Vakıa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Vakıa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mart 2012 Salı

46- Alak Denkleminde Suret'ul Vakıa İkrası





بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir.

١- إِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
1- Ne zaman vuku bulduğunda vakıa,

٢- لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ
2- Yoktur vuku bulmasını yalanlayacak olan.

٣- خَافِضَةٌ رَّافِعَةٌ
3- Alçaltıcıdır,yükselticidir.

٤- إِذَا رُجَّتِ الْأَرْضُ رَجًّا
4- Ne zaman sarsıldığında arz sallanarak,

٥- وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّا
5- Ve parçalandığında dağlar ufalanarak,

(Ayette (بُسَّتِ) busset;parçalanıp ufalmak,dağılıp toz haline gelmek manasını taşır.)

٦- فَكَانَتْ هَبَاء مُّنبَثًّا
6- Sonra olduğunda heba,dağılmış,

(Ayette;(هَبَاء مُّنبَثًّا) Hebaen munbessa;heba olup bitmiş,toz olup dağılmış manasına gelir.)

٧- وَكُنتُمْ أَزْوَاجًا ثَلَاثَةً
7- Ve siz olacaksınız üç çift.

٨- فَأَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
8- İşte Ashab-ı Meymene! Nedir Ashab-ı Meymene?

(‎17- Sonra kim ki; olur iman edenlerden, tavsiye edenlerden sabrı ve tavsiye edenlerden merhameti.
18- Onlar, Ashab-ı Meymene'dir. / Beled 
Ashab-ı Meymene odur ki;Allah'a iman edip teslim olan,kulluk eden,sabreden ve sabrı tavsiye eden,merhamet edip, kaddar ve aşırıcı olmayan,asabiyetten uzak,sevgi adamı olan ve dengeli olanların sıfatıdır ki Meymene;bereket, saadet, amel defteri sağından verilenlerdir..

٩- وَأَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
9- Ve Ashab-ı Meş'eme! Nedir Ashab-ı Meş'eme?

(19-Ve kim ki olur inkarcılardan, ayetlerimize karşı, onlar Ashab-ı Meş'eme'dir. / Beled
 Ashab-ı Meş'eme;eziyet eden,köle eden,mal toplayıp kimseye bırakmayan,açı,yoksulu,yetimi gözetmeyen,sabırsız,kaddar,sınır tanımayan,uğursuz, amel defteri solundan verilenlerdir.

١٠- وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ
10- Ve Sabikun,Sabikun'dur.

(Sabikun;yakin ile belli bir kemalat erişip,kullukta öne geçenler.)

١١- أُوْلَئِكَ الْمُقَرَّبُونَ
11- İşte onlar,Mukarrebun'dur.

(Mukarrebun;Allah'a kurbiyet mertebesi kazanmış olanlar,yakın kimselerdirler.)

١٢- فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
12- Cennat-i Naim'deler.

١٣- ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ
13- Çoğunluğu evvelkilerden.

(Ayette ( ثُلَّةٌ) Sulletun;belli bir cemaatin oluşturduğu topluluk.)

١٤- وَقَلِيلٌ مِّنَ الْآخِرِينَ
14- Ve azınlığı ahirdekilerden.

١٥- عَلَى سُرُرٍ مَّوْضُونَةٍ
15- Üzerindedirler işlenmiş tahtların.

١٦- مُتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ
16- Yaslanmışlardır orada karşılıklı olarak.

١٧- يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ
17- Dolaşır onları vildanlar,ebedidirler.

(Vildan;veledin çoğulu manasına gelen çocuklar.Bunun yanında,kullar,köleler,hizmetçilerdir.)

١٨- بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ
18- Kadehlerle ve ibriklerle ve kaselerle,kaynağından.

(Ayette; (مِّن مَّعِينٍ) Min Maıyn;kaynağından,arı,pınarın ilk çıktığı yer demektir.)


١٩- لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ
19- Başları ağırmaz ondan ve şuurları bulanmaz.

( Ayette; ( يُصَدَّعُونَ) suda,baş ağrısı ve ( يُنزِفُونَ) nezif,taşmak,kanamak,aklın,bilincin,şuurun bulanması,sarhoşluk demektir.)

٢٠- وَفَاكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ
20- Ve meyveler,neyden seçerseler.


٢١- وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
21- Ve kuş eti,neyden iştah duyarsalar.


٢٢- وَحُورٌ عِينٌ
22- Ve Hur-i Iyn.

(Büyük,güzel gözlü huriler,eşler.Ve Hur-i Iyn (net görüşlü {biyolojik gözün sınırlamalarıyla kayıtlı olmayan} eşler {birkaç beden}; şuur yapı olan "insan"ın özelliklerini yaşatacak, eşi olan bedenler. Tek bilincin tasarrufundaki birden çok bedenle yaşama süreci. A. H. )


٢٣- كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ
23- Misal olarak saklı inci gibiler.

٢٤- جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
24- Bir cezadır,işledikleri ameller sebebiyle.

٢٥- لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا
25- İşitmezler orada boş söz ve suç olmaz.

(Ayette (تَأْثِيمًا) te'sima;suç,günah işlemek demektir.)

٢٦- إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا
26- Sadece denir: "Selam,Selam!"

٢٧- وَأَصْحَابُ الْيَمِينِ مَا أَصْحَابُ الْيَمِينِ
27- Ve Ashab-ı Yemin,nedir Ashab-ı Yemin?

‎(Ashab-ı Yemin: kitabları sağ taraflarından verilip hesabı kolay görenlerdir.)

٢٨- فِي سِدْرٍ مَّخْضُودٍ
28- Dikensiz Sidrlerdedirler.

(Sidr,nebuk ağacı,lote ağacı diye de bilinir.Sidre, Arabistan kirazı denilen nebk ağacıdır. Sidretü'l-münteha; son sidre, yani son ağaç demektir.Ayrıca ayette;mahdud;dikenleri sıyrılmış demektir.)

٢٩- وَطَلْحٍ مَّنضُودٍ
29- Ve Talhlar kümelenmiş.

(Ayette (طَلْحٍ) Talh,muz ağacı olduğu belirtilmektedir..(مَّنضُودٍ) Mendudin ise,kümelenmiş,istiflenmiş,dopdolu demektir.)

٣٠- وَظِلٍّ مَّمْدُودٍ
30- Ve gölgede uzatılmıştır.

٣١- وَمَاء مَّسْكُوبٍ
31- Ve sular akar.

(Ayette;(مَّسْكُوبٍ) meskub;akan,dökülen,çağlayan,durmaksızın giden demektir.)

٣٢- وَفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ
32- Ve meyveler bolcadır.

٣٣- لَّا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍ
33- Kesilmez ve yasaklanmaz.

٣٤- وَفُرُشٍ مَّرْفُوعَةٍ
34- Ve döşekler yükseltilmiştir.


٣٥- إِنَّا أَنشَأْنَاهُنَّ إِنشَاء
35- Muhakkak Biz inşa ettik onları,inşa ederek.


٣٦- فَجَعَلْنَاهُنَّ أَبْكَارًا
36- Böylece kıldık onları bakireler.


٣٧- عُرُبًا أَتْرَابًا
37- Aşık,yaşıtlar.

(Ayette عُرُبًا,sadık,eşine aşk dolu,sevecen demektir.)


٣٨- لِّأَصْحَابِ الْيَمِينِ
38- Ashab-ı Yemin içindir.


٣٩- ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ
39- Çoğunluğu evvelkilerden.

٤٠- وَثُلَّةٌ مِّنَ الْآخِرِينَ
40- Ve çoğunluğu ahirdekilerden.

٤١- وَأَصْحَابُ الشِّمَالِ مَا أَصْحَابُ الشِّمَالِ
41-Ve Ashab-ı Şimal! Nedir Ashab-ı Şimal?

(Ashab-ı Şimal;şeamet,kötülük, meş'eme sahipleri,kitabları solundan verilip hesabı zor görenlerdir.)

٤٢- فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ
42- Semum ve hamimdedirler.

 (Semum;zehirleyici ateş,radyasyon,iliklere işleyen sıcaklık...Hamim;yakan su,kaynar su.)

٤٣- وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ
43- Ve gölgesi simsiyah dumandandır.

(Yahmum;simsiyah duman demektir.)

٤٤- لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ
44- Serinletmez ve rahatlatmaz.

(O simsiyah duman gölgeletmez ve kerim,cömert değildir.)

٤٥- إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَلِكَ مُتْرَفِينَ
45- Muhakkak onlar,oldular bundan önce mutraf olanlar.

(Mutraf;varlıklı,zengin,lüks içinde zevkine dalmış yaşayan demektir.)

٤٦- وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنثِ الْعَظِيمِ
46- Ve oldular ısrar edenler,üzerinde hıns'il aziymin.

(Hıns'il Azıym;büyük günah,küfür,hakikatlerini inkâr ederek onu yaşama yolunda çalışma yapmayan.)


٤٧- وَكَانُوا يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَئِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
47- Ve oldular diyenlerden: "Ne zaman öldüğümüzde mi ve
olduğumuzda toprak ve kemik? Biz gerçekten ba's olunacak mıyız?"


٤٨- أَوَ آبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ
48- "Ya da evvelki babalarımızda mı?"


٤٩- قُلْ إِنَّ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ
49- De:"Şüphesiz evvelkiler ve ahirdekiler."


٥٠- لَمَجْمُوعُونَ إِلَى مِيقَاتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
50- "Mutlaka toplanacaklardır vaktinde,malum günün."

(Ayette مِيقَاتِ (mikat);bir iş için belirlenen vakit...Mekke-i Mükerreme üzerinde hacıların ihrama girdikleri yer.)


٥١- ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا الضَّالُّونَ الْمُكَذِّبُونَ
51- Sonra muhakkak siz,ey dalaletteki yalanlayıcılar!


٥٢- لَآكِلُونَ مِن شَجَرٍ مِّن زَقُّومٍ
52- Mutlaka yiyecekler ağaçtan,zakkumdan.


(Zakkum hakkında bakınız:http://tr.wikipedia.org/wiki/Zakkum_(a%C4%9Fa%C3%A7) )


٥٣- فَمَالِؤُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ
53- Sonra dolduracaklar onunla karınlarını.

(Ayette ملأ Mela';Maliuna;doldurmak manasındadır.)


٥٤- فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَمِيمِ
54- Sonra içecekler üzerine hamimden.


٥٥- فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْهِيمِ
55- Sonra içecekler,elhem içişi.

(Ayette;الْهِيمِ elhim,elhem,suya kanamış çöl devesi,suya doymak bilmeyen kum gibi.)


٥٦- هَذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدِّينِ
56- Bu nuzulüdür onların din günü.


(Din (sistemin - Sünnetullâh'ın gerçekliğinin fark edildiği) gününde, onların nüzûlü (onlarda açığa çıkacak olan) işte budur! Ahmed Hulusi )



٥٧- نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ
57- Biz yarattık sizi,öyleyse niçin tasdik etmiyorsunuz?



(Ayette لَوْ eğer,şayet,niçin manasına gelir...Biz yarattık sizi eğer hala inanmıyorsanız? ya da Şayet inanmıyorsanız,Niçin inanmıyorsunuz? gibi.)


٥٨- أَفَرَأَيْتُم مَّا تُمْنُونَ
58- Öyleyse gördünüz mü,nedir akıttığınız meni?

(Ayette; تُمْنُونَ yayılan,akıtılan meni,arzu,temenni manasındadır.)


٥٩- أَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُ أَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ
59- Siz mi yaratıyorsunuz onu yoksa Biz mi yaratanlarız?

(Halık olan siz misiniz yoksa Biz miyiz Halık?)


٦٠- نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ
60- Biz takdir ettik aranızda ölümü ve değiliz Biz,önüne geçilen.

(Ayette قَدَّرْنَا Kadderna;takdir etmek,kader kılmak... بِمَسْبُوقِينَ bimesbuqıyn ise önüne geçilen, demek olup fill olan سبق sebaqa,önden giden,hızla giden,deparla geçen demektir..Ölümü Biz size takdir ettik,kader kıldık artık Bizim bu kararımızı kimse delemez,öne geçemez..demektir.)



٦١- عَلَى أَن نُّبَدِّلَ أَمْثَالَكُمْ وَنُنشِئَكُمْ فِي مَا لَا تَعْلَمُونَ
61- Şunda;değiştireceğiz emsallerinizi ve inşa edeceğiz sizi bilmediğiniz şeyde.



٦٢- وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْأَةَ الْأُولَى فَلَوْلَا تَذكَّرُونَ
62- Ve andolsun bildiniz neş'et-i ula'yı,o halde niçin tezekkür
etmiyorsunuz?

(Neş'et-i Ula;İlk yaratış.)


٦٣- أَفَرَأَيْتُم مَّا تَحْرُثُونَ
63- Öyleyse gördünüz mü,nedir ektiğiniz?

(Ayette;تَحْرُثُونَ pulluk,sabanla sürülen şey,toprağın yarılıp içine bırakılan şey.)

٦٤- أَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُ أَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ
64- Siz mi yetiştiriyorsunuz onu yoksa Biz mi yetiştirenleriz?

(Ziraatçi olan siz misiniz yoksa Biz miyiz Ziraatçi,زرع (yetiştirenler)  olan?


٦٥- لَوْ نَشَاء لَجَعَلْنَاهُ حُطَامًا فَظَلَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ
65- Şayet dileseydik elbette kılardık onu moloz sonra olurdunuz hayret edenler.

( Ayette;حُطَامًا moloz,döküntü,işe yaramayan kuru ot. تَفَكَّهُونَ,şaşırıp kalmak,hayret etmek.)

٦٦- إِنَّا لَمُغْرَمُونَ
66- "Muhakkak biz,elbette ziyandayız"

 (Muğram;helak oluruz,ziyandayız,azabtayız...demektir.)

٦٧- بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
67- "Hayır! Biz mahrumuz."


٦٨- أَفَرَأَيْتُمُ الْمَاء الَّذِي تَشْرَبُونَ
68- Sonra gördünüz mü suyu ki onu içmektesiniz?


٦٩- أَأَنتُمْ أَنزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ الْمُنزِلُونَ
69- Siz mi inzal ediyorsunuz onu bulutlardan yoksa Biz mi inzal
edenleriz?

(Ayette الْمُزْنِ El Muzn;bembeyaz yağmur yüklü bulut manasına gelir.)


٧٠- لَوْ نَشَاء جَعَلْنَاهُ أُجَاجًا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ
70- Eğer dileseydik kılardık onu tuzlu,öyleyse niçin
şükretmiyorsunuz?


٧١- أَفَرَأَيْتُمُ النَّارَ الَّتِي تُورُونَ
71- Sonra gördünüz mü ateşi ki onu çakıyorsunuz?

 (Ayette; تُورُونَ çakıp yakmak manasına gelir.)


٧٢- أَأَنتُمْ أَنشَأْتُمْ شَجَرَتَهَا أَمْ نَحْنُ الْمُنشِؤُونَ
72- Siz mi inşa ettiniz onun ağacını yoksa Biz mi inşa edenleriz?


٧٣- نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعًا لِّلْمُقْوِينَ
73- Biz kıldık onu bir tezkire ve bir meta mukvinler için.

(Ayette (مُقْوِينَ) El Mukvin;çöl yolcuları,sahrada konaklayanlar manasına gelir...Bugünkü manası itibariyle akşamlayin kararan evimizin,yurdumuzun,dünyamızın aydınlatılmasına yardımcı temel etkendir ateş...İşte bu düşünen beyinler için bir tezkire ve hayatta da bir faydalanmadır.)


٧٤- فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
74- Öyleyse tesbih et: "B ismi Rabbike El Azıym."

(B ismi Rabbike El Azıym,Derunuma,şuuruma,bilincime Esma özelliklerini ilham eden ve açığa çıkaran Rabbim,(EL AZİYM... Açığa çıkmış Esmâ özelliği olan hiçbir birimin, azametini kavrayamayacağı muhteşem büyüklüktedir..A.H.)


٧٥- فَلَا أُقْسِمُ بِمَوَاقِعِ النُّجُومِ
75- Öyleyse hayır! Kasem ederim mevkilerine yıldızların.

٧٦- وَإِنَّهُ لَقَسَمٌ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ
76- Ve muhakkak o, elbette bir kasemdir,eğer bilseniz azametini.

٧٧- إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ
77- Muhakkak O,gerçekten Kuran-ı Kerim'dir.

(Kur'an-ı Kerim;OKU yabilene çok değerli OKU nandır.(A.H.)Kerim olandır,kendisine yaklaşana yaklaşan,cömert olandır.)


٧٨- فِي كِتَابٍ مَّكْنُونٍ
78- Meknun kitaptadır.

(Ayette,مكنون (meknun) en içteki,gizli,saklı,korunmuş kitap,görülemeyen bilgi,levh-i mahfuz.)

٧٩- لَّا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ
79-Dokunmaz O'na,ancak mutahhar olanlar.

(Bir önceki ayete baktığımızda; meknun olan kitabta gizli olan bilgilere (levh-i mahfuz)kötüler (şeytan,cin)dokunamaz ancak tahir,iyi (melekler,rasüller) ve temiz olanlar dokunur.Şeytanlar,cinler vahyin tenzil edilişine halel getiremezler.)

٨٠- تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
80- Tenzildir Rabb'ül Alemin'den.

٨١- أَفَبِهَذَا الْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ
81- Artık bu hadise siz şüpheli misiniz?

( Ayette mudhinun;inanmayan,şüphelenen,kaale almayan demektir.)


٨٢- وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
82- Ve kılıyorsunuz rızkınızı siz tekzib ederek.

nanmayarak tekzibiniz,yalanlamanız sonucu bu rızkınız,alımınız oluyor.)

٨٣- فَلَوْلَا إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ
83- Sonra şayet, ne zaman geldiğinde boğaza,

٨٤- وَأَنتُمْ حِينَئِذٍ تَنظُرُونَ
84- Ve siz o zaman bakarsınız.

٨٥- وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَكِن لَّا تُبْصِرُونَ
85- Ve Biz akrabayız ona sizden ve lakin görmezsiniz.

٨٦- فَلَوْلَا إِن كُنتُمْ غَيْرَ مَدِينِينَ
86- Sonra şayet,eğer siz değilseniz borçlular,

(Ayette; مَدِينِينَ -medinin- borçlu olanlar,yaptıklarının karşılığının görecek kimseler,demektir.)

٨٧- تَرْجِعُونَهَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
87- Döndürün onu eğer siz sadıksanız.

٨٨- فَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ الْمُقَرَّبِينَ
88- Sonra ama,eğer olduysa mukarrebinden,

(Mukarrebun;Allah'a kurbiyet mertebesi kazanmış olanlar,yakın kimselerdirler.)


٨٩- فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّةُ نَعِيمٍ
89- Böylece revh ve reyhan ve cennet-i naim.

(1-Ravh;Rahmani tecelli ile rahat, rahmetli, ferah ve devamlı yaşam.2-Reyhan,fesleğen,güzel koku,güzel rızık,Esma tecellileri seyri (A.H.).3-Cennet-i naim,nimet bahçeleri.)

٩٠- وَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ أَصْحَابِ الْيَمِينِ
90- Ve ama,eğer olduysa Ashab-ı Yemin'den,

 (Ashab-ı Yemin: kitabları sağ taraflarından verilip hesabı kolay görenlerdir.)

٩١- فَسَلَامٌ لَّكَ مِنْ أَصْحَابِ الْيَمِينِ
91- Sonra,"Selam sana!" Ashab-ı Yemin'den.

٩٢- وَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ الْمُكَذِّبِينَ الضَّالِّينَ
92- Ve ama,eğer olduysa dalaletteki mükezzibinden,

(Mükezzib;yalanlayan,reddeden,inkarcı.)

٩٣- فَنُزُلٌ مِّنْ حَمِيمٍ
93- Artık nuzülü hamimdendir.

(Hamim;-Kaynar su- nuzulun -dökülür-.)

٩٤- وَتَصْلِيَةُ جَحِيمٍ
94- Ve yaslanır cehime.

(Cehim;alevli ateş.)

٩٥- إِنَّ هَذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَقِينِ
95- Muhakkak bu,elbette o Hakk'el Yakin'dir.

 (Hakk'el Yakin:bilfiil yaşanacak gerçek.)

٩٦- فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
96- Öyleyse tesbih et: "B ismi Rabbike El Azıym."





 صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.