29 Mart 2022 Salı

76- Alak Denklemi -Tur İkrası-

                


                                          



بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.



 ١- وَالطُّورِ

1- Vet turi.

1- Ve Tur!

٢- وَكِتَابٍ مَّسْطُورٍ
2- Ve kitabin mesturin.

2- Ve Kitab'ın satırları!

٣- فِي رَقٍّ مَّنشُورٍ
3- Fi rakkın menşurin.

3- Parşömende neşredilmiş.

٤- وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِ
4- Vel beytil ma'muri.

4- Ve Beyt-i Mamur; imar edilen Ev!

٥- وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِ
5- Ves sakfil merfui.

5- Ve tavan yükseltilmiş!

٦- وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِ
6- Vel bahril mescuri.

6- Ve deniz alevlendirilmiş!

٧- إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِعٌ
7- İnne azabe rabbike le vakı'un.

7- Şüphesiz işkencesi Efendi'nin elbette vuku bulacaktır!

٨- مَا لَهُ مِن دَافِعٍ
8- Ma lehu min dafiin.

8- Yoktur -onun için- def ediciden!

٩- يَوْمَ تَمُورُ السَّمَاء مَوْرًا
9- Yevme temurus semau mevren.

9- O gün çalkalanır gök hızla toz olur gider!

١٠- وَتَسِيرُ الْجِبَالُ سَيْرًا
10- Ve tesirul cibalu seyra.

10- Ve seyre çıkar dağlar seyirle!

١١- فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
11- Fe veylun yevme izin lil mukezzibine.

11- Artık yazıklar olsun o izin günü Yalanlayanlara!

١٢- الَّذِينَ هُمْ فِي خَوْضٍ يَلْعَبُونَ
12- Ellezine hum fi havdın yel'abun.

12- Ki onlar dalışta oynuyorlar!

١٣- يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَى نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا
13- Yevme yude'une ila nari cehenneme de'a.

13- O gün itilirler ateşine cehennemin bir itişle!

١٤- هَذِهِ النَّارُ الَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
14- Hazihin narulleti kuntum biha tukezzibun.

14- Budur ateş ki siz onu yalanlıyor idiniz!

١٥- أَفَسِحْرٌ هَذَا أَمْ أَنتُمْ لَا تُبْصِرُونَ
15- E fe sihrun haza em entum la tubsirun.

15- Şimdi büyü müdür bu yoksa siz görmüyor musunuz?

١٦- اصْلَوْهَا فَاصْبِرُوا أَوْ لَا تَصْبِرُوا سَوَاء عَلَيْكُمْ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
16- Islevha fasbiru ev la tasbiru sevaun aleykum, innema tuczevne ma kuntum ta'melun.

16- Tutuşun onda! Sonra sabırla dayanın veya sabırsız olun aynı seviyededir size! Sadece cezalandırıldınız yapmış olduğunuz amellerinizden!

١٧- إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَعِيمٍ
17- İnnel muttekine fi cennatin ve naimin.

17- Şüphesiz saygıyla emirlere uyanlar -bahçelerde ve nimetlerdedirler-

١٨- فَاكِهِينَ بِمَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَاهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
18- Fakihine bi ma atahum rabbuhum, ve vekahum rabbuhum azabel cahim.

18- Eğlenirler neyi verdiyse onlara Efendileri ve korumuştur onları Efendileri işkencesinden alevli ateşin!

١٩- كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
19- Kulu veşrebu henien bi ma kuntum ta'melune.

19- Yeyin ve için afiyetle -yapmış olduğunuz amellerinizden ötürü-

٢٠- مُتَّكِئِينَ عَلَى سُرُرٍ مَّصْفُوفَةٍ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ
20- Muttekiine ala sururin masfufeh, ve zevvecnahum bi hurin inin.

20- Yaslanırlar kanepelerde dizilice ve eşlendireceğiz onları güzel gözlü hurilerle!

٢١- وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُم بِإِيمَانٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَا أَلَتْنَاهُم مِّنْ عَمَلِهِم مِّن شَيْءٍ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ
21- Vellezine amenu vettebeathum zurriyyetuhum bi imanin elhakna bihim zurriyyetehum ve ma eletnahum min amelihim min şey'in, kullumriin bi ma kesebe rehinun.

21- Ve o emin olarak inananlar ve tabi olanlar onlara -soylarından imanla- ilhak edeceğiz onları soylarına ve eksiltmeyeceğiz onların amellerinden bir şey. Her kişi kazandığına rehindir!

٢٢- وَأَمْدَدْنَاهُم بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
22- Ve emdednahum bi fakihetin ve lahmin mimma yeştehun.

22- Ve imdat eyleriz onlara meyvelerle ve etle neyde iştah duyarsalar!

٢٣- يَتَنَازَعُونَ فِيهَا كَأْسًا لَّا لَغْوٌ فِيهَا وَلَا تَأْثِيمٌ
23- Yetenazeune fiha ke'sen la lagvun fiha ve la te'simun.

23- Çekip alırlar orada bir kase, gereksiz söz yoktur orada ve günah işlemek yoktur!

٢٤- وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَّكْنُونٌ
24- Ve yetufu aleyhim gılmanun lehum ke ennehum lu'luun meknunun.

24- Ve tavaf eder onları gılmanlar, onlar için sanki onlar saklanmış inciler!

٢٥- وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَسَاءلُونَ
25- Ve akbele ba'duhum ala ba'dın yetesaelun.

25- Ve karşılıklıca bazıları bazılarına sorarlar.

٢٦- قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ
26- Kalu inna kunna kablu fi ehlina muşfikin.

26- Derler: "Şüphesiz biz, olmuş idik önceden ehlimizde ürperenler."

٢٧- فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَانَا عَذَابَ السَّمُومِ
27- Fe mennallahu aleyna ve vekana azabes semum.

27- "Böylece nimete boğdu Allah bizi ve korudu bizi iliklere işleyen zehirleyici ateş radyasyon işkencesinden!"

٢٨- إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ
28- İnna kunna min kablu ned'uh, innehu huvel berrur rahim.

28- "Şüphesiz Biz, olmuş idik önceden dua edip çağıran O'na! Şüphesiz O var ya O, Berr; iyi,güzel,hayırlıdır, Rahiym; özünde merhametlidir!"

٢٩- فَذَكِّرْ فَمَا أَنتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ
29- Fe zekkir fe ma ente bi ni'meti rabbike bi kahinin ve la mecnun.

29- Artık hatırlat! Ki değilsin Sen nimetiyle Efendi'nin bir kahin; geçmiş-gelecekten haber veren ve mecnun; cinlenmiş, aklını kaybetmiş değilsin!

٣٠- أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَّتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ
30- Em yekulune şairun neterabbesu bihi reybel menuni.

30- Ya da diyorlar: "Bir şair; uydurup okuyandır, gözetliyoruz O'nu, nimetlerin kesilmesi şüphesiyle!"

٣١- قُلْ تَرَبَّصُوا فَإِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُتَرَبِّصِينَ
31- Kul terabbesu fe inni meakum minel muterabbisin.

31- De: "Gözetleyin, bilin ki şüphesiz Ben de sizinle beraber gözetleyenlerdenim!"

٣٢- أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُم بِهَذَا أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ
32- Em te'muruhum ahlamuhum bi haza em hum kavmun tagun.

32- Ya da emrediyor onlara rüyaları bunu ya da onlar azgın bir halktır!

٣٣- أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ بَل لَّا يُؤْمِنُونَ
33- Em yekulune tekavveleh, bel la yu'minun.

33-Ya da diyorlar: "ağzıyla diyor onu!" Aksine inanmıyorlar!

٣٤- فَلْيَأْتُوا بِحَدِيثٍ مِّثْلِهِ إِن كَانُوا صَادِقِينَ
34- Fel ye'tu bi hadisin mislihi in kanu sadikin.

34- Öyleyse getirsinler -O'nun misli bir hadisi- eğer doğru iseler!

٣٥- أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ
35- Em huliku min gayri şey'in em humul halikun.

35- Ya da yaratıldılar -şeyy olmadan- ya da onlar yaratanlardır!

٣٦- أَمْ خَلَقُوا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بَل لَّا يُوقِنُونَ
36- Em halakus semavati vel ard, bel la yukınun.

36- Ya da yarattılar gökleri ve yeri! Aksine gönülleri yatışmış akılları ikna olmuş değildir!

٣٧- أَمْ عِندَهُمْ خَزَائِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَ
37- Em indehum hazainu rabbike em humul musaytırun.

37- Ya da yanlarındadır hazineleri Efendi'nin ya da onlar denetmenler!

٣٨- أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
38- Em lehum sullemun yestemiune fih, fel ye'ti mustemiuhum bi sultanin mubin.

38- Ya da onların merdiveni var da kulak veriyorlar -orada-? Öyleyse getirsinler kulak verenleri -açık bir sultanla-

٣٩- أَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَكُمُ الْبَنُونَ
39- Em le hul benatu ve le kumul benun.

39- Ya da O'nun için kızlar da ve sizin için oğullar?

٤٠- أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُونَ
40- Em tes'eluhum ecren fe hum min magremin muskalun.

40- Ya da soruyorsun onlara bir ücret de onlar borcun altında eziliyorlar?

٤١- أَمْ عِندَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ
41- Em indehumul gaybu fe hum yektubun.

41- Ya da yanlarındadır -Kayb- da onlar yazıyorlar?

٤٢- أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًا فَالَّذِينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَكِيدُونَ
42- Em yuridune keyda, fellezine keferu humul mekidun.

42- Ya da istiyorlar tuzak kurmayı? Bilinsin ki o inkarcılar; onlar tuzaktadırlar!

٤٣- أَمْ لَهُمْ إِلَهٌ غَيْرُ اللَّهِ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
43- Em lehum ilahun gayrullah, subhanallahi amma yuşrikun.

43- Ya da onlar için ilah var gayrısında Allah'ın? Subhan; şanı yüce olup övgüyle anılan Allah beridir ortak koşup yamandırdıklarından!

٤٤- وَإِن يَرَوْا كِسْفًا مِّنَ السَّمَاء سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَّرْكُومٌ
44- Ve in yerev kisfen mines semai sakıtan yekulu sehabun merkum.

44- Ve eğer görseler bir parça gökten düşerken, diyecekler: "Bulutlar birikmiş!"

٤٥- فَذَرْهُمْ حَتَّى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي فِيهِ يُصْعَقُونَ
45- Fe zerhum hatta yulaku yevmehumullezi fihi yus'akune.

45- Artık bırak onları -buluşuncaya değin günlerine- ki -onda- yere yığılacaklar!

٤٦- يَوْمَ لَا يُغْنِي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ
46- Yevme la yugni anhum keyduhum şey'en ve la hum yunsarun.

46- O gün fayda etmez onlara tuzakları bir şeye ve yardım da görmezler!

٤٧- وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا عَذَابًا دُونَ ذَلِكَ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
47- Ve inne lillezine zalemu azaben dune zalike ve lakinne ekserehum la ya'lemun.

47- Ve şüphesiz o yanlış yapan zalimler içindir işkence -bunun yanında- ve ama çoğusu onların bilmezler!

٤٨- وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ
48- Vasbir li hukmi rabbike fe inneke bi a'yunina, ve sebbih bi hamdi rabbike hine tekumu.

48- Ve hedefe kilitlenerek kararlı bir şekilde dayan -hükmü için Efendi'nin- peşinden şüphesiz Sen -Gözlerimizlesin- ve an övgüyle Efendini kalktığın vakit!

٤٩- وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَإِدْبَارَ النُّجُومِ
49- Ve minel leyli fe sebbihhu ve idbaren nucumi.

49- Ve geceden de an O'nu ve arkasından yıldızların!










23 Mart 2022 Çarşamba

75- Alak Denklemi -Secde İkrası-






  بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.



 ١- الم
1- Elif lam mim.

1- Elif, Lam, mim!

٢- تَنزِيلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
2- Tenzilul kitabi la reybe fihi min rabbil alemin.

2- İndirilmiştir Kitab -şüphe yoktur onda- Efendisinden alemlerin!

٣- أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أَتَاهُم مِّن نَّذِيرٍ مِّن قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
3- Em yekulunefterah, bel huvel hakku min rabbike li tunzire kavmen ma etahum min nezirin min kablike leallehum yehtedun.

3- Yoksa diyorlar mı; "iftira etti -Onu-?" Aksine O -Hakktır- Efendinden -uyarsın diye bir halkı -gelmedi onlara bir Uyarıcıdan Senden önceden-  belki onlar hidayete gelip doğru yolu bulurlar!

٤- اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ مَا لَكُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ
4- Allahullezi halakas semavati vel arda ve ma beynehuma fi sitteti eyyamin summesteva alel arş, ma lekum min dunihi min veliyyin ve la şefii, e fe la tetezekkerun.

4- Allah ki; yarattı gökleri ve yeri ve arasındakileri -altı günde- sonra istiva; seviyelenib yöneldi Arş; tahta! Yoktur sizin için -Yanısıra- Veli'den; yakın, dost, koruyucu ve Şefii; kurtarıcı, şefaatçi, arabulucu! Öyleyse hatırlayıp çekidüzen vermeyecek misiniz?

٥- يُدَبِّرُ الْأَمْرَ مِنَ السَّمَاء إِلَى الْأَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ أَلْفَ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ
5- Yudebbirul emre mines semai ilel ardı summe ya'rucu ileyhi fi yevmin kane mıkdaruhu elfe senetin mimma teuddun.

5- Tedbirini alır -emrin- gökten yere sonra yükselir O'na bir günde -miktarı olmuştur bin sene- sayımınıza göre!

٦- ذَلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
6- Zalike alimul gaybi veş şehadetil azizur rahim.
 
6- İşte böyle Alim'dir kayb olana ve şehadet edilene Aziz; güçlüdür,üstündür, Rahiym; merhametlidir!

٧- الَّذِي أَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَأَ خَلْقَ الْإِنسَانِ مِن طِينٍ
7- Ellezi ahsene kulle şey'in halakahu ve bedee halkal insani min tin.

7- O ki; en güzel olarak her şeyi yarattım ve başladı yaratmaya insanı tıyn; kilden!

٨- ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِن سُلَالَةٍ مِّن مَّاء مَّهِينٍ
8- Summe ceale neslehu min sulaletin min main mehin.
 
8- Sonra Yaptı neslini özünden kilin aşağı bir suyundan!

٩- ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
9- Summe sevvahu ve nefeha fihi min ruhihi ve ceale lekumus sem'a vel ebsare vel ef'ideh, kalilen ma teşkurun.

9- Sonra seviyeledi onu ve üfledi -içine- Ruhundan! ve Yaptı sizin için duyma yetisi, görme yetisi ve gönül yetilerini! Ne az teşekkür ediyorsunuz!

١٠- وَقَالُوا أَئِذَا ضَلَلْنَا فِي الْأَرْضِ أَئِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ بَلْ هُم بِلِقَاء رَبِّهِمْ كَافِرُونَ
10- Ve kalu e iza dalelna fil ardı e inna le fi halkın cedid, bel hum bi likai rabbihim kafirun.

10- Ve derler: "Ne zaman dalalete uğrayıp kaybolduğumuzda mı yerde? Olacak mıyız şüphesiz gerçekten -yeni bir yaratılışta-?" Aksine onlar -buluşmayı Efendilerine- inkar edenlerdir! 

١١- قُلْ يَتَوَفَّاكُم مَّلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ
11- Kul yeteveffakum melekul mevtillezi vukkile bikum summe ila rabbikum turceun.

11- De: "Vefat ettirecek sizi -Ölüm Meleği- ki vekil kılındı size, sonra Efendinize döndürüleceksiniz!"

١٢- وَلَوْ تَرَى إِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُو رُؤُوسِهِمْ عِندَ رَبِّهِمْ رَبَّنَا أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ
12- Ve lev tera izil mucrimune nakısu ruusihim inde rabbihim, rabbena ebsarna ve semi'na ferci'na na'mel salihan inna mukinun.

12- Ve eğer görsen o vakit suçluları başları aşağı olduklarında -yanında Efendilerinin-: "Efendimiz; gördük ve duyduk artık geri döndür bizi amel edeceğiz doğru işleri şüphesiz biz ikna olduk kesin olarak!"

١٣- وَلَوْ شِئْنَا لَآتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا وَلَكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنِّي لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
13- Ve lev şi'na le ateyna kulle nefsin hudaha ve lakin hakkal kavlu minni le emleenne cehenneme minel cinneti ven nasi ecmain.

13- Ve eğer İstese idik elbette Verir idik her kişiye hidayetini; doğru yola gelmesini ve lakin -Hakk- tır -Söz- Benden: "Elbette Dolduracağım cehennemi cinlerden ve insanlardan topluca!"

١٤- فَذُوقُوا بِمَا نَسِيتُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا إِنَّا نَسِينَاكُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
14- Fe zuku bi ma nesitum likae yevmikum haza, inna nesinakum ve zuku azabel huldi bi ma kuntum ta'melun.

14- "Artık tadın -unutmanızdan ötürü- buluşmayı bu gününüze! Şüphesiz Biz unuttuk sizi! Ve tadın ölümsüz işkenceyi -yapmış olduklarınızdan ötürü-"

١٥- إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ*
15- İnnema yu'minu bi ayatinellezine iza zukkiru biha harru succeden ve sebbehu bi hamdi rabbihim ve hum la yestekbirun.

15- Sadece emin olarak inananlar Ayetlerimize ki, ne zaman -hatırlatıldığında- onlara -düşerler secdeye- ve subhan; anarlar hamd; övgüyle Efendilerini ve onlar kibir edib büyüklenmezler!

١٦- تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
16- Tetecafa cunubuhum anil medacıi yed'une rabbehum havfen ve tamaan ve mimma razaknahum yunfikun.
 
16- Cefayla yanları yataklarından dua ederler Efendilerine saygıdan gelen korkuyla ve tamah ederler arzuyla ve rızıklandırdıklarımızdan nafaka; harcarlar!

١٧- فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
17- Fe la ta'lemu nefsun ma uhfiye lehum min kurreti a'yun, cezaen bi ma kanu ya'melun.

17- Böylece bilmez bir kişi ne gizlendiğini -onlar için- kamaştırandan gözleri ceza olarak -yapmış olduklarından ötürü-
 
١٨- أَفَمَن كَانَ مُؤْمِنًا كَمَن كَانَ فَاسِقًا لَّا يَسْتَوُونَ
18- E fe men kane mu'minen kemen kane fasika, la yestevun.

18- Artık emin olarak inanan kimse fasık olup zıvanadan çıkmış kimse gibi midir? Aynı seviyede değildirler!

١٩- أَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوَى نُزُلًا بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
19- Emmellezine amenu ve amilus salihati fe lehum cennatul me'va nuzulen bi ma kanu ya'melun.

19- Ama o emin olarak inananlar ve doğruları amel edenler, işte onlar içindir -bahçeler mesken edinilerek ağırlanılacak- etmiş oldukları amellerinden ötürü!

٢٠- وَأَمَّا الَّذِينَ فَسَقُوا فَمَأْوَاهُمُ النَّارُ كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا وَقِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ
20- Ve emmellezine feseku fe me'vahumun nar, kulle ma eradu en yahrucu minha uidu fiha, ve kile lehum zuku azaben narillezi kuntum bihi tukezzibun.

20- Ve ama o zıvanadan çıkan fasıklar; işte meskeni onların ateştir! Her istediklerinde çıkmayı oradan -iade edilecekler oraya- ve denilecek onlara: "Tadın işkencesini ateşin ki oldunuz -onu- yalanlayanlar!"

٢١- وَلَنُذِيقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَى دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
21- Ve le nuzikannehum minel azabil edna dunel azabil ekberi leallehum yerciun.

21- Ve elbette Tattıracağız onlara işkenceden, -büyük işkencenin yanısıra- daha yakınını ki belki dönerler!

٢٢- وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ ثُمَّ أَعْرَضَ عَنْهَا إِنَّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ مُنتَقِمُونَ
22- Ve men azlemu mimmen zukkire bi ayati rabbihi summe a'rada anha, inna minel mucrimine muntekimun.

22- Ve kimdir daha yanlış yapan zalim -hatırlatılandan ayetleri Efendisi'nin- sonra arkasını dönenden onlardan? Şüphesiz Biz suçlulardan öcümüzü alacağız!

٢٣- وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَلَا تَكُن فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَائِهِ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ
23- Ve lekad ateyna musel kitabe fe la tekun fi miryetin min likaihi ve cealnahu huden li beni israil.

23- Ve gerçekten Verdik Musa'ya Kitabı! Artık olma kuşkuda -buluşmadan O'na- ve Yaptık O'nu hidayet -oğulları için İsrail'in!

٢٤- وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوا وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يُوقِنُونَ
24- Ve cealna minhum eimmeten yehdune bi emrina lemma saberu ve kanu bi ayatina yukınun.

24- ve Yaptık Onlardan İmamlar; önderler -hidayet eden- Emrimizle sabırlı bir şekilde kararlı oldukları zaman! ve Ayetlerimize ikan; gönülleri yatışmış akılları ikna olmuş idiler!

٢٥- إِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
25- İnne rabbeke huve yafsilu beynehum yevmel kıyameti fima kanu fihi yahtelifun.

25- Şüphesiz Efendin; O ayıracak aralarını -Kıyamet Günü- ne konuda ihtilafa, görüş ayrılığına düştü iseler!

٢٦- أَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ أَفَلَا يَسْمَعُونَ
26- E ve lem yehdi lehum kem ehlekna min kablihim minel kuruni yemşune fi mesakinihim, inne fi zalike le ayat, e fe la yesmeun.

26- Hidayete erdirmedi mi onları -nice Helak ettik onlardan önce nesillerden yürüyorlardı meskenlerinde-? Şüphesiz bunda elbette ayetler vardır! Yine duymazlar mı?

٢٧- أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا نَسُوقُ الْمَاء إِلَى الْأَرْضِ الْجُرُزِ فَنُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا تَأْكُلُ مِنْهُ أَنْعَامُهُمْ وَأَنفُسُهُمْ أَفَلَا يُبْصِرُونَ
27- E ve lem yerev enna nesukul mae ilel ardıl curuzi fe nuhricu bihi zar'an te'kulu minhu en'amuhum ve enfusuhum e fe la yubsirun.

27- Görmezler mi şunu; Biz sevk ederiz suyu kupkuru yere peşinden Çıkarırız -onunla- zirai ekinleri -yer ondan-  enamları ve kendileri! Yine görmezler mi?

٢٨- وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْفَتْحُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
28- Ve yekulune meta hazel fethu in kuntum sadikin.

28- Ve derler: "Ne zamandır bu fetih; belirsizliğin giderilmesi eğer siz doğru iseniz?"

٢٩- قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لَا يَنفَعُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِيمَانُهُمْ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ
29- Kul yevmel fethi la yenfeullezine keferu imanuhum ve la hum yunzarun.

29- De: "Fetih Günü; belirsizliğin giderildiği gün - fayda sağlamayacak o kafirlere imanları ve onlar süre de almayacaktır!-"

٣٠- فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَانتَظِرْ إِنَّهُم مُّنتَظِرُونَ
30- Fe a'rıd anhum ventezır innehum muntezırun.

30- Artık dön onlardan ve gözeterek bekle! Şüphesiz onlar da gözeterek beklemektedirler!









15 Mart 2022 Salı

74- Alak Denklemi -Müminun İkrası-







 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.



١- قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ
1- Kad eflehal mu'minun.

1- Gerçekten iflah olmuştur emin olarak inananlar!

٢- الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ
2- Ellezine hum fi salatihim haşiun.

2- Ki onlar salat;yönelişlerinde pür dikkat saygı dolu bir ürpertidedirler!

٣- وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ
3- Vellezine hum anil lagvi mu'ridun.

3- Ve ki onlar lağv; gereksiz sözden arkalarını dönerler!

٤- وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ
4- Vellezine hum liz zekati failun.

4- Ve ki onlar zekat; artıştan vererek temizlenmek için fail olurlar!

٥- وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
5- Vellezine hum li furucihim hafizun.

5- Ve ki onlar bacak aralarını korurlar!

٦- إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ
6- İlla ala ezvacihim ev ma meleket eymanuhum fe innehum gayru melumin.

6- Sadece eşlerine ya da ne aldıysalar mülkiyet altına yeminleriyle böylece şüphesiz onlar kınanmazlar!

٧- فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ
7- Fe menibtega verae zalike fe ulaike humul adun.

7- Peşinden kim ararsa ötesini bunun işte bunlar sınırı aşmış olanlardır!

٨- وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ
8- Vellezine hum li emanatihim ve ahdihim raun.

8- Ve ki onlar emanetlerini; güvenliklerini ve başkalarının kendilerine güven duymasını ve ahdlerini; verdikleri sözleri koruyup güderler!

٩- وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ
9- Vellezine hum ala salavatihim yuhafızun.

9- Ve ki onlar salavat; yönelişleri üzerine koruyucudurlar!

١٠- أُوْلَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ
10- Ulaike humul varisun.

10- İşte bunlar, onlar varislerdir!

١١- الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
11- Ellezine yerisunel firdevs, hum fiha halidun.

11- Ki onlar varis olacaklar Firdevs'e! Onlar orada ölümsüzdürler!

١٢- وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن سُلَالَةٍ مِّن طِينٍ
12- Ve lekad halaknal insane min sulaletin min tin.

12- Ve gerçekten Yarattık insanı sülale; özünden kilin!

١٣- ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَّكِينٍ
13- Summe cealnahu nutfeten fi kararin mekin.

13- Sonra Yaptık onu nutfe; meni ve yumurtalayıcı kararlı bir mekanda!

١٤- ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ
14- Summe halaknen nutfete alakaten fe halaknel alakate mudgaten fe halaknel mudgate ızamen fe kesevnel izame lahmen summe enşe'nahu halkan ahar, fe tebarekallahu ahsenul halikin.

14- Sonra Yarattık nutfeyi; meniyi ve yumurtalayıcıyı bir alaka; rahime bağlanmış, peşinden Yarattık alakayı etçik olarak, peşinden Yarattık etçiği kemikli, peşinden kisveye Büründürdük kemikleri etle, sonra inşa Ettik onu başka yaratışla! Ne mübarek, değerlidir Allah, en güzelidir Yaratanların!

١٥- ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَلِكَ لَمَيِّتُونَ
15- Summe innekum ba'de zalike le meyyitun.

15- Sonra şüphesiz siz bundan sonra elbette öleceksiniz!

١٦- ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ
16- Summe innekum yevmel kıyameti tub'asun.

16- Sonra şüphesiz siz kalkış günü diriltileceksiniz!

١٧- وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَائِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ الْخَلْقِ غَافِلِينَ
17- Ve lekad halakna fevkakum seb'a taraika ve ma kunna anil halkı gafilin.

17- Ve gerçekten Yarattık üstünüzde yedi yolları ve değiliz Biz yaratış hakkında gafil olan!

١٨- وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء بِقَدَرٍ فَأَسْكَنَّاهُ فِي الْأَرْضِ وَإِنَّا عَلَى ذَهَابٍ بِهِ لَقَادِرُونَ
18- Ve enzelna mines semai maen bi kaderin fe eskennahu fil ardı ve inna ala zehabin bihi le kadirun.

18- Ve indirdik gökten su kader; miktar, ölçüyle peşinden iskan Ettik onu yerde ve şüphesiz Biz üzerindekini gidermeye elbette Kaadir; gücü yeteniz!

١٩- فَأَنشَأْنَا لَكُم بِهِ جَنَّاتٍ مِّن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ لَّكُمْ فِيهَا فَوَاكِهُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
19- Fe enşe'na lekum bihi cennatin min nahilin ve a'nab, lekum fiha fevakihu kesiretun ve minha te'kulun.

19- Sonra inşa Ettik sizin için -onunla- bahçeler hurmalıktan ve üzümden sizin için orada meyveler çokça ve -oradan- yersiniz!

٢٠- وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِن طُورِ سَيْنَاء تَنبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِّلْآكِلِينَ
20- Ve şecereten tahrucu min turi seynae tenbutu bid duhni ve sıbgın lil akilin.

20- Ve bir ağaç çıkar Tur-i Sina'dan biter yağlı ve bandırmalı yiyenler için!

٢١- وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً نُّسقِيكُم مِّمَّا فِي بُطُونِهَا وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
21- Ve inne lekum fil en'ami le ibreh, nuskikum mimma fi butuniha ve lekum fiha menafiu kesiretun ve minha te'kulun.
 
21- Ve şüphesiz sizin için enamda elbette ibret vardır! İçiririz sizi karınlarındakinden ve sizin için onlarda menfaatler vardır çokça ve onlardan yersiniz!

٢٢- وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ
22- Ve aleyha ve alel fulki tuhmelun.

22- Ve onlarda ve gemilerde taşınırsınız!

٢٣- وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ
23- Ve lekad erselna nuhan ila kavmihi fe kale ya kavmi' budullahe ma lekum min ilahin gayruh, e fe la tettekun.

23- Ve gerçekten Gönderdik Nuh'u halkına, sonra dedi: "Ey Halkım! Kulluk edin Allah'a -yoktur sizin için bir ilah Gayrısında- Şimdi sakınmayacak mısınız?

٢٤- فَقَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن قَوْمِهِ مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُرِيدُ أَن يَتَفَضَّلَ عَلَيْكُمْ وَلَوْ شَاء اللَّهُ لَأَنزَلَ مَلَائِكَةً مَّا سَمِعْنَا بِهَذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ
24- Fe kalel meleullezine keferu min kavmihi ma haza illa beşerun mıslukum yuridu en yetefaddale aleykum, ve lev şaallahu le enzele melaikeh, ma semi'na bi haza fi abainel evvelin.

24- Peşinden dedi şefleri o inkar edenlerin, halkından: "Bu değildir, sadece bir beşer sizin gibi! İstiyor ki sizden itibar ve mal olarak bir fazlalığı olsun ve eğer isteseydi Allah elbette gönderirdi Melekleri! Duymadık bunu evvelki babalarımızdan!"

٢٥- إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ بِهِ جِنَّةٌ فَتَرَبَّصُوا بِهِ حَتَّى حِينٍ
25- İn huve illa raculun bihi cinnetun fe terabbasu bihi hatta hin.

25- "O değildir, sadece bir adam, onda cinnet var! O halde gözleyin onu bir müddet!"

٢٦- قَالَ رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ
26- Kale rabbinsurni bima kezzebun.

26- Dedi: "Efendim yardım et bana! Çünkü yalanlıyorlar beni!"

٢٧- فَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِ أَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَإِذَا جَاء أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ فَاسْلُكْ فِيهَا مِن كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَن سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْ وَلَا تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُوا إِنَّهُم مُّغْرَقُونَ
27- Fe evhayna ileyhi enısnaıl fulke bi a'yunina ve vahyina fe iza cae emruna ve faret tennuru fesluk fiha min kullin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlu minhum, ve la tuhatıbni fillezine zalemu, innehum mugrakun.

27- Böylece Vahyettik O'na şunu: "Yap bir gemi! -Gözlerimizle ve Vahyimizle- sonra ne zaman gelirse Emrimiz feveran eder tandır. Sonra koy oraya her çiftten ikili ve ehlini, hariçtir kimin sabıkası aleyhinde bir -söz- olanlardan! ve hitab etme Bana yanlış yapan zalimler hakkında! Şüphesiz onlar boğulacaklardır!

٢٨- فَإِذَا اسْتَوَيْتَ أَنتَ وَمَن مَّعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي نَجَّانَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
28- Fe izesteveyte ente ve men meake alel fulki fe kulil hamdu lillahillezi neccana minel kavmiz zalimin.

28- "Sonra ne zaman seviyelendiğinizde Sen ve kim varsa Seninle gemide, peşinden de: "Elhamdülillah; övgü Allah içindir ki O kurtardı bizi yanlış yapan zalim halktan!"

٢٩- وَقُل رَّبِّ أَنزِلْنِي مُنزَلًا مُّبَارَكًا وَأَنتَ خَيْرُ الْمُنزِلِينَ
29- Ve kul rabbi enzilni munzelen mubareken ve ente hayrul munzilin.

29- Ve de: "Efendim indir beni mübarek, değerli bir menzile ve Sensin en hayırlısı menzile koyanların!"

٣٠- إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ وَإِن كُنَّا لَمُبْتَلِينَ
30- İnne fi zalike le ayatin ve in kunna le mubtelin.

30- Şüphesiz bunda elbette bir işaret vardır ve çünkü Biz elbette sınıyorduk!

٣١- ثُمَّ أَنشَأْنَا مِن بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَ
31- Summe enşe'na min ba'dihim karnen aharin.

31- Sonra inşa Ettik onlardan sonra başka bir nesil!

٣٢- فَأَرْسَلْنَا فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ
32- Fe erselna fihim resulen minhum eni'budullahe ma lekum min ilahin gayruh, e fe la tettekun.

32- Peşinden Gönderdik onlardan bir Rasül kendilerinden olan şöyle: "Kulluk edin Allah'a, yoktur sizin için bir ilah Gayrısında! Şimdi sakınmayacak mısınız?"

٣٣- وَقَالَ الْمَلَأُ مِن قَوْمِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاء الْآخِرَةِ وَأَتْرَفْنَاهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ
33- Ve kalel meleu min kavmihillezine keferu ve kezzebu bi likail ahıreti ve etrafnahum fil hayatid dunya ma haza illa beşerun mislukum ye'kulu mimma te'kulune minhu yeşrebu mimma teşrabun.

33- Ve dedi şefleri halkından, o inkar eden ve yalanlayan -buluşmayı ahirete- ve şaşaalı Verdiklerimiz dünya hayatında: "Bu değildir, sadece bir beşer sizin gibi, yiyor neyden yiyorsanız ondan ve içiyor neyden içiyorsanız!"

٣٤- وَلَئِنْ أَطَعْتُم بَشَرًا مِثْلَكُمْ إِنَّكُمْ إِذًا لَّخَاسِرُونَ
34- Ve lein eta'tum beşeren mislekum innekum izen le hasirun.

34- "Ve gerçekten eğer itaat ederseniz bir beşere sizin gibi, şüphesiz siz o vakit elbette kaybedenler olursunuz!"

٣٥- أَيَعِدُكُمْ أَنَّكُمْ إِذَا مِتُّمْ وَكُنتُمْ تُرَابًا وَعِظَامًا أَنَّكُم مُّخْرَجُونَ
35- E yaıdukum ennekum iza mittum ve kuntum turaben ve izamen ennekum muhracun.

35- "Vaad mi ediyor size şunu; siz öldüğünüz vakit ve olduğunuzda toprak ve kemikler ya; siz çıkarılacağınızı?"

٣٦- هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ
36- Heyhate heyhate lima tuadun.

36- "Heyhat! Heyhat! Ne için vaad edildiyseniz!"

٣٧- إِنْ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ
37- İn hiye illa hayatuned dunya nemutu ve nahya ve ma nahnu bi meb'usin.

37- "O değildir! Sadece dünya hayatımız, ölürüz ve yaşarız ve biz diriltilecek değiliz!"

٣٨- إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا وَمَا نَحْنُ لَهُ بِمُؤْمِنِينَ
38- İn huve illa raculuniftera alallahi keziben ve ma nahnu lehu bi mu'minin.

38- "O değildir! Sadece bir adam, iftira atıyor Allah'a bir yalanı ve biz O'na inanacak değiliz!"

٣٩- قَالَ رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ
39- Kale rabbinsurni bima kezzebun.

39- Dedi: "Efendim yardım et bana! Çünkü yalanlıyorlar beni!"

٤٠- قَالَ عَمَّا قَلِيلٍ لَيُصْبِحُنَّ نَادِمِينَ
40- Kale amma kalilin le yusbihunne nadimin.

40- Dedi: "biraz sonra elbette nedamet duyacaklar!"

٤١- فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ بِالْحَقِّ فَجَعَلْنَاهُمْ غُثَاء فَبُعْدًا لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
41- Fe ehazethumus sayhatu bil hakkı fe cealnahum gusaen, fe bu'den lil kavmiz zalimin.

41- Sonra alıverdi onları sayha; korkunç ses -Hakkla- peşinden Yaptık onları çerçöp! Artık uzak olsun yanlış yapan zalim halk!

٤٢- ثُمَّ أَنشَأْنَا مِن بَعْدِهِمْ قُرُونًا آخَرِينَ
42- Summe enşe'na min ba'dihim kurunen aharin.

42- Sona inşa Ettik onlardan sonra başka bir nesil!

٤٣- مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ
43- Ma tesbiku min ummetin eceleha ve ma yeste'hırun.

43- Öne alamaz bir ümmet ecelini ve erteleyemez de!

٤٤- ثُمَّ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا تَتْرَا كُلَّ مَا جَاء أُمَّةً رَّسُولُهَا كَذَّبُوهُ فَأَتْبَعْنَا بَعْضَهُم بَعْضًا وَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ فَبُعْدًا لِّقَوْمٍ لَّا يُؤْمِنُونَ
44- Summe erselna rusulena tetra, kullema cae ummeten resuluha kezzebuhu fe etba'na ba'dahum ba'dan ve cealnahum ehadis, fe bu'den li kavmin la yu'minun.

44- Sonra Gönderdik Rasüllerimizi peş peşe! Her vakit neyle geldiyse bir ümmete Rasülleri -yalanladılar onu- Peşinden tabi kıldık bazılarını bazılarına ve yaptık onları hadisler;ortaya çıkan olaylar dizisi,öykü,anlatı,haber! Artık uzak olsun inanmayan halk!

٤٥- ثُمَّ أَرْسَلْنَا مُوسَى وَأَخَاهُ هَارُونَ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
45- Summe erselna musa ve ehahu harune bi ayatina ve sultanin mubin.

45- Sonra Gönderdik Musa ve kardeşi Harun'u -Ayetlerimizle ve apaçık sultanla-

٤٦- إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا عَالِينَ
46- İla fir'avne ve meleihi festekberu ve kanu kavmen alin.

46- Firavun'a ve Şeflerine! Ancak kibirlendiler ve burnu havada olan bir halk oldular!

٤٧- فَقَالُوا أَنُؤْمِنُ لِبَشَرَيْنِ مِثْلِنَا وَقَوْمُهُمَا لَنَا عَابِدُونَ
47- Fe kalu e nu'minu li beşereyni mislina ve kavmuhuma lena abidun.

47- Sonra dediler: "İnanmalı mıyız iki beşere bizim gibi ve halkları bize kulluk ediyorlarken?"

٤٨- فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُوا مِنَ الْمُهْلَكِينَ
48- Fe kezzebuhuma fe kanu minel muhlekin.

48- Peşinden yalanladılar ikisini ardından helak edilenlerden oldular!

٤٩- وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
49- Ve lekad ateyna musel kitabe leallehum yehtedun.

49- Ve gerçekten Verdik Musa'ya Kitabı belki onlar doğru yola gelib hidayeti bulurlar diye!

٥٠- وَجَعَلْنَا ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ آيَةً وَآوَيْنَاهُمَا إِلَى رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَعِينٍ
50- Ve cealnebne meryeme ve ummehu ayeten ve aveynahuma ila rabvetin zati kararin ve main.

50- ve Yaptık Meryem'in oğlunu ve Annesini bir ayet ve Mesken kıldık ikisini bir kabarığa, kararlı ve gözeye sahib!

٥١- يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا إِنِّي بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ
51- Ya eyyuher rusulu kulu minet tayyibati va'melu saliha, inni bima ta'melune alim.

51- Ey Rasüller! Yiyin hoşundan ve yapın doğruyu! Şüphesiz Ben -yaptıklarınıza- Alimim!

٥٢- وَإِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ
52-Ve inne hazihi ummetukum ummeten vahıdeten ve ene rabbukum fettekun.

52- Ve şüphesiz budur ümmetiniz! ümmet-i vahide; vahiyle gelen bağla bağlı tek toplum ve Ben Efendiniz! Öyleyse Benden çekinin!

٥٣- فَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ زُبُرًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
53- Fe tekattau emrehum beynehum zubura, kullu hızbin bima ledeyhim ferihun.

53- Ancak kestiler emirlerini aralarında zeburlara! Her hizip -yanlarında olanla sevinir-

٥٤- فَذَرْهُمْ فِي غَمْرَتِهِمْ حَتَّى حِينٍ
54- Fe zerhum fi gamratihim hatta hin.

54- Artık bırak onları -akılları cehaletle örtülü dalgınlıklarında- bir müddetliğine!

٥٥- أَيَحْسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُم بِهِ مِن مَّالٍ وَبَنِينَ
55-E yahsebune ennema numidduhum bihi min malin ve benin.

55- Hesab ediyorlar mı şunu; meded ederek yardım ettik onlara -malları ve oğullarından-

٥٦- نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِ بَل لَّا يَشْعُرُونَ
56- Nusariu lehum fil hayrat bel la yeş'urun.

56- Çabuklaştırıyoruz onlara hayırda! Aksine fark edib algılamıyorlar!

٥٧- إِنَّ الَّذِينَ هُم مِّنْ خَشْيَةِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ
57- İnnellezine hum min haşyeti rabbihim muşfikun.

57- Şüphesiz ki onlar saygıyla karışık bir korkudan Efendilerine ürperirler!

٥٨- وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ
58- Vellezine hum bi ayati rabbihim yu'minun.

58- Ve ki onlar ayetlerine Efendilerinin emin olarak inanırlar!

٥٩- وَالَّذِينَ هُم بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَ
59- Vellezine hum bi rabbihim la yuşrikun.

59- Ve ki onlar Efendilerine bir ortak uydurup yamandırmazlar!

٦٠- وَالَّذِينَ يُؤْتُونَ مَا آتَوا وَّقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَ
60- Vellezine yu'tune ma atev ve kulubuhum veciletun ennehum ila rabbihim raciun.

60- Ve ki; verirler verdiklerini ve kalbleri ürkerek çünkü onlar Efendilerine döneceklerdir!

٦١- أُوْلَئِكَ يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَ
61- Ulaike yusariune fil hayrati ve hum leha sabikun.

61- İşte bunlar seridirler hayırda ve onlar -onlarda- önde gidenlerdir!

٦٢- وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنطِقُ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
62- Ve la nukellifu nefsen illa vus'aha ve ledeyna kitabun yantıku bil hakkı ve hum la yuzlemun.

62- Ve yükümlü tutmayız bir kişiyi sadece yapabileceğiyle! ve Yanımızda bir Kitab vardır konuşur -Hakkla-  ve onlara yanlış yapılıp zulm edilmez!

٦٣- بَلْ قُلُوبُهُمْ فِي غَمْرَةٍ مِّنْ هَذَا وَلَهُمْ أَعْمَالٌ مِن دُونِ ذَلِكَ هُمْ لَهَا عَامِلُونَ
63- Bel kulubuhum fi gamratin min haza ve lehum a'malun min duni zalike hum leha amilun.

63- Aksine kalbleri -cehaletle örtülü bir dalgınlıktadır bundan- ve onlar için ameller -bunun yanısıradır- onlar onun için amel ederler!

٦٤- حَتَّى إِذَا أَخَذْنَا مُتْرَفِيهِم بِالْعَذَابِ إِذَا هُمْ يَجْأَرُونَ
64- Hatta iza ehazna mutrafihim bil azabi iza hum yec'erun.

64- Hatta ne zaman Aldığımızda -sosyetelerini- azabla o vakit onlar yalvarıb feryad ederler!

٦٥- لَا تَجْأَرُوا الْيَوْمَ إِنَّكُم مِّنَّا لَا تُنصَرُونَ
65- La tec'erul yevme innekum minna la tunsarun.

65- Yalvarıb feryad etmeyin bugün! Şüphesiz siz -Bizden- yardım görmeyeceksiniz!

٦٦- قَدْ كَانَتْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ تَنكِصُونَ
66- Kad kanet ayati tutla aleykum fe kuntum ala a'kabikum tenkisun.

66- Gerçekten -Ayetlerim- okunarak açıkça belirtilmiş idi size! Ancak gerisin geriye dönüyor idiniz!

٦٧- مُسْتَكْبِرِينَ بِهِ سَامِرًا تَهْجُرُونَ
67- Mustekbirine bihi samiran tehcurun.

67- Kibirlendiniz -onunla- hava kararınca kötü konuşurdunuz!

٦٨- أَفَلَمْ يَدَّبَّرُوا الْقَوْلَ أَمْ جَاءهُم مَّا لَمْ يَأْتِ آبَاءهُمُ الْأَوَّلِينَ
68- E fe lem yeddebberul kavle em caehum ma lem ye'ti abaehumul evvelin.

68- Hiç mi tedbir alıp kafa yormadılar -Söze- ya da gelen neyse onlara gelmedi mi önceki babalarına?

٦٩- أَمْ لَمْ يَعْرِفُوا رَسُولَهُمْ فَهُمْ لَهُ مُنكِرُونَ
69- Em lem ya'rifu resulehum fe hum lehu munkirun.

69- Ya da tanımadılar mı Rasüllerini? Oysa onlar O'nu inkar ettiler!

٧٠- أَمْ يَقُولُونَ بِهِ جِنَّةٌ بَلْ جَاءهُم بِالْحَقِّ وَأَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ
70- Em yekulune bihi cinneh, bel caehum bil hakkı ve ekseruhum lil hakkı karihun.

70- Ya da diyorlar mı: "O'nda cinnet var!" Aksine geldi onlara -Hakkla- ve onların çoğu -Hakk- için surat büküyor!

٧١- وَلَوِ اتَّبَعَ الْحَقُّ أَهْوَاءهُمْ لَفَسَدَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ بَلْ أَتَيْنَاهُم بِذِكْرِهِمْ فَهُمْ عَن ذِكْرِهِم مُّعْرِضُونَ
71- Ve levittebeal hakku ehvaehum le fesedetis semavatu vel ardu ve men fi hinn, bel eteynahum bi zikrihim fe hum an zikrihim mu'ridun.

71- Ve eğer tabi olsa idi -hakk- hevalarına elbette fesada uğrayıp bozulurdu gökler ve yer ve kim varsa içlerinde! Aksine Getirdik onlara Zikirlerini; hatırlatmalarını ancak onlar Zikirlerinden arkalarını dönüyorlar!

٧٢- أَمْ تَسْأَلُهُمْ خَرْجًا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
72- Em tes'eluhum harcen fe haracu rabbike hayrun ve huve hayrur razikin.

72- Ya da sual mi ediyorsun onlara bir harç? Bil ki harcı Efendi'nin daha hayırlıdır! ve O Razıkların en hayırlısıdır!

٧٣- وَإِنَّكَ لَتَدْعُوهُمْ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
73- Ve inneke le ted'uhum ila sıratın mustakim.

73- ve şüphesiz Sen elbette davet ediyorsun onları dosdoğru yola!

٧٤- وَإِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ عَنِ الصِّرَاطِ لَنَاكِبُونَ
74- Ve innellezine la yu'minune bil ahıreti anis sıratı le nakibun.
 
74- ve şüphesiz o emin olarak inanmayanlar ahirete yoldan elbette eğriliyorlar!

٧٥- وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِم مِّن ضُرٍّ لَّلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
75- Ve lev rahımnahum ve keşefna ma bihim min durrin le leccu fi tugyanihim ya'mehun.

75- Ve eğer rahmet Etse idik onlara ve kaldırsa İdik -ne varsa onlarla zarardan yana- elbette inatla devam ederler idi tuğyan; azgınlıklarında körükörüne!

٧٦- وَلَقَدْ أَخَذْنَاهُم بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
76- Ve lekad ehaznahum bil azabi fe mestekanu li rabbihim ve ma yetedarreun.

76- Ve gerçekten Aldık onları azabla ancak alçakgönüllü olmadılar Efendilerine ve yakaranlar olmadılar!

٧٧- حَتَّى إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ
77- Hatta iza fetahna aleyhim baben za azabin şedidin iza hum fihi mublisun.

77- Hatta ne zaman açtığımızda onlara kapılarını zatını azabın şiddetlice o vakit onlar -onda- müblis; iblisane ümitlerini yitireceklerdir!

٧٨- وَهُوَ الَّذِي أَنشَأَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
78- Ve huvellezi enşee lekumus sem'a vel ebsara vel ef'ideh, kalilen ma teşkurun.

78- ve O ki; inşa etti sizin için duymayı ve görmeyi ve gönülleri! Ne az teşekkür ediyorsunuz!

٧٩- وَهُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
79- Ve huvellezi zereekum fil ardı ve ileyhi tuhşerun.

79- ve O ki zirai faaliyet olarak ortaya çıkardı sizi yerde ve O'na toplanacaksınız!
 
٨٠- وَهُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
80- Ve huvellezi yuhyi ve yumitu ve lehuhtilaful leyli ven nehar, e fe la ta'kılun.

80- ve O ki; yaşatır ve öldürür ve O'nun-dur ihtilafa düşüp değişmesi gecenin ve gündüzün! Artık aklınızı kullanmayacak mısınız?

٨١- بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَ
81- Bel kalu misle ma kalel evvelun.

81- Aksine derler aynısını ne dediyse öncekiler!

٨٢- قَالُوا أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَئِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
82- Kalu e iza mitna ve kunna turaben ve izamen e inna le meb'usun.

82- Dediler: "Ne zaman öldüğümüzde ve olduğumuzda toprak ve kemikler, gerçekten emin misin diriltilecek miyiz?

٨٣- لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَذَا مِن قَبْلُ إِنْ هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
83- Lekad vuıdna nahnu ve abauna haza min kablu in haza illa esatirul evvelin.

83- "Gerçekten vaad edildi bize ve babalarımıza -bundan önce- bu olamaz,sadece geçmişlerin yazdıkları!"

٨٤- قُل لِّمَنِ الْأَرْضُ وَمَن فِيهَا إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
84- Kul li menil ardu ve men fiha in kuntum ta'lemun.

84- De: "Kimindir yer ve kim varsa onda, eğer siz biliyor iseniz?"

٨٥- سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
85- Seyekulune lillah, kul e fe la tezekkerun.
 
85- Diyecekler: "Allah'ın!" De: "Öyleyse hatırlayıp gereğini yerine getirmez misiniz?"

٨٦- قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
86- Kul men rabbus semavatis seb'ı ve rabbul arşil azim.

86- De: "Kimdir Efendisi yedi göğün ve Efendisi Büyük Tahtın?"

٨٧- سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ
87- Seyekulune lillah, kul e fe la tettekun.

87- Diyecekler: "Allah'ın!" De: "Öyleyse sakınıp çekidüzen vermez misiniz?"

٨٨- قُلْ مَن بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
88- Kul men bi yedihi melekutu kulli şey'in ve huve yuciru ve la yucaru aleyhi in kuntum ta'lemun.

88- De: "Kimin elindedir melekutu; egemenliği-sahibiyeti her şeyy; açığa çıkanın ve O kollayıcıdır ve kollanmaz Aleyhinde, eğer siz biliyor iseniz?"

٨٩- سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ فَأَنَّى تُسْحَرُونَ
89- Seyekulune lillah, kul fe enna tusharun.

89- Diyecekler: "Allah'ın!" De: "Öyleyse nasıl kanıp büyüleniyor sunuz?"

٩٠- بَلْ أَتَيْنَاهُم بِالْحَقِّ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
90- Bel eteynahum bil hakkı ve innehum le kazibun.

90- Aksine Getirdik onlara -Hakkı- ve şüphesiz onlar elbette yalancıdırlar!

٩١- مَا اتَّخَذَ اللَّهُ مِن وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ إِلَهٍ إِذًا لَّذَهَبَ كُلُّ إِلَهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
91- Mettehazallahu min veledin ve ma kane meahu min ilahin izen le zehebe kullu ilahin bima halaka ve le ala ba'duhum ala ba'd, subhanallahi amma yasıfun.

91- Edinmiş değildir Allah veledden ve olmuş değildir O'nunla beraber ilahtan! O zaman elbette giderirdi her ilah neyi yarattıysa ve elbette üstesinden gelirdi bazıları bazısının üstünde! Subhan; uzaktır Allah nitelendirmelerinden!

٩٢- عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
92- Alimil gaybi veş şehadeti fe teala amma yuşrikun.

92- Alim'dir kayb olana ve şehadet edilene! Bil ki Ala;yücedir ortak koşup yamandırdıklarından!

٩٣- قُل رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ
93- Kul rabbi imma turiyenni ma yuadun.

93- De: "Efendim, olaki gösterirsen bana ne vaad edildiyse onlara..."

٩٤- رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
94- Rabbi fe la tec'alni fil kavmiz zalimin.

94- "Efendim, sonra yapma beni yanlış yapan halk içinde!"

٩٥- وَإِنَّا عَلَى أَن نُّرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَ
95- Ve inna ala en nuriyeke ma neıduhum le kadirun.

95- ve şüphesiz Biz; sana göstereceğimiz hususunda -neyi vaad ettiysek onlara- elbete kaadir; gücü yeteriz!

٩٦- ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ
96- İdfa' billeti hiye ahsenus seyyieh, nahnu a'lemu bi ma yasıfun.

96- Def et en güzeliyle o çirkinliği! Biz biliriz nitelendirmelerini!

٩٧- وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
97- Ve kul rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatin.

97- Ve de: "Efendim, sığınırım Sana, avucuna alıp etkisi altına almasından şeytanlaıın!"

٩٨- وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
98- Ve euzu bike rabbi en yahdurun.

98- "Ve sığınırım Sana Efendim, yanımda hazır bulunmalarından!"

٩٩- حَتَّى إِذَا جَاء أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ
99- Hatta iza cae ehadehumul mevtu kale rabbirciun.

99- Hatta ne zaman gelirse onlardan birisine ölüm, der: "Efendim geri döndür beni!"

١٠٠- لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِن وَرَائِهِم بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
100- Lealli a'melu salihan fima terektu kella, inneha kelimetun huve kailuha, ve min veraihim berzahun ila yevmi yub'asun.

100- "Belki ben amel ederim doğru işlerden terkettiğimde!" Hayır! Şüphesiz o bir sözdür, o der onu! Ve peşlerinden berzah; engel vardır diriltilecekleri güne değin!

١٠١- فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءلُونَ
101- Fe iza nufiha fis suri fe la ensabe beynehum yevme izin ve la yetesaelun.

101- Böylece ne zaman üflendiğinde Sur'a! Artık soybağı kalmaz aralarında o izin günü ve sormazlar!

١٠٢- فَمَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
102- Fe men sekulet mevazinuhu fe ulaike humul muflihun.

102- Böylece kimin ağır gelirse tartısı işte bunlar, onlar iflaha erenlerdir!

١٠٣- وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ
103- Ve men haffet mevazinuhu fe ulaikellezine hasiru enfusehum fi cehenneme halidun.

103- Ve kimin hafif gelirse tartısı, işte bunlar ki onlar kaybedeceklerdir kendilerini cehennemde ölümsüz olarak!

١٠٤- تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَ
104- Telfehu vucuhehumun naru ve hum fiha kalihun.

104- Yalar yüzlerini ateş ve onlar orada yanakları dökülmüş kemikleri ortaya çıkmıştır!

١٠٥- أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
105- E lem tekun ayati tutla aleykum fe kuntum biha tukezzibun.

105- "Okunarak açıkça belirtilmedi mi Ayetlerim size ki, siz onları yalanlıyor idiniz!"

١٠٦- قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ
106- Kalu rabbena galebet aleyna şıkvetuna ve kunna kavmen dallin.

106- Diyecekler: "Efendimiz galebe çaldı bize şekavetimiz ve biz dalalete sapmış bir halk olduk!"

١٠٧- رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ
107- Rabbena ahricna minha fe in udna fe inna zalimun.

107- "Efendimiz çıkar bizi oradan! Sonra eğer dörsek, ardından şüphesiz biz yanlış yapan zalimler oluruz!" 

١٠٨- قَالَ اخْسَؤُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ
108- Kalahseu fiha ve la tukellimun.

108- Diyecek: "Hoşt! Alçakça kalın orada ve bir kelime etmeyin Bana!"

١٠٩- إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
109- İnnehu kane ferikun min ibadi yekulune rabbena amenna fagfir lena verhamna ve ente hayrur rahımin.

109- Şüphesiz o, bir fırka kullarımdan diyordu: "Efendimiz! emin olarak inandık, artık bağışla bizi ve rahmet edip huzura kavuştur bizi ve Sen huzur veren merhametlilerin en hayırlısı Rahiym'sin!"

١١٠- فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّى أَنسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَ
110- Fettehaztumuhum sıhriyyen hatta ensevkum zikri ve kuntum minhum tadhakun.

110- Ancak alay ettiniz onlarla hatta unutturdu size Zikrimi; hatırlanmamı ve siz -onlardan- kahkaha atanlar oldunuz!

١١١- إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ
111- İnni cezeytuhumul yevme bima saberu ennehum humul faizun.

111- Şüphesiz Ben cezalandırdım onları bugün -kararlı bir şekilde dayandıklarından ötürü- ki onlar var ya onlar net bir başarıya ulaşmışlardır!

١١٢- قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ
112- Kale kem lebistum fil ardı adede sinin.

112- Diyecek: "Ne kadar kaldınız yerde sayılı yıllarca?"

١١٣- قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلْ الْعَادِّينَ
113- Kalu lebisna yevmen ev ba'da yevmin fes'elil addin.

113- Diyecekler: "Kaldık bir gün ya da günün bazısı, ancak sor sayanlara?"

١١٤- قَالَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا لَّوْ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
114- Kale in lebistum illa kalilen lev ennekum kuntum ta'lemun.
 
114- Diyecek: "Kalmadınız, sadece biraz! Eğer bunu siz bilmiş olsa idiniz!"

١١٥- أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
115- E fe hasibtum ennema halaknakum abesen ve ennekum ileyna la turceun.

115- "Sonra şunu mu hesab ettiniz; Yarattık sizi abesle iştigal etmek için ve şu; siz Bize geri döndürülmeyeceksiniz?"

١١٦- فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ
116- Fe tealallahul melikul hakk, la ilahe illa hu, rabbul arşil kerim.

116- Bil ki Ulu'dur Allah, Melik; kraldır idare ve irade sahibi Hakk; gerçek, doğrudur -ilah yoktur, sadece O- Efendisi'dir Arş-ı Keriym cömert tahtın saltanatın sahibidir!

١١٧- وَمَن يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ
117- Ve men yed'u maallahi ilahen ahare la burhane lehu bihi fe innema hısabuhu inde rabbih, innehu la yuflihul kafirun.

117- Ve kim çağırırsa, dua ederse, davet ederse Allah'la beraber başka bir ilaha  -ona ait kendisinde kanıt olmadan- sonra sadece hesabı Efendisi'nin yanındadır! Muhakkak o kafirler iflah bulmayacaklar!

١١٨- وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
118- Ve kul rabbigfir verham ve ente hayrur rahımin.

118- Ve de: "Efendim bağışla ve rahmet edip huzura kavuştur ve Sen huzur veren merhametlilerin en hayırlısı Rahiym'sin!"