secde etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
secde etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mart 2022 Çarşamba

75- Alak Denklemi -Secde İkrası-






  بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.



 ١- الم
1- Elif lam mim.

1- Elif, Lam, mim!

٢- تَنزِيلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
2- Tenzilul kitabi la reybe fihi min rabbil alemin.

2- İndirilmiştir Kitab -şüphe yoktur onda- Efendisinden alemlerin!

٣- أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أَتَاهُم مِّن نَّذِيرٍ مِّن قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
3- Em yekulunefterah, bel huvel hakku min rabbike li tunzire kavmen ma etahum min nezirin min kablike leallehum yehtedun.

3- Yoksa diyorlar mı; "iftira etti -Onu-?" Aksine O -Hakktır- Efendinden -uyarsın diye bir halkı -gelmedi onlara bir Uyarıcıdan Senden önceden-  belki onlar hidayete gelip doğru yolu bulurlar!

٤- اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ مَا لَكُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ
4- Allahullezi halakas semavati vel arda ve ma beynehuma fi sitteti eyyamin summesteva alel arş, ma lekum min dunihi min veliyyin ve la şefii, e fe la tetezekkerun.

4- Allah ki; yarattı gökleri ve yeri ve arasındakileri -altı günde- sonra istiva; seviyelenib yöneldi Arş; tahta! Yoktur sizin için -Yanısıra- Veli'den; yakın, dost, koruyucu ve Şefii; kurtarıcı, şefaatçi, arabulucu! Öyleyse hatırlayıp çekidüzen vermeyecek misiniz?

٥- يُدَبِّرُ الْأَمْرَ مِنَ السَّمَاء إِلَى الْأَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ أَلْفَ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ
5- Yudebbirul emre mines semai ilel ardı summe ya'rucu ileyhi fi yevmin kane mıkdaruhu elfe senetin mimma teuddun.

5- Tedbirini alır -emrin- gökten yere sonra yükselir O'na bir günde -miktarı olmuştur bin sene- sayımınıza göre!

٦- ذَلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
6- Zalike alimul gaybi veş şehadetil azizur rahim.
 
6- İşte böyle Alim'dir kayb olana ve şehadet edilene Aziz; güçlüdür,üstündür, Rahiym; merhametlidir!

٧- الَّذِي أَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَأَ خَلْقَ الْإِنسَانِ مِن طِينٍ
7- Ellezi ahsene kulle şey'in halakahu ve bedee halkal insani min tin.

7- O ki; en güzel olarak her şeyi yarattım ve başladı yaratmaya insanı tıyn; kilden!

٨- ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِن سُلَالَةٍ مِّن مَّاء مَّهِينٍ
8- Summe ceale neslehu min sulaletin min main mehin.
 
8- Sonra Yaptı neslini özünden kilin aşağı bir suyundan!

٩- ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
9- Summe sevvahu ve nefeha fihi min ruhihi ve ceale lekumus sem'a vel ebsare vel ef'ideh, kalilen ma teşkurun.

9- Sonra seviyeledi onu ve üfledi -içine- Ruhundan! ve Yaptı sizin için duyma yetisi, görme yetisi ve gönül yetilerini! Ne az teşekkür ediyorsunuz!

١٠- وَقَالُوا أَئِذَا ضَلَلْنَا فِي الْأَرْضِ أَئِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ بَلْ هُم بِلِقَاء رَبِّهِمْ كَافِرُونَ
10- Ve kalu e iza dalelna fil ardı e inna le fi halkın cedid, bel hum bi likai rabbihim kafirun.

10- Ve derler: "Ne zaman dalalete uğrayıp kaybolduğumuzda mı yerde? Olacak mıyız şüphesiz gerçekten -yeni bir yaratılışta-?" Aksine onlar -buluşmayı Efendilerine- inkar edenlerdir! 

١١- قُلْ يَتَوَفَّاكُم مَّلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ
11- Kul yeteveffakum melekul mevtillezi vukkile bikum summe ila rabbikum turceun.

11- De: "Vefat ettirecek sizi -Ölüm Meleği- ki vekil kılındı size, sonra Efendinize döndürüleceksiniz!"

١٢- وَلَوْ تَرَى إِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُو رُؤُوسِهِمْ عِندَ رَبِّهِمْ رَبَّنَا أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ
12- Ve lev tera izil mucrimune nakısu ruusihim inde rabbihim, rabbena ebsarna ve semi'na ferci'na na'mel salihan inna mukinun.

12- Ve eğer görsen o vakit suçluları başları aşağı olduklarında -yanında Efendilerinin-: "Efendimiz; gördük ve duyduk artık geri döndür bizi amel edeceğiz doğru işleri şüphesiz biz ikna olduk kesin olarak!"

١٣- وَلَوْ شِئْنَا لَآتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا وَلَكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنِّي لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
13- Ve lev şi'na le ateyna kulle nefsin hudaha ve lakin hakkal kavlu minni le emleenne cehenneme minel cinneti ven nasi ecmain.

13- Ve eğer İstese idik elbette Verir idik her kişiye hidayetini; doğru yola gelmesini ve lakin -Hakk- tır -Söz- Benden: "Elbette Dolduracağım cehennemi cinlerden ve insanlardan topluca!"

١٤- فَذُوقُوا بِمَا نَسِيتُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا إِنَّا نَسِينَاكُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
14- Fe zuku bi ma nesitum likae yevmikum haza, inna nesinakum ve zuku azabel huldi bi ma kuntum ta'melun.

14- "Artık tadın -unutmanızdan ötürü- buluşmayı bu gününüze! Şüphesiz Biz unuttuk sizi! Ve tadın ölümsüz işkenceyi -yapmış olduklarınızdan ötürü-"

١٥- إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ*
15- İnnema yu'minu bi ayatinellezine iza zukkiru biha harru succeden ve sebbehu bi hamdi rabbihim ve hum la yestekbirun.

15- Sadece emin olarak inananlar Ayetlerimize ki, ne zaman -hatırlatıldığında- onlara -düşerler secdeye- ve subhan; anarlar hamd; övgüyle Efendilerini ve onlar kibir edib büyüklenmezler!

١٦- تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
16- Tetecafa cunubuhum anil medacıi yed'une rabbehum havfen ve tamaan ve mimma razaknahum yunfikun.
 
16- Cefayla yanları yataklarından dua ederler Efendilerine saygıdan gelen korkuyla ve tamah ederler arzuyla ve rızıklandırdıklarımızdan nafaka; harcarlar!

١٧- فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
17- Fe la ta'lemu nefsun ma uhfiye lehum min kurreti a'yun, cezaen bi ma kanu ya'melun.

17- Böylece bilmez bir kişi ne gizlendiğini -onlar için- kamaştırandan gözleri ceza olarak -yapmış olduklarından ötürü-
 
١٨- أَفَمَن كَانَ مُؤْمِنًا كَمَن كَانَ فَاسِقًا لَّا يَسْتَوُونَ
18- E fe men kane mu'minen kemen kane fasika, la yestevun.

18- Artık emin olarak inanan kimse fasık olup zıvanadan çıkmış kimse gibi midir? Aynı seviyede değildirler!

١٩- أَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوَى نُزُلًا بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
19- Emmellezine amenu ve amilus salihati fe lehum cennatul me'va nuzulen bi ma kanu ya'melun.

19- Ama o emin olarak inananlar ve doğruları amel edenler, işte onlar içindir -bahçeler mesken edinilerek ağırlanılacak- etmiş oldukları amellerinden ötürü!

٢٠- وَأَمَّا الَّذِينَ فَسَقُوا فَمَأْوَاهُمُ النَّارُ كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا وَقِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ
20- Ve emmellezine feseku fe me'vahumun nar, kulle ma eradu en yahrucu minha uidu fiha, ve kile lehum zuku azaben narillezi kuntum bihi tukezzibun.

20- Ve ama o zıvanadan çıkan fasıklar; işte meskeni onların ateştir! Her istediklerinde çıkmayı oradan -iade edilecekler oraya- ve denilecek onlara: "Tadın işkencesini ateşin ki oldunuz -onu- yalanlayanlar!"

٢١- وَلَنُذِيقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَى دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
21- Ve le nuzikannehum minel azabil edna dunel azabil ekberi leallehum yerciun.

21- Ve elbette Tattıracağız onlara işkenceden, -büyük işkencenin yanısıra- daha yakınını ki belki dönerler!

٢٢- وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ ثُمَّ أَعْرَضَ عَنْهَا إِنَّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ مُنتَقِمُونَ
22- Ve men azlemu mimmen zukkire bi ayati rabbihi summe a'rada anha, inna minel mucrimine muntekimun.

22- Ve kimdir daha yanlış yapan zalim -hatırlatılandan ayetleri Efendisi'nin- sonra arkasını dönenden onlardan? Şüphesiz Biz suçlulardan öcümüzü alacağız!

٢٣- وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَلَا تَكُن فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَائِهِ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ
23- Ve lekad ateyna musel kitabe fe la tekun fi miryetin min likaihi ve cealnahu huden li beni israil.

23- Ve gerçekten Verdik Musa'ya Kitabı! Artık olma kuşkuda -buluşmadan O'na- ve Yaptık O'nu hidayet -oğulları için İsrail'in!

٢٤- وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوا وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يُوقِنُونَ
24- Ve cealna minhum eimmeten yehdune bi emrina lemma saberu ve kanu bi ayatina yukınun.

24- ve Yaptık Onlardan İmamlar; önderler -hidayet eden- Emrimizle sabırlı bir şekilde kararlı oldukları zaman! ve Ayetlerimize ikan; gönülleri yatışmış akılları ikna olmuş idiler!

٢٥- إِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
25- İnne rabbeke huve yafsilu beynehum yevmel kıyameti fima kanu fihi yahtelifun.

25- Şüphesiz Efendin; O ayıracak aralarını -Kıyamet Günü- ne konuda ihtilafa, görüş ayrılığına düştü iseler!

٢٦- أَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ أَفَلَا يَسْمَعُونَ
26- E ve lem yehdi lehum kem ehlekna min kablihim minel kuruni yemşune fi mesakinihim, inne fi zalike le ayat, e fe la yesmeun.

26- Hidayete erdirmedi mi onları -nice Helak ettik onlardan önce nesillerden yürüyorlardı meskenlerinde-? Şüphesiz bunda elbette ayetler vardır! Yine duymazlar mı?

٢٧- أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا نَسُوقُ الْمَاء إِلَى الْأَرْضِ الْجُرُزِ فَنُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا تَأْكُلُ مِنْهُ أَنْعَامُهُمْ وَأَنفُسُهُمْ أَفَلَا يُبْصِرُونَ
27- E ve lem yerev enna nesukul mae ilel ardıl curuzi fe nuhricu bihi zar'an te'kulu minhu en'amuhum ve enfusuhum e fe la yubsirun.

27- Görmezler mi şunu; Biz sevk ederiz suyu kupkuru yere peşinden Çıkarırız -onunla- zirai ekinleri -yer ondan-  enamları ve kendileri! Yine görmezler mi?

٢٨- وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْفَتْحُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
28- Ve yekulune meta hazel fethu in kuntum sadikin.

28- Ve derler: "Ne zamandır bu fetih; belirsizliğin giderilmesi eğer siz doğru iseniz?"

٢٩- قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لَا يَنفَعُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِيمَانُهُمْ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ
29- Kul yevmel fethi la yenfeullezine keferu imanuhum ve la hum yunzarun.

29- De: "Fetih Günü; belirsizliğin giderildiği gün - fayda sağlamayacak o kafirlere imanları ve onlar süre de almayacaktır!-"

٣٠- فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَانتَظِرْ إِنَّهُم مُّنتَظِرُونَ
30- Fe a'rıd anhum ventezır innehum muntezırun.

30- Artık dön onlardan ve gözeterek bekle! Şüphesiz onlar da gözeterek beklemektedirler!