15 Ağustos 2021 Pazar

61- Alak Denklemi -Fussilet İkrası-









بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.


١- حم
1- Ha mim.

1- Ha mim.

٢- تَنزِيلٌ مِّنَ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
2- Tenzilun miner rahmanir rahim.

2- İndirilmiştir Rahman'dan; merhametin kaynağı, Rahiym:esasen merhametli olandan.

٣- كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
3- Kitabun fussilet ayatuhu kur'anen arabiyyen li kavmin ya'lemun.

3- Bir Kitab açıklanmıştır ayetleri, okunuşu arapçadır bilen bir halk için.

٤- بَشِيرًا وَنَذِيرًا فَأَعْرَضَ أَكْثَرُهُمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
4- Beşiren ve nezira, fe a'rada ekseruhum fehum la yesmeun.

4- Bir müjdecidir ve uyarıcıdır ancak arkasını dönüyor çoğusu böylece onlar duymuyorlar.

٥- وَقَالُوا قُلُوبُنَا فِي أَكِنَّةٍ مِّمَّا تَدْعُونَا إِلَيْهِ وَفِي آذَانِنَا وَقْرٌ وَمِن بَيْنِنَا وَبَيْنِكَ حِجَابٌ فَاعْمَلْ إِنَّنَا عَامِلُونَ
5- Ve kalu kulubuna fi ekinnetin mimma ted'una ileyhi ve fi azanina vakrun ve min beynina ve beynike hicabun fa'mel innena amilun.

5- Ve dediler:"Kalblerimiz kınındadır bizi -kendisine çağırdığınızdan- ve kulaklarımızda sağırdır ve aramızdan ve aranızda bir engel vardır, artık çalışın şüphesiz bizde çalışıyoruz."

٦- قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَاسْتَقِيمُوا إِلَيْهِ وَاسْتَغْفِرُوهُ وَوَيْلٌ لِّلْمُشْرِكِينَ
6- Kul innema ene beşerun mislukum yuha ileyye ennema ilahukum ilahun vahidun festekimu ileyhi vestagfiruh, ve veylun lil muşrikin.

6- De:" Sadece ben bir beşerim sizin gibi -şu vahyedildi bana- -İlahınız Tek İlah'tır- artık yönelin O'na ve bağışlamasını isteyin. Yazıklar olsun yamandıranlara!"

٧- الَّذِينَ لَا يُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ
7- Ellezine la yu'tunez zekate ve hum bil ahireti hum kafirun.

7- Ki onlar vermezler zekatı ve onlar ölümötesine kafir olanlardır.

٨- إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ
8- İnnellezine amenu ve amilus salihati lehum ecrun gayru memnun.

8- Şüphesiz o inananlar ve doğru işler yapanlar, onlar içindir başa kakılmayan ödül.

٩- قُلْ أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذِي خَلَقَ الْأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ أَندَادًا ذَلِكَ رَبُّ الْعَالَمِينَ
9- Kul e innekum le tekfurune billezi halakal arda fi yevmeyni ve tec'alune lehu endada, zalike rabbul alemin.

9- De:" Gerçekten siz tereddütsüz inkar mı ediyorsunuz O, -yaratanı yeri iki günde- ve yapıyorsunuz O'na eşler? İşte bu Efendisi-dir alemlerin."

١٠- وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِن فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتَهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاء لِّلسَّائِلِينَ
10- Ve ceale fiha revasiye min fevkıha ve bareke fiha ve kaddere fiha akvateha fi erbeati eyyam, sevaen lis sailin.

10- "Ve yaptı orada demirlemiş dağları üzerinde ve bereketlendirdi orayı ve belirledi orada gıdalarını dört güne denk, soranlar için."

١١- ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ
11- Summesteva iles semai ve hiye duhanun fe kale leha ve lil ardı'tiya i'tiya tav'an ev kerha, kaleta eteyna taiin.

11- Sonra yöneldi göğe ve o tütüyordu, böylece Dedi ona ve yere:" Gelin ikiniz isteyerek veya istemeyerek!" Dedi ikisi:"Geliriz isteyerek."

١٢- فَقَضَاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ فِي يَوْمَيْنِ وَأَوْحَى فِي كُلِّ سَمَاء أَمْرَهَا وَزَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَحِفْظًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
12- Fe kadahunne seb'a semavatin fi yevmeyni ve evha fi kulli semain emreha ve zeyyennes semaed dunya bi mesabiha ve hıfza, zalike takdirul azizil alim.

12- Böylece tamamladı onları yedi göğe iki günde ve vahyetti her göğe Emrini. Ve süsledik göğünü dünyanın lambalarla ve korundu. İşte budur takdiri Aziz; dilediğini yapan herkesi boyun eğdirenin, Aliym; ilmi her şeyi kuşatanın.

١٣- فَإِنْ أَعْرَضُوا فَقُلْ أَنذَرْتُكُمْ صَاعِقَةً مِّثْلَ صَاعِقَةِ عَادٍ وَثَمُودَ
13- Fe in a'radu fe kul enzertukum saıkaten misle saıkati adin ve semud.

13- Artık eğer arkalarını dönerlerse, peşinden de:" Uyardım sizi yıldırımla, aynı Ad ve Semud'un yıldırımıyla."

١٤- إِذْ جَاءتْهُمُ الرُّسُلُ مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ قَالُوا لَوْ شَاء رَبُّنَا لَأَنزَلَ مَلَائِكَةً فَإِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ
14- İz caethumur rusulu min beyni eydihim ve min halfihim ella ta'budu illallah, kalu lev şae rabbuna le enzele melaiketen fe inna bima ursiltum bihi kafirun.

14- Ne zaman geldiğinde onlara Rasüller elleri arasından ve arkalarından:" Kulluk etmeyin, sadece Allah'a!" Dediler:" Eğer isteseydi Efendimiz elbette indirirdi melekleri, böylece şüphesiz biz -Onunla- gönderildiğine kafiriz."

١٥- فَأَمَّا عَادٌ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَقَالُوا مَنْ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةً أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَهُمْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ
15- Fe emma adun festekberu fil ardı bi gayril hakkı ve kalu men eşeddu minna kuvveh, e ve lem yerev ennellahellezi halakahum huve eşeddu minhum kuvveh ve kanu bi ayatina yechadun.

15- Ama böylece Ad, kibirlendi yeryüzünde haksız yere ve dediler:" Kimdir şiddetli bizden kuvvet bakımından?" Görmezler mi ki Allah yarattı onları, O'dur şiddetli onlardan kuvvet bakımından ve onlar ayetlerimizi reddedenler oldular.

١٦- فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي أَيَّامٍ نَّحِسَاتٍ لِّنُذِيقَهُمْ عَذَابَ الْخِزْيِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَخْزَى وَهُمْ لَا يُنصَرُونَ
16- Fe erselna aleyhim rihan sarsaran fi eyyamin nahisatin li nuzikahum azabel hizyi fil hayatid dunya, ve le azabul ahireti ahza ve hum la yunsarun.

16- Böylece gönderdik onlara hiddetli bir rüzgarı talihsiz günlerde -tatsınlar diye rezil azabı dünya hayatında. Ve elbette azabı ahiretin daha rezildir. Ve onlar yardım görmezler.

١٧- وَأَمَّا ثَمُودُ فَهَدَيْنَاهُمْ فَاسْتَحَبُّوا الْعَمَى عَلَى الْهُدَى فَأَخَذَتْهُمْ صَاعِقَةُ الْعَذَابِ الْهُونِ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
17- Ve emma semudu fe hedeynahum festehabbul ama alel huda fe ehazethum saıkatul azabil huni bima kanu yeksibun.

17- Ve gelince Semud'a, hidayet eyledik onlara ancak sevdiler körlüğü hidayetin üstünde, peşinden aldı onları bir yıldırım azabı alçaltan kazandıklarından dolayı.

١٨- وَنَجَّيْنَا الَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ
18- Ve necceynellezine amenu ve kanu yettekun.

18- Ve kurtardık o inananları ve korunmuş olanları.

١٩- وَيَوْمَ يُحْشَرُ أَعْدَاء اللَّهِ إِلَى النَّارِ فَهُمْ يُوزَعُونَ
19- Ve yevme yuhşeru a'daullahi ilen nari fe hum yuzeun.

19- Ve o gün toplanacak -düşmanları Allah'ın- ateşe, böylece onlar sıralar halinde sevk edilmiştir.

٢٠- حَتَّى إِذَا مَا جَاؤُوهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَأَبْصَارُهُمْ وَجُلُودُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
20- Hatta iza ma cauha şehide aleyhim sem'uhum ve ebsaruhum ve culuduhum bima kanu ya'melun.

20- Hatta ne zaman oraya geldiklerinde şahitlik edecek aleyhlerine duymaları ve görmeleri ve cildleri yapmış olduklarından dolayı.

21- وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدتُّمْ عَلَيْنَا قَالُوا أَنطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنطَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
21- Ve kalu li culudihim lime şehidtum aleyna, kalu entakanallahullezi entaka kulle şey'in ve huve halakakum evvele merretin ve ileyhi turceun.

21- Ve diyecekler cildlerine:" Bize karşı niye şahitlik ettiniz?"  Diyecekler:" Allah konuşturdu bizi ki O, konuşturur her şeyi ve O yarattı sizi ilk kez ve -O'na- döndürülüyorsunuz."

٢٢- وَمَا كُنتُمْ تَسْتَتِرُونَ أَنْ يَشْهَدَ عَلَيْكُمْ سَمْعُكُمْ وَلَا أَبْصَارُكُمْ وَلَا جُلُودُكُمْ وَلَكِن ظَنَنتُمْ أَنَّ اللَّهَ لَا يَعْلَمُ كَثِيرًا مِّمَّا تَعْمَلُونَ
22- Ve ma kuntum testetirune en yeşhede aleykum sem'ukum ve la ebsarukum ve la culudukum ve lakin zanentum ennellahe la ya'lemu kesiren mimma ta'melun.

22- Ve sakınmıyordunuz aleyhinize şahitlik eder diye duymanızın ve görmenizin ve cildlerinizin ve lakin zannettiniz ki Allah bilmez çoğunu yaptıklarınızın.

٢٣- وَذَلِكُمْ ظَنُّكُمُ الَّذِي ظَنَنتُم بِرَبِّكُمْ أَرْدَاكُمْ فَأَصْبَحْتُم مِّنْ الْخَاسِرِينَ
23- Ve zalikum zannukumullezi zanentum bi rabbikum erdakum fe asbahtum minel hasirin.

23- Ve işte bu zannınız ki o, zannettiniz Efendinizi... mahvetti sizi.  Böylece kaybedenlerden olmaya başladılar.

٢٤- فَإِن يَصْبِرُوا فَالنَّارُ مَثْوًى لَّهُمْ وَإِن يَسْتَعْتِبُوا فَمَا هُم مِّنَ الْمُعْتَبِينَ
24- Fe in yasbiru fen naru mesven lehum ve in yesta'tibu fe ma hum minel mu'tebin.

24- Böylece eğer katlanırlarsa, bilin ki ateştir yeri onların ve eğer özür dilerlerse artık özürleri geçerli olanlardan olmazlar.

٢٥- وَقَيَّضْنَا لَهُمْ قُرَنَاء فَزَيَّنُوا لَهُم مَّا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ إِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِرِينَ
25- Ve kayyadna lehum kurenae fe zeyyenu lehum ma beyne eydihim ve ma halfehum ve hakka aleyhimul kavlu fi umemin kad halet min kablihim minel cinni vel ins, innehum kanu hasirin.

25- Ve sarıverdirdik onlara yandaşları böylece süslü gösterdi onlara elleri arasındakileri ve arkalarındakileri ve hak oldu aleyhlerine söz -milletler içinde- gelip geçmiş onlardan önce cinlerden ve insanlardan. Şüphesiz onlar kaybedenler idi.

٢٦- وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَسْمَعُوا لِهَذَا الْقُرْآنِ وَالْغَوْا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَغْلِبُونَ
26- Ve dedi o inkar edenler:" Duymayın bu -Kur'anı;okunanı- ve yaygarayla bastırın -O'ndakini-  ki belki siz üstün gelirsiniz.

٢٧- فَلَنُذِيقَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا عَذَابًا شَدِيدًا وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَسْوَأَ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ
27- Fe le nuzikannellezine keferu azaben şediden ve le necziyennehum esveellezi kanu ya'melun.

27- Böylece elbette tattıracağız o inkarcılara şiddetli azabı ve elbette cezalandıracağız onları en kötüsüyle o yapmış olduklarından.

٢٨- ذَلِكَ جَزَاء أَعْدَاء اللَّهِ النَّارُ لَهُمْ فِيهَا دَارُ الْخُلْدِ جَزَاء بِمَا كَانُوا بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ
28- Zalike cezau a'daillahin nar, lehum fiha darul huld, cezaen bimakanu bi ayatina yechadun.

28- İşte budur cezası -Allah'ın düşmanlarının- ateştir, onlar içindir orada ölümsüz kalacakları ev. Ceza böyle -ayetlerimizi- reddettiklerinden dolayı.

٢٩- وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا رَبَّنَا أَرِنَا الَّذَيْنِ أَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ أَقْدَامِنَا لِيَكُونَا مِنَ الْأَسْفَلِينَ
29- Ve kalellezine keferu rabbena erinellezeyni edallana minel cinni vel insi nec'al huma tahte akdamina li yekuna minel esfelin.

29- Ve diyecek o inkarcılar:" Efendimiz, göster bize o, bizi saptıranları cinlerden ve insanlardan -alalım onları ayaklarımızın altına bizim en aşağılıklarımızdan olsunlar-"

٣٠- إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ
30- İnnellezine kalu rabbunallahu summestekamu tetenezzelu aleyhimul melaiketu ella tehafu ve la tahzenu ve ebşiru bil cennetilleti kuntum tuadun.

30- Muhakkak o diyenler:" Efendimiz Allah'tır" sonra böyle kararlı şekilde gidenlere inecektir melekler:" Korkuya kapılmayın ve kederlenmeyin ve alın cennetin müjdesini ki size vaad edilmiştir."

٣١- نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ
31- Nahnu evliyaukum fil hayatid dunya ve fil ahireh, ve lekum fiha ma teştehi enfusukum ve lekum fiha ma teddeun.

31- "Biziz evliyanız;dostunuz dünya hayatında ve ahirette, ve sizin için oradadır ne şehvet duyuyorsanız kendinizde ve sizin için oradadır dua edip istedikleriniz..."

٣٢- نُزُلًا مِّنْ غَفُورٍ رَّحِيمٍ
32- Nuzulen min gafurin rahim.

32- "...Ağırlamasıdır Ğafur'dan: hataları örten, bağışlayan, Rahiym'den; özü merhametli."

٣٣- وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِّمَّن دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ
33- Ve men ahsenu kavlen mimmen dea ilallahi ve amile salihan ve kale inneni minel muslimin.

33- Ve kimdir daha güzel sözlü -Allah'a dua edenden- ve -doğru işler yapandan- ve diyenden:" Şüphesiz ben teslim olanlardanım."

٣٤- وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ
34- Ve la testevil hasenetu ve les seyyieh, idfa' billeti hiye ahsenu fe izellezi beyneke ve beynehu adavetun ke ennehu veliyyun hamim.

34- Ve aynı seviyede değildir güzellik ve çirkinlik, def et onu güzellikle ki senin aranda ve onun arasında olan düşmanlık yerini onla sıcak dostluğa bırakmıştır.

٣٥- وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الَّذِينَ صَبَرُوا وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا ذُو حَظٍّ عَظِيمٍ
35- Ve ma yulakkaha illellezine saberu, ve ma yulakkaha illa zu hazzın azim.

35- Ve buna kavuşmaz, sadece sabredenler ve buna kavuşmaz sadece büyük pay sahibleri.

٣٦- وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
36- Ve imma yenzeganneke mineş şeytani nezgun festeız billah, innehu huves semiul alim.

36- Ve eğer bir dürtü gelirse sana şeytandan dürterek, hemen -Allah'a sığın-. Şüphesiz O var ya O, Semi; işiten, Aliym; bilendir.

٣٧- وَمِنْ آيَاتِهِ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ لَا تَسْجُدُوا لِلشَّمْسِ وَلَا لِلْقَمَرِ وَاسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي خَلَقَهُنَّ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
37- Ve min ayatihil leylu ven neharu veş şemsu vel kamer, la tescudu liş şemsi ve la lil kameri vescudu lillahillezi halakahunne in kuntum iyyahu ta'budun.

37- Ve işaretlerindendir gece ve gündüz ve güneş ve ay -boyun eğmeyin güneşe ve aya- ve -boyun eğin Allah'a- ki O yarattı onları - eğer edecekseniz sadece O'na- kulluk edin.

٣٨- فَإِنِ اسْتَكْبَرُوا فَالَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ يُسَبِّحُونَ لَهُ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُمْ لَا يَسْأَمُونَ*
38- Fe inistekberu fellezine inde rabbike yusebbihune lehu bil leyli ven nehari ve hum la yes'emun.

38- Ancak eğer kibirlenirlerse, bilsinler ki o, -Efendinin yanında övenler vardır O'nu gece ve gündüz- ve onlar bıkmazlar.

٣٩- وَمِنْ آيَاتِهِ أَنَّكَ تَرَى الْأَرْضَ خَاشِعَةً فَإِذَا أَنزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاء اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ إِنَّ الَّذِي أَحْيَاهَا لَمُحْيِي الْمَوْتَى إِنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
39- Ve min ayatihi enneke terel arda haşiaten fe iza enzelna aleyhel maehtezzet ve rebet, innellezi ahyaha le muhyil mevta, innehu ala kulli şey'in kadir.

39- Ve işaretlerindendir, senin görmen toprağı derinden saygılı biçimde, peşinden indirdiğimizde ona suyu silkelenir ve kabarır. Şüphesiz O, hayat verir ona elbette Muhyi; hayat vericidir ölüye. Şüphesiz O, her şey üzerine Kadir; gücü yetendir.

٤٠- إِنَّ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي آيَاتِنَا لَا يَخْفَوْنَ عَلَيْنَا أَفَمَن يُلْقَى فِي النَّارِ خَيْرٌ أَم مَّن يَأْتِي آمِنًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
40- İnnellezine yulhıdune fi ayatina la yahfevne aleyna, e fe men yulka fin nari hayrun em men ye'ti aminen yevmel kıyameh, i'melu ma şi'tum innehu bima ta'melune basir.

40- Şüphesiz o kıvıranlar var ya ayetlerimizi -gizli kalmazlar Bize-. Artık ateşe atılan mı daha hayırlıdır yoksa emin olarak gelen kimse mi kıyamet günü? Yapın istediğinizi. Şüphesiz O, yaptıklarınıza Basiyr; görendir.

٤١- إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِالذِّكْرِ لَمَّا جَاءهُمْ وَإِنَّهُ لَكِتَابٌ عَزِيزٌ
41- İnnellezine keferu biz zikri lemma caehum, ve innehu le kitabun aziz.

41- Şüphesiz o inkar edenler de -Zikri- onlara geldiğinde... Ve şüphesiz o, elbette Kitab-ı Aziyz; yüce bir bilgi kaynağıdır.

٤٢- لَا يَأْتِيهِ الْبَاطِلُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَلَا مِنْ خَلْفِهِ تَنزِيلٌ مِّنْ حَكِيمٍ حَمِيدٍ
42- La ye'tihil batılu min beyni yedeyhi ve la min halfih, tenzilun min hakimin hamid.

42- Gelemez -Ona- batıl önünden ve arkasından. İndirilmiştir Hakiym; ilmiyle kuşatan, Hamid; övgülere layık olandan.

٤٣- مَا يُقَالُ لَكَ إِلَّا مَا قَدْ قِيلَ لِلرُّسُلِ مِن قَبْلِكَ إِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ وَذُو عِقَابٍ أَلِيمٍ
43- Ma yukalu leke illa ma kad kile lir rusuli min kablik, inne rabbeke le zu magfiretin ve zu ikabin elim.

43- Değildir söylenen sana, sadece gerçekten söylenendir senden önceki rasüllere. Şüphesiz Efendin elbette mağfiret sahibi ve elim bir ceza sahibidir.

٤٤- وَلَوْ جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا أَعْجَمِيًّا لَّقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ آيَاتُهُ أَأَعْجَمِيٌّ وَعَرَبِيٌّ قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ آمَنُوا هُدًى وَشِفَاء وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِي آذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى أُوْلَئِكَ يُنَادَوْنَ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ
44- Ve lev cealnahu kur'anen a'cemiyyen le kalu lev la fussilet ayatuh, e a'cemiyyun ve arabiy, kul huve lillezine amenu huden ve şifaun, vellezine la yu'minune fi azanihim vakrun ve huve aleyhim ama, ulaike yunadevne min mekanin baid.

44- Ve eğer yapsaydık -O'nu- yabancı dilde, elbette diyeceklerdi:" Neden açıklanmadı ayetleri? Yabancı dilde mi ve bir Arab mı?" De:" O, inanan kimseler için bir rehber ve bir şifadır. Ve o inanmayan kimselerin kulaklarında bir sağırlık vardır ve O, onlara körlüktür. İşte bunlara çağrılıyor uzak bir mekandan."

٤٥- وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَاخْتُلِفَ فِيهِ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ وَإِنَّهُمْ لَفِي شَكٍّ مِّنْهُ مُرِيبٍ
45- Ve lekad ateyna musel kitabe fahtulife fih, ve lev la kelimetun sebekat min rabbike le kudıye beynehum, ve innehum lefi şekkin minhu murib.

45- Ve gerçekten verdik Musa'ya Kitab'ı ancak ihtilafa düştüler -O'nda- Ve eğer olmasaydı önceden sözü Efendi'nin, elbette karar verilirdi aralarında. Ve şüphesiz onlar gerçekten şüphelendiler -O'ndan- kuşkulanarak.

٤٦- مَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ أَسَاء فَعَلَيْهَا وَمَا رَبُّكَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ
46- Men amile salihan fe li nefsihi ve men esae fe aleyha, ve ma rabbuke bi zallamin lil abid.

46- Kim doğru iş yaparsa ancak kendisi içindir ve kim kötü yaparsa o da aleyhinedir. Ve değildi Efendin yanlış yapan kullarına.

٤٧- إِلَيْهِ يُرَدُّ عِلْمُ السَّاعَةِ وَمَا تَخْرُجُ مِن ثَمَرَاتٍ مِّنْ أَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ أَيْنَ شُرَكَائِي قَالُوا آذَنَّاكَ مَا مِنَّا مِن شَهِيدٍ
47- İleyhi yureddu ilmus saah, ve ma tahrucu min semeratinmin ekmamiha ve ma tahmilu min unsa ve la tedau illa bi ilmih, ve yevme yunadihim eyne şurekai kalu azennake ma minna min şehid.

47- O'na dönüktür -saatin bilgisi- ve çıkmaz bir meyve kabuğundan ve taşımaz bir kadın ve doğurmaz, sadece -İlmiyle- ve o gün Çağıracak onlara:" Nerededir Bana yamandırdıklarınız?" Diyecekler:" İlan ediyoruz Sana aramızda bir şehit yok"

٤٨- وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَدْعُونَ مِن قَبْلُ وَظَنُّوا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍ
48- Ve dalle anhum ma kanu yed'une min kablu ve zannu ma lehum min mahis.

48- Ve saptı onlardan önceden dua edip çağırdıkları ve zannettiler kendileri için bir sıkıntıdan çıkış olmayacağını. 

٤٩- لَا يَسْأَمُ الْإِنسَانُ مِن دُعَاء الْخَيْرِ وَإِن مَّسَّهُ الشَّرُّ فَيَؤُوسٌ قَنُوطٌ
49- La yes'emul insanu min duail hayri ve in messehuş şerru fe yeusun kanut.

49- Bıkmaz insan istemekten iyiliği ve eğer dokunsa ona bir kötülük hemen ümidini kaybedip umutsuzluğa düşer.

٥٠- وَلَئِنْ أَذَقْنَاهُ رَحْمَةً مِّنَّا مِن بَعْدِ ضَرَّاء مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ هَذَا لِي وَمَا أَظُنُّ السَّاعَةَ قَائِمَةً وَلَئِن رُّجِعْتُ إِلَى رَبِّي إِنَّ لِي عِندَهُ لَلْحُسْنَى فَلَنُنَبِّئَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِمَا عَمِلُوا وَلَنُذِيقَنَّهُم مِّنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ
50- Ve le in ezaknahu rahmeten minna min ba'di darrae messethu le yekulenne haza li ve ma ezunnus saate kaimeten ve le in ruci'tu ila rabbi inne li indehu lel husna, fe le nunebbiennellezine keferu bima amilu ve le nuzikannehum min azabin galiz.

50- Ve gerçekten eğer tattırsak ona -Bizden bir rahmet- ona dokunan bir zarardan sonra, elbette diyecek:" Bu benimdir ve zannetmem saatin çalacağını ve eğer dönersem Efendim'e, şüphesiz benim için -Yanında- güzellik olacaktır." Artık kesinlikle haber vereceğiz o kafirlere yaptıklarını ve kesinlikle tattıracağız onlara ağır bir işkenceyi.

٥١- وَإِذَا أَنْعَمْنَا عَلَى الْإِنسَانِ أَعْرَضَ وَنَأى بِجَانِبِهِ وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ فَذُو دُعَاء عَرِيضٍ
51- Ve iza en'amna alel insani a'rada ve nea bi canibih, ve iza messehuş şerru fe zu duain arid.

51- Ve ne zaman nimetlendirirsek insanı arkasını döner yan çizer ve ne zaman dokunsa ona kötülük artık uzun dualar eder.

٥٢- قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن كَانَ مِنْ عِندِ اللَّهِ ثُمَّ كَفَرْتُم بِهِ مَنْ أَضَلُّ مِمَّنْ هُوَ فِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ
52- Kul e reeytum in kane min indillahi summe kefertum bihi men edallu mimmen huve fi şikakın baid.

52- De:" Gördünüz mü eğer olsa -Allah yanından- sonra inkar etseniz -O'nu-, kim olur yanlışa sapmış o uzaklaşıp ayrılığa düşen?"

٥٣- سَنُرِيهِمْ آيَاتِنَا فِي الْآفَاقِ وَفِي أَنفُسِهِمْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُّ أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
53- Se nurihim ayatina fil afakı ve fi enfusihim hatta yetebeyyene lehum ennehul hakk, e ve lem yekfi bi rabbike ennehu ala kulli şey'in şehid.

53- Yakında göstereceğiz onlara -işaretlerimizi- etraflarında ve kendilerinde hatta netleşinceye kadar onlara -O'nun hakk olduğu-. Yeterli değil midir Efendin ki O; her şey üzerinde şehid; tanıktır.

٥٤- أَلَا إِنَّهُمْ فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَاء رَبِّهِمْ أَلَا إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطٌ
54- E la innehum fi miryetin min likai rabbihim, e la innehu bi kulli şey'in muhit.

54- Dikkat edin, şüphesiz onlar bir kuşku içindedirler -Efendilerine kavuşmaktan-. Dikkat edin, şüphesiz O, her şeye Muhiyt; kapsayandır.