30 Kasım 2012 Cuma

50- Alak Denkleminde Suret'ul İsra İkrası





بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir.


١- سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
1- Subhan'dır ki O;isra etti kulunu geceleyin Mescid-i Haram'dan,Mescid-i Aksa'ya; -mübarek eyledik çevresini,nur olsun ona ayetlerimizden diye.- Muhakkak Hu;Huv Es Semi'ul Basıyr'dir.


(1-İsra;geceleyin gizlice yürüyüş yapmak,tayy-i mekan etmek,tutmak,almak.

2-SUBHAN ALLAH


Varlıkta gayrından ve varlıkla kayıtlanmaktan münezzeh olan...


Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan

Yersiz ve anlamsız bir şey yaratmaktan münezzeh, her an yeni bir şey yaratma hâlinde olan…

Esmâ'yı beşerî değer yargılarıyla sınırlayanların; El Esmâ ve El Hüsnâ'nın ne olduğunu fark edemeyenlerin ve "Ekberiyet"iyle Allah'ı bilmeyenlerin vasıflamalarından münezzeh olan…


“Ekber” olan (Tüm seyir ve dillendirilenlerin yalnızca "nokta"mızla ilgili olduğu; Allah’ın yalnızca “Ekber” olduğu gerçeği)

Her an yeni bir şey yaratıp bunlarla da asla kayıtlanmayan ve sınırlanmayan…

Semâlar ve arzda ne varsa hepsi de Kendisine ait olan ve her şeyin (kanitun) hükmünü yerine getirici olduğu “O”! 

3- Nur;göstermek,aydınlatmak. 
4- ES SEMİ'... Açığa çıkardığı Esmâ özelliklerini her an algılamakta olan. Farkındalığı ve kavramayı yaşatan. Bunun sonucu olarak Basıyr ismi özelliğini tetikleyen! 
5- EL BASIYR... Açığa çıkan Esmâ özelliklerini her an seyir ile onlardan çıkanları değerlendirip, sonuçlarını oluşturan.
6- Mescid-i Haram hakkında bakınız;http://tr.wikipedia.org/wiki/Mescid-i_Haram
7- Mescid-i Aksa hakkında bakınız;http://tr.wikipedia.org/wiki/Mescid-i_Aksa )


٢- وَآتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ أَلاَّ تَتَّخِذُواْ مِن دُونِي وَكِيلاً
2- Ve verdik Musa'ya Kitabı ve yaptık onu bir hidayet İsrailoğullarına; -İttihaz edinmeyin Dünumda bir vekil diye-


٣- ذُرِّيَّةَ مَنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ إِنَّهُ كَانَ عَبْدًا شَكُورًا
3- Nuh'la beraber taşıdığımız kimselerin zürriyeti! Muhakkak o,şükreden bir kul idi.


٤- وَقَضَيْنَا إِلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ فِي الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِي الأَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوًّا كَبِيرًا
4- Ve kaza eyledik İsrailoğullarına Kitabta; -Mutlaka fesad çıkaracaksınız arzda iki kez ve mutlaka alenen büyük ululanacaksınız-

(Teğlunne;bir şeyi alenen yapmak,ilanen yapmak.)

٥- فَإِذَا جَاء وَعْدُ أُولاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَّنَا أُوْلِي بَأْسٍ شَدِيدٍ فَجَاسُواْ خِلاَلَ الدِّيَارِ وَكَانَ وَعْدًا مَّفْعُولاً
5- Sonra ne zaman geldiğinde vaadin ikisinden biri,gönderdik size,Bizim kullardan -şiddetli kuvvet sahiblerini- Böylece kolaçan ettiler diyarların arasını.Ve vaad yapılmış oldu.

(1- Ul'il Be'si Şedid;Şiddetli kuvvet sahibleri.2-Casu;cevse,kol açan etmek,fırsat kollamak.3-Hilal-i Diyar;yurtların içi,evlerin arası.)


٦- ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَأَمْدَدْنَاكُم بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَجَعَلْنَاكُمْ أَكْثَرَ نَفِيرًا
6- Sonra döndürdük sizi tekrar onlara ve imdad eyledik size mal ve oğullarla ve yaptık sizi daha çok neferler.


٧- إِنْ أَحْسَنتُمْ أَحْسَنتُمْ لِأَنفُسِكُمْ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا فَإِذَا جَاء وَعْدُ الآخِرَةِ لِيَسُوؤُواْ وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُواْ الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُواْ مَا عَلَوْاْ تَتْبِيرًا
7- Eğer ahsen olursanız,ahsen olursunuz nefsiniz için,ve eğer kötü olursanız o da onun içindir.Sonra ne zaman geldiğinde vaadin öbürü; -Kötü olsun diye yüzleriniz ve giresiniz diye mescide ilk kez girdiğiniz gibi ve imha etsin diye ululandıkları şeyleri,imha ederek-


٨- عَسَى رَبُّكُمْ أَن يَرْحَمَكُمْ وَإِنْ عُدتُّمْ عُدْنَا وَجَعَلْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِرِينَ حَصِيرًا
8- Belki Rabbiniz rahmet eder size ve eğer dönerseniz,döneriz.Ve yaptık cehennemi inançsızlar için kuşatıcı.

(1-Hasira;hasara,muhasara,kuşatıcı,üzerinde oturulan,yatılan hasır.2-Adev;dönmek.)


٩- إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا
9- Muhakkak bu Kur'an hidayet eder o dosdoğru olana ve büşra eder inananlara ki,amel ederler salihatı.Onlar içindir ecr-i kebiyr.

(1-Ekvam;kavi,dosdoğru,sapsağlam.2-Büşra,müjde.3-Ecr-i Kebir;büyük mükafat.)


١٠- وأَنَّ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا
10- Ve muhakkak onlar ki inanmazlar ahirete, -Biz hazırladık onlar için azab-ı elimi-


١١- وَيَدْعُ الإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الإِنسَانُ عَجُولاً
11- Ve dua eder insan şerre,-duasında- hayırla.Ve insan oldu aceleci.


١٢- وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ آيَتَيْنِ فَمَحَوْنَا آيَةَ اللَّيْلِ وَجَعَلْنَا آيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً لِتَبْتَغُواْ فَضْلاً مِّن رَّبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُواْ عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ وَكُلَّ شَيْءٍ فَصَّلْنَاهُ تَفْصِيلاً
12- Ve yaptık geceyi ve gündüzü iki ayet.Sonra sildik gece ayetini ve yaptık gündüz ayetini görünür
 -isteyesiniz diye bir fazl Rabbinizden ve bilesiniz diye adedini senelerin ve hesabını- Ve her şeyini açıkladık tafsilatlıca.


١٣- وَكُلَّ إِنسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَآئِرَهُ فِي عُنُقِهِ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنشُورًا
13- Ve her insan; -luzümlu eyledik ona kuşunu,boynunda- Ve çıkarırız ona kitabı,ilka eder ona neşredileni.


١٤- اقْرَأْ كَتَابَكَ كَفَى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا
14- "OKU kitabını! Kafidir nefsine bugün,sana hesaplayıcı olarak."


١٥- مَّنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّى نَبْعَثَ رَسُولاً
15- Kim hidayete ererse sonra sadece hidayete erer nefsi için ve kim dalalete ererse sonra sadece dalalete erer aleyhine -ve yüklenmez bir yükümlü öbürünün yükünü- ve değiliz Biz azab edenler,hatta göndeririz Rasül.


١٦- وَإِذَا أَرَدْنَا أَن نُّهْلِكَ قَرْيَةً أَمَرْنَا مُتْرَفِيهَا فَفَسَقُواْ فِيهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ فَدَمَّرْنَاهَا تَدْمِيرًا
16- Ve ne zaman irade ettiğimizde helak etmeyi bir karyeyi,emrettik mutrafilerine.Sonra fısk çıkardılar orada,böylece hak oldu onlara söz.Artık dumura uğrattık onu,dumur ederek.


(1-Karye;köy,kasaba,belde,şehir,ülke,medeniyet ve sair.2-Mutraf;Lüks yaşayan Zenginler,İş Adamları,Elit Tabaka ve sair.3-Fısk;azmak,bozmak,fesat.)



١٧- وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِنَ الْقُرُونِ مِن بَعْدِ نُوحٍ وَكَفَى بِرَبِّكَ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًَا بَصِيرًا
17- Ve nice helak ettik kuşaklardan -Nuh'tan sonra- Ve kafidir Rabbin,kullarının günahlarına.Habiyr'dir,Basiyr'dir.

(EL HABİYR... Açığa çıkan Esmâ özelliğinin "var"lığını, "Esmâ"sıyla meydana getiren olarak, onun durumundan haberi olan. Birime, kendisinden açığa çıkanla, ne mertebede anlayışa sahip olduğunu fark ettiren!
EL BASIYR... Açığa çıkan Esmâ özelliklerini her an seyir ile onlardan çıkanları değerlendirip, sonuçlarını oluşturan.)



١٨- مَّن كَانَ يُرِيدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ فِيهَا مَا نَشَاء لِمَن نُّرِيدُ ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَ يَصْلاهَا مَذْمُومًا مَّدْحُورًا
18- Kim istediyse aceleyi,acele ettik onun için orada ne dilediysek -istediğimiz kimse için- Sonra yaptık ona cehennemi,yaslanır ona zemmedilmiş,reddedilmiş olarak.

(1- Mezmum;zemmedilen,azarlanan.2-Medhur;reddedilmiş.)


١٩- وَمَنْ أَرَادَ الآخِرَةَ وَسَعَى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَئِكَ كَانَ سَعْيُهُم مَّشْكُورًا
19- Ve kim istediyse ahireti ve gayret ettiyse onun için; -onun gayreti ve o inanan-
İşte bunların gayretleri şükre değer olmuştur.


٢٠- كُلاًّ نُّمِدُّ هَؤُلاء وَهَؤُلاء مِنْ عَطَاء رَبِّكَ وَمَا كَانَ عَطَاء رَبِّكَ مَحْظُورًا
20- Hepsini nimetlendirdik bunların ve bunlar verdiklerindendir Rabbinin.Ve değildir Rabbinin verişi mahzurlu.

(Mahzur;yasak,kısıt.)


٢١- انظُرْ كَيْفَ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَلَلآخِرَةُ أَكْبَرُ دَرَجَاتٍ وَأَكْبَرُ تَفْضِيلاً
21- Bak nasıl tercih eyledik onların bazısını bazısına ve elbette ahiretin derecesi ekberdir ve tercihi de ekberdir.

(Faddalna;Tafdila;tercih etmek,favori kılmak.)


٢٢- لاَّ تَجْعَل مَعَ اللّهِ إِلَهًا آخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًا مَّخْذُولاً
22- Yapma Allah'la beraber başka bir ilah! Sonra felç olursun zemmedilmiş,terkedilmiş olarak.

(1-Tak'ude;gevşekce oturarak kalan,felç,inme.2-Mezmum;azarlanmış,kınanmış.3-Mahzula;terkedilmiş.)


٢٣- وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَآ أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا
23- Ve kaza eyledi Rabbin şunu; -Kul olmamanızı ancak SADECE ONA, ve ebeveyne ihsankar olmanızı ya da;ulaşırlarsa indinizde yaşlılığa -onların biri ya da onların ikisi- sonra demeyin onlara ÜF ve
kaba davranmayın onlara ve deyin onlara sözü kerimen-


٢٤- وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا
24- Ve düşür onlara kanatı zelilen -rahmetten- ve de:
"Rabbim rahmet et ikisine,ikisinin beni yetiştirdiği gibi küçükken."

(1-Zelilen;o kadar merhametli ol ki rahmet boyutunda sevgi dolu zelillik haliyle onlara yaklaş.
2-Rabbeyani;Rablik etmek,yetiştirmek,büyütmek.)


٢٥- رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ إِن تَكُونُواْ صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلأَوَّابِينَ غَفُورًا
25- Rabbiniz Alimdir,-ne varsa nefslerinizde- Eğer olursanız salihler,artık muhakkak Hu olur evvab olanlar için Ğafur.

( 1- Evvab;tövbekar olan.2- ( EL ĞAFÛR... Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen! )


٢٦- وَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلاَ تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا
26- Ve ver,kurb sahiblerine hakkını ve miskinlere ve yol oğluna ve saçma,saçarak.

(1-Kurb;yakın olan.2-Miskin,zavallı,yoksul.3-İbn-i Sebil;yol oğlu,yolcu kişi.4-Tubezzir,tebzir;saçmak,ekmek.)


٢٧- إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُواْ إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُورًا
27- Muhakkak saçanlar,şeytanların kardeşleri olmuşlardır ve şeytan olmuştur Rabbi için,nankör.


٢٨- وَإِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَاء رَحْمَةٍ مِّن رَّبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُل لَّهُمْ قَوْلاً مَّيْسُورًا
28- Ve eğer yüz çevirirsen onlardan,iste rahmet Rabbinden -onu bekleyerek- sonra de onlara sözü nazik.

(1-Tercü,ummak,beklemek,ümit etmek.2-Meysuren;nazikçe,yumuşakça.)

٢٩- وَلاَ تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ وَلاَ تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَّحْسُورًا
29- Ve yapma elini bağlanmış olarak boynuna ve uzatma onu,hepten uzatarak.
Sonra felç olursun -suçlanmış,pişman olarak-

(1-Mağluleten;bağlanmış.2-Tebsut,basti;uzatmak.3-Melumen;suçlanmış.4-Mahsuren;pişmanlık,ıstırab duyan.)


٣٠- إِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء وَيَقْدِرُ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا
30- Muhakkak Rabbin uzatır rızkı,dilediği kimse için ve takdir eder.Muhakkak Hu,kullarına Habiyr,Basiyr olandır.


(EL HABİYR... Açığa çıkan Esmâ özelliğinin "var"lığını, "Esmâ"sıyla meydana getiren olarak, onun durumundan haberi olan. Birime, kendisinden açığa çıkanla, ne mertebede anlayışa sahip olduğunu fark ettiren!
EL BASIYR... Açığa çıkan Esmâ özelliklerini her an seyir ile onlardan çıkanları değerlendirip, sonuçlarını oluşturan.)


٣١- وَلاَ تَقْتُلُواْ أَوْلادَكُمْ خَشْيَةَ إِمْلاقٍ نَّحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَإِيَّاكُم إنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْءًا كَبِيرًا
31- Ve öldürmeyin evladlarınızı yoksulluk korkusuyla.Biz rızıklandırırız onları ve sadece sizi.Muhakkak onların öldürülmesi büyük bir hatadır.

(1-İmlak;yoksulluk.2-İyya;sadece,yalnız.3-Hıt'en Kebiyr;büyük hata,suç.)


٣٢- وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً
32- Ve yaklaşmayın zinaya.Gerçekten o,fahişelik ve kötü bir yoldur.

(zina;evlilik dışı ilişki.)

٣٣- وَلاَ تَقْتُلُواْ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللّهُ إِلاَّ بِالحَقِّ وَمَن قُتِلَ مَظْلُومًا فَقَدْ جَعَلْنَا لِوَلِيِّهِ سُلْطَانًا فَلاَ يُسْرِف فِّي الْقَتْلِ إِنَّهُ كَانَ مَنْصُورًا
33- Ve öldürmeyin bir nefsi ki onu haram eyledi Allah -sadece hak ile- Ve kim öldürülürse mazlumen;böylece gerçekten yaptık velisi için bir sultan.Artık israf etmesin öldürmede.Muhakkak o,yardım olunmuştur.


٣٤- وَلاَ تَقْرَبُواْ مَالَ الْيَتِيمِ إِلاَّ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّى يَبْلُغَ أَشُدَّهُ وَأَوْفُواْ بِالْعَهْدِ إِنَّ الْعَهْدَ كَانَ مَسْؤُولاً
34- Ve yaklaşmayın yetim malına -sadece ona ahsen olarak- hatta ulaşıncaya kadar şiddetine ve ifa edin ahdi.Muhakkak ahd mesul yapar.


(1-Yetim;babası ölmüş çocuk.2-Ahd;söz.3-Yebluğa Eşudde;olgunluk çağına ulaşmış.4-Evfu Ahdi;sözü yerine getirmek.5-Mes'ul;sorumlu.)


٣٥- وَأَوْفُوا الْكَيْلَ إِذا كِلْتُمْ وَزِنُواْ بِالقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً
35- Ve ifa edin ölçüyü ne zaman ölçtüğünüzde ve tartın kıstas ile mustakiym olarak.İşte bu hayırlı ve ahsen te'vildir.

(1-Keyle-kiltum;ölçü,terazi,çift şey,duble.2-Zinu;tartmak,ağırlık.3-Kıstas;balans ayarı,adalet,ideal hiza.4-Mustakıym;dosdoğru.5-Tev'il,yorum,sonuç,işin aslına ulaşma.)


٣٦- وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً
36- Ve durma! Senin onda bir ilmin olmayan şeyde.Muhakkak -semi,basar,fuad- bunların hepsi ondan mesuldürler.

(1-Semi;algılama,duyuş.2-Basar;okumak,değerlendirme,görüş.3-Fuad;idrak,bilinç,şuur.)

٣٧- وَلاَ تَمْشِ فِي الأَرْضِ مَرَحًا إِنَّكَ لَن تَخْرِقَ الأَرْضَ وَلَن تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولاً
37- Ve yürüme arzda eğlenerek.Muhakkak sen asla tahrik edemezsin arzı ve asla ulaşamazsın dağların boyuna.

(1-Merahan;eğlenceli,neşeli,zevkli,komik,kendini bir şey sanarak hava atmak.2-Arzı tahrik etmek;hareket ettirmek.)


٣٨- كُلُّ ذَلِكَ كَانَ سَيٍّئُهُ عِنْدَ رَبِّكَ مَكْرُوهًا
38- Hepsi bunların seyyiattır,Rabbinin indinde mekruhtur.

(1-Seyyiat;kötü işler.2-Mekruh;nahoş,antipatik.)


٣٩- ذَلِكَ مِمَّا أَوْحَى إِلَيْكَ رَبُّكَ مِنَ الْحِكْمَةِ وَلاَ تَجْعَلْ مَعَ اللّهِ إِلَهًا آخَرَ فَتُلْقَى فِي جَهَنَّمَ مَلُومًا مَّدْحُورًا
39- İşte bunlar vahyettiği şeylerdendir Sana,Rabbinin -hikmetten- Ve yapma Allah'la beraber başka bir ilah.Sonra atılırsın cehenneme suçlanmış,reddedilmiş olarak.


٤٠- أَفَأَصْفَاكُمْ رَبُّكُم بِالْبَنِينَ وَاتَّخَذَ مِنَ الْمَلآئِكَةِ إِنَاثًا إِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلاً عَظِيمًا
40- Sonra seçti mi size Rabbiniz oğulları ve edindi meleklerden dişileri! Muhakkak siz elbette diyorsunuz azıym bir söz.


٤١- وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَذَا الْقُرْآنِ لِيَذَّكَّرُواْ وَمَا يَزِيدُهُمْ إِلاَّ نُفُورًا
41- Ve andolsun sarfettik bu Kur'anda -tezekkür etsinler diye- ve onlara artırmadı -sadece nefret-


٤٢- قُل لَّوْ كَانَ مَعَهُ آلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ إِذًا لاَّبْتَغَوْاْ إِلَى ذِي الْعَرْشِ سَبِيلاً
42- De: "Eğer olsaydı O'nunla beraber ilahlar -dedikleri gibi- o zaman elbette isterlerdi Arşın Sahibi'ne sebil."

(Zi'l Arş;Arşın Sahibi.)



٤٣- سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُوًّا كَبِيرًا
43- Subhan'dır Hu ve Ala'dır -söyledikleri şeyden- Ulu'dur,Kebiyr'dir.

(“SUBHAN”
“Ekber” olan(Tüm seyir ve dillendirilenlerin yalnızca "nokta"mızla ilgili olduğu; Allah’ın yalnızca “Ekber” olduğu gerçeği)
Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan…
Semâlar ve arzda ne varsa hepsi de Kendisine ait olan ve her şeyin (kanitun) hükmünü yerine getirici olduğu “O”!
Esmâ'yı beşerî değer yargılarıyla sınırlayanların; El Esmâ ve El Hüsnâ'nın ne olduğunu fark edemeyenlerin ve "Ekberiyet"iyle Allah'ı bilmeyenlerin vasıflamalarından münezzeh olan…
Her an yeni bir şey yaratıp bunlarla da asla kayıtlanmayan ve sınırlanmayan…
Yersiz ve anlamsız bir şey yaratmaktan münezzeh, her an yeni bir şey yaratma hâlinde olan…
Varlıkta gayrından ve varlıkla kayıtlanmaktan münezzeh olan... 
EL ALÎY... Yüce. Varlıkları Hakikat noktasından seyreden!(Ulu,Ala) 
EL KEBİYR... Esmâ'sıyla yarattığı âlemlerinin büyüklüğü kavranamaz olan.)


٤٤- تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا
44- Tesbih eder O'nu;yedi semavat ve arz ve kim varsa onlarda ve yoktur hiçbir şey -sadece tesbih ediş vardır O'nu hamd ile- ve lakin fıkıh edemezsiniz onların tesbihlerini.Muhakkak Hu,Haliym,Ğafur olandır.

(EL HALİYM... Açığa çıkan bir olaya ani ve fevrî tepki vermeyip, açığa çıkış amacı doğrultusunda değerlendirmeye alan.

EL ĞAFÛR... Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen! )



٤٥- وَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرآنَ جَعَلْنَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ حِجَابًا مَّسْتُورًا
45- Ve ne zaman kıraat ettiğinde Kur'anı yaptık senin aranla,ahirete inanmayanların arasına hicab-ı mestura.

(Hicab-ı Mestura;gizli perde.)


٤٦- وَجَعَلْنَا عَلَى قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَن يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا وَإِذَا ذَكَرْتَ رَبَّكَ فِي الْقُرْآنِ وَحْدَهُ وَلَّوْاْ عَلَى أَدْبَارِهِمْ نُفُورًا
46- Ve yaptık kalblerinin üzerine ekinnet şundan -fıkıh ederler onu- ve kulaklarında vakra vardır.Ve ne zaman zikrettiğinde -Rabbinin Vahdetini- Kur'an'da;arkalarını dönerler nefretle.

(1-Ekinnet;idrak etmeyi engelleyen şey.2-Fıkh;anlamak,işi çözmek.3-Vakra;duyup algılamayı engelleyen şey.4-Vahdet;Rabbin cüzlere bölünemezliği,sınırsızlık,kayıt altına alınamazlık,bütünüyle TEK oluşu.)


٤٧- نَّحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَسْتَمِعُونَ بِهِ إِذْ يَسْتَمِعُونَ إِلَيْكَ وَإِذْ هُمْ نَجْوَى إِذْ يَقُولُ الظَّالِمُونَ إِن تَتَّبِعُونَ إِلاَّ رَجُلاً مَّسْحُورًا
47- Biz Alim'iz neyden dinlemişseler ona.Ne zaman dinlediklerinde Seni,ve ne zaman onlar fısıldaştıklarında,ne zaman dediğinde zalimler: "Başka değil,tabi oluyorsunuz sadece sihirlenmiş bir adama."


٤٨- انظُرْ كَيْفَ ضَرَبُواْ لَكَ الأَمْثَالَ فَضَلُّواْ فَلاَ يَسْتَطِيعْونَ سَبِيلاً
48- Bak nasıl darb-ı meseller getirdiler senin için.Böylece dalalette kaldılar,artık onlar varamazlar sebile.

(Darb-ı Mesel;örnekler getirmek,benzetmeler yapmak.)


٤٩- وَقَالُواْ أَئِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَدِيدًا
49- Ve derler: "Ne zaman olduğumuzda mı kemik ve
kalıntı,gerçekten biz mutlaka ba's olunacak mıyız,yeni bir yaratılışla?"

(1-Rufaten;kalıntı,tortu.2-Ba's;ölümden sonra diriltiliş.3-Halkan Cedid;yeni yaratılış.)


٥٠- قُل كُونُواْ حِجَارَةً أَوْ حَدِيدًا
50- De: "Taş olun ya da demir."


٥١- أَوْ خَلْقًا مِّمَّا يَكْبُرُ فِي صُدُورِكُمْ فَسَيَقُولُونَ مَن يُعِيدُنَا قُلِ الَّذِي فَطَرَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ فَسَيُنْغِضُونَ إِلَيْكَ رُؤُوسَهُمْ وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَن يَكُونَ قَرِيبًا
51- "Ya da bir yaratılış olsun sudurlarınızda -büyüyen şeyden-" Sonra diyecekler:"Kim getirecek bizi geri?" De:"Ki O ilk kez sizi fıtratlandıran." Sonra sallayacaklar Sana kafalarını ve diyecekler: "Ne
zamandır o?" De: "Belki olması yakındır."

(1-Sudur;göğüs,kalb,yürek.2-Yungidune;bir konu hakkında alınan cevaba yönelik geliştirilen tavır,görmemezlikten gelmek.3-Kariyb;yakın.)



٥٢- يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَجِيبُونَ بِحَمْدِهِ وَتَظُنُّونَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلاَّ قَلِيلاً
52- O gün çağıracak sizi,sonra icabet edeceksiniz hamdi ile ve zannedeceksiniz -sadece biraz kaldığınızı-


٥٣- وَقُل لِّعِبَادِي يَقُولُواْ الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنزَغُ بَيْنَهُمْ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلإِنْسَانِ عَدُوًّا مُّبِينًا
53- Ve de kullarıma ki;desinler o ahsen olanı.Muhakkak şeytan anlaşmazlık sokar aralarına.Muhakkak şeytan oldu insan için aduvven mubiyn.

(1-Yenzeğa;fit,dürtme,anlaşmazlık sokma.2-Aduvven Mubiyn;apaçık düşman.)

٥٤- رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِكُمْ إِن يَشَأْ يَرْحَمْكُمْ أَوْ إِن يَشَأْ يُعَذِّبْكُمْ وَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ وَكِيلاً
54- Rabbiniz Alim'dir size.Eğer dilerse rahmet eder size ya da eğer dilerse azab eder size.Ve irsal etmedik Seni onlara bir vekiyl.

(Vekiyl;koruyucu,vasi,muhafız.)

٥٥- وَرَبُّكَ أَعْلَمُ بِمَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيِّينَ عَلَى بَعْضٍ وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُورًا
55- Ve Rabbiniz Alim'dir kimse semavatta ve arzda.Ve andolsun tercih ettik bazı Nebileri bazılarına,ve verdik Davud'a Zebur'u.

(Nebi hakkında bakınız;http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/kavramlar/nebi/index.htm )


٥٦- قُلِ ادْعُواْ الَّذِينَ زَعَمْتُم مِّن دُونِهِ فَلاَ يَمْلِكُونَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنكُمْ وَلاَ تَحْوِيلاً
56- De:"Çağırın O'nun dünundan iddia ettiğiniz kimseleri!" Sonra malik değiller kaldırmaya sizden zararı ve değiştirmezler de.

(1-Zeame;iddia etmek.2-Tahvil;değiştirmek.)

٥٧- أُولَئِكَ الَّذِينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ إِلَى رَبِّهِمُ الْوَسِيلَةَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُ إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُورًا
57- İşte bu kimseler;çağırırlar,isterler Rablerine bir vesile -hangileri yakınsa- ve ümid ederler rahmetini ve korkarlar azabından.Muhakkak Rabbinin azabı tedbirli olunması gerekendir.

(Mahzura;ihtiyatlı,tedbirli,dikkat edilmesi gereken.)

٥٨- وَإِن مَّن قَرْيَةٍ إِلاَّ نَحْنُ مُهْلِكُوهَا قَبْلَ يَوْمِ الْقِيَامَةِ أَوْ مُعَذِّبُوهَا عَذَابًا شَدِيدًا كَانَ ذَلِك فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا
58- Ve yoktur hiçbir karye ki,ancak Biz helak edicileriz onu -kıyamet gününden önce- ya da azab edicileriz onu -azab-ı şedidle-İşte bu Kitab-ı Mestura'da dır.

(1-Karye;kasaba,şehir,memleket.2-Kitab-ı Mestura;ebedi kayıt defteri.)

٥٩- وَمَا مَنَعَنَا أَن نُّرْسِلَ بِالآيَاتِ إِلاَّ أَن كَذَّبَ بِهَا الأَوَّلُونَ وَآتَيْنَا ثَمُودَ النَّاقَةَ مُبْصِرَةً فَظَلَمُواْ بِهَا وَمَا نُرْسِلُ بِالآيَاتِ إِلاَّ تَخْوِيفًا
59- Ve mani olmadı Bize şu ayetleri irsal etmemiz,sadece şu;evvelkilerin onları tekzib etmesi.Ve verdik Semud'a deveyi görünür olarak,sonra zulmettiler ona.Ve irsal etmedik ayetleri,sadece korkutucu olarak.

٦٠- وَإِذْ قُلْنَا لَكَ إِنَّ رَبَّكَ أَحَاطَ بِالنَّاسِ وَمَا جَعَلْنَا الرُّؤيَا الَّتِي أَرَيْنَاكَ إِلاَّ فِتْنَةً لِّلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِي القُرْآنِ وَنُخَوِّفُهُمْ فَمَا يَزِيدُهُمْ إِلاَّ طُغْيَانًا كَبِيرًا
60- Ve ne zaman dediğimizde Sana:"Muhakkak Rabbin ihata eyledi insanları." Ve yapmadık bir rüya ki, onu gösterdik Sana -sadece bir fitne olarak insanlar için,ve Kur'an'daki lanetli ağaçta- 
Ve korkutuyoruz onları,ancak artırmıyor onlara -sadece tuğyan-ı kebiyri-

(1-Rüya;vizyon,hayalden görülen,temaşa edilen.2-Tuğyan-ı Kebiyr;büyük azgınlık.)


٦١- وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلآئِكَةِ اسْجُدُواْ لآدَمَ فَسَجَدُواْ إَلاَّ إِبْلِيسَ قَالَ أَأَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ طِينًا
61- Ve ne zaman dediğimizde meleklere:"Secde edin Adem'e." Sonra secde ettiler,sadece iblis.Dedi:"Secde mi edeyim kilden yarattığın kimseye?" 

(Tıyn;kil,balçık,sulu çamur.)

٦٢- قَالَ أَرَأَيْتَكَ هَذَا الَّذِي كَرَّمْتَ عَلَيَّ لَئِنْ أَخَّرْتَنِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لأَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُ إَلاَّ قَلِيلاً
62- Dedi:"Görüyor musun,bana kerim eylediğin bu kimseyi? Gerçekten eğer tehir edersen beni kıyamet gününe,mutlaka keyfime tabi edeceğim zürriyetini,sadece birazı.

(Ahharteni;hanak;kumanda altına almak,keyfine tabi kılmak,kontrol altına almak.)

٦٣- قَالَ اذْهَبْ فَمَن تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَإِنَّ جَهَنَّمَ جَزَآؤُكُمْ جَزَاء مَّوْفُورًا
63- Dedi: "Git! Artık kim tabi olursa sana onlardan,sonra muhakkak
cehennemdir cezanız,ceza olarak eksiksiz."

(Cezaen Mevfura;tam,eksiksiz ceza.)

٦٤- وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَأَجْلِبْ عَلَيْهِم بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الأَمْوَالِ وَالأَوْلادِ وَعِدْهُمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلاَّ غُرُورًا
64- "Ve kışkırt kime yapabilirsen onlardan sesinle ve celbet onları atlılarınla ve yayalarınla ve şerik ol onlara mallarda ve evladlarda,vaad et onlara.Vaad etmez onlara şeytan,sadece ğarur eyler."

(1-Fezez;kışkıştmak,provoke etmek.2-Savti;ses.3-Eclib,celb etmek,tarafına çekmek.4-Hayli;atlılar.5-Recili;yayalar.6-Ğarur;kuruntu ile aldatma.)

٦٥- إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ وَكَفَى بِرَبِّكَ وَكِيلاً
65- Muhakkak kullarımın üzerine Senin için bir sultan yoktur ve Kafi'dir Rabbin,Vekiyl olarak.

(1-Sultan;otorite,yapıtırım gücü.2-Kafi;yeterlik.3-Vekil;koruyucu,vasi.)


٦٦- رَّبُّكُمُ الَّذِي يُزْجِي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُواْ مِن فَضْلِهِ إِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا
66- Rabbiniz ki O,sürer sizin için gemileri denizde isteyesiniz diye fazlından.Muhakkak Hu,size Rahiym olandır.

(Yuzci;sürmek,itmek.

ER RAHIYM... "Rahmân"daki sayısız özellikleri yoktan var kılan Rahıym özelliğidir! Potansiyeldeki özelliklerin seyrini oluşturma özelliğidir! Âlem sûretleri ile kendini seyir edendir! Bilinçli varlıkları, hakikatlerine erdirmek suretiyle; seyretmekte ve Esmâ'sı özellikleriyle yaşatmakta olanın, kendisi olduğu farkındalığıyla yaşatandır. "Ve kâne bil mu'miniyne Rahıyma = Hakikatine iman etmişlere Rahıym'dir" (33.Ahzâb: 43). Cennet diye işaret edilen yaşamın kaynağıdır. Melekî boyutun "var"lığını oluşturandır.)


٦٧- وَإِذَا مَسَّكُمُ الْضُّرُّ فِي الْبَحْرِ ضَلَّ مَن تَدْعُونَ إِلاَّ إِيَّاهُ فَلَمَّا نَجَّاكُمْ إِلَى الْبَرِّ أَعْرَضْتُمْ وَكَانَ الإِنْسَانُ كَفُورًا
67- Ve ne zaman dokunduğunda size bir zarar denizde,dalalete uğradı çağırdığınız kimse,ancak yalnızca O.Sonra ne zaman kurtardığımızda sizi karaya yüz çevirdiniz.Ve insan nankör olmuştur.


٦٨- أَفَأَمِنتُمْ أَن يَخْسِفَ بِكُمْ جَانِبَ الْبَرِّ أَوْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا ثُمَّ لاَ تَجِدُواْ لَكُمْ وَكِيلاً
68- Artık emin misiniz sizi batırmasından kara tarafında ya da irsal etmesinden size bir fırtına? Sonra bulamazsınız sizin için bir vekil.



٦٩- أَمْ أَمِنتُمْ أَن يُعِيدَكُمْ فِيهِ تَارَةً أُخْرَى فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفا مِّنَ الرِّيحِ فَيُغْرِقَكُم بِمَا كَفَرْتُمْ ثُمَّ لاَ تَجِدُواْ لَكُمْ عَلَيْنَا بِهِ تَبِيعًا
69- Ya da emin misiniz sizi döndürmesinden oraya diğer zamanlarda,böylece irsal eder size bir kasıf rüzgardan,sonra batırır sizi inkarcılığınızdan? Sonra bulamazsınız sizin için Bize karşı onda bir yardımcı.

(1-Kasıf;şiddetli kasırga.2-Tebian;yardımcı,destekçi.)



٧٠- وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى كَثِيرٍ مِّمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلاً
70- Ve andolsun kerim eyledik Ademoğlunu ve taşıdık onları anakarada ve denizde,ve rızıklandırdık onları tayyibattan ve tercih eyledik onları yarattıklarımızdan çoğunun üzerine seçerek.

(1-Kerim;yüceltilmiş.2-Tayyibat;iyi şeyler;temiz rızık.)


٧١- يَوْمَ نَدْعُو كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْ فَمَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَأُوْلَئِكَ يَقْرَؤُونَ كِتَابَهُمْ وَلاَ يُظْلَمُونَ فَتِيلاً
71- O gün çağırırız tüm insanları imamlarıyla.Artık kime verilmişse kitabı sağından,sonra bunlar okuyacaklar kitablarını ve zulmedilmeyecek onlara bir fetil bile.

 (Fetil;hurma çekirdeğindeki küçük iplik,zerre.)


٧٢- وَمَن كَانَ فِي هَذِهِ أَعْمَى فَهُوَ فِي الآخِرَةِ أَعْمَى وَأَضَلُّ سَبِيلاً
72- Ve kim olduysa burada a'mâ,sonra o ahirette de a'mâdır ve dalalet-i sebildedir.

(1-A'ma;kör.2-Dalalet-i Sebil;sapkın yol.)


٧٣- وَإِن كَادُواْ لَيَفْتِنُونَكَ عَنِ الَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ لِتفْتَرِيَ عَلَيْنَا غَيْرَهُ وَإِذًا لاَّتَّخَذُوكَ خَلِيلاً
73- Ve neredeyse gerçekten fitneye düşüreceklerdi Seni,Sana vahyettiklerimizden başka Bize karşı iftira atasın diye,ve o zaman mutlaka edinirlerdi Seni bir halil.

(Halil;yakın arkadaş,yakın dost.)

٧٤- وَلَوْلاَ أَن ثَبَّتْنَاكَ لَقَدْ كِدتَّ تَرْكَنُ إِلَيْهِمْ شَيْئًا قَلِيلاً
74- Ve eğer olmasaydı Seni ayarlamamız,andolsun neredeyse meyledecektin onlara az bir şey.

(1-Sebbit;ayarlamak.2-Terkenu;meyletmek,eğim.)


٧٥- إِذاً لَّأَذَقْنَاكَ ضِعْفَ الْحَيَاةِ وَضِعْفَ الْمَمَاتِ ثُمَّ لاَ تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَصِيرًا
75- O zaman elbette tattırırdık Sana hayatın zayıflığını ve ölümün zayıflığını -çift olarak- Sonra bulamazdın Senin için,Bize karşı bir yardımcı.

(1-Zavq;tatmak.2-Di'fa;zayıflık,çifter,duble.3-Memat;ölüm.)


٧٦- وَإِن كَادُواْ لَيَسْتَفِزُّونَكَ مِنَ الأَرْضِ لِيُخْرِجوكَ مِنْهَا وَإِذًا لاَّ يَلْبَثُونَ خِلافَكَ إِلاَّ قَلِيلاً
76- Ve neredeyse gerçekten kışkırtacaklardı Seni arzdan -çıkarmak için Seni ordan- Ve o zaman kalamazlardı arkandan, sadece biraz.


٧٧- سُنَّةَ مَن قَدْ أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِن رُّسُلِنَا وَلاَ تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْوِيلاً
77- Sünnet ki;gerçekten kimi irsal etmişsek Senden önce Rasüllerimizden.Ve bulamazsın Sünnetimizde değişiklik.

(SünnetiAllah hakkında bakınız;http://www.ahmedhulusi.org/yazi/sunnetullah.htm )

٧٨- أَقِمِ الصَّلاَةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا
78- İkame et salatı güneşin oturmasından gecenin alacakaranlığına ve Kur'an-ı Fecri.Muhakkak Kur'an-ı Fecr müşahid olunandır.

(1-Dulük;ovmak,yoğurmak.dulüki şems;güneşin oturması.2-Ğasakı;alacakaranlık,tan.
2-Meşhud;şahit,müşahid olunan,müşahade edilmiş şey.5-Kuran-ı Fecr;Kur'an şafağı.)


٧٩- وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا
79- Ve geceden ki teheccüd eyle onunla -nafiledir Senin için- Belki şundan;gönderir Seni Rabbin makam-ı mahmud'a.

(1-Teheccüd;kulluk için gecenin bir kısmında uykudan kalkış.2-Nafile;ilave,yararlı işler.3-Makam-ı Mahmud;Övülen mevki,prestijli karşılanan.)


٨٠- وَقُل رَّبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَل لِّي مِن لَّدُنكَ سُلْطَانًا نَّصِيرًا
80- Ve de: "Rabbim dahil eyle beni sıdk girişle ve ihraç eyle beni sıdk çıkışla ve yap benim için Ledünnünden sultan-ı nasir."

(1-Sıdk;içtenlik,doğruluk,eminlik,güvenilirlik.2-Sultan-ı Nasir;güçlü destek.)


٨١- وَقُلْ جَاء الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا
81- Ve de: "Geldi hak ve yok oldu batıl.Muhakkak batıl yok olucudur."

(Zeheka;yok olmak,ortadan kaybolmak.)


٨٢- وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاء وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَارًا
82- Ve nuzül ediyoruz Kur'an'dan o şifa ve rahmet olan şeyleri inananlar için.Ve artırmaz zalimlere,sadece hüsran.


٨٣- وَإِذَآ أَنْعَمْنَا عَلَى الإِنسَانِ أَعْرَضَ وَنَأَى بِجَانِبِهِ وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ كَانَ يَؤُوسًا
83- Ve ne zaman nimetlendirdiğimizde insanı yüz çevirir ve uzaklaşır yanından ve ne zaman dokunduğunda bir şerr yeise düşer.

٨٤- قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَى شَاكِلَتِهِ فَرَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ أَهْدَى سَبِيلاً
84- De: "Herkes amel eder şekline göre,ancak Rabbiniz Alim'dir kimin o hidayet sebilinde olduğuna."

٨٥- وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً
85- Ve sorarlar Sana Ruh hakkında.De:"Ruh,Rabbimin emrindendir ve verilmedi ilminden,sadece biraz."

(Ruh hakında bakınız;http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/kavramlar/ruh/index.htm )

٨٦- وَلَئِن شِئْنَا لَنَذْهَبَنَّ بِالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ ثُمَّ لاَ تَجِدُ لَكَ بِهِ عَلَيْنَا وَكِيلاً
86- Ve gerçekten eğer dileseydik mutlaka giderirdik o vahyettiklerimizi Sana,sonra bulamazdın Senin için ona,Bize karşı bir vekil.

٨٧- إِلاَّ رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ إِنَّ فَضْلَهُ كَانَ عَلَيْكَ كَبِيرًا
87- Sadece rahmettir Rabbinden.Muhakkak fazlı oldu Senin üzerine kebiran.

٨٨- قُل لَّئِنِ اجْتَمَعَتِ الإِنسُ وَالْجِنُّ عَلَى أَن يَأْتُواْ بِمِثْلِ هَذَا الْقُرْآنِ لاَ يَأْتُونَ بِمِثْلِهِ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهِيرًا
88- De: "Gerçekten eğer toplansa ins ve cinn -bu Kur'an'ın mislini getirmeye,getiremezler mislini-
 velev olsa bile onların bazısı bazısına yardımcı."

(1-İctemeati;toplanmak,içtima etmek.2-Cinn hakkında bakınız; http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/C/index2.htm 3-Dhahiran;yardımcı.)

٨٩- وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ فِي هَذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ فَأَبَى أَكْثَرُ النَّاسِ إِلاَّ كُفُورًا
89- Ve andolsun sarfettik insanlar için bu Kur'an'da her misalden.Ancak reddetti insanların ekseriyeti sadece inkar ederek.

٩٠- وَقَالُواْ لَن نُّؤْمِنَ لَكَ حَتَّى تَفْجُرَ لَنَا مِنَ الأَرْضِ يَنبُوعًا
90- Ve dediler: "Asla inanmayız Sana hatta fışkırtmadıkça bizim için arzdan bir kaynak."

(1-Tefcur;yerden patlamak,fışkırtmak.2-Yenbua;memba,kaynak.)

٩١- أَوْ تَكُونَ لَكَ جَنَّةٌ مِّن نَّخِيلٍ وَعِنَبٍ فَتُفَجِّرَ الأَنْهَارَ خِلالَهَا تَفْجِيرًا
91- "Ya da olsun Senin için bir cennet hurmalıklardan ve üzümlerden,sonra fışkırt nehirleri,aralarından fışkırtarak."

٩٢- أَوْ تُسْقِطَ السَّمَاء كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفًا أَوْ تَأْتِيَ بِاللّهِ وَالْمَلآئِكَةِ قَبِيلاً
92- "Ya da düşürürsün semayı iddia ettiğin gibi üzerimize parçalar halinde,ya da getirirsin Allah'ı ve melekleri önümüze."

٩٣- أَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌ مِّن زُخْرُفٍ أَوْ تَرْقَى فِي السَّمَاء وَلَن نُّؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتَّى تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَابًا نَّقْرَؤُهُ قُلْ سُبْحَانَ رَبِّي هَلْ كُنتُ إَلاَّ بَشَرًا رَّسُولاً
93- "Ya da olsun Senin için bir ev kabartmalıdan ya da yükselirsin semada,ve asla inanmayız yükselişine hatta tenzil etmedikçe bize onu okuyacağımız bir kitab."
De: "Subhan'dır Rabbim! Ben mi olmuşum;sadece beşer bir Rasülüm!"

(1-Zuhruf;kabartmalı,süslü şeyler.2-Terka-rukıyyi;yükselmek.)

٩٤- وَمَا مَنَعَ النَّاسَ أَن يُؤْمِنُواْ إِذْ جَاءهُمُ الْهُدَى إِلاَّ أَن قَالُواْ أَبَعَثَ اللّهُ بَشَرًا رَّسُولاً
94- Ve ne mani oldu insanların inanmalarına,ne zaman geldiğinde onlara hidayet? 
Sadece şunu dediler: "Allah gönderir mi beşer bir Rasül?"


٩٥- قُل لَّوْ كَانَ فِي الأَرْضِ مَلآئِكَةٌ يَمْشُونَ مُطْمَئِنِّينَ لَنَزَّلْنَا عَلَيْهِم مِّنَ السَّمَاء مَلَكًا رَّسُولاً
95- De: "Eğer olsaydı arzda melekler mutmain olarak yürüyenler,elbette nuzül ederdik onlara semadan melek bir Rasül."

(Mutmain;emin.)

٩٦- قُلْ كَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا
96- De: "Kafidir Allah,Şehiyd olarak aramda ve aranızda.Muhakkak Hu,kullarına Habiyr,Basiyr olandır."

(EŞ ŞEHİYD... Varlığıyla varlığının şahidi olan. Açığa çıkardığı Esmâ özelliklerinden varlığını seyredip açığa çıkanlara şehâdet eden! Şehâdet edilenin kendisinden gayrı olmadığını yaşatan.

EL BASIYR... Açığa çıkan Esmâ özelliklerini her an seyir ile onlardan çıkanları değerlendirip, sonuçlarını oluşturan.

EL HABİYR... Açığa çıkan Esmâ özelliğinin "var"lığını, "Esmâ"sıyla meydana getiren olarak, onun durumundan haberi olan. Birime, kendisinden açığa çıkanla, ne mertebede anlayışa sahip olduğunu fark ettiren! )


٩٧- وَمَن يَهْدِ اللّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ وَمَن يُضْلِلْ فَلَن تَجِدَ لَهُمْ أَوْلِيَاء مِن دُونِهِ وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلَى وُجُوهِهِمْ عُمْيًا وَبُكْمًا وَصُمًّا مَّأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنَاهُمْ سَعِيرًا
97- Ve kimi hidayet ederse Allah artık o mühtedidir.Ve kimi dalalet ederse artık asla bulamazsın onlar için bir evliya Dünundan.Ve haşrederiz onları kıyamet günü yüzlerinin üzerine -kör ve dilsiz ve sağır olarak- Onların meskenleri cehennemdir.Her ne zaman solduğunda artırırız onlara alevi.

(1-Evliya,koruyucular;veliler.2-Umyen;kör.3-Bukmen;dilsiz.4-Summen;sağır.5-Me'va;mesken.
6-Habet;solmak.7-Sairen;alev,yangın.)

٩٨- ذَلِكَ جَزَآؤُهُم بِأَنَّهُمْ كَفَرُواْ بِآيَاتِنَا وَقَالُواْ أَئِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَدِيدًا
98- İşte budur cezaları şundan - onlar ayetlerimizi inkar ettiler- ve dediler:"Ne zaman olduğumuzda mı kemik ve kalıntı,gerçekten biz mutlaka ba's olunacak mıyız,yeni bir yaratılışla?"

٩٩- أَوَلَمْ يَرَوْاْ أَنَّ اللّهَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ قَادِرٌ عَلَى أَن يَخْلُقَ مِثْلَهُمْ وَجَعَلَ لَهُمْ أَجَلاً لاَّ رَيْبَ فِيهِ فَأَبَى الظَّالِمُونَ إَلاَّ كُفُورًا
99- Ve görmezler mi şunu;Allah ki O halketti semavatı ve arzı,Kaadir'dir halketmeye benzerlerini!
 Ve yaptı onlar için bir ecel,şüphe yok onda.Ancak reddetti zalimler sadece inkar ederek.

١٠٠- قُل لَّوْ أَنتُمْ تَمْلِكُونَ خَزَآئِنَ رَحْمَةِ رَبِّي إِذًا لَّأَمْسَكْتُمْ خَشْيَةَ الإِنفَاقِ وَكَانَ الإنسَانُ قَتُورًا
100- De: "Eğer siz malikseniz rahmet hazinelerine Rabbimin,o zaman gerçekten tutardınız infak korkusuyla.Ve insan cimridir."

(1-Emsek;tutmak,yakalamak.2-Katura;cimri,eksik.)


١٠١- وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى تِسْعَ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ فَاسْأَلْ بَنِي إِسْرَائِيلَ إِذْ جَاءهُمْ فَقَالَ لَهُ فِرْعَونُ إِنِّي لَأَظُنُّكَ يَا مُوسَى مَسْحُورًا
101- Ve andolsun verdik Musa'ya dokuz ayeti beyyinelerle.Artık sor İsrailoğullarına;ne zaman geldiğinde onlara,böylece dedi ki firavun ona: "Muhakkak ben gerçekten zannediyorum seni ki Ya Musa,sihirlenmişsin!"

(Dokuz Ayet;Firavun'a, Rasül'e tabi olması için irsal edilen ayetler,işaretler,ibretler.Musa Rasül'e verilen bir takım mucizeler.)

١٠٢- قَالَ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا أَنزَلَ هَؤُلاء إِلاَّ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ بَصَآئِرَ وَإِنِّي لَأَظُنُّكَ يَا فِرْعَونُ مَثْبُورًا
102- Dedi: "Andolsun biliyordun inzal etmediğini bunları,sadece Rabbi semavatın ve arzın, -basireten- ve muhakkak Ben gerçekten zannediyorum seni ki Ya Firavun,yıkılmışsın."

(1-Mebsuren;yıkılmış,mahvolmuş,yok olmuş,zincirlenmiş.)


١٠٣- فَأَرَادَ أَن يَسْتَفِزَّهُم مِّنَ الأَرْضِ فَأَغْرَقْنَاهُ وَمَن مَّعَهُ جَمِيعًا
103- Böylece istedi onları kaldırmayı arzdan,sonra boğduk onu ve onunla beraber olan kimselerin topunu.

(Yestefizze;kaldırmak.)


١٠٤- وَقُلْنَا مِن بَعْدِهِ لِبَنِي إِسْرَائِيلَ اسْكُنُواْ الأَرْضَ فَإِذَا جَاء وَعْدُ الآخِرَةِ جِئْنَا بِكُمْ لَفِيفًا
104- Ve dedik ondan sonra İsrailoğullarına:"İskan olun arzda,sonra ne zaman geldiğinde ahiret vaadi,getireceğiz sizi dolayarak."

(Lefifen;dolanmak,sarmaş olmak.)


١٠٥- وَبِالْحَقِّ أَنزَلْنَاهُ وَبِالْحَقِّ نَزَلَ وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلاَّ مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا
105- Ve hakla inzal ettik onu ve hakla nuzül oldu,ve irsal etmedik Seni,sadece mübeşşir ve nezir olarak.

(1-Mübeşşir;müjdeleyici.2-Nezir;uyarıcı.)


١٠٦- وَقُرْآناً فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَأَهُ عَلَى النَّاسِ عَلَى مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنزِيلاً
106- Ve Kur'an;feriklendirdik onu, -okuyasın diye onu insanlara üzerine durarak- ve nuzül eyledik onu tenzil ederek.

(1-Ferik,fırka,furkan,ayırmak,farklandırmak.2-Muksin;durmak,kalmak.)


١٠٧- قُلْ آمِنُواْ بِهِ أَوْ لاَ تُؤْمِنُواْ إِنَّ الَّذِينَ أُوتُواْ الْعِلْمَ مِن قَبْلِهِ إِذَا يُتْلَى عَلَيْهِمْ يَخِرُّونَ لِلأَذْقَانِ سُجَّدًا
107- De: "İnanın ona ya da inanmayın.Muhakkak o kimselere verildi ilim önceden,ne zaman okunduğunda onlara -düşerler çeneleri üstü secdeye- "


(1-Yehirrune Ezkani;çenesi üstüne düşmek,alçakgönüllüce eğilmek,yüzü üstü yere kapanmak.)


١٠٨- وَيَقُولُونَ سُبْحَانَ رَبِّنَا إِن كَانَ وَعْدُ رَبِّنَا لَمَفْعُولاً
108- Ve derler: "Subhan'dır Rabbimiz.Muhakkak Rabbimizin vaadi elbette ifa edilecektir."


١٠٩- وَيَخِرُّونَ لِلأَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَزِيدُهُمْ خُشُوعًا*
109- Ve düşerek çeneleri üstü ağlarlar ve artırır onların huşusunu.

(yebkune;ağlamak.)

١١٠- قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً
110- De: "Allah diye çağırın ya da Rahman diye çağırın,Hangi şeyi çağırırsanız,artık O'nundur Esma'ül Hüsna.Ve yükseltme sesi salatında ve hafifletme onu ve iste bunun arasında bir sebil."

(Esma'ül Hüsna hakkında bakınız;http://www.ahmedhulusi.org/kuran/elesmaulhusna.htm )

١١١- وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَم يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُن لَّهُ وَلِيٌّ مِّنَ الذُّلَّ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا
111- Ve de:"Hamd olsun Allah'a ki O,edinmedi bir veledi ve olmamıştır O'nun için bir şerik mülkte ve olmamıştır Onun için 
-zilletten bir veli- Ve Kebbir Hu,Tekbira!"

(KEBİYR... Esmâ'sıyla yarattığı âlemlerinin büyüklüğü kavranamaz olan.Ekberiyet hakkında bakınız;http://www.ahmedhulusi.org/yazi/kuranmucizesiekber.htm )








23 Ekim 2012 Salı

49- Alak Denkleminde Suret'ul Kasas İkrası





بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir.


١- طسم
1- Ta,siin,miim!

٢- تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ
2- Bunlar ayetleridir Kitab-ı Mubiyn'in.

٣- نَتْلُوا عَلَيْكَ مِن نَّبَإِ مُوسَى وَفِرْعَوْنَ بِالْحَقِّ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
3- Okuyacağız Sana haberlerinden Musa ve Firavun'un hak ile,inanan kavim için.

٤- إِنَّ فِرْعَوْنَ عَلَا فِي الْأَرْضِ وَجَعَلَ أَهْلَهَا شِيَعًا يَسْتَضْعِفُ طَائِفَةً مِّنْهُمْ يُذَبِّحُ أَبْنَاءهُمْ وَيَسْتَحْيِي نِسَاءهُمْ إِنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُفْسِدِينَ
4- Muhakkak Firavun ululandı arzda ve yaptı ehlini mezhepler -zayıf taifeler- onlardan katlediyor oğullarını ve hayatta tutuyordu kadınlarını.Muhakkak o oldu müfsidlerden.

(1-Şiyean;mezhepler,tarikatler,sınıflar.
2-Müfsid;fesat,bozgun,yolsuzluk çıkaran.)

٥- وَنُرِيدُ أَن نَّمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ
5- Ve istiyoruz şunu;nimetlendirelim üzerine o mazlumların arzda ve yapalım onları imamlar ve yapalım onları varisler.


٦- وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَنُرِي فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا مِنْهُم مَّا كَانُوا يَحْذَرُونَ
6- Ve nimetlendirelim onlara arzda ve gösterelim Firavun ve Haman ve ordularına,onlardan ihzar oldukları şeyi.

(1- İhzar;korktukları şeyle uyarılmak,çekinilen,dikkat edilecek şey.
2- Haman hakkında bakınız;http://www.sevde.de/islam_Ans/H/haman.htm )

٧- وَأَوْحَيْنَا إِلَى أُمِّ مُوسَى أَنْ أَرْضِعِيهِ فَإِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَأَلْقِيهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَافِي وَلَا تَحْزَنِي إِنَّا رَادُّوهُ إِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَلِينَ
7- Ve vahyettik annesine Musa'nın şunu; "Emzir onu! Sonra ne zaman korktuğunda onun için,artık at onu denize ve korkma ve üzülme.Muhakkak Biz,döndüreceğiz onu sana ve yapacağız onu mürseliynden."

٨- فَالْتَقَطَهُ آلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَحَزَنًا إِنَّ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا كَانُوا خَاطِئِينَ
8- Sonra seçip aldı onu Al-i Firavun,onlara düşman ve hüzün olsun diye.Muhakkak,Firavun ve Haman ve orduları günahkar oldular.

(1-İltikat;yerdeki bir şeyi seçip almak.2-Hatıatin;kasten günah işleyenler.)

٩- وَقَالَتِ امْرَأَتُ فِرْعَوْنَ قُرَّتُ عَيْنٍ لِّي وَلَكَ لَا تَقْتُلُوهُ عَسَى أَن يَنفَعَنَا أَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
9- Ve dedi Firavun'un karısı:"Göz aydınlığı benim ve senin için,öldürme onu,belki faydalı olur bize ya da ediniriz onu bir veled." Ve onlar farketmezler.

١٠- وَأَصْبَحَ فُؤَادُ أُمِّ مُوسَى فَارِغًا إِن كَادَتْ لَتُبْدِي بِهِ لَوْلَا أَن رَّبَطْنَا عَلَى قَلْبِهَا لِتَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
10- Ve sabahladı fuadı Musa'nın annesinin boş olarak.Neredeyse mutlaka gösterecekti onu,eğer olmasaydı rabıtamız kalbinin üzerine,olması için inanlardan.

(1-Fuad;Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar - kalp nöronlarının beyindeki açılımları,idrak,şuur.
2-Rabıta;bağlantı,iletişim.)


١١- وَقَالَتْ لِأُخْتِهِ قُصِّيهِ فَبَصُرَتْ بِهِ عَن جُنُبٍ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
11- Ve dedi kız kardeşine:"İzle onu." Böylece gözetledi onu yandan ve onlar farketmiyorlardı.

(Kussi;izlemek,takib etmek.)


١٢- وَحَرَّمْنَا عَلَيْهِ الْمَرَاضِعَ مِن قَبْلُ فَقَالَتْ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَى أَهْلِ بَيْتٍ يَكْفُلُونَهُ لَكُمْ وَهُمْ لَهُ نَاصِحُونَ
12- Ve haram ettik ona dadıları önceden.Sonra dedi:"Göstereyim mi size bir ehl-i beyti,kefil olurlar ona sizin için ve onlar ona nasihatçi olurlar."

(1-El Marazia;dadılar,süt anneler,hemşire bayanlar.2-Ehl-i Beyt;yakın aile.)


١٣- فَرَدَدْنَاهُ إِلَى أُمِّهِ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ وَلِتَعْلَمَ أَنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
13- Böylece döndürdük onu annesine,gözleri aydın olsun diye ve mahzun olmasın ve bilmesi için şunu;
 -Allah'ın vaadi haktır- ve lakin onların ekseriyeti bilmezler.


١٤- وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَاسْتَوَى آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
14- Ve ne zaman bulüğun zirvesinde ve olgunken,verdik ona hükmü ve ilmi.Ve böyle cezalandırırız muhsinleri.


١٥- وَدَخَلَ الْمَدِينَةَ عَلَى حِينِ غَفْلَةٍ مِّنْ أَهْلِهَا فَوَجَدَ فِيهَا رَجُلَيْنِ يَقْتَتِلَانِ هَذَا مِن شِيعَتِهِ وَهَذَا مِنْ عَدُوِّهِ فَاسْتَغَاثَهُ الَّذِي مِن شِيعَتِهِ عَلَى الَّذِي مِنْ عَدُوِّهِ فَوَكَزَهُ مُوسَى فَقَضَى عَلَيْهِ قَالَ هَذَا مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ عَدُوٌّ مُّضِلٌّ مُّبِينٌ
15- Ve girdi şehire,o sıra gafletteydi ehli.Sonra buldu orda iki adam kavga ediyorlardı, -bu şiasından ve bu düşmanlarındandı- Sonra yardım istedi o kimse,-şiasındandı- düşmanlarından olan kimseye
karşı.Sonra vurdu ona Musa,böylece kaza oldu ona.Dedi:"Bu amelindendir şeytanın.Muhakkak o;aduvv-u mudill-u mubiyn'dir."

(1-Medine;şehir,2-Şiasından,halkından,yakın topluluğundan olan.3-Vekeze;vurmak,dürtmek,4-Aduvv-u Mudill-u Mubiyn;Dalalette Bırakan Apaçık Düşman.)


١٦- قَالَ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
16- Dedi:"Rabbim,muhakkak ben zulmettim nefsime,artık mağfiret et bana." Sonra mağfiret etti ona.Muhakkak Hu ki,Hu el Ğafur'dur,el Rahiym'dir.


(EL ĞAFÛR... Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen!
ER RAHIYM... "Rahmân"daki sayısız özellikleri yoktan var kılan Rahıym özelliğidir! Potansiyeldeki özelliklerin seyrini oluşturma özelliğidir! Âlem sûretleri ile kendini seyir edendir! Bilinçli varlıkları, hakikatlerine erdirmek suretiyle; seyretmekte ve Esmâ'sı özellikleriyle yaşatmakta olanın, kendisi olduğu farkındalığıyla yaşatandır. "Ve kâne bil mu'miniyne Rahıyma = Hakikatine iman etmişlere Rahıym'dir" (33.Ahzâb: 43). Cennet diye işaret edilen yaşamın kaynağıdır. Melekî boyutun "var"lığını oluşturandır.)


١٧- قَالَ رَبِّ بِمَا أَنْعَمْتَ عَلَيَّ فَلَنْ أَكُونَ ظَهِيرًا لِّلْمُجْرِمِينَ
17- Dedi: "Rabbim,nimetlendirmen sebebiyle beni,artık ben yardımcı
olmayacağım mücrimlere."

(zahira;yardımcı,destekçi olmak.)


١٨- فَأَصْبَحَ فِي الْمَدِينَةِ خَائِفًا يَتَرَقَّبُ فَإِذَا الَّذِي اسْتَنصَرَهُ بِالْأَمْسِ يَسْتَصْرِخُهُ قَالَ لَهُ مُوسَى إِنَّكَ لَغَوِيٌّ مُّبِينٌ
18- Böylece sabahladı şehirde korkuyla gözeterek.Sonra ne zaman o kimse yardımını istedi, -dünde ağlayıp istemişti- Dedi ki ona Musa: "Muhakkak sen gerçekten ğaviyy-u mubiyn'sin."


(1-Yetarakkabu;gözetleyerek bekelemek.2-İstinsar;yardım istemek.3-El Ems;dün.
4-Yestasrih;ağlayarak yardım istemek.5-Ğaviyy-u Mubiyn;Apaçık Azgın,Zalim,Fasık,Hadsiz,Kötü.)


١٩- فَلَمَّا أَنْ أَرَادَ أَن يَبْطِشَ بِالَّذِي هُوَ عَدُوٌّ لَّهُمَا قَالَ يَا مُوسَى أَتُرِيدُ أَن تَقْتُلَنِي كَمَا قَتَلْتَ نَفْسًا بِالْأَمْسِ إِن تُرِيدُ إِلَّا أَن تَكُونَ جَبَّارًا فِي الْأَرْضِ وَمَا تُرِيدُ أَن تَكُونَ مِنَ الْمُصْلِحِينَ
19- Sonra ne zaman ki istediğinde şunu;vurmayı o kimseye -o ikisi için düşman olana- dedi ki:
"Ya Musa,İstiyor musun beni öldürmeyi,öldürdüğün gibi bir nefsi,dün? Eğer istersen;sadece bir cabbar olursun arzda ve istemezsin muslihlerden olmayı."

(1-Cabbar;Zorba.2-Muslih;ıslah edici,barışcıl.)

٢٠- وَجَاء رَجُلٌ مِّنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ يَسْعَى قَالَ يَا مُوسَى إِنَّ الْمَلَأَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ فَاخْرُجْ إِنِّي لَكَ مِنَ النَّاصِحِينَ
20- Ve geldi bir adam şehrin ötesinden isteyerek,dedi ki: "Ya Musa,ileri gelenler emir alıyorlar senin hakkında,seni öldürmek için,artık çık.Muhakkak ben,sana nasihat edenlerdenim."

(Yes'a;isteyerekten bir işi yapmak,amaçlamak,aramak,çalışmak.)


٢١- فَخَرَجَ مِنْهَا خَائِفًا يَتَرَقَّبُ قَالَ رَبِّ نَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
21- Böylece çıktı oradan korkuyla gözeterek,dedi:"Rabbim,kurtar beni kavm-i zalimiyn'den."


٢٢- وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاء مَدْيَنَ قَالَ عَسَى رَبِّي أَن يَهْدِيَنِي سَوَاء السَّبِيلِ
22- Ve ne zaman teveccüh ettiğinde Medyen'e doğru,dedi:"Belki Rabbim hidayet eder beni seva-i sebile."

(1-Seva-i Sebil;seviyeli yol,düzgün,istikrarlı yol.2-Tilkae;taraf,yön,e doğru.3- Medyen hakkında bakınız; http://tr.wikipedia.org/wiki/Medyen )


٢٣- وَلَمَّا وَرَدَ مَاء مَدْيَنَ وَجَدَ عَلَيْهِ أُمَّةً مِّنَ النَّاسِ يَسْقُونَ وَوَجَدَ مِن دُونِهِمُ امْرَأتَيْنِ تَذُودَانِ قَالَ مَا خَطْبُكُمَا قَالَتَا لَا نَسْقِي حَتَّى يُصْدِرَ الرِّعَاء وَأَبُونَا شَيْخٌ كَبِيرٌ
23- Ve ne zaman ulaştığında Medyen suyuna,buldu onda bir ümmet insanlardan,sulanan ve buldu onların dünunda iki kadın engelleyen,dedi: "Nedir sizin haliniz?" Dediler:"Sulanamayız çıkıncaya 
kadar çobanlar ve babamız şeyh-u kebiyr'dir."

(1-Verade;suya ulaşmak,varmak.2-Yeskun;sulanan,sulanmak.3-Ma Hatbukum -ünlem- nedir haliniz,durumunuz,yanlış olan nedir gibi soru kalıbı..4-Yusdir;sudan çıkmak,5-El Raıyy;çoban.6- Şeyh-u Kebiyr;Büyük Şeyh -Çok İhtiyar-)


٢٤- فَسَقَى لَهُمَا ثُمَّ تَوَلَّى إِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ
24- Böylece suladı ikisinin-kini,sonra döndü gölgeye,ardından dedi:"Rabbim,muhakkak ben ki;her ne inzal ettiysen bana hayırdan,fakirim."


٢٥- فَجَاءتْهُ إِحْدَاهُمَا تَمْشِي عَلَى اسْتِحْيَاء قَالَتْ إِنَّ أَبِي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ أَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَا فَلَمَّا جَاءهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَ قَالَ لَا تَخَفْ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
25- Sonra geldi ona ikisinden biri,yürüyordu haya ederek,dedi:"Muhakkak babam çağırıyor seni,cezalandırmak için seni ecirle,bizim için suladığın şeyden.Sonra ne zaman geldiğinde ona ve kıssa etti ona kıssayı,dedi:"Mahzun olma,kurtuldun kavm-i zalimiyn'den."



٢٦- قَالَتْ إِحْدَاهُمَا يَا أَبَتِ اسْتَأْجِرْهُ إِنَّ خَيْرَ مَنِ اسْتَأْجَرْتَ الْقَوِيُّ الْأَمِينُ
26-Dedi ikisinden biri:"Ya Babacığım,kirala onu.Muhakkak daha hayırlıdır,kiralayabileceğin bu kimse,kuvvetlidir,emindir."

(iste'cir;kiralanmış,para karşılığı tutulmuş.)


٢٧- قَالَ إِنِّي أُرِيدُ أَنْ أُنكِحَكَ إِحْدَى ابْنَتَيَّ هَاتَيْنِ عَلَى أَن تَأْجُرَنِي ثَمَانِيَ حِجَجٍ فَإِنْ أَتْمَمْتَ عَشْرًا فَمِنْ عِندِكَ وَمَا أُرِيدُ أَنْ أَشُقَّ عَلَيْكَ سَتَجِدُنِي إِن شَاء اللَّهُ مِنَ الصَّالِحِينَ
27- Dedi:"Muhakkak ben istiyorum şunu;nikahlayayım sana kızlarımdan birini -bu ikisinden-,üzerine şu;ücretlen bana sekiz hicac,sonra eğer tamamlarsan ona,artık indindedir.
Ve istemiyorum seni zorlamayı.Bulacaksın beni -eğer Allah dilerse- salihlerden."

(Hicac;nasib,rızk paylaşımı.-sözkonusu ayette kızların babası,sekiz sene nasiblendireyim,paranı vereyim,rızıklandırayım seni,demek istemiştir-)



٢٨- قَالَ ذَلِكَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ أَيَّمَا الْأَجَلَيْنِ قَضَيْتُ فَلَا عُدْوَانَ عَلَيَّ وَاللَّهُ عَلَى مَا نَقُولُ وَكِيلٌ
28- Dedi: "Bu benim aramda ve senin arandadır.Hangisi olursa iki dönemden geçirdiğim,sonra düşmanlık yok bana.Ve Allah,ne konuştuysak üzerine Vekiyl'dir."



(1- Eceleyni;ecel,dönem,süre,vade.2-Kaday;harcanmış,geçirilmiş zaman.3-EL VEKİYL... Açığa çıkan her birimin işlevinin gereğini yerine getirmek için gerekeni yapan. Bunun idrakıyla kendisine tevekkül edene sahip çıkarak, onun için en hayırlı sonucu oluşturan. Hakikatindeki el Vekiyl isminin özelliğine iman eden, Allâh'ın tüm isimlerine (tüm kuvvelerine) de iman etmiş olur! Halifelik sırrının kaynağı bir isimdir!)


٢٩- فَلَمَّا قَضَى مُوسَىالْأَجَلَ وَسَارَ بِأَهْلِهِ آنَسَ مِن جَانِبِ الطُّورِ نَارًا قَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَّعَلِّي آتِيكُم مِّنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ جَذْوَةٍ مِنَ النَّارِ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ
29- Sonra ne zaman bitirdiğinde Musa süreyi ve yürüdü ehliyle.Buldu Tur'un yanında bir ateş,
Dedi ehline: "Olduğunuz yerde kalın,muhakkak ben buldum bir ateş.Belki gelirim size oradan bir haberle ya da ateşten cezveyle,belki siz ısınırsınız."


(1- Anese;bulmak,farkına varmak.2-Emkus; -ünlem- olduğunuz yerde kalın,burdan bir yere ayrılmayın.3-Cezve;kor ateş.4-Tastalun;soğuğa karşı ısınmak,sıcağa karşı soğumak eylemi.)


٣٠- فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِي مِن شَاطِئِ الْوَادِي الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَن يَا مُوسَى إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
30- Böylece ne zaman geldiğinde ona,nida edildi vadinin sağ yanında köşedeki -mübarek ağaçtan- şöyle: "Ya Musa,muhakkak Ben -Ben Allah'ım- Rabb'ül Alemiyn."

(1-Şadi;sahil tarafı,düzlük tarafı.2-Vadi-i Eymen;sağ vadi,Tur Dağı'ındaki Eymen Vadisi.)

٣١- وَأَنْ أَلْقِ عَصَاكَ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّى مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ يَا مُوسَى أَقْبِلْ وَلَا تَخَفْ إِنَّكَ مِنَ الْآمِنِينَ
31- Ve şu:"At asanı!" Sonra ne zaman gördüğünde onu titreşen bir yılankavi gibi,ve döndü arkasını ve bakmadı."Ya Musa,yanaş ve korkma.Muhakkak sen,emniyette olanlardansın."

(1- Cann;gözü sürmeli yılan,yılankavi.2-Akbil;yanaş,yaklaş.3-Aminiyn;emniyette olan.)

٣٢- اسْلُكْ يَدَكَ فِي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاء مِنْ غَيْرِ سُوءٍ وَاضْمُمْ إِلَيْكَ جَنَاحَكَ مِنَ الرَّهْبِ فَذَانِكَ بُرْهَانَانِ مِن رَّبِّكَ إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ
32- "Al elini cebine,çıkar beyaz,bir kötülük olmaksızın ve çek üzerine kollarını korkudan.İşte bu ikisi,iki burhandır Rabbinden,firavun'a ve ileri gelenlerine.Muhakkak onlar oldular kavm-i fasikıyn."

(1-Usluk;al,götür,sok.2-Admum;çek,al,götür.3- Cenah;kanatlar,kollar,yönler.4-Rehb;korku.
5-Kavm-i fasık;meydan okurcasına itaatsiz asiler topluluğu.)


٣٣- قَالَ رَبِّ إِنِّي قَتَلْتُ مِنْهُمْ نَفْسًا فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُونِ
33- Dedi:"Rabbim,muhakkak öldürdüm onlardan bir nefsi,artık korkuyorum şundan;öldürecekler beni."


٣٤- وَأَخِي هَارُونُ هُوَ أَفْصَحُ مِنِّي لِسَانًا فَأَرْسِلْهُ مَعِيَ رِدْءًا يُصَدِّقُنِي إِنِّي أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ
34- "Ve kardeşim Harun,o daha ifsahtır benden lisanda,artık irsal et onu benimle beraber bir yardımcı,tasdik eder beni.Muhakkak korkuyorum şundan;tekzib edecekler beni."

(1-İfsah;açıklayıcı,izahı kuvvetli.2-Rid'an;yardımcı.)


٣٥- قَالَ سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِأَخِيكَ وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطَانًا فَلَا يَصِلُونَ إِلَيْكُمَا بِآيَاتِنَا أَنتُمَا وَمَنِ اتَّبَعَكُمَا الْغَالِبُونَ
35- Dedi:"Şiddetlendireceğiz gücünü kardeşinle ve yapacağız ikinizi bir sultan,böylece ulaşamayacaklar ikinize.Ayetlerimizle ikiniz ve size tabi olan kimseler ğalib olacaktır."

(1-Adude;güçlendirmek,kuvvetlendirmek.2-Sultan;yetki,hükümranlık,otorite.3-Yesilune;ulaşmak,erişmek.4-Ğalib;kazanan,yenen,muzaffer olan.)

٣٦- فَلَمَّا جَاءهُم مُّوسَى بِآيَاتِنَا بَيِّنَاتٍ قَالُوا مَا هَذَا إِلَّا سِحْرٌ مُّفْتَرًى وَمَا سَمِعْنَا بِهَذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ
36- Böylece ne zaman geldiğinde onlara Musa ayetlerimizle -beyyinelerle-
Dediler:"Değildir bu,sadece uydurulmuş bir sihir ve işitmedik bunu evvelki babalarımızdan."

(1-Beyyine;açık delil,reddetilemez isbat.2-Sihr-u Muftera;uydurulmuş büyü,icat edilmiş hile,fabrikasyon illüzyon.)

٣٧- وَقَالَ مُوسَى رَبِّي أَعْلَمُ بِمَن جَاء بِالْهُدَى مِنْ عِندِهِ وَمَن تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
37- Ve dedi Musa:"Rabbim alimdir,kimin geldiğine hidayetle indinden ve kimin için olacağına akıbet diyarının.Muhakkak felaha ermez zalimler."

(Akıbet'ud Daar;akıbet diyarı,son varış yeri,bundan sonra ki durak.)

٣٨- وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ مَا عَلِمْتُ لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرِي فَأَوْقِدْ لِي يَا هَامَانُ عَلَى الطِّينِ فَاجْعَل لِّي صَرْحًا لَّعَلِّي أَطَّلِعُ إِلَى إِلَهِ مُوسَى وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ مِنَ الْكَاذِبِينَ
38- Ve dedi Firavun: "Ya İleri Gelenler! Bilmiyorum sizin için bir ilah ğayrımdan.Artık yak benim için Ya Haman,kil üzerine,sonra yap benim için bir yapı,belki muttali olurum İlahına Musa'nın ve muhakkak ben elbette zannediyorum onu yalancılardan."

(1-Evkıd;yak,tutuştur.2-Dıyn;kil,çamur,nemli toprak.3-Sarhan;yapı,kule.4-Muttali olmak;bilgilenmek.)

٣٩- وَاسْتَكْبَرَ هُوَ وَجُنُودُهُ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ إِلَيْنَا لَا يُرْجَعُونَ
39- Ve kibirlendi o ve orduları,arzda haksız yere ve zanneti ki onlar,Bize rücu ettirilmeyecekler.


٤٠- فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِمِينَ
40- Böylece aldık onu ve ordularını sonra attık onları denize.Artık bak nasıl oldu akıbeti zalimlerin.

(Nebeze;atmak,fırlatmak.)


٤١- وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ لَا يُنصَرُونَ
41- Ve yaptık onları imamlar -ateşe çağıran- ve kıyamet günü yardım olunmazlar.


٤٢- وَأَتْبَعْنَاهُمْ فِي هَذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ هُم مِّنَ الْمَقْبُوحِينَ
42- Ve tabi kıldık onları bu dünyada lanete ve kıyamet günü onlar horlananlardır.

(Mekbuhiyn;horlanan,sevilmeyen,küçümsenen.)

٤٣- وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ مِن بَعْدِ مَا أَهْلَكْنَا الْقُرُونَ الْأُولَى بَصَائِرَ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لَّعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
43- Ve andolsun verdik Musa'ya kitabı sonradan -helak etmiştik evvelki nesilleri- Basiretlensin insanlar ve hidayet ve rahmet olsun diye,belki onlar tezekkür ederler.

٤٤- وَمَا كُنتَ بِجَانِبِ الْغَرْبِيِّ إِذْ قَضَيْنَا إِلَى مُوسَى الْأَمْرَ وَمَا كُنتَ مِنَ الشَّاهِدِينَ
44- Ve olmadın sen batı tarafında,ne zaman kaza ettiğimizde Musa'ya emri ve olmadın sen şahitlerden.

٤٥- وَلَكِنَّا أَنشَأْنَا قُرُونًا فَتَطَاوَلَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ وَمَا كُنتَ ثَاوِيًا فِي أَهْلِ مَدْيَنَ تَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا وَلَكِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ
45- Ve lakin Biz inşa ettik nesiller,uzun oldu onların ömürleri.Ve olmadın sen bir sakin,
arasında Medyen halkının.Okuyorsun onlara ayetlerimizi ve lakin Biz olduk gönderenler.

 (Saviyen;ikamet eden,yerleşen,sakin.)

٤٦- وَمَا كُنتَ بِجَانِبِ الطُّورِ إِذْ نَادَيْنَا وَلَكِن رَّحْمَةً مِّن رَّبِّكَ لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أَتَاهُم مِّن نَّذِيرٍ مِّن قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
46- Ve olmadın sen Tur yanında,ne zaman nida ettiğimizde.Ve lakin bir rahmettir Rabbinden,uyarasın diye bir kavmi -gelmemişti onlara bir uyarıcı senden önce- Belki onlar tezekkür ederler.


٤٧- وَلَوْلَا أَن تُصِيبَهُم مُّصِيبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَيَقُولُوا رَبَّنَا لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ آيَاتِكَ وَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
47- Ve olmasa şu ki;eğer isabet etse onlara bir musibet -takdim ettikleri şeyden elleriyle-
sonra diyeceklerdi:"Rabbimiz niçin irsal etmedin bize bir Rasül,böylece tabi olurduk ayetlerine 
ve olurduk inananlardan."

٤٨- فَلَمَّا جَاءهُمُ الْحَقُّ مِنْ عِندِنَا قَالُوا لَوْلَا أُوتِيَ مِثْلَ مَا أُوتِيَ مُوسَى أَوَلَمْ يَكْفُرُوا بِمَا أُوتِيَ مُوسَى مِن قَبْلُ قَالُوا سِحْرَانِ تَظَاهَرَا وَقَالُوا إِنَّا بِكُلٍّ كَافِرُونَ
48- Sonra ne zaman geldiğinde onlara Hakk -indimizden- Dediler:"Olmaz mıydı verilseydi benzeri,ne verilmişse Musa'ya? -İnkar etmedi mi ne verilmişse Musa'ya,öncekiler?-
 Dediler:"İki sihrin tezahürüdür." ve dediler: "Muhakkak biz hepsini inkar edenleriz."

٤٩- قُلْ فَأْتُوا بِكِتَابٍ مِّنْ عِندِ اللَّهِ هُوَ أَهْدَى مِنْهُمَا أَتَّبِعْهُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
49- De: "Artık getirin bir kitab Allah indinden -o hidayete erdirirse,o ikisinden- tabi olayım ona,eğer siz sadıklarsanız."

٥٠- فَإِن لَّمْ يَسْتَجِيبُوا لَكَ فَاعْلَمْ أَنَّمَا يَتَّبِعُونَ أَهْوَاءهُمْ وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّنِ اتَّبَعَ هَوَاهُ بِغَيْرِ هُدًى مِّنَ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
50- Sonra eğer cevab vermezlerse sana,artık bil ki sadece tabi olurlar hevalarına -ve kimdir daha dalalette olan 'hevasına tabi olandan' hidayet olmaksızın Allah'tan?- Muhakkak Allah,hidayet etmez kavm-i zalimiyne.


٥١- وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
51- Ve andolsun vusül eyledik onlara Sözü,belki onlar tezekkür ederler.

(Vusül;vuslat,ulaşmak,ermek,kavuşmak.)

٥٢- الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ مِن قَبْلِهِ هُم بِهِ يُؤْمِنُونَ
52- Onlar ki;verdik onlara kitabı -ondan önce- onlar ona inanırlar.

٥٣- وَإِذَا يُتْلَى عَلَيْهِمْ قَالُوا آمَنَّا بِهِ إِنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّنَا إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلِهِ مُسْلِمِينَ
53- Ve ne zaman okunduğunda onlara,derler:"İnandık ona,muhakkak o haktır Rabbimizden.Gerçekten biz olduk ondan önce -teslimler-"


٥٤- أُوْلَئِكَ يُؤْتَوْنَ أَجْرَهُم مَّرَّتَيْنِ بِمَا صَبَرُوا وَيَدْرَؤُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
54- Bunlar ki,verilir ecirleri iki kez -sabırları sebebiyle- ve savarlar hasenatla -seyyiatı- ve neyden rızıklandırmışsak onları,infak ederler.

(Yedrauna;savarlar,uzaklaştırırlar.)

٥٥- وَإِذَا سَمِعُوا اللَّغْوَ أَعْرَضُوا عَنْهُ وَقَالُوا لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ لَا نَبْتَغِي الْجَاهِلِينَ
55- Ve ne zaman işittiklerinde lağvi,arkasını dönerler ondan ve derler:"Bizedir amellerimiz ve sizedir amelleriniz.Selam olsun üzerinize! İstemeyiz cahilleri."

(1-Lağv;boş konuşuk.2-Ağradu;sırt çevirmek,arkasını dönmek,uzaklaşmak.3-Bağy,zalim,azgın,isyan ve istemek.)


٥٦- إِنَّكَ لَا تَهْدِي مَنْ أَحْبَبْتَ وَلَكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَن يَشَاء وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
56- Muhakkak sen hidayet edemezsin sevdiğin kimseye ve lakin Allah hidayet eder dilediği kimseye ve Hu,Aliym'dir hidayete erenlere.

٥٧- وَقَالُوا إِن نَّتَّبِعِ الْهُدَى مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ أَرْضِنَا أَوَلَمْ نُمَكِّن لَّهُمْ حَرَمًا آمِنًا يُجْبَى إِلَيْهِ ثَمَرَاتُ كُلِّ شَيْءٍ رِزْقًا مِن لَّدُنَّا وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
57- Ve dediler:"Eğer tabi olursak hidayete seninle beraber,alınırız arzımızdan." Ve yerleştirmedik mi onları haremeynde -emin olarak- Tahsil edilir onlara semereleri her şeyden bir rızık olarak,Ledünnümüzden? Ve lakin onların ekseriyeti bilmezler.

(1-Hattaf;alınmak,kaçırılmak.2- Mekin;yerleştirmek,güçlendirmek,yüksek rütbe sahibi.3-Haremeyn;hürmet edilen yer,boş işlerin yapılması yasak olunan kutsal yer.
4-Yucba;tahsilat,tarhiyat,malın alınması.5-Semere;ürün getirisi,hasat.)


٥٨- وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ بَطِرَتْ مَعِيشَتَهَا فَتِلْكَ مَسَاكِنُهُمْ لَمْ تُسْكَن مِّن بَعْدِهِمْ إِلَّا قَلِيلًا وَكُنَّا نَحْنُ الْوَارِثِينَ
58- Ve nice helak ettik beldelerden,küstahlık ettiler maişetlerine.Böylece bunların meskenleri iskan edilmedi onlardan sonra,sadece birazı ve Biz olduk varisleri.

(1-Betırat;küstahlık,haddi aşmak.2-Maişet;geçimlik.)


٥٩- وَمَا كَانَ رَبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرَى حَتَّى يَبْعَثَ فِي أُمِّهَا رَسُولًا يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا وَمَا كُنَّا مُهْلِكِي الْقُرَى إِلَّا وَأَهْلُهَا ظَالِمُونَ
59- Ve olmadı Rabbin helak eden beldeleri -hatta gönderinceye kadar analarına bir Rasül- okur onlara ayetlerimizi,ve olacak değiliz helak edenler beldeleri ve sadece ehl-i zalimleri.


٦٠- وَمَا أُوتِيتُم مِّن شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَزِينَتُهَا وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَى أَفَلَا تَعْقِلُونَ
60- Ve ne verilmişse size şeylerden,yalnızca metasıdır dünya hayatının ve ziynetidir,ve ne varsa indinde Allah'ın,hayırlıdır ve bakidir.Artık akletmeyecek misiniz?


٦١- أَفَمَن وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاقِيهِ كَمَن مَّتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنَ الْمُحْضَرِينَ
61- Artık kimse -vaad ettik ona bir vaad-i hasene- sonra o kavuşur ona.-Kimse gibi midir- Metalandırdık onu metasıyla dünya hayatının,sonra o kıyamet günü hazır bulunanlardandır?

(1-Vaad-i Hasene;güzel söz.2-Laqıyhiy;iltika,kavuşmak,erişmek.)

٦٢- وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنتُمْ تَزْعُمُونَ
62- Ve o gün nida edecek onlara,sonra diyecek:"Nerededir şürekam,ki onları siz iddia ediyordunuz?"

(Tez'um;zeum,iddia,taleb.)

٦٣- قَالَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هَؤُلَاء الَّذِينَ أَغْوَيْنَا أَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَا تَبَرَّأْنَا إِلَيْكَ مَا كَانُوا إِيَّانَا يَعْبُدُونَ
63- Diyecek ki onlar -haktır onlara söz- "Rabbimiz bunlar ki,onlar azdıklarımız.Azdırdık onları azdığımız gibi -Beriy olduk Sana- Olmadılar sadece bize kulluk edenler."

(Beriy;uzak olmak.)


٦٤- وَقِيلَ ادْعُوا شُرَكَاءكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَجِيبُوا لَهُمْ وَرَأَوُا الْعَذَابَ لَوْ أَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ
64- Ve denilecek:"Çağırın şürekanızı." Böylece çağıracaklar onları,fakat cevab veremeyecekler onlara ve görecekler azabı.Eğer onlar olsalardı hidayete erenler...


٦٥- وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ مَاذَا أَجَبْتُمُ الْمُرْسَلِينَ
65- Ve o gün nida edecek onlara,sonra diyecek:"Ne cevab verdiniz Murseliyne?"


٦٦- فَعَمِيَتْ عَلَيْهِمُ الْأَنبَاء يَوْمَئِذٍ فَهُمْ لَا يَتَسَاءلُونَ
66- Böylece köreltilecek onlara haberleri o günün,artık onlar soruşamayacaklar.


٦٧- فَأَمَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَعَسَى أَن يَكُونَ مِنَ الْمُفْلِحِينَ
67- Artık,amma kim pişman olur ve inanır ve amel-i salih işlerse,böylelikle -muhtemelen- olur müflihlerden.

٦٨- وَرَبُّكَ يَخْلُقُ مَا يَشَاء وَيَخْتَارُ مَا كَانَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ سُبْحَانَ اللَّهِ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
68- Ve Rabbin yaratır neyi dilerse ve seçer. -yoktur onlar için bir seçim- Subhan'dır Allah ve Ala'dır,şirk koştukları şeylerden.

(SUBHAN ALLAH

Varlıkta gayrından ve varlıkla kayıtlanmaktan münezzeh olan...

Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan
Yersiz ve anlamsız bir şey yaratmaktan münezzeh, her an yeni bir şey yaratma hâlinde olan…

Esmâ'yı beşerî değer yargılarıyla sınırlayanların; El Esmâ ve El Hüsnâ'nın ne olduğunu fark edemeyenlerin ve "Ekberiyet"iyle Allah'ı bilmeyenlerin vasıflamalarından münezzeh olan…

“Ekber” olan (Tüm seyir ve dillendirilenlerin yalnızca "nokta"mızla ilgili olduğu; Allah’ın yalnızca “Ekber” olduğu gerçeği)
Her an yeni bir şey yaratıp bunlarla da asla kayıtlanmayan ve sınırlanmayan…

Semâlar ve arzda ne varsa hepsi de Kendisine ait olan ve her şeyin (kanitun) hükmünü yerine getirici olduğu “O”!

EL ALÎY... Yüce. Varlıkları Hakikat noktasından seyreden!)

٦٩- وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ
69- Ve Rabbin bilir ne tutmuşsalar sudurlarında ve ne beyan etmişseler.

٧٠- وَهُوَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ لَهُ الْحَمْدُ فِي الْأُولَى وَالْآخِرَةِ وَلَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
70- Ve Hu Allah; -Yoktur ilah sadece HU- Ona'dır hamd evvelde ve ahirde,ve Ona'dır hüküm ve Ona rücu ettirileceksiniz.


٧١- قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ اللَّيْلَ سَرْمَدًا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُم بِضِيَاء أَفَلَا تَسْمَعُونَ
71- De:"Gördünüz mü,eğer yapsaydı Allah size geceyi sürekli -kıyamet gününe kadar- Kimdir ilah ğayrısında Allah'ın ki getirebilsin size aydınlığı? Öyleyse duymuyor musunuz?"

(Sermeden;sürekli,daimi,kalıcı.)

٧٢- قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَدًا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُم بِلَيْلٍ تَسْكُنُونَ فِيهِ أَفَلَا تُبْصِرُونَ
72- De:"Gördünüz mü,eğer yapsaydı Allah size gündüzü sürekli -kıyamet gününe kadar- Kimdir ilah ğayrısında Allah'ın ki getirebilsin size geceyi de teskin olasınız onda.Öyleyse görmüyor musunuz?"


٧٣- وَمِن رَّحْمَتِهِ جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
73- Ve Rahmetinden ki,yaptı size geceyi ve gündüzü teskin olasınız diye onda ve isteyesiniz diye Fazlından.Ve belki siz şükredersiniz.


٧٤- وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنتُمْ تَزْعُمُونَ
74- Ve o gün nida edecek onlara sonra diyecek:"Nerededir şürekam,ki onları siz iddia ediyordunuz?"

٧٥- وَنَزَعْنَا مِن كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا فَقُلْنَا هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ فَعَلِمُوا أَنَّ الْحَقَّ لِلَّهِ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَفْتَرُونَ
75- Ve çıkarırız her ümmetten şahitler sonra deriz: "Getirin burhanınızı." Böylece bilirler şunu; -Hak Allah'a dır- Ve dalalet buldu onlardan uydurmuş oldukları şeyler.

(Nezea;çıkarmak,kaldırmak.)

٧٦- إِنَّ قَارُونَ كَانَ مِن قَوْمِ مُوسَى فَبَغَى عَلَيْهِمْ وَآتَيْنَاهُ مِنَ الْكُنُوزِ مَا إِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُوءُ بِالْعُصْبَةِ أُولِي الْقُوَّةِ إِذْ قَالَ لَهُ قَوْمُهُ لَا تَفْرَحْ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِحِينَ
76- Muhakkak Karun,Kavm-i Musa'dan idi,sonra hadsizleşti onlara,ve verdik ona hazinelerden.Öyleki gerçekten onun anahtarlarını mutlaka yüklenirdi kuvvet sahibi bir topluluk.Ne zaman dediğinde ona,kavmi:"Ferahlanma,muhakkak Allah sevmez ferahlananları."

(1-Tenuu;yüklenmek,taşımak.2-Usbeti;lig,topluluk.)


٧٧- وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَأَحْسِن كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ
77- Ve iste,Allah'ın sana verdiği şeylerde ahiret diyarını ve unutma nasibini dünyadan.Ve ihsan et,Allah'ın ihsan ettiği gibi sana.Ve isteme fesadı arzda.Muhakkak ki Allah sevmez müfsidleri.

٧٨- قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَى عِلْمٍ عِندِي أَوَلَمْ يَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ أَهْلَكَ مِن قَبْلِهِ مِنَ القُرُونِ مَنْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَأَكْثَرُ جَمْعًا وَلَا يُسْأَلُ عَن ذُنُوبِهِمُ الْمُجْرِمُونَ
78- Dedi:"Sadece verildi o indimdeki ilimden." Ve bilmez miydi şunu;Allah gerçekten helak etmişti 
-ondan önce- nesillerden.O kimseler şiddetliydi ondan kuvveten ve çok kalabalıktı!Ve sorulmaz günahları hakkında mücrimlere.


٧٩- فَخَرَجَ عَلَى قَوْمِهِ فِي زِينَتِهِ قَالَ الَّذِينَ يُرِيدُونَ الْحَيَاةَ الدُّنيَا يَا لَيْتَ لَنَا مِثْلَ مَا أُوتِيَ قَارُونُ إِنَّهُ لَذُو حَظٍّ عَظِيمٍ
79- Sonra çıktı kavmine ziynetiyle,dedi ki o dünya hayatını isteyenler: "Ya,olsaydı bizim için de Karun'a verilen şeyler gibi.Gerçekten o elbette hazz-u aziym sahibidir."

(Zu Hazz-u Azıym;büyük haz,zevk sahibi.)


٨٠- وَقَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَيْلَكُمْ ثَوَابُ اللَّهِ خَيْرٌ لِّمَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا وَلَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الصَّابِرُونَ
80- Ve dedi ki o ilim verilenler: "Veyl olsun size,Allah'ın sevabı hayırlıdır;inanan ve amel-i salih işleyen kimse için ve mülaki olmazlar ona sadece sabredenler."

(Mülaki;kavuşmak,erişmek,mülakat.)


٨١- فَخَسَفْنَا بِهِ وَبِدَارِهِ الْأَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُ مِن فِئَةٍ يَنصُرُونَهُ مِن دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مِنَ المُنتَصِرِينَ
81- Böylece çaktık onu ve diyarını arza.Sonra olmadı onun için bir sınıf -ona yardım edici- dünunda Allah'ın ve olmadı yardım edilenlerden.

(1-Hasef;yere çakmak.2-Dar;mevki,yurt,mekan.3-Fietin,kategori,sınıf,grup.)



٨٢- وَأَصْبَحَ الَّذِينَ تَمَنَّوْا مَكَانَهُ بِالْأَمْسِ يَقُولُونَ وَيْكَأَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَوْلَا أَن مَّنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا لَخَسَفَ بِنَا وَيْكَأَنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ
82- Ve sabahladı o -dün onun mekanını temenni edenler-, derler:"Vay,Allah basitleştirir rızkı dilediği kimseye,-kullarından- ve takdir eder.Eğer olmasaydı Allah'ın nimeti bize,elbette çakardı bizi,
onun gibi.Vay,felaha ermez inkarcılar,onun gibi!"

٨٣- تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَادًا وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ
83- İşte bu -Ahiret Diyarı- yaparız onu onlar için ki;istemezler ululuk yapmayı arzda ve fesad çıkarmazlar.Ve akıbet müttakiler içindir.

٨٤- مَن جَاء بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِّنْهَا وَمَن جَاء بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَى الَّذِينَ عَمِلُوا السَّيِّئَاتِ إِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
84- Kim gelirse hasenatla,sonra onadır hayırlısı -ondan-.Ve kim gelirse seyyiatla,sonra cezalandırılmaz ki onlar,amel-i seyyiat işlediler -sadece yapmış olduklar şeyler-

٨٥- ٨٥- إِنَّ الَّذِي فَرَضَ عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لَرَادُّكَ إِلَى مَعَادٍ قُل رَّبِّي أَعْلَمُ مَن جَاء بِالْهُدَى وَمَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
85- Muhakkak ki O;farz kıldı Sana Kur'anı, -elbette döndürecek seni geriye- De:"Rabbim Alim'dir hidayetle gelen kimseye ve o dalalet-i mubiyn'de olan kimseye."

(1-Radde;geri,arka,sonda.2-Mead;iade,geriye çevirmek.)

٨٦- وَمَا كُنتَ تَرْجُو أَن يُلْقَى إِلَيْكَ الْكِتَابُ إِلَّا رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ ظَهِيرًا لِّلْكَافِرِينَ
86- Ve ümid etmezdin şunu; -ilka edilmesini Sana Kitab'ın sadece Rahmet olarak Rabbinden-
Öyleyse yardımcı olma inkarcılara.

٨٧- وَلَا يَصُدُّنَّكَ عَنْ آيَاتِ اللَّهِ بَعْدَ إِذْ أُنزِلَتْ إِلَيْكَ وَادْعُ إِلَى رَبِّكَ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
87- Ve itmesinler Seni,Allah'ın ayetlerinden, -ne zaman inzal edildikten sonra Sana- 
Ve davet et Rabbine,ve olma müşriklerden .

٨٨- وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
88- Ve dua etme Allah'la beraber diğer bir ilaha. -Yoktur ilah sadece HU- Her şey helak olucudur SADECE ONUN VECHİ.Onundur hüküm ve O'na rücu ettirileceksiniz.

(Vech;zat,yüz.)


صدق الله العظيم
Allah Sadıktır ve Yücedir.