Müminun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Müminun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mart 2022 Salı

74- Alak Denklemi -Müminun İkrası-







 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.



١- قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ
1- Kad eflehal mu'minun.

1- Gerçekten iflah olmuştur emin olarak inananlar!

٢- الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ
2- Ellezine hum fi salatihim haşiun.

2- Ki onlar salat;yönelişlerinde pür dikkat saygı dolu bir ürpertidedirler!

٣- وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ
3- Vellezine hum anil lagvi mu'ridun.

3- Ve ki onlar lağv; gereksiz sözden arkalarını dönerler!

٤- وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ
4- Vellezine hum liz zekati failun.

4- Ve ki onlar zekat; artıştan vererek temizlenmek için fail olurlar!

٥- وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
5- Vellezine hum li furucihim hafizun.

5- Ve ki onlar bacak aralarını korurlar!

٦- إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ
6- İlla ala ezvacihim ev ma meleket eymanuhum fe innehum gayru melumin.

6- Sadece eşlerine ya da ne aldıysalar mülkiyet altına yeminleriyle böylece şüphesiz onlar kınanmazlar!

٧- فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ
7- Fe menibtega verae zalike fe ulaike humul adun.

7- Peşinden kim ararsa ötesini bunun işte bunlar sınırı aşmış olanlardır!

٨- وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ
8- Vellezine hum li emanatihim ve ahdihim raun.

8- Ve ki onlar emanetlerini; güvenliklerini ve başkalarının kendilerine güven duymasını ve ahdlerini; verdikleri sözleri koruyup güderler!

٩- وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ
9- Vellezine hum ala salavatihim yuhafızun.

9- Ve ki onlar salavat; yönelişleri üzerine koruyucudurlar!

١٠- أُوْلَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ
10- Ulaike humul varisun.

10- İşte bunlar, onlar varislerdir!

١١- الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
11- Ellezine yerisunel firdevs, hum fiha halidun.

11- Ki onlar varis olacaklar Firdevs'e! Onlar orada ölümsüzdürler!

١٢- وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن سُلَالَةٍ مِّن طِينٍ
12- Ve lekad halaknal insane min sulaletin min tin.

12- Ve gerçekten Yarattık insanı sülale; özünden kilin!

١٣- ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَّكِينٍ
13- Summe cealnahu nutfeten fi kararin mekin.

13- Sonra Yaptık onu nutfe; meni ve yumurtalayıcı kararlı bir mekanda!

١٤- ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ
14- Summe halaknen nutfete alakaten fe halaknel alakate mudgaten fe halaknel mudgate ızamen fe kesevnel izame lahmen summe enşe'nahu halkan ahar, fe tebarekallahu ahsenul halikin.

14- Sonra Yarattık nutfeyi; meniyi ve yumurtalayıcıyı bir alaka; rahime bağlanmış, peşinden Yarattık alakayı etçik olarak, peşinden Yarattık etçiği kemikli, peşinden kisveye Büründürdük kemikleri etle, sonra inşa Ettik onu başka yaratışla! Ne mübarek, değerlidir Allah, en güzelidir Yaratanların!

١٥- ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَلِكَ لَمَيِّتُونَ
15- Summe innekum ba'de zalike le meyyitun.

15- Sonra şüphesiz siz bundan sonra elbette öleceksiniz!

١٦- ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ
16- Summe innekum yevmel kıyameti tub'asun.

16- Sonra şüphesiz siz kalkış günü diriltileceksiniz!

١٧- وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَائِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ الْخَلْقِ غَافِلِينَ
17- Ve lekad halakna fevkakum seb'a taraika ve ma kunna anil halkı gafilin.

17- Ve gerçekten Yarattık üstünüzde yedi yolları ve değiliz Biz yaratış hakkında gafil olan!

١٨- وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء بِقَدَرٍ فَأَسْكَنَّاهُ فِي الْأَرْضِ وَإِنَّا عَلَى ذَهَابٍ بِهِ لَقَادِرُونَ
18- Ve enzelna mines semai maen bi kaderin fe eskennahu fil ardı ve inna ala zehabin bihi le kadirun.

18- Ve indirdik gökten su kader; miktar, ölçüyle peşinden iskan Ettik onu yerde ve şüphesiz Biz üzerindekini gidermeye elbette Kaadir; gücü yeteniz!

١٩- فَأَنشَأْنَا لَكُم بِهِ جَنَّاتٍ مِّن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ لَّكُمْ فِيهَا فَوَاكِهُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
19- Fe enşe'na lekum bihi cennatin min nahilin ve a'nab, lekum fiha fevakihu kesiretun ve minha te'kulun.

19- Sonra inşa Ettik sizin için -onunla- bahçeler hurmalıktan ve üzümden sizin için orada meyveler çokça ve -oradan- yersiniz!

٢٠- وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِن طُورِ سَيْنَاء تَنبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِّلْآكِلِينَ
20- Ve şecereten tahrucu min turi seynae tenbutu bid duhni ve sıbgın lil akilin.

20- Ve bir ağaç çıkar Tur-i Sina'dan biter yağlı ve bandırmalı yiyenler için!

٢١- وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً نُّسقِيكُم مِّمَّا فِي بُطُونِهَا وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
21- Ve inne lekum fil en'ami le ibreh, nuskikum mimma fi butuniha ve lekum fiha menafiu kesiretun ve minha te'kulun.
 
21- Ve şüphesiz sizin için enamda elbette ibret vardır! İçiririz sizi karınlarındakinden ve sizin için onlarda menfaatler vardır çokça ve onlardan yersiniz!

٢٢- وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ
22- Ve aleyha ve alel fulki tuhmelun.

22- Ve onlarda ve gemilerde taşınırsınız!

٢٣- وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ
23- Ve lekad erselna nuhan ila kavmihi fe kale ya kavmi' budullahe ma lekum min ilahin gayruh, e fe la tettekun.

23- Ve gerçekten Gönderdik Nuh'u halkına, sonra dedi: "Ey Halkım! Kulluk edin Allah'a -yoktur sizin için bir ilah Gayrısında- Şimdi sakınmayacak mısınız?

٢٤- فَقَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن قَوْمِهِ مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُرِيدُ أَن يَتَفَضَّلَ عَلَيْكُمْ وَلَوْ شَاء اللَّهُ لَأَنزَلَ مَلَائِكَةً مَّا سَمِعْنَا بِهَذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ
24- Fe kalel meleullezine keferu min kavmihi ma haza illa beşerun mıslukum yuridu en yetefaddale aleykum, ve lev şaallahu le enzele melaikeh, ma semi'na bi haza fi abainel evvelin.

24- Peşinden dedi şefleri o inkar edenlerin, halkından: "Bu değildir, sadece bir beşer sizin gibi! İstiyor ki sizden itibar ve mal olarak bir fazlalığı olsun ve eğer isteseydi Allah elbette gönderirdi Melekleri! Duymadık bunu evvelki babalarımızdan!"

٢٥- إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ بِهِ جِنَّةٌ فَتَرَبَّصُوا بِهِ حَتَّى حِينٍ
25- İn huve illa raculun bihi cinnetun fe terabbasu bihi hatta hin.

25- "O değildir, sadece bir adam, onda cinnet var! O halde gözleyin onu bir müddet!"

٢٦- قَالَ رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ
26- Kale rabbinsurni bima kezzebun.

26- Dedi: "Efendim yardım et bana! Çünkü yalanlıyorlar beni!"

٢٧- فَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِ أَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَإِذَا جَاء أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ فَاسْلُكْ فِيهَا مِن كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَن سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْ وَلَا تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُوا إِنَّهُم مُّغْرَقُونَ
27- Fe evhayna ileyhi enısnaıl fulke bi a'yunina ve vahyina fe iza cae emruna ve faret tennuru fesluk fiha min kullin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlu minhum, ve la tuhatıbni fillezine zalemu, innehum mugrakun.

27- Böylece Vahyettik O'na şunu: "Yap bir gemi! -Gözlerimizle ve Vahyimizle- sonra ne zaman gelirse Emrimiz feveran eder tandır. Sonra koy oraya her çiftten ikili ve ehlini, hariçtir kimin sabıkası aleyhinde bir -söz- olanlardan! ve hitab etme Bana yanlış yapan zalimler hakkında! Şüphesiz onlar boğulacaklardır!

٢٨- فَإِذَا اسْتَوَيْتَ أَنتَ وَمَن مَّعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي نَجَّانَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
28- Fe izesteveyte ente ve men meake alel fulki fe kulil hamdu lillahillezi neccana minel kavmiz zalimin.

28- "Sonra ne zaman seviyelendiğinizde Sen ve kim varsa Seninle gemide, peşinden de: "Elhamdülillah; övgü Allah içindir ki O kurtardı bizi yanlış yapan zalim halktan!"

٢٩- وَقُل رَّبِّ أَنزِلْنِي مُنزَلًا مُّبَارَكًا وَأَنتَ خَيْرُ الْمُنزِلِينَ
29- Ve kul rabbi enzilni munzelen mubareken ve ente hayrul munzilin.

29- Ve de: "Efendim indir beni mübarek, değerli bir menzile ve Sensin en hayırlısı menzile koyanların!"

٣٠- إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ وَإِن كُنَّا لَمُبْتَلِينَ
30- İnne fi zalike le ayatin ve in kunna le mubtelin.

30- Şüphesiz bunda elbette bir işaret vardır ve çünkü Biz elbette sınıyorduk!

٣١- ثُمَّ أَنشَأْنَا مِن بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَ
31- Summe enşe'na min ba'dihim karnen aharin.

31- Sonra inşa Ettik onlardan sonra başka bir nesil!

٣٢- فَأَرْسَلْنَا فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ
32- Fe erselna fihim resulen minhum eni'budullahe ma lekum min ilahin gayruh, e fe la tettekun.

32- Peşinden Gönderdik onlardan bir Rasül kendilerinden olan şöyle: "Kulluk edin Allah'a, yoktur sizin için bir ilah Gayrısında! Şimdi sakınmayacak mısınız?"

٣٣- وَقَالَ الْمَلَأُ مِن قَوْمِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاء الْآخِرَةِ وَأَتْرَفْنَاهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ
33- Ve kalel meleu min kavmihillezine keferu ve kezzebu bi likail ahıreti ve etrafnahum fil hayatid dunya ma haza illa beşerun mislukum ye'kulu mimma te'kulune minhu yeşrebu mimma teşrabun.

33- Ve dedi şefleri halkından, o inkar eden ve yalanlayan -buluşmayı ahirete- ve şaşaalı Verdiklerimiz dünya hayatında: "Bu değildir, sadece bir beşer sizin gibi, yiyor neyden yiyorsanız ondan ve içiyor neyden içiyorsanız!"

٣٤- وَلَئِنْ أَطَعْتُم بَشَرًا مِثْلَكُمْ إِنَّكُمْ إِذًا لَّخَاسِرُونَ
34- Ve lein eta'tum beşeren mislekum innekum izen le hasirun.

34- "Ve gerçekten eğer itaat ederseniz bir beşere sizin gibi, şüphesiz siz o vakit elbette kaybedenler olursunuz!"

٣٥- أَيَعِدُكُمْ أَنَّكُمْ إِذَا مِتُّمْ وَكُنتُمْ تُرَابًا وَعِظَامًا أَنَّكُم مُّخْرَجُونَ
35- E yaıdukum ennekum iza mittum ve kuntum turaben ve izamen ennekum muhracun.

35- "Vaad mi ediyor size şunu; siz öldüğünüz vakit ve olduğunuzda toprak ve kemikler ya; siz çıkarılacağınızı?"

٣٦- هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ
36- Heyhate heyhate lima tuadun.

36- "Heyhat! Heyhat! Ne için vaad edildiyseniz!"

٣٧- إِنْ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ
37- İn hiye illa hayatuned dunya nemutu ve nahya ve ma nahnu bi meb'usin.

37- "O değildir! Sadece dünya hayatımız, ölürüz ve yaşarız ve biz diriltilecek değiliz!"

٣٨- إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا وَمَا نَحْنُ لَهُ بِمُؤْمِنِينَ
38- İn huve illa raculuniftera alallahi keziben ve ma nahnu lehu bi mu'minin.

38- "O değildir! Sadece bir adam, iftira atıyor Allah'a bir yalanı ve biz O'na inanacak değiliz!"

٣٩- قَالَ رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ
39- Kale rabbinsurni bima kezzebun.

39- Dedi: "Efendim yardım et bana! Çünkü yalanlıyorlar beni!"

٤٠- قَالَ عَمَّا قَلِيلٍ لَيُصْبِحُنَّ نَادِمِينَ
40- Kale amma kalilin le yusbihunne nadimin.

40- Dedi: "biraz sonra elbette nedamet duyacaklar!"

٤١- فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ بِالْحَقِّ فَجَعَلْنَاهُمْ غُثَاء فَبُعْدًا لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
41- Fe ehazethumus sayhatu bil hakkı fe cealnahum gusaen, fe bu'den lil kavmiz zalimin.

41- Sonra alıverdi onları sayha; korkunç ses -Hakkla- peşinden Yaptık onları çerçöp! Artık uzak olsun yanlış yapan zalim halk!

٤٢- ثُمَّ أَنشَأْنَا مِن بَعْدِهِمْ قُرُونًا آخَرِينَ
42- Summe enşe'na min ba'dihim kurunen aharin.

42- Sona inşa Ettik onlardan sonra başka bir nesil!

٤٣- مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ
43- Ma tesbiku min ummetin eceleha ve ma yeste'hırun.

43- Öne alamaz bir ümmet ecelini ve erteleyemez de!

٤٤- ثُمَّ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا تَتْرَا كُلَّ مَا جَاء أُمَّةً رَّسُولُهَا كَذَّبُوهُ فَأَتْبَعْنَا بَعْضَهُم بَعْضًا وَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ فَبُعْدًا لِّقَوْمٍ لَّا يُؤْمِنُونَ
44- Summe erselna rusulena tetra, kullema cae ummeten resuluha kezzebuhu fe etba'na ba'dahum ba'dan ve cealnahum ehadis, fe bu'den li kavmin la yu'minun.

44- Sonra Gönderdik Rasüllerimizi peş peşe! Her vakit neyle geldiyse bir ümmete Rasülleri -yalanladılar onu- Peşinden tabi kıldık bazılarını bazılarına ve yaptık onları hadisler;ortaya çıkan olaylar dizisi,öykü,anlatı,haber! Artık uzak olsun inanmayan halk!

٤٥- ثُمَّ أَرْسَلْنَا مُوسَى وَأَخَاهُ هَارُونَ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
45- Summe erselna musa ve ehahu harune bi ayatina ve sultanin mubin.

45- Sonra Gönderdik Musa ve kardeşi Harun'u -Ayetlerimizle ve apaçık sultanla-

٤٦- إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا عَالِينَ
46- İla fir'avne ve meleihi festekberu ve kanu kavmen alin.

46- Firavun'a ve Şeflerine! Ancak kibirlendiler ve burnu havada olan bir halk oldular!

٤٧- فَقَالُوا أَنُؤْمِنُ لِبَشَرَيْنِ مِثْلِنَا وَقَوْمُهُمَا لَنَا عَابِدُونَ
47- Fe kalu e nu'minu li beşereyni mislina ve kavmuhuma lena abidun.

47- Sonra dediler: "İnanmalı mıyız iki beşere bizim gibi ve halkları bize kulluk ediyorlarken?"

٤٨- فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُوا مِنَ الْمُهْلَكِينَ
48- Fe kezzebuhuma fe kanu minel muhlekin.

48- Peşinden yalanladılar ikisini ardından helak edilenlerden oldular!

٤٩- وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
49- Ve lekad ateyna musel kitabe leallehum yehtedun.

49- Ve gerçekten Verdik Musa'ya Kitabı belki onlar doğru yola gelib hidayeti bulurlar diye!

٥٠- وَجَعَلْنَا ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ آيَةً وَآوَيْنَاهُمَا إِلَى رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَعِينٍ
50- Ve cealnebne meryeme ve ummehu ayeten ve aveynahuma ila rabvetin zati kararin ve main.

50- ve Yaptık Meryem'in oğlunu ve Annesini bir ayet ve Mesken kıldık ikisini bir kabarığa, kararlı ve gözeye sahib!

٥١- يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا إِنِّي بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ
51- Ya eyyuher rusulu kulu minet tayyibati va'melu saliha, inni bima ta'melune alim.

51- Ey Rasüller! Yiyin hoşundan ve yapın doğruyu! Şüphesiz Ben -yaptıklarınıza- Alimim!

٥٢- وَإِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ
52-Ve inne hazihi ummetukum ummeten vahıdeten ve ene rabbukum fettekun.

52- Ve şüphesiz budur ümmetiniz! ümmet-i vahide; vahiyle gelen bağla bağlı tek toplum ve Ben Efendiniz! Öyleyse Benden çekinin!

٥٣- فَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ زُبُرًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
53- Fe tekattau emrehum beynehum zubura, kullu hızbin bima ledeyhim ferihun.

53- Ancak kestiler emirlerini aralarında zeburlara! Her hizip -yanlarında olanla sevinir-

٥٤- فَذَرْهُمْ فِي غَمْرَتِهِمْ حَتَّى حِينٍ
54- Fe zerhum fi gamratihim hatta hin.

54- Artık bırak onları -akılları cehaletle örtülü dalgınlıklarında- bir müddetliğine!

٥٥- أَيَحْسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُم بِهِ مِن مَّالٍ وَبَنِينَ
55-E yahsebune ennema numidduhum bihi min malin ve benin.

55- Hesab ediyorlar mı şunu; meded ederek yardım ettik onlara -malları ve oğullarından-

٥٦- نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِ بَل لَّا يَشْعُرُونَ
56- Nusariu lehum fil hayrat bel la yeş'urun.

56- Çabuklaştırıyoruz onlara hayırda! Aksine fark edib algılamıyorlar!

٥٧- إِنَّ الَّذِينَ هُم مِّنْ خَشْيَةِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ
57- İnnellezine hum min haşyeti rabbihim muşfikun.

57- Şüphesiz ki onlar saygıyla karışık bir korkudan Efendilerine ürperirler!

٥٨- وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ
58- Vellezine hum bi ayati rabbihim yu'minun.

58- Ve ki onlar ayetlerine Efendilerinin emin olarak inanırlar!

٥٩- وَالَّذِينَ هُم بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَ
59- Vellezine hum bi rabbihim la yuşrikun.

59- Ve ki onlar Efendilerine bir ortak uydurup yamandırmazlar!

٦٠- وَالَّذِينَ يُؤْتُونَ مَا آتَوا وَّقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَ
60- Vellezine yu'tune ma atev ve kulubuhum veciletun ennehum ila rabbihim raciun.

60- Ve ki; verirler verdiklerini ve kalbleri ürkerek çünkü onlar Efendilerine döneceklerdir!

٦١- أُوْلَئِكَ يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَ
61- Ulaike yusariune fil hayrati ve hum leha sabikun.

61- İşte bunlar seridirler hayırda ve onlar -onlarda- önde gidenlerdir!

٦٢- وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنطِقُ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
62- Ve la nukellifu nefsen illa vus'aha ve ledeyna kitabun yantıku bil hakkı ve hum la yuzlemun.

62- Ve yükümlü tutmayız bir kişiyi sadece yapabileceğiyle! ve Yanımızda bir Kitab vardır konuşur -Hakkla-  ve onlara yanlış yapılıp zulm edilmez!

٦٣- بَلْ قُلُوبُهُمْ فِي غَمْرَةٍ مِّنْ هَذَا وَلَهُمْ أَعْمَالٌ مِن دُونِ ذَلِكَ هُمْ لَهَا عَامِلُونَ
63- Bel kulubuhum fi gamratin min haza ve lehum a'malun min duni zalike hum leha amilun.

63- Aksine kalbleri -cehaletle örtülü bir dalgınlıktadır bundan- ve onlar için ameller -bunun yanısıradır- onlar onun için amel ederler!

٦٤- حَتَّى إِذَا أَخَذْنَا مُتْرَفِيهِم بِالْعَذَابِ إِذَا هُمْ يَجْأَرُونَ
64- Hatta iza ehazna mutrafihim bil azabi iza hum yec'erun.

64- Hatta ne zaman Aldığımızda -sosyetelerini- azabla o vakit onlar yalvarıb feryad ederler!

٦٥- لَا تَجْأَرُوا الْيَوْمَ إِنَّكُم مِّنَّا لَا تُنصَرُونَ
65- La tec'erul yevme innekum minna la tunsarun.

65- Yalvarıb feryad etmeyin bugün! Şüphesiz siz -Bizden- yardım görmeyeceksiniz!

٦٦- قَدْ كَانَتْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ تَنكِصُونَ
66- Kad kanet ayati tutla aleykum fe kuntum ala a'kabikum tenkisun.

66- Gerçekten -Ayetlerim- okunarak açıkça belirtilmiş idi size! Ancak gerisin geriye dönüyor idiniz!

٦٧- مُسْتَكْبِرِينَ بِهِ سَامِرًا تَهْجُرُونَ
67- Mustekbirine bihi samiran tehcurun.

67- Kibirlendiniz -onunla- hava kararınca kötü konuşurdunuz!

٦٨- أَفَلَمْ يَدَّبَّرُوا الْقَوْلَ أَمْ جَاءهُم مَّا لَمْ يَأْتِ آبَاءهُمُ الْأَوَّلِينَ
68- E fe lem yeddebberul kavle em caehum ma lem ye'ti abaehumul evvelin.

68- Hiç mi tedbir alıp kafa yormadılar -Söze- ya da gelen neyse onlara gelmedi mi önceki babalarına?

٦٩- أَمْ لَمْ يَعْرِفُوا رَسُولَهُمْ فَهُمْ لَهُ مُنكِرُونَ
69- Em lem ya'rifu resulehum fe hum lehu munkirun.

69- Ya da tanımadılar mı Rasüllerini? Oysa onlar O'nu inkar ettiler!

٧٠- أَمْ يَقُولُونَ بِهِ جِنَّةٌ بَلْ جَاءهُم بِالْحَقِّ وَأَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ
70- Em yekulune bihi cinneh, bel caehum bil hakkı ve ekseruhum lil hakkı karihun.

70- Ya da diyorlar mı: "O'nda cinnet var!" Aksine geldi onlara -Hakkla- ve onların çoğu -Hakk- için surat büküyor!

٧١- وَلَوِ اتَّبَعَ الْحَقُّ أَهْوَاءهُمْ لَفَسَدَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ بَلْ أَتَيْنَاهُم بِذِكْرِهِمْ فَهُمْ عَن ذِكْرِهِم مُّعْرِضُونَ
71- Ve levittebeal hakku ehvaehum le fesedetis semavatu vel ardu ve men fi hinn, bel eteynahum bi zikrihim fe hum an zikrihim mu'ridun.

71- Ve eğer tabi olsa idi -hakk- hevalarına elbette fesada uğrayıp bozulurdu gökler ve yer ve kim varsa içlerinde! Aksine Getirdik onlara Zikirlerini; hatırlatmalarını ancak onlar Zikirlerinden arkalarını dönüyorlar!

٧٢- أَمْ تَسْأَلُهُمْ خَرْجًا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
72- Em tes'eluhum harcen fe haracu rabbike hayrun ve huve hayrur razikin.

72- Ya da sual mi ediyorsun onlara bir harç? Bil ki harcı Efendi'nin daha hayırlıdır! ve O Razıkların en hayırlısıdır!

٧٣- وَإِنَّكَ لَتَدْعُوهُمْ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
73- Ve inneke le ted'uhum ila sıratın mustakim.

73- ve şüphesiz Sen elbette davet ediyorsun onları dosdoğru yola!

٧٤- وَإِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ عَنِ الصِّرَاطِ لَنَاكِبُونَ
74- Ve innellezine la yu'minune bil ahıreti anis sıratı le nakibun.
 
74- ve şüphesiz o emin olarak inanmayanlar ahirete yoldan elbette eğriliyorlar!

٧٥- وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِم مِّن ضُرٍّ لَّلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
75- Ve lev rahımnahum ve keşefna ma bihim min durrin le leccu fi tugyanihim ya'mehun.

75- Ve eğer rahmet Etse idik onlara ve kaldırsa İdik -ne varsa onlarla zarardan yana- elbette inatla devam ederler idi tuğyan; azgınlıklarında körükörüne!

٧٦- وَلَقَدْ أَخَذْنَاهُم بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
76- Ve lekad ehaznahum bil azabi fe mestekanu li rabbihim ve ma yetedarreun.

76- Ve gerçekten Aldık onları azabla ancak alçakgönüllü olmadılar Efendilerine ve yakaranlar olmadılar!

٧٧- حَتَّى إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ
77- Hatta iza fetahna aleyhim baben za azabin şedidin iza hum fihi mublisun.

77- Hatta ne zaman açtığımızda onlara kapılarını zatını azabın şiddetlice o vakit onlar -onda- müblis; iblisane ümitlerini yitireceklerdir!

٧٨- وَهُوَ الَّذِي أَنشَأَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
78- Ve huvellezi enşee lekumus sem'a vel ebsara vel ef'ideh, kalilen ma teşkurun.

78- ve O ki; inşa etti sizin için duymayı ve görmeyi ve gönülleri! Ne az teşekkür ediyorsunuz!

٧٩- وَهُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
79- Ve huvellezi zereekum fil ardı ve ileyhi tuhşerun.

79- ve O ki zirai faaliyet olarak ortaya çıkardı sizi yerde ve O'na toplanacaksınız!
 
٨٠- وَهُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
80- Ve huvellezi yuhyi ve yumitu ve lehuhtilaful leyli ven nehar, e fe la ta'kılun.

80- ve O ki; yaşatır ve öldürür ve O'nun-dur ihtilafa düşüp değişmesi gecenin ve gündüzün! Artık aklınızı kullanmayacak mısınız?

٨١- بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَ
81- Bel kalu misle ma kalel evvelun.

81- Aksine derler aynısını ne dediyse öncekiler!

٨٢- قَالُوا أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَئِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
82- Kalu e iza mitna ve kunna turaben ve izamen e inna le meb'usun.

82- Dediler: "Ne zaman öldüğümüzde ve olduğumuzda toprak ve kemikler, gerçekten emin misin diriltilecek miyiz?

٨٣- لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَذَا مِن قَبْلُ إِنْ هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
83- Lekad vuıdna nahnu ve abauna haza min kablu in haza illa esatirul evvelin.

83- "Gerçekten vaad edildi bize ve babalarımıza -bundan önce- bu olamaz,sadece geçmişlerin yazdıkları!"

٨٤- قُل لِّمَنِ الْأَرْضُ وَمَن فِيهَا إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
84- Kul li menil ardu ve men fiha in kuntum ta'lemun.

84- De: "Kimindir yer ve kim varsa onda, eğer siz biliyor iseniz?"

٨٥- سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
85- Seyekulune lillah, kul e fe la tezekkerun.
 
85- Diyecekler: "Allah'ın!" De: "Öyleyse hatırlayıp gereğini yerine getirmez misiniz?"

٨٦- قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
86- Kul men rabbus semavatis seb'ı ve rabbul arşil azim.

86- De: "Kimdir Efendisi yedi göğün ve Efendisi Büyük Tahtın?"

٨٧- سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ
87- Seyekulune lillah, kul e fe la tettekun.

87- Diyecekler: "Allah'ın!" De: "Öyleyse sakınıp çekidüzen vermez misiniz?"

٨٨- قُلْ مَن بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
88- Kul men bi yedihi melekutu kulli şey'in ve huve yuciru ve la yucaru aleyhi in kuntum ta'lemun.

88- De: "Kimin elindedir melekutu; egemenliği-sahibiyeti her şeyy; açığa çıkanın ve O kollayıcıdır ve kollanmaz Aleyhinde, eğer siz biliyor iseniz?"

٨٩- سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ فَأَنَّى تُسْحَرُونَ
89- Seyekulune lillah, kul fe enna tusharun.

89- Diyecekler: "Allah'ın!" De: "Öyleyse nasıl kanıp büyüleniyor sunuz?"

٩٠- بَلْ أَتَيْنَاهُم بِالْحَقِّ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
90- Bel eteynahum bil hakkı ve innehum le kazibun.

90- Aksine Getirdik onlara -Hakkı- ve şüphesiz onlar elbette yalancıdırlar!

٩١- مَا اتَّخَذَ اللَّهُ مِن وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ إِلَهٍ إِذًا لَّذَهَبَ كُلُّ إِلَهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
91- Mettehazallahu min veledin ve ma kane meahu min ilahin izen le zehebe kullu ilahin bima halaka ve le ala ba'duhum ala ba'd, subhanallahi amma yasıfun.

91- Edinmiş değildir Allah veledden ve olmuş değildir O'nunla beraber ilahtan! O zaman elbette giderirdi her ilah neyi yarattıysa ve elbette üstesinden gelirdi bazıları bazısının üstünde! Subhan; uzaktır Allah nitelendirmelerinden!

٩٢- عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
92- Alimil gaybi veş şehadeti fe teala amma yuşrikun.

92- Alim'dir kayb olana ve şehadet edilene! Bil ki Ala;yücedir ortak koşup yamandırdıklarından!

٩٣- قُل رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ
93- Kul rabbi imma turiyenni ma yuadun.

93- De: "Efendim, olaki gösterirsen bana ne vaad edildiyse onlara..."

٩٤- رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
94- Rabbi fe la tec'alni fil kavmiz zalimin.

94- "Efendim, sonra yapma beni yanlış yapan halk içinde!"

٩٥- وَإِنَّا عَلَى أَن نُّرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَ
95- Ve inna ala en nuriyeke ma neıduhum le kadirun.

95- ve şüphesiz Biz; sana göstereceğimiz hususunda -neyi vaad ettiysek onlara- elbete kaadir; gücü yeteriz!

٩٦- ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ
96- İdfa' billeti hiye ahsenus seyyieh, nahnu a'lemu bi ma yasıfun.

96- Def et en güzeliyle o çirkinliği! Biz biliriz nitelendirmelerini!

٩٧- وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
97- Ve kul rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatin.

97- Ve de: "Efendim, sığınırım Sana, avucuna alıp etkisi altına almasından şeytanlaıın!"

٩٨- وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
98- Ve euzu bike rabbi en yahdurun.

98- "Ve sığınırım Sana Efendim, yanımda hazır bulunmalarından!"

٩٩- حَتَّى إِذَا جَاء أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ
99- Hatta iza cae ehadehumul mevtu kale rabbirciun.

99- Hatta ne zaman gelirse onlardan birisine ölüm, der: "Efendim geri döndür beni!"

١٠٠- لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِن وَرَائِهِم بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
100- Lealli a'melu salihan fima terektu kella, inneha kelimetun huve kailuha, ve min veraihim berzahun ila yevmi yub'asun.

100- "Belki ben amel ederim doğru işlerden terkettiğimde!" Hayır! Şüphesiz o bir sözdür, o der onu! Ve peşlerinden berzah; engel vardır diriltilecekleri güne değin!

١٠١- فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءلُونَ
101- Fe iza nufiha fis suri fe la ensabe beynehum yevme izin ve la yetesaelun.

101- Böylece ne zaman üflendiğinde Sur'a! Artık soybağı kalmaz aralarında o izin günü ve sormazlar!

١٠٢- فَمَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
102- Fe men sekulet mevazinuhu fe ulaike humul muflihun.

102- Böylece kimin ağır gelirse tartısı işte bunlar, onlar iflaha erenlerdir!

١٠٣- وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ
103- Ve men haffet mevazinuhu fe ulaikellezine hasiru enfusehum fi cehenneme halidun.

103- Ve kimin hafif gelirse tartısı, işte bunlar ki onlar kaybedeceklerdir kendilerini cehennemde ölümsüz olarak!

١٠٤- تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَ
104- Telfehu vucuhehumun naru ve hum fiha kalihun.

104- Yalar yüzlerini ateş ve onlar orada yanakları dökülmüş kemikleri ortaya çıkmıştır!

١٠٥- أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
105- E lem tekun ayati tutla aleykum fe kuntum biha tukezzibun.

105- "Okunarak açıkça belirtilmedi mi Ayetlerim size ki, siz onları yalanlıyor idiniz!"

١٠٦- قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ
106- Kalu rabbena galebet aleyna şıkvetuna ve kunna kavmen dallin.

106- Diyecekler: "Efendimiz galebe çaldı bize şekavetimiz ve biz dalalete sapmış bir halk olduk!"

١٠٧- رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ
107- Rabbena ahricna minha fe in udna fe inna zalimun.

107- "Efendimiz çıkar bizi oradan! Sonra eğer dörsek, ardından şüphesiz biz yanlış yapan zalimler oluruz!" 

١٠٨- قَالَ اخْسَؤُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ
108- Kalahseu fiha ve la tukellimun.

108- Diyecek: "Hoşt! Alçakça kalın orada ve bir kelime etmeyin Bana!"

١٠٩- إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
109- İnnehu kane ferikun min ibadi yekulune rabbena amenna fagfir lena verhamna ve ente hayrur rahımin.

109- Şüphesiz o, bir fırka kullarımdan diyordu: "Efendimiz! emin olarak inandık, artık bağışla bizi ve rahmet edip huzura kavuştur bizi ve Sen huzur veren merhametlilerin en hayırlısı Rahiym'sin!"

١١٠- فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّى أَنسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَ
110- Fettehaztumuhum sıhriyyen hatta ensevkum zikri ve kuntum minhum tadhakun.

110- Ancak alay ettiniz onlarla hatta unutturdu size Zikrimi; hatırlanmamı ve siz -onlardan- kahkaha atanlar oldunuz!

١١١- إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ
111- İnni cezeytuhumul yevme bima saberu ennehum humul faizun.

111- Şüphesiz Ben cezalandırdım onları bugün -kararlı bir şekilde dayandıklarından ötürü- ki onlar var ya onlar net bir başarıya ulaşmışlardır!

١١٢- قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ
112- Kale kem lebistum fil ardı adede sinin.

112- Diyecek: "Ne kadar kaldınız yerde sayılı yıllarca?"

١١٣- قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلْ الْعَادِّينَ
113- Kalu lebisna yevmen ev ba'da yevmin fes'elil addin.

113- Diyecekler: "Kaldık bir gün ya da günün bazısı, ancak sor sayanlara?"

١١٤- قَالَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا لَّوْ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
114- Kale in lebistum illa kalilen lev ennekum kuntum ta'lemun.
 
114- Diyecek: "Kalmadınız, sadece biraz! Eğer bunu siz bilmiş olsa idiniz!"

١١٥- أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
115- E fe hasibtum ennema halaknakum abesen ve ennekum ileyna la turceun.

115- "Sonra şunu mu hesab ettiniz; Yarattık sizi abesle iştigal etmek için ve şu; siz Bize geri döndürülmeyeceksiniz?"

١١٦- فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ
116- Fe tealallahul melikul hakk, la ilahe illa hu, rabbul arşil kerim.

116- Bil ki Ulu'dur Allah, Melik; kraldır idare ve irade sahibi Hakk; gerçek, doğrudur -ilah yoktur, sadece O- Efendisi'dir Arş-ı Keriym cömert tahtın saltanatın sahibidir!

١١٧- وَمَن يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ
117- Ve men yed'u maallahi ilahen ahare la burhane lehu bihi fe innema hısabuhu inde rabbih, innehu la yuflihul kafirun.

117- Ve kim çağırırsa, dua ederse, davet ederse Allah'la beraber başka bir ilaha  -ona ait kendisinde kanıt olmadan- sonra sadece hesabı Efendisi'nin yanındadır! Muhakkak o kafirler iflah bulmayacaklar!

١١٨- وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
118- Ve kul rabbigfir verham ve ente hayrur rahımin.

118- Ve de: "Efendim bağışla ve rahmet edip huzura kavuştur ve Sen huzur veren merhametlilerin en hayırlısı Rahiym'sin!"