa'nın ve muhakkak ben elbette zannediyorum onu yalancılardan."

(1-Evkıd;yak,tutuştur.2-Dıyn;kil,çamur,nemli toprak.3-Sarhan;yapı,kule.4-Muttali olmak;bilgilenmek.)

٣٩- وَاسْتَكْبَرَ هُوَ وَجُنُودُهُ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ إِلَيْنَا لَا يُرْجَعُونَ
39- Ve kibirlendi o ve orduları,arzda haksız yere ve zanneti ki onlar,Bize rücu ettirilmeyecekler.


٤٠- فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِمِينَ
40- Böylece aldık onu ve ordularını sonra attık onları denize.Artık bak nasıl oldu akıbeti zalimlerin.

(Nebeze;atmak,fırlatmak.)


٤١- وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ لَا يُنصَرُونَ
41- Ve yaptık onları imamlar -ateşe çağıran- ve kıyamet günü yardım olunmazlar.


٤٢- وَأَتْبَعْنَاهُمْ فِي هَذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ هُم مِّنَ الْمَقْبُوحِينَ
42- Ve tabi kıldık onları bu dünyada lanete ve kıyamet günü onlar horlananlardır.

(Mekbuhiyn;horlanan,sevilmeyen,küçümsenen.)

٤٣- وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ مِن بَعْدِ مَا أَهْلَكْنَا الْقُرُونَ الْأُولَى بَصَائِرَ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لَّعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
43- Ve andolsun verdik Musa'ya kitabı sonradan -helak etmiştik evvelki nesilleri- Basiretlensin insanlar ve hidayet ve rahmet olsun diye,belki onlar tezekkür ederler.

٤٤- وَمَا كُنتَ بِجَانِبِ الْغَرْبِيِّ إِذْ قَضَيْنَا إِلَى مُوسَى الْأَمْرَ وَمَا كُنتَ مِنَ الشَّاهِدِينَ
44- Ve olmadın sen batı tarafında,ne zaman kaza ettiğimizde Musa'ya emri ve olmadın sen şahitlerden.

٤٥- وَلَكِنَّا أَنشَأْنَا قُرُونًا فَتَطَاوَلَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ وَمَا كُنتَ ثَاوِيًا فِي أَهْلِ مَدْيَنَ تَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا وَلَكِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ
45- Ve lakin Biz inşa ettik nesiller,uzun oldu onların ömürleri.Ve olmadın sen bir sakin,
arasında Medyen halkının.Okuyorsun onlara ayetlerimizi ve lakin Biz olduk gönderenler.

 (Saviyen;ikamet eden,yerleşen,sakin.)

٤٦- وَمَا كُنتَ بِجَانِبِ الطُّورِ إِذْ نَادَيْنَا وَلَكِن رَّحْمَةً مِّن رَّبِّكَ لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أَتَاهُم مِّن نَّذِيرٍ مِّن قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
46- Ve olmadın sen Tur yanında,ne zaman nida ettiğimizde.Ve lakin bir rahmettir Rabbinden,uyarasın diye bir kavmi -gelmemişti onlara bir uyarıcı senden önce- Belki onlar tezekkür ederler.


٤٧- وَلَوْلَا أَن تُصِيبَهُم مُّصِيبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَيَقُولُوا رَبَّنَا لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ آيَاتِكَ وَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
47- Ve olmasa şu ki;eğer isabet etse onlara bir musibet -takdim ettikleri şeyden elleriyle-
sonra diyeceklerdi:"Rabbimiz niçin irsal etmedin bize bir Rasül,böylece tabi olurduk ayetlerine 
ve olurduk inananlardan."

٤٨- فَلَمَّا جَاءهُمُ الْحَقُّ مِنْ عِندِنَا قَالُوا لَوْلَا أُوتِيَ مِثْلَ مَا أُوتِيَ مُوسَى أَوَلَمْ يَكْفُرُوا بِمَا أُوتِيَ مُوسَى مِن قَبْلُ قَالُوا سِحْرَانِ تَظَاهَرَا وَقَالُوا إِنَّا بِكُلٍّ كَافِرُونَ
48- Sonra ne zaman geldiğinde onlara Hakk -indimizden- Dediler:"Olmaz mıydı verilseydi benzeri,ne verilmişse Musa'ya? -İnkar etmedi mi ne verilmişse Musa'ya,öncekiler?-
 Dediler:"İki sihrin tezahürüdür." ve dediler: "Muhakkak biz hepsini inkar edenleriz."

٤٩- قُلْ فَأْتُوا بِكِتَابٍ مِّنْ عِندِ اللَّهِ هُوَ أَهْدَى مِنْهُمَا أَتَّبِعْهُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
49- De: "Artık getirin bir kitab Allah indinden -o hidayete erdirirse,o ikisinden- tabi olayım ona,eğer siz sadıklarsanız."

٥٠- فَإِن لَّمْ يَسْتَجِيبُوا لَكَ فَاعْلَمْ أَنَّمَا يَتَّبِعُونَ أَهْوَاءهُمْ وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّنِ اتَّبَعَ هَوَاهُ بِغَيْرِ هُدًى مِّنَ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
50- Sonra eğer cevab vermezlerse sana,artık bil ki sadece tabi olurlar hevalarına -ve kimdir daha dalalette olan 'hevasına tabi olandan' hidayet olmaksızın Allah'tan?- Muhakkak Allah,hidayet etmez kavm-i zalimiyne.


٥١- وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
51- Ve andolsun vusül eyledik onlara Sözü,belki onlar tezekkür ederler.

(Vusül;vuslat,ulaşmak,ermek,kavuşmak.)

٥٢- الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ مِن قَبْلِهِ هُم بِهِ يُؤْمِنُونَ
52- Onlar ki;verdik onlara kitabı -ondan önce- onlar ona inanırlar.

٥٣- وَإِذَا يُتْلَى عَلَيْهِمْ قَالُوا آمَنَّا بِهِ إِنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّنَا إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلِهِ مُسْلِمِينَ
53- Ve ne zaman okunduğunda onlara,derler:"İnandık ona,muhakkak o haktır Rabbimizden.Gerçekten biz olduk ondan önce -teslimler-"


٥٤- أُوْلَئِكَ يُؤْتَوْنَ أَجْرَهُم مَّرَّتَيْنِ بِمَا صَبَرُوا وَيَدْرَؤُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
54- Bunlar ki,verilir ecirleri iki kez -sabırları sebebiyle- ve savarlar hasenatla -seyyiatı- ve neyden rızıklandırmışsak onları,infak ederler.

(Yedrauna;savarlar,uzaklaştırırlar.)

٥٥- وَإِذَا سَمِعُوا اللَّغْوَ أَعْرَضُوا عَنْهُ وَقَالُوا لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ لَا نَبْتَغِي الْجَاهِلِينَ
55- Ve ne zaman işittiklerinde lağvi,arkasını dönerler ondan ve derler:"Bizedir amellerimiz ve sizedir amelleriniz.Selam olsun üzerinize! İstemeyiz cahilleri."

(1-Lağv;boş konuşuk.2-Ağradu;sırt çevirmek,arkasını dönmek,uzaklaşmak.3-Bağy,zalim,azgın,isyan ve istemek.)


٥٦- إِنَّكَ لَا تَهْدِي مَنْ أَحْبَبْتَ وَلَكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَن يَشَاء وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
56- Muhakkak sen hidayet edemezsin sevdiğin kimseye ve lakin Allah hidayet eder dilediği kimseye ve Hu,Aliym'dir hidayete erenlere.

٥٧- وَقَالُوا إِن نَّتَّبِعِ الْهُدَى مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ أَرْضِنَا أَوَلَمْ نُمَكِّن لَّهُمْ حَرَمًا آمِنًا يُجْبَى إِلَيْهِ ثَمَرَاتُ كُلِّ شَيْءٍ رِزْقًا مِن لَّدُنَّا وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
57- Ve dediler:"Eğer tabi olursak hidayete seninle beraber,alınırız arzımızdan." Ve yerleştirmedik mi onları haremeynde -emin olarak- Tahsil edilir onlara semereleri her şeyden bir rızık olarak,Ledünnümüzden? Ve lakin onların ekseriyeti bilmezler.

(1-Hattaf;alınmak,kaçırılmak.2- Mekin;yerleştirmek,güçlendirmek,yüksek rütbe sahibi.3-Haremeyn;hürmet edilen yer,boş işlerin yapılması yasak olunan kutsal yer.
4-Yucba;tahsilat,tarhiyat,malın alınması.5-Semere;ürün getirisi,hasat.)


٥٨- وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ بَطِرَتْ مَعِيشَتَهَا فَتِلْكَ مَسَاكِنُهُمْ لَمْ تُسْكَن مِّن بَعْدِهِمْ إِلَّا قَلِيلًا وَكُنَّا نَحْنُ الْوَارِثِينَ
58- Ve nice helak ettik beldelerden,küstahlık ettiler maişetlerine.Böylece bunların meskenleri iskan edilmedi onlardan sonra,sadece birazı ve Biz olduk varisleri.

(1-Betırat;küstahlık,haddi aşmak.2-Maişet;geçimlik.)


٥٩- وَمَا كَانَ رَبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرَى حَتَّى يَبْعَثَ فِي أُمِّهَا رَسُولًا يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا وَمَا كُنَّا مُهْلِكِي الْقُرَى إِلَّا وَأَهْلُهَا ظَالِمُونَ
59- Ve olmadı Rabbin helak eden beldeleri -hatta gönderinceye kadar analarına bir Rasül- okur onlara ayetlerimizi,ve olacak değiliz helak edenler beldeleri ve sadece ehl-i zalimleri.


٦٠- وَمَا أُوتِيتُم مِّن شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَزِينَتُهَا وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَى أَفَلَا تَعْقِلُونَ
60- Ve ne verilmişse size şeylerden,yalnızca metasıdır dünya hayatının ve ziynetidir,ve ne varsa indinde Allah'ın,hayırlıdır ve bakidir.Artık akletmeyecek misiniz?


٦١- أَفَمَن وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاقِيهِ كَمَن مَّتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنَ الْمُحْضَرِينَ
61- Artık kimse -vaad ettik ona bir vaad-i hasene- sonra o kavuşur ona.-Kimse gibi midir- Metalandırdık onu metasıyla dünya hayatının,sonra o kıyamet günü hazır bulunanlardandır?

(1-Vaad-i Hasene;güzel söz.2-Laqıyhiy;iltika,kavuşmak,erişmek.)

٦٢- وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنتُمْ تَزْعُمُونَ
62- Ve o gün nida edecek onlara,sonra diyecek:"Nerededir şürekam,ki onları siz iddia ediyordunuz?"

(Tez'um;zeum,iddia,taleb.)

٦٣- قَالَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هَؤُلَاء الَّذِينَ أَغْوَيْنَا أَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَا تَبَرَّأْنَا إِلَيْكَ مَا كَانُوا إِيَّانَا يَعْبُدُونَ
63- Diyecek ki onlar -haktır onlara söz- "Rabbimiz bunlar ki,onlar azdıklarımız.Azdırdık onları azdığımız gibi -Beriy olduk Sana- Olmadılar sadece bize kulluk edenler."

(Beriy;uzak olmak.)


٦٤- وَقِيلَ ادْعُوا شُرَكَاءكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَجِيبُوا لَهُمْ وَرَأَوُا الْعَذَابَ لَوْ أَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ
64- Ve denilecek:"Çağırın şürekanızı." Böylece çağıracaklar onları,fakat cevab veremeyecekler onlara ve görecekler azabı.Eğer onlar olsalardı hidayete erenler...


٦٥- وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ مَاذَا أَجَبْتُمُ الْمُرْسَلِينَ
65- Ve o gün nida edecek onlara,sonra diyecek:"Ne cevab verdiniz Murseliyne?"


٦٦- فَعَمِيَتْ عَلَيْهِمُ الْأَنبَاء يَوْمَئِذٍ فَهُمْ لَا يَتَسَاءلُونَ
66- Böylece köreltilecek onlara haberleri o günün,artık onlar soruşamayacaklar.


٦٧- فَأَمَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَعَسَى أَن يَكُونَ مِنَ الْمُفْلِحِينَ
67- Artık,amma kim pişman olur ve inanır ve amel-i salih işlerse,böylelikle -muhtemelen- olur müflihlerden.

٦٨- وَرَبُّكَ يَخْلُقُ مَا يَشَاء وَيَخْتَارُ مَا كَانَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ سُبْحَانَ اللَّهِ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
68- Ve Rabbin yaratır neyi dilerse ve seçer. -yoktur onlar için bir seçim- Subhan'dır Allah ve Ala'dır,şirk koştukları şeylerden.

(SUBHAN ALLAH

Varlıkta gayrından ve varlıkla kayıtlanmaktan münezzeh olan...

Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan
Yersiz ve anlamsız bir şey yaratmaktan münezzeh, her an yeni bir şey yaratma hâlinde olan…

Esmâ'yı beşerî değer yargılarıyla sınırlayanların; El Esmâ ve El Hüsnâ'nın ne olduğunu fark edemeyenlerin ve "Ekberiyet"iyle Allah'ı bilmeyenlerin vasıflamalarından münezzeh olan…

“Ekber” olan (Tüm seyir ve dillendirilenlerin yalnızca "nokta"mızla ilgili olduğu; Allah’ın yalnızca “Ekber” olduğu gerçeği)
Her an yeni bir şey yaratıp bunlarla da asla kayıtlanmayan ve sınırlanmayan…

Semâlar ve arzda ne varsa hepsi de Kendisine ait olan ve her şeyin (kanitun) hükmünü yerine getirici olduğu “O”!

EL ALÎY... Yüce. Varlıkları Hakikat noktasından seyreden!)

٦٩- وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ
69- Ve Rabbin bilir ne tutmuşsalar sudurlarında ve ne beyan etmişseler.

٧٠- وَهُوَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ لَهُ الْحَمْدُ فِي الْأُولَى وَالْآخِرَةِ وَلَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
70- Ve Hu Allah; -Yoktur ilah sadece HU- Ona'dır hamd evvelde ve ahirde,ve Ona'dır hüküm ve Ona rücu ettirileceksiniz.


٧١- قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ اللَّيْلَ سَرْمَدًا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُم بِضِيَاء أَفَلَا تَسْمَعُونَ
71- De:"Gördünüz mü,eğer yapsaydı Allah size geceyi sürekli -kıyamet gününe kadar- Kimdir ilah ğayrısında Allah'ın ki getirebilsin size aydınlığı? Öyleyse duymuyor musunuz?"

(Sermeden;sürekli,daimi,kalıcı.)

٧٢- قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَدًا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُم بِلَيْلٍ تَسْكُنُونَ فِيهِ أَفَلَا تُبْصِرُونَ
72- De:"Gördünüz mü,eğer yapsaydı Allah size gündüzü sürekli -kıyamet gününe kadar- Kimdir ilah ğayrısında Allah'ın ki getirebilsin size geceyi de teskin olasınız onda.Öyleyse görmüyor musunuz?"


٧٣- وَمِن رَّحْمَتِهِ جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
73- Ve Rahmetinden ki,yaptı size geceyi ve gündüzü teskin olasınız diye onda ve isteyesiniz diye Fazlından.Ve belki siz şükredersiniz.


٧٤- وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنتُمْ تَزْعُمُونَ
74- Ve o gün nida edecek onlara sonra diyecek:"Nerededir şürekam,ki onları siz iddia ediyordunuz?"

٧٥- وَنَزَعْنَا مِن كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا فَقُلْنَا هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ فَعَلِمُوا أَنَّ الْحَقَّ لِلَّهِ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَفْتَرُونَ
75- Ve çıkarırız her ümmetten şahitler sonra deriz: "Getirin burhanınızı." Böylece bilirler şunu; -Hak Allah'a dır- Ve dalalet buldu onlardan uydurmuş oldukları şeyler.

(Nezea;çıkarmak,kaldırmak.)

٧٦- إِنَّ قَارُونَ كَانَ مِن قَوْمِ مُوسَى فَبَغَى عَلَيْهِمْ وَآتَيْنَاهُ مِنَ الْكُنُوزِ مَا إِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُوءُ بِالْعُصْبَةِ أُولِي الْقُوَّةِ إِذْ قَالَ لَهُ قَوْمُهُ لَا تَفْرَحْ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِحِينَ
76- Muhakkak Karun,Kavm-i Musa'dan idi,sonra hadsizleşti onlara,ve verdik ona hazinelerden.Öyleki gerçekten onun anahtarlarını mutlaka yüklenirdi kuvvet sahibi bir topluluk.Ne zaman dediğinde ona,kavmi:"Ferahlanma,muhakkak Allah sevmez ferahlananları."

(1-Tenuu;yüklenmek,taşımak.2-Usbeti;lig,topluluk.)


٧٧- وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَأَحْسِن كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ
77- Ve iste,Allah'ın sana verdiği şeylerde ahiret diyarını ve unutma nasibini dünyadan.Ve ihsan et,Allah'ın ihsan ettiği gibi sana.Ve isteme fesadı arzda.Muhakkak ki Allah sevmez müfsidleri.

٧٨- قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَى عِلْمٍ عِندِي أَوَلَمْ يَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ أَهْلَكَ مِن قَبْلِهِ مِنَ القُرُونِ مَنْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَأَكْثَرُ جَمْعًا وَلَا يُسْأَلُ عَن ذُنُوبِهِمُ الْمُجْرِمُونَ
78- Dedi:"Sadece verildi o indimdeki ilimden." Ve bilmez miydi şunu;Allah gerçekten helak etmişti 
-ondan önce- nesillerden.O kimseler şiddetliydi ondan kuvveten ve çok kalabalıktı!Ve sorulmaz günahları hakkında mücrimlere.


٧٩- فَخَرَجَ عَلَى قَوْمِهِ فِي زِينَتِهِ قَالَ الَّذِينَ يُرِيدُونَ الْحَيَاةَ الدُّنيَا يَا لَيْتَ لَنَا مِثْلَ مَا أُوتِيَ قَارُونُ إِنَّهُ لَذُو حَظٍّ عَظِيمٍ
79- Sonra çıktı kavmine ziynetiyle,dedi ki o dünya hayatını isteyenler: "Ya,olsaydı bizim için de Karun'a verilen şeyler gibi.Gerçekten o elbette hazz-u aziym sahibidir."

(Zu Hazz-u Azıym;büyük haz,zevk sahibi.)


٨٠- وَقَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَيْلَكُمْ ثَوَابُ اللَّهِ خَيْرٌ لِّمَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا وَلَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الصَّابِرُونَ
80- Ve dedi ki o ilim verilenler: "Veyl olsun size,Allah'ın sevabı hayırlıdır;inanan ve amel-i salih işleyen kimse için ve mülaki olmazlar ona sadece sabredenler."

(Mülaki;kavuşmak,erişmek,mülakat.)


٨١- فَخَسَفْنَا بِهِ وَبِدَارِهِ الْأَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُ مِن فِئَةٍ يَنصُرُونَهُ مِن دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مِنَ المُنتَصِرِينَ
81- Böylece çaktık onu ve diyarını arza.Sonra olmadı onun için bir sınıf -ona yardım edici- dünunda Allah'ın ve olmadı yardım edilenlerden.

(1-Hasef;yere çakmak.2-Dar;mevki,yurt,mekan.3-Fietin,kategori,sınıf,grup.)



٨٢- وَأَصْبَحَ الَّذِينَ تَمَنَّوْا مَكَانَهُ بِالْأَمْسِ يَقُولُونَ وَيْكَأَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَوْلَا أَن مَّنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا لَخَسَفَ بِنَا وَيْكَأَنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ
82- Ve sabahladı o -dün onun mekanını temenni edenler-, derler:"Vay,Allah basitleştirir rızkı dilediği kimseye,-kullarından- ve takdir eder.Eğer olmasaydı Allah'ın nimeti bize,elbette çakardı bizi,
onun gibi.Vay,felaha ermez inkarcılar,onun gibi!"

٨٣- تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَادًا وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ
83- İşte bu -Ahiret Diyarı- yaparız onu onlar için ki;istemezler ululuk yapmayı arzda ve fesad çıkarmazlar.Ve akıbet müttakiler içindir.

٨٤- مَن جَاء بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِّنْهَا وَمَن جَاء بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَى الَّذِينَ عَمِلُوا السَّيِّئَاتِ إِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
84- Kim gelirse hasenatla,sonra onadır hayırlısı -ondan-.Ve kim gelirse seyyiatla,sonra cezalandırılmaz ki onlar,amel-i seyyiat işlediler -sadece yapmış olduklar şeyler-

٨٥- ٨٥- إِنَّ الَّذِي فَرَضَ عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لَرَادُّكَ إِلَى مَعَادٍ قُل رَّبِّي أَعْلَمُ مَن جَاء بِالْهُدَى وَمَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
85- Muhakkak ki O;farz kıldı Sana Kur'anı, -elbette döndürecek seni geriye- De:"Rabbim Alim'dir hidayetle gelen kimseye ve o dalalet-i mubiyn'de olan kimseye."

(1-Radde;geri,arka,sonda.2-Mead;iade,geriye çevirmek.)

٨٦- وَمَا كُنتَ تَرْجُو أَن يُلْقَى إِلَيْكَ الْكِتَابُ إِلَّا رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ ظَهِيرًا لِّلْكَافِرِينَ
86- Ve ümid etmezdin şunu; -ilka edilmesini Sana Kitab'ın sadece Rahmet olarak Rabbinden-
Öyleyse yardımcı olma inkarcılara.

٨٧- وَلَا يَصُدُّنَّكَ عَنْ آيَاتِ اللَّهِ بَعْدَ إِذْ أُنزِلَتْ إِلَيْكَ وَادْعُ إِلَى رَبِّكَ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
87- Ve itmesinler Seni,Allah'ın ayetlerinden, -ne zaman inzal edildikten sonra Sana- 
Ve davet et Rabbine,ve olma müşriklerden .

٨٨- وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
88- Ve dua etme Allah'la beraber diğer bir ilaha. -Yoktur ilah sadece HU- Her şey helak olucudur SADECE ONUN VECHİ.Onundur hüküm ve O'na rücu ettirileceksiniz.

(Vech;zat,yüz.)


صدق الله العظيم
Allah Sadıktır ve Yücedir.