15 Mart 2022 Salı

74- Alak Denklemi -Müminun İkrası-







 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.



١- قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ
1- Kad eflehal mu'minun.

1- Gerçekten iflah olmuştur emin olarak inananlar!

٢- الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ
2- Ellezine hum fi salatihim haşiun.

2- Ki onlar salat;yönelişlerinde pür dikkat saygı dolu bir ürpertidedirler!

٣- وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ
3- Vellezine hum anil lagvi mu'ridun.

3- Ve ki onlar lağv; gereksiz sözden arkalarını dönerler!

٤- وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ
4- Vellezine hum liz zekati failun.

4- Ve ki onlar zekat; artıştan vererek temizlenmek için fail olurlar!

٥- وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
5- Vellezine hum li furucihim hafizun.

5- Ve ki onlar bacak aralarını korurlar!

٦- إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ
6- İlla ala ezvacihim ev ma meleket eymanuhum fe innehum gayru melumin.

6- Sadece eşlerine ya da ne aldıysalar mülkiyet altına yeminleriyle böylece şüphesiz onlar kınanmazlar!

٧- فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ
7- Fe menibtega verae zalike fe ulaike humul adun.

7- Peşinden kim ararsa ötesini bunun işte bunlar sınırı aşmış olanlardır!

٨- وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ
8- Vellezine hum li emanatihim ve ahdihim raun.

8- Ve ki onlar emanetlerini; güvenliklerini ve başkalarının kendilerine güven duymasını ve ahdlerini; verdikleri sözleri koruyup güderler!

٩- وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ
9- Vellezine hum ala salavatihim yuhafızun.

9- Ve ki onlar salavat; yönelişleri üzerine koruyucudurlar!

١٠- أُوْلَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ
10- Ulaike humul varisun.

10- İşte bunlar, onlar varislerdir!

١١- الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
11- Ellezine yerisunel firdevs, hum fiha halidun.

11- Ki onlar varis olacaklar Firdevs'e! Onlar orada ölümsüzdürler!

١٢- وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن سُلَالَةٍ مِّن طِينٍ
12- Ve lekad halaknal insane min sulaletin min tin.

12- Ve gerçekten Yarattık insanı sülale; özünden kilin!

١٣- ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَّكِينٍ
13- Summe cealnahu nutfeten fi kararin mekin.

13- Sonra Yaptık onu nutfe; meni ve yumurtalayıcı kararlı bir mekanda!

١٤- ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ
14- Summe halaknen nutfete alakaten fe halaknel alakate mudgaten fe halaknel mudgate ızamen fe kesevnel izame lahmen summe enşe'nahu halkan ahar, fe tebarekallahu ahsenul halikin.

14- Sonra Yarattık nutfeyi; meniyi ve yumurtalayıcıyı bir alaka; rahime bağlanmış, peşinden Yarattık alakayı etçik olarak, peşinden Yarattık etçiği kemikli, peşinden kisveye Büründürdük kemikleri etle, sonra inşa Ettik onu başka yaratışla! Ne mübarek, değerlidir Allah, en güzelidir Yaratanların!

١٥- ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَلِكَ لَمَيِّتُونَ
15- Summe innekum ba'de zalike le meyyitun.

15- Sonra şüphesiz siz bundan sonra elbette öleceksiniz!

١٦- ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ
16- Summe innekum yevmel kıyameti tub'asun.

16- Sonra şüphesiz siz kalkış günü diriltileceksiniz!

١٧- وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَائِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ الْخَلْقِ غَافِلِينَ
17- Ve lekad halakna fevkakum seb'a taraika ve ma kunna anil halkı gafilin.

17- Ve gerçekten Yarattık üstünüzde yedi yolları ve değiliz Biz yaratış hakkında gafil olan!

١٨- وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء بِقَدَرٍ فَأَسْكَنَّاهُ فِي الْأَرْضِ وَإِنَّا عَلَى ذَهَابٍ بِهِ لَقَادِرُونَ
18- Ve enzelna mines semai maen bi kaderin fe eskennahu fil ardı ve inna ala zehabin bihi le kadirun.

18- Ve indirdik gökten su kader; miktar, ölçüyle peşinden iskan Ettik onu yerde ve şüphesiz Biz üzerindekini gidermeye elbette Kaadir; gücü yeteniz!

١٩- فَأَنشَأْنَا لَكُم بِهِ جَنَّاتٍ مِّن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ لَّكُمْ فِيهَا فَوَاكِهُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
19- Fe enşe'na lekum bihi cennatin min nahilin ve a'nab, lekum fiha fevakihu kesiretun ve minha te'kulun.

19- Sonra inşa Ettik sizin için -onunla- bahçeler hurmalıktan ve üzümden sizin için orada meyveler çokça ve -oradan- yersiniz!

٢٠- وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِن طُورِ سَيْنَاء تَنبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِّلْآكِلِينَ
20- Ve şecereten tahrucu min turi seynae tenbutu bid duhni ve sıbgın lil akilin.

20- Ve bir ağaç çıkar Tur-i Sina'dan biter yağlı ve bandırmalı yiyenler için!

٢١- وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً نُّسقِيكُم مِّمَّا فِي بُطُونِهَا وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
21- Ve inne lekum fil en'ami le ibreh, nuskikum mimma fi butuniha ve lekum fiha menafiu kesiretun ve minha te'kulun.
 
21- Ve şüphesiz sizin için enamda elbette ibret vardır! İçiririz sizi karınlarındakinden ve sizin için onlarda menfaatler vardır çokça ve onlardan yersiniz!

٢٢- وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ
22- Ve aleyha ve alel fulki tuhmelun.

22- Ve onlarda ve gemilerde taşınırsınız!

٢٣- وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ
23- Ve lekad erselna nuhan ila kavmihi fe kale ya kavmi' budullahe ma lekum min ilahin gayruh, e fe la tettekun.

23- Ve gerçekten Gönderdik Nuh'u halkına, sonra dedi: "Ey Halkım! Kulluk edin Allah'a -yoktur sizin için bir ilah Gayrısında- Şimdi sakınmayacak mısınız?

٢٤- فَقَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن قَوْمِهِ مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُرِيدُ أَن يَتَفَضَّلَ عَلَيْكُمْ وَلَوْ شَاء اللَّهُ لَأَنزَلَ مَلَائِكَةً مَّا سَمِعْنَا بِهَذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ
24- Fe kalel meleullezine keferu min kavmihi ma haza illa beşerun mıslukum yuridu en yetefaddale aleykum, ve lev şaallahu le enzele melaikeh, ma semi'na bi haza fi abainel evvelin.

24- Peşinden dedi şefleri o inkar edenlerin, halkından: "Bu değildir, sadece bir beşer sizin gibi! İstiyor ki sizden itibar ve mal olarak bir fazlalığı olsun ve eğer isteseydi Allah elbette gönderirdi Melekleri! Duymadık bunu evvelki babalarımızdan!"

٢٥- إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ بِهِ جِنَّةٌ فَتَرَبَّصُوا بِهِ حَتَّى حِينٍ
25- İn huve illa raculun bihi cinnetun fe terabbasu bihi hatta hin.

25- "O değildir, sadece bir adam, onda cinnet var! O halde gözleyin onu bir müddet!"

٢٦- قَالَ رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ
26- Kale rabbinsurni bima kezzebun.

26- Dedi: "Efendim yardım et bana! Çünkü yalanlıyorlar beni!"

٢٧- فَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِ أَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَإِذَا جَاء أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ فَاسْلُكْ فِيهَا مِن كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَن سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْ وَلَا تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُوا إِنَّهُم مُّغْرَقُونَ
27- Fe evhayna ileyhi enısnaıl fulke bi a'yunina ve vahyina fe iza cae emruna ve faret tennuru fesluk fiha min kullin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlu minhum, ve la tuhatıbni fillezine zalemu, innehum mugrakun.

27- Böylece Vahyettik O'na şunu: "Yap bir gemi! -Gözlerimizle ve Vahyimizle- sonra ne zaman gelirse Emrimiz feveran eder tandır. Sonra koy oraya her çiftten ikili ve ehlini, hariçtir kimin sabıkası aleyhinde bir -söz- olanlardan! ve hitab etme Bana yanlış yapan zalimler hakkında! Şüphesiz onlar boğulacaklardır!

٢٨- فَإِذَا اسْتَوَيْتَ أَنتَ وَمَن مَّعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي نَجَّانَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
28- Fe izesteveyte ente ve men meake alel fulki fe kulil hamdu lillahillezi neccana minel kavmiz zalimin.

28- "Sonra ne zaman seviyelendiğinizde Sen ve kim varsa Seninle gemide, peşinden de: "Elhamdülillah; övgü Allah içindir ki O kurtardı bizi yanlış yapan zalim halktan!"

٢٩- وَقُل رَّبِّ أَنزِلْنِي مُنزَلًا مُّبَارَكًا وَأَنتَ خَيْرُ الْمُنزِلِينَ
29- Ve kul rabbi enzilni munzelen mubareken ve ente hayrul munzilin.

29- Ve de: "Efendim indir beni mübarek, değerli bir menzile ve Sensin en hayırlısı menzile koyanların!"

٣٠- إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ وَإِن كُنَّا لَمُبْتَلِينَ
30- İnne fi zalike le ayatin ve in kunna le mubtelin.

30- Şüphesiz bunda elbette bir işaret vardır ve çünkü Biz elbette sınıyorduk!

٣١- ثُمَّ أَنشَأْنَا مِن بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَ
31- Summe enşe'na min ba'dihim karnen aharin.

31- Sonra inşa Ettik onlardan sonra başka bir nesil!

٣٢- فَأَرْسَلْنَا فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ
32- Fe erselna fihim resulen minhum eni'budullahe ma lekum min ilahin gayruh, e fe la tettekun.

32- Peşinden Gönderdik onlardan bir Rasül kendilerinden olan şöyle: "Kulluk edin Allah'a, yoktur sizin için bir ilah Gayrısında! Şimdi sakınmayacak mısınız?"

٣٣- وَقَالَ الْمَلَأُ مِن قَوْمِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاء الْآخِرَةِ وَأَتْرَفْنَاهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ
33- Ve kalel meleu min kavmihillezine keferu ve kezzebu bi likail ahıreti ve etrafnahum fil hayatid dunya ma haza illa beşerun mislukum ye'kulu mimma te'kulune minhu yeşrebu mimma teşrabun.

33- Ve dedi şefleri halkından, o inkar eden ve yalanlayan -buluşmayı ahirete- ve şaşaalı Verdiklerimiz dünya hayatında: "Bu değildir, sadece bir beşer sizin gibi, yiyor neyden yiyorsanız ondan ve içiyor neyden içiyorsanız!"

٣٤- وَلَئِنْ أَطَعْتُم بَشَرًا مِثْلَكُمْ إِنَّكُمْ إِذًا لَّخَاسِرُونَ
34- Ve lein eta'tum beşeren mislekum innekum izen le hasirun.

34- "Ve gerçekten eğer itaat ederseniz bir beşere sizin gibi, şüphesiz siz o vakit elbette kaybedenler olursunuz!"

٣٥- أَيَعِدُكُمْ أَنَّكُمْ إِذَا مِتُّمْ وَكُنتُمْ تُرَابًا وَعِظَامًا أَنَّكُم مُّخْرَجُونَ
35- E yaıdukum ennekum iza mittum ve kuntum turaben ve izamen ennekum muhracun.

35- "Vaad mi ediyor size şunu; siz öldüğünüz vakit ve olduğunuzda toprak ve kemikler ya; siz çıkarılacağınızı?"

٣٦- هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ
36- Heyhate heyhate lima tuadun.

36- "Heyhat! Heyhat! Ne için vaad edildiyseniz!"

٣٧- إِنْ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ
37- İn hiye illa hayatuned dunya nemutu ve nahya ve ma nahnu bi meb'usin.

37- "O değildir! Sadece dünya hayatımız, ölürüz ve yaşarız ve biz diriltilecek değiliz!"

٣٨- إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا وَمَا نَحْنُ لَهُ بِمُؤْمِنِينَ
38- İn huve illa raculuniftera alallahi keziben ve ma nahnu lehu bi mu'minin.

38- "O değildir! Sadece bir adam, iftira atıyor Allah'a bir yalanı ve biz O'na inanacak değiliz!"

٣٩- قَالَ رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ
39- Kale rabbinsurni bima kezzebun.

39- Dedi: "Efendim yardım et bana! Çünkü yalanlıyorlar beni!"

٤٠- قَالَ عَمَّا قَلِيلٍ لَيُصْبِحُنَّ نَادِمِينَ
40- Kale amma kalilin le yusbihunne nadimin.

40- Dedi: "biraz sonra elbette nedamet duyacaklar!"

٤١- فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ بِالْحَقِّ فَجَعَلْنَاهُمْ غُثَاء فَبُعْدًا لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
41- Fe ehazethumus sayhatu bil hakkı fe cealnahum gusaen, fe bu'den lil kavmiz zalimin.

41- Sonra alıverdi onları sayha; korkunç ses -Hakkla- peşinden Yaptık onları çerçöp! Artık uzak olsun yanlış yapan zalim halk!

٤٢- ثُمَّ أَنشَأْنَا مِن بَعْدِهِمْ قُرُونًا آخَرِينَ
42- Summe enşe'na min ba'dihim kurunen aharin.

42- Sona inşa Ettik onlardan sonra başka bir nesil!

٤٣- مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ
43- Ma tesbiku min ummetin eceleha ve ma yeste'hırun.

43- Öne alamaz bir ümmet ecelini ve erteleyemez de!

٤٤- ثُمَّ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا تَتْرَا كُلَّ مَا جَاء أُمَّةً رَّسُولُهَا كَذَّبُوهُ فَأَتْبَعْنَا بَعْضَهُم بَعْضًا وَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ فَبُعْدًا لِّقَوْمٍ لَّا يُؤْمِنُونَ
44- Summe erselna rusulena tetra, kullema cae ummeten resuluha kezzebuhu fe etba'na ba'dahum ba'dan ve cealnahum ehadis, fe bu'den li kavmin la yu'minun.

44- Sonra Gönderdik Rasüllerimizi peş peşe! Her vakit neyle geldiyse bir ümmete Rasülleri -yalanladılar onu- Peşinden tabi kıldık bazılarını bazılarına ve yaptık onları hadisler;ortaya çıkan olaylar dizisi,öykü,anlatı,haber! Artık uzak olsun inanmayan halk!

٤٥- ثُمَّ أَرْسَلْنَا مُوسَى وَأَخَاهُ هَارُونَ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
45- Summe erselna musa ve ehahu harune bi ayatina ve sultanin mubin.

45- Sonra Gönderdik Musa ve kardeşi Harun'u -Ayetlerimizle ve apaçık sultanla-

٤٦- إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا عَالِينَ
46- İla fir'avne ve meleihi festekberu ve kanu kavmen alin.

46- Firavun'a ve Şeflerine! Ancak kibirlendiler ve burnu havada olan bir halk oldular!

٤٧- فَقَالُوا أَنُؤْمِنُ لِبَشَرَيْنِ مِثْلِنَا وَقَوْمُهُمَا لَنَا عَابِدُونَ
47- Fe kalu e nu'minu li beşereyni mislina ve kavmuhuma lena abidun.

47- Sonra dediler: "İnanmalı mıyız iki beşere bizim gibi ve halkları bize kulluk ediyorlarken?"

٤٨- فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُوا مِنَ الْمُهْلَكِينَ
48- Fe kezzebuhuma fe kanu minel muhlekin.

48- Peşinden yalanladılar ikisini ardından helak edilenlerden oldular!

٤٩- وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
49- Ve lekad ateyna musel kitabe leallehum yehtedun.

49- Ve gerçekten Verdik Musa'ya Kitabı belki onlar doğru yola gelib hidayeti bulurlar diye!

٥٠- وَجَعَلْنَا ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ آيَةً وَآوَيْنَاهُمَا إِلَى رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَعِينٍ
50- Ve cealnebne meryeme ve ummehu ayeten ve aveynahuma ila rabvetin zati kararin ve main.

50- ve Yaptık Meryem'in oğlunu ve Annesini bir ayet ve Mesken kıldık ikisini bir kabarığa, kararlı ve gözeye sahib!

٥١- يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا إِنِّي بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ
51- Ya eyyuher rusulu kulu minet tayyibati va'melu saliha, inni bima ta'melune alim.

51- Ey Rasüller! Yiyin hoşundan ve yapın doğruyu! Şüphesiz Ben -yaptıklarınıza- Alimim!

٥٢- وَإِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ
52-Ve inne hazihi ummetukum ummeten vahıdeten ve ene rabbukum fettekun.

52- Ve şüphesiz budur ümmetiniz! ümmet-i vahide; vahiyle gelen bağla bağlı tek toplum ve Ben Efendiniz! Öyleyse Benden çekinin!

٥٣- فَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ زُبُرًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
53- Fe tekattau emrehum beynehum zubura, kullu hızbin bima ledeyhim ferihun.

53- Ancak kestiler emirlerini aralarında zeburlara! Her hizip -yanlarında olanla sevinir-

٥٤- فَذَرْهُمْ فِي غَمْرَتِهِمْ حَتَّى حِينٍ
54- Fe zerhum fi gamratihim hatta hin.

54- Artık bırak onları -akılları cehaletle örtülü dalgınlıklarında- bir müddetliğine!

٥٥- أَيَحْسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُم بِهِ مِن مَّالٍ وَبَنِينَ
55-E yahsebune ennema numidduhum bihi min malin ve benin.

55- Hesab ediyorlar mı şunu; meded ederek yardım ettik onlara -malları ve oğullarından-

٥٦- نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِ بَل لَّا يَشْعُرُونَ
56- Nusariu lehum fil hayrat bel la yeş'urun.

56- Çabuklaştırıyoruz onlara hayırda! Aksine fark edib algılamıyorlar!

٥٧- إِنَّ الَّذِينَ هُم مِّنْ خَشْيَةِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ
57- İnnellezine hum min haşyeti rabbihim muşfikun.

57- Şüphesiz ki onlar saygıyla karışık bir korkudan Efendilerine ürperirler!

٥٨- وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ
58- Vellezine hum bi ayati rabbihim yu'minun.

58- Ve ki onlar ayetlerine Efendilerinin emin olarak inanırlar!

٥٩- وَالَّذِينَ هُم بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَ
59- Vellezine hum bi rabbihim la yuşrikun.

59- Ve ki onlar Efendilerine bir ortak uydurup yamandırmazlar!

٦٠- وَالَّذِينَ يُؤْتُونَ مَا آتَوا وَّقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَ
60- Vellezine yu'tune ma atev ve kulubuhum veciletun ennehum ila rabbihim raciun.

60- Ve ki; verirler verdiklerini ve kalbleri ürkerek çünkü onlar Efendilerine döneceklerdir!

٦١- أُوْلَئِكَ يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَ
61- Ulaike yusariune fil hayrati ve hum leha sabikun.

61- İşte bunlar seridirler hayırda ve onlar -onlarda- önde gidenlerdir!

٦٢- وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنطِقُ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
62- Ve la nukellifu nefsen illa vus'aha ve ledeyna kitabun yantıku bil hakkı ve hum la yuzlemun.

62- Ve yükümlü tutmayız bir kişiyi sadece yapabileceğiyle! ve Yanımızda bir Kitab vardır konuşur -Hakkla-  ve onlara yanlış yapılıp zulm edilmez!

٦٣- بَلْ قُلُوبُهُمْ فِي غَمْرَةٍ مِّنْ هَذَا وَلَهُمْ أَعْمَالٌ مِن دُونِ ذَلِكَ هُمْ لَهَا عَامِلُونَ
63- Bel kulubuhum fi gamratin min haza ve lehum a'malun min duni zalike hum leha amilun.

63- Aksine kalbleri -cehaletle örtülü bir dalgınlıktadır bundan- ve onlar için ameller -bunun yanısıradır- onlar onun için amel ederler!

٦٤- حَتَّى إِذَا أَخَذْنَا مُتْرَفِيهِم بِالْعَذَابِ إِذَا هُمْ يَجْأَرُونَ
64- Hatta iza ehazna mutrafihim bil azabi iza hum yec'erun.

64- Hatta ne zaman Aldığımızda -sosyetelerini- azabla o vakit onlar yalvarıb feryad ederler!

٦٥- لَا تَجْأَرُوا الْيَوْمَ إِنَّكُم مِّنَّا لَا تُنصَرُونَ
65- La tec'erul yevme innekum minna la tunsarun.

65- Yalvarıb feryad etmeyin bugün! Şüphesiz siz -Bizden- yardım görmeyeceksiniz!

٦٦- قَدْ كَانَتْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ تَنكِصُونَ
66- Kad kanet ayati tutla aleykum fe kuntum ala a'kabikum tenkisun.

66- Gerçekten -Ayetlerim- okunarak açıkça belirtilmiş idi size! Ancak gerisin geriye dönüyor idiniz!

٦٧- مُسْتَكْبِرِينَ بِهِ سَامِرًا تَهْجُرُونَ
67- Mustekbirine bihi samiran tehcurun.

67- Kibirlendiniz -onunla- hava kararınca kötü konuşurdunuz!

٦٨- أَفَلَمْ يَدَّبَّرُوا الْقَوْلَ أَمْ جَاءهُم مَّا لَمْ يَأْتِ آبَاءهُمُ الْأَوَّلِينَ
68- E fe lem yeddebberul kavle em caehum ma lem ye'ti abaehumul evvelin.

68- Hiç mi tedbir alıp kafa yormadılar -Söze- ya da gelen neyse onlara gelmedi mi önceki babalarına?

٦٩- أَمْ لَمْ يَعْرِفُوا رَسُولَهُمْ فَهُمْ لَهُ مُنكِرُونَ
69- Em lem ya'rifu resulehum fe hum lehu munkirun.

69- Ya da tanımadılar mı Rasüllerini? Oysa onlar O'nu inkar ettiler!

٧٠- أَمْ يَقُولُونَ بِهِ جِنَّةٌ بَلْ جَاءهُم بِالْحَقِّ وَأَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ
70- Em yekulune bihi cinneh, bel caehum bil hakkı ve ekseruhum lil hakkı karihun.

70- Ya da diyorlar mı: "O'nda cinnet var!" Aksine geldi onlara -Hakkla- ve onların çoğu -Hakk- için surat büküyor!

٧١- وَلَوِ اتَّبَعَ الْحَقُّ أَهْوَاءهُمْ لَفَسَدَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ بَلْ أَتَيْنَاهُم بِذِكْرِهِمْ فَهُمْ عَن ذِكْرِهِم مُّعْرِضُونَ
71- Ve levittebeal hakku ehvaehum le fesedetis semavatu vel ardu ve men fi hinn, bel eteynahum bi zikrihim fe hum an zikrihim mu'ridun.

71- Ve eğer tabi olsa idi -hakk- hevalarına elbette fesada uğrayıp bozulurdu gökler ve yer ve kim varsa içlerinde! Aksine Getirdik onlara Zikirlerini; hatırlatmalarını ancak onlar Zikirlerinden arkalarını dönüyorlar!

٧٢- أَمْ تَسْأَلُهُمْ خَرْجًا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
72- Em tes'eluhum harcen fe haracu rabbike hayrun ve huve hayrur razikin.

72- Ya da sual mi ediyorsun onlara bir harç? Bil ki harcı Efendi'nin daha hayırlıdır! ve O Razıkların en hayırlısıdır!

٧٣- وَإِنَّكَ لَتَدْعُوهُمْ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
73- Ve inneke le ted'uhum ila sıratın mustakim.

73- ve şüphesiz Sen elbette davet ediyorsun onları dosdoğru yola!

٧٤- وَإِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ عَنِ الصِّرَاطِ لَنَاكِبُونَ
74- Ve innellezine la yu'minune bil ahıreti anis sıratı le nakibun.
 
74- ve şüphesiz o emin olarak inanmayanlar ahirete yoldan elbette eğriliyorlar!

٧٥- وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِم مِّن ضُرٍّ لَّلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
75- Ve lev rahımnahum ve keşefna ma bihim min durrin le leccu fi tugyanihim ya'mehun.

75- Ve eğer rahmet Etse idik onlara ve kaldırsa İdik -ne varsa onlarla zarardan yana- elbette inatla devam ederler idi tuğyan; azgınlıklarında körükörüne!

٧٦- وَلَقَدْ أَخَذْنَاهُم بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
76- Ve lekad ehaznahum bil azabi fe mestekanu li rabbihim ve ma yetedarreun.

76- Ve gerçekten Aldık onları azabla ancak alçakgönüllü olmadılar Efendilerine ve yakaranlar olmadılar!

٧٧- حَتَّى إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ
77- Hatta iza fetahna aleyhim baben za azabin şedidin iza hum fihi mublisun.

77- Hatta ne zaman açtığımızda onlara kapılarını zatını azabın şiddetlice o vakit onlar -onda- müblis; iblisane ümitlerini yitireceklerdir!

٧٨- وَهُوَ الَّذِي أَنشَأَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
78- Ve huvellezi enşee lekumus sem'a vel ebsara vel ef'ideh, kalilen ma teşkurun.

78- ve O ki; inşa etti sizin için duymayı ve görmeyi ve gönülleri! Ne az teşekkür ediyorsunuz!

٧٩- وَهُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
79- Ve huvellezi zereekum fil ardı ve ileyhi tuhşerun.

79- ve O ki zirai faaliyet olarak ortaya çıkardı sizi yerde ve O'na toplanacaksınız!
 
٨٠- وَهُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
80- Ve huvellezi yuhyi ve yumitu ve lehuhtilaful leyli ven nehar, e fe la ta'kılun.

80- ve O ki; yaşatır ve öldürür ve O'nun-dur ihtilafa düşüp değişmesi gecenin ve gündüzün! Artık aklınızı kullanmayacak mısınız?

٨١- بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَ
81- Bel kalu misle ma kalel evvelun.

81- Aksine derler aynısını ne dediyse öncekiler!

٨٢- قَالُوا أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَئِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
82- Kalu e iza mitna ve kunna turaben ve izamen e inna le meb'usun.

82- Dediler: "Ne zaman öldüğümüzde ve olduğumuzda toprak ve kemikler, gerçekten emin misin diriltilecek miyiz?

٨٣- لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَذَا مِن قَبْلُ إِنْ هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
83- Lekad vuıdna nahnu ve abauna haza min kablu in haza illa esatirul evvelin.

83- "Gerçekten vaad edildi bize ve babalarımıza -bundan önce- bu olamaz,sadece geçmişlerin yazdıkları!"

٨٤- قُل لِّمَنِ الْأَرْضُ وَمَن فِيهَا إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
84- Kul li menil ardu ve men fiha in kuntum ta'lemun.

84- De: "Kimindir yer ve kim varsa onda, eğer siz biliyor iseniz?"

٨٥- سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
85- Seyekulune lillah, kul e fe la tezekkerun.
 
85- Diyecekler: "Allah'ın!" De: "Öyleyse hatırlayıp gereğini yerine getirmez misiniz?"

٨٦- قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
86- Kul men rabbus semavatis seb'ı ve rabbul arşil azim.

86- De: "Kimdir Efendisi yedi göğün ve Efendisi Büyük Tahtın?"

٨٧- سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ
87- Seyekulune lillah, kul e fe la tettekun.

87- Diyecekler: "Allah'ın!" De: "Öyleyse sakınıp çekidüzen vermez misiniz?"

٨٨- قُلْ مَن بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
88- Kul men bi yedihi melekutu kulli şey'in ve huve yuciru ve la yucaru aleyhi in kuntum ta'lemun.

88- De: "Kimin elindedir melekutu; egemenliği-sahibiyeti her şeyy; açığa çıkanın ve O kollayıcıdır ve kollanmaz Aleyhinde, eğer siz biliyor iseniz?"

٨٩- سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ فَأَنَّى تُسْحَرُونَ
89- Seyekulune lillah, kul fe enna tusharun.

89- Diyecekler: "Allah'ın!" De: "Öyleyse nasıl kanıp büyüleniyor sunuz?"

٩٠- بَلْ أَتَيْنَاهُم بِالْحَقِّ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
90- Bel eteynahum bil hakkı ve innehum le kazibun.

90- Aksine Getirdik onlara -Hakkı- ve şüphesiz onlar elbette yalancıdırlar!

٩١- مَا اتَّخَذَ اللَّهُ مِن وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ إِلَهٍ إِذًا لَّذَهَبَ كُلُّ إِلَهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
91- Mettehazallahu min veledin ve ma kane meahu min ilahin izen le zehebe kullu ilahin bima halaka ve le ala ba'duhum ala ba'd, subhanallahi amma yasıfun.

91- Edinmiş değildir Allah veledden ve olmuş değildir O'nunla beraber ilahtan! O zaman elbette giderirdi her ilah neyi yarattıysa ve elbette üstesinden gelirdi bazıları bazısının üstünde! Subhan; uzaktır Allah nitelendirmelerinden!

٩٢- عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
92- Alimil gaybi veş şehadeti fe teala amma yuşrikun.

92- Alim'dir kayb olana ve şehadet edilene! Bil ki Ala;yücedir ortak koşup yamandırdıklarından!

٩٣- قُل رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ
93- Kul rabbi imma turiyenni ma yuadun.

93- De: "Efendim, olaki gösterirsen bana ne vaad edildiyse onlara..."

٩٤- رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
94- Rabbi fe la tec'alni fil kavmiz zalimin.

94- "Efendim, sonra yapma beni yanlış yapan halk içinde!"

٩٥- وَإِنَّا عَلَى أَن نُّرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَ
95- Ve inna ala en nuriyeke ma neıduhum le kadirun.

95- ve şüphesiz Biz; sana göstereceğimiz hususunda -neyi vaad ettiysek onlara- elbete kaadir; gücü yeteriz!

٩٦- ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ
96- İdfa' billeti hiye ahsenus seyyieh, nahnu a'lemu bi ma yasıfun.

96- Def et en güzeliyle o çirkinliği! Biz biliriz nitelendirmelerini!

٩٧- وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
97- Ve kul rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatin.

97- Ve de: "Efendim, sığınırım Sana, avucuna alıp etkisi altına almasından şeytanlaıın!"

٩٨- وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
98- Ve euzu bike rabbi en yahdurun.

98- "Ve sığınırım Sana Efendim, yanımda hazır bulunmalarından!"

٩٩- حَتَّى إِذَا جَاء أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ
99- Hatta iza cae ehadehumul mevtu kale rabbirciun.

99- Hatta ne zaman gelirse onlardan birisine ölüm, der: "Efendim geri döndür beni!"

١٠٠- لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِن وَرَائِهِم بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
100- Lealli a'melu salihan fima terektu kella, inneha kelimetun huve kailuha, ve min veraihim berzahun ila yevmi yub'asun.

100- "Belki ben amel ederim doğru işlerden terkettiğimde!" Hayır! Şüphesiz o bir sözdür, o der onu! Ve peşlerinden berzah; engel vardır diriltilecekleri güne değin!

١٠١- فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءلُونَ
101- Fe iza nufiha fis suri fe la ensabe beynehum yevme izin ve la yetesaelun.

101- Böylece ne zaman üflendiğinde Sur'a! Artık soybağı kalmaz aralarında o izin günü ve sormazlar!

١٠٢- فَمَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
102- Fe men sekulet mevazinuhu fe ulaike humul muflihun.

102- Böylece kimin ağır gelirse tartısı işte bunlar, onlar iflaha erenlerdir!

١٠٣- وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ
103- Ve men haffet mevazinuhu fe ulaikellezine hasiru enfusehum fi cehenneme halidun.

103- Ve kimin hafif gelirse tartısı, işte bunlar ki onlar kaybedeceklerdir kendilerini cehennemde ölümsüz olarak!

١٠٤- تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَ
104- Telfehu vucuhehumun naru ve hum fiha kalihun.

104- Yalar yüzlerini ateş ve onlar orada yanakları dökülmüş kemikleri ortaya çıkmıştır!

١٠٥- أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
105- E lem tekun ayati tutla aleykum fe kuntum biha tukezzibun.

105- "Okunarak açıkça belirtilmedi mi Ayetlerim size ki, siz onları yalanlıyor idiniz!"

١٠٦- قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ
106- Kalu rabbena galebet aleyna şıkvetuna ve kunna kavmen dallin.

106- Diyecekler: "Efendimiz galebe çaldı bize şekavetimiz ve biz dalalete sapmış bir halk olduk!"

١٠٧- رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ
107- Rabbena ahricna minha fe in udna fe inna zalimun.

107- "Efendimiz çıkar bizi oradan! Sonra eğer dörsek, ardından şüphesiz biz yanlış yapan zalimler oluruz!" 

١٠٨- قَالَ اخْسَؤُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ
108- Kalahseu fiha ve la tukellimun.

108- Diyecek: "Hoşt! Alçakça kalın orada ve bir kelime etmeyin Bana!"

١٠٩- إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
109- İnnehu kane ferikun min ibadi yekulune rabbena amenna fagfir lena verhamna ve ente hayrur rahımin.

109- Şüphesiz o, bir fırka kullarımdan diyordu: "Efendimiz! emin olarak inandık, artık bağışla bizi ve rahmet edip huzura kavuştur bizi ve Sen huzur veren merhametlilerin en hayırlısı Rahiym'sin!"

١١٠- فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّى أَنسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَ
110- Fettehaztumuhum sıhriyyen hatta ensevkum zikri ve kuntum minhum tadhakun.

110- Ancak alay ettiniz onlarla hatta unutturdu size Zikrimi; hatırlanmamı ve siz -onlardan- kahkaha atanlar oldunuz!

١١١- إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ
111- İnni cezeytuhumul yevme bima saberu ennehum humul faizun.

111- Şüphesiz Ben cezalandırdım onları bugün -kararlı bir şekilde dayandıklarından ötürü- ki onlar var ya onlar net bir başarıya ulaşmışlardır!

١١٢- قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ
112- Kale kem lebistum fil ardı adede sinin.

112- Diyecek: "Ne kadar kaldınız yerde sayılı yıllarca?"

١١٣- قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلْ الْعَادِّينَ
113- Kalu lebisna yevmen ev ba'da yevmin fes'elil addin.

113- Diyecekler: "Kaldık bir gün ya da günün bazısı, ancak sor sayanlara?"

١١٤- قَالَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا لَّوْ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
114- Kale in lebistum illa kalilen lev ennekum kuntum ta'lemun.
 
114- Diyecek: "Kalmadınız, sadece biraz! Eğer bunu siz bilmiş olsa idiniz!"

١١٥- أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
115- E fe hasibtum ennema halaknakum abesen ve ennekum ileyna la turceun.

115- "Sonra şunu mu hesab ettiniz; Yarattık sizi abesle iştigal etmek için ve şu; siz Bize geri döndürülmeyeceksiniz?"

١١٦- فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ
116- Fe tealallahul melikul hakk, la ilahe illa hu, rabbul arşil kerim.

116- Bil ki Ulu'dur Allah, Melik; kraldır idare ve irade sahibi Hakk; gerçek, doğrudur -ilah yoktur, sadece O- Efendisi'dir Arş-ı Keriym cömert tahtın saltanatın sahibidir!

١١٧- وَمَن يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ
117- Ve men yed'u maallahi ilahen ahare la burhane lehu bihi fe innema hısabuhu inde rabbih, innehu la yuflihul kafirun.

117- Ve kim çağırırsa, dua ederse, davet ederse Allah'la beraber başka bir ilaha  -ona ait kendisinde kanıt olmadan- sonra sadece hesabı Efendisi'nin yanındadır! Muhakkak o kafirler iflah bulmayacaklar!

١١٨- وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
118- Ve kul rabbigfir verham ve ente hayrur rahımin.

118- Ve de: "Efendim bağışla ve rahmet edip huzura kavuştur ve Sen huzur veren merhametlilerin en hayırlısı Rahiym'sin!"
































26 Şubat 2022 Cumartesi

73- Alak Denklemi -Enbiya İkrası-

 





بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.



١- اقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ مَّعْرِضُونَ
1- Ikterebe lin nasi hisabuhum ve hum fi gafletin mu'ridun.

1- Yaklaştı -insanlık- için hesab vermeleri ve onlar gaflet içinde arkalarını dönmekteler.

٢- مَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍ مَّن رَّبِّهِم مُّحْدَثٍ إِلَّا اسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَ
2- Ma ye'tihim min zikrin min rabbihim muhdesin illestemeuhu ve hum yel'abun.

2- Ne gelirse onlara hatırlatıcıdan Efendilerinden güncel, sadece duyarlar onu ve oynarlar!

٣- لَاهِيَةً قُلُوبُهُمْ وَأَسَرُّواْ النَّجْوَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ هَلْ هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ أَفَتَأْتُونَ السِّحْرَ وَأَنتُمْ تُبْصِرُونَ
3- Lahiyeten kulubuhum ve eserrun necvellezine zalemu hel haza illa beşerun mislukum, e fe te'tunes sihre ve entum tubsırun.

3- Eğlenir kalbleri ve sır tutarlar fısıldaşmaları o yanlış yapan zalimler: "Değil midir bu sadece bir beşer sizin gibi? Gelecek misiniz büyüye ve siz görüyorken?"

٤- قَالَ رَبِّي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَاء وَالأَرْضِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
4- Kale rabbi ya'lemul kavle fis semai vel ardı ve huves semiul alim.

4- Dedi: "Efendim bilir -denileni- gökte ve yerde ve O, Semi; duyandır, Alim; bilendir."

٥- بَلْ قَالُواْ أَضْغَاثُ أَحْلاَمٍ بَلِ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌ فَلْيَأْتِنَا بِآيَةٍ كَمَا أُرْسِلَ الأَوَّلُونَ
5- Bel kalu adgasu ahlamin belifterahu bel huve şaır, fel ye'tina bi ayetin kema ursilel evvelun.

5- Aksine derler: "Karışık rüyalar!", "Aksine uydurup iftira etti onu!", " Aksine o bir şairdir!", "Şimdi gelsin bize ayetle öncekilere gönderilen ki gibi!"

٦- مَا آمَنَتْ قَبْلَهُم مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا أَفَهُمْ يُؤْمِنُونَ
6- Ma amenet kablehum min karyetin ehleknaha, e fe hum yu'minun.

6- Neye inandı onlardan önce şehirlerden helak ettiklerimiz? Artık onlar mı inanacaklar?

٧- وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ إِلاَّ رِجَالاً نُّوحِي إِلَيْهِمْ فَاسْأَلُواْ أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ
7- Ve ma erselna kableke illa ricalen nuhi ileyhim fes'elu ehlez zikri in kuntum la ta'lemun.

7- Ve göndermedik -senden önce- sadece adamlar, Vahyettik onlara. Artık sor zikir ehline -eğer bilmiyor iseniz-

٨- وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَدًا لَّا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِدِينَ
8- Ve ma cealnahum ceseden la ye'kulunet taame ve ma kanu halidin.

8- Ve Yapmadık onları cesedler yemek yemeyen ve değiller idi ölümsüz!

٩- ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَأَنجَيْنَاهُمْ وَمَن نَّشَاء وَأَهْلَكْنَا الْمُسْرِفِينَ
9- Summe sadaknahumul va'de fe enceynahum ve men neşau ve ehleknel musrifin.

9- Sonra Sadık kalıp doğruladık onlara vaadi, peşinden Kurtardık onları ve kimi İstediysek ve Helak ettik aşırı giden ölçüsüz müsrifleri!

١٠- لَقَدْ أَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ كِتَابًا فِيهِ ذِكْرُكُمْ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
10- Lekad enzelna ileykum kitaben fihi zikrukum, e fe la ta'kılun.

10- Gerçekten İndirdik size Kitabı -onda- zikir; hatırınızda tutmanız gerekenler vardır. Artık aklınızı kullanmayacak mısınız?

١١- وَكَمْ قَصَمْنَا مِن قَرْيَةٍ كَانَتْ ظَالِمَةً وَأَنشَأْنَا بَعْدَهَا قَوْمًا آخَرِينَ
11- Ve kem kasamna min karyetin kanet zalimeten ve enşe'na ba'deha kavmen aharin.

11- Ve nice kırıp geçirdik şehirlerden yanlış yapan zalimler oldular ve İnşa ettik onlardan sonra başka halk!

١٢- فَلَمَّا أَحَسُّوا بَأْسَنَا إِذَا هُم مِّنْهَا يَرْكُضُونَ
12- Fe lemma ehassu be'sena iza hum minha yerkudun.

12- Böylece hissettikleri vakit kötülüğümüzü o zaman onlar -oradan-  ayaklarını yere vurarak tepişip sıvışıyorlardı!

١٣- لَا تَرْكُضُوا وَارْجِعُوا إِلَى مَا أُتْرِفْتُمْ فِيهِ وَمَسَاكِنِكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْأَلُونَ
13- La terkudu verciu ila ma utriftum fihi ve mesakinikum leallekum tus'elun.

13- Tepişmeyin! ve dönün sosyete dünyanıza ve meskenlerinize! Belki sorguya çekilirsiniz!

١٤- قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
14- Kalu ya veylena inna kunna zalimin.

14- Dediler: "Yazıklar olsun bize! Şüphesiz biz yanlış yapan zalimler olduk!"

١٥- فَمَا زَالَت تِّلْكَ دَعْوَاهُمْ حَتَّى جَعَلْنَاهُمْ حَصِيدًا خَامِدِينَ
15- Fe ma zalet tilke da'vahum hatta cealnahum hasiden hamidin.

15- Böylece kesilmedi bu duaları -Yapıncaya değin onları- hasat edilmiş, sönüvermiş!

١٦- وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاء وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبِينَ
16- Ve ma halaknes semae vel arda ve ma beynehuma laıbin.

16- Ve Yaratmadık göğü ve yeri ve ne varsa aralarında oyun olarak!

١٧- لَوْ أَرَدْنَا أَن نَّتَّخِذَ لَهْوًا لَّاتَّخَذْنَاهُ مِن لَّدُنَّا إِن كُنَّا فَاعِلِينَ
17- Lev eredna en nettehıze lehven lettehaznahu min ledunna in kunna fa'ılin.

17- Eğer irade edip İsteseydik şunu; Edinmemizi bir eğlence elbette Edinirdik -onu- Yanımızdan eğer yapsa İdik!

١٨- بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٌ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ
18- Bel nakzifu bil hakkı alel batıli fe yedmeguhu fe iza huve zahik, ve lekumul veylu mimma tasıfun.

18- Aksine Atarız -hakkla- üzerine -sahtenin- böylece beynini parçalar peşinden o vakit o can verir gider! Ve size -Yazıklar Olsun- nitelendirmelerinizden dolayı!

١٩- وَلَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَنْ عِندَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَ
19- Ve lehu men fis semavati vel ard, ve men indehu la yestekbirune an ıbadetihi ve la yestahsirun.

19- Ve O'nun-dur kim varsa göklerde ve yerde ve kim varsa -Yanında- kibirlenib büyüklenmezler -kulluk etmekten O'na- ve bitkin düşmezler!

٢٠- يُسَبِّحُونَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ
20- Yusebbihunel leyle ven nehare la yefturun.

20- Tesbih edib anarlar gece ve gündüz ara vermeksizin!

٢١- أَمِ اتَّخَذُوا آلِهَةً مِّنَ الْأَرْضِ هُمْ يُنشِرُونَ
21- Emittehazu aliheten minel ardı hum yunşirun.

21- Ya da edindiler ilahlar yerden de onlar mı can verecek?

٢٢- لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ
22- Lev kane fihima alihetun illallahu le fesedeta, fe subhanallahi rabbil arşi amma yasıfun.

22- Eğer olsa idi -onlarda- ilahlar haricinde Allah'ın elbette fesada uğrayıp bozulurdu. Böylece Subhan; şanı yüce olup anılandır Allah, Efendisi'dir Tahtın nitelendirmelerinin -Üstündedir-

٢٣- لَا يُسْأَلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْأَلُونَ
23- La yus'elu amma yef'alu ve hum yus'elun.

23- Sorguya çekilmez Ettiğinden ve onlar sorguya çekilir!

٢٤- أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ آلِهَةً قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ هَذَا ذِكْرُ مَن مَّعِيَ وَذِكْرُ مَن قَبْلِي بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ الْحَقَّ فَهُم مُّعْرِضُونَ
24- Emittehazu min dunihi aliheh, kul hatu burhanekum, haza zikru men maiye ve zikru men kabli, bel ekseruhum la ya'lemunel hakka fehum mu'ridun.

24- Yoksa edindiler mi -Yanısıra- ilahlar? De: "Getirin burhan; kanıtınızı! Bu zikridir; hatırlatıcısıdır benimle olan kimselerin ve zikridir; hatırlatıcısıdır benden önceki kimselerin!" Oysa çoğusu onların bilmezler -hakkı- böylece onlar dönerler!

٢٥- وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدُونِ
25- Ve ma erselna min kablike min resulin illa nuhi ileyhi ennehu la ilahe illa ene fa'budun.

25- Ve Göndermedik Senden önce bir Rasül, sadece Vahyettik O'na şunu O: "Yoktur ilah sadece Ben! Artık kulluk edin Bana!"

٢٦- وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ بَلْ عِبَادٌ مُّكْرَمُونَ
26- Ve kaluttehazer rahmanu veleden subhaneh, bel ıbadun mukremun.

26- Ve derler: "Edindi Rahman bir veledi!" Subhan; şanı yüce olup anılandır! Aksine onurlu kuldurlar.

٢٧- لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُم بِأَمْرِهِ يَعْمَلُونَ
27- La yesbikunehu bil kavli ve hum bi emrihi ya'melun.

27- Önüne geçmezler O'nun, -derken- ve onlar -Emriyle- amel ederler.

٢٨- يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَى وَهُم مِّنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ
28- Ya'lemu ma beyne eydihim ve ma halfehum ve la yeşfeune illa li menirteda ve hum min haşyetihi muşfikun.

28- Bilir ne varsa arasında ellerinin ve ne varsa arkalarında ve şefaat; yardım edip yanına almazlar sadece kim için -rıza gösterdiyse- ve onlar saygıdan ötürü korkarlar ürpererek.

٢٩- وَمَن يَقُلْ مِنْهُمْ إِنِّي إِلَهٌ مِّن دُونِهِ فَذَلِكَ نَجْزِيهِ جَهَنَّمَ كَذَلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ
29- Ve men yekul minhum inni ilahun min dunihi fe zalike neczihi cehennem, kezalike necziz zalimin.

29- Ve kim derse -Onlardan- "Şüphesiz Ben İlahım -O'nun Yanısıra-" İşte o vakit Cezalandırırız -Onu- cehenneme! İşte böyle Cezalandırırız yanlış yapan zalimleri!

٣٠- أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ
30- E ve lem yerellezine keferu ennes semavati vel arda kaneta retkan fe fetaknahuma, ve cealna minel mai kulle şey'in hayy, e fe la yu'minun.

30- Görmez mi o inkar edenler şunu; gökler ve yer -yapışık- idiler sonra ayırdık onları ve Yaptık sudan her şeyi canlı. Hala inanmayacaklar mı?

٣١- وَجَعَلْنَا فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَن تَمِيدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا فِيهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
31- Ve cealna fil ardı revasiye en temide bihim ve cealna fiha ficacen subulen leallehum yehtedun.

31- Ve Yaptık yerde demirlemiş gülle gibi dağları sarsar diye onları ve Yaptık orada vadiler, yollar. Belki onlar doğru yolu; hidayeti bulurlar!

٣٢- وَجَعَلْنَا السَّمَاء سَقْفًا مَّحْفُوظًا وَهُمْ عَنْ آيَاتِهَا مُعْرِضُونَ
32- Ve cealnes semae sakfen mahfuza, ve hum an ayatiha mu'ridun.

32- Ve Yaptık göğü korunmuş bir tavan ve onlar -işaretlerden- dönüyorlar!

٣٣- وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ
33- Ve huvellezi halakal leyle ven nehare veş şemse vel kamer, kullun fi felekin yesbehun.

33- Ve O ki; yarattı geceyi ve gündüzü ve güneşi ve ayı! Hepsi bir felekte; yörüngede övgüyle şanı yüce olanı anarak yüzüp gitmekteler!

٣٤- وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِّن قَبْلِكَ الْخُلْدَ أَفَإِن مِّتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ
34- Ve ma cealna li beşerin min kablikel huld, e fe in mitte fe humul halidun.

34- Ve Yapmadık beşer için -senden önce- ölümsüzlük. Böylece eğer ölürsen peşinden onlar ölümsüz mü olacak?

٣٥- كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
35- Kullu nefsin zaikatul mevt, ve neblukum biş şerri vel hayri fitneh, ve ileyna turceun.

35- Her kişi tadacak ölümü ve Sınarız sizi kötülükle ve iyilikle deneyerek ve Bize döndürülürsünüz!

٣٦- وَإِذَا رَآكَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِن يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَذَا الَّذِي يَذْكُرُ آلِهَتَكُمْ وَهُم بِذِكْرِ الرَّحْمَنِ هُمْ كَافِرُونَ
36- Ve iza reakellezine keferu in yettehızuneke illa huzuva, e hazellezi yezkuru alihetekum, ve hum bi zikrir rahmani hum kafirun.

36- Ve ne zaman gördüğünde seni, o inkarcılar -edinmezler seni, sadece komedi unsuru- "Bu mudur o, zikredib bahseden ilahlarınızı!" ve onlar zikrini Rahman'ın, onlar inkar eden kafirlerdir!

٣٧- خُلِقَ الْإِنسَانُ مِنْ عَجَلٍ سَأُرِيكُمْ آيَاتِي فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ
37- Hulikal insanu min acel, seurikum ayati fe la testa'cilun

37- Yaratıldı insan -aceleden- Göstereceğim size -ayetlerimi- Acele etmemi istemeyin!

٣٨- وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
38- Ve yekulune meta hazel va'du in kuntum sadıkin.

38- Ve derler: "Ne zamandır bu -vaad- eğer siz doğru iseniz?"

٣٩- لَوْ يَعْلَمُ الَّذِينَ كَفَرُوا حِينَ لَا يَكُفُّونَ عَن وُجُوهِهِمُ النَّارَ وَلَا عَن ظُهُورِهِمْ وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ
39- Lev ya'lemullezine keferu hine la yekuffune an vucuhihimun nare ve la an zuhurihim ve la hum yunsarun.

39- Eğer bilse idi o inkar edenler o vakit itemeyeceklerini yüzlerini ateşten ve sırtlarını ve onların yardım da görmeyeceklerini...

٤٠- بَلْ تَأْتِيهِم بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ
40- Bel te'tihim bagteten fe tebhetuhum fe la yesteti'une reddeha ve la hum yunzarun.

40- Aksine gelecek onlara -ansızın- böylece şaşırtacak onları altından kalmayacaklar geri çevirmeye -onu- ve onlara göz açtırılmayacaktır.

٤١- وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِّن قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون
41- Ve lekadistuhzie bi rusulin min kablike fe haka billezine sehıru minhum ma kanu bihi yestehziun.

41- Ve gerçekten alay edildi -Rasüllerle- Senden önce, ancak kuşattı o alaycıları -onlardan onunla ne etmiş iseler alaydan-

٤٢- قُلْ مَن يَكْلَؤُكُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمَنِ بَلْ هُمْ عَن ذِكْرِ رَبِّهِم مُّعْرِضُونَ
42- Kul men yekleukum bil leyli ven nehari miner rahman, bel hum an zikri rabbihim mu'ridun.

42- De: "Kim koruyabilir sizi geceleyin ve gündüzleyin Rahman'dan?" Aksine onlar -Zikrinden; hatırlatmasından- Efendileri'nin dönüyorlar!

٤٣- أَمْ لَهُمْ آلِهَةٌ تَمْنَعُهُم مِّن دُونِنَا لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَ أَنفُسِهِمْ وَلَا هُم مِّنَّا يُصْحَبُونَ
43- Em lehum alihetun temneuhum min dunina, la yestetiune nasre enfusihim ve la hum minna yushabun.

43- Yoksa onlar için ilahlar mı var da mani olacak kendilerine -Yanımızdan-? Güçleri yetmez yardım etmeye kendilerine ve olmaz onlara Bizden sahiblik görmezler!

٤٤- بَلْ مَتَّعْنَا هَؤُلَاء وَآبَاءهُمْ حَتَّى طَالَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ أَفَلَا يَرَوْنَ أَنَّا نَأْتِي الْأَرْضَ نَنقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَا أَفَهُمُ الْغَالِبُونَ
44- Bel metta'na haulai ve abaehum hatta tale aleyhimul umur, e fe la yerevne enna ne'til arda nenkusuha min etrafiha, e fehumul galibun.

44- Aksine Faydalandırdık bunları ve babalarını uzayıncaya değin onlara ömür. Artık görmezler mi şunu; Biz geliriz yere noksan ederiz etraflarından! Hala onlar mı galib gelecekler?

٤٥- قُلْ إِنَّمَا أُنذِرُكُم بِالْوَحْيِ وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَاء إِذَا مَا يُنذَرُونَ
45- Kul innema unzirukum bil vahyi ve la yesmeus summud duae iza ma yunzerun.

45- De: "Sadece uyarıyorum sizi vahiyle." ve duyacak değildir sağırlar -çağrıyı- uyarıldıkları zaman!

٤٦- وَلَئِن مَّسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِّنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
46- Ve le in messethum nefhatun min azabi rabbike le yekulunne ya veylena inna kunna zalimin.

46- Ve eğer dokunsa onlara bir esinti işkencesinden Efendi'nin, elbette diyecekler: "Yazıklar olsun bize, şüphesiz biz yanlış yapan zalimler olduk!"

٤٧- وَنَضَعُ الْمَوَازِينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيَامَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا وَإِن كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِّنْ خَرْدَلٍ أَتَيْنَا بِهَا وَكَفَى بِنَا حَاسِبِينَ
47- Ve nedaul mevazinel kısta li yevmil kıyameti fe la tuzlemu nefsun şey'a ve in kane miskale habbetin min hardelin eteyna biha, ve kefa bina hasibin.

47- Ve koyacağız tartıyı dürüstçe -kalkış günü için- böylece yanlış yapılıp zulüm edilmeyecek kişiye bir şey bile! ve eğer olsa ağırlığında bir tane hardaldan Getireceğiz onu! Ve kafiyiz Biz hesab görücüler olarak!

٤٨- وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى وَهَارُونَ الْفُرْقَانَ وَضِيَاء وَذِكْرًا لِّلْمُتَّقِينَ
48- Ve lekad ateyna musa ve harunel furkane ve dıyaen ve zikren lil muttekin.

48- Ve gerçekten Verdik Musa ve Harun'a Furkan'ı; ayırıcıyı ve Ziya'yı; ışığı ve Zikr'i; hatırlatıcıyı emir ve yasaklara saygıyla boyun eğip korunan müttakiler için!

٤٩- الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالْغَيْبِ وَهُم مِّنَ السَّاعَةِ مُشْفِقُونَ
49- Ellezine yahşevne rabbehum bil gaybi ve hum mines saati muşfikun.

49- Ki onlar saygıdolu korkarlar Efendilerin'e -kayıptan- ve onlar Saat'ten ötürü ürperirler!

٥٠- وَهَذَا ذِكْرٌ مُّبَارَكٌ أَنزَلْنَاهُ أَفَأَنتُمْ لَهُ مُنكِرُونَ
50- Ve haza zikrun mubarekun enzelnah, e fe entum lehu munkirun.

50- Ve bu Zikir; hatırlatıcı mübarek; değerlidir İndirdik -O'nu- Artık siz -O'nu- inkar mı ediyorsunuz?

٥١- وَلَقَدْ آتَيْنَا إِبْرَاهِيمَ رُشْدَهُ مِن قَبْلُ وَكُنَّا بِه عَالِمِينَ
51- Ve lekad ateyna ibrahime ruşdehu min kablu ve kunna bihi alimin.

51- Ve gerçekten Vermiş idik İbrahim'e -Rüşdünü; olgunluğunu- önceden ve Biz -O'nunla- Biliyor idik!

٥٢- إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا هَذِهِ التَّمَاثِيلُ الَّتِي أَنتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ
52- İz kale li ebihi ve kavmihi ma hazihit temasilulleti entum leha akifun.

52- Ne zaman dediğinde babasına ve halkına: "Nedir bu heykeller ki siz onlara saygıyla yönelip bağlanıyorsunuz?

٥٣- قَالُوا وَجَدْنَا آبَاءنَا لَهَا عَابِدِينَ
53- Kalu vecedna abaena leha abidin.

53- Dediler: "Bulduk babalarımızı onlara kulluk ediyorlarken!"

٥٤- قَالَ لَقَدْ كُنتُمْ أَنتُمْ وَآبَاؤُكُمْ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
54- Kale lekad kuntum entum ve abaukum fi dalalin mubin.

54- Dedi: "Gerçekten oldunuz siz ve babalarınız apaçık sapıklıkta!"

٥٥- قَالُوا أَجِئْتَنَا بِالْحَقِّ أَمْ أَنتَ مِنَ اللَّاعِبِينَ
55- Kalu e ci'tena bil hakkı em ente minel laıbin.

55- Dediler: "Geldin mi bize -hakkla- yoksa sen oyun oynayanlardan mısın?"

٥٦- قَالَ بَل رَّبُّكُمْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الَّذِي فَطَرَهُنَّ وَأَنَا عَلَى ذَلِكُم مِّنَ الشَّاهِدِينَ
56- Kale bel rabbukum rabbus semavati vel ardıllezi fatarahunne ve ene ala zalikum mineş şahidin.

56- Dedi: "Aksine Efendiniz, Efendisi'dir göklerin ve yerin ki O, yokluğu yarıp yapı taşlarını meydana çıkarıp var edendir onları ve ben bunun üzerine şahidlerdenim."

٥٧- وَتَاللَّهِ لَأَكِيدَنَّ أَصْنَامَكُم بَعْدَ أَن تُوَلُّوا مُدْبِرِينَ
57- Ve tallahi le ekidenne asnamekum ba'de en tuvellu mudbirin.

57- "ve Tallahi elbette tuzak kuracağım putlarınıza;idollerinize arkanızı dönüp gittikten sonra!"

٥٨- فَجَعَلَهُمْ جُذَاذًا إِلَّا كَبِيرًا لَّهُمْ لَعَلَّهُمْ إِلَيْهِ يَرْجِعُونَ
58- Fe cealehum cuzazen illa kebiren lehum leallehum ileyhi yerciun.

58- Böylece yaptı onları paramparça -hariçti büyüğü onlardan- belki onlar -ona- dönerler!

٥٩- قَالُوا مَن فَعَلَ هَذَا بِآلِهَتِنَا إِنَّهُ لَمِنَ الظَّالِمِينَ
59- Kalu men feale haza bi alihetina innehu le minez zalimin.

59- Dediler: "Kim etti bunu ilahlarımıza? şüphesiz o yanlış yapan zalimlerdendir!"

٦٠- قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُ إِبْرَاهِيمُ
60- Kalu semi'na feten yezkuruhum yukalu lehu ibrahim.

60- Dediler: "Duyduk bir genci bahsediyordu onları, deniliyormuş ona İbrahim!"

٦١- قَالُوا فَأْتُوا بِهِ عَلَى أَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ
61- Kalu fe'tu bihi ala a'yunin nasi leallehum yeşhedun.

61- Dediler: "Öyleyse getirin onu gözünün önüne insanların, belki onlar şahid olurlar!"

٦٢- قَالُوا أَأَنتَ فَعَلْتَ هَذَا بِآلِهَتِنَا يَا إِبْرَاهِيمُ
62- Kalu e ente fealte haza bi alihetina ya ibrahim.

62- Dediler: "Sen mi ettin bunu ilahlarımıza ey İbrahim?"

٦٣- قَالَ بَلْ فَعَلَهُ كَبِيرُهُمْ هَذَا فَاسْأَلُوهُمْ إِن كَانُوا يَنطِقُونَ
63- Kale bel fealehu kebiruhum haza fes'eluhum in kanu yentıkun.

63- Dedi: "Aksine onu eden bu büyükleri, neden sormuyorsunuz onlara eğer konuşuyor iseler?"

٦٤- فَرَجَعُوا إِلَى أَنفُسِهِمْ فَقَالُوا إِنَّكُمْ أَنتُمُ الظَّالِمُونَ
64- Fe receu ila enfusihim fe kalu innekum entumuz zalimun.

64- Böylece döndüler kendilerine, peşinden dediler: "şüphesiz siz var ya siz yanlış yapan zalimlersiniz!"

٦٥- ثُمَّ نُكِسُوا عَلَى رُؤُوسِهِمْ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هَؤُلَاء يَنطِقُونَ
65- Summe nukisu ala ruusihim, lekad alimte ma haulai yentıkun.

65- Sonra baş aşağı döndüler: "Muhakkak bilirsin bunlar konuşmazlar."

٦٦- قَالَ أَفَتَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنفَعُكُمْ شَيْئًا وَلَا يَضُرُّكُمْ
66- Kale e fe ta'budune min dunillahi ma la yenfeukum şey'en ve la yadurrukum.

66- Dedi: "Öyleyse kulluk mu ediyorsunuz -Allah yanısıra- size bir şey fayda ve zarar vermeyenlere?"

٦٧- أُفٍّ لَّكُمْ وَلِمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
67- Uffin lekum ve li ma ta'budune min dunillah, e fe la ta'kılun.

67- "Üff be size ve Allah yanısıra kulluk ettiklerinize! Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?"

٦٨- قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانصُرُوا آلِهَتَكُمْ إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ
68- Kalu harrikuhu vansuru alihetekum in kuntum faılin.

68- Dediler: "Yakın onu ve yardım edin ilahlarınıza eğer siz edecekseniz!"

٦٩- قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ
69- Kulna ya naru kuni berden ve selamen ala ibrahim.

69- Dedik: "Ey ateş! serin ve selametli ol İbrahim'e!"

٧٠- وَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَخْسَرِينَ
70- Ve eradu bihi keyden fe cealna humul ahserin.

70- Ve istediler ona tuzak kurmayı ancak yaptık onları büyük kaybedenler!

٧١- وَنَجَّيْنَاهُ وَلُوطًا إِلَى الْأَرْضِ الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا لِلْعَالَمِينَ
71- Ve necceynahu ve lutan ilel ardılleti barakna fiha lil alemin.

71- Ve Kurtardık Onu ve Lut'u bir yere ki Bereketlendirdik orada alemleri!

٧٢- وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ نَافِلَةً وَكُلًّا جَعَلْنَا صَالِحِينَ
72- Ve vehebna lehu ishak, ve ya'kube nafileh, ve kullen cealna salihin.

72- Ve hibe Ettik Ona İshak'ı ve Yakub'u nafile olarak ve hepsini Yaptık salihler; doğrular!

٧٣- وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَإِقَامَ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ وَكَانُوا لَنَا عَابِدِينَ
73- Ve cealnahum eimmeten yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fi'lel hayrati ve ikames salati ve itaez zekah, ve kanu lena abidin.

73- Ve Yaptık onları imamlar;önderler hidayet edib doğru yola getiriyorlar idi -Emrimizle- ve Vahy ettik onlara; etsinler hayırlar ve ayakta tutsunlar salatı; yönelişlerini ve versinler zekatı; bereketten kaynaklanan artışı! ve Onlar -Bize- kulluk edenler oldular!

٧٤- وَلُوطًا آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْقَرْيَةِ الَّتِي كَانَت تَّعْمَلُ الْخَبَائِثَ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَاسِقِينَ
74- Ve lutan ateynahu hukmen ve ılmen ve necceynahu minel karyetilleti kanet ta'melul habais, innehum kanu kavme sev'in fasikin.

74- Ve Lut, Verdik O'na hükmü; olanda doğru kanıya varmayı ve ilmi; bilgi kaynağını ve Kurtardık O'nu şehirden ki yapıyorlar idi pislik ameller. Şüphesiz onlar kötü, dengesini kaybedib zıvanadan çıkmış fasıklar oldular!

٧٥- وَأَدْخَلْنَاهُ فِي رَحْمَتِنَا إِنَّهُ مِنَ الصَّالِحِينَ
75- Ve edhalnahu fi rahmetina, innehu mines salihin.

75- Ve dahil Ettik O'nu Rahmetimize! Şüphesiz O, salihler; doğrulardandı.

٧٦- وَنُوحًا إِذْ نَادَى مِن قَبْلُ فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
76- Ve nuhan iz nada min kablu festecebna lehu fe necceynahu ve ehlehu minel kerbil azim.

76- Ve Nuh, ne zaman seslendiğinde önceden, peşinden icabet Ettik O'na, böylece Kurtardık O'nu ve ehlini büyük stresten.

٧٧- وَنَصَرْنَاهُ مِنَ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ
77- Ve nasarnahu minel kavmillezine kezzebu bi ayatina, innehum kanu kavme sev'in fe agraknahum ecmain.

77- ve yardım Ettik O'na halkından ki onlar yalanlıyorlardı -Ayetlerimizi- şüphesiz onlar kötü bir halk idiler, böylece boğduk topunu!

٧٨- وَدَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ إِذْ يَحْكُمَانِ فِي الْحَرْثِ إِذْ نَفَشَتْ فِيهِ غَنَمُ الْقَوْمِ وَكُنَّا لِحُكْمِهِمْ شَاهِدِينَ
78- Ve davude ve suleymane iz yahkumani fil harsi iz nefeşet fihi ganemul kavm, ve kunna li hukmihim şahidin.

78- ve Davud ve Süleyman, ne zaman hükmediyorlar iken ekinde o vakit yayıldı -onda- koyunları halkın ve olmuş İdik hükümlerine Şahidler.

٧٩- فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمَانَ وَكُلًّا آتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًا وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُودَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَ وَكُنَّا فَاعِلِينَ
79-Fe fehhemnaha suleyman, ve kullen ateyna hukmen ve ılmen ve sehharna mea davudel cibale yusebbihne vet tayr, ve kunna faılin.

79- Böylece Kavrattık -onu- Süleyman'a! ve hepsine Verdik hükmü ve ilmi! ve hizmete Soktuk Davud'la dağları tesbih edib anıyorlar idi ve kuşları da! ve Biz fiiliyata Dökenler idik!

٨٠- وَعَلَّمْنَاهُ صَنْعَةَ لَبُوسٍ لَّكُمْ لِتُحْصِنَكُم مِّن بَأْسِكُمْ فَهَلْ أَنتُمْ شَاكِرُونَ
80- Ve allemnahu san'ate lebusin lekum li tuhsınekum min be'sikum, fe hel entum şakirun.

80- ve Öğrettik O'na sanayi, sanatı, yapmayı elbiseyi sizin için kale gibi korusun diye sizi çatışmanızdan. Öyleyse şükr edecek misiniz?

٨١- وَلِسُلَيْمَانَ الرِّيحَ عَاصِفَةً تَجْرِي بِأَمْرِهِ إِلَى الْأَرْضِ الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا وَكُنَّا بِكُلِّ شَيْءٍ عَالِمِينَ
81- Ve li suleymaner riha asıfeten tecri bi emrihi ilel ardılleti barekna fiha ve kunna bi kulli şey'in alimin.

81- ve Süleyman'a fırtınalı rüzgarı, akıp giderdi -emriyle- yere o, onu Bereketlendirdiğimize! ve Biz idik her şeyi Bilenler!

٨٢- وَمِنَ الشَّيَاطِينِ مَن يَغُوصُونَ لَهُ وَيَعْمَلُونَ عَمَلًا دُونَ ذَلِكَ وَكُنَّا لَهُمْ حَافِظِينَ
82- Ve mineş şeyatini men yegusune lehu ve ya'melune amelen dune zalik, ve kunna lehum hafızin.

82- ve şeytanlardan dalanlar vardı -O'nun için- ve yapıyorlardı ameller bunun yanısıra. ve Biz idik onlara Koruyucular!

٨٣- وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
83- Ve eyyube iz nada rabbehu enni messeniyed durru ve ente erhamur rahimin.

83- ve Eyyub, ne zaman seslendiğinde Efendisi'ne: "Şüphesiz bana dokundu zarar ve Sen Erham; en merhametlisin, Rahiym; şefkatle ihsan edensin!"

٨٤- فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِهِ مِن ضُرٍّ وَآتَيْنَاهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنْ عِندِنَا وَذِكْرَى لِلْعَابِدِينَ
84- Festecebna lehu fe keşefna ma bihi min durrin ve ateynahu ehlehu ve mislehum meahum rahmeten min ındina ve zikra lil abidin.

84- Peşinden icabet Ettik O'na! Böylece Kaldırdık ne varsa -O'nda- zarardan ve Verdik O'na ehlini ve onlarla beraber mislilerini rahmet olarak -Yanımızdan- ve zikir; hatırlatıcı ders olarak kullar için!

٨٥- وَإِسْمَاعِيلَ وَإِدْرِيسَ وَذَا الْكِفْلِ كُلٌّ مِّنَ الصَّابِرِينَ
85-Ve ismaile ve idrise ve zelkifl, kullun mines sabirin.

85- ve İsmail ve İdris ve Zelkifl; kefalet sahibini! Hepsi sabreden, kararlılardan idiler!

٨٦- وَأَدْخَلْنَاهُمْ فِي رَحْمَتِنَا إِنَّهُم مِّنَ الصَّالِحِينَ
86- Ve edhalnahum fi rahmetina, innehum mines salihin.

86- ve dahil Ettik onları rahmetimize! Şüphesiz onlar salihler; doğrulardan idiler!

٨٧- وَذَا النُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَن لَّن نَّقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
87- Ve zennuni iz zehebe mugadıben fe zanne en len nakdire aleyhi fe nada fiz zulumati en la ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minez zalimin.

87- Ve Zennun; balık sahibini de, ne zaman gittiğinde gazaplanarak, peşinden zannetti ki -asla müdahil olup karar Vermeyeceğimizi aleyhine- Böylece seslendi karanlıklar içinde şöyle: "Yoktur ilah, sadece Sen! Subhansın; noksanlıklardan beri mükemmelliğinle anıyorum Seni! Şüphesiz ben yanlış yapan zalimlerden oldum!"

٨٨- فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّ وَكَذَلِكَ نُنجِي الْمُؤْمِنِينَ
88- Festecebna lehu ve necceynahu minel gamm, ve kezalike nuncil mu'minin.

88- Böylece icabet Ettik O'na ve Kurtardık O'nu gamdan ve işte böyle Kurtarırız emin olarak inananları!

٨٩- وَزَكَرِيَّا إِذْ نَادَى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْنِي فَرْدًا وَأَنتَ خَيْرُ الْوَارِثِينَ
89- Ve zekeriyya iz nada rabbehu rabbi la tezerni ferden ve ente hayrul varisin.

89- Ve Zekeriyya! ne zaman seslendiğinde Efendisine; "Efendim bırakma beni ferden ve Sen en hayırlısısın Varislerin!"

٩٠- فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَى وَأَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُ إِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَبًا وَرَهَبًا وَكَانُوا لَنَا خَاشِعِينَ
90- Festecebna leh, ve vehebna lehu yahya ve aslahna lehu zevceh, innehum kanu yusariune fil hayrati ve yed'unena regaben ve reheba, ve kanu lena haşiin.

90- Peşinden icabet Ettik O'na ve hibe Ettik O'na Yahya ve ıslah edip Düzelttik O'na zevcesini! Şüphesiz onlar seri idiler hayratta ve dua edip çağırıyor idiler Bize, arzuyla rağbet ederek ve korku duyarak! Ve onlar -Bize- saygıyla dolu ürpertide idiler!

٩١- وَالَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهَا مِن رُّوحِنَا وَجَعَلْنَاهَا وَابْنَهَا آيَةً لِّلْعَالَمِينَ
91- Velleti ahsanet ferceha fe nefahna fiha min ruhina ve cealnaha vebneha ayeten lil alemin.

91- Ve ki O; kale gibi korudu bacak arasını! Böylece Üfledik O'na -Ruhumuzdan- ve Yaptık O'nu ve Oğlunu bir ayet alemler için!

٩٢- إِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ
92- İnne hazihi ummetukum ummeten vahıdeten ve ene rabbukum fa'budun.

92- Şüphesiz budur ümmetiniz -ümmeti vahide- Allah yolunda toplanan inananların tümü- ve Ben Efendinizim! Artık kulluk edin Bana!

٩٣- وَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ كُلٌّ إِلَيْنَا رَاجِعُونَ
93- Ve tekattau emrehum beynehum, kullun ileyna raciun.

93- Ve kestiler işlerini aralarında! Hepsi Bize dönecektir!

٩٤- فَمَن يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا كُفْرَانَ لِسَعْيِهِ وَإِنَّا لَهُ كَاتِبُونَ
94- Fe men ya'mel mines salihati ve huve mu'minun fe la kufrane li sa'yih, ve inna lehu katibun.

94- Artık kim amel ederse doğrularından ve o emin olarak inanmış ise peşinden inkar edilmez gayreti ve şüphesiz Biz ona Katibiz; yazıcıyız!

٩٥- وَحَرَامٌ عَلَى قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا أَنَّهُمْ لَا يَرْجِعُونَ
95- Ve haramun ala karyetin ehleknaha ennehum la yerciun.

95- Ve haramdır şehrin üzerine helak Ettiğimiz ki onlar geri dönmezler!

٩٦- حَتَّى إِذَا فُتِحَتْ يَأْجُوجُ وَمَأْجُوجُ وَهُم مِّن كُلِّ حَدَبٍ يَنسِلُونَ
96- Hatta iza futihat ye'cucu ve me'cucu ve hum min kulli hadebin yensilun.

96- Hatta ne zaman açıldığında Yecuc ve Mecuc ve onlar her tümsekten dökülürler!

٩٧- وَاقْتَرَبَ الْوَعْدُ الْحَقُّ فَإِذَا هِيَ شَاخِصَةٌ أَبْصَارُ الَّذِينَ كَفَرُوا يَا وَيْلَنَا قَدْ كُنَّا فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَذَا بَلْ كُنَّا ظَالِمِينَ
97- Vakterabel va'dul hakku fe iza hiye şahısatun ebsarullezine keferu, ya veylena kad kunna fi gafletin min haza bel kunna zalimin.

97- Ve yaklaşır vaad hakk olarak, böylece o vakit donakalır gözleri o inkarcıların: "Yazıklar olsun bize! Gerçekten olduk biz gaflet içinde -bundan- Hayır! yanlış yapan zalimler olduk!"

٩٨- إِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ حَصَبُ جَهَنَّمَ أَنتُمْ لَهَا وَارِدُونَ
98- İnnekum ve ma ta'budune min dunillahi hasabu cehennem, entum leha varidun.

98- Şüphesiz siz ve neye kulluk ettiyseniz -Allah Yanısıra- yakacak odunusunuz cehennemin! Siz oraya varacaksınız!

٩٩- لَوْ كَانَ هَؤُلَاء آلِهَةً مَّا وَرَدُوهَا وَكُلٌّ فِيهَا خَالِدُونَ
99- Lev kane haulai aliheten ma veraduha, ve kullun fiha halidun.

99- Eğer olsa idi bunlar -ilahlar- oraya varmaz idiler ve hepsi orada ölümsüzdürler!

١٠٠- لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌ وَهُمْ فِيهَا لَا يَسْمَعُونَ
100- Lehum fiha zefirun ve hum fiha la yesmeun.

100- Onlara orada zefir;hırıltılı soluk veriş ve onlar orada duymazlar!

١٠١- إِنَّ الَّذِينَ سَبَقَتْ لَهُم مِّنَّا الْحُسْنَى أُوْلَئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَ
101- İnnellezine sebekat lehum minnel husna ulaike anha mub'adun.

101- Şüphesiz o, önceden kendileri için -Bizden- güzellik olanlar işte bunlar -ondan- uzaklaştırılmıştır!

١٠٢- لَا يَسْمَعُونَ حَسِيسَهَا وَهُمْ فِي مَا اشْتَهَتْ أَنفُسُهُمْ خَالِدُونَ
102- La yesme'une hasiseha, ve hum fi meştehet enfusuhum halidun.

102- Duymazlar hissini ve onlar, -neyden şehvet duyuyorsa kendileri- orada ölümsüzdürler!

١٠٣- لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْأَكْبَرُ وَتَتَلَقَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ هَذَا يَوْمُكُمُ الَّذِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ
103- La yahzunuhumul fezeul ekberu ve tetelakkahumul melaikeh, haza yevmukumullezi kuntum tuadun.

103- Hüzünlenmezler büyük bir endişeyle ve karşılar onları Melekler: "Budur gününüz ki siz vaad olundunuz!"

١٠٤- يَوْمَ نَطْوِي السَّمَاء كَطَيِّ السِّجِلِّ لِلْكُتُبِ كَمَا بَدَأْنَا أَوَّلَ خَلْقٍ نُّعِيدُهُ وَعْدًا عَلَيْنَا إِنَّا كُنَّا فَاعِلِينَ
104- Yevme natvis semae ke tayyis sicilli lil kutub, kema bede'na evvele halkın nuiduh, va'den aleyna, inna kunna faılin.

104- O gün Düreceğiz göğü, dürer gibi kayıtlı yazıları. Başladığımız gibi ilk yaratışa iade Ederiz onu! Vaaddir Üzerimize! Şüphesiz Biz Failler olduk!

١٠٥- وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِن بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ
105- Ve lekad ketebna fiz zeburi min ba'diz zikri ennel arda yerisuha ıbadiyes salihun.

105- Ve gerçekten Yazdık Zebur'da, Zikir'den sonra şunu: "Yeryüzü; orada varis kılacağız doğru olan salih kullarımızı!"

١٠٦- إِنَّ فِي هَذَا لَبَلَاغًا لِّقَوْمٍ عَابِدِينَ
106- İnne fi haza le belagan li kavmin abidin.

106- Şüphesiz bunda elbette -duyuru- vardır kulluk eden bir halk için!

١٠٧- وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
107- Ve ma erselnake illa rahmeten lil alemin.

107- Ve Göndermedik Seni! sadece rahmet olarak alemlere!

١٠٨- قُلْ إِنَّمَا يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَهَلْ أَنتُم مُّسْلِمُونَ
108- Kul innema yuha ileyye ennema ilahukum ilahun vahid, fe hel entum muslimun.

108- De: "Sadece vahyedildi Bana şu: yalnızca İlahınız İlahı Vahid; Tek İlah'tır! Peki siz müslüman; eller yukarı teslim olacak mısınız?"

١٠٩- فَإِن تَوَلَّوْا فَقُلْ آذَنتُكُمْ عَلَى سَوَاء وَإِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ أَم بَعِيدٌ مَّا تُوعَدُونَ
109- Fe in tevellev fe kul azentukum ala seva', ve in edri e karibun em baidun ma tuadun.

109- Artık eğer dönerlerse peşinden de: "İlan ettim size aynı seviyede ve bilmiyorum yakın mıdır yoksa uzak mıdır neyle vaad olunduysanız!"

١١٠- إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ
110- İnnehu ya'lemul cehre minel kavli ve ya'lemu ma tektumun.

110- "Şüphesiz O bilir açıktan denileni ve bilir ne gizlenirse!"

١١١- وَإِنْ أَدْرِي لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ لَّكُمْ وَمَتَاعٌ إِلَى حِينٍ
111- Ve in edri leallehu fitnetun lekum ve metaun ila hin.

111- "Ve bilmiyorum belki o bir fitne; denemedir sizin için ve faydalanmadır bir süreliğine!"

١١٢- قَالَ رَبِّ احْكُم بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ
112- Kale rabbıhkum bil hakk, ve rabbuner rahmanul musteanu ala ma tasıfun.

112- Dedi: "Efendim hükmet hakkla! ve Efendimiz Rahman'dır, Müstean; yardımına başvurulandır, nitelendirmelerinize karşı!"


































































 






























































25 Ocak 2022 Salı

72- Alak Denklemi -İbrahim İkrası-

   





بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.


١- الَر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ
1- Elif lam ra kitabun enzelnahu ileyke li tuhricen nase minez zulumati ilen nuri bi izni rabbihim ila sıratıl azizil hamid.

1- Elif, Lam, Ra! Kitab -indirdik Onu- Sana -çıkarasın diye insanları karanlıklardan ışığa izniyle Efendilerinin yoluna Aziyz; üstün olanın Hamiyd; her şeyi mükemmel yapıp övgüye layık olanın!

٢- اللّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَوَيْلٌ لِّلْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ شَدِيدٍ
2- Allahillezi lehu ma fis semavati ve ma fil ard, ve veylun lil kafirine min azabin şedid.

2- Allah ki; O'nun-dur ne varsa göklerde ve ne varsa yerde ve "yazıklar olsun" sözü vardır -ışığı kesen kafirlere- şiddetli işkenceden.

٣- الَّذِينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الآخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا أُوْلَئِكَ فِي ضَلاَلٍ بَعِيدٍ
3- Ellezine yestehıbbunel hayated dunya alel ahıreti ve yasuddune an sebilillahi ve yebguneha iveca, ulaike fi dalalin baid.

3- Ki onlar severler dünya hayatını ahiretin üstünde ve uzaklaştırıp engellerler yolundan Allah'ın ve ararlar onda eğrilik büğrülük. İşte bunlar uzak bir sapıklıktadırlar.

٤- وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ فَيُضِلُّ اللّهُ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
4- Ve ma erselna min resulin illa bi lisani kavmihi li yubeyyine lehum, fe yudillullahu men yeşau ve yehdi men yeşa', ve huvel azizul hakim.

4- Ve Göndermeyelim Rasül-den sadece olmasın -diliyle halkının- anlaşılır olarak açıklasın onlara. Sonra Allah saptırır kimi isterse dalalete ve hidayete erdirir kimi isterse ve O, Aziyz, üstün olandır, Hakiym; süreci kontrol edip elinde tutandır.

٥- وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَى بِآيَاتِنَا أَنْ أَخْرِجْ قَوْمَكَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَذَكِّرْهُمْ بِأَيَّامِ اللّهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ
5- Ve le kad erselna musa bi ayatina en ahric kavmeke minez zulumati ilen nuri, ve zekkirhum bi eyyamillah, inne fi zalike le ayatin li kulli sabbarin şekur.

5- Ve elbette gerçekten Gönderdik Musa-yı -ayetlerimizle- şunun için: "Çıkar halkını karanlıklardan ışığa ve hatırlatıp bilgilendir onları -Allah'ın günleriyle-" Şüphesiz bunda elbette ayetler;işaretler vardır -her sabr;dayanma kaabiliyetini kullanmaya hazır kararlılar ve verilen fırsatı görüp şükrünü eda edenler için.

٦- وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ اذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ أَنجَاكُم مِّنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُوءَ الْعَذَابِ وَيُذَبِّحُونَ أَبْنَاءكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءكُمْ وَفِي ذَلِكُم بَلاء مِّن رَّبِّكُمْ عَظِيمٌ
6- Ve iz kale musa li kavmihizkuru ni'metallahi aleykum iz encakum min ali fir'avne yesumunekum suel azabi ve yuzebbihune ebnaekum ve yestahyune nisaekum, ve fi zalikum belaun min rabbikum azim.

6- Ve ne zaman dediğinde Musa halkına: "Hatırlayın nimetini Allah'ın üzerinize olan, ne vakit kurtardığında sizi Firavun-un Sistemi-nden, sürüyorlardı sizi kötü işkenceye ve kesiyorlardı oğullarınızı ve hayatta tutuyorlardı kadınlarınızı ve bunda bir bela; sınama vardı Efendinizden -büyükçe-.

٧- وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِن شَكَرْتُمْ لأَزِيدَنَّكُمْ وَلَئِن كَفَرْتُمْ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٌ
7- Ve iz te'ezzene rabbukum le in şekertum le ezidennekum ve le in kefertum inne azabi le şedid.

7- Ve ne zaman bildirdiğinde Efendiniz: "Elbette eğer şükrederseniz; süreci anlayarak ve nereye varacağını görerek elbette artırırım size ve elbette eğer süreci anlamayıp isyan içinde körelip küfrederseniz muhakkak işkencem elbette şiddetlidir."

٨- وَقَالَ مُوسَى إِن تَكْفُرُواْ أَنتُمْ وَمَن فِي الأَرْضِ جَمِيعًا فَإِنَّ اللّهَ لَغَنِيٌّ حَمِيدٌ
8- Ve kale musa in tekfuru entum ve men fil ardı cemi'an fe innallahe le ganiyyun hamid.

8- Ve dedi Musa: "Eğer küfrederseniz süreci anlamayarak, siz ve kim varsa yeryüzünde topunuz, bilin ki şüphesiz Allah elbette Gani; zengindir, Hamiyd; övgüye layıktır."

٩- أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَأُ الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذِينَ مِن بَعْدِهِمْ لاَ يَعْلَمُهُمْ إِلاَّ اللّهُ جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَرَدُّواْ أَيْدِيَهُمْ فِي أَفْوَاهِهِمْ وَقَالُواْ إِنَّا كَفَرْنَا بِمَا أُرْسِلْتُم بِهِ وَإِنَّا لَفِي شَكٍّ مِّمَّا تَدْعُونَنَا إِلَيْهِ مُرِيبٍ
9- E lem ye'tikum nebeullezine min kablikum kavmi nuhın ve adin ve semud, vellezine min ba'dihim, la ya'lemuhum illallah, caethum rusuluhum bil beyyinati fe reddu eydiyehum fi efvahihim ve kalu inna keferna bi ma ursiltum bihi ve inna le fi şekkin mimma ted'unena ileyhi murib.

9- Gelmedi mi size haberi sizden önce-kilerin halkı Nuh'un ve Ad'in ve Semud'un ve onlardan sonra-kilerin? Bilmezler onları sadece Allah! Geldi onlara Rasülleri anlaşılır delillerle ancak döndüler elleri ağızlarında ve dediler: "Şüphesiz biz küfrediyoruz; kabul etmiyoruz -neyle gönderildiysen -onu- ve şüphesiz biz elbette şüphedeyiz neye çağırıyorsan bizi -ona- kuşkuluyuz."

١٠- قَالَتْ رُسُلُهُمْ أَفِي اللّهِ شَكٌّ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ يَدْعُوكُمْ لِيَغْفِرَ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرَكُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى قَالُواْ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا تُرِيدُونَ أَن تَصُدُّونَا عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَآؤُنَا فَأْتُونَا بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
10- Kalet rusuluhum e fillahi şekkun fatırıs semavati vel ard, yed'ukum li yagfire lekum min zunubikum ve yuahhırekum ila ecelin musemma, kalu in entum illa beşerun misluna, turidune en tesudduna amma kane ya'budu abauna fe'tuna bi sultanin mubin.

10- Dedi Rasülleri: "Allah-ta şüphede misiniz? Fatır; yokluğu yarıp varlığın özünü oluşturarak gökleri ve yeri yapandır! Çağırıp davet ediyor sizi -bağışlaması için sizin günahlarınızdan ve öteler sizi adı konulmuş bir ecele değin-" Dediler: "Değilsin sen, sadece bir beşersin bizim gibi, istiyorsun engelleyip uzaklaştırmayı bizi -neye kulluk ettiyse babalarımız- madem öyle getir bize -açık sultanı; belgeyi,kanıtı-"

١١- قَالَتْ لَهُمْ رُسُلُهُمْ إِن نَّحْنُ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ يَمُنُّ عَلَى مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَمَا كَانَ لَنَا أَن نَّأْتِيَكُم بِسُلْطَانٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَعلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
11- Kalet lehum rusuluhum in nahnu illa beşerun mislukum ve lakinnallahe yemunnu ala men yeşau min ibadih, ve ma kane lena en ne'tiyekum bi sultanin illa bi iznillah, ve alallahi fel yetevekkelil mu'minun.

11- Dedi onlara Rasülleri: "Değiliz biz, sadece beşeriz sizin gibi ve ama Allah nimet verir üzerine kime isterse kullarından ve söz konusu değildir bizim size getirmemiz -sultanı- kanıtı, sadece izniyle Allah'ın! ve Allah'a böylece arkasını dayanıp güvenir emin olarak inananlar!"

١٢- وَمَا لَنَا أَلاَّ نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّهِ وَقَدْ هَدَانَا سُبُلَنَا وَلَنَصْبِرَنَّ عَلَى مَا آذَيْتُمُونَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ
12- Ve ma lena ella netevekkele alallahi ve kad hedana subulena, ve le nasbirenne ala ma azeytumuna, ve alallahi fel yetevekkelil mutevekkilun .

12- "Ve niye söz konusu olmasın bizim arkamızı dayayıp güvenmemiz Allah'a ve gerçekten hidayet etti bize yollarımızı ve elbette sabredip kararlı bir şekilde katlanacağız ne gibi eziyetler edecekseniz bize ve ve Allah'a böylece arkasını dayayıp güvensin, arkasını dayayıp güvenenler!"

١٣- وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ لِرُسُلِهِمْ لَنُخْرِجَنَّكُم مِّنْ أَرْضِنَآ أَوْ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَا فَأَوْحَى إِلَيْهِمْ رَبُّهُمْ لَنُهْلِكَنَّ الظَّالِمِينَ
13- Ve kalellezine keferu li rusulihim le nuhricennekum min ardına ev le teudunne fi milletina, fe evha ileyhim rabbuhum le nuhlikennez zalimin.

13- Ve dedi o kafirler Rasüllerine: "Elbette çıkaracağız sizi yerimizden ya da dönersiniz milletimize; inandığımız geleneğe, babalar yoluna!" Böylece vahyetti onlara Efendileri: "Elbette helak edeceğiz yanlış yapan zalimleri!"

١٤- وَلَنُسْكِنَنَّكُمُ الأَرْضَ مِن بَعْدِهِمْ ذَلِكَ لِمَنْ خَافَ مَقَامِي وَخَافَ وَعِيدِ
14- Ve le nuskinennekumul arda min ba'dihim, zalike li men hafe makami ve hafe vaid.

14- "Ve elbette yerleştireceğiz sizi yere onlardan sonra. İşte böyle ürperti duyup çekinen kimse içindir -Makamıma- ve ürperti duyup çekinen kimse içindir -Vaadime-"

١٥- وَاسْتَفْتَحُواْ وَخَابَ كُلُّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ
15- Vesteftehu ve habe kullu cebbarin anid.

15- Ve fetih; belirsizliğin giderilmesini talep ettiler ve kaybetti her zorba inatçı.

١٦- مِّن وَرَآئِهِ جَهَنَّمُ وَيُسْقَى مِن مَّاء صَدِيدٍ
16- Min veraihi cehennemu ve yuska min main sadid.

16- Peşlerinden cehennem ve içirilir iltihaplı sudan.

١٧- يَتَجَرَّعُهُ وَلاَ يَكَادُ يُسِيغُهُ وَيَأْتِيهِ الْمَوْتُ مِن كُلِّ مَكَانٍ وَمَا هُوَ بِمَيِّتٍ وَمِن وَرَآئِهِ عَذَابٌ غَلِيظٌ
17- Yetecerreuhu ve la yekadu yusiguhu ve ye'tihil mevtu min kulli mekanin ve ma huve bi meyyit, ve min veraihi azabun galiz.

17- Tek seferde yutmaya çalışır ve neredeyse geçiremez onu ve gelecek ona ölüm her mekandan ve o ölemeyecektir ve peşinden de ağır bir işkence.

١٨- مَّثَلُ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِمْ أَعْمَالُهُمْ كَرَمَادٍ اشْتَدَّتْ بِهِ الرِّيحُ فِي يَوْمٍ عَاصِفٍ لاَّ يَقْدِرُونَ مِمَّا كَسَبُواْ عَلَى شَيْءٍ ذَلِكَ هُوَ الضَّلاَلُ الْبَعِيدُ
18- Meselullezine keferu bi rabbihim a'maluhum ke remadinişteddet bihir rihu fi yevmin asıf, la yakdirune mimma kesebu ala şey', zalike huved dalalul baid.

18- Misal olarak o, inkar edenler Efendilerini; yaptıkları amelleri kül gibidir şiddetle savurur onu rüzgar fırtınalı bir günde. Güç yetiremezler kazandıklarından bir şey üzerinde. İşte böyledir o uzak sapıklık.

١٩- أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللّهَ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ بِالْحقِّ إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ
19- E lem tere ennallahe halakas semavati vel arda bil hakk, in yeşa' yuzhibkum ve ye'ti bi halkın cedid.

19- Görmez misin şunu; Allah yarattı gökleri ve yeri hakk olarak. Eğer isterse giderir sizi ve getirir yeni yaratılanı.

٢٠- وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ
20- Ve ma zalike alallahi bi aziz.

20- Ve değildir bu Allah üzerine güç olan!

٢١- وَبَرَزُواْ لِلّهِ جَمِيعًا فَقَالَ الضُّعَفَاء لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنتُم مُّغْنُونَ عَنَّا مِنْ عَذَابِ اللّهِ مِن شَيْءٍ قَالُواْ لَوْ هَدَانَا اللّهُ لَهَدَيْنَاكُمْ سَوَاء عَلَيْنَآ أَجَزِعْنَا أَمْ صَبَرْنَا مَا لَنَا مِن مَّحِيصٍ
21- Ve berezu lillahi cemian fe kaled duafau lillezinestekberu inna kunna lekum tebean fe hel entum mugnune anna min azabillahi min şey', kalu lev hedanallahu le hedeynakum, sevaun aleyna ecezi'na em saberna ma lena min mahis.

21- Ve bariz bir şekilde meydana çıkarlar Allah için topluca, sonra diyecek zayıf kalıp ezilenler o, kibirli ezenlere: "Şüphesiz biz size tabi olduk artık mani olabilir misiniz bizi işkencesinden Allah'ın bir şey olsa bile?" Dediler: "Eğer hidayet etse idi bizi Allah doğru yola elbette hidayet edip doğru yola getirirdik sizi! Aynı seviyededir bizim için ağlayıp sızlansakta ya da sabredip katlansakta yoktur bizim için sıkıntıdan çıkış. 

٢٢- وَقَالَ الشَّيْطَانُ لَمَّا قُضِيَ الأَمْرُ إِنَّ اللّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدتُّكُمْ فَأَخْلَفْتُكُمْ وَمَا كَانَ لِيَ عَلَيْكُم مِّن سُلْطَانٍ إِلاَّ أَن دَعَوْتُكُمْ فَاسْتَجَبْتُمْ لِي فَلاَ تَلُومُونِي وَلُومُواْ أَنفُسَكُم مَّا أَنَاْ بِمُصْرِخِكُمْ وَمَا أَنتُمْ بِمُصْرِخِيَّ إِنِّي كَفَرْتُ بِمَآ أَشْرَكْتُمُونِ مِن قَبْلُ إِنَّ الظَّالِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
22- Ve kaleş şeytanu lemma kudıyel emru innallahe veadekum va'del hakkı ve veadtukum fe ahleftukum, ve ma kane liye aleykum min sultanin illa en deavtukum festecebtum li, fe la telumuni ve lumu enfusekum, ma ene bi musrihikum ve ma entum bi musrıhıyy, inni kefertu bi ma eşrektumuni min kabl, innaz zalimine lehum azabun elim.

22- Ve diyecek Şeytan hüküm kaza edilip emir yerine getirildiği vakit: "Şüphesiz Allah vaad etti size ki o vaad hakk-tır ve vaad ettim size ki cayarak sizi sattım ve yok idi benim üzerinizde bir sultanlık ancak şu vardı; davet ettim sizi peşinden siz de icabet ettiniz bana artık kınamayın beni ve kınayın kendinizi! Ne ben yaygarayı basıp feryad-ü figan edip size yardım edebilirim ne de siz bana yaygarayı basıp feryad-ü figan ederek yardım edebilirsiniz! Muhakkak ben inkar ettim hep beni ortak koşup yamandımanızı önceden! Şüphesiz yanlış yapan zalimler onlaradır acı verici işkence!"

٢٣- وَأُدْخِلَ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِمْ تَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ
23- Ve udhilellezine amenu ve amilus salihati cennatin tecri min tahtihel enharu halidine fiha bi izni rabbihim, tehıyyetuhum fiha selam.

23- Ve sokulacak o emin olarak inanıp ve doğru işler yapanlar cennetlere;bahçelere, akar zemininden nehirler -ölümsüz olarak orada- izniyle Efendilerinin! Yaşama dair dilekleri orada -selam;barış,huzur- dur.

٢٤- أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّهُ مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاء
24- E lem tere keyfe daraballahu meselen kelimeten tayyibeten ke şeceretin tayyibetin asluha sabitun ve fer'uha fis sema.

24- Görmez misin nasıl verdi Allah bir meseleyi; hoş bir söz hoş bir ağaç gibidir kökü sabittir ve dalları göktedir.

٢٥- تُؤْتِي أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا وَيَضْرِبُ اللّهُ الأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
25- Tu'ti ukuleha kulle hinin bi izni rabbiha, ve yadrıbullahul emsale lin nasi leallehum yetezekkerun.

25- Verir yemişini her zamanında izniyle Efendilerinin ve veriyor Allah misalleri -insanlar için- belki onların kafalarına dank edip hatırlarlar!

٢٦- وَمَثلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِن فَوْقِ الأَرْضِ مَا لَهَا مِن قَرَارٍ
26- Ve meselu kelimetin habisetin ke şeceretin habisetinictusset min fevkıl ardı ma leha min karar.

26- Ve misalen pis bir söz pis bir ağaç gibidir koparılmış gövdesi yerin üstünden yoktur ona bir karar!

٢٧- يُثَبِّتُ اللّهُ الَّذِينَ آمَنُواْ بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الآخِرَةِ وَيُضِلُّ اللّهُ الظَّالِمِينَ وَيَفْعَلُ اللّهُ مَا يَشَاء
27- Yusebbitullahullezine amenu bil kavlis sabiti fil hayatid dunya ve fil ahıreh, ve yudıllullahuz zalimine ve yef'alullahu ma yeşa'.

27- Sabit tutar Allah, o emin olarak inananı -sabit sözle- dünya hayatında ve ahirette ve saptırıp dalalete düşürür Allah yanlış yapan zalimi ve yapar Allah ne isterse!

٢٨- أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ بَدَّلُواْ نِعْمَةَ اللّهِ كُفْرًا وَأَحَلُّواْ قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِ
28- E lem tere ilellezine beddelu ni'metallahi kufren ve ehallu kavmehum darel bevar.

28- Görmedin mi o, değiştireni nimetini Allah'ın küfre ve konduranı halkını ziyan evine?

٢٩- جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا وَبِئْسَ الْقَرَارُ
29- Cehennem, yaslevneha, ve bi'sel karar.

29- Cehennem, tutuşacaklar orda ve ne kötü karar; oturaktır.

٣٠- وَجَعَلُواْ لِلّهِ أَندَادًا لِّيُضِلُّواْ عَن سَبِيلِهِ قُلْ تَمَتَّعُواْ فَإِنَّ مَصِيرَكُمْ إِلَى النَّارِ
30- Ve cealu lillahi endaden li yudıllu an sebilih, kul temetteu fe inne masirekum ilen nar.

30- Ve yaptılar -Allah için eşler- saptırıp dalalete düşürmek için -yolundan- de: "Faydalanın, bilin ki varışınız ateşe-dir."

٣١- قُل لِّعِبَادِيَ الَّذِينَ آمَنُواْ يُقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَيُنفِقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلانِيَةً مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ فِيهِ وَلاَ خِلاَلٌ
31- Kul li ibadiyellezine amenu yukimus salate ve yunfiku mimma razaknahum sirren ve alaniyeten min kabli en ye'tiye yevmun la bey'un fihi ve la hilal.

31- De kullarıma, o emin olarak inananlara: "ikame etsinler; ayakta tutsunlar salatı; yaslanmayı,övgüyü,duayı ve harcasınlar neyle rızıklandırdıysak onları sırlı ve aleni -önceden- ki gelir o gün -satın alma yoktur onda ve yoktur dostluk."

٣٢- اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَأَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَّكُمْ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْفُلْكَ لِتَجْرِيَ فِي الْبَحْرِ بِأَمْرِهِ وَسَخَّرَ لَكُمُ الأَنْهَارَ
32- Allahullezi halakas semavati vel arda ve enzele mines semai maen fe ahrece bihi mines semerati rızkan lekum, ve sehhare lekumul fulke li tecriye fil bahri bi emrih, ve sehhare lekumul enhar.

32- Allah ki; yarattı gökleri ve yeri ve indirdi gökten su, böylece çıkarır -onunla- meyvelerden rızık sizi için ve hizmete soktu sizin için gemileri -akıp gitsin diye- denizde Emriyle ve hizmete soktu sizin için nehirleri.

٣٣- وَسَخَّر لَكُمُ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ دَآئِبَينَ وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ
33- Ve sehhare lekumuş şemse vel kamere daibeyn, ve sehhare lekumul leyle ven nehar.

33- Ve hizmete soktu sizin için güneşi ve ayı yürüyüp giderler ve hizmete soktu sizin için geceyi ve gündüzü.

٣٤- وَآتَاكُم مِّن كُلِّ مَا سَأَلْتُمُوهُ وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَتَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا إِنَّ الإِنسَانَ لَظَلُومٌ كَفَّارٌ
34- Ve atakum min kulli ma se'eltumuh, ve in teuddu ni'metallahi la tuhsuha,innel insane le zalumun keffar.

34- ve Verdi size -hepsinden- ne istediyseniz onu ve eğer adetlendirip sayacaksanız nimetini Allah'ın sayıp tamamlayamazsınız onları. Şüphesiz insan elbette yanlış yapan zalim, nankörlük eden kafirdir.

 ٣٥- وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا الْبَلَدَ آمِنًا وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَن نَّعْبُدَ الأَصْنَامَ
35- Ve iz kale ibrahimu rabbic'al hazel belede aminen vecnubni ve beniyye en na'budel asnam.

35- Ve ne zaman dediğinde İbrahim: "Efendim yap bu şehri emniyetli ve kaçındır beni ve oğullarımı -kulluk etmemizden idollere-

٣٦- رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضْلَلْنَ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ فَمَن تَبِعَنِي فَإِنَّهُ مِنِّي وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
36- Rabbi innehunne adlelne kesiren minen nas, fe men tebiani fe innehu minni, ve men asani fe inneke gafurun rahim.

36- "Efendim! şüphesiz onlar, saptırıp dalalete düşürdü insanlardan çoğunu. Artık kim tabi olursa bana bilin ki o bendendir ve kim de asi olursa bana artık şüphesiz Sen Ğafur; bağışlayıcısın, Rahiym; merhametlisin."

 ٣٧- رَّبَّنَا إِنِّي أَسْكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُواْ الصَّلاَةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِّنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُم مِّنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ
37- Rabbena inni eskentu min zurriyyeti bi vadin gayri zi zer'ın inde beytilkel muharremi rabbena li yukimus salate fec'al ef'ideten minen nasi tehvi ileyhim verzukhum mines semerati leallehum yeşkurun.
 
37- "Efendimiz! şüphesiz ben iskan edip yerleştirdim soyumdan bir vadiye -zirai faaliyete müsait olmayan- Özel Kılınmış Yüksek Hassasiyetli Davranılması Gereken Muharrem Evinin yanında Efendimiz ki ayakta tutsunlar yaslanışları,övgüleri,duaları. Artık yap gönüllerini insanlardan hevesli olsunlar onlara ve rızıklandır onları meyvelerden belki onlar şükür ederler."

٣٨- رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللّهِ مِن شَيْءٍ فَي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء
38- Rabbena inneke ta'lemu ma nuhfi ve ma nu'lin, ve ma yahfa alallahi min şey'infil ardı ve la fis sema.

38- "Efendimiz! şüphesiz Sen bilirsin ne gizliyorsak ve ne ilan ediyorsak ve gizli değildir Allah'a şeyden; açığa çıkan var yerde ve gökte."

٣٩- الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاء
39- Elhamdulillahillezi vehebe li alel kiberi ismaile ve ishak, inne rabbi le semiud dua.
 
39- "Övgü Allah içindir ki hibe etti bana ihtiyarlığımda İsmail ve İshak'ı. şüphesiz Efendim elbette duyar duayı;çağrıyı!"

٤٠- رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء
40- Rabbic'alni mukimas salati ve min zurriyyeti rabbena ve tekabbel dua.

40- " Efendim yap beni ayakta tutanlardan salatı; övgüyü, duayı, yaslanışı ve soyumdan. Efendimiz kabul et duamı, çağrımı!"

٤١- رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
41- Rabbenagfirli ve li valideyye ve lil mu'minine yevme yekumul hisab.

41- "Efendimiz! Bağışla beni ve ebeveynimi ve emin olarak inanları hesabın kurulacağı gün!"  

٤٢- وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ
42- Ve la tahsebennallahe gafilen amma ya'meluz zalimun, innema yuahhıruhum li yevmin teşhasu fihil ebsar.

42- Ve hesab etme ki Allah ğafildir ne yaptıklarından yanlış yapan zalimlerin. Sadece öteler onları put gibi donup kalıp gözlerin -onda- fırlayacağı güne.

٤٣- مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لاَ يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاء
43- Muhtıine muknii ruusihim la yerteddu ileyhim tarfuhum, ve ef'idetuhum heva'.

43- Hedefe bakıp kaldırarak başlarını -dönmez onlara- yan bakışları ve gönülleri kaybolmuştur!     

٤٤- وَأَنذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْتِيهِمُ الْعَذَابُ فَيَقُولُ الَّذِينَ ظَلَمُواْ رَبَّنَا أَخِّرْنَا إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ نُّجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَ أَوَلَمْ تَكُونُواْ أَقْسَمْتُم مِّن قَبْلُ مَا لَكُم مِّن زَوَالٍ
44- Ve enzirin nase yevme ye'tihimul azabu fe yekulullezine zalemu rabbena ahhırna ila ecelin karibin nucib da'veteke ve nettebiır rusul, e ve lem tekunu aksemtum min kablu ma lekum min zeval.

44- Ve uyar insanlığı -o güne- gelecektir onlara işkence, sonra diyecek o yanlış yapan zalimler: "Efendimiz! ötele bizi -yakın bir ecele- icabet edeceğiz -Davetine- ve tabi olacağız Rasüllere." "Olmamış mı idiniz yemin edenler -önceden- sizin için bir bitişin olmayacağı hakkında?"

٤٥- وَسَكَنتُمْ فِي مَسَاكِنِ الَّذِينَ ظَلَمُواْ أَنفُسَهُمْ وَتَبَيَّنَ لَكُمْ كَيْفَ فَعَلْنَا بِهِمْ وَضَرَبْنَا لَكُمُ الأَمْثَالَ
45- Ve sekentum fi mesakinillezine zalemu enfusehum ve tebeyyene lekum keyfe fealna bihimve darabna lekumul emsal.
                  
45- "Ve iskan ettiniz meskenlerinde -o kendilerine yanlış yapan zalimlerin- ve açık bir şekilde belli oldu sizin için nasıl ettiğimizi onları ve verdik size misaller."

٤٦- وَقَدْ مَكَرُواْ مَكْرَهُمْ وَعِندَ اللّهِ مَكْرُهُمْ وَإِن كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ
46- Ve kad mekeru mekrehum ve indallahi mekruhum, ve in kane mekruhum li tezule minhul cibal.

46- Ve gerçekten tuzak kurup hazırladılar tuzaklarını ve yanındadır Allah'ın tuzakları! ve eğer olsa da tuzakları ortadan kaldıracak -sayesinde- dağları!

٤٧- فَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ
47- Fe la tahsebennallahe muhlife va'dihi rusuleh, innallahe azizun zuntikam.

47- Artık hesab etme Allah cayıp yüzüstü bırakır diye Rasüllerine olan vaadinden! Şüphesiz Allah Aziz; üstündür, Zü İntikam; öç sahibidir!

٤٨- يَوْمَ تُبَدَّلُ الأَرْضُ غَيْرَ الأَرْضِ وَالسَّمَاوَاتُ وَبَرَزُواْ للّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
48- Yevme tubeddelul ardu gayrel ardı ves semavatu ve berezu lillahil vahıdil kahhar.

48- O gün değiştirilecek yer başka yerle ve gökler ve bariz bir şekilde ortaya çıkacaklar Allah için Vahid; tektir, Kahhar; karşı konulmaz ezicidir!

٤٩- وَتَرَى الْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍ مُّقَرَّنِينَ فِي الأَصْفَادِ
49- Ve terel mucrimine yevme izin mukarrenine fil asfad.

49- Ve göreceksin suçlular -izin günü- birbirine bağlanmış kelepçeli.

٥٠- سَرَابِيلُهُم مِّن قَطِرَانٍ وَتَغْشَى وُجُوهَهُمْ النَّارُ
50- Serabiluhum min katıranin ve tagşa vucuhehumun nar.

50- Giysileri katrandandır ve örtecek yüzlerini ateş.

٥١- لِيَجْزِي اللّهُ كُلَّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ إِنَّ اللّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ
51- Li yecziyallahu kulle nefsin ma kesebet, innallahe seriul hısab.

51- Cezalandırsın diye Allah her kişiyi -ne kazandıysa- şüphesiz Allah seridir hesabı görmede!

٥٢- هَذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِ وَلِيَعْلَمُواْ أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
52- Haza belagun lin nasi ve li yunzeru bihi ve li ya'lemu ennema huve ilahun vahidun ve li yezzekkere ulul elbab.

52- Bu bir Duyurudur insanlık için ve uyarılsınlar diye -onunla- ve bilsinler diye sadece şunu; -O İlah Tek'tir- ve hatırlayıp yakalasın diye temiz akıllılar!


9 Ocak 2022 Pazar

71- Alak Denklemi -Nuh İkrası-






  بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir.


١- إِنَّا أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ أَنْ أَنذِرْ قَوْمَكَ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
1- İnna erselna nuhan ila kavmihi en enzir kavmeke min kabli en ye'tiyehum azabun elim.

1- Şüphesiz gönderdik Nuh'u halkına şöyle: "Uyar halkını önceden öyle ki geliverir acıklı bir işkence!"

٢- قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي لَكُمْ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
2- Kale ya kavmi inni lekum nezirun mubin.

2- Dedi: "Ey halkım! Şüphesiz ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım!"

٣- أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ
3- Eni'budullahe vettekuhu ve etiun.

3- "Öyle ki; kulluk edin Allah'a ve emir-yasaklarına saygıyla uyarak korunun ve boyun eğin bana!"

٤- يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى إِنَّ أَجَلَ اللَّهِ إِذَا جَاء لَا يُؤَخَّرُ لَوْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
4- Yagfir lekum min zunubikum ve yuahhırkum ila ecelin musemma, inne ecelallahi iza cae la yuahhar, lev kuntum ta'lemun.

4- " Bağışlar sizin günahlarınızdan ve öteler sizi -adı konulmuş bir ecele değin- şüphesiz eceli Allah'ın geldiği vakit ötelenmez, eğer bilmiş olsa idiniz.

٥- قَالَ رَبِّ إِنِّي دَعَوْتُ قَوْمِي لَيْلًا وَنَهَارًا
5- Kale rabbi inni deavtu kavmi leylen ve nehara.

5- Dedi: "Efendim şüphesiz ben çağırarak davet ettim halkımı gece ve gündüz."

٦- فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَائِي إِلَّا فِرَارًا
6- Fe lem yezidhum duai illa firara.

6- "Ancak artırmadı onlara çağrım sadece firar edib kaçtılar."

٧- وَإِنِّي كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوا أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ وَاسْتَغْشَوْا ثِيَابَهُمْ وَأَصَرُّوا وَاسْتَكْبَرُوا اسْتِكْبَارًا
7- Ve inni kullema deavtuhum li tagfire lehum cealu esabiahum fi azanihim vestagşev siyabehum ve esarru vestekberustikbara.

7- " Ve şüphesiz ben her zaman davet ettim onları -bağışlaman için onları- yaptılar parmaklarını kulaklarına ve örtündüler kıyafetleriyle ve ısrar ettiler ve kibr ederek büyüklendiler."

٨- ثُمَّ إِنِّي دَعَوْتُهُمْ جِهَارًا
8- Summe inni deavtuhum cihara.

8- "Sonra şüphesiz ben davet ederek çağırdım onları açıktan."

٩- ثُمَّ إِنِّي أَعْلَنتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًا
9- Summe inni a'lentu lehum ve esrartu lehum israra.

9- "Sonra şüphesiz ben alenen uluorta oldum onlara ve esrarengiz biçimde gizlice gittim onlara."

١٠- فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا
10- Fe kul tustagfıru rabbekum innehu kane gaffara.

10- "Peşinden dedim: "Bağışlanmada bulunun Efendinize, şüphesiz O, Ğaffar; çok bağışlayan olmuştur."

١١- يُرْسِلِ السَّمَاء عَلَيْكُم مِّدْرَارًا
11- Yursilis semae aleykum midrara.

11- "Gönderir gökten size inciler"

١٢- وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَل لَّكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَل لَّكُمْ أَنْهَارًا
12- Ve yumdidkum biemvalin ve benine ve yec'al lekum cennatin ve yec'al lekum enhara.

12- "Ve meded ederek imdadınıza yetişsin mallarla ve oğullarla ve yapsın sizin için bahçeler ve yapsın sizin için nehirler"

١٣- مَّا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَارًا
13- Ma lekum la tercune lillahi vekara.

13- "Nedir sizin için?  Mutlu edecek beklentiye girmezsiniz Allah için, vakar; ağırlığını görerek!"

١٤- وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا
14- Ve kad halakakum etvara.

14- Ve gerçekten Yarattı sizi aşamalar halinde.

١٥- أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا
15- E lem terev keyfe halakallahu seb'a semavatin tıbaka.

15- Görmez misiniz nasıl yarattı Allah yedi gökleri katmanlar halinde.

١٦- وَجَعَلَ الْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا
16- Ve cealel kamere fihinne nuren ve cealeş şemse siraca.

16- Ve yaptı ayı içlerinde bir ışık ve yaptı güneşi bir lamba.

١٧- وَاللَّهُ أَنبَتَكُم مِّنَ الْأَرْضِ نَبَاتًا
17- Vallahu enbetekum minel ardı nebata.

17- Ve Allah bitirdi sizi yerden bitki gibi.

١٨- ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًا
18- Summe yuidukum fiha ve yuhricukum ihraca.

18- Sonra iade edecektir sizi orada ve çıkaracaktır sizi çıkartarak.

١٩- وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ بِسَاطًا
19- Vallahu ceale lekumul arda bisata.

19- Ve Allah yaptı sizin için yeryüzünü genişçe.

٢٠- لِتَسْلُكُوا مِنْهَا سُبُلًا فِجَاجًا
20- Li tesluku minha subulen ficaca.

20- Koyulasınız diye ondan yollara vadilerde.

٢١- قَالَ نُوحٌ رَّبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِي وَاتَّبَعُوا مَن لَّمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُ إِلَّا خَسَارًا
21- Kale nuhun rabbi innehum asavni vettebeu men lem yezidhu maluhu ve veleduhu illa hasara.

21- Dedi Nuh: "Efendim, şüphesiz onlar asi oldular bana ve tabi oldular -bir kimseye artırmadı onun malını ve çocuğunu sadece bir kayıb olarak-"

٢٢- وَمَكَرُوا مَكْرًا كُبَّارًا
22- Ve mekeru mekren kubbara.

22- "Ve tuzak kurdular büyük bir tuzak!"

٢٣- وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ آلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّا وَلَا سُوَاعًا وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْرًا
23- Ve kalu la tezerunne alihetekum ve la tezerrunne vedden ve la suvaan ve la yeguse ve yeuka ve nesra.

23- Ve dediler: "Bırakmayın ilahlarınızı ve bırakmayın Vedd'i ve Suva'ayı ve Yağus'u ve Yeuka'yı ve Nesra'yı!"

٢٤- وَقَدْ أَضَلُّوا كَثِيرًا وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا ضَلَالًا
24- Ve kad edallu kesira, ve la tezidiz zalimine illa dalala.

24- "Ve gerçekten saptırıp dalalete uğrattılar çoğunu ve artırma yanlış yapan zalimleri sadece sapıp dalalete gitmelerini!"

٢٥- مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا فَأُدْخِلُوا نَارًا فَلَمْ يَجِدُوا لَهُم مِّن دُونِ اللَّهِ أَنصَارًا
25- Mimma hatiatihim ugriku fe udhılu naran fe lem yecıdu lehum min dunillahi ensara.

25- Hatalarından ötürü boğuldular, peşinden dahil edilirler ateşe böylece bulamadılar kendileri için -Allah yanısıra yardımcılar-

٢٦- وَقَالَ نُوحٌ رَّبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا
26- Ve kale nuhun rabbi la tezer alel ardı minel kafirine deyyara.

26- Ve dedi Nuh: "Efendim bırakma yeryüzünde kafirlerden yerleşik!"

٢٧- إِنَّكَ إِن تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوا إِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا
27- İnneke in tezerhum yudıllu ıbadeke ve la yelidu illa faciren keffara.

27- "Şüphesiz Sen, eğer bırakırsan onları saptırıp dalalete uğratırlar -kullarını- ve doğurmazlar sadece ahlaksız facirler ve kafirleri!"

٢٨- رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَن دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا تَبَارًا
28- Rabbigfirli ve li valideyye ve li men dehale beytiye mu'minen ve lil mu'minine vel mu'minat ve la tezidiz zalimine illa tebara.

28- "Efendim bağışla beni ve ebeveynimi ve giren kimseyi evime emin olarak inanmışı; -erkek inanmışı ve dişi inanmışı- ve artırma yanlış yapan zalimleri sadece yok oluşlarını!"