şirk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şirk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Aralık 2019 Pazar

57 - Alak Denklemi -Lokman İkrası-









بسم الله الرحمن الرحيم
Bismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir

الم ﴿١
1- Elif lâm mîm.

تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ ﴿٢
2- Tilke ayat'ul kitab'İl hakiym
2- Bu ayetler Kitab-ı Hakim'indir.

(Kitab-ı Hakiym; hikmetli bir kitap, bilge öğüt.)

هُدًى وَرَحْمَةً لِّلْمُحْسِنِينَ ﴿٣﴾
3- Hüda ve rahmet lil muhsiniyn
3- Rehber ve Rahmettir hayırseverler için

الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ ﴿٤﴾
4- O kimseler ikame ederler salatı ve ati ederler zekatı ve onlar ahirete ikandırlar
4- Onlar ki yönelişlerini yerine getirirler ve arınmak için verirler ve onlar ölümötesine emindirler.

(ÂHİRET

Kudret-bilinç boyutu
Hikmet kurallarının, dünya fizik kanunlarının geçerli olmadığı kudret yurdu
"Yok" olmanın söz konusu olmadığı, sınırsız devam edecek olan yaşam "an"ları.
Ölüm ertesinde başlayacak sonsuz yaşam...
Ölümötesi yaşamın tüm aşamaları
Her "şey"in sonu...
İnsanın bedeninin sonu
Ruhların sonu
Gelecek-içsel hakikat yaşamı
Bedensel ortaya koyduğumuzun bir an sonra bilincimizdeki yaşamı
Bilincinizde hissedip yaşadıklarınız
Dünya hayatından sonraki yaşam boyutu
Fizik bedensiz olarak içinde bulunduğun, yaşadığın boyut
Kişinin fizik biyolojik ölümü tattığı andan sonra, bedenin duygularının ortadan kalkıp, ruh olarak yaşamağa başladığı andan itibaren içinde bulunduğu boyut
"Ölümden sonraki sonsuz yaşamın devamı; bütün insanların ve cinlerin biraraya gelip yaptıklarının sonuçlarını görme süreci"
Kişinin bilincinde açığa çıkan-kendini sorguladığı yeni yaşam boyutu
Birimin şu andaki aklının, idrâkının ve hâlinin getireceği bir sonraki hâl
“El Hasîb” ismi sonucu oluşan yaşam boyutu
Dünyadaki bedenli yaşam sonrası, devam edegiden ve sonraki tüm boyutlara uzanan yaşam
Mâzeret öne sürme olanağı ve mâzeret mekanizmasının olmadığı yaşam boyutu
"Korunan"ların yaşam boyutu

 “SAL”
(Yöneliş)
Dışa-dışsal bir güce değil; “Kalb”indekine-Özündeki “Allah”a (Hakikatin olan Esmâ mertebesinin farkındalığı)
Kendileri yaratılıyor oldukları hâlde (ve) bir şey yaratmayanlara değil; Hakiki Fail olan-her an yeni bir şey yaratıp bunlarla da asla kayıtlanmayan ve sınırlanmayan Allah'a! (İnsanların doğasal olay veya varlıkları, Allâh yanı sıra ilâh-tanrı konumunda düşünmelerine atıf )
Allah yanı sıra ötede bir İlâh'a- tanrıya değil; Tüm özlerde mevcud olan O'na!
Yardıma muktedir olamadıkları gibi, kendi nefslerine de yardım edemeyenlere değil; Kudretiyle izhar ettiği tüm varlıkta iktidarı, tedbir ve tasarrufu geçerli olan mutlak - işlevsel kudret sahibi olan Allah'a!
Allâh dûnunda sizin benzerleriniz kullara değil;"Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan (tedbirâtın bu mertebeden açığa çıktığına işaret) Subhan'a! -Varlığındaki Hakikatine!
“SALÂT”(Namaz->Rabbine yöneliş)

TECELLİ
“NÜBÜVVET” İŞLEVİYLE BİLDİRİLEN SİSTEM
“ÖZ”ÜNDEN ZÂHİR OLANI HİSSEDİP BUNUN SONUÇLARINI YAŞAMAK
YAŞADIĞIN "AN"IN"Mİ'RÂC"I
“Risâlet” işlevinin açığa çıkardığı hakikate “iman” edilmişse, bu “iman” edilen “Hakikat”in yaşanması için bildirilen sistemin adı...
“Din”in direği
`Hakikat`in olan Esmâ mertebesine yöneliş(Bedensellik kavramından-DünyaNdan(Dünyadan) çıkıp Esmâ mertebesinde kendini bulup yaşamak
Yönelişin neticesi olarak istek, dua... Ama öyle bir dua ki, edenin içinde yok olduğu bir dua!.
Hakikatiniz olan Esmâ mertebesine yönelişin getirisi olan müşahede...
Allah nurunu görme
Sonsuzluk ve sınırsızlığa yönelmek
Kişinin beşeriyet dünyasından arınıp; Allah hakikatına yönelmesi...
"Öz"ündeki sonsuzluğa açılan pencere…
“Öz”e-“Öz”ünde mevcud olan Allah’a yönelme
"Öz"ündeki sonsuzluğa, o sonsuzluktaki huzura yöneliş…
Bâtının ve hakikatın olup, özünden Zâhir olanı hissedip, bunun sonuçlarını yaşamak
"Mümin"in "Mi'râc"ı
(Boyutsal anlamda) Hak'ka urûc…
"Mirâc"ın kapısını açan âfakî ve enfüsi yöneliş…
"Mi'râc" (Âfakî ve enfüsi yönelişi yaşama-Allah'a yönelişin getirisi)
"İman" edilen "Hakikat"in yaşanması için “Nübüvvet” işleviyle bildirilen Sistem(Allah'a yöneliş ile “Mi’rac"ı yaşama)
"Allah" isimleriyle bezenmiş ve oluşturulmuş beyin tarafından, okunan âyetler ve dualar ile ilgili konuda "yönlendirilmiş dalgalar" üretilerek bunları hem dışa, çevreye yayma; hem de "Ruha yükleme …
Mümkün olduğunca dış dünyadan soyutlanarak tam bir konsantrasyon içinde okunan manâları ruha yükleme yöntemi...
Varlığındaki Allah esmâsının azâmetini hissedip, tesbih etme ve bunun nefs’in hakikati olan Muhît olan tarafından algılandığını fark etme
Allah'ı görebilmek amacıyla, vehmi benlikle başlayan ve secdedeki yoklukla tamam olan yöneliş...
Bâtının ve hakikatin olup, özünden Zâhir olanı hissedip, bunun sonuçlarını yaşamak…
O'nun indinde hiçliğini, yok olduğunu yaşamakla başlayıp; kıyâmda, kendini dillendirişinin; rükûda, kudretinin önünde yaratılmışın kulluk etmekten başka şansı olmadığını açığa çıkarmasının; secdede, "Lillahil Vâhid'il Kahhar" hükmünün eserini ortaya koyuşunun yaşanışı…
(Toplumsal anlamda salâtın işlevi- cemaatle kılınan namaz) "İnananların inançları doğrultusunda güçlü beyin dalgalarını kullanmak suretiyle, topluma yararlı yön verme"…
(Namazın kaim kılınması anlamında-"Namazı kılarlar" ifadesiyle…)"Salât"ın ifade ettiği mânânın toplu olarak, elbirliğiyle gerçekleştirilmesi…
Pek çok beyinden yayılan güçlü yönlendirilmiş beyin dalgalarının istenilen amaca dönük bir şeyler oluşturması…
Allah'a olan mânevi borcumuz…
Huzur ve güven kaynağı.

 ÎKAN

"Yakîn" hali... ("Gözündeki perde kalksa da artmayacak olan yakîn"...
Basiretinin görüşü ve tasdiki...
İman ettiğin şeyi görür hâle gelmek...
"İman"dan sonra gelen, *"İhlâs"ı "Oku"mak*la başlayan, gördüğünün gereğini yaşamakla devam eden yakîn hâli...
Kesin olarak bilme hâli...
Başka türlüsü mümkün olmayan kesin gerçeği tesbit etme...
Olay hakkında hiç kuşku olmayan ve gelecekte de olmayacak idrâk hâli...
Kesin idrakten kaynaklanan kabul...
Dünya hayatından sonraki yaşam boyutunu görmek ve gereğini yaşamak...
"Ölüm ötesi yaşam" gerçeğini tartışma götürmeyen bir kesinlikle kavrama...
"Göremediğine-aklının ermediğine iman ve kabullenme"-den sonraki aşama... Gördüğünün gereğini yaşama...
Ölüm ötesi yaşamın tüm aşamalarına karşı kesin bilinç sahibi olmak(tüm Allah Rasûlu’ne imanı olanlarca kabul edildiği gibi tasdiki)...

ZEKÂT VERMEK
(Arınmak-Saflaşmak)
Allah`tan geleni halkla Hakk için paylaşmak
Tasarrufunda olanı karşılıksız vermek
Hakk için halktan, mülkten geçmek!
Varlıksızlıkta dâim olmak için, varlığından geçmek!.
“ALLAH” âlemlerden Ganî’dir; esası üzere “Gınâ”dan hisse almak!
HALK`ta “HAKK”ı görüp, ondan esirgememek!
Rabbin veren eli olmak...
Varlıksızlıkta dâim olmak için, varlığından geçmek...
“Allah” âlemlerden Ganî’dir; esası üzere “Gınâ”dan hisse alma...
Namazın Mi’râc'a dönüşmesinin sonrasında mâneviyattan aldığın güzellikleri çevrendekilerle paylaşmak...
Allah ahlâkıyla ahlâklanıp, Allah’ın kurmuş olduğu düzen ve sistem gereği verebilmek...
Allah’ın karşılıksız ihsan ettiğinden (zâhirde ve bâtında rızıklandırıldığından), sevdiklerinden Allah yolunda infak etmek(başkalarına karşılıksız bağışlamak)
İçinde yaşanılan topluma karşı kişinin toplumsal borcu...
Allah rızasını isteyerek/arayarak ve kendi enfüsünden bir tesbit (rabbine ait bir özellik) ile kendine karşılıksız verilenleri paylaşmak...
Kazandıklarınızın ve Arz’dan sizin için çıkarılanların temiz-helal-pozitiv olanlarından infak...
Sistem gereği, tıkanıklığınızı giderip, perdenizi kaldırma, kozanızı delmek... Ahmed Hulusi)

٥- أُوْلَئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 
5- Ulaike ala hüda min Rabbihim ve ulaike hum'ul muflihun
5- İşte bunlar üzerinedir hidayet Rablerinden ve işte bunlar ki onlar müflihlerdir
5- İşte bunlar üzerinedir rehberlik Efendilerinden ve işte bunlar ki onlar başarılı olanlardır

٦- وَمِنَ النَّاسِ مَن يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا أُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ 

6- Ve minen nâsi men yeşterî lehvel hadîsi li yudılle an sebîlillâhi bi gayri ilmin ve yettehızehâ huzuvâ, ulâike lehum azâbun muhîn.

6- Ve insanlardan kim satın alırsa lehv-i hadisi dalalet etmek için sebil-i Allah'tan bi gayri ilm ve ittihaz edinirse huzvu, işte bunlar ki onlaradır azab-ı muhiyn

6- Ve insanlardan kim satın alırsa eğlenceli sözü -saptırmak için Allah yolundan- bilgisi olmaksızın ve alay edinerek, işte bunlar ki onlaradır aşağılayıcı azap

٧- وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ آيَاتُنَا وَلَّى مُسْتَكْبِرًا كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا كَأَنَّ فِي أُذُنَيْهِ وَقْرًا فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ

7- Ve iza tutla aleyhi ayatuna vellâ mustekbiran ke en lem yesma’hâ keenne fî uzuneyhi vakrâ, fe beşşirhu bi azâbin elîm
7- Ve ne zaman okunduğuna ona ayetlerimiz döner müstekbiran sanki duymamış gibi onları sanki uzunelerinde vakra varmış gibi. Artık beşreyle onu azab-ı elimle
7- Ve ne zaman okunduğunda ona ayetlerimiz, döner kibirlice sanki duymamış gibi onları, sanki kulakları sağırmış gibi. Artık müjdele onu elim bir 

٨- إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّعِيمِ 

8- İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum cennâtun naîm.
8- Muhakkak ki o amenü olanlar ve ameli salih yapanlar ki onlaradır cennat-i naim
8- Muhakkak ki o inananlar ve iyi işler yapanlar ki onlaradır mutluluk bahçeleri

٩- خَالِدِينَ فِيهَا وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ 
9- Hâlidîne fîhâ, va’dallâhi hakkâ, ve huvel azîzul hakîm.
9- Halidine orada, Allah vaadi haktır ve Hu El Aziyz'ul Hakiym
9- Ölümsüzce orada, Allah sözü gerçektir ve Hu el Aziz'dir El Hakiym'dir


١٠- خَلَقَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَبَثَّ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍۜ وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ

10- Halketti semavatı biğayri amedin görürsünüz onu! Ve ilka eyledi arzda dağlar,sallar diye sizi ve yaydı orda min külli dabbetin. Ve inzal eyledik semadan su ve inbat eyledik orda min külli zevcin keriym

10- Yarattı gökleri direksiz, görürsünüz onu! Ve koydu yere dağları, sallar diye sizi ve yaydı orada her türden debeleneni. Ve indirdik gökten su ve filizlendirdik orada her türden çifti cömerden

١١- هَذَا خَلْقُ اللَّهِ فَأَرُونِي مَاذَا خَلَقَ الَّذِينَ مِنْ دُونِهِ بَلِ الظَّالِمُونَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
11- Budur yaratması Allah'ın! Artık gösterin bana ne yarattı dünundakiler? Hayır, zalimler dalalet-i mübiyn'de-dir


( Dünu: Allah'ın indinde,yanında,yanısıra olanlar. Dalalet-i mubiyn: açık yanlışlık)

١٢- وَلَقَدْ آتَيْنَا لُقْمَانَ الْحِكْمَةَ أَنِ اشْكُرْ لِلَّهِ وَمَنْ يَشْكُرْ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ
12- Ve gerçekten verdik Lukman'a hikmeti, ki şükretsin Allah'a! Ve kim şükreder, artık sadece şükreder kendisi için! Ve kim küfreder, artık şüphesiz Allah Ğaniyy-u Hamiyd'dir


EL ĞANİYY... 
Esmâ'sının işaret ettiği özelliklerle sınırlanıp kayıtlanmayan ve o vasıflarla etiketlenmekten dahi münezzeh olan; "Ekberiyeti" dolayısıyla! Esmâ'sıyla sayısız sınırsız zengin olan!
EL HAMİYD...
Açığa çıkardığı evrensel kemâlâtı "Veliyy" ismi kapsamında açığa çıkardığı âlem sûretlerince seyredip değerlendirendir! Hamd yalnızca kendisine aittir!

HİKMET
"Sünnetullah" ilmi...
"Din" ilmi... "Sünnetullah" marifeti...
Allah Esmâ'sının âlemlerde oluşturduğu sistem ve düzenin çalışması...
"Bilgi"nin açığa çıkış sistemi...
Varlığın oluş sistem ve düzenini, oluş mekanizması...
"Sistem ve düzen"in gerçekleri...
Sebepler İlmi...
Oluşum sistemi bilgisi...
Kudretin, vesileyle örtülerek açığa çıkarılması işlevi...
Her "şey"in oluş sistem ve düzeni...Her "şey"in Hak tarafından yaratılma sebebi... Her fiilin oluşunda yatan sebep- gerekçe...
"Özbenliğinizin" vasfı...
Sistemli düşünme aklı...
Her şeyin nedenini, niçinini, nasılını bilme-anlama ilmi...
Yaradılışın sırrına erenin ağzından dökülen sözler...
Velinin sükûtu; ‘’Ârifi billah’’ın seslenişi...
Doğayı değerlendirebilme aracın...
Her şeyin oluş sistemini; hangi oluşların o şeyin olmasına yol açtığını düşünme ve değerlendirmeye vesile olan ilim...

١٣- وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيم
13- Ve ne zaman dediğinde Lukman oğluna, ve o vaaz ederek:''Ya oğlum, ilişkilendirme Allah'a! Şüphesiz ilişkilendirmek elbette zulmün aziym-dir"

(Şirk: bir şeyi diğer bir şeyle ilişkilendirmek, denklemek, eşitlemek, ortak tutmak. zulmün aziym: büyük haksızlık.)

١٤- وَوَصَّيْنَا الْإِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ أُمُّهُ وَهْنًا عَلَى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فِي عَامَيْنِ أَنِ اشْكُرْ لِي وَلِوَالِدَيْكَ إِلَيَّ الْمَصِيرُ
14- Ve yükledik insana ebeveynini, taşıdı onu annesi zayıflık üstüne zayıflıkla ve sütten kesilmesi iki yıldadır, böylece şükret Bana ve ebeveynine, Bana-dır varış

١٥- وَإِنْ جَاهَدَاكَ عَلَى أَنْ تُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًا وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

15- Ve eğer cehd ederseler sana -ilişkilendirmen hususunda- Benimle, -hakkında ilim sahibi olmadığın şeyi- Artık itaat etme onlara! Ve sahib ol onlara dünyada mağrufen ve tabi ol sebiline kim enab olursa Bana. Sonra Bana-dır merciiniz böylece söyleceğim size yaptıklarınızı.

15- Ve eğer didinirseler seninle - ilişkilendirmen konusunda- Benimle, -hakkında bilgi sahibi olmadığın şeyi- Artık uyma onlara! Ve arkadaş ol onlara dünyada nezaketen ve tabi ol yoluna kim dönerse Bana. Sonra Bana-dır varışınız böylece söyleyeceğim size yaptıklarınızı

١٦- يَا بُنَيَّ إِنَّهَا إِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ فِي صَخْرَةٍ أَوْ فِي السَّمَاوَاتِ أَوْ فِي الْأَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ

16- Ya oğlum; muhakkak o, olsa bir miskal hububat hardaldan, sonra olsa kayada veya semavatta veya arzda getirir onu Allah. Muhakkak Allah Latiyf-u Habiyr-dir

16- Ya oğul; şüphesiz o, olsa bir hardal tanesi ağırlığında, sonra olsa kayada ve göklerde veya yeryüzünde getirir onu Allah. Şüphesiz Allah Latiyf'dir, Habiyr'dir

EL HABİYR...
Açığa çıkan Esmâ özelliğinin "var"lığını, "Esmâ"sıyla meydana getiren olarak, onun durumundan haberi olan. Birime, kendisinden açığa çıkanla, ne mertebede anlayışa sahip olduğunu fark ettiren!
EL LATİYF
Yarattığının derûnunda ve varlığında gizli olan. Lütfu çok olan!

١٧- يَا بُنَيَّ أَقِمِ الصَّلَاةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ إِنَّ ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ

17- Ya oğlum; ikame et salatı ve emret mağrufu ve nehy et münkerden ve sabr et üzerine isabet edene. Muhakkak bu azm'il umurdan-dır

17- Ya oğul ayakta tut yönelişini ve emret iyiliği ve men et kötülüğü ve dayan başına gelene. Şüphesiz bu azim gerektiren işlerdendir

١٨- وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ
18- Ve germe yanağını insanlar için ve yürüme arzda marahan. Muhakkak Allah sevmez külli muhtal'in fehur-u
18- Ve germe yanağını insanlara ve yürüme yeryüzünde böbürlenerek. Şüphesiz Allah, sevmez hepsini mağrur olup gururlananların

١٩- وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ إِنَّ أَنْكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ
19- Ve doğal ol yürüyüşünde ve alçalt sesini. Şüphesiz kaba sesler elbette sesidir eşeklerin


٢٠- أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةً وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُنِيرٍ
20- Görmez misiniz şunu; Allah sehhar eyledi sizin için ne varsa semavatta ve ne varsa arzda ve esbağ eyledi üzerinize nimetlerini zahiren ve batinen. Ve insanlardan kimileri cedelleşir hakkında Allah'ın -biğayri ilmin- ve la hüda ve la kitab-in münir
20- Görmez misiniz şunu; Allah hizmete verdi sizin için ne varsa gökyüzünde ve ne varsa yeryüzünde ve saçtı üzerinize nimetlerini görünür ve görünmez. Ve insanlardan kimileri tartışır Allah hakkında -ilimleri olmaksızın- ve kılavuzsuz ve aydınlatıcı kitabsız


٢١- وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا أَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ
21- Ve ne zaman denilse onlara: '' Tabi olun ne inzal ettiyse Allah'' Derler: '' Hayır! Tabi oluruz neyle bulduysak onda babalarımızı.'' Velev olsa da şeytan çağırsa onları ila azabi-s sağire?
21- Ve ne zaman denilse onlara: '' Uyun ne indirdiyse Allah!'' Derler: '' Hayır! Uyarız neyde bulduysak babalarımızı onda.'' Velev ki şeytan çağırsa da mı onları alevli işkenceye?

ŞEYTAN
· "Mudill" İsminin mazharı
· Vehim
· Avuntunun oluşturucusu
· Bilinç
· İnsan için apaçık bir düşman
· İnatçı
· Hayırsız
· Rabbinin nimetine nankörlük eden
· İnsan bedeni(Hakikati olan "Esmâ" bileşimi itibarıyla ölümsüz bilinç varlık olan "insan"ı, bedenselliğe, kendini beden kabul etmeye çekmesi itibarıyla)
· Bedensellik kabulü vehmi
· Saptıran
· Şaşırtıp saptırıcı kuvveler
· Bedensel dürtüler
· Bedensellik gayyası kaynak: http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulu.../kavramlar/seytan/

٢٢- وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُ إِلَى اللَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى وَإِلَى اللَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ
22- Ve kim yüslim eder vechini ila Allah ve o muhsin olub, artık gerçekten istimsak etmiştir urvet-i vüskaya. Ve ila Allah-i akibet-ül umur
22- Ve kim teslim eder yüzünü Allah'a ve o iyiliksever olarak, sonra gerçekten yapışmıştır sapasağlam kulpa. Ve Allah'a-dır neticesi işlerin

٢٣- وَمَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُ إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
23- Ve kim kefere olur, artık hazin olmayasın, küfrüne. Bize'dir mercii-leri böylece ünebbi edeceğiz onlara amel eylediklerini. Muhakkak Allah, Aliym-dir zat-ı sudurlarına
23- Ve kim inanmazsa, artık üzmesin seni inançsızlıkları. Bize'dir dönüşleri, böylece bildireceğiz onlara ne yaptıklarını. Şüphesiz Allah, Alim-dir özüne göğüslerin

EL ALİYM... “İlim” özelliği sebebiyle sınırsız sonsuz her şeyi ve her boyutu, her yönüyle Bilen!


٢٤- نُمَتِّعُهُمْ قَلِيلًا ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ إِلَى عَذَابٍ غَلِيظٍ
24- Metalandırırız onları kalilen sümme zararlandırırız onları ila azab-ı ğalize
24- Faydalandırırız onları biraz sonra zararlandırırız onları ağır bir işkenceye


٢٥- وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
25- Ve şüphesiz, eğer sual edersen onlara: '' Kim halak eyledi semavatı ve arzı?'' Elbette diyecekler: ''Allah.'' De: '' El hamdu li-Allah!'' Bel ekseriyeti la yağlemun-dur
25- Ve şüphesiz, sorsan onlara: '' Kim yarattı gökleri ve yeryüzünü?'' Elbette diyecekler: ''Allah.'' De: '' Övgü Allah içindir!'' Hayır! onların çoğu bilmezler.


٢٦- لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ
26- Li-Allahi ma fis semavati vel arz. İnne Allahe Hu vel Ğaniyy-u Hamiyd
26- Allah içindir ne varsa göklerde ve yeryüzünde. Şüphesiz Allah, Hu el Ğaniyy'dir, el Hamiyd'dir

EL ĞANİYY... 
Esmâ'sının işaret ettiği özelliklerle sınırlanıp kayıtlanmayan ve o vasıflarla etiketlenmekten dahi münezzeh olan; "Ekberiyeti" dolayısıyla! Esmâ'sıyla sayısız sınırsız zengin olan!
EL HAMİYD...
Açığa çıkardığı evrensel kemâlâtı "Veliyy" ismi kapsamında açığa çıkardığı âlem sûretlerince seyredip değerlendirendir! Hamd yalnızca kendisine aittir!

ALLÂH... Öyle bir isimdir ki... “Ulûhiyet”e işaret eder! “Ulûhiyet” hem “HÛ” ismi ile işaret edilen “Mutlak Zât” anlamını içerir; hem de “Zatî” İlim mertebesinde, ilmiyle ilmini seyir anlamında oluşmuş, “nokta”lar âlemlerini, her bir “nokta”yı oluşturan kendine özgü “Esmâ” mertebelerine işaret eder! “Zât”ı itibarıyla, “şey”in ayrı, “Esmâ”sı itibarıyla “şey”in aynı olan Allâh ismiyle işaret edilen; âlemlerden Ğaniyy ve benzeri olmayandır! Bu yüzdendir ki, “şey”i ve fiillerini Esmâ’sıyla yaratan Allâh ismiyle işaret edilen, Kur’ân-ı Kerîm’de “BİZ” işaretini kullanmaktadır. “Şey”de kendisinin gayrı yoktur! Bu konuda çok iyi anlaşılması gereken husus şudur: “Şey”den söz ettiğimizde “şey”in zâtı derken onun varlığını oluşturan “Esmâ mertebesinden” söz ederiz. “Şey”in zâtı hakkında tefekkür edilir, konuşulur. Allâh adıyla işaret edilenin Zâtı hakkında ise konuşmak muhaldir; yani kesinlikle olanaksızdır! Çünkü Esmâ özelliğinden meydana gelmişin, mutlak Zât hakkında fikir yürütmesi, “vahiy” yollu gelmiş bilgi ile dahi olsa -ki bu da olanaksızdır- mümkün olmaz! İşte bunu anlatmak sadedinde yolun sonu “hiç”likte biter, denmiştir!
HÛ... “HÛ’vAllâhulleziy lâ ilâhe illâ HÛ”! İster vahiy yollu gelsin, ister bilinç yollu üzerine eğilinsin, algılanan her “şey”in hakikatinin derûnu... Öylesine ki; Ekberiyet tecellisi sonucu önce “haşyeti”, sonucu olarak da “hiç”liği yaşatır ve bu yüzden de O’nun hakikatine erişilemez! “Basîretler ona ulaşmaz!” Mutlak bilinmezliğe ve kavranılmazlığa işaret ismidir! Nitekim “ALLÂH” dâhil tüm isimler “HÛ”ya bağlı geçer Kurân’da! “HU ALLÂHu EHAD”, “HU’ver Rahmânur Rahıym”, “Hu’vel’Evvelu vel’Ahıru vez’Zahiru vel’Batın”, “HU’vel Aliyyül Aziym”, “HU’ves Semiy’ul Basıyr” ve Haşr Sûresi’nin son üç âyeti gibi! Bu arada şunu da bir diğer okunuş şekli itibarıyla fark ederiz ki, isimlerin öncesindeki “HÛ” ismi işaretiyle önce tenzih vurgulaması yapılır, sonra da söz edilen isimlerle teşbihe işaret edilir. Bu da hiçbir zaman gözden kaçırılmaması gereken bir işarettir. ( Ahmed Hulusi)

٢٧- وَلَوْ أَنَّمَا فِي الْأَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ أَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِهِ سَبْعَةُ أَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
27- Velev ennema fi arzi min şecerin ekalemun ve bahru yemudduhu min bağdihi seb'atun, ebhuri ma nefidet kelimatu Allah. İnne Allah Aziyz'un Hakiym
27- Velev ki olsa yeryüzünde ağaçtan kalemler ve deniz eklense ona, peşinden yedi denizler - bitmez kelimeleri Allah'ın-. Muhakkak Allah, Azizy'dir, Hakiym'dir

EL AZİYZ... Karşı konulmaz güç sahibi olarak, dilediğini uygulayan! Tüm âlemlerde dilediğini karşı çıkacak güç olmaksızın yerine getiren. Bu isim Rab ismiyle paralel çalışan bir isimdir. Rab özelliği Aziyz özelliğiyle hükmünü icra eder!
EL HAKİYM... İlminin kudretiyle açığa çıkmasını sebepler zincirine bağlayarak, nedenselliği oluşturan ve böylece kesret algılamasını oluşturan.


٢٨- مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ إِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ
28- Ma halkuküm ve la bağsüküm illa ke nefsin vahide. İnne Allah Semi'un Basiyr
28- Değildir yaratılışınız ve değildir diriltilişiniz, sadece -aynı bir kişi-. Muhakkak Allah, Semi'dir, Basiyr'dir

ES SEMİ’... Açığa çıkardığı Esmâ özelliklerini her an algılamakta olan. Farkındalığı ve kavramayı yaşatan. Bunun sonucu olarak Basıyr ismi özelliğini tetikleyen!
EL BASIYR... Açığa çıkan Esmâ özelliklerini her an seyir ile onlardan çıkanları değerlendirip, sonuçlarını oluşturan.


٢٩- أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى وَأَنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
29- E elem tera enne Allah yulicu leyle fi nehar ve yulicu nehari fi leyl ve sehhara şemse ve kamera küllün yecri ila eceli müsemma ve enne Allah bima teğmelune Habiyr
29- Görmez misin şunu; Allah girdirir geceyi gündüze ve girdirir gündüzü geceye ve hizmete verdi güneşi ve ayı, hepsi icra eder -isimlendirilmiş ecele kadar- ve şu ki Allah, yapmış olduklarınıza Habiyr'dir

EL HABİYR... Açığa çıkan Esmâ özelliğinin “var”lığını, “Esmâ”sıyla meydana getiren olarak, onun durumundan haberi olan. Birime, kendisinden açığa çıkanla, ne mertebede anlayışa sahip olduğunu fark ettiren!


٣٠- ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الْبَاطِلُ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ
30- Zalike bi enne Allahe Hu el Hakku ve enne ma yedune min dunihi el batilu ve enne Allahe Hu el Aliyyu'l Kebiyr
30- Bu şundandır; Allah Hu'dur, Hakk'tır, ve şu; neye dua ediyorsalar -Yanından- geçersizdir. Ve şu; Allah Hu'dur, Aliyy'dir, Kebiyr'dir


EL HAKK... Apaçık ortada olan Mutlak Hakikat! Açığa çıkan tüm işlevlerin hakikati ve kaynağı!
EL ALÎY... Yüce. Varlıkları Hakikat noktasından seyreden!
EL KEBİYR... Esmâ’sıyla yarattığı âlemlerinin büyüklüğü kavranamaz olan.
Dünu: Allah yanısıra, Allah indinde, nezdinde, katında.

٣١- أَلَمْ تَرَ أَنَّ الْفُلْكَ تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللَّهِ لِيُرِيَكُمْ مِنْ آيَاتِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ
31- E lem tera enne fulki tecri fi bahri bi niğmeti Allahi li yuriyekum min ayatihi. inne fi zalike le ayati li kulli sabbarun şekur
31- Görmez misin şunu; gemiler akar denizde nimetiyle Allah'ın -göstermek için size- işaretlerinden. Şüphesiz bunda elbette işaretler vardır -dayanıp teşekkür eden- herkes için


٣٢- وَإِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌ وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ
32- Ve iza ğaşiyehum mevcun kezzuleli deavu Allah muhlisine LeHu dine, fe lemma necca-hum ile berri fe minhum muktesidun ve ma yechedu bi ayatiNa illa kullü hattarin kefur
32- Ve ne zaman örttüğünde onları dalga gölgeler gibi, -dua ederler Allah'a- samimice, -atfederek O'na dini- Ancak ne zaman kurtulduklarında karada, böylece içlerinden tutumlu olanlar vardır. Ve değildir didinenler ayetlerimizle sadece hepsi vefasız inkarcının


٣٣- يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَا يَجْزِي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِهِ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِهِ شَيْئًا إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللَّهِ الْغَرُورُ
33- Ya eyyühe nasü etteku Rabbe-kum ve haşev yevmen la yeczi validun an veledi-hi ve la mevludun huve cazi an validi-hi şey'en. İnne vağde Allahi hakkun. Fe la teğurranne-kum hayat-u dünya ve la yeğurranne-kum bi Allahi ğarur

33- Ya insanlar, gözetin Rabbinizi ve korkun, o gün ödeyemez baba oğluna ve o oğul da ödeyemez babasına bir şey. Şüphesiz Allah'ın vaadi doğrudur. Artık aldatmasın sizi dünya hayatı ve aldatmasın sizi Allah'la, -aldatıcı-


٣٤- إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًا وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
34- İnne Allah indehu ilmu saati ve yunezzilu ğayse ve yeğlemu ma fi erham ve ma tedri nefsun ma za teksibu ğada ve ma tedri nefsun bi eyyi erzi temutu inne Allah Aliymun Habiyr
34- Muhakkak Allah yanındadır bilgisi saatin ve indirir yağmuru ve bilir ne varsa rahimlerde ve bilmez bir kimse ne kazanacağını yarın ve bilmez bir kimse hangi yerde öleceğini. Şüphesiz Allah, Aliym'dir, Habiyr'dir