2 Ocak 2012 Pazartesi

43- Alak Denkleminde Suret'ul Fatır İkrası








بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir


١- الْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَاعِلِ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا أُولِي أَجْنِحَةٍ مَّثْنَى وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ يَزِيدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
1- Hamd Allah içindir,fatırı semavatın ve arzın,yaptı melaikeyi rasüller,kanatları olan ikişer ve üçer ve dörder.Artırır yaratmada ne dilerse.Şüphesiz Allah,her şeye Kaadir'dir

(Fatır;fıtrat,yaratılış tabiatını veren,,yaratış amacına göre belli bir programla icat eden..
EL KAADİR... İlmindekileri kudretiyle bir nedenselliğe dayanmaksızın yaratıp seyreden! Bu hususta asla sınırlanmayan!)

٢- مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِن بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
2- Ne açarsa Allah insanlara rahmetinden,artık yoktur tutabilen onu ve ne tutarsa,artık yoktur gönderebilen onu,O'ndan sonra.Ve Hu,Aziz'dir,Hakim'dir.

(EL AZİYZ... Karşı konulmaz güç sahibi olarak, dilediğini uygulayan! Tüm âlemlerde dilediğini karşı çıkacak güç olmaksızın yerine getiren. Bu isim Rab ismiyle paralel çalışan bir isimdir. Rab özelliği Aziyz özelliğiyle hükmünü icra eder!
EL HAKİYM... İlminin kudretiyle açığa çıkmasını sebepler zincirine bağlayarak, nedenselliği oluşturan ve böylece kesret algılamasını oluşturan.)

٣- يَا أَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللَّهِ يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاء وَالْأَرْضِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُؤْفَكُونَ
3- Ya İnsanlar! Zikredin nimetini Allah'ın üzerinize.Var mıdır bir yaratıcı Allah'tan başka? Rızıklandırır sizi semadan ve arzdan.Yoktur ilah ancak HU! Sonra nasıl çevrilirsiniz?

(tu'fekoune;çevrilmek,ayartılmak,dönmek..)


٤- وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِّن قَبْلِكَ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ
4- Ve eğer yalanlarsalar Seni,artık şüphesiz yalanladı Rasülleri,Senden öncekiler.Ve Allah'a döndürülür işler.


٥- يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
5- Ya İnsanlar! Muhakkak Allah'ın vaadi haktır.Artık mağrur etmesin sizi dünya hayatı ve mağrur etmesin sizi Allah ile,ğarur.

(Teğurranne,yeğurranne;mağrur olup aldanmak...Ğarur;kandırıcı,aldatıcı,mağrur vehimi aşılayıcı,şeytanın bir özelliği...)

٦- إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّا إِنَّمَا يَدْعُو حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ أَصْحَابِ السَّعِيرِ
6- Şüphesiz şeytan,size düşmandır.Artık edinin onu düşman,sadece çağırır hizbine,olmaları için ashab-ı seir'den.


(Hizb;grup,parti,taraftar...Ashab-ı Seir;alevli ateş halkı.)


٧- الَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ
7- Onlar inanmazlar,onlaradır azab-ı şedid ve onlar inanırlar ve ameli salih işlerler,onlaradır mağfiret ve ecr-i kebir.

(Azab--ı Şedid;Şiddetli işkence...Amel-i salih;Güzel işler...Mağfiret;bağışlanma,af..Ecr-i Kebir;Büyük Müjde,mükafat,menfaat..)

٨- أَفَمَن زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ فَرَآهُ حَسَنًا فَإِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا يَصْنَعُونَ
8- Sonra kim süslenince ona kötü ameliyle,artık onu görür mü güzel? İşte,muhakkak Allah dalalette bırakır kimi dilerse ve hidayete erdirir kimi dilerse.Artık gitmesin nefsin onlara hasretle.Şüphesiz Allah,Alim'dir ne yaptıklarına.

(Hasarat;hasret,hüzün... 
EL ALİYM... "İlim" özelliği sebebiyle sınırsız sonsuz her şeyi ve her boyutu, her yönüyle Bilen!)

٩- وَاللَّهُ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَسُقْنَاهُ إِلَى بَلَدٍ مَّيِّتٍ فَأَحْيَيْنَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا كَذَلِكَ النُّشُورُ
9- Ve Allah,O ki;gönderir rüzgarları,böylece yükseltir bulutları da süreriz onu ölü beldeye,artık diriltiriz onunla arzı ölümünden sonra.Yani böyledir nüşur.

( Nüşur;ölümden sonraki diriliş,aslına dönüş...)

١٠- مَن كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَكْرُ أُوْلَئِكَ هُوَ يَبُورُ
10- Kim isterse izzeti,sonra Allah içindir izzetin hepsi.O'na yükselir sözlerin güzeli ve ameli salih yükseltir onu.Ve onlar ki;hile yaparlar kötülüklerle,onlaradır azab-ı şedid ve hilesi bunların ki o yok olur.

( İzzet;kudret,üstünlük,değer,kıymet.)

١١- وَاللَّهُ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ أَزْوَاجًا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ وَمَا يُعَمَّرُ مِن مُّعَمَّرٍ وَلَا يُنقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ
11- Ve Allah yarattı sizi topraktan,sonra nutfeden,sonra yaptı sizi eşler.Ve yüklenmez kadından hamileliği haricinde O'nun ilmiyle.Ve ömürlendirilmez ömürlüden ve kısaltılmaz ömründen,haricinde kitabın.Şüphesiz bu Allah'a kolaydır.

١٢- وَمَا يَسْتَوِي الْبَحْرَانِ هَذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَائِغٌ شَرَابُهُ وَهَذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَمِن كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ فِيهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
12- Ve değildir eşit iki deniz.Bu lezzetli,tatlı,hoş bir şarab ve bu;tuzlu,acı.Ve hepsinden yersiniz taze et ve çıkarırsınız süsleri,giyersiniz onu.Görürsün gemileri onda,yarar gider aramanız için fazlından ve belki siz şükredersiniz.

١٣- يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُّسَمًّى ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِهِ مَا يَمْلِكُونَ مِن قِطْمِيرٍ
13- Dönüştürür geceyi gündüzde ve dönüştürür gündüzü gecede ve musahhar kıldı güneşi ve ayı,hepsi çalışır ecel-i müsemmaya kadar.İşte budur Allah,Rabbiniz,O'nun'dur Mülk.Ve onlar ki;dua ediyorsunuz Onun dünunda,malik değiller hiç bir kıtmire.

(1-Yûlicu;içine girmek,dönüştürmek,doğurmak,girdirmek,katmak,kısaltarak uzatmak...2-Musahhar kılmak;Emre amade eylemek,boyun eğdirmek...3-Ecel-i Müsemma;Belirlenmiş,kararlanmış,kader kılınmış vakit,ecel...4-Mülk;Hakimiyet,mülkiyet,egemenlik...5-Kıtmir;hurma çekirdeğinin zarı..)


EL MÂLİK'ÜL MÜLK... Mülkünde dilediğini tedbir edip, hiçbir birime hesap verme kavramı olmadan dilediğini uygulayan.)

١٤- إِن تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَاءكُمْ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَبِيرٍ
14- Eğer dua ederseniz onlara,duymazlar dualarınızı velev ki duydular;icabet edemezler size ve kıyamet günü inkar edecekler şirkinizi ve haber veremezler size,Habiyr gibi.

(EL HABİYR... Açığa çıkan Esmâ özelliğinin "var"lığını, "Esmâ"sıyla meydana getiren olarak, onun durumundan haberi olan. Birime, kendisinden açığa çıkanla, ne mertebede anlayışa sahip olduğunu fark ettiren!)


١٥- يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنتُمُ الْفُقَرَاء إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ
15- Ya İnsanlar! Siz fukarasınız Allah'a ve Allah;Hu Ğaniyy'dir,Hamiyd'dir.

(Fukara;fakir,muhtaç,ihtiyaç sahibi...
EL ĞANİYY... Esmâ'sının işaret ettiği özelliklerle sınırlanıp kayıtlanmayan ve o vasıflarla etiketlenmekten dahi münezzeh olan; "Ekberiyeti" dolayısıyla! Esmâ'sıyla sayısız sınırsız zengin olan!
EL HAMİYD... Açığa çıkardığı evrensel kemâlâtı "Veliyy" ismi kapsamında açığa çıkardığı âlem sûretlerince seyredip değerlendirendir! Hamd yalnızca kendisine aittir!)

١٦- إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ
16- Eğer dilerse,giderir sizi ve getirir halkın yenisini.

١٧- وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ
17- Ve değildir bu,Allah'a aziz.

 (Aziz;güç,zor..)

١٨- وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَإِن تَدْعُ مُثْقَلَةٌ إِلَى حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَيْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى إِنَّمَا تُنذِرُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالغَيْبِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَمَن تَزَكَّى فَإِنَّمَا يَتَزَكَّى لِنَفْسِهِ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ
18- Ve yüklenmez yükümlü,başkasının yükünü ve eğer çağırırsa yüklü olan,taşınmasına onu;taşınmaz ondan bir şey velev olsa bile onun yakını.Sadece uyarırsın onları ki;huşu duyarlar Rablerine ğaybten ve ikame ederler salatı.Ve kim temizlendi sonra sadece temizlenir nefsi için ve Allaha'dır gidiş.

 (1-Huşu;haşyet;imani korku ile saygının karıştığı his...2-Ğayb;görünmez,algılanması mümkün olmayan..3-İkame;vücuda getirmek,işlemek,fiili yapmak...4-Salat;namaz dar manasıyla,bir hayat tarzının yaşnmasına olan vurgu,salatı yaşayın gibi...5-Tezkiye;temizleniş,insanın kendini arındırması...)

١٩- وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَى وَالْبَصِيرُ
19- Ve değildir müsavi a'ma ve basiyr.

(1-A'ma,kör.2-Basiyr;gören.3-Müsavi;eşit,denk,bir.)

٢٠- وَلَا الظُّلُمَاتُ وَلَا النُّورُ
20- Ve değildir zulumat ve nur da.

(1-Zulumat,karanlık.2-Nur,ışık.)

٢١- وَلَا الظِّلُّ وَلَا الْحَرُورُ
21- Ve değildir zılal ve harur da.

( 1-Zılal;gölge,serinlik.2-Harur,hararet,sıcaklık.)

٢٢- وَمَا يَسْتَوِي الْأَحْيَاء وَلَا الْأَمْوَاتُ إِنَّ اللَّهَ يُسْمِعُ مَن يَشَاء وَمَا أَنتَ بِمُسْمِعٍ مَّن فِي الْقُبُورِ
22- Ve değildir müsavi diri ve değildir ölü.Muhakkak Allah,işittirir kimi dilerse ve değilsin Sen işittirici,kabirdeki kimselere...

٢٣- إِنْ أَنتَ إِلَّا نَذِيرٌ
23- Değilsin Sen,ancak bir uyarıcı!

٢٤- إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَإِن مِّنْ أُمَّةٍ إِلَّا خلَا فِيهَا نَذِيرٌ
24- Muhakkak Biz gönderdik Seni hak ile,müjdeleyici ve uyarıcı olarak ve yoktur hiç bir ümmet ki ancak olmasın o sırada orda bir uyarıcı.

٢٥- وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالزُّبُرِ وَبِالْكِتَابِ الْمُنِيرِ
25- Ve eğer yalanlarsalar Seni,sonra gerçekten yalanladı onlardan öncekiler.
Gelmişti onlara,onların Rasülleri beyyineler ile ve Zebur ile ve Kıtab-ı Münir ile.

(Beyyine;Apaçık hikmet,delil..
Zebur;hikmet bilgileri..
Kitab-ı Münir;Aydınlatıcı,nurlandırıcı kitab...)

٢٦- ثُمَّ أَخَذْتُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ
26- Sonra aldım o inkar edenleri.Artık nasıl oldu inkarım!

(Nekiyr;inkar etme sonucu verilen ceza...)

٢٧- أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَخْرَجْنَا بِهِ ثَمَرَاتٍ مُّخْتَلِفًا أَلْوَانُهَا وَمِنَ الْجِبَالِ جُدَدٌ بِيضٌ وَحُمْرٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهَا وَغَرَابِيبُ سُودٌ
27- Görmedin mi şunu;Allah indirdi semadan suyu.Sonra çıkardık onunla meyveler,muhtelif renklerde ve dağlardan cüddeler,beyazlı ve kırmızılı muhtelif renklerde ve kapkara siyah.

( Cüdde;tip,yol.)

٢٨- وَمِنَ النَّاسِ وَالدَّوَابِّ وَالْأَنْعَامِ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ كَذَلِكَ إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاء إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ
28- Ve insanlardan ve dabbelerden ve hayvanlardan muhtelif renkliler,bunun gibi.Sadece huşu duyar Allah'a kullarından ulemalar.Muhakkak Allah,Aziz'dir,Ğafur'dur.

(Ayette الدَّوَابِّ (devabbi) dabbenin çoğuludur ki manası;debelenenler,yürüyenler,hareketliler... Ulema;Allah'a karşı ilim ve yakin elde edenler...


EL AZİYZ... Karşı konulmaz güç sahibi olarak, dilediğini uygulayan! Tüm âlemlerde dilediğini karşı çıkacak güç olmaksızın yerine getiren. Bu isim Rab ismiyle paralel çalışan bir isimdir. Rab özelliği Aziyz özelliğiyle hükmünü icra eder!
EL ĞAFÛR... Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen!)

٢٩- إِنَّ الَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللَّهِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَّن تَبُورَ
29- Muhakkak onlar ki,devamlı okurlar kitab-ı Allah'ı ve ikame ederler salatı ve infak ederler rızıklandırdığımız şeylerden sırlı ve aleni,ümid ederler bir ticareti ki asla başarısızlık olmaz.

(Ayette;يَتْلُونَ, (yetlu)okumaktan gayrı,ezberden okumak,virdlice okumak,devamlı okumak manasındadır....ve yine لَّن تَبُورَ (Len Tebur) tabure,dümbelek çalmak manasına gelir ki,ticarette başarısızlık,sinek avlamak,dümbelek çalma durumuna bağlı;infak edenler,kazandıkları mallarından bir kısmını muhtaçlara verenler öyle bir ticaret yaparlar ki,asla dümbelek çalmazlar,sinek avlamazlar,manasındadır.)

٣٠- لِيُوَفِّيَهُمْ أُجُورَهُمْ وَيَزِيدَهُم مِّن فَضْلِهِ إِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ
30- Çünkü vefa edilir onlara ecirleri ve artırır onlara fazlından.
Muhakkak Hu,Ğafur'dur,Şekur'dur.

(Ayette يُوَفِّيَ (yuveffiye) ;vefa etmek ki;Allah,emri yerine getirip tutanlara karşı çok vefalıdır,vefa eder onlara,ecir verir,fazlından,bereketinden sınırsız....O EL ĞAFÛR... Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen! O EŞ ŞEKÛR... Verdiği nimeti çoğaltmak için o nimeti değerlendirten. Birimde verilen nimeti hakkıyla değerlendirerek "daha"sına açılmayı oluşturan. "Keriym" isminin özelliğini tetikler.)

 ٣١- وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ إِنَّ اللَّهَ بِعِبَادِهِ لَخَبِيرٌ بَصِيرٌ
31- Ve o ki,vahyettik sana kitaptan,o haktır,tasdik eder elleri arasındaki şeyleri.Muhakkak Allah,kullarına elbette Habiyr'dir,Basiyr'dir.

(EL HABİYR... Açığa çıkan Esmâ özelliğinin "var"lığını, "Esmâ"sıyla meydana getiren olarak, onun durumundan haberi olan. Birime, kendisinden açığa çıkanla, ne mertebede anlayışa sahip olduğunu fark ettiren!
EL BASIYR... Açığa çıkan Esmâ özelliklerini her an seyir ile onlardan çıkanları değerlendirip, sonuçlarını oluşturan.)

٣٢- ثُمَّ أَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذِينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِّنَفْسِهِ وَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِإِذْنِ اللَّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ
32- Sonra varis kıldık kitabı onlara ki,Biz seçtik kullarımızdan.Böylece onlardan zulmeden var nefsine ve onlardan tutumlu ve onlardan bolca hayırlar yapanlar var izniyle Allah'ın.Bu Hu'dur,fazl-ı kebirdir.

(fazl-ı kebir;lütfu büyük.)

٣٣- جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ
33- Cennat-i Adn,girerler ona.Süslenirler orda bileziklerden,altından ve inciler ve elbiseleri orda ipektir.

(Cennat-i Adn;Ebediyet bahçeleri,yurtları.)

٣٤- وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَ إِنَّ رَبَّنَا لَغَفُورٌ شَكُورٌ
34- Ve derler:" Hamd olsun Allah'a ki O;giderdi bizden hüznü.Şüphesiz Rabbimiz,Ğafur'dur,Şekur'dur.


(EL ĞAFÛR... Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen! 
EŞ ŞEKÛR... Verdiği nimeti çoğaltmak için o nimeti değerlendirten. Birimde verilen nimeti hakkıyla değerlendirerek "daha"sına açılmayı oluşturan. "Keriym" isminin özelliğini tetikler.)

٣٥- الَّذِي أَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِن فَضْلِهِ لَا يَمَسُّنَا فِيهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا فِيهَا لُغُوبٌ
35- O ki;sevketti bizi dar'ul mukameye fazlından.Dokunmaz bize orda uğraş ve dokunmaz bize orda yorgunluk.

(Dar'ul Mukame:Sonsuzluk Yurdu,cennet yaşamına özel yaşantı ikametgahı.)

٣٦- وَالَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَ لَا يُقْضَى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُم مِّنْ عَذَابِهَا كَذَلِكَ نَجْزِي كُلَّ كَفُورٍ
36- Ve onlar inkar ettiler,onlaradır nar-ı cehennem.Karar verilmez onlara ki ölsünler ve hafifletilmez onlardan,onun azabı.İşte böyle cezalandırırız her azılı inkarcıyı.

(Nar-ı cehennem:cehennem ateşi...Ayetin sonunda كَفُورٍ (kefur) inkar etmenin yanında,azılı inkarcı,katı inatçı ve de nankörlük manasını vurgulamaktadır.)

٣٧- وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فِيهَا رَبَّنَا أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَاءكُمُ النَّذِيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ
37- Ve onlar feryad edecekler orda:"Rabbimiz;çıkar bizi,ameli salih yapacağız,yaptıklarımızın dışındaki amellerden." "Ömürlendirmedik mi sizi,tezekkür edecek kadar orda,tezekkür edecek kimseye?Ve geldi size uyarıcı da! Öyleyse tadın,artık yoktur zalimlere hiç bir yardımcı.

( Tezekkür;düşünmek,zikir etmek,hatırlamak.)

٣٨- إِنَّ اللَّهَ عَالِمُ غَيْبِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
38- Şüphesiz Allah,Alim'ül Ğayb'tir semavata ve arza.Şüphesiz Hu,Alim'dir zatına göğüslerin.

 (Alim'ül Ğayb;En iyi bilendir,görünmeyen,algılanamayan her şeyi...Zat;özleri,derunları bilen,onlara sahib olan..Ayrıca zat hakkında bakınız: http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/kavramlar/zat/index.htm )

٣٩- هُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ فِي الْأَرْضِ فَمَن كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَلَا يَزِيدُ الْكَافِرِينَ كُفْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ إِلَّا مَقْتًا وَلَا يَزِيدُ الْكَافِرِينَ كُفْرُهُمْ إِلَّا خَسَارًا
39- Hu ki O;yaptı sizi halifeler arzda.Artık kim inkar ederse,sonra onun aleyhinedir küfrü ve artırmaz inkarcıların küfrü indinde Rablerinin bir nefretten başka ve artırmaz inkarcıların küfrü hasardan başka.

(Halife hakkında bakınız: http://www.ahmedhulusi.org/yazi/halife.htm)

٤٠- قُلْ أَرَأَيْتُمْ شُرَكَاءكُمُ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْأَرْضِ أَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمَاوَاتِ أَمْ آتَيْنَاهُمْ كِتَابًا فَهُمْ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّنْهُ بَلْ إِن يَعِدُ الظَّالِمُونَ بَعْضُهُم بَعْضًا إِلَّا غُرُورًا
40- De:"Gördünüz mü şürekanızı ki onlar;dua ederler dünunda Allah'ın? Gösterin bana ne yarattılar yeryüzünden ya da onların şerikleri gökyüzünde midir ya da verdik onlara bir kitapta sonra onlar beyyinelerle mi onda? Hayır,vaad etmiyor zalimlerden bazısı bazısına hayalden başka.

(Şerik:Ortak,şirk...Şüreka;Ortaklar,şirk koşulanlar...Beyyine;Apaçık belge,delil...Ayrıca ayette;غُرُورًا (ğurura) El Ğarur;aldatıcı,kandırıcı,insana vehim kuvvesiyle vesvese aşılayıcı şeytanın bir özelliğidir.)

٤١- إِنَّ اللَّهَ يُمْسِكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ أَن تَزُولَا وَلَئِن زَالَتَا إِنْ أَمْسَكَهُمَا مِنْ أَحَدٍ مِّن بَعْدِهِ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا
41- Muhakkak Allah tutar semavatı ve arzı zail olurlar diye.Ve eğer zail olursalar,tutamaz onları hiç kimse O'ndan sonra.Muhakkak Hu,Haliym olandır,Ğafur'dur.

(EL ĞAFÛR... Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen! EL HALİYM... Açığa çıkan bir olaya ani ve fevrî tepki vermeyip, açığa çıkış amacı doğrultusunda değerlendirmeye alan.
Zail;tükenmek,yok olmak,bitmek,sönmek...)

٤٢- وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِن جَاءهُمْ نَذِيرٌ لَّيَكُونُنَّ أَهْدَى مِنْ إِحْدَى الْأُمَمِ فَلَمَّا جَاءهُمْ نَذِيرٌ مَّا زَادَهُمْ إِلَّا نُفُورًا
42- Ve kasem ederler Allah'a,cehd ederek yeminlerine;eğer gelirse onlara bir uyarıcı diye,mutlaka olacaklardı en çok hidayete eren ümmetlerden biri.Ancak ne zaman geldiğinde onlara bir uyarıcı,artırmadı onların nefretinden başka.

(1-Kasem;yemin etmek..2-Cehd etmek;kuvvetlice sarılmaki,güçlü olmak.)

٤٣- اسْتِكْبَارًا فِي الْأَرْضِ وَمَكْرَ السَّيِّئِ وَلَا يَحِيقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ إِلَّا بِأَهْلِهِ فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا سُنَّتَ الْأَوَّلِينَ فَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَبْدِيلًا وَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَحْوِيلًا
43- Kibirlenerek yeryüzünde ve hilesini yaparak kötülüğün ki;ve kuşatmaz hilesi,kötülüğün sahibinden başkasını.Sonra gözlüyorlar mı sünnetinden başkasını,evvelkilerin?Sonra asla bulamazsın Sünnet-i Allah'ta değişiklik ve asla bulamazsın Sünnet-i Allah'ta dönüşüm.

(Sünnet;Nizam,düzen,sistem...Sünnetullah hakkında bakınız;

٤٤- أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَكَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعْجِزَهُ مِن شَيْءٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ عَلِيمًا قَدِيرًا
44- Yürümezler mi yeryüzünde,sonra bakmazlar mı nasıl oldu akıbetleri onlardan öncekilerin? Ve şiddetli idiler onlardan,kuvvette.Ve Allah'ı aciz bırakamadılar hiç bir şeyde,semavatta ve arzda.Muhakkak Hu,Aliym olandır,Kaadir'dir.

(EL KAADİR... İlmindekileri kudretiyle bir nedenselliğe dayanmaksızın yaratıp seyreden! Bu hususta asla sınırlanmayan!
EL ALİYM... "İlim" özelliği sebebiyle sınırsız sonsuz her şeyi ve her boyutu, her yönüyle Bilen!)

٤٥- وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَى ظَهْرِهَا مِن دَابَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا
45- Velev ki cezalandırsaydı Allah insanları kazandıkları sebebiyle,bırakmazdı onun sırtının üzerinde hiç bir dabbe.Velakin tehir eder onları ecel-i müsemmaya kadar.Artık ne zaman gelir ecelleri,sonra şüphesiz Allah,kullarına Basiyr'dir.

(1-Dabbe;yürüyen,hareket eden canlılar...2-Ecel-i Musemma;Belilenmiş,kader kılınmış ecel vakti.
EL BASIYR... Açığa çıkan Esmâ özelliklerini her an seyir ile onlardan çıkanları değerlendirip, sonuçlarını oluşturan.Ayrıca ayette; ظَهْرِ (dhur) sırt,geri,arka manasına gelir ki,yeryüzünün üstü,sırtı demektir.)


 صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.







19 Aralık 2011 Pazartesi

42- Alak Denkleminde Suret'ul Furkan İkrası





بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir



١- تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَى عَبْدِهِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ نَذِيرًا
1- Mübarektir ki O,inzal etti furkanı kuluna,olması için alemlere uyarıcı.

(Furkan;Hak ile Batıl olanı ayırt edici..)

٢- الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْدِيرًا
2- Ki O; O'nundur mülkü semavatın ve arzın ve edinmedi veled ve olmadı O'nun şeriki mülkte ve yarattı her şeyi sonra ona kader kıldı, takdir etti.

٣- وَاتَّخَذُوا مِن دُونِهِ آلِهَةً لَّا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ وَلَا يَمْلِكُونَ لِأَنفُسِهِمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا يَمْلِكُونَ مَوْتًا وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا
3- Ve edindiler dünunda ilahlar,yaratamazlar bir şey ve onlar yaratılmıştır ve malik değiller nefisleri için zarar vermeye ve fayda veremezler ve malik değiller öldürmeye ve hayat veremezler ve diriltemezler.

٤- وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ فَقَدْ جَاؤُوا ظُلْمًا وَزُورًا
4- Ve dedi ki o inkar edenler:"Bu yalnızca uyduruktur,onun uydurduğu ve ona yardım etti kavimlerden bazıları." Fakat geldiler zulüm ve yanlışla.

٥- وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
5- Ve dediler:"Masalları evvelkilerin,yazdırdı onu.Böylece onlar okurlar ona sabah ve akşam."


٦- قُلْ أَنزَلَهُ الَّذِي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا
6- De ki: "İnzal etti onu ki O bilir sırrını semavatın ve arzın.
Şüphesiz Hu Ğafur'dur,Rahim'dir."


( EL ĞAFÛR... Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen! 


ER RAHIYM..."Rahmân"daki sayısız özellikleri yoktan var kılan Rahıym özelliğidir! Potansiyeldeki özelliklerin seyrini oluşturma özelliğidir! Âlem sûretleri ile kendini seyir edendir! Bilinçli varlıkları, hakikatlerine erdirmek suretiyle; seyretmekte ve Esmâ'sı özellikleriyle yaşatmakta olanın, kendisi olduğu farkındalığıyla yaşatandır.)




٧- وَقَالُوا مَالِ هَذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْشِي فِي الْأَسْوَاقِ لَوْلَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مَلَكٌ فَيَكُونَ مَعَهُ نَذِيرًا
7- Ve dediler:"Nasıl bu Rasül,yer yemek ve yürür çarşılarda.Olmaz mı inzal edilse idi O'na bir melek de olurdu O'nunla bir uyarıcı?"


٨- أَوْ يُلْقَى إِلَيْهِ كَنزٌ أَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَا وَقَالَ الظَّالِمُونَ إِن تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًا مَّسْحُورًا
8- " Veya verseydi O'na bir hazine veya olurdu O'nun cenneti,yerdi ondan."Ve dedi ki zalimler:"Tabi oluyorsunuz ancak bir adama,büyülenmiş olana."


٩- انظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا
9- Bak nasıl benzettiler seni misallerle!Böylece dalalete düştüler,artık olamazlar sebilde.


( Sebil:yol)


١٠- تَبَارَكَ الَّذِي إِن شَاء جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِّن ذَلِكَ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَيَجْعَل لَّكَ قُصُورًا
10- Mübarektir ki O;eğer dileyib yaptıysa senin için hayrı bundan,cennetler;akar altından nehirler ve kılar senin için köşkler..


١١- بَلْ كَذَّبُوا بِالسَّاعَةِ وَأَعْتَدْنَا لِمَن كَذَّبَ بِالسَّاعَةِ سَعِيرًا
11- Hayır!Yalanladılar saati ve hazırladık yalanlayan kimseler için saati,ateşi.


١٢- إِذَا رَأَتْهُم مِّن مَّكَانٍ بَعِيدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظًا وَزَفِيرًا
12- Ne zaman görürler bir mekandan,uzaktan işitirler onu,öfkeli ve uğultulu.


١٣- وَإِذَا أُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّنِينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًا
13- Ve ne zaman atılırlar oradan bir mekana ki dar,zincirlenmişler.


١٤- لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا
14- Çağırmayın yok olmayı bu gün bir defa ve çağırın yok olmayı defalarca.


١٥- قُلْ أَذَلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ كَانَتْ لَهُمْ جَزَاء وَمَصِيرًا
15- De ki:" Bu mu hayırlıdır yoksa Cennet-i Hulud mu ki vaad edilmiştir muttakilere? Olmuştur onlara bir ceza ve dönüş yeri."


(Cennet-i Hulud;ebedi mutluluk yurdu.)


١٦- لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاؤُونَ خَالِدِينَ كَانَ عَلَى رَبِّكَ وَعْدًا مَسْؤُولًا
16- Onlar için orada ne dilerlerse ebedidir.Olan üzerinedir Rabbinin,va'di mes'ul'dür..


(Va'di mes'ul: verdiği sözün mesuliyetini,sorumluluğunu taşır.)


١٧- وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ فَيَقُولُ أَأَنتُمْ أَضْلَلْتُمْ عِبَادِي هَؤُلَاء أَمْ هُمْ ضَلُّوا السَّبِيلَ
17- Ve o gün haşredecek onları ve neye kulluk ettiyseler,dünundan başka Allah'ın.Sonra diyecek:
"Siz mi dalalete düşürdünüz kullarımdan bunları yoksa onlar mı dalalet yolundaydılar?"


١٨- قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنبَغِي لَنَا أَن نَّتَّخِذَ مِن دُونِكَ مِنْ أَوْلِيَاء وَلَكِن مَّتَّعْتَهُمْ وَآبَاءهُمْ حَتَّى نَسُوا الذِّكْرَ وَكَانُوا قَوْمًا بُورًا
18- Derler: "Subhansın!olmaz,yakışmaz bize şu;edinmemiz Dünundan başka evliyalar velakin;metalandırdın onları ve  babalarını,hatta unuttular zikri ve oldular kavm-i büra."


(1-Metalandırmak;faydalandırmak..2- Kavm-i Büra;helak olan topluluk.)


١٩- فَقَدْ كَذَّبُوكُم بِمَا تَقُولُونَ فَمَا تَسْتَطِيعُونَ صَرْفًا وَلَا نَصْرًا وَمَن يَظْلِم مِّنكُمْ نُذِقْهُ عَذَابًا كَبِيرًا
19- İşte böylece yalanladılar sizi dediklerinizden dolayı.Artık mümkün değildir size;bir önlem ve olmaz yardım ve kim zulmederse sizden tattırırız ona azab-ı kebiri.


(Azab-ı Kebir;büyük ceza,azab.)

٢٠- وَما أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا إِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْأَسْوَاقِ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةً أَتَصْبِرُونَ وَكَانَ رَبُّكَ بَصِيرًا
20- Ve göndermedik Senden önce Rasüllerden başka;muhakkak Onlar elbette yediler yemek ve yürüdüler çarşılarda.Ve kıldık bazınızı bazınıza bir fitne sabredecek misiniz? Ve zaten Rabbin,Basiyr'dir.


(EL BASIYR... Açığa çıkan Esmâ özelliklerini her an seyir ile onlardan çıkanları değerlendirip, sonuçlarını oluşturan.)

٢١- وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءنَا لَوْلَا أُنزِلَ عَلَيْنَا الْمَلَائِكَةُ أَوْ نَرَى رَبَّنَا لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا فِي أَنفُسِهِمْ وَعَتَوْ عُتُوًّا كَبِيرًا
21- Ve dedi ki o ummayanlar,bize kavuşmayı:"Niçin inzal edilmedi melekler veya görürdük Rabbimizi?" Andolsun kibirlendiler nefislerinde,küstahlaşrak büyük küstahlık ettiler.


٢٢- يَوْمَ يَرَوْنَ الْمَلَائِكَةَ لَا بُشْرَى يَوْمَئِذٍ لِّلْمُجْرِمِينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَّحْجُورًا
22- O gün görecekler melekleri,büşra yoktur o gün mücrimler için ve diyecekler:"Hicran Mehcuran."


(O gün görecekler melekleri,büşra -müjde,iyi haber- yoktur mücrimlere; -küstahlık ederek saygısızlaşanlara,haddi aşan suçlulara- ve diyecek melekler:"Hicran -karantinaya alındınız,bölündünüz,ayrıştırıldınız- Mehcuran -Haram kılındınız,men edildiniz,yasaklandınız güzel şeylere-")


٢٣- وَقَدِمْنَا إِلَى مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَاء مَّنثُورًا
23- Ve önüne geçtik ne yaptıysalar amellerden.Böylece kıldık onu heba,dağınık.


( Varsandıkları çalışmaları boşa çıkmıştır. Senden açığa çıkan bir hayrı yapan Allâh'tır; sen ben yapıyorum sanırsın!...Ahmed Hulusi.)


٢٤- أَصْحَابُ الْجَنَّةِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ مُّسْتَقَرًّا وَأَحْسَنُ مَقِيلًا
24- Ashab-ı Cennet o gün hayırlı ikamette ve ahsen dinleniştedir.


(ahsen,güzel)


٢٥- وَيَوْمَ تَشَقَّقُ السَّمَاء بِالْغَمَامِ وَنُزِّلَ الْمَلَائِكَةُ تَنزِيلًا
25- Ve o gün çatlayacak sema,bulutlar ile ve nuzül olacak melaike tenzilen.


(Nuzül;indiren açısından;Rabbi,Tenzil;İndirilen açısından mahlukatı belirtir.)


٢٦- الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ لِلرَّحْمَنِ وَكَانَ يَوْمًا عَلَى الْكَافِرِينَ عَسِيرًا
26- Mülk o gün Hak'tır,Rahman için ve olur o gün inkar edenlere çetin.


(EL MÂLİK'ÜL MÜLK... Mülkünde dilediğini tedbir edip, hiçbir birime hesap verme kavramı olmadan dilediğini uygulayan.
EL HAKK... Apaçık ortada olan Mutlak Hakikat! Açığa çıkan tüm işlevlerin hakikati ve kaynağı!)

٢٧- وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلًا
27- Ve o gün ısıracak zalim ellerini diyecek ki: "Ya,keşke ben edinseydim Rasül'le birlikte yolu."


٢٨- يَا وَيْلَتَى لَيْتَنِي لَمْ أَتَّخِذْ فُلَانًا خَلِيلًا
28- "Ya veyl olsun!Keşke ben edinmeseydim filanı dost."


٢٩- لَقَدْ أَضَلَّنِي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَاءنِي وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْإِنسَانِ خَذُولًا
29- Andolsun dalalete düşürdü beni zikirden sonra,ne zaman geldiğinde bana ve şeytan oldu insan için hazul.


( Hazul;yardımı engelleyen,sırat-ı mustakime oturan sonra da dönek,güçsüz bırakan..)


٣٠- وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا
30- Ve dedi ki Rasül:" Ya Rabbi,muhakkak kavmim ittihaz edindi bu Kur'an'ı mehcuran."


( Rasül Muhammed;Hazul olan şeytanın sırat-ı mustakime oturup vehim kuvvesiyle insan bilincini zikirden-Kur'an- uzaklaştırdıktan sonra dedi ki:"Ya Rabbi,şüphesiz ümmetim,kavmim,insanlık,Kur'anı mehcur bıraktı,yasakladı,haram kıldı,men etti,öteledi,hayatlarından uzaklaştırdı,çıkardı.)


٣١- وَكَذَلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا مِّنَ الْمُجْرِمِينَ وَكَفَى بِرَبِّكَ هَادِيًا وَنَصِيرًا
31- Ve böylece kıldık hepsine Nebilerin düşman,mücrimlerden ve kafidir Rabbin,Hadi ve Nasr'dır.


( EL HÂDİY... Hakikate erdiren... Hakikatin gereğini yaşatan! Hakk'ı dillendirten! Hakikate yönlendiren!
EN NASR;galib kılan,zafer bahşeden,yardımcı olan.)


٣٢- وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً كَذَلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِ فُؤَادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْتِيلًا
32- Ve dedi o inkar edenler: "Niçin nuzül olunmadı O'na Kur'an'ın hepsi birden?"
Böylece sabitlememiz için onu fuadına ve okuduk onu ağırca.


(Fuad;Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar - kalp nöronlarının beyindeki açılımları,idrak,şuur..)


٣٣- وَلَا يَأْتُونَكَ بِمَثَلٍ إِلَّا جِئْنَاكَ بِالْحَقِّ وَأَحْسَنَ تَفْسِيرًا
33- Ve gelmesin sana bir mesele,lakin getirdik sana hakkı ve ahsen-i tefsiri.


(Ahsen- i tefsir:güzel açıklama.)


٣٤- الَّذِينَ يُحْشَرُونَ عَلَى وُجُوهِهِمْ إِلَى جَهَنَّمَ أُوْلَئِكَ شَرٌّ مَّكَانًا وَأَضَلُّ سَبِيلًا
34- Onlar haşrolunurlar üzerine yüzlerinin,cehenneme.Bunlar şerli mekanda ve dalalet-i sebildedir.


( Dalalet-i sebil;sapkınlık yolu.)


٣٥- وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَا مَعَهُ أَخَاهُ هَارُونَ وَزِيرًا
35- Ve andolsun,Biz verdik Musa'ya kitabı ve kıldık Onunla kardeşi Harun'u vezir.


٣٦- فَقُلْنَا اذْهَبَا إِلَى الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَدَمَّرْنَاهُمْ تَدْمِيرًا
36- Sonra dedik:"Gidin o kavme,o yalanlayanlara ayetlerimizi." Sonra mahvettik onları,yok ettik.


٣٧- وَقَوْمَ نُوحٍ لَّمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ أَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ آيَةً وَأَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ عَذَابًا أَلِيمًا
37- Ve Kavm-i Nuh,ne zaman yalanladılar Rasülü,boğduk onları ve yaptık onları insanlara bir ayet ve hazırladık zalimlere azab-ı elimi.


(Azab-ı elim,acı ceza.)


٣٨- وَعَادًا وَثَمُودَ وَأَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذَلِكَ كَثِيرًا
38- Ve Ad ve Semud ve Ashab-ı Ress ve nesiller,bunların arasında bir çoğu.


Ashab-ı Ress hakkında bakınız: http://www.mumsema.com/a-b/5161-ashabur-ress-kuyu-halki-kuyu-etrafinda-yasayan-halk-anlaminda-kullanilan-kurani-bir-tabir.html
Ad,Semud,Nuh ve diğer kavimler için bakınız: http://www.kavimlerinhelaki.com/ )


٣٩- وَكُلًّا ضَرَبْنَا لَهُ الْأَمْثَالَ وَكُلًّا تَبَّرْنَا تَتْبِيرًا
39- Ve hepsini bahsettik O'na misallerle ve hepsini helak ettik,imha ederek.


٤٠- وَلَقَدْ أَتَوْا عَلَى الْقَرْيَةِ الَّتِي أُمْطِرَتْ مَطَرَ السَّوْءِ أَفَلَمْ يَكُونُوا يَرَوْنَهَا بَلْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ نُشُورًا
40- Ve andolsun,geldiler kasabaya ki,yağdırıldı yağmur kötüce.Sonra,değiller miydi onu görenler?
Hayır,onlar ummuyor idiler dirilişi.


٤١- وَإِذَا رَأَوْكَ إِن يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَذَا الَّذِي بَعَثَ اللَّهُ رَسُولًا
41- Ve ne zaman görürler seni,edinmezler seni ancak sallarlar:"Bu mudur o,gönderdiği Allah'ın,Rasül?"


٤٢- إِن كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ آلِهَتِنَا لَوْلَا أَن صَبَرْنَا عَلَيْهَا وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ حِينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ أَضَلُّ سَبِيلًا
42- " Az kalsın,mutlaka dalalete düşürecekti bizi ilahlarımızdan eğer olmasaydı sabrımız onlara"
Ve yakında bilecekler,ne zaman gördüklerinde azabı,kimmiş dalalet-i sebilde.


( Dalalet-i sebil;sapkınlık yolu.)


٤٣- أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
43- Gördün mü edinen kimseyi,onun ilahı hevasıdır? Artık sen mi olacaksın ona vekil?


٤٤- أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا
44- Yoksa düşünüyor musun şunu;onların çoğu işitir ve akıl eder?Değil,onlar ancak hayvan gibiler.Hayır,onlar dalalet-i sebildeler.


٤٥- أَلَمْ تَرَ إِلَى رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّ وَلَوْ شَاء لَجَعَلَهُ سَاكِنًا ثُمَّ جَعَلْنَا الشَّمْسَ عَلَيْهِ دَلِيلًا
45- Görmedin mi Rabbini,nasıl uzattı gölgeyi? Velev dileseydi elbette yapardı onu sakin.
Sonra yaptık güneşi ona delil.


٤٦- ثُمَّ قَبَضْنَاهُ إِلَيْنَا قَبْضًا يَسِيرًا
46- Sonra kabzettik onu Bize kabzedişle,kolayca.


(Kabzetmek;çekmek,el koymak.)


٤٧- وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِبَاسًا وَالنَّوْمَ سُبَاتًا وَجَعَلَ النَّهَارَ نُشُورًا
47- Ve Hu;O ki;yaptı geceyi sizin için elbise ve uykuyu dinleniş ve yaptı gündüzü diriliş.


٤٨- وَهُوَ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء طَهُورًا
48- Ve Hu,O ki;gönderir rüzgarları müjdeleyici,elindedir rahmeti.Ve indirir semadan suyu,tertemiz.


٤٩- لِنُحْيِيَ بِهِ بَلْدَةً مَّيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَا أَنْعَامًا وَأَنَاسِيَّ كَثِيرًا
49- Hayat verelim diye onunla ölü beldeye ve içiririz bu nedenle yarattığımız;hayvanlar ve insanların çoğunu.


٥٠- وَلَقَدْ صَرَّفْنَاهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُوا فَأَبَى أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا
50- Ve andolsun sarfettik onu aralarında tezekkür etsinler diye.Böylece reddetti ekseriyeti insanların sadece inkar ederek.


٥١- وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذِيرًا
51- Velev dileseydik,elbette gönderirdik her kasabada uyarıcı.


٥٢- فَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَجَاهِدْهُم بِهِ جِهَادًا كَبِيرًا
52- Artık itaat etme inkar edenlere ve cihad et onlarla,onunla;cihad-ı kebir.


٥٣- وَهُوَ الَّذِي مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ هَذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ وَهَذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًا وَحِجْرًا مَّحْجُورًا
53-Ve Hu,O ki;saldı iki denizi.Bu lezzetli,tatlı ve bu;tuzlu,acı ve yaptı aralarına berzah,engelleyerek mani oldu.


(Bakınız iki denizin karışmaması hakkında; http://www.kuranmucizeleri.com/bilimsel_mucizeler_50.html )


٥٤- وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ مِنَ الْمَاء بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًا وَكَانَ رَبُّكَ قَدِيرً ا                                         
 54-  Ve Hu,O ki;yarattı sudan beşeri,böylece yaptı ona neseb ve                                       
.akrabalık ve zira Rabbin,Kaadir'dir

(EL KAADİR... İlmindekileri kudretiyle bir nedenselliğe dayanmaksızın yaratıp seyreden! Bu hususta asla sınırlanmayan!)

٥٥- وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنفَعُهُمْ وَلَا يَضُرُّهُمْ وَكَانَ الْكَافِرُ عَلَى رَبِّهِ ظَهِيرًا
55- Ve kulluk ederler dünunda Allah'ın,onlara fayda vermeyen ve zarar vermeyen şeylere ve olurlar kafir Rablerine karşı,arka çıkarlar.


٥٦- وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا
‎56- Ve göndermedik Seni haricinde,müjdeleyici ve uyarıcı olarak.


٥٧- قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَن شَاء أَن يَتَّخِذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا
57-De:"İstemiyorum sizden O'na hiç bir ecir,ancak kim dilerse edinmeyi Rabbine bir yol."


٥٨- وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذِي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِهِ وَكَفَى بِهِ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا
58- Ve tevekkül et Hayy'ya ki O;La Yemut'tur ve tesbih et hamd ile O'nu.Ve kafidir O'na günahları kullarının,Habir'dir.


 ‎(EL HAYY... Esmâ âleminin kaynağı! Tüm isim özelliklerinin hayatını veren, varlığını oluşturan. Evrensel enerjinin kaynağı; enerjinin hakikati!
LA YEMUT:Ölümden beri olan,ölümsüz...
EL HABİYR... Açığa çıkan Esmâ özelliğinin "var"lığını, "Esmâ"sıyla meydana getiren olarak, onun durumundan haberi olan. Birime, kendisinden açığa çıkanla, ne mertebede anlayışa sahip olduğunu fark ettiren!)


٥٩- الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ الرَّحْمَنُ فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيرًا
59- Ki O;yarattı semavatı ve arzı ve arasındakileri altı günde.Sonra istiva etti arşa Rahman,öyleyse sor O'na,Habir'dir.


٦٠- وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمَنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمَنُ أَنَسْجُدُ لِمَا تَأْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُورًا*
60- "Ve ne zaman denildi onlara: "*Secde edin Rahman'a"
Derler: "Ve nedir Rahman? Secde mi etmeliyiz ne emrettiysen bize?" Ve artırdı onların nefretini.


٦١- تَبَارَكَ الَّذِي جَعَلَ فِي السَّمَاء بُرُوجًا وَجَعَلَ فِيهَا سِرَاجًا وَقَمَرًا مُّنِيرًا
61- Mübarektir ki O;yaptı semada burçları ve yaptı orada lambayı ve ayı,aydınlatıcı.


(Burçlar hakkında bakınız; 1- http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/kavramlar/burclar/index.htm
2-http://www.ahmedhulusi.org/video/astroloji-sohbetleri-trt2.htm
3-http://www.youtube.com/watch?v=IxEbjcPg98I
4-http://www.youtube.com/watch?v=jnkjILB7LHM )


٦٢- وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِّمَنْ أَرَادَ أَن يَذَّكَّرَ أَوْ أَرَادَ شُكُورًا
62- Ve Hu, ki O;yaptı geceyi ve gündüzü ardışık o kimseler için ki,istesinler tezekkür etmeyi veya istesinler şükretmeyi.


٦٣- وَعِبَادُ الرَّحْمَنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا
63- Ve kulları Rahman'ın ki onlar;yürürler yeryüzünde mütevazi ve
ne zaman hitab ettiğinde onlara cahiller,derler: "Selam."

(Cahil;hakikatten perdeliler.)

٦٤- وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا
64- Ve onlar;yatarlar Rableri için secde ederek ve kıyam ederek.

٦٥- وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا
65- Ve onlar derler:"Rabbimiz sav bizden azab-ı cehennemi.
Muhakkak onun azabı bırakmaz."

٦٦- إِنَّهَا سَاءتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا
66- "Şüphesiz o,kötü bir karargah ve makamdır."


٦٧- وَالَّذِينَ إِذَا أَنفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذَلِكَ قَوَامًا
67- Ve onlar;ne zaman infak ettiklerinde israf etmezler ve kısmazlar
ve arasında olurlar,bu kıvamda.


٦٨- وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ يَلْقَ أَثَامًا
68- Ve onlar;dua etmezler Allah ile beraber başka ilaha ve öldürmezler nefsi ki onu;haram yaptı Allah,
hariçtir haklı olan ve zina yapmazlar ve kim yaparsa bunu,alır cezayı.

٦٩- يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَيَخْلُدْ فِيهِ مُهَانًا
69- Katlanır onun azabı kıyamet günü ve ebediyen kalır orada alçakça.

٧٠- إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ عَمَلًا صَالِحًا فَأُوْلَئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا
70- Hariçtir kim tövbe ettiyse ve inandıysa ve yaptıysa amel-i salih;artık onları çevirir Allah,onların kötü işlerini hasenata.Ve Allah Ğafur'dur,Rahim'dir.


(EL ĞAFÛR... Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen!
ER RAHIYM..."Rahmân"daki sayısız özellikleri yoktan var kılan Rahıym özelliğidir! Potansiyeldeki özelliklerin seyrini oluşturma özelliğidir! Âlem sûretleri ile kendini seyir edendir! Bilinçli varlıkları, hakikatlerine erdirmek suretiyle; seyretmekte ve Esmâ'sı özellikleriyle yaşatmakta olanın, kendisi olduğu farkındalığıyla yaşatandır. )

٧١- وَمَن تَابَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَإِنَّهُ يَتُوبُ إِلَى اللَّهِ مَتَابًا
71- Ve kim tövbe edib ve amel-i salih işlerse;
sonra muhakkak o tövbe eder Allah'a,gerçek tövbe.


٧٢- وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا
72- Ve onlar,şahitlik etmezler yalana ve ne zaman geçtiklerinde faydasıza,geçerler şereflice.


٧٣- وَالَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَيْهَا صُمًّا وَعُمْيَانًا
73- Ve onlar,ne zaman zikredildiğinde ayetleri Rablerinin,kapanmazlar ona sağır ve kör.


٧٤- وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا
74- Ve onlar derler: "Rabbimiz ver bize eşlerimizden ve zürriyetimizden,nurlandır gözlerimizi ve yap bizi müttakiler için imam."


 (1-Kurrati Ağyunin;nurlu göz,..2-İmam,lider.3-Müttaki,Takva sahibi,korunan..)

٧٥- أُوْلَئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا وَيُلَقَّوْنَ فِيهَا تَحِيَّةً وَسَلَامًا
75- Bunlar cezalandırılır ğurfe ile,sebebiyle sabretmelerinin ve alınırlar tahıyyat ve selam ile.

‎(1-Ğurfe:oda,yüksek makam...2-Tahıyyat;Hayat,beka,selamlar,dualar,manevi hayat hediyeleri...3-Selam;Esmâ kuvvelerinin tahakkuku,barış,selamet,emniyet...)


٧٦ - خَالِدِينَ فِيهَا حَسُنَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا
76- Ebediyen oradadır,gelişmiş karargah ve ikamettir.

٧٧- قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
77- De:"Dikkat etmez size Rabbim,eğer olmasa dualarınız.Ancak,andolsun yalanladınız.
Artık olur olması,luzümlu.




صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.









1 Kasım 2011 Salı

41- Alak Denkleminde Suret'ul Yasin (Mubiyn) İkrası









بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir

١- يس
1- Yâ Siyn!

٢- وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ
2- Andolsun Kur'an'-ı Hâkiym'e.

( Kur'an-ı Hakim'e ki bir önceki nuzül olan Cin Suresi 28.ayette belirtildiği gibi;
28- Bilsinler diye şunu;"Andolsun tebliğ edildi risaleti Rablerinin ve kuşattı 
yanlarındaki şeyleri,hesaplamıştır her şeyi adeden..."
O Kur'an ki bir Hakimdir,her işi hesaplamış,saymış,muhasebe etmiş,kuşatmıştır ve çözümünü bildirmiştir..)

٣- إِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ
3- Muhakkak ki Sen,elbette mürseliyndensin...

٤- عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
4- Üzerindesin Sırat-ı Müstakiymin...

(‎1-Sırat:yol...2-Müstakim;istikamet verilmiş, yönlendirilmiş...)

٥- تَنزِيلَ الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ
5- Tenzil etti,Aziz'dir,Rahim'dir...

(Bir kısım görüş der ki:"İnzal ile Tenzil içerik açısından farklı anlamlara gelir...İnzal Kur'anın Levh-i Mahfuzdan dünya semasına topluca indirilmesi,Tenzil ise peyderpey semadan Rasül'e vahiy edilmesidir.."

Bir kısım görüşte;" Yukarıdakinin aksine,İnzal indiren açısından Rabbi,Tenzil ise indirileni muhatab alır...İşte bu bağlamda Rab olan Allah,İnzal ettiği vahiy nimetiyle kulları insanoğluna tenezzül etti,kıymet verdi.." )


٦- لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ فَهُمْ غَافِلُونَ
6- Belki uyarırsın bir kavmi diye,uyarılmamışsa babaları.Böylece onlar ğafillerdir...


٧- لَقَدْ حَقَّ الْقَوْلُ عَلَى أَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
7- Andolsun hak oldu söz üzerinize hepinizin.Artık onlar inanmazlar...


٨- إِنَّا جَعَلْنَا فِي أَعْنَاقِهِمْ أَغْلاَلاً فَهِيَ إِلَى الأَذْقَانِ فَهُم مُّقْمَحُونَ
8- Muhakkak ki Biz kıldık boyunlarında halkalar.Böylece o çenelerine kadardır.Artık başları kalkıktır...


٩- وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ
9- Ve kıldık önlerinden bir set ve arkalarından bir set.
Böylece perdeledik onları.Artık onlar görmezler..


١٠- وَسَوَاء عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ
10- Ve eşittir onlara,uyarsanda onları ya da uyarmasan da onları,inanmazlar...


١١- إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ
11- Ancak uyarırsın kim tabi olduysa zikre ve huşu duyduysa Rahman'a ğaybtan...
Böylece müjdele onu mağfiretle ve ecri kerimdir...

(Ecr-i Kerim:Büyük Mükafat)


١٢- إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَى وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ وَكُلَّ شَيْءٍ أحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ
12- Muhakkak ki Biz diriltiriz ölüleri ve yazarız ne yaptıysalar ve onların eserlerini ve 
her şeyini sayarız onların İmam-ı Mübiyn'de...

(IMAM-I MUBIYN hakkinda; nitekim bu surenin evvelindeki 2.ayette;"Andolsun Kurana,Hâkimdir" ve yasinden once inzal olan cin suresi 28.ayette ise;"Andolsun teblig edildi risaleti Rablerinin ve kusatti her seyi adeden"...

Nitekim yasin 12 de;"Muhakkak ki Biz,diriltiriz öluleri ve yazariz ne yaptiysalar ve onlarin eserlerini ve her seyini sayariz onlarin IMAM-I MUBIYN'de.." demek ki bu Kur'anda her sey yazilidir hakimdir her konuya,her mevzuyu hesaplayip saymis,imami mubin.

Imam-i Mubiyn sasmaz bir muhasebecidir,her sey apacik,kusursuz sekilde orada,sayilidir ve kurani mubin gercekten hakimdir,her isi imam-i mubiyn özelligine binanen adetlice sayip cözümunu bildirendir.)

١٣- وَاضْرِبْ لَهُم مَّثَلاً أَصْحَابَ الْقَرْيَةِ إِذْ جَاءهَا الْمُرْسَلُونَ
13-Bahset onlara şu misal şehir halkından ki ne zaman gelmişti oraya Rasüller...

١٤- إِذْ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُوا إِنَّا إِلَيْكُم مُّرْسَلُونَ
14- Ne zaman gönderdik onlara ikisini de yalanladılar.Böylece aziz kıldık üçüncüsü ile de dediler ki:
"Muhakkak ki Biz size gönderilenleriz."

١٥- قَالُوا مَا أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَمَا أَنزَلَ الرَّحْمن مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ تَكْذِبُونَ
15- Dediler ki:"Değilsiniz siz beşerden başka bizim gibi ve indirmedi Rahman bir şey.Ancak sadece siz yalan söylüyorsunuz."

١٦- قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ إِنَّا إِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ
16- Dediler: "Rabbimiz bilir muhakkak biz size gerçekten gönderilenleriz."

١٧- وَمَا عَلَيْنَا إِلاَّ الْبَلاَغُ الْمُبِينُ
17- " Ve üzerimizde Belağ'ül Mubiyn'den başka yoktur."

(Belağ El Mübiyn:Apaçık tebliğci,Rasüller yalnızca uyarıcıdır...)


١٨- قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ لَئِن لَّمْ تَنتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُم مِّنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ
18- Dediler: "Muhakkak Biz uğursuzlandık sizinle.Gerçekten eğer vazgeçmezseniz 
kesinlikle taşlarız sizi ve elbette dokundururuz size bizden azab-ı elimi.."

( Azab-ı Elim:Elim,acı verici şiddetli azab..)


١٩- قَالُوا طَائِرُكُمْ مَعَكُمْ أَئِن ذُكِّرْتُم بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ
19- Dediler: "Uğursuzluğunuz sizinledir.Eğer size zikredildiğinden mi?
Hayır siz kavm-i müsrifsiniz."


(Kavm-i Müsrif:Haddi Aşan Topluluk...)

٢٠- وَجَاء مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ
20- Ve geldi şehrin ötesinden bir adam isteyerek,dedi ki:
"Ya kavmim,tabi olun Rasüllere!"

(Yes'a;istemek,aramak,çalışmak,amaçlamak.)

٢١- اتَّبِعُوا مَن لاَّ يَسْأَلُكُمْ أَجْرًا وَهُم مُّهْتَدُونَ
21- " Tabi olun bu kimselere,istemezler sizden bir ecir ve onlar mühtedidir."

(Mühtedi:Hidayete ermiş olanlar...)

٢٢- وَمَا لِي لاَ أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
22- " Ve niçin ben kul olmayayım ki O fıtratlandırdı beni ve O'na döndüreleceksiniz "


٢٣- أَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِ آلِهَةً إِن يُرِدْنِ الرَّحْمَن بِضُرٍّ لاَّ تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا وَلاَ يُنقِذُونِ
23- " Edinir miyim O'nun dünunda ilahlar? Eğer murad ederse benim için Rahman bir zararı fayda vermez bana onların şefaatleri bir şeye ve kurtaramazlar beni..."


٢٤- إِنِّي إِذًا لَّفِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ
24- " Muhakkak ki ben,o zaman olurum elbette dalalet-i mubiynde."

( Dalalet-i Mubiyn:Apaçık sapıklık.)

٢٥- إِنِّي آمَنتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِ
25- " Muhakkak ben iman ettim Rabbinize,artık dinleyin beni."

٢٦- قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ
26- Denildi: "Gir cennete." Dedi: "Keşke kavmim bilseydi."

٢٧- بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ
27- "Bu sebeble,mağfiret ettiğini beni Rabbimin ve kıldığını mükreminlerden..."

( Mükremin:İkram edilen... )

٢٨- وَمَا أَنزَلْنَا عَلَى قَوْمِهِ مِن بَعْدِهِ مِنْ جُندٍ مِّنَ السَّمَاء وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ
28- Ve inzal etmedik kavminin üzerine ondan sonra bir ordu semadan ve değildik de inzal edicilerden...


٢٩- إِن كَانَتْ إِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ
29- Ancak oldu sadece tek bir sayha o zaman sönüverdiler...

( Sayha ya da Sahha hakkında bakınız: Kaf-42,Abese 33-37,Kamer-31,Sa'd 14-15..)


٣٠- يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلاَّ كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون
30- Hüsran olsun o kullara! Gelmesin onlara bir Rasül de ancak
olmasınlar onunla alay edenlerden...


٣١- أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنْ الْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لاَ يَرْجِعُونَ
31- Görmezler mi nice helak ettik onlardan önceki nesillerden?
Muhakkak onlar,onlara dönmezler...


٣٢- وَإِن كُلٌّ لَّمَّا جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ
32- Ve elbette hepsi sonra toptan huzurumuzda hazır olacaktır...


٣٣- وَآيَةٌ لَّهُمُ الْأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ
33- Ve bir ayettir onlara ölü arz.Hayat verdik ve ihraç ettik ondan ürünler böylece ondan yerler...


٣٤- وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنْ الْعُيُونِ
34- Ve kıldık orada cennetler hurmalıklardan ve üzüm bağlarından ve fışkırttık orada kaynaklardan...


٣٥- لِيَأْكُلُوا مِن ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ أَفَلَا يَشْكُرُونَ
35- Yesinler diye onun semeresinden ve yaptıklarından elleriyle,
hala şükretmezler mi ?

(Semere:getiri,ürün getirisi)


٣٦- سُبْحَانَ الَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنبِتُ الْأَرْضُ وَمِنْ أَنفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ
36- Subhan'dır O ki;yarattığı çiftlerin hepsinden ,bitirdiği şeyler arzdan ve nefslerinden ve bilmedikleri şeylerden...

(Subhan;yüce,münezzeh.)


٣٧- وَآيَةٌ لَّهُمْ اللَّيْلُ نَسْلَخُ مِنْهُ النَّهَارَ فَإِذَا هُم مُّظْلِمُونَ
37- Ve ayettir onlara gece.Çekeriz ondan gündüzü de böylece o zaman onlar karanlıktadırlar...


٣٨- وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَّهَا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
38-Ve güneş akar istikrarlıca ona.İşte bu takdiridir Aziz ve Alim'in...

( EL AZİYZ... Karşı konulmaz güç sahibi olarak, dilediğini uygulayan! Tüm âlemlerde dilediğini karşı çıkacak güç olmaksızın yerine getiren. Bu isim Rab ismiyle paralel çalışan bir isimdir. Rab özelliği Aziyz özelliğiyle hükmünü icra eder!

EL ALİYM... "İlim" özelliği sebebiyle sınırsız sonsuz her şeyi ve her boyutu, her yönüyle Bilen! )


٣٩- وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ حَتَّى عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَدِيمِ
39- Ve ay,takdir ettik ona menziller hatta döner urcun-i kadim gibi...

‎(1-Menziller:aşamalar,evreler.. 2-urcun-i kadim;kuruyup incelen eski hurma dalı...)


٤٠- لَا الشَّمْسُ يَنبَغِي لَهَا أَن تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ
40- Güneşin olamaz mümkün yetişmesi aya ve gecenin olamaz geçmesi gündüzü ve hepsi felekte yüzerler...


( Felek:yörünge..Bakınız: http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCne%C5%9F_Sistemi )


٤١- وَآيَةٌ لَّهُمْ أَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
41-Ve ayettir onlara şu;taşıdık zürriyetlerini gemide doluca...


٤٢- وَخَلَقْنَا لَهُم مِّن مِّثْلِهِ مَا يَرْكَبُونَ
42-Ve yarattık Biz,onlar için benzerlerinden binecekleri şeyler...


٤٣- وَإِن نَّشَأْ نُغْرِقْهُمْ فَلَا صَرِيخَ لَهُمْ وَلَا هُمْ يُنقَذُونَ
43- Ve dilersek boğarız onları,artık yardım edilmez onlara ve onlar kurtarılmazlar...


٤٤- إِلَّا رَحْمَةً مِّنَّا وَمَتَاعًا إِلَى حِينٍ
44- Hariçtir bir rahmet bizden ve metalanma bir vakte kadar..

(Metalanma:faydalanma...)


٤٥- وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّقُوا مَا بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
45- Ve ne zaman denildi onlara: "Takvalanın önünüzdeki şeylerden ve arkanızdaki şeylerden,umulur ki rahmete erersiniz.."


٤٦- وَمَا تَأْتِيهِم مِّنْ آيَةٍ مِّنْ آيَاتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ
46- Ve gelmesin onlara bir ayet ayetlerinden Rablerinin.Ancak olmasınlar ondan yüz çevirenler...


٤٧- وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ أَنفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمْ اللَّهُ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنُطْعِمُ مَن لَّوْ يَشَاء اللَّهُ أَطْعَمَهُ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
47- Ve ne zaman denildi onlara:"İnfak edin size verdiği rızıklardan Allah'ın."
Dedi ki o inkar edenler o iman edenlere: "Doyurmalı mıyız kimseyi eğer Allah dilediyse onu
doyurmayı,değil misiniz yalnızca dalalet-i mubiyn'de?"


(1-Dalalet-i Mubin:Apaçık sapıklık...2-İnfak:Vermek,dağıtmak..)


٤٨- وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
48- "Ve derler:" Ne zamandır bu vaad eğer siz sadıksanız ? "

(Sadık:doğru sözlü.)


٤٩- مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ
49- Beklemezler mi sadece tek bir sayha, yakalar onları ve onlar tartışırken?

( Sayha ya da Sahha hakkında bakınız: Yasin 29,Kaf-42,Abese 33-37,Kamer-31,Sa'd 14-15..)


٥٠- فَلَا يَسْتَطِيعُونَ تَوْصِيَةً وَلَا إِلَى أَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ
50- Artık güçleri yetmez tavsiyeye ve ailelerine dönemezler...


٥١- وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ الْأَجْدَاثِ إِلَى رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ
51-Ve üfürülür sur'a işte o zaman onlar mezarlardan Rablerine koşarlar...


 ٥٢- قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ
52- Dediler: "Yaa veyl olsun bize! Kim diriltti bizi yattığımız yerden?
Bu vaad ettiği şeydir Rahman'nın ve sadıktır Rasüller."

( Veyl:Yazıklar olsun...Sadık:doğru sözlü...Beas;dirilme,diriliş...)


٥٣- إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ
53- Olmadı tek bir sayhadan başka.İşte o zaman onlar toptan huzurumuza getirilmiştir...


٥٤- فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا وَلَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
54- Artık bugün zulmedilmez nefse hiç bir şey ve cezalandırılmazsınız yaptıklarınızdan başka...


٥٥- إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ
55-Şüphesiz ashab-ı cennet o gün işinde eğlencededir..

 (1-Fakihun:eğlence,zevk üsafa,hoşnutluk,memnuniyet...2-Şuğulin,meşguliyet,işinde gücünde..)


٥٦- هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِؤُونَ
56- Onlar ve eşleri gölgelerde,tahtlar üzerinde yaslanmışlardır...


٥٧- لَهُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُم مَّا يَدَّعُونَ
57-Onlar için orada meyveler ve istedikleri şeyler vardır.


٥٨- سَلَامٌ قَوْلًا مِن رَّبٍّ رَّحِيمٍ
58- "Selam" sözü Rabbinden, Rahim'dir...

(ES SELÂM... 

Yaratılmışlara (beden ve tabiat kayıtlarından; tehlikeden; boyutlarının kayıtlarından) selâmet ihsan eden, yakîn hâlini oluşturan; iman edenlere "İSLÂM"ın hazmını veren; Dar'üs Selâm (hakikatimize ait kuvvelerin tahakkuku) olan cennet boyutu hâlinin yaşamını meydana getiren! Rahıym isminin tetikleyerek açığa çıkardığı isim - özelliktir! "Selâmün kavlen min Rabbin Rahıym = Rahıym Rab'den "Selâm" sözü ulaşır (Selâm ismi özelliğini Rableri olan Esmâ hakikatlerinden açığa çıkan yolla yaşarlar)!" (36.Yâsiyn: 58).

ER RAHIYM...
"Rahmân"daki sayısız özellikleri yoktan var kılan Rahıym özelliğidir! Potansiyeldeki özelliklerin seyrini oluşturma özelliğidir! Âlem sûretleri ile kendini seyir edendir! Bilinçli varlıkları, hakikatlerine erdirmek suretiyle; seyretmekte ve Esmâ'sı özellikleriyle yaşatmakta olanın, kendisi olduğu farkındalığıyla yaşatandır. "Ve kâne bil mu'miniyne Rahıyma = Hakikatine iman etmişlere Rahıym'dir" (33.Ahzâb: 43). Cennet diye işaret edilen yaşamın kaynağıdır. Melekî boyutun "var"lığını oluşturandır.

Rab ne demektir? http://www.ahmedhulusi.org/yazi/rab-ne-demektir.htm )


٥٩- وَامْتَازُوا الْيَوْمَ أَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ
59- "Ve ayrılın bu gün ey mücrimler! "

(Mücrim;günahkar,suçlu...)


٦٠- أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
60- "Ahdetmedim mi üzerinize Ya Ademoğulları şundan;"Olmayın kul şeytana.Şüphesiz sizin için aduvvun mubiyn'dir.."

(Aduvvun Mubiyn:Apaçık Düşman...)

٦١- وَأَنْ اعْبُدُونِي هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ
61- "Ve kul olun Bana! Budur sırat-ı mustakıym. "

(Sırat-Mustakıym için bakınız Fatiha/6,A'raf /17)


٦٢- وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنكُمْ جِبِلًّا كَثِيرًا أَفَلَمْ تَكُونُوا تَعْقِلُونَ
62- Ve andolsun dalalette bıraktı sizden kalabalığın çoğunu.Hala olmadınız mı akleden?


٦٣- هَذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ
63- Bu cehennemdir ki o size vaad edilendir!


٦٤- اصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ
64- Yaslanın ona bugün,çünkü siz inkar ettiniz..


 ٦٥- الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
65- Bu gün mühürleriz onların ağızlarını ve konuşur Bize onların elleri ve şahitlik eder onların ayakları,ne kazandıklarını...


٦٦- وَلَوْ نَشَاء لَطَمَسْنَا عَلَى أَعْيُنِهِمْ فَاسْتَبَقُوا الصِّرَاطَ فَأَنَّى يُبْصِرُونَ
66- Velev ki dileseydik,elbette yok ederdik onların gözlerini.Böylece koşarlardı yolda,sonra nasıl görürler?


٦٧- وَلَوْ نَشَاء لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ
67- Velev ki dileseydik,elbette mesh ederdik onları mekanlarında.Sonra mümkün olmazdı ilerlemeleri ve geri dönmeleri...

( Mesh Etmek;Silmek...)


٦٨- وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِ أَفَلَا يَعْقِلُونَ
68-Ve kimi ömürlendirdiysek tersine çeviririz onu yaratılışta.Hala etmezler mi akıl?


٦٩- وَمَا عَلَّمْنَاهُ الشِّعْرَ وَمَا يَنبَغِي لَهُ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ وَقُرْآنٌ مُّبِينٌ
69- Ve Biz öğretmedik O'na şiir ve yakışmaz O'na.Ancak O sadece zikir ve Kur'an-ı Mubiyn'dir.


٧٠- لِيُنذِرَ مَن كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِرِينَ
70- Uyarmak içindir diri olan kimseleri ve hak olmuştur söz,üzerine inkar edenlerin.


٧١- أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا خَلَقْنَا لَهُمْ مِمَّا عَمِلَتْ أَيْدِينَا أَنْعَامًا فَهُمْ لَهَا مَالِكُونَ
71- Görmezler mi nasıl yarattık onlar için,yaptığı şeylerden
ellerimizin,hayvanlar.Sonra onlar,onlara maliktirler.


٧٢- وَذَلَّلْنَاهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ
72-Ve zelil ettik onu Biz, onlar için.Böylece ondandır,onların binekleri ve ondan yerler.

(Zelil Etmek:evcilleştirmek,ehilleştirmek...)


٧٣- وَلَهُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَمَشَارِبُ أَفَلَا يَشْكُرُونَ
73- Ve onlar için onda menfaatler ve meşrubatlar vardır.Hala şükretmezler mi?


٧٤- وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لَعَلَّهُمْ يُنصَرُونَ
74- Ve edindiler dünunda Allah'ın ilahlar,belki onlar yardım ederler diye.



٧٥- لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَهُمْ وَهُمْ لَهُمْ جُندٌ مُّحْضَرُونَ
75- Mümkün değildir yardımları onlara ve onlar,onlar için askerlerdir,hazır duran.

٧٦- فَلَا يَحْزُنكَ قَوْلُهُمْ إِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ
76- Artık mahzun etmesin seni onların sözleri.Muhakkak Biz,biliriz sırlı şeylerini ve aleni şeylerini.

٧٧- أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ
77- Görmez mi insan şunu,Biz yarattık onu nutfeden.Sonra da oldu o hasım-i mubiyn..

(hasım-i mubin:apaçık hasım,düşman.)

٧٨- وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ قَالَ مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ
78- Ve öne sürer Bize bir misal ve unutur yaratılışını,der ki:
"Kim hayat verecek kemiklere oysa onlar çürümüşlerdir."

٧٩- قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ
79- De ki: "Hayat verecek ona ki O,inşa etti onu daha evvelen ve
Hu her yaratışa Alim'dir.

(EL ALİYM... "İlim" özelliği sebebiyle sınırsız sonsuz her şeyi ve her boyutu, her yönüyle Bilen!
HU hakkında bakınız Tevhid (İhlas) Suresi.)

٨٠- الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ
80- Ki O yaptı,sizin için yeşil ağaçtan ateşi de sonra ondan yakarsınız.


٨١- أَوَلَيْسَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُم بَلَى وَهُوَ الْخَلَّاقُ الْعَلِيمُ
81- Değil midir ki O, yarattı semavatı ve arzı,Kaadir olandır yaratmaya onların mislini.Evet,ve Hu,Hallak'tır,Alim'dir.

( EL HÂLIK... Mutlak TEK yaratan! Esmâ özellikleriyle birimleri "yok"ken "var" kılan! Hâlık'ın "halk"ettiği her bir şeyin bir "hulk"u, yani yaratılış amacına göre bir huyu, ahlâkı (doğasına göre davranışı) vardır... Bu nedenle "tehalleku BiAhlâkıllâh = Allâh ahlâkı ile (Allâhça) ahlâklanın!" buyurulmuştur ki bunun anlamı; "Allâh Esmâ'sının özellikleriyle var olmuş olduğunuzun farkındalığıyla ve bunun gereğince yaşayın" demektir.


EL KAADİR... İlmindekileri kudretiyle bir nedenselliğe dayanmaksızın yaratıp seyreden! Bu hususta asla sınırlanmayan! )

٨٢- إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
82- Sadece O'nun emri ki ne zaman irade ettiğinde bir şey şunu der:"Kün" artık yekündür.

(Kün=Ol,yekün=oldu.)

٨٣- فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
83 İşte Subhan'dır ki O,elindedir melekutu her şeyin ve O'na döndürüleceksiniz.

( “SUBHAN”

Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan
Yersiz ve anlamsız bir şey yaratmaktan münezzeh, her an yeni bir şey yaratma hâlinde olan…
Esmâ'yı beşerî değer yargılarıyla sınırlayanların; El Esmâ ve El Hüsnâ'nın ne olduğunu fark edemeyenlerin ve "Ekberiyet"iyle Allah'ı bilmeyenlerin vasıflamalarından münezzeh olan…
“Ekber” olan(Tüm seyir ve dillendirilenlerin yalnızca "nokta"mızla ilgili olduğu; Allah’ın yalnızca “Ekber” olduğu gerçeği)
Her an yeni bir şey yaratıp bunlarla da asla kayıtlanmayan ve sınırlanmayan…
Semâlar ve arzda ne varsa hepsi de Kendisine ait olan ve her şeyin (kanitun) hükmünü yerine getirici olduğu “O”! /Ahmed Hulusi 



صدق الله العظيم.
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.