İbrahim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İbrahim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ocak 2022 Salı

72- Alak Denklemi -İbrahim İkrası-

   





بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.


١- الَر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ
1- Elif lam ra kitabun enzelnahu ileyke li tuhricen nase minez zulumati ilen nuri bi izni rabbihim ila sıratıl azizil hamid.

1- Elif, Lam, Ra! Kitab -indirdik Onu- Sana -çıkarasın diye insanları karanlıklardan ışığa izniyle Efendilerinin yoluna Aziyz; üstün olanın Hamiyd; her şeyi mükemmel yapıp övgüye layık olanın!

٢- اللّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَوَيْلٌ لِّلْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ شَدِيدٍ
2- Allahillezi lehu ma fis semavati ve ma fil ard, ve veylun lil kafirine min azabin şedid.

2- Allah ki; O'nun-dur ne varsa göklerde ve ne varsa yerde ve "yazıklar olsun" sözü vardır -ışığı kesen kafirlere- şiddetli işkenceden.

٣- الَّذِينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الآخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا أُوْلَئِكَ فِي ضَلاَلٍ بَعِيدٍ
3- Ellezine yestehıbbunel hayated dunya alel ahıreti ve yasuddune an sebilillahi ve yebguneha iveca, ulaike fi dalalin baid.

3- Ki onlar severler dünya hayatını ahiretin üstünde ve uzaklaştırıp engellerler yolundan Allah'ın ve ararlar onda eğrilik büğrülük. İşte bunlar uzak bir sapıklıktadırlar.

٤- وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ فَيُضِلُّ اللّهُ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
4- Ve ma erselna min resulin illa bi lisani kavmihi li yubeyyine lehum, fe yudillullahu men yeşau ve yehdi men yeşa', ve huvel azizul hakim.

4- Ve Göndermeyelim Rasül-den sadece olmasın -diliyle halkının- anlaşılır olarak açıklasın onlara. Sonra Allah saptırır kimi isterse dalalete ve hidayete erdirir kimi isterse ve O, Aziyz, üstün olandır, Hakiym; süreci kontrol edip elinde tutandır.

٥- وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَى بِآيَاتِنَا أَنْ أَخْرِجْ قَوْمَكَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَذَكِّرْهُمْ بِأَيَّامِ اللّهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ
5- Ve le kad erselna musa bi ayatina en ahric kavmeke minez zulumati ilen nuri, ve zekkirhum bi eyyamillah, inne fi zalike le ayatin li kulli sabbarin şekur.

5- Ve elbette gerçekten Gönderdik Musa-yı -ayetlerimizle- şunun için: "Çıkar halkını karanlıklardan ışığa ve hatırlatıp bilgilendir onları -Allah'ın günleriyle-" Şüphesiz bunda elbette ayetler;işaretler vardır -her sabr;dayanma kaabiliyetini kullanmaya hazır kararlılar ve verilen fırsatı görüp şükrünü eda edenler için.

٦- وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ اذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ أَنجَاكُم مِّنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُوءَ الْعَذَابِ وَيُذَبِّحُونَ أَبْنَاءكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءكُمْ وَفِي ذَلِكُم بَلاء مِّن رَّبِّكُمْ عَظِيمٌ
6- Ve iz kale musa li kavmihizkuru ni'metallahi aleykum iz encakum min ali fir'avne yesumunekum suel azabi ve yuzebbihune ebnaekum ve yestahyune nisaekum, ve fi zalikum belaun min rabbikum azim.

6- Ve ne zaman dediğinde Musa halkına: "Hatırlayın nimetini Allah'ın üzerinize olan, ne vakit kurtardığında sizi Firavun-un Sistemi-nden, sürüyorlardı sizi kötü işkenceye ve kesiyorlardı oğullarınızı ve hayatta tutuyorlardı kadınlarınızı ve bunda bir bela; sınama vardı Efendinizden -büyükçe-.

٧- وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِن شَكَرْتُمْ لأَزِيدَنَّكُمْ وَلَئِن كَفَرْتُمْ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٌ
7- Ve iz te'ezzene rabbukum le in şekertum le ezidennekum ve le in kefertum inne azabi le şedid.

7- Ve ne zaman bildirdiğinde Efendiniz: "Elbette eğer şükrederseniz; süreci anlayarak ve nereye varacağını görerek elbette artırırım size ve elbette eğer süreci anlamayıp isyan içinde körelip küfrederseniz muhakkak işkencem elbette şiddetlidir."

٨- وَقَالَ مُوسَى إِن تَكْفُرُواْ أَنتُمْ وَمَن فِي الأَرْضِ جَمِيعًا فَإِنَّ اللّهَ لَغَنِيٌّ حَمِيدٌ
8- Ve kale musa in tekfuru entum ve men fil ardı cemi'an fe innallahe le ganiyyun hamid.

8- Ve dedi Musa: "Eğer küfrederseniz süreci anlamayarak, siz ve kim varsa yeryüzünde topunuz, bilin ki şüphesiz Allah elbette Gani; zengindir, Hamiyd; övgüye layıktır."

٩- أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَأُ الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذِينَ مِن بَعْدِهِمْ لاَ يَعْلَمُهُمْ إِلاَّ اللّهُ جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَرَدُّواْ أَيْدِيَهُمْ فِي أَفْوَاهِهِمْ وَقَالُواْ إِنَّا كَفَرْنَا بِمَا أُرْسِلْتُم بِهِ وَإِنَّا لَفِي شَكٍّ مِّمَّا تَدْعُونَنَا إِلَيْهِ مُرِيبٍ
9- E lem ye'tikum nebeullezine min kablikum kavmi nuhın ve adin ve semud, vellezine min ba'dihim, la ya'lemuhum illallah, caethum rusuluhum bil beyyinati fe reddu eydiyehum fi efvahihim ve kalu inna keferna bi ma ursiltum bihi ve inna le fi şekkin mimma ted'unena ileyhi murib.

9- Gelmedi mi size haberi sizden önce-kilerin halkı Nuh'un ve Ad'in ve Semud'un ve onlardan sonra-kilerin? Bilmezler onları sadece Allah! Geldi onlara Rasülleri anlaşılır delillerle ancak döndüler elleri ağızlarında ve dediler: "Şüphesiz biz küfrediyoruz; kabul etmiyoruz -neyle gönderildiysen -onu- ve şüphesiz biz elbette şüphedeyiz neye çağırıyorsan bizi -ona- kuşkuluyuz."

١٠- قَالَتْ رُسُلُهُمْ أَفِي اللّهِ شَكٌّ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ يَدْعُوكُمْ لِيَغْفِرَ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرَكُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى قَالُواْ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا تُرِيدُونَ أَن تَصُدُّونَا عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَآؤُنَا فَأْتُونَا بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
10- Kalet rusuluhum e fillahi şekkun fatırıs semavati vel ard, yed'ukum li yagfire lekum min zunubikum ve yuahhırekum ila ecelin musemma, kalu in entum illa beşerun misluna, turidune en tesudduna amma kane ya'budu abauna fe'tuna bi sultanin mubin.

10- Dedi Rasülleri: "Allah-ta şüphede misiniz? Fatır; yokluğu yarıp varlığın özünü oluşturarak gökleri ve yeri yapandır! Çağırıp davet ediyor sizi -bağışlaması için sizin günahlarınızdan ve öteler sizi adı konulmuş bir ecele değin-" Dediler: "Değilsin sen, sadece bir beşersin bizim gibi, istiyorsun engelleyip uzaklaştırmayı bizi -neye kulluk ettiyse babalarımız- madem öyle getir bize -açık sultanı; belgeyi,kanıtı-"

١١- قَالَتْ لَهُمْ رُسُلُهُمْ إِن نَّحْنُ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ يَمُنُّ عَلَى مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَمَا كَانَ لَنَا أَن نَّأْتِيَكُم بِسُلْطَانٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَعلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
11- Kalet lehum rusuluhum in nahnu illa beşerun mislukum ve lakinnallahe yemunnu ala men yeşau min ibadih, ve ma kane lena en ne'tiyekum bi sultanin illa bi iznillah, ve alallahi fel yetevekkelil mu'minun.

11- Dedi onlara Rasülleri: "Değiliz biz, sadece beşeriz sizin gibi ve ama Allah nimet verir üzerine kime isterse kullarından ve söz konusu değildir bizim size getirmemiz -sultanı- kanıtı, sadece izniyle Allah'ın! ve Allah'a böylece arkasını dayanıp güvenir emin olarak inananlar!"

١٢- وَمَا لَنَا أَلاَّ نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّهِ وَقَدْ هَدَانَا سُبُلَنَا وَلَنَصْبِرَنَّ عَلَى مَا آذَيْتُمُونَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ
12- Ve ma lena ella netevekkele alallahi ve kad hedana subulena, ve le nasbirenne ala ma azeytumuna, ve alallahi fel yetevekkelil mutevekkilun .

12- "Ve niye söz konusu olmasın bizim arkamızı dayayıp güvenmemiz Allah'a ve gerçekten hidayet etti bize yollarımızı ve elbette sabredip kararlı bir şekilde katlanacağız ne gibi eziyetler edecekseniz bize ve ve Allah'a böylece arkasını dayayıp güvensin, arkasını dayayıp güvenenler!"

١٣- وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ لِرُسُلِهِمْ لَنُخْرِجَنَّكُم مِّنْ أَرْضِنَآ أَوْ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَا فَأَوْحَى إِلَيْهِمْ رَبُّهُمْ لَنُهْلِكَنَّ الظَّالِمِينَ
13- Ve kalellezine keferu li rusulihim le nuhricennekum min ardına ev le teudunne fi milletina, fe evha ileyhim rabbuhum le nuhlikennez zalimin.

13- Ve dedi o kafirler Rasüllerine: "Elbette çıkaracağız sizi yerimizden ya da dönersiniz milletimize; inandığımız geleneğe, babalar yoluna!" Böylece vahyetti onlara Efendileri: "Elbette helak edeceğiz yanlış yapan zalimleri!"

١٤- وَلَنُسْكِنَنَّكُمُ الأَرْضَ مِن بَعْدِهِمْ ذَلِكَ لِمَنْ خَافَ مَقَامِي وَخَافَ وَعِيدِ
14- Ve le nuskinennekumul arda min ba'dihim, zalike li men hafe makami ve hafe vaid.

14- "Ve elbette yerleştireceğiz sizi yere onlardan sonra. İşte böyle ürperti duyup çekinen kimse içindir -Makamıma- ve ürperti duyup çekinen kimse içindir -Vaadime-"

١٥- وَاسْتَفْتَحُواْ وَخَابَ كُلُّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ
15- Vesteftehu ve habe kullu cebbarin anid.

15- Ve fetih; belirsizliğin giderilmesini talep ettiler ve kaybetti her zorba inatçı.

١٦- مِّن وَرَآئِهِ جَهَنَّمُ وَيُسْقَى مِن مَّاء صَدِيدٍ
16- Min veraihi cehennemu ve yuska min main sadid.

16- Peşlerinden cehennem ve içirilir iltihaplı sudan.

١٧- يَتَجَرَّعُهُ وَلاَ يَكَادُ يُسِيغُهُ وَيَأْتِيهِ الْمَوْتُ مِن كُلِّ مَكَانٍ وَمَا هُوَ بِمَيِّتٍ وَمِن وَرَآئِهِ عَذَابٌ غَلِيظٌ
17- Yetecerreuhu ve la yekadu yusiguhu ve ye'tihil mevtu min kulli mekanin ve ma huve bi meyyit, ve min veraihi azabun galiz.

17- Tek seferde yutmaya çalışır ve neredeyse geçiremez onu ve gelecek ona ölüm her mekandan ve o ölemeyecektir ve peşinden de ağır bir işkence.

١٨- مَّثَلُ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِمْ أَعْمَالُهُمْ كَرَمَادٍ اشْتَدَّتْ بِهِ الرِّيحُ فِي يَوْمٍ عَاصِفٍ لاَّ يَقْدِرُونَ مِمَّا كَسَبُواْ عَلَى شَيْءٍ ذَلِكَ هُوَ الضَّلاَلُ الْبَعِيدُ
18- Meselullezine keferu bi rabbihim a'maluhum ke remadinişteddet bihir rihu fi yevmin asıf, la yakdirune mimma kesebu ala şey', zalike huved dalalul baid.

18- Misal olarak o, inkar edenler Efendilerini; yaptıkları amelleri kül gibidir şiddetle savurur onu rüzgar fırtınalı bir günde. Güç yetiremezler kazandıklarından bir şey üzerinde. İşte böyledir o uzak sapıklık.

١٩- أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللّهَ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ بِالْحقِّ إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ
19- E lem tere ennallahe halakas semavati vel arda bil hakk, in yeşa' yuzhibkum ve ye'ti bi halkın cedid.

19- Görmez misin şunu; Allah yarattı gökleri ve yeri hakk olarak. Eğer isterse giderir sizi ve getirir yeni yaratılanı.

٢٠- وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ
20- Ve ma zalike alallahi bi aziz.

20- Ve değildir bu Allah üzerine güç olan!

٢١- وَبَرَزُواْ لِلّهِ جَمِيعًا فَقَالَ الضُّعَفَاء لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنتُم مُّغْنُونَ عَنَّا مِنْ عَذَابِ اللّهِ مِن شَيْءٍ قَالُواْ لَوْ هَدَانَا اللّهُ لَهَدَيْنَاكُمْ سَوَاء عَلَيْنَآ أَجَزِعْنَا أَمْ صَبَرْنَا مَا لَنَا مِن مَّحِيصٍ
21- Ve berezu lillahi cemian fe kaled duafau lillezinestekberu inna kunna lekum tebean fe hel entum mugnune anna min azabillahi min şey', kalu lev hedanallahu le hedeynakum, sevaun aleyna ecezi'na em saberna ma lena min mahis.

21- Ve bariz bir şekilde meydana çıkarlar Allah için topluca, sonra diyecek zayıf kalıp ezilenler o, kibirli ezenlere: "Şüphesiz biz size tabi olduk artık mani olabilir misiniz bizi işkencesinden Allah'ın bir şey olsa bile?" Dediler: "Eğer hidayet etse idi bizi Allah doğru yola elbette hidayet edip doğru yola getirirdik sizi! Aynı seviyededir bizim için ağlayıp sızlansakta ya da sabredip katlansakta yoktur bizim için sıkıntıdan çıkış. 

٢٢- وَقَالَ الشَّيْطَانُ لَمَّا قُضِيَ الأَمْرُ إِنَّ اللّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدتُّكُمْ فَأَخْلَفْتُكُمْ وَمَا كَانَ لِيَ عَلَيْكُم مِّن سُلْطَانٍ إِلاَّ أَن دَعَوْتُكُمْ فَاسْتَجَبْتُمْ لِي فَلاَ تَلُومُونِي وَلُومُواْ أَنفُسَكُم مَّا أَنَاْ بِمُصْرِخِكُمْ وَمَا أَنتُمْ بِمُصْرِخِيَّ إِنِّي كَفَرْتُ بِمَآ أَشْرَكْتُمُونِ مِن قَبْلُ إِنَّ الظَّالِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
22- Ve kaleş şeytanu lemma kudıyel emru innallahe veadekum va'del hakkı ve veadtukum fe ahleftukum, ve ma kane liye aleykum min sultanin illa en deavtukum festecebtum li, fe la telumuni ve lumu enfusekum, ma ene bi musrihikum ve ma entum bi musrıhıyy, inni kefertu bi ma eşrektumuni min kabl, innaz zalimine lehum azabun elim.

22- Ve diyecek Şeytan hüküm kaza edilip emir yerine getirildiği vakit: "Şüphesiz Allah vaad etti size ki o vaad hakk-tır ve vaad ettim size ki cayarak sizi sattım ve yok idi benim üzerinizde bir sultanlık ancak şu vardı; davet ettim sizi peşinden siz de icabet ettiniz bana artık kınamayın beni ve kınayın kendinizi! Ne ben yaygarayı basıp feryad-ü figan edip size yardım edebilirim ne de siz bana yaygarayı basıp feryad-ü figan ederek yardım edebilirsiniz! Muhakkak ben inkar ettim hep beni ortak koşup yamandımanızı önceden! Şüphesiz yanlış yapan zalimler onlaradır acı verici işkence!"

٢٣- وَأُدْخِلَ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِمْ تَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ
23- Ve udhilellezine amenu ve amilus salihati cennatin tecri min tahtihel enharu halidine fiha bi izni rabbihim, tehıyyetuhum fiha selam.

23- Ve sokulacak o emin olarak inanıp ve doğru işler yapanlar cennetlere;bahçelere, akar zemininden nehirler -ölümsüz olarak orada- izniyle Efendilerinin! Yaşama dair dilekleri orada -selam;barış,huzur- dur.

٢٤- أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّهُ مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاء
24- E lem tere keyfe daraballahu meselen kelimeten tayyibeten ke şeceretin tayyibetin asluha sabitun ve fer'uha fis sema.

24- Görmez misin nasıl verdi Allah bir meseleyi; hoş bir söz hoş bir ağaç gibidir kökü sabittir ve dalları göktedir.

٢٥- تُؤْتِي أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا وَيَضْرِبُ اللّهُ الأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
25- Tu'ti ukuleha kulle hinin bi izni rabbiha, ve yadrıbullahul emsale lin nasi leallehum yetezekkerun.

25- Verir yemişini her zamanında izniyle Efendilerinin ve veriyor Allah misalleri -insanlar için- belki onların kafalarına dank edip hatırlarlar!

٢٦- وَمَثلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِن فَوْقِ الأَرْضِ مَا لَهَا مِن قَرَارٍ
26- Ve meselu kelimetin habisetin ke şeceretin habisetinictusset min fevkıl ardı ma leha min karar.

26- Ve misalen pis bir söz pis bir ağaç gibidir koparılmış gövdesi yerin üstünden yoktur ona bir karar!

٢٧- يُثَبِّتُ اللّهُ الَّذِينَ آمَنُواْ بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الآخِرَةِ وَيُضِلُّ اللّهُ الظَّالِمِينَ وَيَفْعَلُ اللّهُ مَا يَشَاء
27- Yusebbitullahullezine amenu bil kavlis sabiti fil hayatid dunya ve fil ahıreh, ve yudıllullahuz zalimine ve yef'alullahu ma yeşa'.

27- Sabit tutar Allah, o emin olarak inananı -sabit sözle- dünya hayatında ve ahirette ve saptırıp dalalete düşürür Allah yanlış yapan zalimi ve yapar Allah ne isterse!

٢٨- أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ بَدَّلُواْ نِعْمَةَ اللّهِ كُفْرًا وَأَحَلُّواْ قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِ
28- E lem tere ilellezine beddelu ni'metallahi kufren ve ehallu kavmehum darel bevar.

28- Görmedin mi o, değiştireni nimetini Allah'ın küfre ve konduranı halkını ziyan evine?

٢٩- جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا وَبِئْسَ الْقَرَارُ
29- Cehennem, yaslevneha, ve bi'sel karar.

29- Cehennem, tutuşacaklar orda ve ne kötü karar; oturaktır.

٣٠- وَجَعَلُواْ لِلّهِ أَندَادًا لِّيُضِلُّواْ عَن سَبِيلِهِ قُلْ تَمَتَّعُواْ فَإِنَّ مَصِيرَكُمْ إِلَى النَّارِ
30- Ve cealu lillahi endaden li yudıllu an sebilih, kul temetteu fe inne masirekum ilen nar.

30- Ve yaptılar -Allah için eşler- saptırıp dalalete düşürmek için -yolundan- de: "Faydalanın, bilin ki varışınız ateşe-dir."

٣١- قُل لِّعِبَادِيَ الَّذِينَ آمَنُواْ يُقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَيُنفِقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلانِيَةً مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ فِيهِ وَلاَ خِلاَلٌ
31- Kul li ibadiyellezine amenu yukimus salate ve yunfiku mimma razaknahum sirren ve alaniyeten min kabli en ye'tiye yevmun la bey'un fihi ve la hilal.

31- De kullarıma, o emin olarak inananlara: "ikame etsinler; ayakta tutsunlar salatı; yaslanmayı,övgüyü,duayı ve harcasınlar neyle rızıklandırdıysak onları sırlı ve aleni -önceden- ki gelir o gün -satın alma yoktur onda ve yoktur dostluk."

٣٢- اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَأَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَّكُمْ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْفُلْكَ لِتَجْرِيَ فِي الْبَحْرِ بِأَمْرِهِ وَسَخَّرَ لَكُمُ الأَنْهَارَ
32- Allahullezi halakas semavati vel arda ve enzele mines semai maen fe ahrece bihi mines semerati rızkan lekum, ve sehhare lekumul fulke li tecriye fil bahri bi emrih, ve sehhare lekumul enhar.

32- Allah ki; yarattı gökleri ve yeri ve indirdi gökten su, böylece çıkarır -onunla- meyvelerden rızık sizi için ve hizmete soktu sizin için gemileri -akıp gitsin diye- denizde Emriyle ve hizmete soktu sizin için nehirleri.

٣٣- وَسَخَّر لَكُمُ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ دَآئِبَينَ وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ
33- Ve sehhare lekumuş şemse vel kamere daibeyn, ve sehhare lekumul leyle ven nehar.

33- Ve hizmete soktu sizin için güneşi ve ayı yürüyüp giderler ve hizmete soktu sizin için geceyi ve gündüzü.

٣٤- وَآتَاكُم مِّن كُلِّ مَا سَأَلْتُمُوهُ وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَتَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا إِنَّ الإِنسَانَ لَظَلُومٌ كَفَّارٌ
34- Ve atakum min kulli ma se'eltumuh, ve in teuddu ni'metallahi la tuhsuha,innel insane le zalumun keffar.

34- ve Verdi size -hepsinden- ne istediyseniz onu ve eğer adetlendirip sayacaksanız nimetini Allah'ın sayıp tamamlayamazsınız onları. Şüphesiz insan elbette yanlış yapan zalim, nankörlük eden kafirdir.

 ٣٥- وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا الْبَلَدَ آمِنًا وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَن نَّعْبُدَ الأَصْنَامَ
35- Ve iz kale ibrahimu rabbic'al hazel belede aminen vecnubni ve beniyye en na'budel asnam.

35- Ve ne zaman dediğinde İbrahim: "Efendim yap bu şehri emniyetli ve kaçındır beni ve oğullarımı -kulluk etmemizden idollere-

٣٦- رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضْلَلْنَ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ فَمَن تَبِعَنِي فَإِنَّهُ مِنِّي وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
36- Rabbi innehunne adlelne kesiren minen nas, fe men tebiani fe innehu minni, ve men asani fe inneke gafurun rahim.

36- "Efendim! şüphesiz onlar, saptırıp dalalete düşürdü insanlardan çoğunu. Artık kim tabi olursa bana bilin ki o bendendir ve kim de asi olursa bana artık şüphesiz Sen Ğafur; bağışlayıcısın, Rahiym; merhametlisin."

 ٣٧- رَّبَّنَا إِنِّي أَسْكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُواْ الصَّلاَةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِّنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُم مِّنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ
37- Rabbena inni eskentu min zurriyyeti bi vadin gayri zi zer'ın inde beytilkel muharremi rabbena li yukimus salate fec'al ef'ideten minen nasi tehvi ileyhim verzukhum mines semerati leallehum yeşkurun.
 
37- "Efendimiz! şüphesiz ben iskan edip yerleştirdim soyumdan bir vadiye -zirai faaliyete müsait olmayan- Özel Kılınmış Yüksek Hassasiyetli Davranılması Gereken Muharrem Evinin yanında Efendimiz ki ayakta tutsunlar yaslanışları,övgüleri,duaları. Artık yap gönüllerini insanlardan hevesli olsunlar onlara ve rızıklandır onları meyvelerden belki onlar şükür ederler."

٣٨- رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللّهِ مِن شَيْءٍ فَي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء
38- Rabbena inneke ta'lemu ma nuhfi ve ma nu'lin, ve ma yahfa alallahi min şey'infil ardı ve la fis sema.

38- "Efendimiz! şüphesiz Sen bilirsin ne gizliyorsak ve ne ilan ediyorsak ve gizli değildir Allah'a şeyden; açığa çıkan var yerde ve gökte."

٣٩- الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاء
39- Elhamdulillahillezi vehebe li alel kiberi ismaile ve ishak, inne rabbi le semiud dua.
 
39- "Övgü Allah içindir ki hibe etti bana ihtiyarlığımda İsmail ve İshak'ı. şüphesiz Efendim elbette duyar duayı;çağrıyı!"

٤٠- رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء
40- Rabbic'alni mukimas salati ve min zurriyyeti rabbena ve tekabbel dua.

40- " Efendim yap beni ayakta tutanlardan salatı; övgüyü, duayı, yaslanışı ve soyumdan. Efendimiz kabul et duamı, çağrımı!"

٤١- رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
41- Rabbenagfirli ve li valideyye ve lil mu'minine yevme yekumul hisab.

41- "Efendimiz! Bağışla beni ve ebeveynimi ve emin olarak inanları hesabın kurulacağı gün!"  

٤٢- وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ
42- Ve la tahsebennallahe gafilen amma ya'meluz zalimun, innema yuahhıruhum li yevmin teşhasu fihil ebsar.

42- Ve hesab etme ki Allah ğafildir ne yaptıklarından yanlış yapan zalimlerin. Sadece öteler onları put gibi donup kalıp gözlerin -onda- fırlayacağı güne.

٤٣- مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لاَ يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاء
43- Muhtıine muknii ruusihim la yerteddu ileyhim tarfuhum, ve ef'idetuhum heva'.

43- Hedefe bakıp kaldırarak başlarını -dönmez onlara- yan bakışları ve gönülleri kaybolmuştur!     

٤٤- وَأَنذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْتِيهِمُ الْعَذَابُ فَيَقُولُ الَّذِينَ ظَلَمُواْ رَبَّنَا أَخِّرْنَا إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ نُّجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَ أَوَلَمْ تَكُونُواْ أَقْسَمْتُم مِّن قَبْلُ مَا لَكُم مِّن زَوَالٍ
44- Ve enzirin nase yevme ye'tihimul azabu fe yekulullezine zalemu rabbena ahhırna ila ecelin karibin nucib da'veteke ve nettebiır rusul, e ve lem tekunu aksemtum min kablu ma lekum min zeval.

44- Ve uyar insanlığı -o güne- gelecektir onlara işkence, sonra diyecek o yanlış yapan zalimler: "Efendimiz! ötele bizi -yakın bir ecele- icabet edeceğiz -Davetine- ve tabi olacağız Rasüllere." "Olmamış mı idiniz yemin edenler -önceden- sizin için bir bitişin olmayacağı hakkında?"

٤٥- وَسَكَنتُمْ فِي مَسَاكِنِ الَّذِينَ ظَلَمُواْ أَنفُسَهُمْ وَتَبَيَّنَ لَكُمْ كَيْفَ فَعَلْنَا بِهِمْ وَضَرَبْنَا لَكُمُ الأَمْثَالَ
45- Ve sekentum fi mesakinillezine zalemu enfusehum ve tebeyyene lekum keyfe fealna bihimve darabna lekumul emsal.
                  
45- "Ve iskan ettiniz meskenlerinde -o kendilerine yanlış yapan zalimlerin- ve açık bir şekilde belli oldu sizin için nasıl ettiğimizi onları ve verdik size misaller."

٤٦- وَقَدْ مَكَرُواْ مَكْرَهُمْ وَعِندَ اللّهِ مَكْرُهُمْ وَإِن كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ
46- Ve kad mekeru mekrehum ve indallahi mekruhum, ve in kane mekruhum li tezule minhul cibal.

46- Ve gerçekten tuzak kurup hazırladılar tuzaklarını ve yanındadır Allah'ın tuzakları! ve eğer olsa da tuzakları ortadan kaldıracak -sayesinde- dağları!

٤٧- فَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ
47- Fe la tahsebennallahe muhlife va'dihi rusuleh, innallahe azizun zuntikam.

47- Artık hesab etme Allah cayıp yüzüstü bırakır diye Rasüllerine olan vaadinden! Şüphesiz Allah Aziz; üstündür, Zü İntikam; öç sahibidir!

٤٨- يَوْمَ تُبَدَّلُ الأَرْضُ غَيْرَ الأَرْضِ وَالسَّمَاوَاتُ وَبَرَزُواْ للّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
48- Yevme tubeddelul ardu gayrel ardı ves semavatu ve berezu lillahil vahıdil kahhar.

48- O gün değiştirilecek yer başka yerle ve gökler ve bariz bir şekilde ortaya çıkacaklar Allah için Vahid; tektir, Kahhar; karşı konulmaz ezicidir!

٤٩- وَتَرَى الْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍ مُّقَرَّنِينَ فِي الأَصْفَادِ
49- Ve terel mucrimine yevme izin mukarrenine fil asfad.

49- Ve göreceksin suçlular -izin günü- birbirine bağlanmış kelepçeli.

٥٠- سَرَابِيلُهُم مِّن قَطِرَانٍ وَتَغْشَى وُجُوهَهُمْ النَّارُ
50- Serabiluhum min katıranin ve tagşa vucuhehumun nar.

50- Giysileri katrandandır ve örtecek yüzlerini ateş.

٥١- لِيَجْزِي اللّهُ كُلَّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ إِنَّ اللّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ
51- Li yecziyallahu kulle nefsin ma kesebet, innallahe seriul hısab.

51- Cezalandırsın diye Allah her kişiyi -ne kazandıysa- şüphesiz Allah seridir hesabı görmede!

٥٢- هَذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِ وَلِيَعْلَمُواْ أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
52- Haza belagun lin nasi ve li yunzeru bihi ve li ya'lemu ennema huve ilahun vahidun ve li yezzekkere ulul elbab.

52- Bu bir Duyurudur insanlık için ve uyarılsınlar diye -onunla- ve bilsinler diye sadece şunu; -O İlah Tek'tir- ve hatırlayıp yakalasın diye temiz akıllılar!