duhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
duhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ekim 2021 Pazartesi

64- Alak Denklemi -Duhan İkrası-








 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.


١- حم
1- Ha mim.

1- Ha mim!

٢- وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ
2- Vel kitabil mubin.

2- Ve apaçık kitab!

٣- إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُّبَارَكَةٍ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ
3- İnna enzelnahu fi leyletin mubareketin inna kunna munzirin.

3- Şüphesiz -İndirdik O'nu değerli bir gecede- Muhakkak Biz Uyaranlar olduk.

٤- فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ
4- Fiha yufreku kullu emrin hakim.

4- -Onda- ayırt edilir -her iş- bilgelikle.

٥- أَمْرًا مِّنْ عِندِنَا إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ
5- Emren min indina inna kunna mursilin.

5- İş emri verilir -Yanımızdan- Muhakkak Biz Gönderenler olduk.

٦- رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
6- Rahmeten min rabbik, innehu huves semiul alim.

6- Rahmet olarak Efendin'den. Şüphesiz O var ya O; Semi; duyandır Aliym; bilendir.

٧- رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ
7- Rabbis semavati vel ardı ve ma beynehuma, in kuntum mukinin.

7- Efendisi'dir göklerin ve yerin ve arasındakilerin, eğer siz emin olarak biliyorsanız.

٨- لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ
8- La ilahe illa huve yuhyi ve yumit, rabbukumve rabbu abaikumul evvelin.

8- -Yoktur ilah, sadece O- hayat verir ve öldürür, Efendiniz'dir ve Efendisi'dir geçmiş babalarınızın.

٩- بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ يَلْعَبُونَ
9- Bel hum fi şekkin yel'abun.

9- Hayır, onlar şüphe içinde oynuyorlar.

١٠- فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَاء بِدُخَانٍ مُّبِينٍ
10- Fertekib yevme te'tis semau bi duhanin mubin.

10- Artık gözetle, o gün gelecektir gökyüzü -apaçık bir dumanla-

١١- يَغْشَى النَّاسَ هَذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ
11- Yagşan nas, haza azabun elim.

11- Örtecektir insanları, bu acı verici bir işkencedir.

١٢- رَبَّنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ
12- Rabbenekşif annel azabe inna mu'minun.

12- "Efendimiz kaldır bizden işkenceyi, şüphesiz biz emin olarak inananlarız."

١٣- أَنَّى لَهُمُ الذِّكْرَى وَقَدْ جَاءهُمْ رَسُولٌ مُّبِينٌ
13- Enna lehumuz zikra ve kad caehum resulun mubin.

13- Nasıl olabilir onlar için bir Hatırlatıcı? ve gerçekten gelmişti onlara -apaçık bir Rasül-

١٤- ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَّجْنُونٌ
14- Summe tevellev anhu ve kalu muallemun mecnun.

14- Sonra dönüp gittiler -O'ndan- ve dediler: "Öğretilmiş bir cinlenmiş."

١٥- إِنَّا كَاشِفُو الْعَذَابِ قَلِيلًا إِنَّكُمْ عَائِدُونَ
15- İnna kaşiful azabi kalilen innekum aidun.

15- Şüphesiz Biz kaldıracağız işkenceyi biraz. Şüphesiz siz dönersiniz.

١٦- يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرَى إِنَّا مُنتَقِمُونَ
16- Yevme nebtışul batşetel kubra inna muntekimun.

16- O gün Yakalayacağız öyle büyük vuruşla ki Biz, öcümüzü alırız.

١٧- وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَاءهُمْ رَسُولٌ كَرِيمٌ
17- Ve lekad fetenna kablehum kavme fir'avne ve caehum resulun kerim.

17- Ve gerçekten denedik onlardan önce -Firavun Halkını- ve gelmişti onlara kıymetli bir Rasül.

١٨- أَنْ أَدُّوا إِلَيَّ عِبَادَ اللَّهِ إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
18- En eddu ileyye ibadallah, inni lekum resulun emin.

18- Şöyle: "Gönderin benimle Allah'ın kullarını. Şüphesiz Ben, sizin için güvenilmesi gereken bir Rasül'üm."

١٩- وَأَنْ لَّا تَعْلُوا عَلَى اللَّهِ إِنِّي آتِيكُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
19- Ve en la ta'lu alallah, inniatikum bi sultanin mubin.

19- Ve şöyle: "Diklenmeyin Allah'a! Şüphesiz Ben geldim size -apaçık bir sultan; yetkiyle-"

٢٠- وَإِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ أَن تَرْجُمُونِ
20- Ve inni uztu bi rabbi ve rabbikumen tercumuni.

20- "Ve şüphesiz Ben, sığınırım Efendime ve Efendinize, beni taşlamanızdan."

٢١- وَإِنْ لَّمْ تُؤْمِنُوا لِي فَاعْتَزِلُونِ
21- Ve in lem tu'minu li fa'teziluni.

21- "Ve eğer bana inanmıyorsanız, artık beni rahat bırakın."

٢٢- فَدَعَا رَبَّهُ أَنَّ هَؤُلَاء قَوْمٌ مُّجْرِمُونَ
22- Fe dea rabbehu enne haulai kavmun mucrimun.

22- Böylece dua etti Efendisine şöyle: " Bunlar suçlu bir halktır."

٢٣- فَأَسْرِ بِعِبَادِي لَيْلًا إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
23- Fe esri bi ibadi leylen innekum muttebeun.

23- Öyleyse geceleyin yola çıkar kullarımı, şüphesiz siz takib edileceksiniz.

٢٤- وَاتْرُكْ الْبَحْرَ رَهْوًا إِنَّهُمْ جُندٌ مُّغْرَقُونَ
24- Vetrukil bahre rehva, innehum cundun mugrekun.

24- Ve bırak denizi geniş bir yol şeklinde, şüphesiz onlar boğulacak bir ordudur.

٢٥- كَمْ تَرَكُوا مِن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
25- Kem tereku min cennatin ve uyun.

25- Nice cennetleri ve gözeleri terkedip gittiler.

٢٦- وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
26- Ve zuruin ve makamin kerim.

26- Ve ekinleri ve kıymetli makamları.

٢٧- وَنَعْمَةٍ كَانُوا فِيهَا فَاكِهِينَ
27- Ve na'metin kanu fiha fakihin.

27- Ve nimetler içinde onlar orada eğleniyorlardı.

٢٨- كَذَلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا قَوْمًا آخَرِينَ
28- Kezalik, ve evresnaha kavmen aharin.

28- İşte böyle oldu, ve mirasçı kıldık oraya diğer halkı.

٢٩- فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاء وَالْأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنظَرِينَ
29- Fe ma beket aleyhimus semau vel ardu ve ma kanu munzarin.

29- Böylece ağlamadı onlara ne gök ne de yer ve onlara süre de verilmedi.

٣٠- وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُهِينِ
30- Ve lekad necceyna beni israile minel azabil muhin.

30- Ve gerçekten Kurtardık İsrail'in Oğullarını rezil edici işkenceden.

٣١- مِن فِرْعَوْنَ إِنَّهُ كَانَ عَالِيًا مِّنَ الْمُسْرِفِينَ
31- Min fir'avn, innehu kane aliyen minel musrifin.

31- Firavun'dan, şüphesiz O, -ululanan ve ömrünü boşa harcayan müsriflerden olmuştu-

٣٢- وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلَى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَمِينَ
32- Ve lekadihternahum ala ilmin alel alemin.

32- Ve gerçekten -tercih edip öne çıkardık onları- bir bilgi üzere, alemler üzerine.

٣٣- وَآتَيْنَاهُم مِّنَ الْآيَاتِ مَا فِيهِ بَلَاء مُّبِينٌ
33- Ve ateynahum minel ayati ma fihi belaun mubin.

33- ve Verdik onlara -ayetlerden onlarda apaçık bir bela; sınav vardı-

٣٤- إِنَّ هَؤُلَاء لَيَقُولُونَ
34- İnne haulai le yekulun.

34-  Şüphesiz bunlar elbette derler:

٣٥- إِنْ هِيَ إِلَّا مَوْتَتُنَا الْأُولَى وَمَا نَحْنُ بِمُنشَرِينَ
35- İn hiye illa mevtetunel ulave ma nahnu bi munşerin.

35- "Değildir o, sadece ölümümüz bir kez olacak ve biz daha yaşayamayacağız.

٣٦- فَأْتُوا بِآبَائِنَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
36- Fe'tu bi abaina in kuntum sadikin.

36- "Artık getir babalarımızı, eğer doğruysanız."

٣٧- أَهُمْ خَيْرٌ أَمْ قَوْمُ تُبَّعٍ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ أَهْلَكْنَاهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِمِينَ
37- E hum hayrun em kavmu tubbein vellezine min kablihim, ehleknahum innehum kanu mucrimin.

37- Onlar mı daha hayırlıdır yoksa Tubba Halkı mı ve onlardan öncekiler mi? Mahvettik onları. Şüphesiz onlar suçlular olmuştular.

٣٨- وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبِينَ
38- Ve ma halaknes semavati vel arda ve ma beynehuma laibin.

38- ve Yaratmadık gökleri ve yeri ve arasındakileri  -oyun için-

٣٩- مَا خَلَقْنَاهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
39- Ma halaknahuma illa bil hakkı ve lakinne ekserehum la ya'lemun.

39- Yaratmadık onları, sadece -Hakkla- ve lakin çoğusu onların bilmezler.

٤٠- إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ مِيقَاتُهُمْ أَجْمَعِينَ
40- İnne yevmel faslı mikatuhum ecmain.

40- Şüphesiz Fasıl; ayrılma Günü'ne randevusu vardır onların hepsinin.

٤١- يَوْمَ لَا يُغْنِي مَوْلًى عَن مَّوْلًى شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ
41- Yevme la yugni mevlen an mevlen şey'en ve la hum yunsarun.

41- O gün fayda sağlamaz bir veli; dost, arka çıkan, koruyucu -dostu hakkında bir şeye- ve onlar yardım da görmezler.

٤٢- إِلَّا مَن رَّحِمَ اللَّهُ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
42- İlla men rahimallah, innehu huvel azizur rahim.

42- Hariçtir Allah'ın rahmet ettiği kimse, şüphesiz O var ya O, Aziyz; istediğini yapan Rahiym; merhametlidir.

٤٣- إِنَّ شَجَرَةَ الزَّقُّومِ
43- İnne şeceretez zakkum.

43- Şüphesiz Zakkum Ağacı

٤٤- طَعَامُ الْأَثِيمِ
44- Taamul esim.

44- Yiyeceği olacaktır günahkarların.

٤٥- كَالْمُهْلِ يَغْلِي فِي الْبُطُونِ
 45- Kel muhl, yagli fil butun.

45- İçinde madenin eridiği gibi kaynayacak karnında.

٤٦- كَغَلْيِ الْحَمِيمِ
46- Ke galyil hamim.

46- Kaynayan hamam gibi.

٤٧- خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ إِلَى سَوَاء الْجَحِيمِ
47- Huzuhu fa'tiluhu ila sevail cahim.

47- Alın onu, sonra götürün onu ateşin ortasına.

٤٨- ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ
48- Summe subbu fevka re'sihi min azabil hamim.

48- Sonra dökün başının üstüne hamam işkencesinden.

٤٩- ذُقْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْكَرِيمُ
49- Zuk, inneke entel azizul kerim.

49- Tat bakalım, şüphesiz sen var ya sen Azizmiştin; üstün, Kerim; şerefliymiştin.

٥٠- إِنَّ هَذَا مَا كُنتُم بِهِ تَمْتَرُونَ
50- İnne haza ma kuntum bihi temterun.

50- Şüphesiz budur -ondan- kuşku duyduğunuz.

٥١- إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٍ
51- İnnel muttekine fi makamin emin.

51- Şüphesiz müttakiler; emir ve yasaklara saygıyla uyanlar güvenli makamlarda olacaklardır.

٥٢- فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
52- Fi cennatin ve uyun.

52- Bahçelerde ve gözelerde

٥٣- يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَابِلِينَ
53- Yelbesune min sundusin ve istebrakın mutekabilin.

53- Giyinirler ince ve kalın türden ipekten elbiseler karşılıklı otururlar.

٥٤- كَذَلِكَ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ
54- Kezalik, ve zevvecnahum bi hurin in.

54- İşte böyle olacak. ve eşlendireceğiz güzel gözlü hurilerle.

٥٥- يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ آمِنِينَ
55- Yed'une fiha bi kulli fakihetin aminin.

55- Talep ederler orada her tür meyveyi güven içinde.

٥٦- لَا يَذُوقُونَ فِيهَا الْمَوْتَ إِلَّا الْمَوْتَةَ الْأُولَى وَوَقَاهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
56- La yezukune fihel mevte illel mevtetel ula, ve vekahum azabel cahim.

56- Tatmayacaklar orada ölümü, sadece bir sefer ölürler ve Koruruz onları alevli işkenceden.

٥٧- فَضْلًا مِّن رَّبِّكَ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
57- Fadlen min rabbik, zalike huvel fevzul azim.

57- Fazlalıktır Efendin'dem, işte budur o büyük başarı.

٥٨- فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
58- Fe innema yessernahu bi lisanike leallehum yetezekkerun.

58- Böylece şüphesiz -Kolaylaştırdık O'nu Diline- belki onlar hatırlayıp öğüt alırlar.

٥٩- فَارْتَقِبْ إِنَّهُم مُّرْتَقِبُونَ
59- Fertekib innehum murtekıbun.

59- Artık gözet, şüphesiz onlar da gözetiyorlar.