11 Mayıs 2022 Çarşamba

84- Alak Denklemi -Rum- İkrası





 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.



 ١- الم
1- Elif lam mim.

1- Elif lam mim.

٢- غُلِبَتِ الرُّومُ
2- Gulibetir rum.

2- Mağlub oldu Romalılar!

٣- فِي أَدْنَى الْأَرْضِ وَهُم مِّن بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَ
3- Fi ednel ardı ve hum min ba'di galebihim se yaglibun.

3- En yakın yerde ve onlar bu mağlubiyetlerinden sonra yakında galib gelecektir!

٤- فِي بِضْعِ سِنِينَ لِلَّهِ الْأَمْرُ مِن قَبْلُ وَمِن بَعْدُ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ
4- Fi bıd'ı sinin, lillahil emru min kablu ve min ba'd, ve yevme izin yefrahul mu'minun.

4- Birkaç senede, Allah'ın'dır Emir -önceden- ve -sonradan- ve o izin günü ferahlayacak emin olarak inananlar!

٥- بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
5- Bi nasrillah, yansuru men yeşa', ve huvel azizur rahim.
 
5- Yardımıyla Allah'ın! Yardım eder istediğine ve O Aziyz; istediğini yapan, mağlub eden, Rahiym; merhametin, huzurun kaynağıdır!

٦- وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
6- Va'dallah, la yuhlifullahu va'dehu ve lakinne ekseren nasi la ya'lemun.

6- Vaadi-dir Allah'ın, muhalefet etmez Allah vaadine, ve ama çoğusu insanların bilmezler!

٧- يَعْلَمُونَ ظَاهِرًا مِّنَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ عَنِ الْآخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ
7- Ya'lemune zahiren minel hayatid dunya, ve hum anil ahıreti hum gafilun.

7- Bilirler zahiri dünya hayatından ve onlar ahiret hakkında gafil olanlardır!

٨- أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا فِي أَنفُسِهِمْ مَا خَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَأَجَلٍ مُّسَمًّى وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ بِلِقَاء رَبِّهِمْ لَكَافِرُونَ
8- E ve lem yetefekkeru fi enfusihim, ma halakallahus semavati vel arda ve ma beynehuma illa bil hakkı ve ecelin musemma ve inne kesiran minen nasi bi likai rabbihim le kafirun.

8- Fikir yürütmediler mi kendilerinde? Yaratmadı Allah gökleri ve yeri ve ne varsa aralarında sadece --Hakkla- ve adı konulmuş bir ecelle ve şüphesiz çoğusu insanlardan buluşmaya Efendileri'ne elbette kafirdir!

٩- أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَأَثَارُوا الْأَرْضَ وَعَمَرُوهَا أَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِن كَانُوا أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
9- E ve lem yesiru fil ardı fe yenzuru keyfe kane akıbetullezine min kablihim, kanu eşedde minhum kuvveten, ve esarul arda ve ameruha eksera mimma ameruha ve caethum rusuluhum bil beyyinat, fe ma kanallahu li yazlimehum ve lakin kanu enfusehum yazlimun.

9- Seyre çıkmadılar mı yerde, sonra baksınlar nasıl oldu akıbeti o onlardan öncekilerinin? Daha şedid idiler onlardan kuvveten ve işlemiş idiler yeri ve imar etmiş idiler onu daha çok onların onu imarından ve gelmiş idi Rasülleri beyyineler; açık delillerle. Artık olmamış idi Allah yanlış yapıp zulm eden onlara ve ama onlar olmuş idiler kendilerine yanlış yapıp zulm edenler!

١٠- ثُمَّ كَانَ عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاؤُوا السُّوأَى أَن كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِؤُون
10- Summe kane akıbetellezine esaus sua en kezzebu bi ayatillahi ve kanu biha yestehziun.

10- Sonra olmuş idi akıbeti o kötülük edenlerin kötü ki yalanlamış idiler -ayetlerini Allah'ın- ve olmuş idiler -onlara- gırgıra alıp alay edenler!

١١- اللَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
11- Allahu yebdeul halka summe yuiduhu summe ileyhi turceun.

11- Allah başlar yaratışa sonra iade eder onu sonra O'na'dır dönersiniz!

١٢- وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُبْلِسُ الْمُجْرِمُونَ
12- Ve yevme tekumus saatu yublisul mucrimun.

12- Ve o gün çalar saat iblisane bir ümitsizliğe bürünür suçlular!

١٣- وَلَمْ يَكُن لَّهُم مِّن شُرَكَائِهِمْ شُفَعَاء وَكَانُوا بِشُرَكَائِهِمْ كَافِرِينَ
13- Ve lem yekun lehum min şurekaihim şufeau ve kanu bi şurekaihim kafirin.

13- Ve olmaz yekun onlar için yamandırıp ortak tuttuklarından şefaatçiler; sahip çıkıp koruyanlar ve olurlar yamandırıp ortak tuttuklarına kafirler!

١٤- وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَتَفَرَّقُونَ
14- Ve yevme tekumus saatu yevmeizin yeteferrakun.

14- Ve o gün çalınca saat izin günü tefrikaya düşüp ayrılırlar!

١٥- فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَهُمْ فِي رَوْضَةٍ يُحْبَرُونَ
15- Fe emmellezine amenu ve amilus salihati fe hum fi ravdatin yuhberun.

15- Böylece ama o emin olarak inanan ve amel eden doğruları işte onlar sulak yeşilliklerde sevindirileceklerdir!

١٦- وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَلِقَاء الْآخِرَةِ فَأُوْلَئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ
16- Ve emmellezine keferu ve kezzebu bi ayatina ve likail ahıreti fe ulaike fil azabi muhdarun.

16- Ve ama o inkarcı kafir olan ve yalanlayan -Ayetlerimizi- ve buluşmayı ahirete işte bunlar işkencede hazır bulundurulacaklardır!

١٧- فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ
17- Fe subhanallahi hine tumsune ve hine tusbıhun.

17- Artık anın Allah'ı eriştiğinizde akşama ve eriştiğinizde sabaha!

١٨- وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ
18- Ve lehul hamdu fis semavati vel ardı ve aşiyyen ve hine tuzhırun.

18- ve O'nun'dur övgü göklerde ve yerde ve akşamsonu ve eriştiğinizde öğleye!

١٩- يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَكَذَلِكَ تُخْرَجُونَ
19- Yuhricul hayye minel meyyiti ve yuhricul meyyite minel hayyi ve yuhyil arda ba'de mevtiha, ve kezalike tuhrecun.

19- Çıkarır diriyi ölüden ve çıkarır ölüyü diriden ve diriltir yeri ölümünden sonra ve işte böyle çıkarılacaksınız!

٢٠- وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ إِذَا أَنتُم بَشَرٌ تَنتَشِرُونَ
20- Ve min ayatihi en halakakum min turabin summe iza entum beşerun tenteşirun.

20- Ve -Ayetlerindendir- şu; Yarattı sizi topraktan sonra o zaman siz beşer olarak yaşar yayılırsınız!

٢١- وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
21- Ve min ayatihi en halaka lekum min enfusikum ezvacen li teskunu ileyha ve ceale beynekum meveddeten ve rahmeh, inne fi zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun.

21- Ve -Ayetlerindendir- şu; Yarattı sizin için -kendinizden- eşler sükun bulasınız diye -onda- ve Yaptı aranızda istek ve rahmet! Şüphesiz bunda elbette ayetler vardır fikir yürüten halk için!

٢٢- وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَانِكُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّلْعَالِمِينَ
22- Ve min ayatihi halkus semavati vel ardı vahtilafu elsinetikum ve elvanikum, inne fi zalike le ayatin lil alimin.

22- Ve -Ayetlerindendir- Yaratışı gökleri ve yeri ve ihtilafta olması lisanlarınızın ve renklerinizin! Şüphesiz bunda elbette ayetler vardır alimler için!

٢٣- وَمِنْ آيَاتِهِ مَنَامُكُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَاؤُكُم مِّن فَضْلِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَسْمَعُونَ
23- Ve min ayatihi menamukum bil leyli ven nehari vebtigaukum min fadlih, inne fi zalike le ayatin li kavmin yesmeun.

23- Ve -Ayetlerindendir- uyumanız geceleri ve gündüzleri ve aramanızdır fazlalığından. Şüphesiz bunda elbette ayetler vardır duyan bir halk için!

٢٤- وَمِنْ آيَاتِهِ يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاء مَاء فَيُحْيِي بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
24- Ve min ayatihi yurikumul berka havfen ve tamaan, ve yunezzilu mines semai maen fe yuhyi bihil arda ba'de mevtiha, inne fi zalike le ayatin li kavmin ya'kılun.

24- Ve -Ayetlerindendir- Gösterir size şimşeği saygıdolu korku duymak ve tamah etmek olarak ve indirir gökten su böylece diriltir -onunla- yeri ölümünden sonra. Şüphesiz bunda elbette ayetler vardır akleden bir halk için!

٢٥- وَمِنْ آيَاتِهِ أَن تَقُومَ السَّمَاء وَالْأَرْضُ بِأَمْرِهِ ثُمَّ إِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةً مِّنَ الْأَرْضِ إِذَا أَنتُمْ تَخْرُجُونَ
25- Ve min ayatihi en tekumes semau vel ardu bi emrih, summe iza deakum da'veten minel ardı iza entum tahrucun.

25- Ve -Ayetlerindendir- şu; ayakta tutar göğü ve yeri -Emriyle- sonra ne zaman davet ettiğinde sizi bir davetle -yerden- o vakit siz çıkarsınız!

٢٦- وَلَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلٌّ لَّهُ قَانِتُونَ
26- Ve lehu men fis semavati vel ard, kullun lehu kanitun.

26- Ve O'nun'dur kim varsa göklerde ve yerde hepsi O'na özden yönelirler!

٢٧- وَهُوَ الَّذِي يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَهُوَ أَهْوَنُ عَلَيْهِ وَلَهُ الْمَثَلُ الْأَعْلَى فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
27- Ve huvellezi yebdeul halka summe yuiduhu, ve huve ehvenu aleyh, ve lehul meselul a'la fis semavati vel ard, ve huvel azizul hakim.

27- Ve O ki başlar yaratışa sonra iade eder onu ve o daha basittir O'na ve O'nun'dur Yüce Mesele göklerde ve yerde ve O Aziyz; herkesi yenen, Hakiym; süreci kontrol edendir!

٢٨- ضَرَبَ لَكُم مَّثَلًا مِنْ أَنفُسِكُمْ هَل لَّكُم مِّن مَّا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُم مِّن شُرَكَاء فِي مَا رَزَقْنَاكُمْ فَأَنتُمْ فِيهِ سَوَاء تَخَافُونَهُمْ كَخِيفَتِكُمْ أَنفُسَكُمْ كَذَلِكَ نُفَصِّلُ الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
28- Darabe lekum meselen min enfusikum, hel lekum min ma meleket eymanukum min şurekae fi ma rezaknakum fe entum fihi sevaun tehafunehum ke hifetikum enfusekum, kezalike nufassılul ayati li kavmin ya'kılun.

28- Veriyor sizin için bir misali kendinizden; var mıdır sizin için aldıklarınızdan mülkiyet altına yeminlerinizle şerikten neyde Rızıklandırdıysak sizi, böylece siz onda aynı seviyede olursunuz onlara sorumluluk endişesiyle korku taşırsınız aynı kendinize sorumluluk endişesiyle korku taşıdığınız gibi? İşte böyle Açıklarız ayetleri akleden bir halk için!

٢٩- بَلِ اتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَهْوَاءهُم بِغَيْرِ عِلْمٍ فَمَن يَهْدِي مَنْ أَضَلَّ اللَّهُ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ
29- Belittebeallezine zalemu ehvaehum bi gayri ilm, fe men yehdi men edallallah, ve ma lehum min nasırin.

29- Aksine tabi oldu o yanlış yapan zalimler hevalarına olmaksızın ilim! Böylece kim hidayet edebilir kimi dalalete düşürdüyse Allah? Ve yoktur onlar için Yardımcılardan! 

٣٠- فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
30- Fe ekim vecheke lid dini hanifa, fıtratallahilleti fataran nase aleyha, la tebdile li halkıllah, zaliked dinul kayyimu ve lakinne ekseren nasi la ya'lemun.

30- Böylece tut yüzünü Din'e; inanç yoluna Hanif; direkt olarak sapmaksızın, -fıtratına; yokluğu yarıp özünü varedenine Allah'ın ki yokluğu yarıp özünü varetti insanlığın onda! Değişiklik yoktur yaratmasında Allah'ın! İşte budur Ayakta Duran Din; inanç yolu ve ama çoğusu insanların bilmezler!

٣١- مُنِيبِينَ إِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِكِينَ
31- Munibine ileyhi vettekuhu ve ekimus salate ve la tekunu minel muşrikin.

31- Yönelin O'na ve emir-yasaklara uyarak korunun ve ayakta tutun salatı; yönelişi ve olmayın ortak koşup yamandıran müşriklerden!

٣١- مِنَ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
32- Minellezine ferraku dinehum ve kanu şiyea, kullu hızbin bima ledeyhim ferihun.

32- O ayırt edenlerden dinlerini ve olan şia; topluluklar! Her hizip yanındakiyle ferahlanır!

٣٣- وَإِذَا مَسَّ النَّاسَ ضُرٌّ دَعَوْا رَبَّهُم مُّنِيبِينَ إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا أَذَاقَهُم مِّنْهُ رَحْمَةً إِذَا فَرِيقٌ مِّنْهُم بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ
33- Ve iza messen nase durrun deav rabbehum munibine ileyhi summe iza ezakahum minhu rahmeten iza ferikun minhum bi rabbihim yuşrikun.

33- Ve ne zaman dokunsa insanlara bir zarar dua ederler Efendi'lerine -yönelerek O'na- sonra ne zaman Tattırdığında onlara -O'ndan- bir rahmet o zaman bir ferik onlardan Efendi'lerine ortak koşup yamandırıp şirke düşerler!

٣٤- لِيَكْفُرُوا بِمَا آتَيْنَاهُمْ فَتَمَتَّعُوا فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
34- Li yekfuru bima ateynahum, fe temetteu fe sevfe ta'lemun.

34- Küfretmeleri için ne Verdiysek onlara! Artık metalanın nasılsa yakında bileceksiniz!

٣٥- أَمْ أَنزَلْنَا عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُوا بِهِ يُشْرِكُونَ
35- Em enzelna aleyhim sultanen fe huve yetekellemu bima kanu bihi yuşrikun.

35- Ya da İndirdik onlara bir -sultan- böylece -o- kelam ediyor neye -O'nunla- ortak koşup yamandırıp şirke düşmeleri gerektiğini?

٣٦- وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَا وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ إِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ
36- Ve iza ezaknen nase rahmeten ferihu biha, ve in tusıbhum seyyietun bima kaddemet eydihim iza hum yaknetun.

36- Ve ne zaman Tattırsak insanlara bir rahmet ferahlanırlar onunla ve eğer isabet etse onlara bir kötülük -ne gönderdiyseler önceden elleriyle- o zaman onlar umutsuzluğa kapılır!

٣٧- أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء وَيَقْدِرُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
37- E ve lem yerev ennellahe yebsutur rızka li men yeşau ve yakdir, inne fi zalike le ayatin li kavmin yu'minun.

37- Görmezler mi şunu; Allah yayar rızkı kim için isterse ve kısar da. Şüphesiz bunda elbette bir ayet vardır emin olarak inanan halk için.

٣٨- فَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ ذَلِكَ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يُرِيدُونَ وَجْهَ اللَّهِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
38- Fe ati zel kurba hakkahu vel miskine vebnes sebil, zalike hayrun lillezine yuridune vechallahi ve ulaike humul muflihun.

38- Böylece ver yakınlık bağı bulunana -Hakkını- ve yoksula ve yolun oğluna! İşte bu daha hayırlıdır o isteyenler için -Yüzünü Allah'ın- ve işte bunlar; onlar felaha erecek olanlardır!

٣٩- وَمَا آتَيْتُم مِّن رِّبًا لِّيَرْبُوَ فِي أَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُو عِندَ اللَّهِ وَمَا آتَيْتُم مِّن زَكَاةٍ تُرِيدُونَ وَجْهَ اللَّهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُضْعِفُونَ
39- Ve ma ateytum min riben li yerbuve fi emvalin nasi fe la yerbu indallah, ve ma ateytum min zekatin turidune vechallahi fe ulaike humul mud'ıfun.

39- Ve ne verirseniz tefecilikten kabarması için mallarında insanların bilin ki kabarmaz -yanında Allah'ın- ve ne verirseniz zekattan -isteyerek Yüzünü Allah'ın- işte bunlar; onlaradır çifterli olarak!

٤٠- اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ هَلْ مِن شُرَكَائِكُم مَّن يَفْعَلُ مِن ذَلِكُم مِّن شَيْءٍ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
40- Allahullezi halakakum summe rezekakum summe yumitukum summe yuhyikum, hel min şurekaikum men yef'alu min zalikum min şey', subhanehu ve teala amma yuşrikun.

40- Allah ki O yarattı sizi sonra rızıklandırdı sizi sonra öldürecek sizi sonra hayat verecek size. Var mıdır -yamandırdığınız ortaklarınızdan kimse- faaliyette bulunabilecek bunlardan bir şeyden? Anın O'nu, -yalnızca O yapabilir bunları Subhanehu- ve Ala; uludur O ortak koşup yamandırdıklarından!

٤١- ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
41- Zaharel fesadu fil berri vel bahri bima kesebet eydin nasi, li yuzikahum ba'dallezi amilu leallehum yerciun.

41- Zuhur etti fesad karada ve denizde kazandıklarından ötürü ellerinin insanların -Tattırması için onlara -bazılarını- o amellerinin! Belki onlar dönerler!

٤٢- قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلُ كَانَ أَكْثَرُهُم مُّشْرِكِينَ
42- Kul siru fil ardı fenzuru keyfe kane akıbetullezine min kabl, kane ekseruhum muşrikin.

42- De: "Seyir edip dolaşın yerde sonra bakın nasıl oldu akıbeti o, öncekilerin? Olmuş idi çoğusu onların ortak koşup yamandıran müşrikler!"

٤٣- فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ الْقَيِّمِ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لَّا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللَّهِ يَوْمَئِذٍ يَصَّدَّعُونَ
43- Fe ekim vecheke lid dinil kayyimi min kabli en ye'tiye yevmun la meredde lehu minallahi yevmeizin yassaddeun.

43- Artık tut yüzünü Din-i Kayyım; ayakta kalacak inanç yoluna -önceden- ki o gün gelir -yoktur geri dönüşü onun- Allah'tan. O izin günü çatlayıp ayrılacaklar!

٤٤- مَن كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِأَنفُسِهِمْ يَمْهَدُونَ
44- Men kefere fe aleyhi kufruh, ve men amile salihan fe li enfusihim yemhedun.

44- Kim kefere olur inanmazsa sonra aleyhinedir küfrü ve kim amel ederse doğruluğu sonra kendileri için yatak yaparlar!

٤٥- لِيَجْزِيَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِن فَضْلِهِ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْكَافِرِينَ
45- Li yecziyellezine amenu ve amilus salihati min fadlih, innehu la yuhıbbul kafirin.

45- Cezalandırması için o, emin olarak inanan ve amel eden doğruları -Fazlalığından- olarak! Şüphesiz O, sevmez kafirleri!

٤٦- وَمِنْ آيَاتِهِ أَن يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ وَلِيُذِيقَكُم مِّن رَّحْمَتِهِ وَلِتَجْرِيَ الْفُلْكُ بِأَمْرِهِ وَلِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
46- Ve min ayatihi en yursiler riyaha mubeşşiratin ve li yuzikakum min rahmetihi ve li tecriyel fulku bi emrihi ve li tebtegu min fadlihi ve leallekum teşkurun.

46- Ve -Ayetlerindendir- şu; Gönderir rüzgarları müjdeciler ve tattırması için rahmetinden ve akması için gemiler -Emriyle- ve aramanız için fazlalığından ve belki siz teşekkür edip şükredersiniz!

٤٧- وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ رُسُلًا إِلَى قَوْمِهِمْ فَجَاؤُوهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَانتَقَمْنَا مِنَ الَّذِينَ أَجْرَمُوا وَكَانَ حَقًّا عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنِينَ
47- Ve lekad erselna min kablike rusulen ila kavmihim fe cauhum bil beyyinati fentekamna minellezine ecramu, ve kane hakkan aleyna nasrul mu'minin.

47- Ve gerçekten Gönderdik -Senden önce- Rasülleri -halklarına- böylece geldiklerinde onlara -anlaşılır delillerle- peşinden Öç aldık o, suç işleyenlerden! Ve oldu Hak Üzerimize, yardım etmeye emin olarak inananlara!

٤٨- اللَّهُ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَيَبْسُطُهُ فِي السَّمَاء كَيْفَ يَشَاء وَيَجْعَلُهُ كِسَفًا فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِهِ فَإِذَا أَصَابَ بِهِ مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
48- Allahullezi yursilur riyaha fe tusiru sehaben fe yebsutuhu fis semai keyfe yeşau ve yec'aluhu kisefen fe terel vedka yahrucu min hılalih, fe iza esabe bihi men yeşau min ibadihi iza hum yestebşirun.

48- Allah ki O gönderir rüzgarları peşinden sürer bulutları peşinden yayar onu gökte nasıl isterse ve yapar onu parçalar peşinden görürsün damlacıklar çıkar aralarından peşinden ne zaman isabet ettirince -onunla- kime isterse -kullarından- o zaman onlar müjdelenirler!

٤٩- وَإِن كَانُوا مِن قَبْلِ أَن يُنَزَّلَ عَلَيْهِم مِّن قَبْلِهِ لَمُبْلِسِينَ
49- Ve in kanu min kabli en yunezzele aleyhim min kablihi le mublisin.

49- Ve oysa onlar olmuş idiler -önceden- indirilmesi hususunda onlara -ondan önceden- elbette iblisane bir ümitsizlikte!

٥٠- فَانظُرْ إِلَى آثَارِ رَحْمَتِ اللَّهِ كَيْفَ يُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا إِنَّ ذَلِكَ لَمُحْيِي الْمَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
50- Fenzur ila asari rahmetillahi keyfe yuhyil arda ba'de mevtiha, inne zalike le muhyil mevta, ve huve ala kulli şey'in kadir.

50- Artık bak eserlerine rahmetinin Allah'ın nasıl hayat verir yere -ölümünden sonra- Şüphesiz işte böyle elbette hayat verecektir ölülere! ve O her şey; olan biten üzerine Kaadir; gücü yetendir!

٥١- وَلَئِنْ أَرْسَلْنَا رِيحًا فَرَأَوْهُ مُصْفَرًّا لَّظَلُّوا مِن بَعْدِهِ يَكْفُرُونَ
51- Ve le in erselna rihan fe raevhu musfarran le zallu min ba'dihi yekfurun.

51- Ve gerçekten eğer Göndersek rüzgarı peşinden görseler onu sararmış elbette zifiri karanlığa dönerler -ondan sonra- küfr ederek!

٥٢- فَإِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاء إِذَا وَلَّوْا مُدْبِرِينَ
52- Fe inneke la tusmiul mevta ve la tusmius summed duae iza vellev mudbirin.

52- Artık şüphesiz Sen duyuramazsın ölmüşe ve duyuramazsın sağıra -çağrıyı- ne zaman dönerse arkasını!

٥٣- وَمَا أَنتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَن ضَلَالَتِهِمْ إِن تُسْمِعُ إِلَّا مَن يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا فَهُم مُّسْلِمُونَ
53- Ve ma ente bi hadil umyi an dalaletihim, in tusmiu illa men yu'minu bi ayatina fe hum muslimun.

53- Ve değilsin Sen hidayet edecek köre dalaletinden, duyuramazsın sadece kim emin olarak inanırsa -Ayetlerimize- artık onlar teslim olan müslimlerdir!

٥٤- اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِن بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِن بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً يَخْلُقُ مَا يَشَاء وَهُوَ الْعَلِيمُ الْقَدِيرُ
54- Allahullezi halakakum min da'fin summe ceale min ba'di da'fin kuvveten summe ceale min ba'di kuvvetin da'fen ve şeybeh, yahluku ma yeşau, ve huvel alimul kadir.

54- Allah ki O yarattı sizi -zayıflıktan- sonra Yaptı zayıflıktan sonra kuvvetliliği sonra Yaptı kuvvetlilikten sonra zayıflığı ağar saçlılığı. Yaratır ne İsterse! ve O Aliym; bilendir Kaadir; süreci kontrol edendir!

٥٥- وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُقْسِمُ الْمُجْرِمُونَ مَا لَبِثُوا غَيْرَ سَاعَةٍ كَذَلِكَ كَانُوا يُؤْفَكُونَ
55- Ve yevme tekumus saatu yuksimul mucrimune ma lebisu gayra saah, kezalike kanu yu'fekun.

55- Ve o gün çalacak saat yemin edecek suçlular -kalmadıklarına dair bir saat dışında- işte böyle kandırılıp döndürülüyor idiler!

٥٦- وَقَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَالْإِيمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ فِي كِتَابِ اللَّهِ إِلَى يَوْمِ الْبَعْثِ فَهَذَا يَوْمُ الْبَعْثِ وَلَكِنَّكُمْ كُنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
56- Ve kalellezine utul ilme vel imane lekad lebistum fi kitabillahi ila yevmil ba'si fe haza yevmul ba'si ve lakinnekum kuntum la ta'lemun.

56- Ve diyecek o verilenler -ilim ve iman-; "Gerçekten kaldınız -Kitabı'nda Allah'ın- gününe kadar dirilmenin! İşte bu diriliş günüdür ve ama siz bilmiyor idiniz!"

٥٧- فَيَوْمَئِذٍ لَّا يَنفَعُ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ
57- Fe yevmeizin la yenfeullezine zalemu ma'ziratuhum ve la hum yusta'tebun.

57- Artık o izin günü fayda sağlamaz o yanlış yapan zalimlere mazeretleri ve onlar özür dileyip arayı yumuşatamayacaklar!

٥٨- وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ وَلَئِن جِئْتَهُم بِآيَةٍ لَيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ أَنتُمْ إِلَّا مُبْطِلُونَ
58- Ve lekad darebna lin nasi fi hazel kur'ani min kulli mesel, ve le in ci'tehum bi ayetin le yekulennellezine keferu in entum illa mubtılun.

58- Ve gerçekten Verdik insanlar için bu okunan Kur'an'da her meseleden! Ve gerçekten eğer getirsen onlara -bir ayet- elbette diyecek o inkarcılar: "Değilsiniz siz sadece sallayan sahtekarlar!"

٥٩- كَذَلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَى قُلُوبِ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ
59- Kezalike yatbaullahu ala kulubillezine la ya'lemun.

59- İşte böyle kalıba sokar Allah kalblerinin üzerini o bilmeyenlerin!

٦٠- فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ
60- Fasbir inne va'dallahi hakkun ve la yestahıffennekellezine la yukınun.

60- Artık sabret; kararlı olarak hedefe kilitlen! Şüphesiz -Allah vaadi hakktır- ve hafifletmesin; alamazlar Seni o gönlü yatışmayıp aklı ikna olmayanlar!