zariyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
zariyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ekim 2021 Pazar

67- Alak Denklemi -Zariyat İkrası-







 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.


١- وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا
1- Vez zariyati zerven.

1- Ve esip dağıtanlara,

٢- فَالْحَامِلَاتِ وِقْرًا
2- Fel hamilati vıkren.

2- Peşinden taşıyanlara ağırbaşlıca,

٣- فَالْجَارِيَاتِ يُسْرًا
3- Fel cariyati yusren.

3- Peşinden akanlara kolayca,

٤- فَالْمُقَسِّمَاتِ أَمْرًا
4- Fel mukassimati, emren.

4- Peşinden kısımlaştıranlara -emri-

٥- إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌ
5- İnnema tuadune le sadikun.

5- Muhakkak neyle vaad olunduysanız elbette doğrudur.

٦- وَإِنَّ الدِّينَ لَوَاقِعٌ
6- Ve inned dine le vakıu.

6- Ve şüphesiz din; alacaklı hesabını elbette alarak gerçekleştirecektir.

٧- وَالسَّمَاء ذَاتِ الْحُبُكِ
7- Ves semai zatil hubuki.

7- Ve gök sağlam yollara sahibtir.

٨- إِنَّكُمْ لَفِي قَوْلٍ مُّخْتَلِفٍ
8- İnnekum le fi kavlin muhtelifin.

8- Şüphesiz siz elbette birbirini tutmayan sözlerdesiniz.

٩- يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ أُفِكَ
9- Yu'feku anhu men ufik.

9- -Ondan- kandırılıp döndürülen, kimse kanıp dönsün.

١٠- قُتِلَ الْخَرَّاصُونَ
10- Kutilel harrasune.

10- Geberesice yalan uyduranlar!

١١- الَّذِينَ هُمْ فِي غَمْرَةٍ سَاهُونَ
11- Ellezine hum fi gamretin sahune.

11- Ki onlar akılları cehaletle örtülü bir dalgınlığa battılar.

١٢- يَسْأَلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ الدِّينِ
12- Yes'elune eyyane yevmud din.

12- Sorarlar: "ne zamandır din: alacak-verecek günü?"

١٣- يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ
13- Yevme hum alen nari yuftenune.

13- O gün onlar ateş üzerinde yanıcı bir teste tabi tutularak içlerindeki pislik ayrılacak pişmanlık özleri aşikar olacak.

١٤- ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْ هَذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ
14- Zuku fitnetekum, hazellezi kuntum bihi testa'cilun.

14- "Tadın bakalım imtihan ateşinizi, buydu işte o sizin acele ettiğiniz!"

١٥- إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
15- İnnel muttekine fi cennatin ve uyunin.

15- Şüphesiz saygıyla emirlere uyup korunanlar bahçelerde ve gözelerdedirler.


١٦- آخِذِينَ مَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَلِكَ مُحْسِنِينَ
16- Ahizine ma atahum rabbuhum, innehum kanu kable zalike muhsinin.

16- Alırlar ne verdiyse onlara Efendileri. Şüphesiz onlar oldular ondan önce -güzellik yapanlar-.

١٧- كَانُوا قَلِيلًا مِّنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ
17- Kanu kalilen minel leyli ma yehceun.

17- Onlar -geceden biraz- uyuyorlar idi.

١٨- وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
18- Ve bil esharihum yestağfirune.

18- Ve seherlerde; gün doğmadan önceki anlarda istiğfar; bağışlanma dilerlerdi.


١٩- وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ
19- Ve fi emvalihim hakkun lis saili vel mahrumi.

19- Ve mallarında -hakk- vardı isteyenler ve yoksunlar için.


٢٠- وَفِي الْأَرْضِ آيَاتٌ لِّلْمُوقِنِينَ
20- Ve fil ardı ayatun lil mukınine.

20- Ve yeryüzünde işaretler vardır ikna olup gönülleri yatışacaklar için.

٢١- وَفِي أَنفُسِكُمْ أَفَلَا تُبْصِرُونَ
21- Ve fi enfusikum, e fe la tubsirun.

21- Ve kendinizde de... Artık görme yetinizi kullanmayacak mısınız?

٢٢- وَفِي السَّمَاء رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ
22- Ve fis semai rızkukum ve ma tuadun.

22- Ve göktedir rızkınız ve neyle vaad edildiğiniz de.

٢٣- فَوَرَبِّ السَّمَاء وَالْأَرْضِ إِنَّهُ لَحَقٌّ مِّثْلَ مَا أَنَّكُمْ تَنطِقُونَ
23- Fe ve rabbis semai vel ardı innehu le hakkun misle ma ennekum tentıkun.

23- Böylece ve Efendisine göğün ve yerin, şüphesiz -o- elbette -hakk- tır aynı konuştuğunuz gibi.

٢٤- هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ
24- Hel etake hadisu dayfi ibrahimel mukremin.

24- Geldi mi Sana hadisi -İbrahim'in onurlu misafirlerinin-?

٢٥- إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ
25- İz dehalu aleyhi fe kalu selama, kale selam, kavmun munkerun.

25- Ne zaman girdiklerinde -yanına-, sonra dediler: "Selam!" Dedi: "Selam! tuhaf bir grupsunuz!"

٢٦- فَرَاغَ إِلَى أَهْلِهِ فَجَاء بِعِجْلٍ سَمِينٍ
26- Fe raga ila ehlihi fe cae bi iclin seminin.

26- Böylece çaktırmadan ailesinin yanına geçerek, hemen geliverdi semiz buzağıyla.

٢٧- فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
27- Fe karrebehu ileyhim kale e la te'kulun.

27- Ardından onu yaklaştırarak onlara dedi: "Yemeyecek misiniz?"

٢٨- فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً قَالُوا لَا تَخَفْ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ
28- Fe evcese minhum hifeh, kalu la tehaf, ve beşşeruhu bi gulamin alim.

28- Böylece içine korku düştü onlardan korkarak, dediler: "Korkma!" ve müjdelediler onu -alim bir oğlanla-

٢٩- فَأَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ فِي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ
29- Fe akbeletimreetuhu fi sarretin fe sakket vecheha ve kalet acuzun akimun.

29- Sonra yaklaştı karısı ortalığı velveleye vererek ve yaygarayla yüzüne vurarak ve dedi: "kısır bir kocakarıyım".

٣٠- قَالُوا كَذَلِكَ قَالَ رَبُّكِ إِنَّهُ هُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ
30- Kalu kezaliki kale rabbuk, innehu huvel hakimul alimu.
 
30- Dediler: "İşte böyle dedi Efendin! Şüphesiz O var ya O, Hakiym; bilgedir Aliym; bilendir."

٣١- قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
31- Kale fe ma hatbukum eyyuhel murselun.

31- Dedi: "Şimdi nedir işiniz ey gönderilen Rasüller?

٣٢- قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ
32- Kalu inna ursilna ila kavmin mucrimine.

32- Dediler: "Şüphesiz biz gönderildik suçlu bir halka."

٣٣- لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن طِينٍ
33- Li nursile aleyhim hıcareten min tinin.

33- "Gönderelim diye onlara -kilden taşlar-"

٣٤- مُسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ
34- Musevvemeten inde rabbike lil musrifin.

34- "İşaretlendiler -Efendilerinin yanında- müsrif; hadsizce boşa tüketenler için."

٣٥- فَأَخْرَجْنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
35- Fe ahrecna men kane fiha minel mu'minin.

35- Peşinden çıkardık kim olmuşsa orada inanıp emin olanlardan.

٣٦- فَمَا وَجَدْنَا فِيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِّنَ الْمُسْلِمِينَ
36- Fe ma vecedna fiha gayre beytin minel muslimin.

36- Ancak bulamadık orada -bir ev dışında- teslim olanlardan.

٣٧- وَتَرَكْنَا فِيهَا آيَةً لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْأَلِيمَ
37- Ve terekna fiha ayeten lillezine yahafunel azabel elim.

37- Ve bıraktık orada bir işaret, o korkacaklar için acı verici işkenceden.

٣٨- وَفِي مُوسَى إِذْ أَرْسَلْنَاهُ إِلَى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
38- Ve fi musa iz erselnahu ila fir'avne bi sultanin mubinin.

38- Ve Musa'da... Ne zaman gönderdiğimizde O'nu Firavun'a -apaçık yetkiyle-

٣٩- فَتَوَلَّى بِرُكْنِهِ وَقَالَ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
39- Fe tevella bi ruknihi ve kale sahırun ev mecnunun.

39- Ancak dönüp gitti destekçileriyle ve dedi: "Büyücü veya cinlenip kendini kaybetmiş"

٤٠- فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ
40- Fe ehaznahu ve cunudehu fe nebeznahum fil yemmi ve huve mulim.

40- Sonra aldık O'nu ve ordularını, peşinden attık onları denizin içine ve O kendini kınıyordu.

٤١- وَفِي عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرِّيحَ الْعَقِيمَ
41- Ve fi adin iz erselna aleyhimur rihal akim.

41- Ve Ad'de... Ne zaman gönderdiğimizde onlara nesilkesen rüzgarı.

٤٢- مَا تَذَرُ مِن شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ
42- Ma tezeru min şey'in etet aleyhi illa cealethu ker remim.

42- Bırakmadı bir şey geldi üzerlerine
 sadece yaptı onu çürümüş gibi.

٤٣- وَفِي ثَمُودَ إِذْ قِيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتَّى حِينٍ
43- Ve fi semude iz kile lehum temetteu hatta hinin.

43- Ve Semud da.. Ne zaman denildiğinde onlara: "Faydalanın bir zamana kadar."

٤٤- فَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنظُرُونَ
44- Fe atev an emri rabbihim fe ehazethumus saikatu ve hum yanzurun.

44- Ancak isyan ettiler -Efendilerinin emrine karşı- böylece aldı onları bir yıldırım ve onlar bakıyorken.

٤٥- فَمَا اسْتَطَاعُوا مِن قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنتَصِرِينَ
45- Fe mestetau min kıyamin ve ma kanu muntesirine.

45- Böylece ayakta kalamadılar ve yardım da edemediler.

٤٦- وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ
46- Ve kavme nuhın min kabl, inne hum kanu kavmen fasıkin.

46- Ve Nuh Halkı da önceden, şüphesiz onlar zıvanadan çıkan fasık bir halk idiler.

٤٧- وَالسَّمَاء بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ
47- Ves semae beneynaha bi eydin ve inna le musiun.

47- Ve gök; bina ettik onu güçle ve şüphesiz Biz, elbette Muvasiun; genişleticiyiz.

٤٨- وَالْأَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ
48- Vel arda fereşnaha fe ni'mel mahidun.

48- Ve yeryüzü; döşedik onu, böylece ne güzel donatanız.

٤٩- وَمِن كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
49- Ve min kulli şey'in halakna zevceyni leallekum tezekkerun.

49- Ve her şeyden yarattık çiftler, belki siz düşünüp hatırlarsınız.

٥٠- فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
50- Fe firru ilallah, inni lekum minhu nezirun mubin.

50- "Artık firar edip kaçın Allah'a! Muhakkak Ben, -sizin için- O'ndan bir uyarıcıyım apaçık."

٥١- وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
51- Ve la tec'alu meallahi ilahen ahar, inni lekum minhu nezirun mubin.

51- "Ve yapmayın Allah ile beraber başka bir ilah! Şüphesiz Ben, -sizin için- O'ndan bir uyarıcıyım apaçık."

٥٢- كَذَلِكَ مَا أَتَى الَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
52- Kezalike ma etellezine min kablihim min resulin illa kalu sahırun ev mecnun.

52- İşte böyle; gelmesin onlardan öncekilere Rasüllerden de sadece demiş olmasınlar "Büyücü ya da cinlenip kendini kaybetmiş"

٥٣- أَتَوَاصَوْا بِهِ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ
53- E tevasav bih, bel hum kavmun tagun.

53- Tavsiye mi ettiler onu? Aksine onlar azgın bir halk idiler.

٥٤- فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَا أَنتَ بِمَلُومٍ
54- Fe tevelle anhum fe ma ente bi melum.

54- Artık dönüp git onlardan, böylece sen kınanacak değilsin.

٥٥- وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَى تَنفَعُ الْمُؤْمِنِينَ
55- Ve zekkir fe innez zikra tenfeul mu'minin.

55- Ve hatırlat, bil ki şüphesiz Zikr; hatırlatıcı fayda verir emin olarak inananlara.

٥٦- وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
56- Ve ma halaktul cinne vel inse illa li ya'budun.

56- Ve yaratmadım cinni ve insanlığı, sadece -kulluk etmeleri için Bana-

٥٧- مَا أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍ وَمَا أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ
57- Ma uridu minhum min rızkın ve ma uridu en yut'imuni.

57- İstemiyorum onlardan bir rızık ve İstemiyorum -Beni yedirmelerini-

٥٨- إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ
58- İnnallahe huver rezzaku zul kuvvetil metin.

58- Şüphesiz Allah; O'dur Rezzak; rızık verip yediren -sağlam kuvvet sahibi- dir.

٥٩- فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذَنُوبًا مِّثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ
59- Fe inne lillezine zalemu zenuben misle zenubi ashabihim fe la yesta'ciluni.

59- Artık şüphesiz o yanlış yapanların hissesi -yoldaşlarının hissesi gibi olacaktır- böylece acele etmesinler.

٦٠- فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِن يَوْمِهِمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
60- Fe veylun lillezine keferu min yevmihimullezi yuadun.

60- Artık yazıklar olsun o inkarcılara -o vaad edildikleri günlerinden ötürü-