mumin gafir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mumin gafir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Temmuz 2021 Cuma

60- Alak Denklemi -Ğafir İkrası-

 






بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Bismillahir rahmanir rahim.
İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir

١- حم
1- Ha mim.

1- Ha mim.

٢- تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
2- Tenzilul kitabi minallahil azizil alim.

2- İndirilmesi Kitab'ın Allah'tan-dır Aziyz'dir, Aliym'dir

(Aziz:mutlak galib,istediğini yapan, boyun eğdiren, kimseye hesab vermeyen hesab soran. Alim; her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilen)

٣- غَافِرِ الذَّنبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَدِيدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ إِلَيْهِ الْمَصِيرُ
3- Gafiriz zenbi ve kabilit tevbi şedidil ikabi zit tavl, la ilahe illa huve, ileyhil masir.

3- Ğafir; örtendir günahı ve Gabil; kabul edendir tevbeyi;özrü, şiddetlidir cezası, bolluk sahibi-dir. Yoktur ilah sadece O. O'na-dır varış.

٤- مَا يُجَادِلُ فِي آيَاتِ اللَّهِ إِلَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِي الْبِلَادِ
4- Ma yucadilu fi ayatillahi illellezine keferu fe la yagrurke tekallubuhum fil bilad.

4- Cedelleşmez Allah ayetleri hakkında, -sadece o inkarcılar- artık aldatmasın seni dolaşmaları şehirlerde.

٥- كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَالْأَحْزَابُ مِن بَعْدِهِمْ وَهَمَّتْ كُلُّ أُمَّةٍ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ وَجَادَلُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ فَأَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ
5- Kezzebet kablehum kavmu nuhın vel ahzabu min ba'dıhım ve hemmet kullu ummetin bi resulihim li ye'huzuhu ve cadelu bil batılı li yudhıdu bihil hakka fe ehaztuhum, fe keyfe kane ıkab.

5- Yalanladı onlardan önceki Nuh Halkı ve onlardan sonraki topluluklar. Ve yeltendi her millet rasüllerini yakalamak için. Ve cedelleştiler sahteyle çürütmek için onla -hakikati- böylece yakaladım onları. Sonra nasıl oldu cezam?

٦- وَكَذَلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّهُمْ أَصْحَابُ النَّارِ
6- Ve kezalike hakkat kelimetu rabbike alellezine keferu ennehum ashabun nar.

6- Ve işte böyle hak oldu kelimesi Efendi'nin o inkarcıların üzerine ki onlar ateş halkıdır

٧- الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
7- Ellezine yahmilunel arşa ve men havlehu yusebbihune bi hamdi rabbihim ve yu'minune bihi ve yestagfirune lillezine amenu, rabbena vesi'te kulle şey'in rahmeten ve ilmen fagfir lillezine tabu vettebeu sebileke vekıhim azabel cahim.

7- O kimseler taşırlar Tahtı ve çevresinde olan kimseler anarlar övgüyle Efendilerini ve inanırlar -O'nla- ve bağışlanma dilerler o inanan kimseler için:" Efendimiz kuşatmıştır her olanı rahmetin ve ilmin, artık bağışla o pişman olan ve -Yoluna- tabi olan kimseleri ve koru onları alevli ateşin işkencesinden."

٨- رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدتَّهُم وَمَن صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
8- Rabbena ve edhilhum cennati adninilleti vaadtehum ve men salaha min abaihim ve ezvacihim ve zurriyyatihim inneke entel azizul hakim.

8- "Efendimiz; ve sok onları Adn bahçelerine ki; söz vermiştin onlara ve o doğru olan kimselere; babalarından, eşlerinden, soylarından. Şüphesiz Sen var ya Sen, Aziyz; istediğini yapan tek galib, Hakiym; her işini doğru yapan-sın."

٩- وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ وَمَن تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
9- Vekıhimus seyyiat, ve men tekıs seyyiati yevme izin fe kad rahimteh ve zalike huvel fevzul azim.

9- " Ve koru onları kötülüklerden. Ve kimi koruduysan kötülüklerden İzin günü, böylece gerçekten rahmet etmişsindir ona. Ve işte budur o büyük başarı." 

١٠- إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنَادَوْنَ لَمَقْتُ اللَّهِ أَكْبَرُ مِن مَّقْتِكُمْ أَنفُسَكُمْ إِذْ تُدْعَوْنَ إِلَى الْإِيمَانِ فَتَكْفُرُونَ
10- İnnellezine keferu yunadevne le maktullahi ekberu min maktikum enfusekum iz tud'avne ilel imani fe tekfurun.

10- Şüphesiz o inkarcılara çağrılacak: "Gerçekten -Allah'ın nefretle kızması daha büyüktür-, -kendinize olan nefret dolu kızmanızdan-  ne zaman çağrıldığınızda -imana- peşinden inkar ettiniz."

١١- قَالُوا رَبَّنَا أَمَتَّنَا اثْنَتَيْنِ وَأَحْيَيْتَنَا اثْنَتَيْنِ فَاعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ إِلَى خُرُوجٍ مِّن سَبِيلٍ
11- Kalu rabbena emettenesneteyni ve ahyeytenesneteyni fa'terefna bi zunubina fe hel ila hurucin min sebil.

11- Diyecekler: "Efendimiz bizi iki defa öldürdün ve iki defa hayat verdin artık kabul, itiraf ediyoruz günahlarımızı. Böylece var mıdır çıkışa doğru bir yol?" 

١٢- ذَلِكُم بِأَنَّهُ إِذَا دُعِيَ اللَّهُ وَحْدَهُ كَفَرْتُمْ وَإِن يُشْرَكْ بِهِ تُؤْمِنُوا فَالْحُكْمُ لِلَّهِ الْعَلِيِّ الْكَبِيرِ
12- Zalikum bi ennehu iza duiyallahu vahdehu kefertum, ve in yuşrek bihi tu'minu, fel hukmu lillahil aliyyil kebir.

12- İşte böyledir ki o; ne zaman -dua edip çağrıldığında Allah'a, O'nun Vahid; Tek oluşuna- inkar ettiniz. Ve eğer O'nunla ortaklar yamandırılsa iman ettiniz. Artık hüküm Allah'ın-dır, Aliyy; yücedir,uludur, Kebiyr; muhteşem büyüklüğe sahibtir.

١٣- هُوَ الَّذِي يُرِيكُمْ آيَاتِهِ وَيُنَزِّلُ لَكُم مِّنَ السَّمَاء رِزْقًا وَمَا يَتَذَكَّرُ إِلَّا مَن يُنِيبُ
13- Huvellezi yurikum ayatihi ve yunezzilu lekum mines semai rızka, ve ma yetezekkeru illa men yunib.

13- O ki; gösterir size ayetlerini ve indirir sizin için gökten rızkı. Ve hatırlayıp düşünmez, sadece yönelen kimse.

١٤- فَادْعُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
14- Fed'ullahe muhlisine lehud dine ve lev kerihel kafirun.

14- Artık dua edin Allah'a muhlis olarak -O'nun-dur din-  velev beğenmesede inkarcılar.

١٥- رَفِيعُ الدَّرَجَاتِ ذُو الْعَرْشِ يُلْقِي الرُّوحَ مِنْ أَمْرِهِ عَلَى مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ لِيُنذِرَ يَوْمَ التَّلَاقِ
15- Refiud derecati zul arş, yulkır ruha min emrihi ala men yeşau min ıbadihi li yunzire yevmet telak.

15- Yükseltendir basamakları -Sahibi-dir Tahtın- ruhu atmak işlerindendir istediği kişinin üstüne kullarından -uyarması için Buluşma Günü'ne-

١٦- يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
16- Yevme hum barizun la yahfa alallahi min hum şey'un, li menil mulkul yevm, lillahil vahidil kahhar.

16- O gün onlar bariz şekilde meydana çıkarlar, gizli değildir üzerine Allah'ın -onlardan bir şey-. "Kimin-dir mülk; tasarruf o gün?" "Allah'ın-dır Vahid; tek ilahtır, Kahhar; ezici güce sahibtir"

١٧- الْيَوْمَ تُجْزَى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ لَا ظُلْمَ الْيَوْمَ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ
17- El yevme tucza kullu nefsin bima kesebet, la zulmel yevm, innallahe seriul hisab.

17- Bugün karşılığını alacak her kimse kazandıklarının. Yanlış yapılmaz bugün. Şüphesiz Allah hesabı görmede seridir.

١٨- وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ الْآزِفَةِ إِذِ الْقُلُوبُ لَدَى الْحَنَاجِرِ كَاظِمِينَ مَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ حَمِيمٍ وَلَا شَفِيعٍ يُطَاعُ
18- Ve enzirhum yevmel azifeti izil kulubu ledel hanaciri kazımin, ma liz zalimine min hamimin ve la şefiin yutau.

18- Ve uyar onları -Yaklaşan Gün'e- o vakit kalbler gırtlaklara dayanmış, nefesler tutulmuştur. Yoktur yanlış yapan zalimler için sıcak bir dost ve yoktur uyulacak bir arabulucu.

١٩- يَعْلَمُ خَائِنَةَ الْأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ
19- Ya'lemu hainetel a'yuni ve ma tuhfis sudur.

19- Alim-dir hainliğine gözlerin ve ne saklıyorsa göğüsler.

٢٠- وَاللَّهُ يَقْضِي بِالْحَقِّ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ لَا يَقْضُونَ بِشَيْءٍ إِنَّ اللَّهَ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ
20- Vallahu yakdi bil hakk, vellezine yed'une min dunihi la yakdune bi şey'in, innallahe huves semiul basir.

20- Ve Allah yargılar doğruyla. Ve o; -O'nun yanısıra- dua ettikleri ise bir şeyde yargılayamazlar. Şüphesiz Allah; O Semi; dinleyendir Basiyr; görendir.

٢١- أَوَ لَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ كَانُوا مِن قَبْلِهِمْ كَانُوا هُمْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُم مِّنَ اللَّهِ مِن وَاقٍ
21- E ve lem yesiru fil ardı fe yenzuru keyfe kane akibetullezine kanu min kablihim, kanu hum eşedde min hum kuvveten ve asaran fil ardı fe ehazehumullahu bi zunubihim ve ma kane lehum minallahi min vak.

21- Yolculuk yapmazlar mı yeryüzünde ki baksınlar nasıl oldu sonu o, onlardan öncekilerin. Onlar daha şiddetli idiler onlardan kuvveten ve eserler bakımından yeryüzünde, ancak aldı onları Allah günahlarıyla ve olmadı onlar için Allah'tan bir koruyucu.

٢٢- ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانَت تَّأْتِيهِمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَكَفَرُوا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ إِنَّهُ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ
22- Zalike bi ennehum kanet te'tihim rusuluhum bil beyyinati fe keferu fe ehazehumullah, innehu kaviyyun şedidul ikab.

22- Böyle oldu çünkü gelmişti onlara Rasülleri açık delillerle ancak inkar ettiler, peşinden aldı onları Allah. Şüphesiz O; Kavi; kuvvetlidir, şiddetlidir cezası.

٢٣- وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَى بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
23- Ve lekad erselna musa bi ayatina ve sultanin mubin.

23- Ve gerçekten gönderdik Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık yetkiyle

٢٤- إِلَى فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَقَارُونَ فَقَالُوا سَاحِرٌ كَذَّابٌ
24- İla fir'avne ve hamane ve karune fe kalu sahirun kezzab.

24- Firavun'a ve Haman'a ve Karun'a. Böylece dediler: "Yalancı bir sihirbazdır"

٢٥- فَلَمَّا جَاءهُم بِالْحَقِّ مِنْ عِندِنَا قَالُوا اقْتُلُوا أَبْنَاء الَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ وَاسْتَحْيُوا نِسَاءهُمْ وَمَا كَيْدُ الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ
25- Fe lemma caehum bil hakkı min indina kaluktulu ebnaellezine amenu meahu vestahyu nisaehum, ve ma keydul kafirine illa fi dalal.

25- Böylece ne zaman geldiğinde onlara -hakkla- -Yanımızdan- dediler:" Öldürün oğullarını onunla beraber inananların ve sağ bırakın kadınlarını." Ve değildir tuzağı inkarcıların sadece yanlıştadır.

٢٦- وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونِي أَقْتُلْ مُوسَى وَلْيَدْعُ رَبَّهُ إِنِّي أَخَافُ أَن يُبَدِّلَ دِينَكُمْ أَوْ أَن يُظْهِرَ فِي الْأَرْضِ الْفَسَادَ
26- Ve kale fir'avnu zeruni aktul musa vel yed'u rabbeh, inni ehafu en yubeddile dinekum ev en yuzhire fil ardıl fesad.

26- Ve dedi Firavun:" Bırakın beni öldüreyim Musa'yı ve peşinden dua etsin bakayım Efendisi'ne. Şüphesiz ben korkuyorum ki değiştirecek dininizi ya da ortaya çıkaracak yeryüzünde bozgunculuğu."

٢٧- وَقَالَ مُوسَى إِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُم مِّن كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَّا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ
27- Ve kale musa inni uztu bi rabbi ve rabbikum min kulli mutekebbirin la yu'minu bi yevmil hisab.

27- Ve dedi Musa:" Şüphesiz ben sığındım Efendime ve Efendinize her kibirliden; inanmazlar -Hesap Günü-yle-."

٢٨- وَقَالَ رَجُلٌ مُّؤْمِنٌ مِّنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ إِيمَانَهُ أَتَقْتُلُونَ رَجُلًا أَن يَقُولَ رَبِّيَ اللَّهُ وَقَدْ جَاءكُم بِالْبَيِّنَاتِ مِن رَّبِّكُمْ وَإِن يَكُ كَاذِبًا فَعَلَيْهِ كَذِبُهُ وَإِن يَكُ صَادِقًا يُصِبْكُم بَعْضُ الَّذِي يَعِدُكُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ
28- Ve kale raculun mu'minun min ali fir'avne yektumu imanehu e taktulune raculen en yekule rabbiyallahu ve kad caekum bil beyyinati min rabbikum, ve in yeku kaziben fe aleyhi kezibuh, ve in yeku sadikan yusibkum ba'dullezi yeidukum, innallahe la yehdi men huve musrifun kezzab.

28- Ve dedi inanan bir adam -Firavun Ailesi-nden- inancını gizleyerek:" Öldürecek misin bir adamı -Efendim Allah'tır- dedi diye? ve gerçekten geldi size anlaşılır delillerle Efendiniz-den. Ve eğer o bir yalancı olsa, elbette aleyhinedir yalanı. Ve eğer o bir doğru ise isabet edecek bazısı o vaadlerinin. Şüphesiz Allah hidayet etmez o, yalancı müsrif kimseyi."

٢٩- يَا قَوْمِ لَكُمُ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ظَاهِرِينَ فِي الْأَرْضِ فَمَن يَنصُرُنَا مِن بَأْسِ اللَّهِ إِنْ جَاءنَا قَالَ فِرْعَوْنُ مَا أُرِيكُمْ إِلَّا مَا أَرَى وَمَا أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ الرَّشَادِ
29- Ya kavmi lekumul mulkul yevme zahirine fil ardı fe men yensuruna min be'sillahi in caena, kale fir'avnu ma urikum illa ma era ve ma ehdikum illa sebiler reşad.

29- "Ey halkım, sizindir mülk bugün görünürde yeryüzünde ancak kim yardım edecek bize - Allah'ın kötülüğünden- eğer gelirse bize?
Dedi Firavun:" Göstermiyorum size, sadece ne görüyorsam ve hidayet etmiyorum sizi, sadece doğru yola."

٣٠- وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُم مِّثْلَ يَوْمِ الْأَحْزَابِ
30- Ve kalellezi amene ya kavmi inni ehafu aleykum misle yevmil ahzab.

30- Ve dedi o inanan:" Ey halkım, şüphesiz ben korkuyorum sizin için toplulukların günü gibi..."

٣١- مِثْلَ دَأْبِ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذِينَ مِن بَعْدِهِمْ وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِّلْعِبَادِ
31- Misle de'bi kavmi nuhın ve adin ve semude vellezine min ba'dihim, ve mallahu yuridu zulmen lil ibad.

31- "...Gidişatı gibi Nuh Halkı'nın ve Ad ve Semud ve onlardan sonrakilerin... Ve Allah istemez yanlış yapmayı kullarına."

٣٢- وَيَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ التَّنَادِ
32- Ve ya kavmi inni ehafu aleykum yevmet tenad.

32- "Ve ey halkım, şüphesiz ben korkuyorum sizin için bağrışma gününden."

٣٣- يَوْمَ تُوَلُّونَ مُدْبِرِينَ مَا لَكُم مِّنَ اللَّهِ مِنْ عَاصِمٍ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
33- Yevme tuvellune mudbirin, ma lekum minallahi min asım ve men yudlilillahu fe ma lehu min had.

33- "O gün arkanızı dönüp kaçarsınız, olmayacak sizin için Allah'tan bir koruyucu. Ve kimi saptırırsa Allah, artık olmaz onun için bir hidayet."

٣٤- وَلَقَدْ جَاءكُمْ يُوسُفُ مِن قَبْلُ بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا زِلْتُمْ فِي شَكٍّ مِّمَّا جَاءكُم بِهِ حَتَّى إِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَن يَبْعَثَ اللَّهُ مِن بَعْدِهِ رَسُولًا كَذَلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ مُّرْتَابٌ
34- Ve lekad caekum yusufu min kablu bil beyyinati fe ma ziltum fi şekkin mimma caekum bih, hatta iza heleke kultum len yeb'asallahu min ba'dihi resula, kezalike yudıllullahu men huve musrifun murtab.

34- Ve gerçekten geldi size Yusuf önceden -anlaşılır delillerle- ancak ayrılmadınız şüpheden -ne getirdiyse size -Onunla- Hatta ne zaman helak olduğunda, dediniz:"Asla göndermeyecek Allah -Ondan sonra- Rasül." İşte böyle saptırır Allah, o müsrif kuşkucu kimseleri.

٣٥- الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللَّهِ وَعِندَ الَّذِينَ آمَنُوا كَذَلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَى كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍ جَبَّارٍ
35- Ellezine yucadilune fi ayatillahi bi gayri sultanin etahum, kebure makten indallahi ve indellezine amenu, kezalike yatbaullahu ala kulli kalbi mutekebbirin cebbar.

35- O kimseler mücadele ederler ayetleri hakkında Allah'ın olmaksızın kendilerine gelmiş bir sultan. Büyüktür nefretle kızılması -Yanında Allah'ın- ve yanında o inananların. İşte böyle kalıba sokar Allah her kibirli ve zorbanın kalbini.

٣٦- وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا هَامَانُ ابْنِ لِي صَرْحًا لَّعَلِّي أَبْلُغُ الْأَسْبَابَ
36- Ve kale fir'avnu ya hamanubni li sarhan lealli eblugul esbab.

36- Ve dedi Firavun:" Ey Haman bina yap bana bir kule belki ben erişirim sebeblere."

٣٧- أَسْبَابَ السَّمَاوَاتِ فَأَطَّلِعَ إِلَى إِلَهِ مُوسَى وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ كَاذِبًا وَكَذَلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُوءُ عَمَلِهِ وَصُدَّ عَنِ السَّبِيلِ وَمَا كَيْدُ فِرْعَوْنَ إِلَّا فِي تَبَابٍ
37- Esbabes semavati fe attalia ila ilahi musa ve inni le ezunnuhu kaziba, ve kezalike zuyyine li fir'avne suu amelihi ve sudde anis sebil, ve ma keydu fir'avne illa fi tebab.

37- "Sebeblerini göklerin, böylece bakarım İlahı'na Musa'nın ve şüphesiz ben elbette onun bir yalancı olduğunu zannediyorum." Ve işte böyle süslendi Firavun'a kötü ameli ve uzaklaştı yoldan. Ve değildir tuzağı Firavun'un, sadece ziyandadır.

٣٨- وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ أَهْدِكُمْ سَبِيلَ الرَّشَادِ
38- Ve kalellezi amene ya kavmittebiuni ehdikum sebiler reşad.

38- Ve dedi o inanan:" Ey halkım, tabi olun bana hidayet edeceğim sizi doğru yola."

٣٩- يَا قَوْمِ إِنَّمَا هَذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌ وَإِنَّ الْآخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ
39- Ya kavmi innema hazihil hayatud dunya metaun ve innel ahirete hiye darul karar.

39- " Ey halkım, sadece bu dünya hayatı bir metadır ve şüphesiz ahiret var ya o karar kılınacak evdir.

٤٠- مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزَى إِلَّا مِثْلَهَا وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُوْلَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ فِيهَا بِغَيْرِ حِسَابٍ
40- Men amile seyyieten fe la yucza illa misleha, ve men amile salihan min zekerin ev unsa ve huve mu'minun fe ulaike yedhulunel cennete yurzekune fiha bi gayri hisab.

40- "Kim amel ederse bir kötülük, artık yoktur cezası, -sadece misliyle- ve kim amel ederse bir iyilik erkek ya da dişiden ve -o inanmışsa- İşte bunlar dahil olacak cennete, rızıklanacaklar orada hesabsızca."

٤١- وَيَا قَوْمِ مَا لِي أَدْعُوكُمْ إِلَى النَّجَاةِ وَتَدْعُونَنِي إِلَى النَّارِ
41- Ve ya kavmi ma li ed'ukum ilen necati ve ted'uneni ilen nar.

41- "Ve ey halkım, ben çağırıyorken sizi kurtuluşa ve siz çağırıyorsunuz beni ateşe."

٤٢- تَدْعُونَنِي لِأَكْفُرَ بِاللَّهِ وَأُشْرِكَ بِهِ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ وَأَنَا أَدْعُوكُمْ إِلَى الْعَزِيزِ الْغَفَّارِ
42- Ted'uneni li ekfure billahi ve uşrike bihi ma leyse li bihi ilmun ve ene ed'ukum ilel azizil gaffar.

42- "Çağırıyorsunuz beni küfür etmeye Allah'a ve ortaklar yamandırmaya -O'nunla- hakkında bir ilmim olmayan şeyleri ve ben çağırıyorum Aziz; karşı konulmaz güç sahibi, Ğaffar; hatalarını itiraf edip kendilerini düzeltenleri bağışlayan, günahları örtene."

٤٣- لَا جَرَمَ أَنَّمَا تَدْعُونَنِي إِلَيْهِ لَيْسَ لَهُ دَعْوَةٌ فِي الدُّنْيَا وَلَا فِي الْآخِرَةِ وَأَنَّ مَرَدَّنَا إِلَى اللَّهِ وَأَنَّ الْمُسْرِفِينَ هُمْ أَصْحَابُ النَّارِ
43- La cereme ennema ted'uneni ileyhi leyse lehu da'vetun fid dunya ve la fil ahireti ve enne mereddena ilallahi ve ennel musrifine hum ashabun nar.

43- " Kaçınılmazdır ki; beni ona çağırdığınız var ya -yoktur onun bir davet- dünyada ve yoktur ahirette ve şu ki dönüşümüz Allah'a-dır ve şu ki o müsrifler ateşin yoldaşlarıdırlar."

٤٤- فَسَتَذْكُرُونَ مَا أَقُولُ لَكُمْ وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ
 44- Fe se tezkurune ma ekulu lekum, ve ufevvidu emri ilallah, innallahe basirun bil ibad.

44- "Hatırlayacaksınız ne dediğimi size ve havale ediyorum işimi Allah'a. Şüphesiz Allah Basiyr; görür kullarını."

٤٥- فَوَقَاهُ اللَّهُ سَيِّئَاتِ مَا مَكَرُوا وَحَاقَ بِآلِ فِرْعَوْنَ سُوءُ الْعَذَابِ
45- Fe vekahullahu seyyiati ma mekeru ve haka bi ali fir'avne suul azab.

45- Böylece korudu onu Allah kötülüklerinden tuzaklarının. Ve kuşattı Firavun Ailesi'ni kötü bir işkence.

٤٦- النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ
46- En naru yu'radune aleyha guduvven ve aşiyya ve yevme tekumus saah, edhılu ale firavne eşeddel azab.

46- Ateşe arz edilirler, ondadırlar sabahleyin ve akşamleyin. Ve çalacağı gün saatin:" Sokun Firavun Ailesi'ni şiddetli işkenceye."

٤٧- وَإِذْ يَتَحَاجُّونَ فِي النَّارِ فَيَقُولُ الضُّعَفَاء لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنتُم مُّغْنُونَ عَنَّا نَصِيبًا مِّنَ النَّارِ
47- Ve iz yetehaccune fin nari fe yekulud duafau lillezinestekberu inna kunna lekum tebean fe hel entum mugnune anna nasiben minen nar.

47- Ve ne zaman atıştıklarında ateşte, peşinden diyecek ezilenler o ezenlere:" Şüphesiz biz, size tabi olduk, artık siz mani olabilirmisiniz bizden bir parça ateşten?"

٤٨- قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُلٌّ فِيهَا إِنَّ اللَّهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ
48- Kalellezi nestekberu inna kullun fiha innallahe kad hakeme beynel ibad.

48- Diyecek o ezenler:" Şüphesiz biz, hepimiz ondayız. Kuşkusuz Allah gerçekten hükmünü verdi kulları arasında."

٤٩- وَقَالَ الَّذِينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْمًا مِّنَ الْعَذَابِ
49- Ve kalellezine fin nari li hazeneti cehennemed'u rabbekum yuhaffif anna yevmen minel azab.

49- Ve diyecek o ateştekiler bekçilerine cehennemin:" Dua edin Efendinize hafifletsin bizden -bir gün- işkenceden."

٥٠- قَالُوا أَوَلَمْ تَكُ تَأْتِيكُمْ رُسُلُكُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا بَلَى قَالُوا فَادْعُوا وَمَا دُعَاء الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ
50- Kalu e ve lem teku te'tikum rusulukum bil beyyinat, kalu bela, kalu fed'u, ve ma duaul kafirine illa fi dalal.

50- Diyecekler:" Yok muydu size gelen Rasülleriniz anlaşılır delillerle?" Diyecekler: "Evet." Diyecekler: "Öyleyse dua edin. Ve değildir duası küfürbazların, sadece geçersizdir." 

٥١- إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ
51- İnna le nensuru rusulena vellezine amenu fil hayatid dunya ve yevme yekumul eşhad.

51- Şüphesiz Biz, elbette yardım edeceğiz Rasüllerimize ve o inananlara dünya hayatında ve şahitlerin getirileceği gün.

٥٢- يَوْمَ لَا يَنفَعُ الظَّالِمِينَ مَعْذِرَتُهُمْ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ
52- Yevme la yenfeuz zalimine ma'ziretuhum ve lehumulla'netu ve lehum suud dar.

52- O gün fayda vermez yanlış yapanlara mazeretleri ve onlaradır lanet ve onlaradır berbat ev.

٥٣- وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْهُدَى وَأَوْرَثْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ الْكِتَابَ
53- Ve lekad ateyna musel huda ve evresna beni israilel kitab.

53- Ve andolsun verdik Musa'ya hidayeti ve varis kıldık İsrailoğulları'na -Kitabı-

٥٤- هُدًى وَذِكْرَى لِأُولِي الْأَلْبَابِ
54- Huden ve zikra li ulil elbab.

54- Bir rehber ve hatırlatıcıdır temiz akıllılar için.

٥٥- فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ
55- Fasbir inne va'dallahi hakkun vestagfir li zenbike ve sebbih bi hamdi rabbike bil aşiyyi vel ibkar.

55- Artık sabret! Şüphesiz vaadi Allah'ın hakk-tır ve bağışlanma dile günahların için ve an övgüyle Efendini akşamdan ve erkenden.

٥٦- إِنَّ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ إِن فِي صُدُورِهِمْ إِلَّا كِبْرٌ مَّا هُم بِبَالِغِيهِ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ
56- İnnellezine yucadilune fi ayatillahi bi gayri sultanin etahum in fi sudurihim illa kibrun ma hum bi baligih, festeiz billah, innehu huves semiul basir.

56- Şüphesiz o mücadele edenler; -ayetleri hakkında Allah'ın- onlara gelmiş bir sultan olmadan... Yoktur göğüslerinde, sadece bir kibir ki onlar erişemezler ona. Artık sığın Allah'a. Şüphesiz O var ya O, Semi; işitendir, Basiyr; görendir.

٥٧- لَخَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَكْبَرُ مِنْ خَلْقِ النَّاسِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
57- Le halkus semavati vel ardı ekberu min halkın nasi ve lakinne ekseren nasi la ya'lemun.

57- Elbette yaratılışı göklerin ve yerin daha büyüktür yaratılışından insanlığın ve lakin insanların çoğu bilmezler.

٥٨- وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَى وَالْبَصِيرُ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَلَا الْمُسِيءُ قَلِيلًا مَّا تَتَذَكَّرُونَ
58- Ve ma yestevil a'ma vel basiru vellezine amenu ve amilus salihati ve lel musiu, kalilen ma tetezekkerun.

58- Ve denk değildir; kör ve gören, ve o inananlar ve doğru yapanlar ve değildir kötülük yapanlarla. Ne de az dikkat ediyorsunuz!

٥٩- إِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ
59- İnnes saate le atiyetun la reybe fiha ve lakinne ekseren nasi la yu'minun.

59- Şüphesiz saat elbette gelecektir yoktur şüphe onda ve lakin çoğusu insanların inanmazlar.

٦٠- وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ
60- Ve kale rabbukumud'uni estecib lekum, innellezine yestekbirune an ibadeti se yedhulune cehenneme dahırin.

60- Ve dedi Efendiniz:" Dua edin Bana cevab vereceğim sizin için! Şüphesiz o kibirlenenler -Bana kulluk etmek üzerine- girecekler cehenneme aşağılanmış olarak."

٦١- اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ
61- Allahullezi ceale lekumul leyle li teskunu fihi ven nehare mubsıra, innallahe le zu fadlin alen nasi ve lakinne ekseren nasi la yeşkurun.

61- Allah ki yaptı sizin için geceyi dinlenin diye onda ve gündüzü görünür. Şüphesiz Allah elbette -fazilet sahibidir- üzerine insanların ve lakin çoğusu insanların teşekkür etmezler.

٦٢- ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ لَّا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُؤْفَكُونَ
62- Zalikumullahu rabbukum haliku kulli şey'in la ilahe illa huve fe enna tu'fekun.

62- İşte budur Allah, Efendinizdir, Halık; Yaratıcısıdır her olanın -yoktur ilah, sadece O!- Artık nasıl dönüveriyorsunuz?

٦٣- كَذَلِكَ يُؤْفَكُ الَّذِينَ كَانُوا بِآيَاتِ اللَّهِ يَجْحَدُونَ
63- Kezalike yu'fekullezine kanu bi ayatillahi yechadun.

63- İşte böyle dönüveriyordu o; -Allah ayetlerini- reddedenler.

٦٤- اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَاء بِنَاء وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ فَتَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
64- Allahullezi ceale lekumul arda kararen ves semae binaen ve savverekum fe ahsene suverekum ve razakakum minet tayyibat, zalikumullahu rabbukum, fe tebarekallahu rabbul alemin.

64- Allah ki; yaptı sizin için yeri yerleşilecek ve göğü de bina ve suretlendirdi sizi böylece çok güzel surete büründürdü sizi ve rızıklandırdı sizi hoşlarından. Budur Allah, Efendiniz! Böylece mübarektir Allah, Efedisidir alemlerin!

٦٥- هُوَ الْحَيُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
65- Huvel hayyu la ilahe illa huve fed'uhu muhlisine lehud din, el hamdu lillahi rabbil alemin.

65- O Hayy; diridir -yoktur ilah sadece O- Artık -dua edin O'na muhlis olarak- -O'nun-dur din-. Övgüler Allah içindir, Efendisi-dir alemlerin.

٦٦- قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ لَمَّا جَاءنِيَ الْبَيِّنَاتُ مِن رَّبِّي وَأُمِرْتُ أَنْ أُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ
66- Kul inni nuhitu en a'budellezine ted'une min dunillahi lemma caeniyel beyyinatu min rabbi ve umirtu en uslime li rabbil alemin.

66- De:" Şüphesiz ben yasaklandım kulluk etmekten o, dua ettiklerinizden -Allah yanısıra-  geldiği vakit bana -anlaşılır deliller Efendimden- ve emredildim teslim olmaya -Efendisine alemlerin-

٦٧- هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّى مِن قَبْلُ وَلِتَبْلُغُوا أَجَلًا مُّسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
67- Huvellezi halakakum min turabin summe min nutfetin summe min alakatin summe yuhricukum tıflen summe li teblugu eşuddekum summe li tekunu şuyuha, ve minkum men yuteveffa min kablu ve li teblugu ecelen musemmen ve leallekum ta'kılun.

67- O ki yarattı sizi topraktan sonra meniden sonra alakadan sonra çıkardı sizi bir bebek sonra erişilsin diye olgunluğunuza sonra olasınız diye bir yaşlı. Ve sizden vefat eden olur önceden. Ve erişesiniz diye belirlenmiş ecelinize ve böylece siz belki aklınızı kullanırsınız.

٦٨- هُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ فَإِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
68- Huvellezi yuhyi ve yumit, fe iza kada emren fe innema yekulu lehu kun fe yekun.

68- O ki hayat verir ve can alır. Artık ne zaman kaza ettiğinde bir emri peşinden sadece -Der- ona: " Ol! artık Oldu!"

٦٩- أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ أَنَّى يُصْرَفُونَ
69- E lem tere ilellezine yucadilune fi ayatillah, enna yusrafun.

69- Görmez misin o cedelleşenleri -Allah ayetleri hakkında- Nasıl değişiyorlar?

٧٠- الَّذِينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَا أَرْسَلْنَا بِهِ رُسُلَنَا فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
70- Ellezine kezzebu bil kitabi ve bima erselna bihi rusulena, fe sevfe ya'lemun.

70- Ki onlar yalanladılar -Kitabı- ve ne gönderdiysek -onunla- Rasüllerimizi. Ama yakında bilecekler.

٧١- إِذِ الْأَغْلَالُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَالسَّلَاسِلُ يُسْحَبُونَ
71- İzil aglalu fi a'nakıhim ves selasil, yushabun.

71- Ne zaman kelepçeler boyunlarında ve zincirler sürüklenecekler.

٧٢- فِي الْحَمِيمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَ
72- Fil hamimi summe fin nari yuscerun.

72- Hamamda sonra ateşte yakılacaklar.

٧٣- ثُمَّ قِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تُشْرِكُونَ
73- Summe kile lehum eyne ma kuntum tuşrikun.

73- Sonra denilecek onlara:"Nerededir o yamandırmış olduklarınız?..."

٧٤- مِن دُونِ اللَّهِ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا بَل لَّمْ نَكُن نَّدْعُو مِن قَبْلُ شَيْئًا كَذَلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ الْكَافِرِينَ
74- Min dunillah, kalu dallu anna bel lem nekun ned'u min kablu şey'a, kezalike yudıllullahul kafirin.

74- "Allah yanısıra..." Diyecekler:" Saptılar bizden, hayır! değildik biz dua edenler önceden bir şeye." İşte böyle saptırır Allah küfürbazları.

٧٥- ذَلِكُم بِمَا كُنتُمْ تَفْرَحُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنتُمْ تَمْرَحُونَ
75- Zalikum bima kuntum tefrehune fil ardı bi gayril hakkı ve bima kuntum temrehun.

75- "İşte böyle oldu çünkü siz ferahlanıyordunuz yeryüzünde haksız yere ve çünkü siz böbürleniyordunuz."

٧٦- ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ
76- Udhulu ebvabe cehenneme halidine fiha, fe bi'se mesvel mutekebbirin.

76- "Girin kapılarından cehennemin -ölümsüzce- orada! Ne berbattır yeri kibirlenenlerin"

٧٧- فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
77- Fasbir inne va'dallahi hakk, fe imma nuriyenneke ba'dallezi neıduhum ev neteveffeyenneke fe ileyna yurceun.

77- Artık sabret! Şüphesiz vaadi Allah'ın hakk-tır. Böylece göstersekte sana, onlara olan vaadlerimizin bazılarını ya da vefat ettirsek seni, sonunda -Bize- dönecekler.

٧٨- وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِّن قَبْلِكَ مِنْهُم مَّن قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُم مَّن لَّمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ فَإِذَا جَاء أَمْرُ اللَّهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ
78- Ve lekad erselna rusulen min kablike minhum men kasasna aleyke ve minhum men lem naksus aleyk, ve ma kane li resulin en ye'tiye bi ayetin illa bi iznillah, fe iza cae emrullahi kudıye bil hakkı ve hasire hunalikel mubtılun.

78- Ve gerçekten gönderdik Rasülleri -Senden önce- onlardan kiminin izini sürdük Sana ve onlardan kiminin izini sürmedik Sana. Ve olmaz bir Rasülün getirmesi bir ayeti, - sadece izniyle Allah'ın-. Artık geldiğinde -emri Allah'ın- kaza edilir hakk-la ve kaybeder orada sahtekarlar.

٧٩- اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
79- Allahullezi ceale lekumul en'ame li terkebu minha ve minha te'kulun.

79- Allah ki yaptı sizin için enamı binesiniz diye onlardan ve onlardan yiyesiniz.

٨٠- وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً فِي صُدُورِكُمْ وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ
80- Ve lekum fiha menafiu ve li teblugu aleyha haceten fi sudurikum ve aleyha ve alel fulki tuhmelun.

80- Ve sizin için onlarda menfaatler vardır ve ulaşmanız için onlarla bir ihtiyacınıza gönüllerinizde olan ve onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.

٨١- وَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ فَأَيَّ آيَاتِ اللَّهِ تُنكِرُونَ
81- Ve yurikum ayatihi fe eyye ayatillahi tunkirun.

81- Ve gösteriyor size ayetlerini, artık hangi ayetini Allah'ın inkar edersiniz?

٨٢- أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَانُوا أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ
82- E fe lem yesiru fil ardı fe yenzuru keyfe kane akıbetullezine min kablihim, kanu eksere minhum ve eşedde kuvveten ve asaren fil ardı fema agna anhum ma kanu yeksibun.

82- Yapmıyorlar mı yolculuk yeryüzünde böylece baksınlar nasıl oldu akıbeti onlardan öncekilerin. Daha çoktular onlardan ve muazzam güçlüydüler ve eserler bakımından yeryüzünde ama fayda sağlamadı onlara kazanmış oldukları.

٨٣- فَلَمَّا جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَرِحُوا بِمَا عِندَهُم مِّنَ الْعِلْمِ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون
83- Fe lemma caethum rusuluhum bil beyyinati ferihu bima indehum minel ilmi ve haka bihim ma kanu bihi yestehziun.

83- Artık ne zaman geldiğinde onlara Rasülleri -anlaşılır delillerle- sevindiler yanlarında olan -ilimden- ve kuşattı onlarla -Onunla- alay ettiklerini-

٨٤- فَلَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا قَالُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَحْدَهُ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِهِ مُشْرِكِينَ
84- Fe lemma reev be'sena kalu amenna billahi vahdehu ve keferna bima kunna bihi muşrikin.

84- Böylece ne zaman gördüklerinde kötülüğümüzü, dediler:" İnandık Allah'a, Vahid; Tek oluşuna ve inkar ettik -O'nunla beraber- yamandırdıklarımızı."

٨٥- فَلَمْ يَكُ يَنفَعُهُمْ إِيمَانُهُمْ لَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا سُنَّتَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي عِبَادِهِ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ
85- Fe lem yeku yenfeuhum imanuhum lemma reev be'sena, sunnetallahilleti kad halet fi ibadih, ve hasire hunalikel kafirun.

85- Fakat fayda sağlamadı inanmaları gördükleri vakit kötülüğümüzü. Sünneti Allah'ın ki gerçekten süregelendir arasında kullarının ve kaybedenlerdir orada kafirler.