zumer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
zumer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Haziran 2021 Pazar

59- Alak Denklemi -Zümer İkrası-






بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
İsmiyle Allah'ın, Rahman'dır,Rahiym'dir

١- تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
1- Tenzilul kitabi minallahil azizil hakim.

1- İndirilmesi Kitab'ın Allah'tan-dır, Aziz'dir, Hakiym'dir.

(Tenzil: daha çok parça parça indiriliş, inzal: genel indiriliş.Aziz: mutlak galib, istediğini yapmakta kimseden çekinmeyen, Hakiym: yaptığını nedenlere dayandıran çeşitli sonuçlar ortaya çıkaran, doğru hüküm veren.)

٢- إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللَّهَ مُخْلِصًا لَّهُ الدِّينَ
2- İnna enzelna ileykel kitabe bil hakkı fa'budillahe muhlisan lehud din.

2- Şüphesiz Biz indirdik Sana Kitab'ı -hakkla- Artık kulluk et Allah'a halis olarak -O'nun-dur din-

(Hak: su götürmez gerçek. Muhlis: samimi, içten,katıksız, organik kelimesinin kullanılmasının nedeni, doğal ve kaliteli kul istiyor Rabbimiz, bu yüzden inanç sistemi olan -Din- öğesini, belirttiği şekilde Kitab'tan alarak anlamalıyız.)

٣- أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
3- E la lillahid dinul halis, vellezinettehazu min dunihi evliya, ma na'buduhum illa li yukarribuna ilallahi zulfa, innallahe yahkumu beynehum fi ma hum fihi yahtelifun, innallahe la yehdi men huve kazibun keffar.

3- Değil midir Allah'ın organik din? Ve o, edinenler -O'nun Yanısıra - evliyalar: " Kulluk etmiyoruz onlara, sadece belki yanaştırırlar bizi Allah'a mertebece." Muhakkak Allah hükmedecek aralarında içinde bulundukları ihtilaflar üzerinde. Muhakkak Allah hidayete erdirmez o, yalancı, inkarcı kimseyi.

٤- لَوْ أَرَادَ اللَّهُ أَنْ يَتَّخِذَ وَلَدًا لَّاصْطَفَى مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَاء سُبْحَانَهُ هُوَ اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
4- Lev eradallahu en yettehıze veleden lastafa mimma yahluku ma yeşau subhaneh, huvallahul vahıdul kahhar.

4- Eğer dileseydi Allah bir veled edinmeyi, elbette seçebilirdi yarattıkları arasından istediğini. Subhan'dır O! O, Allah; Vahid'dir, Kahhar'dır.

(Subhan: Her yaratılanın Sahibi, iradeli ve iradesiz her şeyin O'nu anmaktadır. Yaratılmışların kalıblarından uzak. Vahid: Tek, Bir'dir. Kahhar: Tek oluşu sebebiyle herkese, her şeye boyun eğdiren, boyunduruk altına alan.)

٥- خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ يُكَوِّرُ اللَّيْلَ عَلَى النَّهَارِ وَيُكَوِّرُ النَّهَارَ عَلَى اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى أَلَا هُوَ الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ
5- Halakas semavati vel arda bil hakk, yukevvirul leyle alen nehari ve yukevvirun nehare alel leyli ve sehhareş şemse vel kamer, kullun yecri li ecelin musemma, e la huvel azizul gaffar.

5- Yarattı gökleri ve yeri hakla. Sardırır geceyi üstüne gündüzün ve sardırır gündüzü üstüne gecenin.Ve hizmete soktu güneşi ve ayı. Hepsi çalışır isimlendirilmiş bir dönem için. Değil midir O, Aziz, Ğaffar?

(Yukevvir: sarmak, döndürmek.Aziz: Herkesi, her şeyi mağlub eden yegane galib. Ğaffar: Hatalarını görüp düzelenlerin kabahatlerini örten,bağışlayan.)

٦- خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَأَنزَلَ لَكُم مِّنْ الْأَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ أَزْوَاجٍ يَخْلُقُكُمْ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِن بَعْدِ خَلْقٍ فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُصْرَفُونَ
6- Halakakum min nefsin vahıdetin summe ceale minha zevceha ve enzele lekum minel en'ami semaniyete ezvac, yahlukukum fi butuni ummehatikum halkan min ba'di halkın fi zulumatin selas, zalikumullahu rabbukum lehul mulk, la ilahe illa huve, fe enna tusrafun.

6- Yarattı sizi tek özden sonra yaptı ondan eşini ve indirdi sizin için enam-dan sekiz eşi. Yaratır sizi karınlarında annelerinizin, yaratıştan sonra yaratış, üç karanlıkta. İşte budur Allah, Efendiniz! O'nun-dur mülk. Yoktur ilah sadece O! Artık nasıl değişiyorsunuz?

( Nefs: öz, kendi, benlik, kişilik. Enam: inek iki, deve iki, koyun iki, keçi iki = sekiz eş. Zulumayin Selase: üç karanlık bir: meninin -nutfe- rahme bırakılıp orada tutunması -karar-ı mekin-, iki: rahimde yumurtalık gelişir cinsiyet oluşur müstekar, sonra son aşama doğuma doğru müstevdi ve nefs oluşur. Mülk: hükümranlık, sahiblik. Tusraf: döndürme, çevirme, değişim.)

٧- إِن تَكْفُرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنكُمْ وَلَا يَرْضَى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَ وَإِن تَشْكُرُوا يَرْضَهُ لَكُمْ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى ثُمَّ إِلَى رَبِّكُم مَّرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
7- İn tekfuru fe innallahe ganiyyun ankum, ve la yerda li ıbadihil kufr, ve in teşkuru yerdahu lekum, ve la teziru vaziretun vizra uhra, summe ila rabbikum merciukum fe yunebbiukum bima kuntum ta'melun, innehu alimun bi zatis sudur.

7- Eğer inkar ederseniz bilin ki Allah Ğani'dir size. Ve hoşuna gitmez kullarının nankörlük etmesi. Ve eğer teşekkür ederseniz hoşuna gider o, lehinize. Ve yüklenmeyecek bir yükümlü başkasının yükünü. Sonra Efendize'dir dönüşünüz, peşinden haber verecek size yapmış olduklarınızı. Şüphesiz O, Alim'dir özüne göğüslerin.

(Ğani: Sınırsız zenginliğe sahib. Zat-ı Sudur: göğüslerin özü, kalb)

٨- وَإِذَا مَسَّ الْإِنسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُنِيبًا إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِّنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُو إِلَيْهِ مِن قَبْلُ وَجَعَلَ لِلَّهِ أَندَادًا لِّيُضِلَّ عَن سَبِيلِهِ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلِيلًا إِنَّكَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ
8- Ve iza messel insane durrun dea rabbehu muniben ileyhi summe iza havvelehu ni'meten minhu nesiye ma kane yed'u ileyhi min kablu ve ceale lillahi endaden li yudılle an sebilih, kul temetta' bi kufrike kalilen inneke min ashabin nar.

8- Ve ne zaman dokunsa insana bir zarar dua eder Efendi'sine, -yönelerek O'na- sonra ne zaman bahşetse ona bir nimet -O'ndan-; unutur dua ederken ki halini O'na, önceden ve yapar Allah'a eşler, saptırmak için -Yolundan-. De: "Faydalan nankörlüğünle biraz. Muhakkak sen ateşin arkadaşlarındansın."

٩- أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاء اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
9- Em men huve kanitun anael leyli saciden ve kaimen yahzerul ahırete ve yercu rahmete rabbih, kul hel yestevillezine ya'lemune vellezine la ya'lemun, innema yetezekkeru ulul elbab.

9- O kimse mi; gönülden boyun eğerek anlarında gecenin secde ederek ve ayakta kalarak, sakınarak ahiretten ve ümid ederek rahmetini Efendisi'nin. De: " Aynı seviyede midir bilenlerle o bilmeyenler? Sadece hafızasından düşürmez temiz akıllılar.

( Ganitun: özden yönelen, samimi boyun eğen, itaatkar. Zikir: hatırlamak, akılda tutmak. Ulul elbab: saf akıl, gerçeği gören.)

١٠- قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ
10- Kul ya ıbadıllezine amenutteku rabbekum, lillezine ahsenu fi     hazihid dunya haseneh, ve ardullahi vasiah innema yuveffas  sabirune ecrehum bi gayri hisab.

10- De: " Ya o inanan kullarım; korunun Efendinize! O kimseler için ki; güzellik yaparlar bu dünyada, güzellik var. Ve Alah'ın yeri geniştir. Sadece vefa edecektir sabredenlere ücretlerini hesapsız olarak.

١٠- قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ مُخْلِصًا لَّهُ الدِّينَ
11- Kul inni umirtu en a'budallahe muhlisan lehud din.

11- De: " Şüphesiz ben şuna emredildim; kulluk etmem Allah'a halis olarak, O'nun-dur din."

١٢- وَأُمِرْتُ لِأَنْ أَكُونَ أَوَّلَ الْمُسْلِمِينَ
12-Ve umirtu li en ekune evvelel muslimin.

12- "Ve emredildim şuna; teslim olanların ilki olmakla."

١٣- قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
13- Kul inni ehafu in asaytu rabbi azabe yevmin azim.

13- De: " Şüphesiz ben korkarım eğer asi olursam Efendime işkencesinden büyük günün."

١٤- قُلِ اللَّهَ أَعْبُدُ مُخْلِصًا لَّهُ دِينِي
14- Kulillahe a'budu muhlisan lehu dini.

14- De: "Allah'a kulluk ederim halis olarak O'nun için, dinimde."

١٥- فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُم مِّن دُونِهِ قُلْ إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلَا ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ
15- Fa'budu ma şi'tum min dunih, kul innel hasirine ellezine hasiru enfusehum ve ehlihim yevmel kıyameh e la zalike huvel husranul mubin.

15- "Artık kulluk edin neye isterseniz -O'nun Yanısıra- De:" Şüphesiz hüsrana uğrayanlar ki onlar; hem hüsrana uğratır kendisini ve ailesini kıyamet günü. Değil midir o apaçık hüsran?"

١٦- لَهُم مِّن فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِّنَ النَّارِ وَمِن تَحْتِهِمْ ظُلَلٌ ذَلِكَ يُخَوِّفُ اللَّهُ بِهِ عِبَادَهُ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ
16- Lehum min fevkıhim zulelun minen nari ve min tahtihim zulel, zalike yuhavvifullahu bihi ıbadeh, ya ıbadi fettekun.

16- Onların üstlerinden gölgeler ateşten ve altlarından gölgeler. İşte korkutur Allah onunla kullarını. Ya Kullarım, artık korunun!

١٧- وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ أَن يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوا إِلَى اللَّهِ لَهُمُ الْبُشْرَى فَبَشِّرْ عِبَادِ
17- Vellezinectenebut tagute en ya'buduha ve enabu ilallahi lehumul buşra, fe beşşir ıbad.

17- Ve o kaçınanlar azgınlardan kulluk etmemek için onlara ve dönerse Allah'a, onlar içindir müjde. Artık müdele kullarımı!

١٨- الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
18- Ellezine yestemiunel kavle fe yettebiune ahseneh, ulaikellezine hedahumullahu ve ulaike hum ulul elbab.

18- Her kim kulak verirse -Söze- peşinden takib ederse o, en güzeli; işte bunlara edecektir hidayet Allah. İşte bunlardır temiz akıllılar.

١٩- أَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِ أَفَأَنتَ تُنقِذُ مَن فِي النَّارِ
19- E fe men hakka aleyhi kelimetul azab, e fe ente tunkızu men fin nar.

19- Kimin aleyhine hak olduysa işkence tebligatı, artık sen kurtarabilir misin ateş içinde olan kimseyi?

٢٠- لَكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌ مِّن فَوْقِهَا غُرَفٌ مَّبْنِيَّةٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ الْمِيعَادَ
20- Lakinillezinettekav rabbehum lehum gurefun min fevkıha gurefun mebniyyetun tecri min tahtihel enhar, va'dallah, la yuhlifullahul miad.

20- Lakin kim korunur Efendisine, onlaradır yapılmış makam odaları, akar zemininden nehirler. Vaadidir Allah'ın! Caymaz Allah vaadinden.

٢١- أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَسَلَكَهُ يَنَابِيعَ فِي الْأَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا مُّخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَامًا إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِأُوْلِي الْأَلْبَابِ
21- E lem tere ennallahe enzele mines semai maen fe selekehu yenabia fil ardı summe yuhricu bihi zer'an muhtelifen elvanuhu summe yehicu fe terahu musferran summe yec'aluhu hutama, inne fi zalike le zikra li ulil elbab.

21- Görmez misin ki Allah indirdi gökten suyu, peşinden akıtır onu kaynaklara yeryüzünde sonra çıkarır onunla ekinleri çeşitli renkten sonra solmuş görürsün onu sararmış olarak sonra yapar onu moloz. Şüphesiz bunda elbette hatırlatıcı vardır temiz akıllılar için. 


٢٢- أَفَمَن شَرَحَ اللَّهُ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ فَهُوَ عَلَى نُورٍ مِّن رَّبِّهِ فَوَيْلٌ لِّلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُم مِّن ذِكْرِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
22- E fe men şerehallahu sadrehu lil islami fe huve ala nurin min rabbih, fe veylun lil kasiyeti kulubuhum min zikrillah, ulaike fi dalalin mubin.

22- Artık kimin genişletirse Allah göğsünü islama, artık o aydınlık üzerinedir Efendisin-den. Artık yazıklar olsun o katılaştıranlara kalblerini hatırlatıcısından Allah'ın. Bunlar apaçık sapıklıktadır.

٢٣- اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُّتَشَابِهًا مَّثَانِيَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ ذَلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاء وَمَن يُضْلِلْ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
23- Allahu nezzele ahsenel hadisi kitaben muteşabihen mesaniye takşaırru minhu culudullezine yahşevne rabbehum, summe telinu culuduhum ve kulubuhum ila zikrillah, zalike hudallahi yehdi bihi men yeşau, ve men yudlilillahu fe ma lehu min had.

23- Allah indirdi en güzelini hadisin bir kitab olarak, benzerli, ikişerli, ürperir ondan cildleri ki onlar saygıdan ötürü korkarlar Efendilerine sonra erir cildleri ve kalbleri hatırlamakla Allah'ı. Budur hidayeti Allah'ın, hidayet eder -onunla- kimi isterse. Ve kimi saptırırsa Allah, artık onun için bir hidayet yoktur.

٢٤- أَفَمَن يَتَّقِي بِوَجْهِهِ سُوءَ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَقِيلَ لِلظَّالِمِينَ ذُوقُوا مَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ
24- E fe men yetteki bi vechihi suel azabi yevmel kıyame, ve kıyle liz zalimine zuku ma kuntum teksibun.

24- Artık kim korursa yüzünü en kötü işkenceden kıyamet günü, ve denilecek yanlış yapanlara:" Tadın bakalım kazanmış olduklarınızı!" 

٢٥- كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَأَتَاهُمْ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
25- Kezzebellezine min kablihim fe etahumul azabu min haysu la yeş'urun.

25- Yalanlamıştı onlardan öncekiler de gelmişti onlara işkence fark edemedikleri bir yönden.

٢٦- فَأَذَاقَهُمُ اللَّهُ الْخِزْيَ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
26- Fe ezakahumullahul hızye fil hayatid dunya, ve le azabul ahıreti ekber, lev kanu ya'lemun.

26- Böylece tattırdı onlara Allah, rezaleti dünya hayatında ve elbette ahiret işkencesi daha büyüktür. Eğer bilmiş olsalar idi.

٢٧- وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ لَّعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
27- Ve lekad darebna lin nasi fi hazel kur'ani min kulli meselin leallehum yetezekkerun.

27- Ve andolsun ortaya koyduk insanlar için bu Kur'an'da her bir misalden ki, belki hatırlarlar

٢٨- قُرآنًا عَرَبِيًّا غَيْرَ ذِي عِوَجٍ لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
28- Kur'anen arabiyyen gayre zi ivecin leallehum yettekun.

28- Kur'an; arabça eğrisiz büğrüsüz ki belki korunurlar.

٢٩- ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا رَّجُلًا فِيهِ شُرَكَاء مُتَشَاكِسُونَ وَرَجُلًا سَلَمًا لِّرَجُلٍ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًا الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
29- Daraballahu meselen raculen fihi şurekau muteşakisune ve raculen selemen li racul, hel yesteviyani mesel, el hamdulillah, bel ekseruhum la ya'lemun.

29- Ortaya koyuyor Allah misalen bir adamı; onun hakkında ortakları birbirini yiyorlar ve bir adam huzurlu bir adamla. Aynı seviyede midir misaldekiler? Övgüler Allah içindir. Hayır, çoğusu bilmez.

( Müteşakıs: huysuz, çekişip duran)

٣٠- إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُم مَّيِّتُونَ
30- İnneke meyyitun ve innehum meyyitun.

30- Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar ölecekler.

٣١- ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عِندَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ
31- Summe innekum yevmel kıyameti ınde rabbikum tahtasımun.

31- Sonra şüphesiz siz, ayağa kalkış günü Efendinizin yanında tartışacaksınız

٣٢- فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَذَبَ عَلَى اللَّهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ إِذْ جَاءهُ أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِّلْكَافِرِينَ
32- Fe men azlemu mimmen kezzebe alallahi ve kezzebe bis sıdkı iz caeh, e leyse fi cehenneme mesven lil kafirin.

32- Artık kimdir daha zalim yalan söyleyenden Allah'a karşı ve yalanlayan -Doğruyu- ne zaman geldiğinde ona. Yok mudur cehennemde bir yer inkarcılar için?

٣٣- وَالَّذِي جَاء بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
33- Vellezi cae bis sıdkı ve saddeka bihi ulaike humul muttekun.

33- Ve o gelenler -doğruyla- ve -onu- doğrulayanlar... İşte bunlar ki onlar korunanlardır.

٣٤- لَهُم مَّا يَشَاءونَ عِندَ رَبِّهِمْ ذَلِكَ جَزَاء الْمُحْسِنِينَ
34- Lehum ma yeşaune inde rabbihim, zalike cezaul muhsinin.

34- Onlar içindir ne isterseler Efendi-leri'nin yanında. İşte budur ödülü iyilikseverlerin.

٣٥- لِيُكَفِّرَ اللَّهُ عَنْهُمْ أَسْوَأَ الَّذِي عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ
35- Li yukeffirallahu anhum esveellezi amilu ve yecziyehum ecrehum bi ahsenillezi kanu ya'melun.

35- İnkar etmesi içindir Allah'ın onlardan işledikleri en kötü amellerini ve ödüllendirecektir onları en güzel ödülle işlemiş oldukları amellerinden.

٣٦- أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِن دُونِهِ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
36- E leysallahu bi kafin abdeh, ve yuhavvifuneke billezine min dunih, ve men yudlilillahu fe ma lehu min had.

36- Yeterli değil midir Allah kuluna? Ve korkutuyorlar seni -O'nun Yanısıra- olanlarla. Ve kimi saptırırsa Allah, artık yoktur onun için bir hidayet!

٣٧- وَمَن يَهْدِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن مُّضِلٍّ أَلَيْسَ اللَّهُ بِعَزِيزٍ ذِي انتِقَامٍ
37- Ve men yehdillahu fe ma lehu min mudıll, e leysallahu bi azizin zintikam.

37- Ve kimi hidayet ederse Allah, artık yoktur onun için bir saptırıcı! Değil midir Allah tüm üstünlüğüyle öç sahibi?

٣٨- وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلْ أَفَرَأَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ إِنْ أَرَادَنِيَ اللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ أَوْ أَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ قُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ
38- Ve le in seeltehum men halakas semavati vel arda le yekulunnallah, kul e fe raeytum ma ted'une min dunillahi in eradeniyallahu bi durrin hel hunne kaşifatu durrihi ev eradeni bi rahmetin hel hunne mumsikatu rahmetih, kul hasbiyallah, aleyhi yetevekkelul mutevekkılun.

38- Ve gerçekten eğer sorarsan onlara: "Kim yarattı gökleri ve yeri?" elbette diyecekler: "Allah." De: "Artık görüyor musunuz nelere dua ettiğinizi -Yanısıra- Allah'ın? Eğer dilese bana Allah zarar vermeyi üstesinden gelebilir mi onlar zarar vermesinden ya da dilese bana rahmet etmeyi önüne geçebilirler mi rahmet etmesinin? De: " Hesabını yapar bana Allah" O'na arkasını yaslasın sırtını yaslayacak yer arayanlar!"

٣٩- قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلَى مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
39- Kul ya kavmi'melu ala mekanetikum inni amil, fe sevfe ta'lemune.

39- De:" Ya halkım çalışın mekanlarınızda şüphesiz ben de çalışıyorum. Artık yakında bileceksiniz!"

٤٠- مَن يَأْتِيهِ عَذَابٌ يُخْزِيهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُّقِيمٌ
40- Men ye'tihi azabun yuhzihi ve yahıllu aleyhi azabun mukim.

40- "Kime geleceğini rezil edici işkencenin ve aleyhine işkence göreceği yere konacağını..."

٤١- إِنَّا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّ فَمَنِ اهْتَدَى فَلِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ
41- İnna enzelna aleykel kitabe lin nasi bil hakkı, fe men ihteda fe li nefsih, ve men dalle fe innema yadıllu aleyha, ve ma ente aleyhim bi vekil.

41- Şüphesiz Biz indirdik Sana Kitabı, insanlar için -hakkla-. Artık kim hidayete yönelirse bu kendisinedir ve kim de saparsa bu da sadece sapar aleyhine. Ve değilsin Sen onlara sorumlu.

٤٢- اللَّهُ يَتَوَفَّى الْأَنفُسَ حِينَ مَوْتِهَا وَالَّتِي لَمْ تَمُتْ فِي مَنَامِهَا فَيُمْسِكُ الَّتِي قَضَى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْأُخْرَى إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
42- Allahu yeteveffel enfuse hine mevtiha velleti lem temut fi menamiha, fe yumsikulleti kada aleyhel mevte ve yursilul uhra ila ecelin musemma, inne fi zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun.

42- Allah geri alır benlikleri öldükleri sırada ve o ölmemişleri de uykularında. Böylece tutar o aleyhlerine ölümü hükmettiklerininkini ve gönderir diğerlerininkini isimlendirilmiş süreye kadar. Elbette bunda şüphesiz bir işaret vardır fikir yürüten bir halk için.

٤٣- أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ شُفَعَاء قُلْ أَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْئًا وَلَا يَعْقِلُونَ
43- Emittehazu min dunillahi şufeae, kul e ve lev kanu la yemlikune şey'en ve la ya'kılun.

43- Ya da edindiler mi Allah yanısıra arabulucular? De: "Velev olsalar bile mi bir şeye sahib olmayan ve akletmeyenler?"

٤٤- قُل لِّلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا لَّهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
44- Kul lillahiş şefaatu cemia, lehu mulkus semavati vel ard, summe ileyhi turceun.

44- De:" Allah'ın-dır arabuluculuk tümüyle, O'nun'dur mülkü göklerin ve yerin sonra O'na döndürüleceksiniz.

٤٥- وَإِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَحْدَهُ اشْمَأَزَّتْ قُلُوبُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَإِذَا ذُكِرَ الَّذِينَ مِن دُونِهِ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
45- Ve iza zukirallahu vahdehuşmeezzet kulubullezine la yu'minune bil ahıreh, ve iza zukirellezine min dunihi iza hum yestebşirun.

45- Ve ne zaman bahsedilse Allah,Vahid; Tek olarak, nefret suçuyla dolar kalbleri o ahirete inanmayanların. Ve ne zaman bahsedilse -O'nun yanısıra- olanlardan o zaman onlar sevinçten uçarlar.

٤٦- قُلِ اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
46- Kulillahumme fatıras semavati vel ardı alimel gaybi veş şehadeti ente tahkumu beyne ıbadike fi ma kanu fihi yahtelifun.

46- De: " Ey Allah'ım, Fatırı; yapı taşlarını oluşturan göklerin ve yerin, Alim'dir kayb olana ve açık olana, Sen hükmedersin kullarının arasında ihtilafa düşmüş olduklarında.

٤٧- وَلَوْ أَنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِهِ مِن سُوءِ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَبَدَا لَهُم مِّنَ اللَّهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ
47- Ve lev enne lillezine zalemu ma fil ardı cemian ve mislehu meahu leftedev bihi min suil azabi yevmel kıyameh, ve beda lehum minallahi ma lem yekunu yahtesibun.

47- Velev ki o zalimlerin olsa idi yerdekilerin hepsi ve onlarla beraber bir misli daha, elbette fidye olarak verirlerdi onları kötü işkence karşılığında kıyamet günü. Ve ortaya çıkarılacak Allah'tan hesap etmedikleri ne varsa.

٤٨- وَبَدَا لَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون
48- Ve beda lehum seyyiatu ma kesebu ve haka bihim ma kanu bihi yestehziun.

48- Ve ortaya çıkaracak onlara kazanmış oldukları kötülükleri ve kuşatacak onları -onunla- alay etmiş oldukları.

٤٩- فَإِذَا مَسَّ الْإِنسَانَ ضُرٌّ دَعَانَا ثُمَّ إِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِّنَّا قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَى عِلْمٍ بَلْ هِيَ فِتْنَةٌ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
49- Fe iza messel insane durrun deana, summe iza havvelnahu ni'meten minna kale innema utituhu ala ilm, bel hiye fitnetun ve lakinne ekserehum la ya'lemun.

49- Böylece ne zaman dokunsa insan bir zarar dua eder Bize, sonra ne zaman bahşetsek ona bir nimet Bizden, der:" Sadece o bana verildi ilmim için. Hayır! o bir oltadır velakin onların çoğusu bilmezler.

٥٠- قَدْ قَالَهَا الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ
50- Kad kalehellezine min kablihim fe ma agna anhum ma kanu yeksibun.

50- Gerçekten demişti onu, o onlardan öncekiler, ancak yarar sağlamadı onlara kazanmış oldukları.

٥١- فَأَصَابَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا وَالَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْ هَؤُلَاء سَيُصِيبُهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا وَمَا هُم بِمُعْجِزِينَ
51- Fe esabehum seyyiatu ma kesebu, vellezine zalemu min haulai se yusibuhum seyyiatu ma kesebu ve ma hum bi mu'cizin.

51- Peşinden isabet etmişti onlara kazanmış oldukları kötülükler. Ve o zalimlere de bunlardan isabet edecek kötülükleri kazandıklarından ve onlar kaçamazlar. 

٥٢- أَوَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء وَيَقْدِرُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
52- E ve lem ya'lemu ennallahe yebsutur rızka li men yeşau ve yakdir, inne fi zalike le ayatin li kavmin yu'minun.

52- Bilmezler mi ki; Allah yayar rızkı kim için isterse ve kısar da. Şüphesiz bunda elbette bir işaret vardır inanan halk için.

٥٣- قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
53- Kul ya ıbadiyellezine esrefu ala enfusihim la taknetu min rahmetillah, innallahe yagfiruz zunube cemia, innehu huvel gafurur rahim.

53- De: "Ya kullarım! o haddi aşıp kendilerine yazık edenler, ümidinizi kaybedib moralinizi bozmayın Allah'ın rahmetinden! Şüphesiz Allah mağfiret edip örter günahların hepsini. Şüphesiz O varya O, Ğafur -rahmetinden asla ümid kesilmemesi gereken- Rahiym -bağışlanmanın sonucu rahatlığı yaşatan-dır."

٥٤- وَأَنِيبُوا إِلَى رَبِّكُمْ وَأَسْلِمُوا لَهُ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ
54- Ve enibu ila rabbikum ve eslimu lehu min kabli en ye'tiyekumul azabu summe la tunsarun.

54- Ve yönelin Efendinize ve eller yukarı O'na teslim olup kendinizi emniyete alın önceden, yoksa gelir size azab sonra yardım da görmezsiniz.

٥٥- وَاتَّبِعُوا أَحْسَنَ مَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَكُمُ العَذَابُ بَغْتَةً وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
55- Vettebiu ahsene ma unzile ileykum min rabbikum min kabli en ye'tiyekumul azabu bagteten ve entum la teş'urun.

55- Ve tabi olun en güzeline ne indirildiyse size Efendiniz'den -önceden- yoksa gelir size azab ansızın ve siz farkına varmadan.

٥٦- أَن تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتَى علَى مَا فَرَّطتُ فِي جَنبِ اللَّهِ وَإِن كُنتُ لَمِنَ السَّاخِرِينَ
56- En tekule nefsun ya hasreta ala ma ferrattu fi cenbillahi ve in kuntu le mines sahirin.

56- Ki der o kişi: "Eyvahlar olsun bana! İleri gittim Allah'ın yanında ve muhakkak ben elbette alay edenlerden oldum"

٥٧- أَوْ تَقُولَ لَوْ أَنَّ اللَّهَ هَدَانِي لَكُنتُ مِنَ الْمُتَّقِينَ
57- Ev tekule lev ennallahe hedani le kuntu minel muttekin.

57- Ya da der ki: " Eğer ki Allah hidayet etseydi beni elbette müttakilerden olurdum."

٥٨- أَوْ تَقُولَ حِينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ أَنَّ لِي كَرَّةً فَأَكُونَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ
58- Ev tekule hine terel azabe lev enne li kerreten fe ekune minel muhsinin.

58- Ya da der ki ne zaman gördüğünde azabı:" Keşke bana bir şans daha verilse hemen iyilikseverlerden olurdum"

٥٩- بَلَى قَدْ جَاءتْكَ آيَاتِي فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنتَ مِنَ الْكَافِرِينَ
59- Bela kad caetke ayati fe kezzebte biha vestekberte ve kunte minel kafirin.

59- "Hayır! Gerçekten geldi sana ayetlerim ancak yalanladın onları ve kibirlendin ve sen inkarcılardan oldun."

٦٠- وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ تَرَى الَّذِينَ كَذَبُواْ عَلَى اللَّهِ وُجُوهُهُم مُّسْوَدَّةٌ أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِّلْمُتَكَبِّرِينَ
60- Ve yevmel kıyameti terellezine kezebu alallahi vucuhuhum musveddeh, e leysefi cehenneme mesven lil mutekebbirin.

60- Ve Kalkış Günü göreceksin o, Allah üzerine yalan konuşanların yüzlerini kararmış halde. Yok mudur cehennemde bir yer kibirlenenler için?

٦١- وَيُنَجِّي اللَّهُ الَّذِينَ اتَّقَوا بِمَفَازَتِهِمْ لَا يَمَسُّهُمُ السُّوءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
61- Ve yuneccillahullezinettekav bi mefazetihim la yemessuhumus suu ve la hum yahzenun.

61- Ve kurtaracak Allah o korunanları -başarılarıyla- dokunmayacak onlara kötülük ve onlar üzülmeyecekler.

٦٢- اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ
62- Allahu haliku kulli şey'in ve huve ala kulli şey'in vekil.

62- Allah, Halık -yaratandır- her istediğini. Ve O her istediği üzerine Vekil -yarattıklarının her durumunu bilen ve güven kaynağı olan- dır.

٦٣- لَهُ مَقَالِيدُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
63- Lehu makalidus semavati vel ard, vellezine keferu bi ayatillahi ulaike humul hasirun.

63- O'nun-dur şifreleri göklerin ve yerin! Ve o kimseler inkar ederler ayetlerini Allah'ın, işte bunlardır o hüsrana uğrayacaklar.

٦٤- قُلْ أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَأْمُرُونِّي أَعْبُدُ أَيُّهَا الْجَاهِلُونَ
64- Kul e fe gayrallahi te'murunni a'budu eyyuhel cahilun.

64- De:" Allah gayrısındakilere mi kulluk etmemi bana emrediyorsunuz, ey kafasını çalıştırmayıb yanlışa dalan cahiller?"

٦٥- وَلَقَدْ أُوحِيَ إِلَيْكَ وَإِلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكَ لَئِنْ أَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
65- Ve lekad uhıye ileyke ve ilellezine min kablik, le in eşrekte le yahbetanne ameluke ve le tekunenne minel hasirin.

65- Ve gerçekten -vahyedildi sana ve o senden öncekilere-: "Şayet eğer -şirk koşup yamandırırsanız- elbette boşa gider ameliniz ve elbette hüsrana uğrayanlardan olursunuz."

٦٦- بَلِ اللَّهَ فَاعْبُدْ وَكُن مِّنْ الشَّاكِرِينَ
66- Belillahe fa'bud ve kun mineş şakirin.

66- "Hayır! Allah'a artık kulluk et ve ol Şakir, teşekkür edenlerden."

٦٧- وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
67- Ve ma kaderullahe hakka kadrihi vel ardu cemian kabdatuhu yevmel kıyameti ves semavatu matviyyatun bi yeminih, subhanehu ve te'ala amma yuşrikun.

67- Ve ölçüp biçemediler Allah'ı, doğru dürüst değerlendiremediler Değerini ve yeryüzü toptan avucunda olacaktır Kalkış günü ve gökler dürülmüş olacaktır sağ eliyle. Subhan; tesbih edilip övülmesi, anılması gerekendir, O ve Ala; yücedir, uludur, onların ortak tutup yamandırdıklarından.

٦٨- وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَن شَاء اللَّهُ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَى فَإِذَا هُم قِيَامٌ يَنظُرُونَ
68- Ve nufiha fis suri fe saıka men fis semavati ve men fil ardı illa men şaallah, summe nufiha fihi uhra fe izahum kıyamun yanzurun.

68- Ve üflenecek Sur'a, peşinden yere yığılacak ne varsa göklerde ve ne varsa yerde, sadece kimi istediyse Allah, sonra üflenecek ona bir daha, böylece onlar ayakta bakıyorlar.

٦٩- وَأَشْرَقَتِ الْأَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتَابُ وَجِيءَ بِالنَّبِيِّينَ وَالشُّهَدَاء وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
69- Ve eşrekatil ardu bi nuri rabbiha ve vudıal kitabu ve cie bin nebiyyine veş şuhedai ve kudıye beynehum bil hakkı ve hum la yuzlemun.

69- Ve parlayacak yer -Efendisi'nin ışığıyla- ve ortaya konacak Kitab ve getirilecek Nebileriyle ve şahidler ve karar verilecek aralarında hakkıyla ve onlara yanlış yapılıp zulm edilmez.

٧٠- وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ
70- Ve vuffiyet kullu nefsin ma amilet ve huve a'lemu bima yef'alun.

70- Ve geri ödenir her kişiye ne amel ettiyse ve O, Alim; bilendir ne amel eylediyseler.

٧١- وَسِيقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَى جَهَنَّمَ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا فُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا قَالُوا بَلَى وَلَكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِرِينَ
71- Vesikallezine keferu ila cehenneme zumera, hatta iza cauha futihat ebvabuha, ve kale lehum hazenetuha e lem ye'tikum rusulun minkum yetlune aleykum ayati rabbikum ve yunzirunekum likae yevmikum haza, kalu bela ve lakin hakkat kelimetul azabi alel kafirin.

71- Ve sürülecek o inkarcılar cehenneme doğru zümreler halinde. Hatta ne zaman geldiklerinde -ona- açılacak kapıları ve diyecek onlara bekçileri:" Gelmedi mi size içinizden Rasüller; Efendiniz'in ayetlerini size okuyan ve bu gününüzle karşılacağınız uyarısında bulunan? Diyecekler:" Evet! Ama karar bağlanıp hak oldu -işkence belgesi- inkacıların üzerine."

٧٢- قِيلَ ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ
72- Kiledhulu ebvabe cehenneme halidine fiha, fe bi'se mesvel mutekebbirin.

72- Denilecek:" Girin kapılarından cehennemin -ölümsüzce orada- Ne berbattır kibirlenenlerin yeri."

٧٣- وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ
73- Vesikallezinettekav rabbehum ilel cenneti zumera, hatta iza cauha ve futihat ebvabuha ve kale lehum hazenetuha selamun aleykum tıbtum fedhuluha halidin.

73- Ve sürülecek o, Efendilerine saygıyla korunanlar cennete doğru zümreler halinde. Hatta ne zaman geldiklerinde -ona- açılacak kapıları ve diyecek onlara bekçileri:" Selamun Aleyküm; huzur dolsun üzerinize, tebrikler iyi iş çıkardınız, haydi girin oraya -ölümsüzce-

٧٤- وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَأَوْرَثَنَا الْأَرْضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاء فَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ
74- Ve kalul hamdu lillahillezi sadakana va'dehu ve evresenel arda netebevveu minel cenneti haysu neşa, fe ni'me ecrul amilin.

74- Ve diyecekler:" Elhamdülillah; övgüler olsun Allah'a ki doğruladı bize verdiği sözü ve varis kıldı bizi yerde, böylece cennetten istediğimiz yere yerleşiriz. Ne mükemmeldir ödülü amel edenlerin.

٧٥- وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
75- Ve terel melaikete haffine min havlil arşı yusebbihune bi hamdi rabbihim, ve kudıye beynehum bil hakkı ve kıylel hamdu lillahi rabbil alemin.

75- Ve göreceksin; melekler dönüyor çevresinden tahtın tesbih edip anarak hamd; övgüyle Efendilerini. Ve karar kılınacak aralarında hakkıyla ve denilecek:" Övgüler Allah içindir, Efendisi'dir alemlerin."