15 Ağustos 2021 Pazar

61- Alak Denklemi -Fussilet İkrası-









بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.


١- حم
1- Ha mim.

1- Ha mim.

٢- تَنزِيلٌ مِّنَ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
2- Tenzilun miner rahmanir rahim.

2- İndirilmiştir Rahman'dan; merhametin kaynağı, Rahiym:esasen merhametli olandan.

٣- كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
3- Kitabun fussilet ayatuhu kur'anen arabiyyen li kavmin ya'lemun.

3- Bir Kitab açıklanmıştır ayetleri, okunuşu arapçadır bilen bir halk için.

٤- بَشِيرًا وَنَذِيرًا فَأَعْرَضَ أَكْثَرُهُمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
4- Beşiren ve nezira, fe a'rada ekseruhum fehum la yesmeun.

4- Bir müjdecidir ve uyarıcıdır ancak arkasını dönüyor çoğusu böylece onlar duymuyorlar.

٥- وَقَالُوا قُلُوبُنَا فِي أَكِنَّةٍ مِّمَّا تَدْعُونَا إِلَيْهِ وَفِي آذَانِنَا وَقْرٌ وَمِن بَيْنِنَا وَبَيْنِكَ حِجَابٌ فَاعْمَلْ إِنَّنَا عَامِلُونَ
5- Ve kalu kulubuna fi ekinnetin mimma ted'una ileyhi ve fi azanina vakrun ve min beynina ve beynike hicabun fa'mel innena amilun.

5- Ve dediler:"Kalblerimiz kınındadır bizi -kendisine çağırdığınızdan- ve kulaklarımızda sağırdır ve aramızdan ve aranızda bir engel vardır, artık çalışın şüphesiz bizde çalışıyoruz."

٦- قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَاسْتَقِيمُوا إِلَيْهِ وَاسْتَغْفِرُوهُ وَوَيْلٌ لِّلْمُشْرِكِينَ
6- Kul innema ene beşerun mislukum yuha ileyye ennema ilahukum ilahun vahidun festekimu ileyhi vestagfiruh, ve veylun lil muşrikin.

6- De:" Sadece ben bir beşerim sizin gibi -şu vahyedildi bana- -İlahınız Tek İlah'tır- artık yönelin O'na ve bağışlamasını isteyin. Yazıklar olsun yamandıranlara!"

٧- الَّذِينَ لَا يُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ
7- Ellezine la yu'tunez zekate ve hum bil ahireti hum kafirun.

7- Ki onlar vermezler zekatı ve onlar ölümötesine kafir olanlardır.

٨- إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ
8- İnnellezine amenu ve amilus salihati lehum ecrun gayru memnun.

8- Şüphesiz o inananlar ve doğru işler yapanlar, onlar içindir başa kakılmayan ödül.

٩- قُلْ أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذِي خَلَقَ الْأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ أَندَادًا ذَلِكَ رَبُّ الْعَالَمِينَ
9- Kul e innekum le tekfurune billezi halakal arda fi yevmeyni ve tec'alune lehu endada, zalike rabbul alemin.

9- De:" Gerçekten siz tereddütsüz inkar mı ediyorsunuz O, -yaratanı yeri iki günde- ve yapıyorsunuz O'na eşler? İşte bu Efendisi-dir alemlerin."

١٠- وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِن فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتَهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاء لِّلسَّائِلِينَ
10- Ve ceale fiha revasiye min fevkıha ve bareke fiha ve kaddere fiha akvateha fi erbeati eyyam, sevaen lis sailin.

10- "Ve yaptı orada demirlemiş dağları üzerinde ve bereketlendirdi orayı ve belirledi orada gıdalarını dört güne denk, soranlar için."

١١- ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ
11- Summesteva iles semai ve hiye duhanun fe kale leha ve lil ardı'tiya i'tiya tav'an ev kerha, kaleta eteyna taiin.

11- Sonra yöneldi göğe ve o tütüyordu, böylece Dedi ona ve yere:" Gelin ikiniz isteyerek veya istemeyerek!" Dedi ikisi:"Geliriz isteyerek."

١٢- فَقَضَاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ فِي يَوْمَيْنِ وَأَوْحَى فِي كُلِّ سَمَاء أَمْرَهَا وَزَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَحِفْظًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
12- Fe kadahunne seb'a semavatin fi yevmeyni ve evha fi kulli semain emreha ve zeyyennes semaed dunya bi mesabiha ve hıfza, zalike takdirul azizil alim.

12- Böylece tamamladı onları yedi göğe iki günde ve vahyetti her göğe Emrini. Ve süsledik göğünü dünyanın lambalarla ve korundu. İşte budur takdiri Aziz; dilediğini yapan herkesi boyun eğdirenin, Aliym; ilmi her şeyi kuşatanın.

١٣- فَإِنْ أَعْرَضُوا فَقُلْ أَنذَرْتُكُمْ صَاعِقَةً مِّثْلَ صَاعِقَةِ عَادٍ وَثَمُودَ
13- Fe in a'radu fe kul enzertukum saıkaten misle saıkati adin ve semud.

13- Artık eğer arkalarını dönerlerse, peşinden de:" Uyardım sizi yıldırımla, aynı Ad ve Semud'un yıldırımıyla."

١٤- إِذْ جَاءتْهُمُ الرُّسُلُ مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ قَالُوا لَوْ شَاء رَبُّنَا لَأَنزَلَ مَلَائِكَةً فَإِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ
14- İz caethumur rusulu min beyni eydihim ve min halfihim ella ta'budu illallah, kalu lev şae rabbuna le enzele melaiketen fe inna bima ursiltum bihi kafirun.

14- Ne zaman geldiğinde onlara Rasüller elleri arasından ve arkalarından:" Kulluk etmeyin, sadece Allah'a!" Dediler:" Eğer isteseydi Efendimiz elbette indirirdi melekleri, böylece şüphesiz biz -Onunla- gönderildiğine kafiriz."

١٥- فَأَمَّا عَادٌ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَقَالُوا مَنْ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةً أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَهُمْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ
15- Fe emma adun festekberu fil ardı bi gayril hakkı ve kalu men eşeddu minna kuvveh, e ve lem yerev ennellahellezi halakahum huve eşeddu minhum kuvveh ve kanu bi ayatina yechadun.

15- Ama böylece Ad, kibirlendi yeryüzünde haksız yere ve dediler:" Kimdir şiddetli bizden kuvvet bakımından?" Görmezler mi ki Allah yarattı onları, O'dur şiddetli onlardan kuvvet bakımından ve onlar ayetlerimizi reddedenler oldular.

١٦- فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي أَيَّامٍ نَّحِسَاتٍ لِّنُذِيقَهُمْ عَذَابَ الْخِزْيِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَخْزَى وَهُمْ لَا يُنصَرُونَ
16- Fe erselna aleyhim rihan sarsaran fi eyyamin nahisatin li nuzikahum azabel hizyi fil hayatid dunya, ve le azabul ahireti ahza ve hum la yunsarun.

16- Böylece gönderdik onlara hiddetli bir rüzgarı talihsiz günlerde -tatsınlar diye rezil azabı dünya hayatında. Ve elbette azabı ahiretin daha rezildir. Ve onlar yardım görmezler.

١٧- وَأَمَّا ثَمُودُ فَهَدَيْنَاهُمْ فَاسْتَحَبُّوا الْعَمَى عَلَى الْهُدَى فَأَخَذَتْهُمْ صَاعِقَةُ الْعَذَابِ الْهُونِ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
17- Ve emma semudu fe hedeynahum festehabbul ama alel huda fe ehazethum saıkatul azabil huni bima kanu yeksibun.

17- Ve gelince Semud'a, hidayet eyledik onlara ancak sevdiler körlüğü hidayetin üstünde, peşinden aldı onları bir yıldırım azabı alçaltan kazandıklarından dolayı.

١٨- وَنَجَّيْنَا الَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ
18- Ve necceynellezine amenu ve kanu yettekun.

18- Ve kurtardık o inananları ve korunmuş olanları.

١٩- وَيَوْمَ يُحْشَرُ أَعْدَاء اللَّهِ إِلَى النَّارِ فَهُمْ يُوزَعُونَ
19- Ve yevme yuhşeru a'daullahi ilen nari fe hum yuzeun.

19- Ve o gün toplanacak -düşmanları Allah'ın- ateşe, böylece onlar sıralar halinde sevk edilmiştir.

٢٠- حَتَّى إِذَا مَا جَاؤُوهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَأَبْصَارُهُمْ وَجُلُودُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
20- Hatta iza ma cauha şehide aleyhim sem'uhum ve ebsaruhum ve culuduhum bima kanu ya'melun.

20- Hatta ne zaman oraya geldiklerinde şahitlik edecek aleyhlerine duymaları ve görmeleri ve cildleri yapmış olduklarından dolayı.

21- وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدتُّمْ عَلَيْنَا قَالُوا أَنطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنطَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
21- Ve kalu li culudihim lime şehidtum aleyna, kalu entakanallahullezi entaka kulle şey'in ve huve halakakum evvele merretin ve ileyhi turceun.

21- Ve diyecekler cildlerine:" Bize karşı niye şahitlik ettiniz?"  Diyecekler:" Allah konuşturdu bizi ki O, konuşturur her şeyi ve O yarattı sizi ilk kez ve -O'na- döndürülüyorsunuz."

٢٢- وَمَا كُنتُمْ تَسْتَتِرُونَ أَنْ يَشْهَدَ عَلَيْكُمْ سَمْعُكُمْ وَلَا أَبْصَارُكُمْ وَلَا جُلُودُكُمْ وَلَكِن ظَنَنتُمْ أَنَّ اللَّهَ لَا يَعْلَمُ كَثِيرًا مِّمَّا تَعْمَلُونَ
22- Ve ma kuntum testetirune en yeşhede aleykum sem'ukum ve la ebsarukum ve la culudukum ve lakin zanentum ennellahe la ya'lemu kesiren mimma ta'melun.

22- Ve sakınmıyordunuz aleyhinize şahitlik eder diye duymanızın ve görmenizin ve cildlerinizin ve lakin zannettiniz ki Allah bilmez çoğunu yaptıklarınızın.

٢٣- وَذَلِكُمْ ظَنُّكُمُ الَّذِي ظَنَنتُم بِرَبِّكُمْ أَرْدَاكُمْ فَأَصْبَحْتُم مِّنْ الْخَاسِرِينَ
23- Ve zalikum zannukumullezi zanentum bi rabbikum erdakum fe asbahtum minel hasirin.

23- Ve işte bu zannınız ki o, zannettiniz Efendinizi... mahvetti sizi.  Böylece kaybedenlerden olmaya başladılar.

٢٤- فَإِن يَصْبِرُوا فَالنَّارُ مَثْوًى لَّهُمْ وَإِن يَسْتَعْتِبُوا فَمَا هُم مِّنَ الْمُعْتَبِينَ
24- Fe in yasbiru fen naru mesven lehum ve in yesta'tibu fe ma hum minel mu'tebin.

24- Böylece eğer katlanırlarsa, bilin ki ateştir yeri onların ve eğer özür dilerlerse artık özürleri geçerli olanlardan olmazlar.

٢٥- وَقَيَّضْنَا لَهُمْ قُرَنَاء فَزَيَّنُوا لَهُم مَّا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ إِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِرِينَ
25- Ve kayyadna lehum kurenae fe zeyyenu lehum ma beyne eydihim ve ma halfehum ve hakka aleyhimul kavlu fi umemin kad halet min kablihim minel cinni vel ins, innehum kanu hasirin.

25- Ve sarıverdirdik onlara yandaşları böylece süslü gösterdi onlara elleri arasındakileri ve arkalarındakileri ve hak oldu aleyhlerine söz -milletler içinde- gelip geçmiş onlardan önce cinlerden ve insanlardan. Şüphesiz onlar kaybedenler idi.

٢٦- وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَسْمَعُوا لِهَذَا الْقُرْآنِ وَالْغَوْا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَغْلِبُونَ
26- Ve dedi o inkar edenler:" Duymayın bu -Kur'anı;okunanı- ve yaygarayla bastırın -O'ndakini-  ki belki siz üstün gelirsiniz.

٢٧- فَلَنُذِيقَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا عَذَابًا شَدِيدًا وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَسْوَأَ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ
27- Fe le nuzikannellezine keferu azaben şediden ve le necziyennehum esveellezi kanu ya'melun.

27- Böylece elbette tattıracağız o inkarcılara şiddetli azabı ve elbette cezalandıracağız onları en kötüsüyle o yapmış olduklarından.

٢٨- ذَلِكَ جَزَاء أَعْدَاء اللَّهِ النَّارُ لَهُمْ فِيهَا دَارُ الْخُلْدِ جَزَاء بِمَا كَانُوا بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ
28- Zalike cezau a'daillahin nar, lehum fiha darul huld, cezaen bimakanu bi ayatina yechadun.

28- İşte budur cezası -Allah'ın düşmanlarının- ateştir, onlar içindir orada ölümsüz kalacakları ev. Ceza böyle -ayetlerimizi- reddettiklerinden dolayı.

٢٩- وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا رَبَّنَا أَرِنَا الَّذَيْنِ أَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ أَقْدَامِنَا لِيَكُونَا مِنَ الْأَسْفَلِينَ
29- Ve kalellezine keferu rabbena erinellezeyni edallana minel cinni vel insi nec'al huma tahte akdamina li yekuna minel esfelin.

29- Ve diyecek o inkarcılar:" Efendimiz, göster bize o, bizi saptıranları cinlerden ve insanlardan -alalım onları ayaklarımızın altına bizim en aşağılıklarımızdan olsunlar-"

٣٠- إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ
30- İnnellezine kalu rabbunallahu summestekamu tetenezzelu aleyhimul melaiketu ella tehafu ve la tahzenu ve ebşiru bil cennetilleti kuntum tuadun.

30- Muhakkak o diyenler:" Efendimiz Allah'tır" sonra böyle kararlı şekilde gidenlere inecektir melekler:" Korkuya kapılmayın ve kederlenmeyin ve alın cennetin müjdesini ki size vaad edilmiştir."

٣١- نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ
31- Nahnu evliyaukum fil hayatid dunya ve fil ahireh, ve lekum fiha ma teştehi enfusukum ve lekum fiha ma teddeun.

31- "Biziz evliyanız;dostunuz dünya hayatında ve ahirette, ve sizin için oradadır ne şehvet duyuyorsanız kendinizde ve sizin için oradadır dua edip istedikleriniz..."

٣٢- نُزُلًا مِّنْ غَفُورٍ رَّحِيمٍ
32- Nuzulen min gafurin rahim.

32- "...Ağırlamasıdır Ğafur'dan: hataları örten, bağışlayan, Rahiym'den; özü merhametli."

٣٣- وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِّمَّن دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ
33- Ve men ahsenu kavlen mimmen dea ilallahi ve amile salihan ve kale inneni minel muslimin.

33- Ve kimdir daha güzel sözlü -Allah'a dua edenden- ve -doğru işler yapandan- ve diyenden:" Şüphesiz ben teslim olanlardanım."

٣٤- وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ
34- Ve la testevil hasenetu ve les seyyieh, idfa' billeti hiye ahsenu fe izellezi beyneke ve beynehu adavetun ke ennehu veliyyun hamim.

34- Ve aynı seviyede değildir güzellik ve çirkinlik, def et onu güzellikle ki senin aranda ve onun arasında olan düşmanlık yerini onla sıcak dostluğa bırakmıştır.

٣٥- وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الَّذِينَ صَبَرُوا وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا ذُو حَظٍّ عَظِيمٍ
35- Ve ma yulakkaha illellezine saberu, ve ma yulakkaha illa zu hazzın azim.

35- Ve buna kavuşmaz, sadece sabredenler ve buna kavuşmaz sadece büyük pay sahibleri.

٣٦- وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
36- Ve imma yenzeganneke mineş şeytani nezgun festeız billah, innehu huves semiul alim.

36- Ve eğer bir dürtü gelirse sana şeytandan dürterek, hemen -Allah'a sığın-. Şüphesiz O var ya O, Semi; işiten, Aliym; bilendir.

٣٧- وَمِنْ آيَاتِهِ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ لَا تَسْجُدُوا لِلشَّمْسِ وَلَا لِلْقَمَرِ وَاسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي خَلَقَهُنَّ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
37- Ve min ayatihil leylu ven neharu veş şemsu vel kamer, la tescudu liş şemsi ve la lil kameri vescudu lillahillezi halakahunne in kuntum iyyahu ta'budun.

37- Ve işaretlerindendir gece ve gündüz ve güneş ve ay -boyun eğmeyin güneşe ve aya- ve -boyun eğin Allah'a- ki O yarattı onları - eğer edecekseniz sadece O'na- kulluk edin.

٣٨- فَإِنِ اسْتَكْبَرُوا فَالَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ يُسَبِّحُونَ لَهُ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُمْ لَا يَسْأَمُونَ*
38- Fe inistekberu fellezine inde rabbike yusebbihune lehu bil leyli ven nehari ve hum la yes'emun.

38- Ancak eğer kibirlenirlerse, bilsinler ki o, -Efendinin yanında övenler vardır O'nu gece ve gündüz- ve onlar bıkmazlar.

٣٩- وَمِنْ آيَاتِهِ أَنَّكَ تَرَى الْأَرْضَ خَاشِعَةً فَإِذَا أَنزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاء اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ إِنَّ الَّذِي أَحْيَاهَا لَمُحْيِي الْمَوْتَى إِنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
39- Ve min ayatihi enneke terel arda haşiaten fe iza enzelna aleyhel maehtezzet ve rebet, innellezi ahyaha le muhyil mevta, innehu ala kulli şey'in kadir.

39- Ve işaretlerindendir, senin görmen toprağı derinden saygılı biçimde, peşinden indirdiğimizde ona suyu silkelenir ve kabarır. Şüphesiz O, hayat verir ona elbette Muhyi; hayat vericidir ölüye. Şüphesiz O, her şey üzerine Kadir; gücü yetendir.

٤٠- إِنَّ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي آيَاتِنَا لَا يَخْفَوْنَ عَلَيْنَا أَفَمَن يُلْقَى فِي النَّارِ خَيْرٌ أَم مَّن يَأْتِي آمِنًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
40- İnnellezine yulhıdune fi ayatina la yahfevne aleyna, e fe men yulka fin nari hayrun em men ye'ti aminen yevmel kıyameh, i'melu ma şi'tum innehu bima ta'melune basir.

40- Şüphesiz o kıvıranlar var ya ayetlerimizi -gizli kalmazlar Bize-. Artık ateşe atılan mı daha hayırlıdır yoksa emin olarak gelen kimse mi kıyamet günü? Yapın istediğinizi. Şüphesiz O, yaptıklarınıza Basiyr; görendir.

٤١- إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِالذِّكْرِ لَمَّا جَاءهُمْ وَإِنَّهُ لَكِتَابٌ عَزِيزٌ
41- İnnellezine keferu biz zikri lemma caehum, ve innehu le kitabun aziz.

41- Şüphesiz o inkar edenler de -Zikri- onlara geldiğinde... Ve şüphesiz o, elbette Kitab-ı Aziyz; yüce bir bilgi kaynağıdır.

٤٢- لَا يَأْتِيهِ الْبَاطِلُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَلَا مِنْ خَلْفِهِ تَنزِيلٌ مِّنْ حَكِيمٍ حَمِيدٍ
42- La ye'tihil batılu min beyni yedeyhi ve la min halfih, tenzilun min hakimin hamid.

42- Gelemez -Ona- batıl önünden ve arkasından. İndirilmiştir Hakiym; ilmiyle kuşatan, Hamid; övgülere layık olandan.

٤٣- مَا يُقَالُ لَكَ إِلَّا مَا قَدْ قِيلَ لِلرُّسُلِ مِن قَبْلِكَ إِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ وَذُو عِقَابٍ أَلِيمٍ
43- Ma yukalu leke illa ma kad kile lir rusuli min kablik, inne rabbeke le zu magfiretin ve zu ikabin elim.

43- Değildir söylenen sana, sadece gerçekten söylenendir senden önceki rasüllere. Şüphesiz Efendin elbette mağfiret sahibi ve elim bir ceza sahibidir.

٤٤- وَلَوْ جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا أَعْجَمِيًّا لَّقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ آيَاتُهُ أَأَعْجَمِيٌّ وَعَرَبِيٌّ قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ آمَنُوا هُدًى وَشِفَاء وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِي آذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى أُوْلَئِكَ يُنَادَوْنَ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ
44- Ve lev cealnahu kur'anen a'cemiyyen le kalu lev la fussilet ayatuh, e a'cemiyyun ve arabiy, kul huve lillezine amenu huden ve şifaun, vellezine la yu'minune fi azanihim vakrun ve huve aleyhim ama, ulaike yunadevne min mekanin baid.

44- Ve eğer yapsaydık -O'nu- yabancı dilde, elbette diyeceklerdi:" Neden açıklanmadı ayetleri? Yabancı dilde mi ve bir Arab mı?" De:" O, inanan kimseler için bir rehber ve bir şifadır. Ve o inanmayan kimselerin kulaklarında bir sağırlık vardır ve O, onlara körlüktür. İşte bunlara çağrılıyor uzak bir mekandan."

٤٥- وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَاخْتُلِفَ فِيهِ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ وَإِنَّهُمْ لَفِي شَكٍّ مِّنْهُ مُرِيبٍ
45- Ve lekad ateyna musel kitabe fahtulife fih, ve lev la kelimetun sebekat min rabbike le kudıye beynehum, ve innehum lefi şekkin minhu murib.

45- Ve gerçekten verdik Musa'ya Kitab'ı ancak ihtilafa düştüler -O'nda- Ve eğer olmasaydı önceden sözü Efendi'nin, elbette karar verilirdi aralarında. Ve şüphesiz onlar gerçekten şüphelendiler -O'ndan- kuşkulanarak.

٤٦- مَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ أَسَاء فَعَلَيْهَا وَمَا رَبُّكَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ
46- Men amile salihan fe li nefsihi ve men esae fe aleyha, ve ma rabbuke bi zallamin lil abid.

46- Kim doğru iş yaparsa ancak kendisi içindir ve kim kötü yaparsa o da aleyhinedir. Ve değildi Efendin yanlış yapan kullarına.

٤٧- إِلَيْهِ يُرَدُّ عِلْمُ السَّاعَةِ وَمَا تَخْرُجُ مِن ثَمَرَاتٍ مِّنْ أَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ أَيْنَ شُرَكَائِي قَالُوا آذَنَّاكَ مَا مِنَّا مِن شَهِيدٍ
47- İleyhi yureddu ilmus saah, ve ma tahrucu min semeratinmin ekmamiha ve ma tahmilu min unsa ve la tedau illa bi ilmih, ve yevme yunadihim eyne şurekai kalu azennake ma minna min şehid.

47- O'na dönüktür -saatin bilgisi- ve çıkmaz bir meyve kabuğundan ve taşımaz bir kadın ve doğurmaz, sadece -İlmiyle- ve o gün Çağıracak onlara:" Nerededir Bana yamandırdıklarınız?" Diyecekler:" İlan ediyoruz Sana aramızda bir şehit yok"

٤٨- وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَدْعُونَ مِن قَبْلُ وَظَنُّوا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍ
48- Ve dalle anhum ma kanu yed'une min kablu ve zannu ma lehum min mahis.

48- Ve saptı onlardan önceden dua edip çağırdıkları ve zannettiler kendileri için bir sıkıntıdan çıkış olmayacağını. 

٤٩- لَا يَسْأَمُ الْإِنسَانُ مِن دُعَاء الْخَيْرِ وَإِن مَّسَّهُ الشَّرُّ فَيَؤُوسٌ قَنُوطٌ
49- La yes'emul insanu min duail hayri ve in messehuş şerru fe yeusun kanut.

49- Bıkmaz insan istemekten iyiliği ve eğer dokunsa ona bir kötülük hemen ümidini kaybedip umutsuzluğa düşer.

٥٠- وَلَئِنْ أَذَقْنَاهُ رَحْمَةً مِّنَّا مِن بَعْدِ ضَرَّاء مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ هَذَا لِي وَمَا أَظُنُّ السَّاعَةَ قَائِمَةً وَلَئِن رُّجِعْتُ إِلَى رَبِّي إِنَّ لِي عِندَهُ لَلْحُسْنَى فَلَنُنَبِّئَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِمَا عَمِلُوا وَلَنُذِيقَنَّهُم مِّنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ
50- Ve le in ezaknahu rahmeten minna min ba'di darrae messethu le yekulenne haza li ve ma ezunnus saate kaimeten ve le in ruci'tu ila rabbi inne li indehu lel husna, fe le nunebbiennellezine keferu bima amilu ve le nuzikannehum min azabin galiz.

50- Ve gerçekten eğer tattırsak ona -Bizden bir rahmet- ona dokunan bir zarardan sonra, elbette diyecek:" Bu benimdir ve zannetmem saatin çalacağını ve eğer dönersem Efendim'e, şüphesiz benim için -Yanında- güzellik olacaktır." Artık kesinlikle haber vereceğiz o kafirlere yaptıklarını ve kesinlikle tattıracağız onlara ağır bir işkenceyi.

٥١- وَإِذَا أَنْعَمْنَا عَلَى الْإِنسَانِ أَعْرَضَ وَنَأى بِجَانِبِهِ وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ فَذُو دُعَاء عَرِيضٍ
51- Ve iza en'amna alel insani a'rada ve nea bi canibih, ve iza messehuş şerru fe zu duain arid.

51- Ve ne zaman nimetlendirirsek insanı arkasını döner yan çizer ve ne zaman dokunsa ona kötülük artık uzun dualar eder.

٥٢- قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن كَانَ مِنْ عِندِ اللَّهِ ثُمَّ كَفَرْتُم بِهِ مَنْ أَضَلُّ مِمَّنْ هُوَ فِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ
52- Kul e reeytum in kane min indillahi summe kefertum bihi men edallu mimmen huve fi şikakın baid.

52- De:" Gördünüz mü eğer olsa -Allah yanından- sonra inkar etseniz -O'nu-, kim olur yanlışa sapmış o uzaklaşıp ayrılığa düşen?"

٥٣- سَنُرِيهِمْ آيَاتِنَا فِي الْآفَاقِ وَفِي أَنفُسِهِمْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُّ أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
53- Se nurihim ayatina fil afakı ve fi enfusihim hatta yetebeyyene lehum ennehul hakk, e ve lem yekfi bi rabbike ennehu ala kulli şey'in şehid.

53- Yakında göstereceğiz onlara -işaretlerimizi- etraflarında ve kendilerinde hatta netleşinceye kadar onlara -O'nun hakk olduğu-. Yeterli değil midir Efendin ki O; her şey üzerinde şehid; tanıktır.

٥٤- أَلَا إِنَّهُمْ فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَاء رَبِّهِمْ أَلَا إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطٌ
54- E la innehum fi miryetin min likai rabbihim, e la innehu bi kulli şey'in muhit.

54- Dikkat edin, şüphesiz onlar bir kuşku içindedirler -Efendilerine kavuşmaktan-. Dikkat edin, şüphesiz O, her şeye Muhiyt; kapsayandır.





















30 Temmuz 2021 Cuma

60- Alak Denklemi -Ğafir İkrası-

 






بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Bismillahir rahmanir rahim.
İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir

١- حم
1- Ha mim.

1- Ha mim.

٢- تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
2- Tenzilul kitabi minallahil azizil alim.

2- İndirilmesi Kitab'ın Allah'tan-dır Aziyz'dir, Aliym'dir

(Aziz:mutlak galib,istediğini yapan, boyun eğdiren, kimseye hesab vermeyen hesab soran. Alim; her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilen)

٣- غَافِرِ الذَّنبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَدِيدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ إِلَيْهِ الْمَصِيرُ
3- Gafiriz zenbi ve kabilit tevbi şedidil ikabi zit tavl, la ilahe illa huve, ileyhil masir.

3- Ğafir; örtendir günahı ve Gabil; kabul edendir tevbeyi;özrü, şiddetlidir cezası, bolluk sahibi-dir. Yoktur ilah sadece O. O'na-dır varış.

٤- مَا يُجَادِلُ فِي آيَاتِ اللَّهِ إِلَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِي الْبِلَادِ
4- Ma yucadilu fi ayatillahi illellezine keferu fe la yagrurke tekallubuhum fil bilad.

4- Cedelleşmez Allah ayetleri hakkında, -sadece o inkarcılar- artık aldatmasın seni dolaşmaları şehirlerde.

٥- كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَالْأَحْزَابُ مِن بَعْدِهِمْ وَهَمَّتْ كُلُّ أُمَّةٍ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ وَجَادَلُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ فَأَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ
5- Kezzebet kablehum kavmu nuhın vel ahzabu min ba'dıhım ve hemmet kullu ummetin bi resulihim li ye'huzuhu ve cadelu bil batılı li yudhıdu bihil hakka fe ehaztuhum, fe keyfe kane ıkab.

5- Yalanladı onlardan önceki Nuh Halkı ve onlardan sonraki topluluklar. Ve yeltendi her millet rasüllerini yakalamak için. Ve cedelleştiler sahteyle çürütmek için onla -hakikati- böylece yakaladım onları. Sonra nasıl oldu cezam?

٦- وَكَذَلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّهُمْ أَصْحَابُ النَّارِ
6- Ve kezalike hakkat kelimetu rabbike alellezine keferu ennehum ashabun nar.

6- Ve işte böyle hak oldu kelimesi Efendi'nin o inkarcıların üzerine ki onlar ateş halkıdır

٧- الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
7- Ellezine yahmilunel arşa ve men havlehu yusebbihune bi hamdi rabbihim ve yu'minune bihi ve yestagfirune lillezine amenu, rabbena vesi'te kulle şey'in rahmeten ve ilmen fagfir lillezine tabu vettebeu sebileke vekıhim azabel cahim.

7- O kimseler taşırlar Tahtı ve çevresinde olan kimseler anarlar övgüyle Efendilerini ve inanırlar -O'nla- ve bağışlanma dilerler o inanan kimseler için:" Efendimiz kuşatmıştır her olanı rahmetin ve ilmin, artık bağışla o pişman olan ve -Yoluna- tabi olan kimseleri ve koru onları alevli ateşin işkencesinden."

٨- رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدتَّهُم وَمَن صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
8- Rabbena ve edhilhum cennati adninilleti vaadtehum ve men salaha min abaihim ve ezvacihim ve zurriyyatihim inneke entel azizul hakim.

8- "Efendimiz; ve sok onları Adn bahçelerine ki; söz vermiştin onlara ve o doğru olan kimselere; babalarından, eşlerinden, soylarından. Şüphesiz Sen var ya Sen, Aziyz; istediğini yapan tek galib, Hakiym; her işini doğru yapan-sın."

٩- وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ وَمَن تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
9- Vekıhimus seyyiat, ve men tekıs seyyiati yevme izin fe kad rahimteh ve zalike huvel fevzul azim.

9- " Ve koru onları kötülüklerden. Ve kimi koruduysan kötülüklerden İzin günü, böylece gerçekten rahmet etmişsindir ona. Ve işte budur o büyük başarı." 

١٠- إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنَادَوْنَ لَمَقْتُ اللَّهِ أَكْبَرُ مِن مَّقْتِكُمْ أَنفُسَكُمْ إِذْ تُدْعَوْنَ إِلَى الْإِيمَانِ فَتَكْفُرُونَ
10- İnnellezine keferu yunadevne le maktullahi ekberu min maktikum enfusekum iz tud'avne ilel imani fe tekfurun.

10- Şüphesiz o inkarcılara çağrılacak: "Gerçekten -Allah'ın nefretle kızması daha büyüktür-, -kendinize olan nefret dolu kızmanızdan-  ne zaman çağrıldığınızda -imana- peşinden inkar ettiniz."

١١- قَالُوا رَبَّنَا أَمَتَّنَا اثْنَتَيْنِ وَأَحْيَيْتَنَا اثْنَتَيْنِ فَاعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ إِلَى خُرُوجٍ مِّن سَبِيلٍ
11- Kalu rabbena emettenesneteyni ve ahyeytenesneteyni fa'terefna bi zunubina fe hel ila hurucin min sebil.

11- Diyecekler: "Efendimiz bizi iki defa öldürdün ve iki defa hayat verdin artık kabul, itiraf ediyoruz günahlarımızı. Böylece var mıdır çıkışa doğru bir yol?" 

١٢- ذَلِكُم بِأَنَّهُ إِذَا دُعِيَ اللَّهُ وَحْدَهُ كَفَرْتُمْ وَإِن يُشْرَكْ بِهِ تُؤْمِنُوا فَالْحُكْمُ لِلَّهِ الْعَلِيِّ الْكَبِيرِ
12- Zalikum bi ennehu iza duiyallahu vahdehu kefertum, ve in yuşrek bihi tu'minu, fel hukmu lillahil aliyyil kebir.

12- İşte böyledir ki o; ne zaman -dua edip çağrıldığında Allah'a, O'nun Vahid; Tek oluşuna- inkar ettiniz. Ve eğer O'nunla ortaklar yamandırılsa iman ettiniz. Artık hüküm Allah'ın-dır, Aliyy; yücedir,uludur, Kebiyr; muhteşem büyüklüğe sahibtir.

١٣- هُوَ الَّذِي يُرِيكُمْ آيَاتِهِ وَيُنَزِّلُ لَكُم مِّنَ السَّمَاء رِزْقًا وَمَا يَتَذَكَّرُ إِلَّا مَن يُنِيبُ
13- Huvellezi yurikum ayatihi ve yunezzilu lekum mines semai rızka, ve ma yetezekkeru illa men yunib.

13- O ki; gösterir size ayetlerini ve indirir sizin için gökten rızkı. Ve hatırlayıp düşünmez, sadece yönelen kimse.

١٤- فَادْعُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
14- Fed'ullahe muhlisine lehud dine ve lev kerihel kafirun.

14- Artık dua edin Allah'a muhlis olarak -O'nun-dur din-  velev beğenmesede inkarcılar.

١٥- رَفِيعُ الدَّرَجَاتِ ذُو الْعَرْشِ يُلْقِي الرُّوحَ مِنْ أَمْرِهِ عَلَى مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ لِيُنذِرَ يَوْمَ التَّلَاقِ
15- Refiud derecati zul arş, yulkır ruha min emrihi ala men yeşau min ıbadihi li yunzire yevmet telak.

15- Yükseltendir basamakları -Sahibi-dir Tahtın- ruhu atmak işlerindendir istediği kişinin üstüne kullarından -uyarması için Buluşma Günü'ne-

١٦- يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
16- Yevme hum barizun la yahfa alallahi min hum şey'un, li menil mulkul yevm, lillahil vahidil kahhar.

16- O gün onlar bariz şekilde meydana çıkarlar, gizli değildir üzerine Allah'ın -onlardan bir şey-. "Kimin-dir mülk; tasarruf o gün?" "Allah'ın-dır Vahid; tek ilahtır, Kahhar; ezici güce sahibtir"

١٧- الْيَوْمَ تُجْزَى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ لَا ظُلْمَ الْيَوْمَ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ
17- El yevme tucza kullu nefsin bima kesebet, la zulmel yevm, innallahe seriul hisab.

17- Bugün karşılığını alacak her kimse kazandıklarının. Yanlış yapılmaz bugün. Şüphesiz Allah hesabı görmede seridir.

١٨- وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ الْآزِفَةِ إِذِ الْقُلُوبُ لَدَى الْحَنَاجِرِ كَاظِمِينَ مَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ حَمِيمٍ وَلَا شَفِيعٍ يُطَاعُ
18- Ve enzirhum yevmel azifeti izil kulubu ledel hanaciri kazımin, ma liz zalimine min hamimin ve la şefiin yutau.

18- Ve uyar onları -Yaklaşan Gün'e- o vakit kalbler gırtlaklara dayanmış, nefesler tutulmuştur. Yoktur yanlış yapan zalimler için sıcak bir dost ve yoktur uyulacak bir arabulucu.

١٩- يَعْلَمُ خَائِنَةَ الْأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ
19- Ya'lemu hainetel a'yuni ve ma tuhfis sudur.

19- Alim-dir hainliğine gözlerin ve ne saklıyorsa göğüsler.

٢٠- وَاللَّهُ يَقْضِي بِالْحَقِّ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ لَا يَقْضُونَ بِشَيْءٍ إِنَّ اللَّهَ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ
20- Vallahu yakdi bil hakk, vellezine yed'une min dunihi la yakdune bi şey'in, innallahe huves semiul basir.

20- Ve Allah yargılar doğruyla. Ve o; -O'nun yanısıra- dua ettikleri ise bir şeyde yargılayamazlar. Şüphesiz Allah; O Semi; dinleyendir Basiyr; görendir.

٢١- أَوَ لَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ كَانُوا مِن قَبْلِهِمْ كَانُوا هُمْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُم مِّنَ اللَّهِ مِن وَاقٍ
21- E ve lem yesiru fil ardı fe yenzuru keyfe kane akibetullezine kanu min kablihim, kanu hum eşedde min hum kuvveten ve asaran fil ardı fe ehazehumullahu bi zunubihim ve ma kane lehum minallahi min vak.

21- Yolculuk yapmazlar mı yeryüzünde ki baksınlar nasıl oldu sonu o, onlardan öncekilerin. Onlar daha şiddetli idiler onlardan kuvveten ve eserler bakımından yeryüzünde, ancak aldı onları Allah günahlarıyla ve olmadı onlar için Allah'tan bir koruyucu.

٢٢- ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانَت تَّأْتِيهِمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَكَفَرُوا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ إِنَّهُ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ
22- Zalike bi ennehum kanet te'tihim rusuluhum bil beyyinati fe keferu fe ehazehumullah, innehu kaviyyun şedidul ikab.

22- Böyle oldu çünkü gelmişti onlara Rasülleri açık delillerle ancak inkar ettiler, peşinden aldı onları Allah. Şüphesiz O; Kavi; kuvvetlidir, şiddetlidir cezası.

٢٣- وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَى بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
23- Ve lekad erselna musa bi ayatina ve sultanin mubin.

23- Ve gerçekten gönderdik Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık yetkiyle

٢٤- إِلَى فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَقَارُونَ فَقَالُوا سَاحِرٌ كَذَّابٌ
24- İla fir'avne ve hamane ve karune fe kalu sahirun kezzab.

24- Firavun'a ve Haman'a ve Karun'a. Böylece dediler: "Yalancı bir sihirbazdır"

٢٥- فَلَمَّا جَاءهُم بِالْحَقِّ مِنْ عِندِنَا قَالُوا اقْتُلُوا أَبْنَاء الَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ وَاسْتَحْيُوا نِسَاءهُمْ وَمَا كَيْدُ الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ
25- Fe lemma caehum bil hakkı min indina kaluktulu ebnaellezine amenu meahu vestahyu nisaehum, ve ma keydul kafirine illa fi dalal.

25- Böylece ne zaman geldiğinde onlara -hakkla- -Yanımızdan- dediler:" Öldürün oğullarını onunla beraber inananların ve sağ bırakın kadınlarını." Ve değildir tuzağı inkarcıların sadece yanlıştadır.

٢٦- وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونِي أَقْتُلْ مُوسَى وَلْيَدْعُ رَبَّهُ إِنِّي أَخَافُ أَن يُبَدِّلَ دِينَكُمْ أَوْ أَن يُظْهِرَ فِي الْأَرْضِ الْفَسَادَ
26- Ve kale fir'avnu zeruni aktul musa vel yed'u rabbeh, inni ehafu en yubeddile dinekum ev en yuzhire fil ardıl fesad.

26- Ve dedi Firavun:" Bırakın beni öldüreyim Musa'yı ve peşinden dua etsin bakayım Efendisi'ne. Şüphesiz ben korkuyorum ki değiştirecek dininizi ya da ortaya çıkaracak yeryüzünde bozgunculuğu."

٢٧- وَقَالَ مُوسَى إِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُم مِّن كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَّا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ
27- Ve kale musa inni uztu bi rabbi ve rabbikum min kulli mutekebbirin la yu'minu bi yevmil hisab.

27- Ve dedi Musa:" Şüphesiz ben sığındım Efendime ve Efendinize her kibirliden; inanmazlar -Hesap Günü-yle-."

٢٨- وَقَالَ رَجُلٌ مُّؤْمِنٌ مِّنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ إِيمَانَهُ أَتَقْتُلُونَ رَجُلًا أَن يَقُولَ رَبِّيَ اللَّهُ وَقَدْ جَاءكُم بِالْبَيِّنَاتِ مِن رَّبِّكُمْ وَإِن يَكُ كَاذِبًا فَعَلَيْهِ كَذِبُهُ وَإِن يَكُ صَادِقًا يُصِبْكُم بَعْضُ الَّذِي يَعِدُكُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ
28- Ve kale raculun mu'minun min ali fir'avne yektumu imanehu e taktulune raculen en yekule rabbiyallahu ve kad caekum bil beyyinati min rabbikum, ve in yeku kaziben fe aleyhi kezibuh, ve in yeku sadikan yusibkum ba'dullezi yeidukum, innallahe la yehdi men huve musrifun kezzab.

28- Ve dedi inanan bir adam -Firavun Ailesi-nden- inancını gizleyerek:" Öldürecek misin bir adamı -Efendim Allah'tır- dedi diye? ve gerçekten geldi size anlaşılır delillerle Efendiniz-den. Ve eğer o bir yalancı olsa, elbette aleyhinedir yalanı. Ve eğer o bir doğru ise isabet edecek bazısı o vaadlerinin. Şüphesiz Allah hidayet etmez o, yalancı müsrif kimseyi."

٢٩- يَا قَوْمِ لَكُمُ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ظَاهِرِينَ فِي الْأَرْضِ فَمَن يَنصُرُنَا مِن بَأْسِ اللَّهِ إِنْ جَاءنَا قَالَ فِرْعَوْنُ مَا أُرِيكُمْ إِلَّا مَا أَرَى وَمَا أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ الرَّشَادِ
29- Ya kavmi lekumul mulkul yevme zahirine fil ardı fe men yensuruna min be'sillahi in caena, kale fir'avnu ma urikum illa ma era ve ma ehdikum illa sebiler reşad.

29- "Ey halkım, sizindir mülk bugün görünürde yeryüzünde ancak kim yardım edecek bize - Allah'ın kötülüğünden- eğer gelirse bize?
Dedi Firavun:" Göstermiyorum size, sadece ne görüyorsam ve hidayet etmiyorum sizi, sadece doğru yola."

٣٠- وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُم مِّثْلَ يَوْمِ الْأَحْزَابِ
30- Ve kalellezi amene ya kavmi inni ehafu aleykum misle yevmil ahzab.

30- Ve dedi o inanan:" Ey halkım, şüphesiz ben korkuyorum sizin için toplulukların günü gibi..."

٣١- مِثْلَ دَأْبِ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذِينَ مِن بَعْدِهِمْ وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِّلْعِبَادِ
31- Misle de'bi kavmi nuhın ve adin ve semude vellezine min ba'dihim, ve mallahu yuridu zulmen lil ibad.

31- "...Gidişatı gibi Nuh Halkı'nın ve Ad ve Semud ve onlardan sonrakilerin... Ve Allah istemez yanlış yapmayı kullarına."

٣٢- وَيَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ التَّنَادِ
32- Ve ya kavmi inni ehafu aleykum yevmet tenad.

32- "Ve ey halkım, şüphesiz ben korkuyorum sizin için bağrışma gününden."

٣٣- يَوْمَ تُوَلُّونَ مُدْبِرِينَ مَا لَكُم مِّنَ اللَّهِ مِنْ عَاصِمٍ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
33- Yevme tuvellune mudbirin, ma lekum minallahi min asım ve men yudlilillahu fe ma lehu min had.

33- "O gün arkanızı dönüp kaçarsınız, olmayacak sizin için Allah'tan bir koruyucu. Ve kimi saptırırsa Allah, artık olmaz onun için bir hidayet."

٣٤- وَلَقَدْ جَاءكُمْ يُوسُفُ مِن قَبْلُ بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا زِلْتُمْ فِي شَكٍّ مِّمَّا جَاءكُم بِهِ حَتَّى إِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَن يَبْعَثَ اللَّهُ مِن بَعْدِهِ رَسُولًا كَذَلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ مُّرْتَابٌ
34- Ve lekad caekum yusufu min kablu bil beyyinati fe ma ziltum fi şekkin mimma caekum bih, hatta iza heleke kultum len yeb'asallahu min ba'dihi resula, kezalike yudıllullahu men huve musrifun murtab.

34- Ve gerçekten geldi size Yusuf önceden -anlaşılır delillerle- ancak ayrılmadınız şüpheden -ne getirdiyse size -Onunla- Hatta ne zaman helak olduğunda, dediniz:"Asla göndermeyecek Allah -Ondan sonra- Rasül." İşte böyle saptırır Allah, o müsrif kuşkucu kimseleri.

٣٥- الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللَّهِ وَعِندَ الَّذِينَ آمَنُوا كَذَلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَى كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍ جَبَّارٍ
35- Ellezine yucadilune fi ayatillahi bi gayri sultanin etahum, kebure makten indallahi ve indellezine amenu, kezalike yatbaullahu ala kulli kalbi mutekebbirin cebbar.

35- O kimseler mücadele ederler ayetleri hakkında Allah'ın olmaksızın kendilerine gelmiş bir sultan. Büyüktür nefretle kızılması -Yanında Allah'ın- ve yanında o inananların. İşte böyle kalıba sokar Allah her kibirli ve zorbanın kalbini.

٣٦- وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا هَامَانُ ابْنِ لِي صَرْحًا لَّعَلِّي أَبْلُغُ الْأَسْبَابَ
36- Ve kale fir'avnu ya hamanubni li sarhan lealli eblugul esbab.

36- Ve dedi Firavun:" Ey Haman bina yap bana bir kule belki ben erişirim sebeblere."

٣٧- أَسْبَابَ السَّمَاوَاتِ فَأَطَّلِعَ إِلَى إِلَهِ مُوسَى وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ كَاذِبًا وَكَذَلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُوءُ عَمَلِهِ وَصُدَّ عَنِ السَّبِيلِ وَمَا كَيْدُ فِرْعَوْنَ إِلَّا فِي تَبَابٍ
37- Esbabes semavati fe attalia ila ilahi musa ve inni le ezunnuhu kaziba, ve kezalike zuyyine li fir'avne suu amelihi ve sudde anis sebil, ve ma keydu fir'avne illa fi tebab.

37- "Sebeblerini göklerin, böylece bakarım İlahı'na Musa'nın ve şüphesiz ben elbette onun bir yalancı olduğunu zannediyorum." Ve işte böyle süslendi Firavun'a kötü ameli ve uzaklaştı yoldan. Ve değildir tuzağı Firavun'un, sadece ziyandadır.

٣٨- وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ أَهْدِكُمْ سَبِيلَ الرَّشَادِ
38- Ve kalellezi amene ya kavmittebiuni ehdikum sebiler reşad.

38- Ve dedi o inanan:" Ey halkım, tabi olun bana hidayet edeceğim sizi doğru yola."

٣٩- يَا قَوْمِ إِنَّمَا هَذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌ وَإِنَّ الْآخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ
39- Ya kavmi innema hazihil hayatud dunya metaun ve innel ahirete hiye darul karar.

39- " Ey halkım, sadece bu dünya hayatı bir metadır ve şüphesiz ahiret var ya o karar kılınacak evdir.

٤٠- مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزَى إِلَّا مِثْلَهَا وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُوْلَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ فِيهَا بِغَيْرِ حِسَابٍ
40- Men amile seyyieten fe la yucza illa misleha, ve men amile salihan min zekerin ev unsa ve huve mu'minun fe ulaike yedhulunel cennete yurzekune fiha bi gayri hisab.

40- "Kim amel ederse bir kötülük, artık yoktur cezası, -sadece misliyle- ve kim amel ederse bir iyilik erkek ya da dişiden ve -o inanmışsa- İşte bunlar dahil olacak cennete, rızıklanacaklar orada hesabsızca."

٤١- وَيَا قَوْمِ مَا لِي أَدْعُوكُمْ إِلَى النَّجَاةِ وَتَدْعُونَنِي إِلَى النَّارِ
41- Ve ya kavmi ma li ed'ukum ilen necati ve ted'uneni ilen nar.

41- "Ve ey halkım, ben çağırıyorken sizi kurtuluşa ve siz çağırıyorsunuz beni ateşe."

٤٢- تَدْعُونَنِي لِأَكْفُرَ بِاللَّهِ وَأُشْرِكَ بِهِ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ وَأَنَا أَدْعُوكُمْ إِلَى الْعَزِيزِ الْغَفَّارِ
42- Ted'uneni li ekfure billahi ve uşrike bihi ma leyse li bihi ilmun ve ene ed'ukum ilel azizil gaffar.

42- "Çağırıyorsunuz beni küfür etmeye Allah'a ve ortaklar yamandırmaya -O'nunla- hakkında bir ilmim olmayan şeyleri ve ben çağırıyorum Aziz; karşı konulmaz güç sahibi, Ğaffar; hatalarını itiraf edip kendilerini düzeltenleri bağışlayan, günahları örtene."

٤٣- لَا جَرَمَ أَنَّمَا تَدْعُونَنِي إِلَيْهِ لَيْسَ لَهُ دَعْوَةٌ فِي الدُّنْيَا وَلَا فِي الْآخِرَةِ وَأَنَّ مَرَدَّنَا إِلَى اللَّهِ وَأَنَّ الْمُسْرِفِينَ هُمْ أَصْحَابُ النَّارِ
43- La cereme ennema ted'uneni ileyhi leyse lehu da'vetun fid dunya ve la fil ahireti ve enne mereddena ilallahi ve ennel musrifine hum ashabun nar.

43- " Kaçınılmazdır ki; beni ona çağırdığınız var ya -yoktur onun bir davet- dünyada ve yoktur ahirette ve şu ki dönüşümüz Allah'a-dır ve şu ki o müsrifler ateşin yoldaşlarıdırlar."

٤٤- فَسَتَذْكُرُونَ مَا أَقُولُ لَكُمْ وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ
 44- Fe se tezkurune ma ekulu lekum, ve ufevvidu emri ilallah, innallahe basirun bil ibad.

44- "Hatırlayacaksınız ne dediğimi size ve havale ediyorum işimi Allah'a. Şüphesiz Allah Basiyr; görür kullarını."

٤٥- فَوَقَاهُ اللَّهُ سَيِّئَاتِ مَا مَكَرُوا وَحَاقَ بِآلِ فِرْعَوْنَ سُوءُ الْعَذَابِ
45- Fe vekahullahu seyyiati ma mekeru ve haka bi ali fir'avne suul azab.

45- Böylece korudu onu Allah kötülüklerinden tuzaklarının. Ve kuşattı Firavun Ailesi'ni kötü bir işkence.

٤٦- النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ
46- En naru yu'radune aleyha guduvven ve aşiyya ve yevme tekumus saah, edhılu ale firavne eşeddel azab.

46- Ateşe arz edilirler, ondadırlar sabahleyin ve akşamleyin. Ve çalacağı gün saatin:" Sokun Firavun Ailesi'ni şiddetli işkenceye."

٤٧- وَإِذْ يَتَحَاجُّونَ فِي النَّارِ فَيَقُولُ الضُّعَفَاء لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنتُم مُّغْنُونَ عَنَّا نَصِيبًا مِّنَ النَّارِ
47- Ve iz yetehaccune fin nari fe yekulud duafau lillezinestekberu inna kunna lekum tebean fe hel entum mugnune anna nasiben minen nar.

47- Ve ne zaman atıştıklarında ateşte, peşinden diyecek ezilenler o ezenlere:" Şüphesiz biz, size tabi olduk, artık siz mani olabilirmisiniz bizden bir parça ateşten?"

٤٨- قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُلٌّ فِيهَا إِنَّ اللَّهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ
48- Kalellezi nestekberu inna kullun fiha innallahe kad hakeme beynel ibad.

48- Diyecek o ezenler:" Şüphesiz biz, hepimiz ondayız. Kuşkusuz Allah gerçekten hükmünü verdi kulları arasında."

٤٩- وَقَالَ الَّذِينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْمًا مِّنَ الْعَذَابِ
49- Ve kalellezine fin nari li hazeneti cehennemed'u rabbekum yuhaffif anna yevmen minel azab.

49- Ve diyecek o ateştekiler bekçilerine cehennemin:" Dua edin Efendinize hafifletsin bizden -bir gün- işkenceden."

٥٠- قَالُوا أَوَلَمْ تَكُ تَأْتِيكُمْ رُسُلُكُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا بَلَى قَالُوا فَادْعُوا وَمَا دُعَاء الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ
50- Kalu e ve lem teku te'tikum rusulukum bil beyyinat, kalu bela, kalu fed'u, ve ma duaul kafirine illa fi dalal.

50- Diyecekler:" Yok muydu size gelen Rasülleriniz anlaşılır delillerle?" Diyecekler: "Evet." Diyecekler: "Öyleyse dua edin. Ve değildir duası küfürbazların, sadece geçersizdir." 

٥١- إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ
51- İnna le nensuru rusulena vellezine amenu fil hayatid dunya ve yevme yekumul eşhad.

51- Şüphesiz Biz, elbette yardım edeceğiz Rasüllerimize ve o inananlara dünya hayatında ve şahitlerin getirileceği gün.

٥٢- يَوْمَ لَا يَنفَعُ الظَّالِمِينَ مَعْذِرَتُهُمْ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ
52- Yevme la yenfeuz zalimine ma'ziretuhum ve lehumulla'netu ve lehum suud dar.

52- O gün fayda vermez yanlış yapanlara mazeretleri ve onlaradır lanet ve onlaradır berbat ev.

٥٣- وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْهُدَى وَأَوْرَثْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ الْكِتَابَ
53- Ve lekad ateyna musel huda ve evresna beni israilel kitab.

53- Ve andolsun verdik Musa'ya hidayeti ve varis kıldık İsrailoğulları'na -Kitabı-

٥٤- هُدًى وَذِكْرَى لِأُولِي الْأَلْبَابِ
54- Huden ve zikra li ulil elbab.

54- Bir rehber ve hatırlatıcıdır temiz akıllılar için.

٥٥- فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ
55- Fasbir inne va'dallahi hakkun vestagfir li zenbike ve sebbih bi hamdi rabbike bil aşiyyi vel ibkar.

55- Artık sabret! Şüphesiz vaadi Allah'ın hakk-tır ve bağışlanma dile günahların için ve an övgüyle Efendini akşamdan ve erkenden.

٥٦- إِنَّ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ إِن فِي صُدُورِهِمْ إِلَّا كِبْرٌ مَّا هُم بِبَالِغِيهِ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ
56- İnnellezine yucadilune fi ayatillahi bi gayri sultanin etahum in fi sudurihim illa kibrun ma hum bi baligih, festeiz billah, innehu huves semiul basir.

56- Şüphesiz o mücadele edenler; -ayetleri hakkında Allah'ın- onlara gelmiş bir sultan olmadan... Yoktur göğüslerinde, sadece bir kibir ki onlar erişemezler ona. Artık sığın Allah'a. Şüphesiz O var ya O, Semi; işitendir, Basiyr; görendir.

٥٧- لَخَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَكْبَرُ مِنْ خَلْقِ النَّاسِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
57- Le halkus semavati vel ardı ekberu min halkın nasi ve lakinne ekseren nasi la ya'lemun.

57- Elbette yaratılışı göklerin ve yerin daha büyüktür yaratılışından insanlığın ve lakin insanların çoğu bilmezler.

٥٨- وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَى وَالْبَصِيرُ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَلَا الْمُسِيءُ قَلِيلًا مَّا تَتَذَكَّرُونَ
58- Ve ma yestevil a'ma vel basiru vellezine amenu ve amilus salihati ve lel musiu, kalilen ma tetezekkerun.

58- Ve denk değildir; kör ve gören, ve o inananlar ve doğru yapanlar ve değildir kötülük yapanlarla. Ne de az dikkat ediyorsunuz!

٥٩- إِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ
59- İnnes saate le atiyetun la reybe fiha ve lakinne ekseren nasi la yu'minun.

59- Şüphesiz saat elbette gelecektir yoktur şüphe onda ve lakin çoğusu insanların inanmazlar.

٦٠- وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ
60- Ve kale rabbukumud'uni estecib lekum, innellezine yestekbirune an ibadeti se yedhulune cehenneme dahırin.

60- Ve dedi Efendiniz:" Dua edin Bana cevab vereceğim sizin için! Şüphesiz o kibirlenenler -Bana kulluk etmek üzerine- girecekler cehenneme aşağılanmış olarak."

٦١- اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ
61- Allahullezi ceale lekumul leyle li teskunu fihi ven nehare mubsıra, innallahe le zu fadlin alen nasi ve lakinne ekseren nasi la yeşkurun.

61- Allah ki yaptı sizin için geceyi dinlenin diye onda ve gündüzü görünür. Şüphesiz Allah elbette -fazilet sahibidir- üzerine insanların ve lakin çoğusu insanların teşekkür etmezler.

٦٢- ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ لَّا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُؤْفَكُونَ
62- Zalikumullahu rabbukum haliku kulli şey'in la ilahe illa huve fe enna tu'fekun.

62- İşte budur Allah, Efendinizdir, Halık; Yaratıcısıdır her olanın -yoktur ilah, sadece O!- Artık nasıl dönüveriyorsunuz?

٦٣- كَذَلِكَ يُؤْفَكُ الَّذِينَ كَانُوا بِآيَاتِ اللَّهِ يَجْحَدُونَ
63- Kezalike yu'fekullezine kanu bi ayatillahi yechadun.

63- İşte böyle dönüveriyordu o; -Allah ayetlerini- reddedenler.

٦٤- اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَاء بِنَاء وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ فَتَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
64- Allahullezi ceale lekumul arda kararen ves semae binaen ve savverekum fe ahsene suverekum ve razakakum minet tayyibat, zalikumullahu rabbukum, fe tebarekallahu rabbul alemin.

64- Allah ki; yaptı sizin için yeri yerleşilecek ve göğü de bina ve suretlendirdi sizi böylece çok güzel surete büründürdü sizi ve rızıklandırdı sizi hoşlarından. Budur Allah, Efendiniz! Böylece mübarektir Allah, Efedisidir alemlerin!

٦٥- هُوَ الْحَيُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
65- Huvel hayyu la ilahe illa huve fed'uhu muhlisine lehud din, el hamdu lillahi rabbil alemin.

65- O Hayy; diridir -yoktur ilah sadece O- Artık -dua edin O'na muhlis olarak- -O'nun-dur din-. Övgüler Allah içindir, Efendisi-dir alemlerin.

٦٦- قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ لَمَّا جَاءنِيَ الْبَيِّنَاتُ مِن رَّبِّي وَأُمِرْتُ أَنْ أُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ
66- Kul inni nuhitu en a'budellezine ted'une min dunillahi lemma caeniyel beyyinatu min rabbi ve umirtu en uslime li rabbil alemin.

66- De:" Şüphesiz ben yasaklandım kulluk etmekten o, dua ettiklerinizden -Allah yanısıra-  geldiği vakit bana -anlaşılır deliller Efendimden- ve emredildim teslim olmaya -Efendisine alemlerin-

٦٧- هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّى مِن قَبْلُ وَلِتَبْلُغُوا أَجَلًا مُّسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
67- Huvellezi halakakum min turabin summe min nutfetin summe min alakatin summe yuhricukum tıflen summe li teblugu eşuddekum summe li tekunu şuyuha, ve minkum men yuteveffa min kablu ve li teblugu ecelen musemmen ve leallekum ta'kılun.

67- O ki yarattı sizi topraktan sonra meniden sonra alakadan sonra çıkardı sizi bir bebek sonra erişilsin diye olgunluğunuza sonra olasınız diye bir yaşlı. Ve sizden vefat eden olur önceden. Ve erişesiniz diye belirlenmiş ecelinize ve böylece siz belki aklınızı kullanırsınız.

٦٨- هُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ فَإِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
68- Huvellezi yuhyi ve yumit, fe iza kada emren fe innema yekulu lehu kun fe yekun.

68- O ki hayat verir ve can alır. Artık ne zaman kaza ettiğinde bir emri peşinden sadece -Der- ona: " Ol! artık Oldu!"

٦٩- أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ أَنَّى يُصْرَفُونَ
69- E lem tere ilellezine yucadilune fi ayatillah, enna yusrafun.

69- Görmez misin o cedelleşenleri -Allah ayetleri hakkında- Nasıl değişiyorlar?

٧٠- الَّذِينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَا أَرْسَلْنَا بِهِ رُسُلَنَا فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
70- Ellezine kezzebu bil kitabi ve bima erselna bihi rusulena, fe sevfe ya'lemun.

70- Ki onlar yalanladılar -Kitabı- ve ne gönderdiysek -onunla- Rasüllerimizi. Ama yakında bilecekler.

٧١- إِذِ الْأَغْلَالُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَالسَّلَاسِلُ يُسْحَبُونَ
71- İzil aglalu fi a'nakıhim ves selasil, yushabun.

71- Ne zaman kelepçeler boyunlarında ve zincirler sürüklenecekler.

٧٢- فِي الْحَمِيمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَ
72- Fil hamimi summe fin nari yuscerun.

72- Hamamda sonra ateşte yakılacaklar.

٧٣- ثُمَّ قِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تُشْرِكُونَ
73- Summe kile lehum eyne ma kuntum tuşrikun.

73- Sonra denilecek onlara:"Nerededir o yamandırmış olduklarınız?..."

٧٤- مِن دُونِ اللَّهِ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا بَل لَّمْ نَكُن نَّدْعُو مِن قَبْلُ شَيْئًا كَذَلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ الْكَافِرِينَ
74- Min dunillah, kalu dallu anna bel lem nekun ned'u min kablu şey'a, kezalike yudıllullahul kafirin.

74- "Allah yanısıra..." Diyecekler:" Saptılar bizden, hayır! değildik biz dua edenler önceden bir şeye." İşte böyle saptırır Allah küfürbazları.

٧٥- ذَلِكُم بِمَا كُنتُمْ تَفْرَحُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنتُمْ تَمْرَحُونَ
75- Zalikum bima kuntum tefrehune fil ardı bi gayril hakkı ve bima kuntum temrehun.

75- "İşte böyle oldu çünkü siz ferahlanıyordunuz yeryüzünde haksız yere ve çünkü siz böbürleniyordunuz."

٧٦- ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ
76- Udhulu ebvabe cehenneme halidine fiha, fe bi'se mesvel mutekebbirin.

76- "Girin kapılarından cehennemin -ölümsüzce- orada! Ne berbattır yeri kibirlenenlerin"

٧٧- فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
77- Fasbir inne va'dallahi hakk, fe imma nuriyenneke ba'dallezi neıduhum ev neteveffeyenneke fe ileyna yurceun.

77- Artık sabret! Şüphesiz vaadi Allah'ın hakk-tır. Böylece göstersekte sana, onlara olan vaadlerimizin bazılarını ya da vefat ettirsek seni, sonunda -Bize- dönecekler.

٧٨- وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِّن قَبْلِكَ مِنْهُم مَّن قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُم مَّن لَّمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ فَإِذَا جَاء أَمْرُ اللَّهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ
78- Ve lekad erselna rusulen min kablike minhum men kasasna aleyke ve minhum men lem naksus aleyk, ve ma kane li resulin en ye'tiye bi ayetin illa bi iznillah, fe iza cae emrullahi kudıye bil hakkı ve hasire hunalikel mubtılun.

78- Ve gerçekten gönderdik Rasülleri -Senden önce- onlardan kiminin izini sürdük Sana ve onlardan kiminin izini sürmedik Sana. Ve olmaz bir Rasülün getirmesi bir ayeti, - sadece izniyle Allah'ın-. Artık geldiğinde -emri Allah'ın- kaza edilir hakk-la ve kaybeder orada sahtekarlar.

٧٩- اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
79- Allahullezi ceale lekumul en'ame li terkebu minha ve minha te'kulun.

79- Allah ki yaptı sizin için enamı binesiniz diye onlardan ve onlardan yiyesiniz.

٨٠- وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً فِي صُدُورِكُمْ وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ
80- Ve lekum fiha menafiu ve li teblugu aleyha haceten fi sudurikum ve aleyha ve alel fulki tuhmelun.

80- Ve sizin için onlarda menfaatler vardır ve ulaşmanız için onlarla bir ihtiyacınıza gönüllerinizde olan ve onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.

٨١- وَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ فَأَيَّ آيَاتِ اللَّهِ تُنكِرُونَ
81- Ve yurikum ayatihi fe eyye ayatillahi tunkirun.

81- Ve gösteriyor size ayetlerini, artık hangi ayetini Allah'ın inkar edersiniz?

٨٢- أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَانُوا أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ
82- E fe lem yesiru fil ardı fe yenzuru keyfe kane akıbetullezine min kablihim, kanu eksere minhum ve eşedde kuvveten ve asaren fil ardı fema agna anhum ma kanu yeksibun.

82- Yapmıyorlar mı yolculuk yeryüzünde böylece baksınlar nasıl oldu akıbeti onlardan öncekilerin. Daha çoktular onlardan ve muazzam güçlüydüler ve eserler bakımından yeryüzünde ama fayda sağlamadı onlara kazanmış oldukları.

٨٣- فَلَمَّا جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَرِحُوا بِمَا عِندَهُم مِّنَ الْعِلْمِ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون
83- Fe lemma caethum rusuluhum bil beyyinati ferihu bima indehum minel ilmi ve haka bihim ma kanu bihi yestehziun.

83- Artık ne zaman geldiğinde onlara Rasülleri -anlaşılır delillerle- sevindiler yanlarında olan -ilimden- ve kuşattı onlarla -Onunla- alay ettiklerini-

٨٤- فَلَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا قَالُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَحْدَهُ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِهِ مُشْرِكِينَ
84- Fe lemma reev be'sena kalu amenna billahi vahdehu ve keferna bima kunna bihi muşrikin.

84- Böylece ne zaman gördüklerinde kötülüğümüzü, dediler:" İnandık Allah'a, Vahid; Tek oluşuna ve inkar ettik -O'nunla beraber- yamandırdıklarımızı."

٨٥- فَلَمْ يَكُ يَنفَعُهُمْ إِيمَانُهُمْ لَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا سُنَّتَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي عِبَادِهِ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ
85- Fe lem yeku yenfeuhum imanuhum lemma reev be'sena, sunnetallahilleti kad halet fi ibadih, ve hasire hunalikel kafirun.

85- Fakat fayda sağlamadı inanmaları gördükleri vakit kötülüğümüzü. Sünneti Allah'ın ki gerçekten süregelendir arasında kullarının ve kaybedenlerdir orada kafirler.







13 Haziran 2021 Pazar

59- Alak Denklemi -Zümer İkrası-






بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
İsmiyle Allah'ın, Rahman'dır,Rahiym'dir

١- تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
1- Tenzilul kitabi minallahil azizil hakim.

1- İndirilmesi Kitab'ın Allah'tan-dır, Aziz'dir, Hakiym'dir.

(Tenzil: daha çok parça parça indiriliş, inzal: genel indiriliş.Aziz: mutlak galib, istediğini yapmakta kimseden çekinmeyen, Hakiym: yaptığını nedenlere dayandıran çeşitli sonuçlar ortaya çıkaran, doğru hüküm veren.)

٢- إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللَّهَ مُخْلِصًا لَّهُ الدِّينَ
2- İnna enzelna ileykel kitabe bil hakkı fa'budillahe muhlisan lehud din.

2- Şüphesiz Biz indirdik Sana Kitab'ı -hakkla- Artık kulluk et Allah'a halis olarak -O'nun-dur din-

(Hak: su götürmez gerçek. Muhlis: samimi, içten,katıksız, organik kelimesinin kullanılmasının nedeni, doğal ve kaliteli kul istiyor Rabbimiz, bu yüzden inanç sistemi olan -Din- öğesini, belirttiği şekilde Kitab'tan alarak anlamalıyız.)

٣- أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
3- E la lillahid dinul halis, vellezinettehazu min dunihi evliya, ma na'buduhum illa li yukarribuna ilallahi zulfa, innallahe yahkumu beynehum fi ma hum fihi yahtelifun, innallahe la yehdi men huve kazibun keffar.

3- Değil midir Allah'ın organik din? Ve o, edinenler -O'nun Yanısıra - evliyalar: " Kulluk etmiyoruz onlara, sadece belki yanaştırırlar bizi Allah'a mertebece." Muhakkak Allah hükmedecek aralarında içinde bulundukları ihtilaflar üzerinde. Muhakkak Allah hidayete erdirmez o, yalancı, inkarcı kimseyi.

٤- لَوْ أَرَادَ اللَّهُ أَنْ يَتَّخِذَ وَلَدًا لَّاصْطَفَى مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَاء سُبْحَانَهُ هُوَ اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
4- Lev eradallahu en yettehıze veleden lastafa mimma yahluku ma yeşau subhaneh, huvallahul vahıdul kahhar.

4- Eğer dileseydi Allah bir veled edinmeyi, elbette seçebilirdi yarattıkları arasından istediğini. Subhan'dır O! O, Allah; Vahid'dir, Kahhar'dır.

(Subhan: Her yaratılanın Sahibi, iradeli ve iradesiz her şeyin O'nu anmaktadır. Yaratılmışların kalıblarından uzak. Vahid: Tek, Bir'dir. Kahhar: Tek oluşu sebebiyle herkese, her şeye boyun eğdiren, boyunduruk altına alan.)

٥- خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ يُكَوِّرُ اللَّيْلَ عَلَى النَّهَارِ وَيُكَوِّرُ النَّهَارَ عَلَى اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى أَلَا هُوَ الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ
5- Halakas semavati vel arda bil hakk, yukevvirul leyle alen nehari ve yukevvirun nehare alel leyli ve sehhareş şemse vel kamer, kullun yecri li ecelin musemma, e la huvel azizul gaffar.

5- Yarattı gökleri ve yeri hakla. Sardırır geceyi üstüne gündüzün ve sardırır gündüzü üstüne gecenin.Ve hizmete soktu güneşi ve ayı. Hepsi çalışır isimlendirilmiş bir dönem için. Değil midir O, Aziz, Ğaffar?

(Yukevvir: sarmak, döndürmek.Aziz: Herkesi, her şeyi mağlub eden yegane galib. Ğaffar: Hatalarını görüp düzelenlerin kabahatlerini örten,bağışlayan.)

٦- خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَأَنزَلَ لَكُم مِّنْ الْأَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ أَزْوَاجٍ يَخْلُقُكُمْ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِن بَعْدِ خَلْقٍ فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُصْرَفُونَ
6- Halakakum min nefsin vahıdetin summe ceale minha zevceha ve enzele lekum minel en'ami semaniyete ezvac, yahlukukum fi butuni ummehatikum halkan min ba'di halkın fi zulumatin selas, zalikumullahu rabbukum lehul mulk, la ilahe illa huve, fe enna tusrafun.

6- Yarattı sizi tek özden sonra yaptı ondan eşini ve indirdi sizin için enam-dan sekiz eşi. Yaratır sizi karınlarında annelerinizin, yaratıştan sonra yaratış, üç karanlıkta. İşte budur Allah, Efendiniz! O'nun-dur mülk. Yoktur ilah sadece O! Artık nasıl değişiyorsunuz?

( Nefs: öz, kendi, benlik, kişilik. Enam: inek iki, deve iki, koyun iki, keçi iki = sekiz eş. Zulumayin Selase: üç karanlık bir: meninin -nutfe- rahme bırakılıp orada tutunması -karar-ı mekin-, iki: rahimde yumurtalık gelişir cinsiyet oluşur müstekar, sonra son aşama doğuma doğru müstevdi ve nefs oluşur. Mülk: hükümranlık, sahiblik. Tusraf: döndürme, çevirme, değişim.)

٧- إِن تَكْفُرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنكُمْ وَلَا يَرْضَى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَ وَإِن تَشْكُرُوا يَرْضَهُ لَكُمْ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى ثُمَّ إِلَى رَبِّكُم مَّرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
7- İn tekfuru fe innallahe ganiyyun ankum, ve la yerda li ıbadihil kufr, ve in teşkuru yerdahu lekum, ve la teziru vaziretun vizra uhra, summe ila rabbikum merciukum fe yunebbiukum bima kuntum ta'melun, innehu alimun bi zatis sudur.

7- Eğer inkar ederseniz bilin ki Allah Ğani'dir size. Ve hoşuna gitmez kullarının nankörlük etmesi. Ve eğer teşekkür ederseniz hoşuna gider o, lehinize. Ve yüklenmeyecek bir yükümlü başkasının yükünü. Sonra Efendize'dir dönüşünüz, peşinden haber verecek size yapmış olduklarınızı. Şüphesiz O, Alim'dir özüne göğüslerin.

(Ğani: Sınırsız zenginliğe sahib. Zat-ı Sudur: göğüslerin özü, kalb)

٨- وَإِذَا مَسَّ الْإِنسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُنِيبًا إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِّنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُو إِلَيْهِ مِن قَبْلُ وَجَعَلَ لِلَّهِ أَندَادًا لِّيُضِلَّ عَن سَبِيلِهِ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلِيلًا إِنَّكَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ
8- Ve iza messel insane durrun dea rabbehu muniben ileyhi summe iza havvelehu ni'meten minhu nesiye ma kane yed'u ileyhi min kablu ve ceale lillahi endaden li yudılle an sebilih, kul temetta' bi kufrike kalilen inneke min ashabin nar.

8- Ve ne zaman dokunsa insana bir zarar dua eder Efendi'sine, -yönelerek O'na- sonra ne zaman bahşetse ona bir nimet -O'ndan-; unutur dua ederken ki halini O'na, önceden ve yapar Allah'a eşler, saptırmak için -Yolundan-. De: "Faydalan nankörlüğünle biraz. Muhakkak sen ateşin arkadaşlarındansın."

٩- أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاء اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
9- Em men huve kanitun anael leyli saciden ve kaimen yahzerul ahırete ve yercu rahmete rabbih, kul hel yestevillezine ya'lemune vellezine la ya'lemun, innema yetezekkeru ulul elbab.

9- O kimse mi; gönülden boyun eğerek anlarında gecenin secde ederek ve ayakta kalarak, sakınarak ahiretten ve ümid ederek rahmetini Efendisi'nin. De: " Aynı seviyede midir bilenlerle o bilmeyenler? Sadece hafızasından düşürmez temiz akıllılar.

( Ganitun: özden yönelen, samimi boyun eğen, itaatkar. Zikir: hatırlamak, akılda tutmak. Ulul elbab: saf akıl, gerçeği gören.)

١٠- قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ
10- Kul ya ıbadıllezine amenutteku rabbekum, lillezine ahsenu fi     hazihid dunya haseneh, ve ardullahi vasiah innema yuveffas  sabirune ecrehum bi gayri hisab.

10- De: " Ya o inanan kullarım; korunun Efendinize! O kimseler için ki; güzellik yaparlar bu dünyada, güzellik var. Ve Alah'ın yeri geniştir. Sadece vefa edecektir sabredenlere ücretlerini hesapsız olarak.

١٠- قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ مُخْلِصًا لَّهُ الدِّينَ
11- Kul inni umirtu en a'budallahe muhlisan lehud din.

11- De: " Şüphesiz ben şuna emredildim; kulluk etmem Allah'a halis olarak, O'nun-dur din."

١٢- وَأُمِرْتُ لِأَنْ أَكُونَ أَوَّلَ الْمُسْلِمِينَ
12-Ve umirtu li en ekune evvelel muslimin.

12- "Ve emredildim şuna; teslim olanların ilki olmakla."

١٣- قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
13- Kul inni ehafu in asaytu rabbi azabe yevmin azim.

13- De: " Şüphesiz ben korkarım eğer asi olursam Efendime işkencesinden büyük günün."

١٤- قُلِ اللَّهَ أَعْبُدُ مُخْلِصًا لَّهُ دِينِي
14- Kulillahe a'budu muhlisan lehu dini.

14- De: "Allah'a kulluk ederim halis olarak O'nun için, dinimde."

١٥- فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُم مِّن دُونِهِ قُلْ إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلَا ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ
15- Fa'budu ma şi'tum min dunih, kul innel hasirine ellezine hasiru enfusehum ve ehlihim yevmel kıyameh e la zalike huvel husranul mubin.

15- "Artık kulluk edin neye isterseniz -O'nun Yanısıra- De:" Şüphesiz hüsrana uğrayanlar ki onlar; hem hüsrana uğratır kendisini ve ailesini kıyamet günü. Değil midir o apaçık hüsran?"

١٦- لَهُم مِّن فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِّنَ النَّارِ وَمِن تَحْتِهِمْ ظُلَلٌ ذَلِكَ يُخَوِّفُ اللَّهُ بِهِ عِبَادَهُ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ
16- Lehum min fevkıhim zulelun minen nari ve min tahtihim zulel, zalike yuhavvifullahu bihi ıbadeh, ya ıbadi fettekun.

16- Onların üstlerinden gölgeler ateşten ve altlarından gölgeler. İşte korkutur Allah onunla kullarını. Ya Kullarım, artık korunun!

١٧- وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ أَن يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوا إِلَى اللَّهِ لَهُمُ الْبُشْرَى فَبَشِّرْ عِبَادِ
17- Vellezinectenebut tagute en ya'buduha ve enabu ilallahi lehumul buşra, fe beşşir ıbad.

17- Ve o kaçınanlar azgınlardan kulluk etmemek için onlara ve dönerse Allah'a, onlar içindir müjde. Artık müdele kullarımı!

١٨- الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
18- Ellezine yestemiunel kavle fe yettebiune ahseneh, ulaikellezine hedahumullahu ve ulaike hum ulul elbab.

18- Her kim kulak verirse -Söze- peşinden takib ederse o, en güzeli; işte bunlara edecektir hidayet Allah. İşte bunlardır temiz akıllılar.

١٩- أَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِ أَفَأَنتَ تُنقِذُ مَن فِي النَّارِ
19- E fe men hakka aleyhi kelimetul azab, e fe ente tunkızu men fin nar.

19- Kimin aleyhine hak olduysa işkence tebligatı, artık sen kurtarabilir misin ateş içinde olan kimseyi?

٢٠- لَكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌ مِّن فَوْقِهَا غُرَفٌ مَّبْنِيَّةٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ الْمِيعَادَ
20- Lakinillezinettekav rabbehum lehum gurefun min fevkıha gurefun mebniyyetun tecri min tahtihel enhar, va'dallah, la yuhlifullahul miad.

20- Lakin kim korunur Efendisine, onlaradır yapılmış makam odaları, akar zemininden nehirler. Vaadidir Allah'ın! Caymaz Allah vaadinden.

٢١- أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَسَلَكَهُ يَنَابِيعَ فِي الْأَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا مُّخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَامًا إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِأُوْلِي الْأَلْبَابِ
21- E lem tere ennallahe enzele mines semai maen fe selekehu yenabia fil ardı summe yuhricu bihi zer'an muhtelifen elvanuhu summe yehicu fe terahu musferran summe yec'aluhu hutama, inne fi zalike le zikra li ulil elbab.

21- Görmez misin ki Allah indirdi gökten suyu, peşinden akıtır onu kaynaklara yeryüzünde sonra çıkarır onunla ekinleri çeşitli renkten sonra solmuş görürsün onu sararmış olarak sonra yapar onu moloz. Şüphesiz bunda elbette hatırlatıcı vardır temiz akıllılar için. 


٢٢- أَفَمَن شَرَحَ اللَّهُ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ فَهُوَ عَلَى نُورٍ مِّن رَّبِّهِ فَوَيْلٌ لِّلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُم مِّن ذِكْرِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
22- E fe men şerehallahu sadrehu lil islami fe huve ala nurin min rabbih, fe veylun lil kasiyeti kulubuhum min zikrillah, ulaike fi dalalin mubin.

22- Artık kimin genişletirse Allah göğsünü islama, artık o aydınlık üzerinedir Efendisin-den. Artık yazıklar olsun o katılaştıranlara kalblerini hatırlatıcısından Allah'ın. Bunlar apaçık sapıklıktadır.

٢٣- اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُّتَشَابِهًا مَّثَانِيَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ ذَلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاء وَمَن يُضْلِلْ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
23- Allahu nezzele ahsenel hadisi kitaben muteşabihen mesaniye takşaırru minhu culudullezine yahşevne rabbehum, summe telinu culuduhum ve kulubuhum ila zikrillah, zalike hudallahi yehdi bihi men yeşau, ve men yudlilillahu fe ma lehu min had.

23- Allah indirdi en güzelini hadisin bir kitab olarak, benzerli, ikişerli, ürperir ondan cildleri ki onlar saygıdan ötürü korkarlar Efendilerine sonra erir cildleri ve kalbleri hatırlamakla Allah'ı. Budur hidayeti Allah'ın, hidayet eder -onunla- kimi isterse. Ve kimi saptırırsa Allah, artık onun için bir hidayet yoktur.

٢٤- أَفَمَن يَتَّقِي بِوَجْهِهِ سُوءَ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَقِيلَ لِلظَّالِمِينَ ذُوقُوا مَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ
24- E fe men yetteki bi vechihi suel azabi yevmel kıyame, ve kıyle liz zalimine zuku ma kuntum teksibun.

24- Artık kim korursa yüzünü en kötü işkenceden kıyamet günü, ve denilecek yanlış yapanlara:" Tadın bakalım kazanmış olduklarınızı!" 

٢٥- كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَأَتَاهُمْ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
25- Kezzebellezine min kablihim fe etahumul azabu min haysu la yeş'urun.

25- Yalanlamıştı onlardan öncekiler de gelmişti onlara işkence fark edemedikleri bir yönden.

٢٦- فَأَذَاقَهُمُ اللَّهُ الْخِزْيَ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
26- Fe ezakahumullahul hızye fil hayatid dunya, ve le azabul ahıreti ekber, lev kanu ya'lemun.

26- Böylece tattırdı onlara Allah, rezaleti dünya hayatında ve elbette ahiret işkencesi daha büyüktür. Eğer bilmiş olsalar idi.

٢٧- وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ لَّعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
27- Ve lekad darebna lin nasi fi hazel kur'ani min kulli meselin leallehum yetezekkerun.

27- Ve andolsun ortaya koyduk insanlar için bu Kur'an'da her bir misalden ki, belki hatırlarlar

٢٨- قُرآنًا عَرَبِيًّا غَيْرَ ذِي عِوَجٍ لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
28- Kur'anen arabiyyen gayre zi ivecin leallehum yettekun.

28- Kur'an; arabça eğrisiz büğrüsüz ki belki korunurlar.

٢٩- ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا رَّجُلًا فِيهِ شُرَكَاء مُتَشَاكِسُونَ وَرَجُلًا سَلَمًا لِّرَجُلٍ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًا الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
29- Daraballahu meselen raculen fihi şurekau muteşakisune ve raculen selemen li racul, hel yesteviyani mesel, el hamdulillah, bel ekseruhum la ya'lemun.

29- Ortaya koyuyor Allah misalen bir adamı; onun hakkında ortakları birbirini yiyorlar ve bir adam huzurlu bir adamla. Aynı seviyede midir misaldekiler? Övgüler Allah içindir. Hayır, çoğusu bilmez.

( Müteşakıs: huysuz, çekişip duran)

٣٠- إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُم مَّيِّتُونَ
30- İnneke meyyitun ve innehum meyyitun.

30- Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar ölecekler.

٣١- ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عِندَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ
31- Summe innekum yevmel kıyameti ınde rabbikum tahtasımun.

31- Sonra şüphesiz siz, ayağa kalkış günü Efendinizin yanında tartışacaksınız

٣٢- فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَذَبَ عَلَى اللَّهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ إِذْ جَاءهُ أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِّلْكَافِرِينَ
32- Fe men azlemu mimmen kezzebe alallahi ve kezzebe bis sıdkı iz caeh, e leyse fi cehenneme mesven lil kafirin.

32- Artık kimdir daha zalim yalan söyleyenden Allah'a karşı ve yalanlayan -Doğruyu- ne zaman geldiğinde ona. Yok mudur cehennemde bir yer inkarcılar için?

٣٣- وَالَّذِي جَاء بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
33- Vellezi cae bis sıdkı ve saddeka bihi ulaike humul muttekun.

33- Ve o gelenler -doğruyla- ve -onu- doğrulayanlar... İşte bunlar ki onlar korunanlardır.

٣٤- لَهُم مَّا يَشَاءونَ عِندَ رَبِّهِمْ ذَلِكَ جَزَاء الْمُحْسِنِينَ
34- Lehum ma yeşaune inde rabbihim, zalike cezaul muhsinin.

34- Onlar içindir ne isterseler Efendi-leri'nin yanında. İşte budur ödülü iyilikseverlerin.

٣٥- لِيُكَفِّرَ اللَّهُ عَنْهُمْ أَسْوَأَ الَّذِي عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ
35- Li yukeffirallahu anhum esveellezi amilu ve yecziyehum ecrehum bi ahsenillezi kanu ya'melun.

35- İnkar etmesi içindir Allah'ın onlardan işledikleri en kötü amellerini ve ödüllendirecektir onları en güzel ödülle işlemiş oldukları amellerinden.

٣٦- أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِن دُونِهِ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
36- E leysallahu bi kafin abdeh, ve yuhavvifuneke billezine min dunih, ve men yudlilillahu fe ma lehu min had.

36- Yeterli değil midir Allah kuluna? Ve korkutuyorlar seni -O'nun Yanısıra- olanlarla. Ve kimi saptırırsa Allah, artık yoktur onun için bir hidayet!

٣٧- وَمَن يَهْدِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن مُّضِلٍّ أَلَيْسَ اللَّهُ بِعَزِيزٍ ذِي انتِقَامٍ
37- Ve men yehdillahu fe ma lehu min mudıll, e leysallahu bi azizin zintikam.

37- Ve kimi hidayet ederse Allah, artık yoktur onun için bir saptırıcı! Değil midir Allah tüm üstünlüğüyle öç sahibi?

٣٨- وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلْ أَفَرَأَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ إِنْ أَرَادَنِيَ اللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ أَوْ أَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ قُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ
38- Ve le in seeltehum men halakas semavati vel arda le yekulunnallah, kul e fe raeytum ma ted'une min dunillahi in eradeniyallahu bi durrin hel hunne kaşifatu durrihi ev eradeni bi rahmetin hel hunne mumsikatu rahmetih, kul hasbiyallah, aleyhi yetevekkelul mutevekkılun.

38- Ve gerçekten eğer sorarsan onlara: "Kim yarattı gökleri ve yeri?" elbette diyecekler: "Allah." De: "Artık görüyor musunuz nelere dua ettiğinizi -Yanısıra- Allah'ın? Eğer dilese bana Allah zarar vermeyi üstesinden gelebilir mi onlar zarar vermesinden ya da dilese bana rahmet etmeyi önüne geçebilirler mi rahmet etmesinin? De: " Hesabını yapar bana Allah" O'na arkasını yaslasın sırtını yaslayacak yer arayanlar!"

٣٩- قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلَى مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
39- Kul ya kavmi'melu ala mekanetikum inni amil, fe sevfe ta'lemune.

39- De:" Ya halkım çalışın mekanlarınızda şüphesiz ben de çalışıyorum. Artık yakında bileceksiniz!"

٤٠- مَن يَأْتِيهِ عَذَابٌ يُخْزِيهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُّقِيمٌ
40- Men ye'tihi azabun yuhzihi ve yahıllu aleyhi azabun mukim.

40- "Kime geleceğini rezil edici işkencenin ve aleyhine işkence göreceği yere konacağını..."

٤١- إِنَّا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّ فَمَنِ اهْتَدَى فَلِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ
41- İnna enzelna aleykel kitabe lin nasi bil hakkı, fe men ihteda fe li nefsih, ve men dalle fe innema yadıllu aleyha, ve ma ente aleyhim bi vekil.

41- Şüphesiz Biz indirdik Sana Kitabı, insanlar için -hakkla-. Artık kim hidayete yönelirse bu kendisinedir ve kim de saparsa bu da sadece sapar aleyhine. Ve değilsin Sen onlara sorumlu.

٤٢- اللَّهُ يَتَوَفَّى الْأَنفُسَ حِينَ مَوْتِهَا وَالَّتِي لَمْ تَمُتْ فِي مَنَامِهَا فَيُمْسِكُ الَّتِي قَضَى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْأُخْرَى إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
42- Allahu yeteveffel enfuse hine mevtiha velleti lem temut fi menamiha, fe yumsikulleti kada aleyhel mevte ve yursilul uhra ila ecelin musemma, inne fi zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun.

42- Allah geri alır benlikleri öldükleri sırada ve o ölmemişleri de uykularında. Böylece tutar o aleyhlerine ölümü hükmettiklerininkini ve gönderir diğerlerininkini isimlendirilmiş süreye kadar. Elbette bunda şüphesiz bir işaret vardır fikir yürüten bir halk için.

٤٣- أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ شُفَعَاء قُلْ أَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْئًا وَلَا يَعْقِلُونَ
43- Emittehazu min dunillahi şufeae, kul e ve lev kanu la yemlikune şey'en ve la ya'kılun.

43- Ya da edindiler mi Allah yanısıra arabulucular? De: "Velev olsalar bile mi bir şeye sahib olmayan ve akletmeyenler?"

٤٤- قُل لِّلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا لَّهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
44- Kul lillahiş şefaatu cemia, lehu mulkus semavati vel ard, summe ileyhi turceun.

44- De:" Allah'ın-dır arabuluculuk tümüyle, O'nun'dur mülkü göklerin ve yerin sonra O'na döndürüleceksiniz.

٤٥- وَإِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَحْدَهُ اشْمَأَزَّتْ قُلُوبُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَإِذَا ذُكِرَ الَّذِينَ مِن دُونِهِ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
45- Ve iza zukirallahu vahdehuşmeezzet kulubullezine la yu'minune bil ahıreh, ve iza zukirellezine min dunihi iza hum yestebşirun.

45- Ve ne zaman bahsedilse Allah,Vahid; Tek olarak, nefret suçuyla dolar kalbleri o ahirete inanmayanların. Ve ne zaman bahsedilse -O'nun yanısıra- olanlardan o zaman onlar sevinçten uçarlar.

٤٦- قُلِ اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
46- Kulillahumme fatıras semavati vel ardı alimel gaybi veş şehadeti ente tahkumu beyne ıbadike fi ma kanu fihi yahtelifun.

46- De: " Ey Allah'ım, Fatırı; yapı taşlarını oluşturan göklerin ve yerin, Alim'dir kayb olana ve açık olana, Sen hükmedersin kullarının arasında ihtilafa düşmüş olduklarında.

٤٧- وَلَوْ أَنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِهِ مِن سُوءِ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَبَدَا لَهُم مِّنَ اللَّهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ
47- Ve lev enne lillezine zalemu ma fil ardı cemian ve mislehu meahu leftedev bihi min suil azabi yevmel kıyameh, ve beda lehum minallahi ma lem yekunu yahtesibun.

47- Velev ki o zalimlerin olsa idi yerdekilerin hepsi ve onlarla beraber bir misli daha, elbette fidye olarak verirlerdi onları kötü işkence karşılığında kıyamet günü. Ve ortaya çıkarılacak Allah'tan hesap etmedikleri ne varsa.

٤٨- وَبَدَا لَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون
48- Ve beda lehum seyyiatu ma kesebu ve haka bihim ma kanu bihi yestehziun.

48- Ve ortaya çıkaracak onlara kazanmış oldukları kötülükleri ve kuşatacak onları -onunla- alay etmiş oldukları.

٤٩- فَإِذَا مَسَّ الْإِنسَانَ ضُرٌّ دَعَانَا ثُمَّ إِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِّنَّا قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَى عِلْمٍ بَلْ هِيَ فِتْنَةٌ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
49- Fe iza messel insane durrun deana, summe iza havvelnahu ni'meten minna kale innema utituhu ala ilm, bel hiye fitnetun ve lakinne ekserehum la ya'lemun.

49- Böylece ne zaman dokunsa insan bir zarar dua eder Bize, sonra ne zaman bahşetsek ona bir nimet Bizden, der:" Sadece o bana verildi ilmim için. Hayır! o bir oltadır velakin onların çoğusu bilmezler.

٥٠- قَدْ قَالَهَا الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ
50- Kad kalehellezine min kablihim fe ma agna anhum ma kanu yeksibun.

50- Gerçekten demişti onu, o onlardan öncekiler, ancak yarar sağlamadı onlara kazanmış oldukları.

٥١- فَأَصَابَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا وَالَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْ هَؤُلَاء سَيُصِيبُهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا وَمَا هُم بِمُعْجِزِينَ
51- Fe esabehum seyyiatu ma kesebu, vellezine zalemu min haulai se yusibuhum seyyiatu ma kesebu ve ma hum bi mu'cizin.

51- Peşinden isabet etmişti onlara kazanmış oldukları kötülükler. Ve o zalimlere de bunlardan isabet edecek kötülükleri kazandıklarından ve onlar kaçamazlar. 

٥٢- أَوَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء وَيَقْدِرُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
52- E ve lem ya'lemu ennallahe yebsutur rızka li men yeşau ve yakdir, inne fi zalike le ayatin li kavmin yu'minun.

52- Bilmezler mi ki; Allah yayar rızkı kim için isterse ve kısar da. Şüphesiz bunda elbette bir işaret vardır inanan halk için.

٥٣- قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
53- Kul ya ıbadiyellezine esrefu ala enfusihim la taknetu min rahmetillah, innallahe yagfiruz zunube cemia, innehu huvel gafurur rahim.

53- De: "Ya kullarım! o haddi aşıp kendilerine yazık edenler, ümidinizi kaybedib moralinizi bozmayın Allah'ın rahmetinden! Şüphesiz Allah mağfiret edip örter günahların hepsini. Şüphesiz O varya O, Ğafur -rahmetinden asla ümid kesilmemesi gereken- Rahiym -bağışlanmanın sonucu rahatlığı yaşatan-dır."

٥٤- وَأَنِيبُوا إِلَى رَبِّكُمْ وَأَسْلِمُوا لَهُ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ
54- Ve enibu ila rabbikum ve eslimu lehu min kabli en ye'tiyekumul azabu summe la tunsarun.

54- Ve yönelin Efendinize ve eller yukarı O'na teslim olup kendinizi emniyete alın önceden, yoksa gelir size azab sonra yardım da görmezsiniz.

٥٥- وَاتَّبِعُوا أَحْسَنَ مَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَكُمُ العَذَابُ بَغْتَةً وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
55- Vettebiu ahsene ma unzile ileykum min rabbikum min kabli en ye'tiyekumul azabu bagteten ve entum la teş'urun.

55- Ve tabi olun en güzeline ne indirildiyse size Efendiniz'den -önceden- yoksa gelir size azab ansızın ve siz farkına varmadan.

٥٦- أَن تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتَى علَى مَا فَرَّطتُ فِي جَنبِ اللَّهِ وَإِن كُنتُ لَمِنَ السَّاخِرِينَ
56- En tekule nefsun ya hasreta ala ma ferrattu fi cenbillahi ve in kuntu le mines sahirin.

56- Ki der o kişi: "Eyvahlar olsun bana! İleri gittim Allah'ın yanında ve muhakkak ben elbette alay edenlerden oldum"

٥٧- أَوْ تَقُولَ لَوْ أَنَّ اللَّهَ هَدَانِي لَكُنتُ مِنَ الْمُتَّقِينَ
57- Ev tekule lev ennallahe hedani le kuntu minel muttekin.

57- Ya da der ki: " Eğer ki Allah hidayet etseydi beni elbette müttakilerden olurdum."

٥٨- أَوْ تَقُولَ حِينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ أَنَّ لِي كَرَّةً فَأَكُونَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ
58- Ev tekule hine terel azabe lev enne li kerreten fe ekune minel muhsinin.

58- Ya da der ki ne zaman gördüğünde azabı:" Keşke bana bir şans daha verilse hemen iyilikseverlerden olurdum"

٥٩- بَلَى قَدْ جَاءتْكَ آيَاتِي فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنتَ مِنَ الْكَافِرِينَ
59- Bela kad caetke ayati fe kezzebte biha vestekberte ve kunte minel kafirin.

59- "Hayır! Gerçekten geldi sana ayetlerim ancak yalanladın onları ve kibirlendin ve sen inkarcılardan oldun."

٦٠- وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ تَرَى الَّذِينَ كَذَبُواْ عَلَى اللَّهِ وُجُوهُهُم مُّسْوَدَّةٌ أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِّلْمُتَكَبِّرِينَ
60- Ve yevmel kıyameti terellezine kezebu alallahi vucuhuhum musveddeh, e leysefi cehenneme mesven lil mutekebbirin.

60- Ve Kalkış Günü göreceksin o, Allah üzerine yalan konuşanların yüzlerini kararmış halde. Yok mudur cehennemde bir yer kibirlenenler için?

٦١- وَيُنَجِّي اللَّهُ الَّذِينَ اتَّقَوا بِمَفَازَتِهِمْ لَا يَمَسُّهُمُ السُّوءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
61- Ve yuneccillahullezinettekav bi mefazetihim la yemessuhumus suu ve la hum yahzenun.

61- Ve kurtaracak Allah o korunanları -başarılarıyla- dokunmayacak onlara kötülük ve onlar üzülmeyecekler.

٦٢- اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ
62- Allahu haliku kulli şey'in ve huve ala kulli şey'in vekil.

62- Allah, Halık -yaratandır- her istediğini. Ve O her istediği üzerine Vekil -yarattıklarının her durumunu bilen ve güven kaynağı olan- dır.

٦٣- لَهُ مَقَالِيدُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
63- Lehu makalidus semavati vel ard, vellezine keferu bi ayatillahi ulaike humul hasirun.

63- O'nun-dur şifreleri göklerin ve yerin! Ve o kimseler inkar ederler ayetlerini Allah'ın, işte bunlardır o hüsrana uğrayacaklar.

٦٤- قُلْ أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَأْمُرُونِّي أَعْبُدُ أَيُّهَا الْجَاهِلُونَ
64- Kul e fe gayrallahi te'murunni a'budu eyyuhel cahilun.

64- De:" Allah gayrısındakilere mi kulluk etmemi bana emrediyorsunuz, ey kafasını çalıştırmayıb yanlışa dalan cahiller?"

٦٥- وَلَقَدْ أُوحِيَ إِلَيْكَ وَإِلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكَ لَئِنْ أَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
65- Ve lekad uhıye ileyke ve ilellezine min kablik, le in eşrekte le yahbetanne ameluke ve le tekunenne minel hasirin.

65- Ve gerçekten -vahyedildi sana ve o senden öncekilere-: "Şayet eğer -şirk koşup yamandırırsanız- elbette boşa gider ameliniz ve elbette hüsrana uğrayanlardan olursunuz."

٦٦- بَلِ اللَّهَ فَاعْبُدْ وَكُن مِّنْ الشَّاكِرِينَ
66- Belillahe fa'bud ve kun mineş şakirin.

66- "Hayır! Allah'a artık kulluk et ve ol Şakir, teşekkür edenlerden."

٦٧- وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
67- Ve ma kaderullahe hakka kadrihi vel ardu cemian kabdatuhu yevmel kıyameti ves semavatu matviyyatun bi yeminih, subhanehu ve te'ala amma yuşrikun.

67- Ve ölçüp biçemediler Allah'ı, doğru dürüst değerlendiremediler Değerini ve yeryüzü toptan avucunda olacaktır Kalkış günü ve gökler dürülmüş olacaktır sağ eliyle. Subhan; tesbih edilip övülmesi, anılması gerekendir, O ve Ala; yücedir, uludur, onların ortak tutup yamandırdıklarından.

٦٨- وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَن شَاء اللَّهُ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَى فَإِذَا هُم قِيَامٌ يَنظُرُونَ
68- Ve nufiha fis suri fe saıka men fis semavati ve men fil ardı illa men şaallah, summe nufiha fihi uhra fe izahum kıyamun yanzurun.

68- Ve üflenecek Sur'a, peşinden yere yığılacak ne varsa göklerde ve ne varsa yerde, sadece kimi istediyse Allah, sonra üflenecek ona bir daha, böylece onlar ayakta bakıyorlar.

٦٩- وَأَشْرَقَتِ الْأَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتَابُ وَجِيءَ بِالنَّبِيِّينَ وَالشُّهَدَاء وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
69- Ve eşrekatil ardu bi nuri rabbiha ve vudıal kitabu ve cie bin nebiyyine veş şuhedai ve kudıye beynehum bil hakkı ve hum la yuzlemun.

69- Ve parlayacak yer -Efendisi'nin ışığıyla- ve ortaya konacak Kitab ve getirilecek Nebileriyle ve şahidler ve karar verilecek aralarında hakkıyla ve onlara yanlış yapılıp zulm edilmez.

٧٠- وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ
70- Ve vuffiyet kullu nefsin ma amilet ve huve a'lemu bima yef'alun.

70- Ve geri ödenir her kişiye ne amel ettiyse ve O, Alim; bilendir ne amel eylediyseler.

٧١- وَسِيقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَى جَهَنَّمَ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا فُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا قَالُوا بَلَى وَلَكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِرِينَ
71- Vesikallezine keferu ila cehenneme zumera, hatta iza cauha futihat ebvabuha, ve kale lehum hazenetuha e lem ye'tikum rusulun minkum yetlune aleykum ayati rabbikum ve yunzirunekum likae yevmikum haza, kalu bela ve lakin hakkat kelimetul azabi alel kafirin.

71- Ve sürülecek o inkarcılar cehenneme doğru zümreler halinde. Hatta ne zaman geldiklerinde -ona- açılacak kapıları ve diyecek onlara bekçileri:" Gelmedi mi size içinizden Rasüller; Efendiniz'in ayetlerini size okuyan ve bu gününüzle karşılacağınız uyarısında bulunan? Diyecekler:" Evet! Ama karar bağlanıp hak oldu -işkence belgesi- inkacıların üzerine."

٧٢- قِيلَ ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ
72- Kiledhulu ebvabe cehenneme halidine fiha, fe bi'se mesvel mutekebbirin.

72- Denilecek:" Girin kapılarından cehennemin -ölümsüzce orada- Ne berbattır kibirlenenlerin yeri."

٧٣- وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ
73- Vesikallezinettekav rabbehum ilel cenneti zumera, hatta iza cauha ve futihat ebvabuha ve kale lehum hazenetuha selamun aleykum tıbtum fedhuluha halidin.

73- Ve sürülecek o, Efendilerine saygıyla korunanlar cennete doğru zümreler halinde. Hatta ne zaman geldiklerinde -ona- açılacak kapıları ve diyecek onlara bekçileri:" Selamun Aleyküm; huzur dolsun üzerinize, tebrikler iyi iş çıkardınız, haydi girin oraya -ölümsüzce-

٧٤- وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَأَوْرَثَنَا الْأَرْضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاء فَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ
74- Ve kalul hamdu lillahillezi sadakana va'dehu ve evresenel arda netebevveu minel cenneti haysu neşa, fe ni'me ecrul amilin.

74- Ve diyecekler:" Elhamdülillah; övgüler olsun Allah'a ki doğruladı bize verdiği sözü ve varis kıldı bizi yerde, böylece cennetten istediğimiz yere yerleşiriz. Ne mükemmeldir ödülü amel edenlerin.

٧٥- وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
75- Ve terel melaikete haffine min havlil arşı yusebbihune bi hamdi rabbihim, ve kudıye beynehum bil hakkı ve kıylel hamdu lillahi rabbil alemin.

75- Ve göreceksin; melekler dönüyor çevresinden tahtın tesbih edip anarak hamd; övgüyle Efendilerini. Ve karar kılınacak aralarında hakkıyla ve denilecek:" Övgüler Allah içindir, Efendisi'dir alemlerin."