bakara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bakara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ekim 2022 Cumartesi

87- Alak Denklemi -Bakara- İkrası


 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ


الم
ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ
الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
والَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
أُوْلَئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ







إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ
خَتَمَ اللّهُ عَلَى قُلُوبِهمْ وَعَلَى سَمْعِهِمْ وَعَلَى أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عظِيمٌ




وَمِنَ النَّاسِ مَن يَقُولُ آمَنَّا بِاللّهِ وَبِالْيَوْمِ الآخِرِ وَمَا هُم بِمُؤْمِنِينَ
يُخَادِعُونَ اللّهَ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَمَا يَخْدَعُونَ إِلاَّ أَنفُسَهُم وَمَا يَشْعُرُونَ
فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ فَزَادَهُمُ اللّهُ مَرَضاً وَلَهُم عَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ قَالُواْ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ
أَلا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِن لاَّ يَشْعُرُونَ
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُواْ كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُواْ أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاء أَلا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاء وَلَكِن لاَّ يَعْلَمُونَ
وَإِذَا لَقُواْ الَّذِينَ آمَنُواْ قَالُواْ آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْاْ إِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُواْ إِنَّا مَعَكْمْ إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِؤُونَ
اللّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
أُوْلَئِكَ الَّذِينَ اشْتَرُوُاْ الضَّلاَلَةَ بِالْهُدَى فَمَا رَبِحَت تِّجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُواْ مُهْتَدِينَ





































































































بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır Rahiym'dir!



احَافِظُواْ عَلَى الصَّلَوَاتِ والصَّلاَةِ الْوُسْطَى وَقُومُواْ لِلّهِ قَانِتِينَ

Hafizu alas salavati ves salatil vusta ve kumu lillahi kanitin.

    238- Hafız olun/koruyun üzerini salavatın/yönelişlerin ve salatı vusta/devamlı kılınan ideal orta yönelişi ve kumu/ikame/ayakta durun Allah için kanitin/özden yönelerek/samimi olarak gönülden boyun eğerek!


فَإنْ خِفْتُمْ فَرِجَالاً أَوْ رُكْبَانًا فَإِذَا أَمِنتُمْ فَاذْكُرُواْ اللّهَ كَمَا عَلَّمَكُم مَّا لَمْ تَكُونُواْ تَعْلَمُونَ

Fe in hıftum fe ricalen ev rukbana, fe iza emintum, fezkurullahe kema allemekum ma lem tekunu ta'lemun.

239- Artık eğer korkarsanız, peşinden ricalen/yayan/ayaküstü ya da rukbanen/binmiş; sonra ne zaman emin olursanız/güvenli peşinden zikredin/hatırlayın Allah'ı öğrettiği gibi sizi neyi siz bilmiyor iken!


وَالَّذِينَ يُتَوَفَّوْنَ مِنكُمْ وَيَذَرُونَ أَزْوَاجًا وَصِيَّةً لِّأَزْوَاجِهِم مَّتَاعًا إِلَى الْحَوْلِ غَيْرَ إِخْرَاجٍ فَإِنْ خَرَجْنَ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِي مَا فَعَلْنَ فِيَ أَنفُسِهِنَّ مِن مَّعْرُوفٍ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Vellezine yuteveffevne minkum ve yezerune ezvaca, vasıyyeten li ezvacihim metaan ilel havli gayre ıhrac, fe in harecne fe la cunaha aleykum fi ma fealne fi enfusihinne min ma'ruf, vallahu azizun hakim.

  • 240- Ve o vefat edenler sizden ve bırakanlar eşler vasiyet/tavsiyede bulunmalılar eşlerine metalanmayı/faydalanmayı bir yıla ihraç edilmeden/çıkarılmadan! Ancak eğer çıkarsalar/haraç olursalar artık yoktur cünha size neyde faaliyette bulunursalar kendilerinde mağruftan/dinin fıtratına uygun olan örften! Ve Allah Aziz/Üstündür, Hakiym/Doğru Karar Alandır!


وَلِلْمُطَلَّقَاتِ مَتَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ حَقًّا عَلَى الْمُتَّقِينَ

Ve lil mutallakati metaun bil ma'ruf hakkan alel muttekin.

241- Ve mutalakkaların metalanması mağrufla hakktır üzerine müttakilerin/emir-yasaklara saygıyla boyun eğenlerin!



كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

Kezalike yubeyyinullahu lekum ayatihi leallekum ta'kılun.

242- İşte böyle yübeyyin ediyor/açık anlaşılır kılıyor Allah size ayetlerini/işaretlerini! Belki siz aklınızı kullanırsınız!



أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ خَرَجُواْ مِن دِيَارِهِمْ وَهُمْ أُلُوفٌ حَذَرَ الْمَوْتِ فَقَالَ لَهُمُ اللّهُ مُوتُواْ ثُمَّ أَحْيَاهُمْ إِنَّ اللّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَشْكُرُونَ

E lem tera ilellezine haracu min diyarihim ve hum ulufun hazaral mevti, fe kale lehumullahu mutu summe ahyahum innallahe le zu fadlin alen nasi ve lakinne ekseren nasi la yeşkurun.

243- Görmedin mi o haraç/çıkanları diyarlarından/evlerinden ve onlar binlerceydiler sakınıyordular ölümden/hazeral mevt, sonra dedi onlara Allah: “Mutu/Ölün!” sonra hayatlandırdı onları! Şüphesiz Allah elbette Fazl/Fazilet/Fazlalık Sahibidir üzerine insanların ve lakin/ancak ekseriyeti/çoğusu insanların teşekkür etmez/minnet duymazlar!

وَقَاتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Ve katilu fi sebilillahi va'lemu ennallahe semiun alim.

  • 244- ve katilu/öldürün yolunda Allah'ın ve bilin şunu; Allah Semi/Duyandır Aliym/Bilendir!


مَّن ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللّهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ أَضْعَافًا كَثِيرَةً وَاللّهُ يَقْبِضُ وَيَبْسُطُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Menzellezi yukridullahe kardan hasenen fe yudaifehu lehu ed'afen kesirah, vallahu yakbidu ve yebsut ve ileyhi turceun.

245- Kimseler ki sahibliğe erişirler karz ederek/kredi/borç vererek Allah'a karzan hasenen/güzel kredi, peşinden çifterli yapar -onu- O'na/O'nun için çifterler çokça! Ve Allah kabz eder/avucuna alır besd eder/yayar ve O'na rücu/döndürüleceksiniz!

أَلَمْ تَرَ إِلَى الْمَلإِ مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ مِن بَعْدِ مُوسَى إِذْ قَالُواْ لِنَبِيٍّ لَّهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكًا نُّقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ قَالَ هَلْ عَسَيْتُمْ إِن كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ أَلاَّ تُقَاتِلُواْ قَالُواْ وَمَا لَنَا أَلاَّ نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِن دِيَارِنَا وَأَبْنَآئِنَا فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ تَوَلَّوْاْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ

E lem tera ilel melei min beni israile min ba'di musa, iz kalu li nebiyyin lehumub'as lena meliken nukatil fi sebilillah, kale hel aseytum in kutibe aleykumul kıtalu ella tukatil, kalu ve ma lena ella nukatile fi sebilillahi ve kad uhricna min diyarina ve ebnaina fe lemma kutibe aleyhimul kıtalu tevellev illa kalilen minhum vallahu alimun biz zalimin.

246- Görmedin mi melailerini/şeflerini oğullarından İsrail'in sonrasından Musa'nın, ne zaman dediklerinde Nebisine/Kutsanmışına/Seçilmişine onların: “Ebas/Beas/Dirilt/Çıkart bize Meliken/Yetkili/Kral kıtalleşelim/katledelim/öldürme fiilini gerçekleştirelim yolunda Allah'ın!”

Dedi: “Olur musunuz belki, eğer kütibe/yazılırsa/kanun çıkarılırsa/reçete edilirse size kıtal/öldürme fiili, ya kıtalleşmezseniz?”

Dediler: “ve ne olacak bize de kıtalleşmeyeceğiz/öldürme fiilini gerçekleştimeyeceğiz yolunda Allah'ın? Ve gerçekten ihraç edildik/çıkarıldık diyarlarımızdan/evlerimizden ve oğullarımızdan?”

Ancak ne zaman kütibe/kanun olarak yerine getirilmesi için sunulduğunda onlara kıtal/öldürme fiili tevelli oldular/döndüler, hariçti birazı onlardan! Ve Allah Alim'dir zalimlere/yanlış yapanlara!

وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ اللّهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكًا قَالُوَاْ أَنَّى يَكُونُ لَهُ الْمُلْكُ عَلَيْنَا وَنَحْنُ أَحَقُّ بِالْمُلْكِ مِنْهُ وَلَمْ يُؤْتَ سَعَةً مِّنَ الْمَالِ قَالَ إِنَّ اللّهَ اصْطَفَاهُ عَلَيْكُمْ وَزَادَهُ بَسْطَةً فِي الْعِلْمِ وَالْجِسْمِ وَاللّهُ يُؤْتِي مُلْكَهُ مَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Ve kale lehum nebiyyuhum innallahe kad bease lekum talutemelika, kalu enna yekunu lehul mulku aleyna ve nahnu ehakku bil mulki minhu ve lem yu'te seaten minel mal, kale innallahestafahu aleykum ve zadehu bestaten fil ilmi vel cism, vallahu yu'ti mulkehu men yeşau, vallahu vasiun alim.

247- ve dedi onlara Nebileri:

Şüphesiz Allah gerçekten bease/çıkardı size Talut'u Meliken/Yetkili!”

dediler: “Nasıl olabilir O'na Mülkiyet/Yetkililik üzerimize? Ve biz hakkunhakız/daha hak edeniz Mülkü/Yetkililiği O'ndan ve verilmedi ona saadet/genişlik maldan!”

dedi: “Şüphesiz Allah estafa/seçti O'nu size ve zade/ziyadeledi O'nu besteden/yayarak ilmde ve cisimde! Ve Allah verir Mülkünü/Yetkisini kime isterse ve Allah Vasiu/Boldur/Geniştir Aliym/Bilendir!









وَقَالَ لَهُمْ نِبِيُّهُمْ إِنَّ آيَةَ مُلْكِهِ أَن يَأْتِيَكُمُ التَّابُوتُ فِيهِ سَكِينَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَبَقِيَّةٌ مِّمَّا تَرَكَ آلُ مُوسَى وَآلُ هَارُونَ تَحْمِلُهُ الْمَلآئِكَةُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ

Ve kale lehum nebiyyuhum inne ayete mulkihi en ye'tiyekumut tabutu fihi sekinetun min rabbikum ve bakiyyetun mimma terake alu musa ve alu harune tahmiluhul melaikeh, inne fi zalike le ayeten lekum in kuntum mu'minin.

  • 248- ve dedi onlara Nebileri:


Şüphesiz ayeti/işareti Mülkünün/Yetkisinin şudur; gelecek size tabutu -Onda-

sekine/sakinlik vardır Rabbinizden/Efendinizden

ve bakiye vardır neyden terk ettiyse Al-ü Musa ve Al-ü Harun


tahmil eder/taşır -Onu- Melaike!Yetkililer! Şüphesiz bunda elbette ayet/işaret vardır sizin için -eğer siz müminin/emin olarak inanırsanız!”


















فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِ قَالَ إِنَّ اللّهَ مُبْتَلِيكُم بِنَهَرٍ فَمَن شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنِّي وَمَن لَّمْ يَطْعَمْهُ فَإِنَّهُ مِنِّي إِلاَّ مَنِ اغْتَرَفَ غُرْفَةً بِيَدِهِ فَشَرِبُواْ مِنْهُ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمْ فَلَمَّا جَاوَزَهُ هُوَ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ قَالُواْ لاَ طَاقَةَ لَنَا الْيَوْمَ بِجَالُوتَ وَجُنودِهِ قَالَ الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُم مُّلاَقُو اللّهِ كَم مِّن فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللّهِ وَاللّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ

Fe lemma fesale talutu bil cunudi, kale innallahe mubtelikum bi neher, fe men şeribe minhu fe leyse minni, ve men lem yat'amhu fe innehu minni illa menigterafe gurfeten bi yedih, fe şeribu minhu illa kalilen minhum fe lemma cavezehu huve vellezine amenu meahu, kalu la takate lenal yevme bi calute ve cunudih, kalellezine yezunnune ennehum mulakullahi, kem min fietin kaliletin galebet fieten kesiraten bi iznillah, vallahu meas sabirin.

  • 249- Böylece ne zaman başka bir fasıla geçip ayrıldığında Talut ordularla,

  • dedi: “ Şüphesiz Allah mübtilu/bela verecek/sınayacak sizi -nehirle-

  • böyle kim şerbederse/içerse ondan -artık değildir o benden-

  • ve kim etmezse taam/doyuracak kadar kana kana yeyip tadmazsa onu -artık o bendendir-

  • hariçtir kim avuçlarsa bir avuç eliyle!”


Sonra şerbettiler/içtiler ondan, hariçti birazı onlardan!

Sonra ne zaman geçtiğinde O ve emin olarak inananlar -O'nunla- dediler:


Takatimiz yok bizim bugün Calut'a ve ordularına!”


Dedi: “O zannedenler şunu: onların buluşacağını Allah'a, nice topluluktan azı galebe çalar topluluğun çoğuna izniyle Allah'ın! Ve Allah sabredenlerle/hedefe kilitlenip kararlı bir şekilde yürüyenlerle beraberdir!”










وَلَمَّا بَرَزُواْ لِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ قَالُواْ رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

Ve lemma berazu li calute ve cunudihi kalu rabbena efrig aleyna sabren ve sebbit ekdamena vensurna alel kavmil kafirin.

250- ve ne zaman bariz olduklarında/ortaya çıkıp karşılaştıklardında Calut'a ve ordularıyla,

dediler: “Rabbimiz/Efendimiz efriğ/boşalt üzerimize sabrı/hedefe kilitlenerek kararlı olmayı ve sabit kıl ayaklarımızı ve ensir/yardım et bize kafir/gerçeği görmezlikten gelip kasıtlı olarak olarark üzerini örten halka karşı!”

























فَهَزَمُوهُم بِإِذْنِ اللّهِ وَقَتَلَ دَاوُودُ جَالُوتَ وَآتَاهُ اللّهُ الْمُلْكَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَهُ مِمَّا يَشَاء وَلَوْلاَ دَفْعُ اللّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَّفَسَدَتِ الأَرْضُ وَلَكِنَّ اللّهَ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْعَالَمِينَ

Fe hezemuhum bi iznillahi, ve katele davudu calute ve atahullahul mulke vel hikmete ve allemehu mimma yeşau, ve lev la def'ullahin nase, ba'dahum bi ba'din le fesedetil ardu ve lakinnallahe zu fadlin alel alemin.

251- Böylece hezimete uğrattı onları izniyle Allah'ın ve katletti/öldürdü Davud Calut'u ve verdi O'na Allah -Mülkü/Egemenliği/Yetkiyi- ve Hikmeti/Bilgeliği ve allame/öğretti O'na -neyden İstediyse-



ve eğer olmasa idi def etmesi Allah'ın insanların bazısını bazısına elbette fesada uğrardı/bozulurdu arz/yeryüzü ve lakin Allah sahibidir fazl/fazilet/fazlalığın üzerine alemlerin!



تِلْكَ آيَاتُ اللّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ وَإِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ

Tilke ayatullahi netluha aleyke bil hakk, ve inneke le minel murselin.

  • 252- İşte bunlar ayetleridir/işaretleridir Allah'ın -Okuyoruz onları- Sana hakkla/gerçek olarak! Ve şüphesiz Sen elbette Mürseliynden/Gönderilenlerdensin!










يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ فِيهِ وَلاَ خُلَّةٌ وَلاَ شَفَاعَةٌ وَالْكَافِرُونَ هُمُ الظَّالِمُونَ

Ya eyyuhellezine amenu enfiku mimma razaknakum min kabli en ye'tiye yevmun la bey'un fihi ve la hulletun ve la şefaah, vel kafirune humuz zalimun.

254- Ya ey o emin olarak inananlar;


  • infak edin/harcayın neyden Rızıklandırdıysak sizi

  • önceden ki; gelir size -yevm/gün- yoktur beyun/satın alma O'nda

  • ve yoktur hullet/dostluk

  • ve yoktur şefaat/yardım edip elinden tutup kurtarmaya


ve kafirun/gerçeği inkar edenler; onlar zalimun/yanlış yapanlardır!



























اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ

Allahu la ilahe illa huvel hayyul kayyum, la te'huzuhu sinetun ve la nevm, lehu ma fis semavati ve ma fil ard, menzellezi yeşfeu indehu illa bi iznih ya'lemu ma beyne eydihim ve ma halfehum, ve la yuhitune bi şey'in min ilmihi illa bi ma şae, vesia kursiyyuhus semavati vel ard, ve la yeuduhu hıfzuhuma ve huvel aliyyul azim.

255- Allah;

yoktur ilah sadece O;

Hayy; hayat sahibidir, diridir

Kayyum; bu hayat sahibi olmayı, diriliği ayakta tutandır!

  • Almaz O'nu sinetun/yorgun düşüp uyuklama ve de nevm/uyku

  • O'nun'dur ne varsa semavatta ve arzda

  • Kimdir o sahib olan şefaate indinde? Sadece İzniyle!

  • Yağlem/Bilir ne varsa arasında ellerinin ve ne varsa arkalarında

  • ve ihata edemezler/kapsayıp kavrayamazlar bir şeyi/açığa çıkaracağını İlminden! Sadece neyi şeyy ederse/açığa çıkarıp kavranabilir kılarsa!

  • Vasidir/Geniştir/Engindir Kürsüsü/Tahtı/Egemenliği semavatta ve arzda!

  • Zor gelmez O'na hıfz etmesi onları!

  • Ve O Aliyy/Uludur/Yücedir Aziym/Şanı Büyüktür!









لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

La ikrahe fid dini kad tebeyyener ruşdu minel gayy, fe men yekfur bit taguti ve yu'min billahi fe kadistemseke bil urvetil vuska, lenfisame leha, vallahu semiun alim.

256- Yoktur Kerhetme/Tiksindirme/İğrendirme/Dışardan Zorlayarak Yaptırma dinde!

Gerçekten tebeyyün olmuştur/açık anlaşılır şekle gelmiştir rüşd/olgunluk/doğruluk ğayydan/azgınlıktan/yaramazlıktan/yanlıştan

Artık kim küfrederse/inkar ederse/görmezlikten gelirse Tağutu/Azdırıcıyı/Saptırıcıyı ve emin olarak inanırsa Allah'a; böylece gerçekten istimsak etmiştir/tutmuştur/yapışmıştır urvet-i vüskaya/sapasağlam kulpa/tutağa! Yoktur ayrılıp kopması/fisamı onun!

Ve Allah Semi/Duyandır Aliym/Bilendir!















اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

Allahu veliyyullezine amenu, yuhricuhum minez zulumati ilen nur, vellezine keferu evliyauhumut tagutu yuhricunehum minen nuri ilaz zulumat, ulaike ashabun nar, hum fiha halidun.

257- Allah Velisi'dir/Koruyucusudur/Dostudur o emin olarak inananların ihraç eder onları zulumattan nura ve o kefereler evliyaları tağuttur ihraç eder onları nurdan zulumata! İşte bunlar ashab-ı nar! Onlar orada halidun!
























أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِي حَآجَّ إِبْرَاهِيمَ فِي رِبِّهِ أَنْ آتَاهُ اللّهُ الْمُلْكَ إِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّيَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ قَالَ أَنَا أُحْيِي وَأُمِيتُ قَالَ إِبْرَاهِيمُ فَإِنَّ اللّهَ يَأْتِي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ فَأْتِ بِهَا مِنَ الْمَغْرِبِ فَبُهِتَ الَّذِي كَفَرَ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ

E lem tera ilellezi hacce ibrahime fi rabbihi en atahullahul mulk, iz kale ibrahimu rabbiyellezi yuhyi ve yumitu, kale ene uhyi ve umit, kale ibrahimu fe innallahe ye'ti biş şemsi minel maşrıkı fe'ti biha minel magribi fe buhitellezi kefer, vallahu la yehdil kavmez zalimin.

  • 258- Görmedin mi o hacce edenleri/hüccetleşenleri İbrahim'e Rabbinde/Efendisinde şundan;

  • Verdi O'na Allah Mülkü/her türlü edinimi, ne zaman dediğinde İbrahim:


  • Rabbimdir/Efendimdir ki O hayat verir ve memat eder!”


Dedi: “Ben ihya ederim ve memat ederim!”


Dedi İbrahim: “Öyleyse şüphesiz Allah getirir şemsi meşrikten! Artık getir onu mağribten?”


böylece bühtan oldu/ağzı açık kalarak şaştı kaldı o kefere/gerçeği örtücü!


Ve Allah hidayet etmez kavm-i zalimine!

















أَوْ كَالَّذِي مَرَّ عَلَى قَرْيَةٍ وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَى عُرُوشِهَا قَالَ أَنَّىَ يُحْيِي هََذِهِ اللّهُ بَعْدَ مَوْتِهَا فَأَمَاتَهُ اللّهُ مِئَةَ عَامٍ ثُمَّ بَعَثَهُ قَالَ كَمْ لَبِثْتَ قَالَ لَبِثْتُ يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ قَالَ بَل لَّبِثْتَ مِئَةَ عَامٍ فَانظُرْ إِلَى طَعَامِكَ وَشَرَابِكَ لَمْ يَتَسَنَّهْ وَانظُرْ إِلَى حِمَارِكَ وَلِنَجْعَلَكَ آيَةً لِّلنَّاسِ وَانظُرْ إِلَى العِظَامِ كَيْفَ نُنشِزُهَا ثُمَّ نَكْسُوهَا لَحْمًا فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ قَالَ أَعْلَمُ أَنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Ev kellezi merra ala karyetin ve hiye haviyetun ala uruşiha, kale enna yuhyi hazihillahu ba'de mevtiha, fe ematehullahu miete amin summe beaseh, kale kem lebist, kale lebistu yevme ev ba'da yevm, kale bel lebiste miete amin fenzur ila taamike ve şerabike lem yetesenneh, venzur ila hımarike ve li nec'aleke ayeten lin nasi venzur ilal izami keyfe nunşizuha summe neksuha lahma, fe lemma tebeyyene lehu, kale a'lemu ennallahe ala kulli şey'in kadir.

259- Ya da o geçen gibi üzerinde karyenin/yerleşim yerinin ve o haviye/havaydı üzerine arşının/tavanının/çatısının, dedi:

Nasıl hayat verecek buna Allah bağde mevti?

Peşinden emat etti onu Allah miete amin/yüz yıl sonra beas etti onu!

Dedi: “Ne kadar kaldın?”

Dedi: “Kaldım bir yevm ya da bazı yevmin!”

Dedi: “Bel/Aksine kaldın yüz yıl! Şimdi bak/enzur ila daamike/doyumuna/yemeğine ve şarabına senelenmemiş! Ve bak/enzur hımarına/merkebine/eşeğine ve Biz yapacağız seni ayet/işaret insanlar için! Ve enzur/bak izami/kemiklere nasıl nüşiz ettik/ayağa kaldırdık onları sonra kisveye büründürdük onları etle/lahmen!”

Böylece ne zaman tebeyyün olduğunda ona, dedi: “Biliyorum şunu; Allah üzerine külli şeyin Kaadir!”









وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِي الْمَوْتَى قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِن قَالَ بَلَى وَلَكِن لِّيَطْمَئِنَّ قَلْبِي قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةً مِّنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَى كُلِّ جَبَلٍ مِّنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا وَاعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Ve iz kale ibrahimu rabbi erini keyfe tuhyil mevta kale e ve lem tu'min kale bela ve lakin li yatmainne kalbi kale fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec'al ala kulli cebelin minhunne cuz'en summed'uhunne ye'tineke sa'ya, va'lem ennallahe azizun hakim.

260- Ve ne zaman dediğinde İbrahim: “Rabbim/Efendim göster bana nasıl hayat veriyorsun mevtaya?”

Dedi: “Emin olarak inanmadın mı?”

Dedi: “Bela/Aksine ve lakin yetmainne/mutmain/tatmin olsun diye kalbim!”

Dedi: “Öyleyse ihaza eyle erba tayrdan peşinden serhun eyle/meylettir,şekillendir,suretlendir,biçimlendir sana, sonra yap ala külli cebelin onlardan cüz sonra çağır onları gelecekler sana sai ederek/çabalayarak! Ve bil şunu Allah Aziz/Üstündür Hakiym/Verdiği kararı sebe-sonuç bütünlüğünde bilgelikle yerine getirendir!”






















مَّثَلُ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِي كُلِّ سُنبُلَةٍ مِّئَةُ حَبَّةٍ وَاللّهُ يُضَاعِفُ لِمَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Meselullezine yunfikune emvalehum fi sebilillahi ke meseli habbetin enbetet seb'a senabile fi kulli sunbuletin mietu habbeh, vallahu yudaifu li men yeşau, vallahu vasiun alim.

261- Meselesi o infak edenlerin/harcayanların emvallerini fi sebili Allah meselesi gibi habbei enbatatın seba senabili fi külli sünbületin mietu habbe! Ve Allah yuzaif/çifterlendirir kimse için yeşau/ortaya çıkarırsa ve Allah Vasiun Aliym'dir



الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ ثُمَّ لاَ يُتْبِعُونَ مَا أَنفَقُواُ مَنًّا وَلاَ أَذًى لَّهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

Ellezine yunfikune emvalehum fi sebilillahi summe la yutbiune ma enfeku mennen ve la ezen lehum ecruhum inde rabbihim, ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun.

262- Ki onlar yunfik ederler emvallerini fi sebili Allah sonra tabi olmazlar ne infak ettiyseler mennen/minnet ederek ve etmezler eza! Onlar içindir ecirleri inde Rabbihim ve yoktur havf aleyhim ve olmaz onlar mahzun!

















قَوْلٌ مَّعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِّن صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَآ أَذًى وَاللّهُ غَنِيٌّ حَلِيمٌ

Kavlun ma'rufun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuha eza, vallahu ganiyyun halim.

263- Kavl ed'n marufen/dinin fıtratına uygun olan örfle ve mağfiret/bağışlama hayrunhayrdır min sadaka/gönülden geçen yardımı doğrulayıcı fiili mal tabi olarak/peşine düşerek verilen ezanın? Ve Allah Ğani/ganimet sahibi zengin Halim/uslu/yerli yerince gerekene gerektiği kadarı!


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُبْطِلُواْ صَدَقَاتِكُم بِالْمَنِّ وَالأذَى كَالَّذِي يُنفِقُ مَالَهُ رِئَاء النَّاسِ وَلاَ يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَيْهِ تُرَابٌ فَأَصَابَهُ وَابِلٌ فَتَرَكَهُ صَلْدًا لاَّ يَقْدِرُونَ عَلَى شَيْءٍ مِّمَّا كَسَبُواْ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ

Ya eyyuhellezine amenu la tubtılu sadakatikum bil menni vel eza, kellezi yunfiku malehu riaen nasi ve la yu'minu billahi vel yevmil ahır, fe meseluhu ke meseli safvanin aleyhi turabun fe esabehu vabilun fe terakehu salda, la yakdirune ala şey'in mimma kesebu vallahu la yehdil kavmel kafirin.

  • 264- Ya ey o emin olarak inananlar; tebdil etmeyin/değiş-tokuş sadakalarınızı/gönlünüzden geçen yardımı doğrulayıcı fiilinizi -minnetle ve ezayla-

  • kimse gibidir; infak eder malını riaen nas/insanlar görsün diye ve emin olarak inanmaz Allah'a ve yevmi ahirete!

  • Sonra meselesi meselesi gibidir safvanın/saf taşın onda turab vardır sonra isabet eder ona vabil/sağanak sonra terketti/bıraktı onu saldan/kel/bitkisiz taş!

  • Kudret edemezler ala şeyin kesbettiklerinden!

  • Ve Allah hidayet etmez kavmi kafirini!











وَمَثَلُ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمُ ابْتِغَاء مَرْضَاتِ اللّهِ وَتَثْبِيتًا مِّنْ أَنفُسِهِمْ كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ أَصَابَهَا وَابِلٌ فَآتَتْ أُكُلَهَا ضِعْفَيْنِ فَإِن لَّمْ يُصِبْهَا وَابِلٌ فَطَلٌّ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

Ve meselullezine yunfikune emvalehumubtigae mardatillahi ve tesbiten min enfusihim ke meseli cennetin bi rabvetin esabeha vabilun fe atet ukuleha dı'feyn, fe in lem yusıbha vabilun fe tall, vallahu bima ta'melune basir.

  • 265- Ve meselesi o infak edenlerin emvallerini ibtiğa ederek merzati Allah ve tesbit olsun enfuslarından -meselesi gibi cennetin rabvesine isabet eder onu vabil/sağanak peşinden verir ükülünü/yemişini zığfeyni/çifterli sonra eğer isabet etmese bile ona vabil artık talle/çisenti olur! Ve Allah amellerinize Basiyr'dir!





























أَيَوَدُّ أَحَدُكُمْ أَن تَكُونَ لَهُ جَنَّةٌ مِّن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ لَهُ فِيهَا مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَأَصَابَهُ الْكِبَرُ وَلَهُ ذُرِّيَّةٌ ضُعَفَاء فَأَصَابَهَا إِعْصَارٌ فِيهِ نَارٌ فَاحْتَرَقَتْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمُ الآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ

E yeveddu ehadukum en tekune lehu cennetun min nahilin ve a'nabin tecri min tahtihel enharu, lehu fiha min kullis semarati ve esabehul kiberu ve lehu zurriyyetun duafau fe esabeha ı'sarun fihi narun fahterakat kezalike yubeyyinullahu lekumul ayati leallekum tetefekkerun.

266- Mevedded eyler mi idi ahadakum/sizden birisi şuna;

-olsun onun için cennet nahilin/hurmalıktan ve ağnabin/üzümlükten tecri eder tahtından enhar onun için

-orada min küllü semerat

-ve isabet eder ona kiberu/yaşlılık ve onun zürriyeti zayıftır

-ancak isabet eder oraya iğsar/can sıkan kasırga onda nar olur böylece ihtirak eder/yakar geçer!


İşte böyle yübeyyin ediyor Allah size ayetleri/aklın ham maddesi işaretleri! Belki siz tefekkür/fikir yürütürsünüz!























يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّا أَخْرَجْنَا لَكُم مِّنَ الأَرْضِ وَلاَ تَيَمَّمُواْ الْخَبِيثَ مِنْهُ تُنفِقُونَ وَلَسْتُم بِآخِذِيهِ إِلاَّ أَن تُغْمِضُواْ فِيهِ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ

Ya eyyuhellezine amenu enfiku min tayyibati ma kesebtum ve mimma ahracna lekum minel ard, ve la teyemmemul habise minhu tunfikune ve lestum bi ahızihı illa en tugmidu fih, va'lemu ennallahe ganiyyun hamid.

267- Ya ey o emin olarak inananlar infak edin/harcayın tayyibattan/hoşlarından ne kesbettiyseniz ve ne ihraç ettiysek size arzdan! Ve teyemmüm etmeyin/hedeflemeyin habisi -ondan- infak etmeye ve istemezken ihaza etmeyi/almayı -onu- sadece ğamad ederek/gözü kapalı olarak onda! Ve eğlem/bilin şunu; Allah Ğani/Zengindir Hamid/Övgülerin sahibidir!





الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُم بِالْفَحْشَاء وَاللّهُ يَعِدُكُم مَّغْفِرَةً مِّنْهُ وَفَضْلاً وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Eş şeytanu yeidukumul fakra ve ye'murukumbil fahşai vallahu yeidukum magfireten minhuve fadla, vallahu vasiun alim.

268- Şeytan/uzaklaşmış vaad eder dize fakrı

ve emreder size fahşayı

ve Allah vaad eder size mağfireti -ondan- ve fazlı!

Ve Allah Vasiun Aliym'dir!


يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاء وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ

Yu'til hikmete men yeşau, ve men yu'tel hikmete fe kad utiye hayran kesira, ve ma yezzekkeru illa ulul elbab.

269- Verir Hikmeti/Bilgeliği kimi/kime şey ederse/ortaya çıkarırsa ve kime verildiyse Hikmet, artık gerçekten verilmiştir hayır kesiran! Ve edemez yezekkür sadece ulul elbab/temiz akıl sahipleri!



وَمَا أَنفَقْتُم مِّن نَّفَقَةٍ أَوْ نَذَرْتُم مِّن نَّذْرٍ فَإِنَّ اللّهَ يَعْلَمُهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ

Ve ma enfaktum min nafakatin ev nezertum min nezrin fe innallahe ya'lemuh, ve ma liz zalimine min ensar.

270- ve ne infak ederseniz/harcarsanız nafakadan/harcamadan ya da nizar ederseniz/adak ederseniz nizardan/adaktan sonra şüphesiz Allah bilir onu! Ve olmayacak zalimler/yanlış yapanlar için ensardan/yardımcılardan!


إِن تُبْدُواْ الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِيَ وَإِن تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَرَاء فَهُوَ خَيْرٌ لُّكُمْ وَيُكَفِّرُ عَنكُم مِّن سَيِّئَاتِكُمْ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ

İn tubdus sadakati fe niimma hiy, ve in tuhfuha ve tu'tuhal fukarae fe huve hayrun lekum ve yukeffiru ankum min seyyiatikum vallahu bi ma ta'melune habir.

  • 271- Eğer tübdü/açıktan olursa sadakalar/gönlünüzden geçen iyiliği bir kişiyi faydalandırarak tasdik ediş, artık niğme/iyidir o!

  • Ve eğer tühfüha/gizlerseniz onu ve tü'tüha/verirseniz onu fukaraya/ihtiyaç sahiblerine artık o hayırlıdır sizin için!

  • Ve yükeffir/inkar edecek sizden seyyiatlarınızdan!

  • Ve Allah amellerinize Habiyr'dir!

















لَّيْسَ عَلَيْكَ هُدَاهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ يَهْدِي مَن يَشَاء وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَلأنفُسِكُمْ وَمَا تُنفِقُونَ إِلاَّ ابْتِغَاء وَجْهِ اللّهِ وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ

Leyse aleyke hudahum ve lakinnallahe yehdi men yeşau, ve ma tunfiku min hayrin fe li enfusikum, ve ma tunfikune illebtigae vechillah, ve ma tunfiku min hayrin yuveffe ileykum ve entum la tuzlemun.

  • 272- Değildir üzerine Senin hüdaları/hidayete gelmeleri ve lakin Allah hidayet eder kimi şeyy ederse! Ve ne infak ederseniz hayrdan artık kendiniz içindir!

  • Ve etmeyin infak, sadece ibtiğa etmek için vechini Allah'ın!

  • Ve ne infak ederseniz hayrdan yüveffi/vefa gösterecek size ve siz zulmedilmezsiniz!




لِلْفُقَرَاء الَّذِينَ أُحصِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًا فِي الأَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ أَغْنِيَاء مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُم بِسِيمَاهُمْ لاَ يَسْأَلُونَ النَّاسَ إِلْحَافًا وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ

Lil fukaraillezine uhsiru fi sebilillahi la yestatiune darben fil ardı, yahsebuhumul cahilu agniyae minet teaffuf, ta'rifuhum bi simahum, la yes'elunen nase ilhafa, ve ma tunfiku min hayrin fe innallahe bihi alim.

  • 273- Fakirler için ki; ihsar olanlar fi sebili Allah; istidağ edemezler darba arzda; hesab eder onları cahiller eğniya/ganimet sahibi iffetinden,

  • arif olursunuz onlara simalarından

  • sual etmezler insanlara ilhafen/ısrarla!

  • Ve ne infak ederseniz hayrdan artık şüphesiz Allah ona Aliym'dir!



الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

Ellezine yunfikune emvalehum bil leyli ven nehari sirran ve alaniyeten fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun.

274 Ki onlar infak ederler emvallerini leylen ve neharen sırren ve aleniyen

artık onlar içindir ecirleri inde Rabbihim

ve yoktur havf onlara ve onlar mahzun olmazlar!




الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لاَ يَقُومُونَ إِلاَّ كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَن جَاءهُ مَوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّهِ فَانتَهَىَ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

Ellezine ye'kuluner riba la yekumune illa kema yekumullezi yetehabbetuhuş şeytanu minel mess, zalike bi ennehum kalu innemal bey'u mislur riba, ve ehallallahul bey'a ve harramer riba fe men caehu mev'izatun min rabbihi fenteha fe lehu ma selef, ve emruhu ilallah, ve men ade fe ulaike ashabun nar, hum fiha halidun.

275- Ki onlar yerler ribayı/tefecilikten kabaranı;

ikame edemezler sadece ikame eden gibi yetehabbet eden/sopayla kafasına geçirir şeytan dokunuştan/mes!

İşte böyle çünkü onlar derler: “Sadece bey'u/satıştan elde edilen kar misli/benzerdir ribaya/tefecilikten kabarışa!

Ve ehalle/helal/uygun kıldı Allah bey'uyu/satıştan elde edilen karı ve haram/yüksek hassasiyet gösterilip dikkat edilmesi gereken yasak kıldı ribayı/tefecilikten kabarışı!

Artık kime gelirse ona/kendisine mevıza/vaaz/mevzuat Min Rabbihi/Efendisinden, peşinden nehy olunursa/uzak tutarsa kendisini, artık onun için ne selef/geçtiyse/önceden ve emri/davası Allah'a-dır!

Ve kim avdet/iade ederse işte bunlar ashab-ı nar/ateşin yoldaşlarıdır!

Onlar orada ölümsüzdürler!









يَمْحَقُ اللّهُ الْرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ

Yemhakullahur riba ve yurbis sadakat, vallahu la yuhıbbu kulle keffarin esim.

276- Yemhak/mihak/noksan/eksiltme/azaltma eder Allah ribayı/tefecilikten kabarışı

yurbis/riba/tefecilikten kabartır sadakayı/gönülden geçen mali iyiliği gerçekleştirme eylemini

ve Allah la yuhibbu/sevmez küllünü keffarı esimi/umursamaz şekilde gerçeği görmezlikten gelerek hayırdan uzaklaştırıcı fiilleri işleyenleri.



إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَآتَوُاْ الزَّكَاةَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

İnnellezine amenu ve amilus salihati ve ekamus salate ve atevuz zekate lehum ecruhum inde rabbihim, ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun.

277- Şüphesiz o amenu/emin olarak inanıp emniyete girenler ve ameli salihat edenler ve ikame edenler salatı ve verenler zekatı; onlar içindir inde Rabbihim ve yoktur havf onlara ve yoktur onlara mahzun olmak!

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَذَرُواْ مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ

Ya eyyuhellezine amenuttekullahe ve zeru ma bakiye miner riba in kuntum mu'minin.

278- Ya ey o amenu/emin olarak inanıp emniyet altına girenler; ittika/takvalanın/emir-yasaklara uyarak korunun Allah'a ve zer edin/bırakın ne bakiyeyse/kaldıysa ribadan/tefecilikten gelen kabarıktan -eğer siz müminin/emin olarak inandıysanız-







فَإِن لَّمْ تَفْعَلُواْ فَأْذَنُواْ بِحَرْبٍ مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَإِن تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُؤُوسُ أَمْوَالِكُمْ لاَ تَظْلِمُونَ وَلاَ تُظْلَمُونَ

Fe in lem tef'alu fe'zenu bi harbin minallahi ve resulih, ve in tubtum fe lekum ruusu emvalikum, la tazlimune ve la tuzlemun.

  • 279- Artık eğer faaliyette bulunmazsanız;

  • -artık ezanı okunmuştur harbin Allah'tan ve Rasülü'nden-


ve eğer tübtüm/tevbe edip özür dilerseniz

böylece sizindir rüüsü/reisleri/başları emvalikum

zulm etmezsiniz/yanlış yapmazsınız

ve zulm edilmezsiniz/yanlış yapılmazsınız



وَإِن كَانَ ذُو عُسْرَةٍ فَنَظِرَةٌ إِلَى مَيْسَرَةٍ وَأَن تَصَدَّقُواْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ

Ve in kane zu usratin fe naziratun ila meysereh ve en tesaddeku hayrun lekum in kuntum ta'lemun.

280- ve eğer olduysa zu usran/zorluk sahibi, peşinden nazire edin/bakın ila meysir/kolaylaşana kadar!

Ve eğer tasadduk ederseniz/gönlünüzden kopan iyiliği doğrulayıcı işaret olarak hayrun sizin için! Eğer siz bilirseniz!



وَاتَّقُواْ يَوْمًا تُرْجَعُونَ فِيهِ إِلَى اللّهِ ثُمَّ تُوَفَّى كُلُّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ

Vetteku yevmen turceune fihi ilallahi summe tuveffa kullu nefsin ma kesebet ve hum la yuzlemun.

281- Ve ittika edin/emir-yasaklara uyarak takvalanın/korunun yevmen/günden rücu ettirileceksiniz -onda- Allah'a!

Sonra tüveffa/vefa edilecek/geri verilecek küllü nefsin/ her kişiye -ne kesbettiyse ve onlara zu lm edilmez/yanlış yapılmaz!






يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا تَدَايَنتُم بِدَيْنٍ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَاكْتُبُوهُ وَلْيَكْتُب بَّيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِ وَلاَ يَأْبَ كَاتِبٌ أَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللّهُ فَلْيَكْتُبْ وَلْيُمْلِلِ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللّهَ رَبَّهُ وَلاَ يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْئًا فَإن كَانَ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَفِيهًا أَوْ ضَعِيفًا أَوْ لاَ يَسْتَطِيعُ أَن يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِ وَاسْتَشْهِدُواْ شَهِيدَيْنِ من رِّجَالِكُمْ فَإِن لَّمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَأَتَانِ مِمَّن تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاء أَن تَضِلَّ إْحْدَاهُمَا فَتُذَكِّرَ إِحْدَاهُمَا الأُخْرَى وَلاَ يَأْبَ الشُّهَدَاء إِذَا مَا دُعُواْ وَلاَ تَسْأَمُوْاْ أَن تَكْتُبُوْهُ صَغِيرًا أَو كَبِيرًا إِلَى أَجَلِهِ ذَلِكُمْ أَقْسَطُ عِندَ اللّهِ وَأَقْومُ لِلشَّهَادَةِ وَأَدْنَى أَلاَّ تَرْتَابُواْ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدِيرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَلاَّ تَكْتُبُوهَا وَأَشْهِدُوْاْ إِذَا تَبَايَعْتُمْ وَلاَ يُضَآرَّ كَاتِبٌ وَلاَ شَهِيدٌ وَإِن تَفْعَلُواْ فَإِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَيُعَلِّمُكُمُ اللّهُ وَاللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Ya eyyuhellezine amenu iza tedayentum bi deynin ila ecelin musemmen fektubuh, velyektub beynekum katibun bil adl, ve la ye'be katibun en yektube kema allemehullahu felyektub, velyumlilillezi aleyhil hakku velyettekıllahe rabbehu ve la yebhas minhu şey'a, fe in kanellezi aleyhil hakku sefihan ev daifen ev la yestatiu en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil adl, vesteşhidu şehideyni min ricalikum, fe in lem yekuna raculeyni fe raculun vemraetani mimmen terdavne mineş şuhedai en tedılle ıhdahuma fe tuzekkire ıhdahumal uhra ve la ye'beş şuhedau iza ma duu, ve la tes'emu en tektubuhu sagiran ev kebiran ila ecelih, zalikum aksatu indallahi ve akvemu liş şehadeti ve edna ella tertabu illa en tekune ticareten hadıraten tudiruneha beynekum fe leyse aleykum cunahun ella tektubuha ve eşhidu iza tebaya'tum, ve la yudarra katibun ve la şehid, ve in tef'alu fe innehu fusukun bikum, vettekullah, ve yuallimukumullah, vallahu bi kulli şey'in alim.

  • 282- Ya ey o amenu olanlar;

  • ne zaman tedayene ettiğinizde/ödünç verme ve alma fiili/borç sözleşmesi yaptığınızda -deynle/borçla/ödünçle- ila eceli müsemma peşinde üktüb edin/yazın onu!

  • Ve yektub/yazdırın aranızda bir katibe adilce.

  • Ve geri durmasın/sakınmasın katib şundan; yazmaktan talim ettiği gibi ona Allah!

  • Artık yazdırın ona

  • ve yumlil/doğruya sadık kalarak yazdırsın -o aleyhinde hakk olan/borçlu-

  • ve takvalı olsun Allah'a; Rabbisine/Efendisine

  • ve bahs yapmasın/eksiltmesin ondan şey

  • böylece eğer oldu ise o aleyhinde hak olan sefihen ya da zayıf ya da istida edemeyen şuna; yemlil/doğruya sadık kalarak yazmaya -o- öyleyse yemlil/doğruya sadık kalarak yazdırsın velisine adilce!

  • Ve istişhad eyleyin/şahid bulun şehideyn/iki şahid ricalinizden!

  • Sonra eğer yekun değilse raculeyn/iki adam/erkek; sonra racul ve emraetan/iki kadın kimseden razı olduğunuz şühedadan şunda; tudılli/saparsa ihdahuma/onlardan birisi böylece tüzekkir edecek ihdahuma/onlardan birisine ühra/diğerine!

  • Ve geri durmasın şüheda ne zaman neye çağrılırsalar! Bıkmasınlar şundan; yazmaktan -onu- sağiran ev kebiran eceline kadar!

  • İşte böyle eksut/kıstaslıdır indinde Allah'ın ve ekvam/ayakta durabilir şehadet için ve edna/yandadır ki tertab/şüphe olmasın!

  • Hariçtir şu; olması ticaretin haziraten tudiru/devrede/peşin olarak onu aranızda halletmek; böylece olmaz size cünah ki yazmazsanız onu!

Ve şahid tutun ne zaman tebayu/sattığınızda ve zarar verilmemeli katibe ve şahide! Ve eğer tefal sonra şüphesiz o füsuktur size! Ve takvalanın Allah'a!ve yuallim eder Allah!ve Allah her şeye Aliym'dir!

وَإِن كُنتُمْ عَلَى سَفَرٍ وَلَمْ تَجِدُواْ كَاتِبًا فَرِهَانٌ مَّقْبُوضَةٌ فَإِنْ أَمِنَ بَعْضُكُم بَعْضًا فَلْيُؤَدِّ الَّذِي اؤْتُمِنَ أَمَانَتَهُ وَلْيَتَّقِ اللّهَ رَبَّهُ وَلاَ تَكْتُمُواْ الشَّهَادَةَ وَمَن يَكْتُمْهَا فَإِنَّهُ آثِمٌ قَلْبُهُ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ

Ve in kuntum ala seferin ve lem tecidu katiben fe rihanun makbudah, fe in emine ba'dukum ba'dan felyueddillezi'tumine emanetehu velyettekıllahe rabbeh, ve la tektumuş şehadeh, ve men yektumha fe innehu asimun kalbuh, vallahu bi ma ta'melune alim.

283- ve eğer siz ala seferin ve bulamadınızsa katib; öyleyse rihanun/rehin olarak makbuzu/kabzedilen/alınan yeter!

Ancak eğer emin olursa bazınız bazınıza böylece yüeddi/eda etsin/ödesin o emin olunan emanetini ve takvalansın Allah'a, Rabbisine!

Ve tektum/ketum etmeyin şehadeti! Ve kim ketum ederse onu bilsin ki o esimdir kalbine! Ve Allah amellerinize Aliym'dir!





















لِّلَّهِ ما فِي السَّمَاواتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَإِن تُبْدُواْ مَا فِي أَنفُسِكُمْ أَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُم بِهِ اللّهُ فَيَغْفِرُ لِمَن يَشَاء وَيُعَذِّبُ مَن يَشَاء وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Lillahi ma fis semavati ve ma fil ard, ve in tubdu ma fi enfusikum ev tuhfuhu yuhasibkum bihillah, fe yagfiru limen yeşau ve yuazzibu men yeşau, vallahu ala kulli şey'in kadir.

284- Li Allah ne varsa semavatta ve ne varsa arzda ve eğer açarsanız/tübdü ne varsa enfüsünüzde/kendinizde ya da tuhfü/hafiye/gizlerseniz -hesab edecek sizi -onunla- Allah! Sonra yeğfir/bağışlayacak kim için şeyy ederse ve azablandıracak kimi şeyy ederse! Ve Allah ala külli şeyin Kaadir!



آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ

Amener resulu bima unzile ileyhi min rabbihi vel mu'minun, kullun amene billahi ve melaiketihi ve kutubihi ve rusulih, la nuferriku beyne ehadin min rusulih, ve kalu semi'na ve ata'na gufraneke rabbena ve ileykel masir.

285- Amene oldu Rasül -ne inzal edildiyse O'na/Kendisine Rabbisinden/Efendisinden ve müminun da! Küllüsü amene oldu Allah'a ve Melaikelerine ve Kütüblerine/Kitablarına ve Rasüllerine “Fark gözetmeyiz arasında birisinin Rasüllerinden! Ve derler: “ Semi olduk/Duyduk ve Atağ/İtaatçı olduk! Ğufranını/Bağışlamanı ver bize Rabbimiz/Efendimiz ve Sana'dır mesiyr/varış!













لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

La yukellifullahu nefsen illa vus'aha leha ma kesebet ve aleyha mektesebet rabbena la tuahızna in nesina ev ahta'na, rabbena ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezine min kablina, rabbena ve la tuhammilna ma la takate lena bih, va'fu anna, vagfir lena, verhamna, ente mevlana fensurna alel kavmil kafirin.

286- Yükellif/tekellüf/mükellif/teklif/külfet etmez Allah nefse/kişiye sadece vusa/yapabileceğiyle! Onundur ne kesbettiyse ve aleyhinedir ne iktisab ettiyse! “Rabbimiz/Efendimiz ihaza etme/alma bizi eğer nisyan edersek ya da hata edersek! Rabbimiz ve tahmil etme aleyna/bize ısrı/zorlayıcı daraltıcı bağı, hamalladığın gibi -onu- üzerine o bizden öncekilerin! Rabbimiz tuhammil etme bizi neye edemeyeceksek takat bizi onunla! Afvet bizden iğfar et bizi erham eyle bizi! Sensin Mevlana/Velimiz/Koruyucumuz/Elimizden Tutacak Olan/Dostumuz artık insar eyle bize alel/karşısında kavm-i kafirininin/gerçeği görmezlikten gelen umursamayan nankör halkın!





BİLGİ: BAKARA SURESİ ÇALIŞMALARI TEKNİK HATA NEDENİYLE YAZILI OLARAK SİLİNDİ ANCAK 230 LARDAN MEAL YAZILDI ANCAK YOUTUBE SAYFASINDA VİDEO MEAL ÇALIŞMALARI MEVCUTTUR


(38) Allah'ın Rehberliğine Girmenin Şartları / Bakara 1-5 - YouTube