16 Ocak 2023 Pazartesi

88- Alak Denklemi -Enfal- İkrası






بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.



يَسْأَلُونَكَ عَنِ الأَنفَالِ قُلِ الأَنفَالُ لِلّهِ وَالرَّسُولِ فَاتَّقُواْ اللّهَ وَأَصْلِحُواْ ذَاتَ بِيْنِكُمْ وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ

Yes'eluneke anil enfal, kulil enfalu lillahi ver resul, fettekullahe ve aslihu zate beynikum ve etiullahe ve resulehu in kuntum mu'minin.


1- Sual ediyorlar Sana hakkında Enfalin/Nafilelerin!

De: “Enfal/Nafileler içindir Allah ve Rasülü'nün! Öyleyse takvalanın Allah'a ve eslih/ıslah/doğrultun zatı aranızda! Ve atiu/itaat edin Allah ve Rasülü'ne -eğer siz mü'minin/emin olarak inananlarsanız!”


إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ

İnnemel mu'minunellezine iza zukirallahu vecilet kulubuhum ve iza tuliyet aleyhim ayatuhu zadethum imanen ve ala rabbihim yetevekkelun.


2- Yalnızca mü'minler/emin olarak inananlar ki onlar; ne zaman zükire/zikredildiğinde/hatırlandığında/bahsedildiğinde Allah ve hilet/ürker kalbleri ve ne zaman tüliyet/tane tane okunduğunda onlara -Ayetleri/Aklı tetikleyecek işaretleri- ziyade eder onların imanını/emin olarak inancını ve ala/üzerine Rabbihim/Efendilerinin yetevekkel/tevekkül/arkalarını dayarlar!


الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ

Ellezine yukimunes salate ve mimma razaknahum yunfikun.


3- Ki onlar ikame ederler salatı ve neyden rızıklandırdıysak onları infak ederler!






أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَّهُمْ دَرَجَاتٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ

Ulaike humul mu'minune hakka, lehum derecatun inde rabbihim ve magfiretun ve rızkun kerim.


4- İşte bunlar; onlardır mü'minun/emin olarak inananlar hakkan/hakikatte/gerçekten! Lehum/onlar içindir derecat inde Rabbihim ve mağfiret/bağışlanma ve rızkun kerim/kıymetli bol bol eli açık cömert hak edişler!




كَمَا أَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِن بَيْتِكَ بِالْحَقِّ وَإِنَّ فَرِيقاً مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ لَكَارِهُونَ

Kema ahreceke rabbuke min beytike bil hakkı ve inne ferikan minel mu'minine le karihun.


5- Hani ihraç etmiş idi Seni Rabbin beytinden hakkla! Ve şüphesiz ferik mü'minlerden elbette karih buldular!


يُجَادِلُونَكَ فِي الْحَقِّ بَعْدَمَا تَبَيَّنَ كَأَنَّمَا يُسَاقُونَ إِلَى الْمَوْتِ وَهُمْ يَنظُرُونَ

Yucadiluneke fil hakkı ba'de ma tebeyyene ke ennema yusakune ilel mevti ve hum yanzurun.


6- Cedelleşiyorlar idi Seninle -hakkta/gerçekle ilgili- bağde/sonra ne tebeyyün olduğunda; sanki sadece sevk ediliyorlar idi mevte ve onlar nazar ederlerken!


وَإِذْ يَعِدُكُمُ اللّهُ إِحْدَى الطَّائِفَتِيْنِ أَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ أَنَّ غَيْرَ ذَاتِ الشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُرِيدُ اللّهُ أَن يُحِقَّ الحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِرِينَ

Ve iz yaıdukumullahu ihdet taifeteyni enneha lekum, ve teveddune enne gayre zatiş şevketi tekunu lekum, ve yuridullahu en yuhıkkal hakka bi kelimatihi ve yaktaa dabirel kafirin.


7-  Ve ne zaman yuid/vaad ettiğinde size Allah ihdayı/birini taifeteynin/iki dolaşandan ki o sizin içindi ve teveddü/sevgiyle meylettiniz o gayrısını zatı şevketi/dikensiz olanın olmasını sizin için! Ve yurid/irade/istedi Allah ki yuhıkkal hakka/gerçekleştiresiniz gerçeği -kelimesiyle- ve yakta/kesesiniz dabirel kafirin/gerçeği görmezlikten gelenlerin arkasını!


لِيُحِقَّ الْحَقَّ وَيُبْطِلَ الْبَاطِلَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ

Li yuhıkkal hakka ve yubtılel batıle ve lev kerihel mucrimun.


8- Li yuhikkal hakka/gerçekleştirmesi içindi gerçeği ve yubtilel batılı/çürütmesi içindi çürüğü/sahteyi ve kerih bulsa da mücrimun/suçlular!


إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُم بِأَلْفٍ مِّنَ الْمَلآئِكَةِ مُرْدِفِينَ

İz testegisune rabbekum festecabe lekum enni mumiddukum bi elfin minel melaiketi murdifin.


9- Ne zaman gavs eylediğinizde/yardım istediğinizde Rabbinize/Efendinize, peşinden isticab eylemişti/cevab vermişti size: “Şüphesiz Ben meded edeceğim size -bi elfi min melaiketi/binle yetkililerden- murdif/redifli/ardınca!


وَمَا جَعَلَهُ اللّهُ إِلاَّ بُشْرَى وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِ قُلُوبُكُمْ وَمَا النَّصْرُ إِلاَّ مِنْ عِندِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Ve ma cealehullahu illa buşra ve li tatmainne bihi kulubukum ve men nasru illa min indillah, innallahe azizun hakim.


10- Ve yapmadı onu Allah, sadece büşra ve tatmin olsun diye -onunla- kalbleriniz! Ve yoktur nassr/zafer getiren yardım sadece min indi/yanından Allah'ın! Şüphesiz Allah Aziz/Üstün'dür, Hakiym/Süreci kontrol edendir!


إِذْ يُغَشِّيكُمُ النُّعَاسَ أَمَنَةً مِّنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُم مِّن السَّمَاء مَاء لِّيُطَهِّرَكُم بِهِ وَيُذْهِبَ عَنكُمْ رِجْزَ الشَّيْطَانِ وَلِيَرْبِطَ عَلَى قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ الأَقْدَامَ

İz yugaşşikumun nuase emeneten minhu ve yunezzilu aleykum mines semai maen li yutahhirekum bihi ve yuzhibe ankum riczeş şeytani ve li yerbıta ala kulubikum ve yusebbite bihil akdam.


11- ne zaman örttüğünde sizi nuas/hafif uyku/uyuklama emaneten/güvenden -ondan- ve inzal etti size semadan ma/su tahir/temizlesin diye sizi -onunla- ve yuzhib/gidersin ankum/sizden riczi/sendeleten pisliğini şeytanın/uzaklaşanın ve rabıta/pekiştirsin diye üzerini kalblerinizin ve sabitlesin -onunla- ekdamı/ayaklarınızı!






إِذْ يُوحِي رَبُّكَ إِلَى الْمَلآئِكَةِ أَنِّي مَعَكُمْ فَثَبِّتُواْ الَّذِينَ آ

مَنُواْ سَأُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُواْ الرَّعْبَ فَاضْرِبُواْ فَوْقَ الأَعْنَاقِ وَاضْرِبُواْ مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍ

İz yuhi rabbuke ilel melaiketi enni meakum fe sebbitullezine amenu, seulki fi kulubillezine keferur ru'be fadribu fevkal a'nakı vadribu minhum kulle benan.

12- Ne zaman vahyettiğinde Rabbin/Efendin Melaikeye:

“Ben sizinleyim, artık sabitleyin o amenu olanları! İlka edeceğim/atacağım kalblerinde o keferu/gerçeği takmayanların/görmezden gelenlerin ruğbe/korku, artık edrib/vurun/darbe indirin fevkal eğnak/üstüne boyunların ve edrib onlardan küllüne benanın/parmakların!


ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ شَآقُّواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَمَن يُشَاقِقِ اللّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

Zalike bi ennehum şakkullahe ve resuluh, ve men yuşakıkıllahe ve resulehu fe innallahe şedidul ikab.


13- İşte böyle çünkü onlar şakka/şikak/anlaşmazlığa düşerek karşı tarafında yer aldılar Allah'ın ve Rasülü'nün! Ve kim şakka olursa/anlaşmazlığa düşerek karşı tarafında  yer alır ayrılırsa  Allah'ın ve Rasülü'nün sonra bilsin ki Allah şedidul ikabtır/şiddetlidir akıbeti!


ذَلِكُمْ فَذُوقُوهُ وَأَنَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابَ النَّارِ

Zalikum fe zukuhu ve enne lil kafirine azaben nar.


14- İşte budur! Öyleyse zukuhu/tadın onu ve şudur; kafirler içindir azabı nar!





















يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُواْ زَحْفاً فَلاَ تُوَلُّوهُمُ الأَدْبَارَ

Ya eyyuhellezine amenu iza lekitumullezine keferu zahfen fe la tuvelluhumul edbar.


15- Ya ey o amenuler ne zaman buluştuğunuzda o keferularla zahfen/birlikler olarak ilerlediklerinde 

artık tüvellühüm/dönmeyin onlara edbar/arkalarınızı!



وَمَن يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُ إِلاَّ مُتَحَرِّفاً لِّقِتَالٍ أَوْ مُتَحَيِّزاً إِلَى فِئَةٍ فَقَدْ بَاء بِغَضَبٍ مِّنَ اللّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ

Ve men yuvellihim yevmeizin duburehu illa muteharrifen li kıtalin ev mutehayyizen ila fietin fe kad bae bi gadabin minallahi ve me'vahu cehennem, ve bi'sel masir.


16- Ve kim dönerse onlara yevme izin/o gün dübürünü/arkasını, hariçtir müteharrifen/bir kenara çekilen kıtalleşmek için ya da mütehayyizen/katılım sağlamak için fieye/topluluğa, böylece gerçekten bae/meyillenerek uğrar gazaba  Allah'tan ve me'vası/varacağı cehennemdir ve ne kötü/bi'se masir/varıştır!




فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Fe lem taktuluhum ve lakinnallahe katelehum, ve ma remeyte iz remeyte ve lakinnallahe rema, ve li yubliyel mu'minine minhu belaen hasena, innallahe semiun alim.


17- Artık katletmediniz onları ve lakin Allah katletti onları ve rameyte/atmadınız ne zaman attığınızda ve lakin Allah attı! Ve bela/sınama olsun diye müminine/emin olarak inananlara -O'ndan – belaen hasena/güzel bir sınamayla! Muhakkak Allah Semi/Duyandır Aliym/Bilendir!



 ذَلِكُمْ وَأَنَّ اللّهَ مُوهِنُ كَيْدِ الْكَافِرِينَ

Zalikum ve ennallahe muhinu keydil kafirin.

18- İşte budur ve şudur; Allah muhin/zayıflatır keydini/tuzağını kafirlerin!






إِن تَسْتَفْتِحُواْ فَقَدْ جَاءكُمُ الْفَتْحُ وَإِن تَنتَهُواْ فَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَإِن تَعُودُواْ نَعُدْ وَلَن تُغْنِيَ عَنكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْئًا وَلَوْ كَثُرَتْ وَأَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ

İn testeftihu fe kad caekumul feth, ve in tentehu fe huve hayrun lekum, ve in teudu naud, ve len tugniye ankum fietukum şey'en ve lev kesuret ve ennallahe meal mu'minin.


19- Eğer fetih/açıp badireden kurtulmak istiyor idiyseniz artık gerçekten geldi size fetih/açıp kurtulmak! Ve eğer nehy olursanız/uzak durursanız sonra o hayırlıdır sizin için! Ve eğer iade olursanız/geri dönerseniz Geri döneriz! Ve asla ganimet vermez sizden fietiniz/topluluğunuz şeye/ortaya çıkarmaya velev olsa da kesuret/çokça ve şu ki Allah mü'minin/emin olarak inananlarla beraberdir!


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَأَنتُمْ تَسْمَعُونَ

Ya eyyuhellezine amenu etiullahe ve resulehu ve la tevellev anhu ve entum tesmeun.


20- Ya ey o amenuler etiu/itaat edin/boyun eğin Allah ve Rasülüne ve tevelli olmayın/dönmeyin -O'ndan- ve siz duyarken/tesmeu!


وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لاَ يَسْمَعُونَ

Ve la tekunu kellezine kalu semi'na ve hum la yesmeun.


21- ve olmayın o diyenler gibi: “duyduk!” ve onlar duymazlarken!


إِنَّ شَرَّ الدَّوَابَّ عِندَ اللّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ

İnne şerred devabbi indallahis summul bukmullezine la ya'kılun.


22- Muhakkak şerre devabbi/debelenenlerin şerlisi indinde/yanında Allah'ın summu/sağırlar bukmu/dilsizler ki onlar akıl etmezler!






وَلَوْ عَلِمَ اللّهُ فِيهِمْ خَيْرًا لَّأسْمَعَهُمْ وَلَوْ أَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّواْ وَّهُم مُّعْرِضُونَ

Ve lev alimallahu fi him hayren le esmeahum, ve lev esmeahum le tevellev ve hum mu'ridune.

23- Velev alime/bilseydi Allah onlarda hayr elbette esmeahum/duyururdu onlara! Velev duyursaydı onlara elbette tevelli/dönerlerdi ve onlar iğraz/sırtlarını dönerek!



يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Ya eyyuhellezine amenustecibu lillahi ve lir resuli iza deakum lima yuhyikum, va'lemu ennallahe yehulu beynel mer'i ve kalbihi ve ennehu ileyhi tuhşerun.


24- Ya ey o amenu olanlar isticab edin/cevab verin  Allah ve Rasül'üne ne zaman davet etttiğinde/çağırdığında sizi neye hayatlandırıyorsa sizi! Ve bilin şunu Allah halindedir arasında mer'i/kişi ve kalbinin ve şu ki O'na haşr/toplanacaksınız!



وَاتَّقُواْ فِتْنَةً لاَّ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنكُمْ خَآصَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

Vetteku fitneten la tusibennellezine zalemu minkum hassah, va'lemu ennallahe şedidul ikab.


25- Ve takvalanın/emir-yasaklara uyarak korunun fitneden/denenip özün ortaya çıkarılmasından

isabet etmez o yanlış yapan zalimlere -sizden- hassaten/özellikle! Ve bilin şunu Allah şedidul ikab/şiddetlidir akıbeti!




وَاذْكُرُواْ إِذْ أَنتُمْ قَلِيلٌ مُّسْتَضْعَفُونَ فِي الأَرْضِ تَخَافُونَ أَن يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَآوَاكُمْ وَأَيَّدَكُم بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Vezkuru iz entum kalilun mustad'afune fil ardı tehafune en yetehattafekumun nasu fe avakum ve eyyedekum bi nasrihi ve rezekakum minet tayyibati leallekum teşkurun.


26- Ve hatırlayın ne zaman siz azdınız mustazaflar/zayıf bırakılarak ezilenler olarak arzda korkuyordunuz kaçırmalarından sizi insanların ancak evakum/barındırdı sizi ve elinizden tutarak güçlendirdi sizi nasrıyla/yardımıyla ve rızıklandırdı sizi tayyibattan/hoşlarından belki siz teşekkür edersiniz/minnet duyarsınız!







يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَخُونُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُواْ أَمَانَاتِكُمْ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ

Ya eyyuhellezine amenu la tehunullahe ver resule ve tehunu emanatikum ve entum ta'lemun.


27- Ya ey o amenuler hainlik etmeyin Allah ve Rasülü'ne ve hainlik etmiş olursunuz emanetlerinize ve siz biliyor iken!



وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلاَدُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ

Va'lemu ennema emvalukum ve evladukum fitnetun ve ennallahe indehu ecrun azim.


28- Ve bilin şunu emvaliniz ve evladınız fitnedir ve şunu Allah; indindedir ecr-i aziym!



يِا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إَن تَتَّقُواْ اللّهَ يَجْعَل لَّكُمْ فُرْقَاناً وَيُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ

Ya eyyuhellezine amenu in tettekullahe yec'al lekum furkanen ve yukeffir ankum seyyiatikum ve yagfir lekum, vallahu zul fadlil azim.


29- Ya ey o amenuler eğer takvalanırsanız Allah'a yapar size furkanı/ayırıcıyı ve küfreder sizin seyyiatnıza ve mağfiret eder/bağışlar sizi ve Allah fazl/fazilet/fazlalık sahibidir, aziym/büyüktür/uludur!



وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُواْ لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّهُ وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ

Ve iz yemkuru bikellezine keferu li yusbituke ev yaktuluke ev yuhricuk ve yemkurune ve yemkurullah, vallahu hayrul makirin.


30- ve ne zaman mekr/hileyle tuzak kurduğunda Sana o keferular yakalayıp sabitlemeleri için ya da katletmeleri için Seni ya da ihraç etmeleri Seni! Ve mekr ediyorlardı ve merk ediyor idi Allah! Ve Allah hayr'ul makirin/hileyle tuzak kuranların hayırlısıdır!












 وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا قَالُواْ قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَاء لَقُلْنَا مِثْلَ هَذَا إِنْ هَذَا إِلاَّ أَسَاطِيرُ الأوَّلِينَ

Ve iza tutla aleyhim ayatuna kalu kad semi'na lev neşau le kulna misle haza in haza illa esatirul evvelin.


31- Ve ne zaman tilavet edildiğinde onlara -ayetlerimiz- dediler: “Gerçekten semiğna/duyduk ! Eğer şey edersek/istersek ortaya çıkarabiliriz, elbette diyebiliriz mislini bunun! Değildir bu, sadece esatirul evvelin/ evvelkilerin satırları/yazıkları!”




وَإِذْ قَالُواْ اللَّهُمَّ إِن كَانَ هَذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِندِكَ فَأَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِّنَ السَّمَاء أَوِ ائْتِنَا بِعَذَابٍ أَلِيمٍ

Ve iz kalullahumme in kane haza huvel hakka min indike fe emtir aleyna hıcareten mines semai evi'tina bi azabin elim.

32- Ve ne zaman dediklerinde: “Allahım! Eğer idiyse bu O hakk olan İndinden, sonra yağdır bize hicarat/taşları semadan ya da getir bize azab-ı elimi!”



وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنتَ فِيهِمْ وَمَا كَانَ اللّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ

Ve ma kanallahu li yuazzibehum ve ente fihim, ve ma kanallahu muazzibehum ve hum yestagfirun.


33- Ve değildir olacak Allah -azab etmek için onlara- ve Sen onlarda iken! Ve değildir olacak Allah azab eden onlara ve onlar istiğfar/bağışlanma ederler iken!




وَمَا لَهُمْ أَلاَّ يُعَذِّبَهُمُ اللّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَمَا كَانُواْ أَوْلِيَاءهُ إِنْ أَوْلِيَآؤُهُ إِلاَّ الْمُتَّقُونَ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ

Ve ma lehum ella yuazzibehumullahu ve hum yasuddune anil mescidil harami ve ma kanu evliyaehu, in evliyauhu illel muttekune ve lakinne ekserehum la ya'lemun.

34- Ve nedir onlar için ki azab etmesin onlara Allah ve onlar yesuddu/uzaklaştırıp engelliyor iken Mescid-i Haram'dan/yüksek hassasiyet gösterilmesi gereken secdegahtan ve değildir onlar evliyaları/dostları/koruyucuları! Değildir evliyaları sadece müttakiler/emir-yasaklara saygıyla uyup korunanlar ve lakin ekserisi onların bilmezler!








وَمَا كَانَ صَلاَتُهُمْ عِندَ الْبَيْتِ إِلاَّ مُكَاء وَتَصْدِيَةً فَذُوقُواْ الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ

Ve ma kane salatuhum indel beyti illa mukaen ve tasdiyeh, fe zukul azabe bima kuntum tekfurun.

35- Ve olmadı salatları/yönelişleri indinde/yanında beytin/evin sadece ötüş ve şakşak! Öyleye tadın azabı çünkü siz tekfur/küfreden/inkar eden/görmezlikten gelen oldunuz!




إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّواْ عَن سَبِيلِ اللّهِ فَسَيُنفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ إِلَى جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ

İnnellezine keferu yunfikune emvalehum li yesuddu an sebilillah, fe seyunfikuneha summe tekunu aleyhim hasreten summe yuglebun, vellezine keferu ila cehenneme yuhşerun.

36- Şüphesiz o keferular/gerçeği takmayanlar infak ederler/harcarlar emvallerini/mallarını yesuddu/uzaklaştırıp engellemek için ansebiliAllah/yolundan Allah'ın! Artık gidecekler infak edecekler/harcayacaklar onu, sonra olacak aleyhlerinde hasret/yitirdiklerinin getirdiği bitkinlik sonra yulib/mağlub/yenilecekler! Ve o keferular cehenneme harşr/toplanacaklar!



لِيَمِيزَ اللّهُ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ الْخَبِيثَ بَعْضَهُ عَلَىَ بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَمِيعاً فَيَجْعَلَهُ فِي جَهَنَّمَ أُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Li yemizallahul habise minet tayyibi ve yec'alel habise ba'dahu ala ba'dın fe yerkumehu cemian fe yec'alehu fi cehennem, ulaike humul hasirun.


37-Temyiz etsin/ayırsın diye Allah habis olanı tayyib olandan ve yecal/yapsın/kılsın habisin  bazısını bazısına, peşinden yerkum/birikitirip yığacak cemian/topunu, ardından yapacak onu cehennemde! İşte bunlar onlar hasirun/hasretten içleri yanacak kaybedenlerdir!


















قُل لِلَّذِينَ كَفَرُواْ إِن يَنتَهُواْ يُغَفَرْ لَهُم مَّا قَدْ سَلَفَ وَإِنْ يَعُودُواْ فَقَدْ مَضَتْ سُنَّةُ الأَوَّلِينِ

Kul lillezine keferu in yentehu yugfer lehum ma kad selef, ve in yeudu fe kad madat sunnetul evvelin.


38- De o keferulara/gerçeği takmayanlara: “Eğer nehy olunurlarsa/uzak durursalar, yuğfer/mağfiret olacak/bağışlanma onlar için -ne gerçekten selef olduysa/geçtiyse- ve eğer yeudu/iade olursalar/geri dönerseler, artık gerçekten mazi oldu sünneti evvelkilerin/geçmişte işleyiş yolu yasası oldu öncekilerin!



وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلّه فَإِنِ انتَهَوْاْ فَإِنَّ اللّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

Ve katiluhum hatta la tekune fitnetun ve yekuned dinu kulluhu lillahi, fe inintehev fe innallahe bima ya'melune basir.


39- Ve katledin onları hatta olmayıncaya değin fitne/deneme ve yekun/oluncaya değin dinin küllüsü Allah için! Artık eğer intehev/uzak durursalar böylece muhakkak Allah amellerine Basiyr/Görendir!




وَإِن تَوَلَّوْاْ فَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَوْلاَكُمْ نِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ

Ve in tevellev fa'lemu ennallahe mevlakum, ni'mel mevla ve ni'men nasir.


40- Ve eğer tevelli/dönerlerse, artık bilin ki Allah Mevlanız/Koruyucunuz/Dostunuzdur! Nime/ne iyi/ne güzel Mevla ve ne güzel Nasıyr/Yardımcı!























وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا غَنِمْتُم مِّن شَيْءٍ فَأَنَّ لِلّهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ إِن كُنتُمْ آمَنتُمْ بِاللّهِ وَمَا أَنزَلْنَا عَلَى عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Va'lemu ennema ganimtum min şey'in fe enne lillahi humusehu ve lir resuli ve li zil kurba vel yetama vel mesakini vebnis sebili in kuntum amentum billahi ve ma enzelna ala abdina yevmel furkani yevmettekal cem'an, vallahu ala kulli şey'in kadir.

41- Ve bilin şunu -ne varsa ganimetinizdeki şeyden-  artık şöyle; Allah içindir beşin birisi ve Rasülü için ve li zil kurba/yakınlık sahibi için ve yetimler ve mesakin ve ibni sebil/yolun oğlu içindir! Eğer siz emin olarak inandıysanız Allah'a ve ne inzal ettiysek üzerine abdina/kulumuzun yevmel furkan/ayırma günü yevmel teka/buluşma günü  ceman/iki cemaat!ve Allah ala külli şeyin Kaadir'dir!



إِذْ أَنتُم بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُم بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوَى وَالرَّكْبُ أَسْفَلَ مِنكُمْ وَلَوْ تَوَاعَدتَّمْ لاَخْتَلَفْتُمْ فِي الْمِيعَادِ وَلَكِن لِّيَقْضِيَ اللّهُ أَمْراً كَانَ مَفْعُولاً لِّيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَن بَيِّنَةٍ وَيَحْيَى مَنْ حَيَّ عَن بَيِّنَةٍ وَإِنَّ اللّهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ

İz entum bil udvetid dunya ve hum bil udvetil kusva verrekbu esfele minkum, ve lev tevaadtum lahteleftum fil miadi ve lakin li yakdiyallahu emren kane mef'ulen li yehlike men heleke an beyyinetin ve yahya men hayye an beyyineh, ve innallahe le semi'un alim.

42- Ne zaman siz sınırında iken dünyanın/yanın/yakının  ve onlar sınırında iken kusvanın/uzağın ve rakbu/binergeçer/kervan esfele/aşağıda idi sizden! Velev vaadleşse idiniz elbette ihtilafa düşerdiniz miadda/randevuda! Ve lakin kaza etsin diye Allah emri olsun mefulen helak olsun diye kim helak olucaksa  beyyinesinden/açık anlaşılır delilden ve yahya/hayatlansın kim hay olacaksa beyyineden! Ve şüphesiz Allah elbette Semi/Duyandır Aliym/Bilendir!




إِذْ يُرِيكَهُمُ اللّهُ فِي مَنَامِكَ قَلِيلاً وَلَوْ أَرَاكَهُمْ كَثِيرًا لَّفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي الأَمْرِ وَلَكِنَّ اللّهَ سَلَّمَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

İz yurikehumullahu fi menamike kalilen, ve lev erakehum kesiren le feşiltum ve le tenaza'tum fil emri ve lakinnallahe sellem, innehu alimun bi zatis sudur.


43- Ne zaman gösterdiğinde Sana onları Allah menamında/uykunda kalilen/azacık velev gösterse idi Sana onları kesiran/çokça elbette korkuya kapılırdınız ve elbette çekişirdiniz emrde ve lakin Allah selamete eriştirdi! Şüphesiz O Aliym'dir zatına göğüslerin!









وَإِذْ يُرِيكُمُوهُمْ إِذِ الْتَقَيْتُمْ فِي أَعْيُنِكُمْ قَلِيلاً وَيُقَلِّلُكُمْ فِي أَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولاً وَإِلَى اللّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ

Ve iz yurikumuhum iziltekaytum fi a'yunikum kalilen ve yukallilukum fi a'yunihim li yakdıyallahu emren kane mef'ula, ve ilallahi turceul umur.

44- Ve ne zaman gösterdiğinde size onları, o vakit buluştuğunuzda, gözlerinizde azacık ve azaltıyordu sizi gözlerinde -kaza etsin diye Allah emrini mefulen- ve Allah'a-dır dönüşü emirlerin!



يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا لَقِيتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُواْ وَاذْكُرُواْ اللّهَ كَثِيرًا لَّعَلَّكُمْ تُفْلَحُونَ

Ya eyyuhellezine amenu iza lekitum fieten fesbutu vezkurullahe kesiren leallekum tuflihun.


45- Ya ey o amenular; ne zaman buluştuğunuzda fieye/topluluğa, peşinden sabit kalın ve ezkur/zikredin/hatırlayın Allah'ı kesiran/çokça, belki siz tuflihun/felaha/kurtuluşa/rahata erersiniz!



وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَنَازَعُواْ فَتَفْشَلُواْ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ وَاصْبِرُواْ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ

Ve etiullahe ve resulehu ve la tenazeu fe tefşelu ve tezhebe rihukum vasbiru, innallahe meas sabirin.

46- ve itaat edin Allah ve Rasülü'ne ve çekişmeyin, peşinden korkuya kapılırsınız ve gider ruhunuz/rüzgarı arkanıza alan takımdaşlığınız! Ve hedefe kilitlenerek kararlılıkla sabredin! Şüphesiz Allah mea/birliktedir sabiriynle!



وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ خَرَجُواْ مِن دِيَارِهِم بَطَرًا وَرِئَاء النَّاسِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَاللّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ

Ve la tekunu kellezine harecu min diyarihim bataran ve riaen nasi ve yasuddune an sebilillah, vallahu bima ya'melune muhit.


47- ve olmayın o haruç/çıkanlar gibi diyarlarından/evlerinden bataran/küstahlık edip şımararak ve riya/gösteriş ederek insanlara ve yesuddu/uzaklaştırıp engelleyerek an sebili Allah/ yolundan Allah'ın! Ve Allah amellerine Muhit/Kapsayandır!













وَإِذْ زَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ وَقَالَ لاَ غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَإِنِّي جَارٌ لَّكُمْ فَلَمَّا تَرَاءتِ الْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلَى عَقِبَيْهِ وَقَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكُمْ إِنِّي أَرَى مَا لاَ تَرَوْنَ إِنِّيَ أَخَافُ اللّهَ وَاللّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ

Ve iz zeyyene lehumuş şeytanu a'malehum ve kale la galibe lekumul yevme minen nasi ve inni carun lekum, fe lemma teraetil fietani nekesa ala akıbeyhi ve kale inni beriun minkum inni era ma la terevne inni ehafullah, vallahu şedidul ıkab.


48- ve ne zaman ziynetlediğinde/süslediğinde onlara Şeytan/Uzaklaşmış/Uzaklaştırılmış amellerini ve dediğinde: “Yoktur galib gelecek size yevm/bugün insanlardan ve şüphesiz ben carun/kollayacağım sizi!” Böylece ne zaman göründüğünde iki topluluk naksı ala akıbeyhi/gerisin geriye döndü ve dedi: “Şüphesiz ben beriyim/uzağım sizden! Şüphesiz ben görüyorum görmediğinizi! Şüphesiz ben ehafu/korkarım Allah'a ve Allah şedid-u ikab şiddetli sona erdirir!”




إِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ غَرَّ هَؤُلاء دِينُهُمْ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ فَإِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

İz yekulul munafikune vellezine fi kulubihim maradun garrehaulai dinuhum, ve men yetevekkel alallahi fe innallahe azizun hakim.


49- Ne zaman dediğinde münafıklar; içten pazarlıklı ruhu alım-satıma meyilli duruma gelmiş ve şartlara göre değişkenlik gösteren çıkarcı kimseler ve o kalblerinde maraz/hastalık olanlar: “Ğarra/aldattı bunları dinleri/inanç yolları!” ve kim yetevekkel/arkasını dayarsa Allah'a, sonra şüphesiz Allah Aziyz/Üstündür Hakiym/Süreci eline alandır!



وَلَوْ تَرَى إِذْ يَتَوَفَّى الَّذِينَ كَفَرُواْ الْمَلآئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ وَذُوقُواْ عَذَابَ الْحَرِيقِ

Ve lev tera iz yeteveffellezine keferul melaiketu yadrıbune vucuhehum ve edbarehum, ve zuku azabel harik.


50- Velev görse idin ne zaman vefat ettirdiğinde o keferuları/gerçeği umursamayanları, melaike/melekler/görevliler darb ediyor/vuruyordu vucuh/yüzlerine ve düburlarına: “ve züku/tadın azabı hariki/yakıcı işkenceyi!”



ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللّهَ لَيْسَ بِظَلاَّمٍ لِّلْعَبِيدِ

Zalike bima kaddemet eydikum ve ennallahe leyse bi zallamin lil abid.


51- İşte bu bima kaddemet eydikum/ellerinizle önceden takdim ettiklerinizdendir ve şu ki Allah değildir yanlış yapan Zalim abidin/kullarına!





كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَفَرُواْ بِآيَاتِ اللّهِ فَأَخَذَهُمُ اللّهُ بِذُنُوبِهِمْ إِنَّ اللّهَ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ

Ke de'bi ali fir'avne vellezine min kablihim, keferu bi ayatillahi fe ehazehumullahu bi zunubihim, innallahe kaviyyun şedidul ıkab.


52- Gidişatları Al-i Firavn/Firavun Destekçileri ve o onlardan öncekiler gibi! Keferu/Umursamadılar ayetlerini/işaretlerini Allah'ın, böylece aldı onları Allah zünublarıyla/değersiz amellerinin sonu oluşan kuyruklarından! Şüphesiz Allah Kavi/Güçlüdür şedidul ikab/feci sona erdirir!



ذَلِكَ بِأَنَّ اللّهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّرًا نِّعْمَةً أَنْعَمَهَا عَلَى قَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنفُسِهِمْ وَأَنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Zalike biennallahe lem yeku mugayyiren ni'meten en'ameha ala kavmin hatta yugayyiru ma bi enfusihim ve ennallahe semiun alim.


53- İşte böyledir çünkü Allah asla yekün etmez mugayir olarak nimeti -o nimetlendirdiği kavmin üzerine- hatta yugayir oluncalarına değin ne varsa enfüslarında/kendilerinde! Ve şu ki Allah Semi/Duyandır Aliym/Bilendir!



كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَذَّبُواْ بآيَاتِ رَبِّهِمْ فَأَهْلَكْنَاهُم بِذُنُوبِهِمْ وَأَغْرَقْنَا آلَ فِرْعَونَ وَكُلٌّ كَانُواْ ظَالِمِينَ

Ke de'bi ali fir'avne vellezine min kablihim, kezzebu biayati rabbihim, fe ehleknahum bi zunubihim ve agrakna ale fir'avn, ve kullun kanu zalimin.


54- Gidişatı Al-i Firavn'ın/Firavun Destekçilerinin ve o onlardan öncekiler gibi! Kezzebu/yalanladılar ayetlerini/işaretlerini Rabbihim/Efendilerinin, peşinden helak ettik onları zünublarıyla/değersiz amellerinin sonu oluşan kuyruklarından ve ağrakna/boğduk ali firavnı/firavun destekçilerini! Ve küllü/hepsi yanlış yapan zalimler idiler!


















إِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِندَ اللّهِ الَّذِينَ كَفَرُواْ فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ

İnne şerred devabbi indallahillezine keferu fe hum la yu'minun.


55- Şüphesiz şerlisi debelenenlerin/devabbi/hareket edenlerin inde Allah/Allah nezdinde o keferular/bildikleri yoldan gidip Allah uyarısına ve Rasülü'ne kulak vermeyenlerdir,böylece onlar emin olarak inanmazlar!



الَّذِينَ عَاهَدتَّ مِنْهُمْ ثُمَّ يَنقُضُونَ عَهْدَهُمْ فِي كُلِّ مَرَّةٍ وَهُمْ لاَ يَتَّقُونَ

Ellezine ahedte minhum summe yenkudune ahdehum fi kulli merretin ve hum la yettekun.


56- Ki onlar; ahidleştiğinizde onlardan sonra yenkuz/çözerler/dönerler ahidlerinden her keresinde ve onlar emir-yasaklara uyup korunarak takvalanmazlar! 



فَإِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ فِي الْحَرْبِ فَشَرِّدْ بِهِم مَّنْ خَلْفَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ

Fe imma teskafennehum fil harbi feşerrid bihim men halfehum leallehum yezzekkerun.


57- Artık eğer teskaf/kavrayıp ele geçirirseniz onları harbte, perşinden şerd edin onlardan /ibret olacak şekilde gözdağı verin ders olsun, kim geliyorsa arkalarından, belki onlar zikrederler/kafalarına dank eder!


وَإِمَّا تَخَافَنَّ مِن قَوْمٍ خِيَانَةً فَانبِذْ إِلَيْهِمْ عَلَى سَوَاء إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الخَائِنِينَ

Ve imma tehafenne min kavmin hiyaneten fenbiz ileyhim ala sevain, innallahe la yuhıbbul hainin.


58- ve eğer havf/korkarsan kavimden/halktan hıyanet edecekler/ahidlerinden/sözleşmelerinden/anlaşmalarından dönecekler diye, böylece enbiz/atın onlara aynı seviyede! Şüphesiz Allah sevmez hainleri!


وَلاَ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ سَبَقُواْ إِنَّهُمْ لاَ يُعْجِزُونَ

Ve la yahsebennellezine keferu sebeku, innehum la yu'cizun.


59- ve hesab etmesin o keferular/gerçeği umursamayanlar  sebeku/aşıp geçebileceklerini! Şüphesiz onlar aciz bırakamazlar!






وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّن قُوَّةٍ وَمِن رِّبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدْوَّ اللّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَآخَرِينَ مِن دُونِهِمْ لاَ تَعْلَمُونَهُمُ اللّهُ يَعْلَمُهُمْ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فِي سَبِيلِ اللّهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ

Ve eıddu lehum mesteta'tum min kuvvetin ve min rıbatil hayli turhibune bihi aduvvallahi ve aduvvekum ve aharine min dunihim, la ta'lemunehum, allahu ya'lemuhum, ve ma tunfiku min şey'in fi sebilillahi yuveffe ileykum ve entum la tuzlemun.


60- ve adedlendirin onlara neye gücünüz yetiyorsa kapasiteniz ölçüsünce kuvvetten ve ribatil haylden/rabıta eyleyip pekiştirilen atlardan korku duyar onunla adüvve Allah/Allah'ın düşmanı ve düşmanınız ve diğerleri yanısıralarından bilmedikleriniz,Allah bilir onları! Ve ne infak ederseniz şeyden/maldan fi sebili Allah/Allah yolunda yüveffe/vefa gösterip döner size ve siz zulme uğramazsınız/yanlış yapılmazsınız!



وَإِن جَنَحُواْ لِلسَّلْمِ فَاجْنَحْ لَهَا وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Ve in cenehu lis selmi fecnah leha ve tevekkel alallah, innehu huves semiul alim.


 61- Ve eğer cenahları/yanları selm/barış/selamet içinse artık ecnah/yanaşın onlara ve tevekkel/arkanızı dayayın Allah'a! Şüphesiz O var ya O Semi/Duyandır, Aliym/Bilendir!



وَإِن يُرِيدُواْ أَن يَخْدَعُوكَ فَإِنَّ حَسْبَكَ اللّهُ هُوَ الَّذِيَ أَيَّدَكَ بِنَصْرِهِ وَبِالْمُؤْمِنِينَ

Ve in yuridu en yahdeuke feinne hasbekallah, huvellezi eyyedeke bi nasrihi ve bilmu'minin.


62- Ve eğer irade ederseler aldatmaya Seni, sonra şüphesiz hesabını görür Sana Allah! O ki elinden tutarak güçlendirdi Seni Nasrıyla/Yardımıyla ve müminleri/emin olarak inananları!



وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ لَوْ أَنفَقْتَ مَا فِي الأَرْضِ جَمِيعاً مَّا أَلَّفَتْ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلَكِنَّ اللّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ إِنَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Ve ellefe beyne kulubihim, lev enfakte ma fil ardı cemian ma ellefte beyne kulubihim ve lakinnallahe ellefe beynehum, innehu azizun hakim.


63- ve ilaf/arasını bularak kaynaştırdı arasını kalblerinin! Eğer infak/harcasa idin ne varsa arzda cemian kaynaştırıp bulduramazdı arasını ve lakin Allah ellefe/kaynaştırıp buldurdu aralarını! Şüphesiz O Aziz/Üstündür Hakiym/Süreci kontrol edendir!







يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللّهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ

Ya eyyuhennebiyyu hasbukallahu ve menittebeake minel mu'minin.


64- Ya ey Nebi/Seçilmiş/Kutsanmış hesab görücü olarak Sanadır Allah ve kim tabi oldu ise Sana mümininden!



يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى الْقِتَالِ إِن يَكُن مِّنكُمْ عِشْرُونَ صَابِرُونَ يَغْلِبُواْ مِئَتَيْنِ وَإِن يَكُن مِّنكُم مِّئَةٌ يَغْلِبُواْ أَلْفًا مِّنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَّ يَفْقَهُونَ

Ya eyyuhen nebiyyu harridıl mu'minine alel kıtal, in yekun minkum işrune sabirune yaglibu mieteyn, ve in yekun minkum mietun yaglibu elfen minellezine keferu bi ennehum kavmun la yefkahun.


65- Ya ey Nebi/Seçilmiş/Kutsanmış harriz/ortada olan belirsizliği kaldırarak belirgin ve olumlu dil kullanarak teşvik et mü'minini/emin olarak inananları kıtalleşemeye/öldürme fiiline/savaşa! Eğer yekün olursa sizden yirmi sabirun/kararlı şekilde hedefe kilitlenmiş yeğlib/galib gelirler iki yüze! Ve eğer yekün olursa sizden yüz galib gelirler bine o keferulardan/gerçeği görmezlikten gelenlerden çünkü onlar kavmun la yefkahun/fıkıh edemeyen/eldeki imkanları kullanıp doğru anlama erişemeyen halktır!



الآنَ خَفَّفَ اللّهُ عَنكُمْ وَعَلِمَ أَنَّ فِيكُمْ ضَعْفًا فَإِن يَكُن مِّنكُم مِّئَةٌ صَابِرَةٌ يَغْلِبُواْ مِئَتَيْنِ وَإِن يَكُن مِّنكُمْ أَلْفٌ يَغْلِبُواْ أَلْفَيْنِ بِإِذْنِ اللّهِ وَاللّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ

El'ane haffefallahu ankum ve alime enne fikum da'fa, fe in yekun minkum mietun sabiretun yaglibu mieteyn, ve in yekun minkum elfun yaglibu elfeyni bi iznillah, vallahu meas sabirin.

66- Şimdi hafifletti Allah sizden ve alime/bildi şunu; sizde zayıflık var! Artık eğer yekün olursa sizden yüz sabırlı galib gelir iki yüze! Ve eğer yekün olursa sizden bin, galib gelir iki bine izniyle Allah'ın! Ve Allah hedefe kilitlenip kararlı olarak iden sabırlılarla beraberdir!

















مَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَن يَكُونَ لَهُ أَسْرَى حَتَّى يُثْخِنَ فِي الأَرْضِ تُرِيدُونَ عَرَضَ الدُّنْيَا وَاللّهُ يُرِيدُ الآخِرَةَ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Ma kane li nebiyyin en yekune lehu esra hatta yushıne fil ard, turidune aradad dunya, vallahu yuridul ahıreh, vallahu azizun hakim.

67- Olacak değildir Nebi/Seçilmiş/Kutsanmış için şu; yekün olması O'nun için -esir almak- hatta yushin/kaçan düşman ordusunu ele geçirip etkisiz hale getirinceye değin arzda!İrade ediyorsunuz arazayı/süreksiz dünyayı! Ve Allah irade ediyor ahireti ve Allah Aziz/Üstündür Hakiym/Süreci kontrol edendir!


لَّوْلاَ كِتَابٌ مِّنَ اللّهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ فِيمَا أَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

Lev la kitabun minallahi sebeka le messekum fima ehaztum azabun azim.

68- Eğer olmasa idi kitabun/çıkarılmış kanun Allah'tan sabık/önceden kaydedilmiş, elbette messe/dokunurdu size -neyde aldıysanız- azab-ı aziy/büyük bir işkence!



فَكُلُواْ مِمَّا غَنِمْتُمْ حَلاَلاً طَيِّبًا وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Fe kulu mimma ganimtum halalen tayyiben vettekullah, innallahe gafurun rahim.

69- Artık yeyin neyden ganimet elde ettiyseniz helalen/hukuka uygun tayyiben/hoşa giden olarak ve takvalanın/emir-yasaklara uyarak korunun Allah'a! Şüphesiz Allah Ğafur/Bağışlayandır, Rahiym/Af sonucu iç huzuru verendir!



يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّمَن فِي أَيْدِيكُم مِّنَ الأَسْرَى إِن يَعْلَمِ اللّهُ فِي قُلُوبِكُمْ خَيْرًا يُؤْتِكُمْ خَيْرًا مِّمَّا أُخِذَ مِنكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Ya eyyuhen nebiyyu kul li men fi eydikum minel esra in ya'lemillahu fi kulubikum hayren yu'tikum hayren mimma uhıze minkum ve yagfirlekum, vallahu gafurun rahim.


70-Ya ey Nebi/Seçilmiş/Kutsanmış de kimse için elinizdeki esirlerden: “Eğer yağlem/bilirse Allah kalblerinizde hayrı verecek size hayrı -neyden alındıysa sizden- ve yeğfir/bağışlayacak sizi! Ve Allah Ğafur/Bağışlayandır Rahiym/Af sonucu iç huzuru getirendir!



وَإِن يُرِيدُواْ خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُواْ اللّهَ مِن قَبْلُ فَأَمْكَنَ مِنْهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Ve in yuridu hıyaneteke fe kad hanullahe min kablu fe emkene minhum, vallahu alimun hakim.


71- ve eğer irade ederlerse hıyanet/sözde inandık diyerek anlaşarak ahidlerinden dönerlerse Sana; bil ki hıyanet etmişlerdir Allah'a önceden, bu yüzden imkan verdi Sana onlardan! Ve Allah Alim/Bilendir, Hakiym/Süreci elinde tutandır!


إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ آوَواْ وَّنَصَرُواْ أُوْلَئِكَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يُهَاجِرُواْ مَا لَكُم مِّن وَلاَيَتِهِم مِّن شَيْءٍ حَتَّى يُهَاجِرُواْ وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ إِلاَّ عَلَى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُم مِّيثَاقٌ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

İnnellezine amenu ve haceru ve cahedu bi emvalihim ve enfusihim fi sebilillahi vellezine avev ve nasaru ulaike ba'duhum evliyau ba'd, vellezine amenu ve lem yuhaciru ma lekum min velayetihim min şey'in hatta yuhaciru, ve inistensarukum fid dini fe aleykumun nasru illa ala kavmin beynekum ve beynehum misak, vallahu bima ta'melune basir.

72- Şüphesiz o amenüler/emin olarak inananlar ve haceru/zihnen ve mekansal olarak küfürden ayrılıp imana göç edenler ve cahedu/gücünün yettiğince cehd edenler emvalleriyle/mallarıyla ve enfüsihim/kendileriyle fi sebili Allah/Allah yolunda ve o ev sunup sığındıranlar ve nasaru/yardım edenler; işte bunlar bazıları evliyasıdır/dostudur bazısının!

Ve o amenu olanlar ve hicret etmeyenler/zihinsel olarak ayrı ancak mekansal olarak küfürün içinde olanlar -yoktur sizin için velayetlerinden/durumlarını üstlenme min şeyin/ortaya çıkarılıp yapılacak etken -hicret edincelerine/mekansal ayrılış kararı alıncalarına değin! 

Ve eğer istinsar/yardımınızı isterlerse dinde/Allah'ın kurduğu ve insanlara emrettiği inanç yoluyla ilgili, artık üzerinizedir nasr/yardım etmek, istisnadır/hariçtir karşı ise bir kavme/halka aranızda ve aralarında misak/tutulacağına dair vesikalı sözleşme varsa! Ve Allah amellerinize Basiyr/Görendir!



وَالَّذينَ كَفَرُواْ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ إِلاَّ تَفْعَلُوهُ تَكُن فِتْنَةٌ فِي الأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌ

Vellezine keferu ba'duhum evliyau ba'd, illa tef'aluhu tekun fitnetun fil ardı ve fesadun kebir.

73- ve o keferular/gerçeği takmayanlar bazıları evliyasıdır/dostudur bazısının!İlla/Sadece/istisna tutup tefalu/yaparsanız onu; olacak fitne/can yanması arzda ve fesadı kebir/büyük bozgunculuk!



وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ آوَواْ وَّنَصَرُواْ أُولَئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَّهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ

Vellezine amenu ve haceru ve cahedu fi sebilillahi vellezine avev ve nasaru ulaike humul mu'minune hakka, lehum magfiretun ve rizkun kerim.

74- ve o amenuler/emin olarak inananlar ve haceruler/mekani ve zihni küfürden ayrılanlar ve caheduler/gücünün yettiğince cehd edenler fi sebili Allah/Allah yolunda ve o avev/ev sunup sığındıranlar ve nasaru/yardım edenler; işte bunlar; onlar mü'minune hakka/gerçekten tastamam  emin olarak inananlardır, onlar içindir mağfiret/bağışlanma ve rızkun keriym/kıymetli bol bol eli açık cömert hak edişler!



وَالَّذِينَ آمَنُواْ مِن بَعْدُ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ مَعَكُمْ فَأُوْلَئِكَ مِنكُمْ وَأُوْلُواْ الأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَى بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Vellezine amenu min ba'du ve haceru ve cahedu meakum fe ulaike minkum, ve ulul erhami ba'duhum evla biba'dın fi kitabillah, innallahe bi kulli şey'in alim.

75- ve o amenuler/emin olarak inananlar sonradan ve haceru olanlar ve cahedu olanlar sizinle birlikte, işte bunlar sizdendir! Ve ulul erham/rahim sahibleri/rahimdaşlar bazıları evladır/yeğlenir bazısına fi kitabi Allah/Allah Kitabı'nda/Allah Kanununda/Allah Yazısında! Şüphesiz Allah her şeye/açığa çıkana Aliym/Bilendir!
















 


 



15 Ekim 2022 Cumartesi

87- Alak Denklemi -Bakara- İkrası


 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ


الم
ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ
الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
والَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
أُوْلَئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ







إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ
خَتَمَ اللّهُ عَلَى قُلُوبِهمْ وَعَلَى سَمْعِهِمْ وَعَلَى أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عظِيمٌ




وَمِنَ النَّاسِ مَن يَقُولُ آمَنَّا بِاللّهِ وَبِالْيَوْمِ الآخِرِ وَمَا هُم بِمُؤْمِنِينَ
يُخَادِعُونَ اللّهَ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَمَا يَخْدَعُونَ إِلاَّ أَنفُسَهُم وَمَا يَشْعُرُونَ
فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ فَزَادَهُمُ اللّهُ مَرَضاً وَلَهُم عَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ قَالُواْ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ
أَلا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِن لاَّ يَشْعُرُونَ
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُواْ كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُواْ أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاء أَلا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاء وَلَكِن لاَّ يَعْلَمُونَ
وَإِذَا لَقُواْ الَّذِينَ آمَنُواْ قَالُواْ آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْاْ إِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُواْ إِنَّا مَعَكْمْ إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِؤُونَ
اللّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
أُوْلَئِكَ الَّذِينَ اشْتَرُوُاْ الضَّلاَلَةَ بِالْهُدَى فَمَا رَبِحَت تِّجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُواْ مُهْتَدِينَ





































































































بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

İsmiyle Allah'ın Rahman'dır Rahiym'dir!



احَافِظُواْ عَلَى الصَّلَوَاتِ والصَّلاَةِ الْوُسْطَى وَقُومُواْ لِلّهِ قَانِتِينَ

Hafizu alas salavati ves salatil vusta ve kumu lillahi kanitin.

    238- Hafız olun/koruyun üzerini salavatın/yönelişlerin ve salatı vusta/devamlı kılınan ideal orta yönelişi ve kumu/ikame/ayakta durun Allah için kanitin/özden yönelerek/samimi olarak gönülden boyun eğerek!


فَإنْ خِفْتُمْ فَرِجَالاً أَوْ رُكْبَانًا فَإِذَا أَمِنتُمْ فَاذْكُرُواْ اللّهَ كَمَا عَلَّمَكُم مَّا لَمْ تَكُونُواْ تَعْلَمُونَ

Fe in hıftum fe ricalen ev rukbana, fe iza emintum, fezkurullahe kema allemekum ma lem tekunu ta'lemun.

239- Artık eğer korkarsanız, peşinden ricalen/yayan/ayaküstü ya da rukbanen/binmiş; sonra ne zaman emin olursanız/güvenli peşinden zikredin/hatırlayın Allah'ı öğrettiği gibi sizi neyi siz bilmiyor iken!


وَالَّذِينَ يُتَوَفَّوْنَ مِنكُمْ وَيَذَرُونَ أَزْوَاجًا وَصِيَّةً لِّأَزْوَاجِهِم مَّتَاعًا إِلَى الْحَوْلِ غَيْرَ إِخْرَاجٍ فَإِنْ خَرَجْنَ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِي مَا فَعَلْنَ فِيَ أَنفُسِهِنَّ مِن مَّعْرُوفٍ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Vellezine yuteveffevne minkum ve yezerune ezvaca, vasıyyeten li ezvacihim metaan ilel havli gayre ıhrac, fe in harecne fe la cunaha aleykum fi ma fealne fi enfusihinne min ma'ruf, vallahu azizun hakim.

  • 240- Ve o vefat edenler sizden ve bırakanlar eşler vasiyet/tavsiyede bulunmalılar eşlerine metalanmayı/faydalanmayı bir yıla ihraç edilmeden/çıkarılmadan! Ancak eğer çıkarsalar/haraç olursalar artık yoktur cünha size neyde faaliyette bulunursalar kendilerinde mağruftan/dinin fıtratına uygun olan örften! Ve Allah Aziz/Üstündür, Hakiym/Doğru Karar Alandır!


وَلِلْمُطَلَّقَاتِ مَتَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ حَقًّا عَلَى الْمُتَّقِينَ

Ve lil mutallakati metaun bil ma'ruf hakkan alel muttekin.

241- Ve mutalakkaların metalanması mağrufla hakktır üzerine müttakilerin/emir-yasaklara saygıyla boyun eğenlerin!



كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

Kezalike yubeyyinullahu lekum ayatihi leallekum ta'kılun.

242- İşte böyle yübeyyin ediyor/açık anlaşılır kılıyor Allah size ayetlerini/işaretlerini! Belki siz aklınızı kullanırsınız!



أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ خَرَجُواْ مِن دِيَارِهِمْ وَهُمْ أُلُوفٌ حَذَرَ الْمَوْتِ فَقَالَ لَهُمُ اللّهُ مُوتُواْ ثُمَّ أَحْيَاهُمْ إِنَّ اللّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَشْكُرُونَ

E lem tera ilellezine haracu min diyarihim ve hum ulufun hazaral mevti, fe kale lehumullahu mutu summe ahyahum innallahe le zu fadlin alen nasi ve lakinne ekseren nasi la yeşkurun.

243- Görmedin mi o haraç/çıkanları diyarlarından/evlerinden ve onlar binlerceydiler sakınıyordular ölümden/hazeral mevt, sonra dedi onlara Allah: “Mutu/Ölün!” sonra hayatlandırdı onları! Şüphesiz Allah elbette Fazl/Fazilet/Fazlalık Sahibidir üzerine insanların ve lakin/ancak ekseriyeti/çoğusu insanların teşekkür etmez/minnet duymazlar!

وَقَاتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Ve katilu fi sebilillahi va'lemu ennallahe semiun alim.

  • 244- ve katilu/öldürün yolunda Allah'ın ve bilin şunu; Allah Semi/Duyandır Aliym/Bilendir!


مَّن ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللّهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ أَضْعَافًا كَثِيرَةً وَاللّهُ يَقْبِضُ وَيَبْسُطُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Menzellezi yukridullahe kardan hasenen fe yudaifehu lehu ed'afen kesirah, vallahu yakbidu ve yebsut ve ileyhi turceun.

245- Kimseler ki sahibliğe erişirler karz ederek/kredi/borç vererek Allah'a karzan hasenen/güzel kredi, peşinden çifterli yapar -onu- O'na/O'nun için çifterler çokça! Ve Allah kabz eder/avucuna alır besd eder/yayar ve O'na rücu/döndürüleceksiniz!

أَلَمْ تَرَ إِلَى الْمَلإِ مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ مِن بَعْدِ مُوسَى إِذْ قَالُواْ لِنَبِيٍّ لَّهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكًا نُّقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ قَالَ هَلْ عَسَيْتُمْ إِن كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ أَلاَّ تُقَاتِلُواْ قَالُواْ وَمَا لَنَا أَلاَّ نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِن دِيَارِنَا وَأَبْنَآئِنَا فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ تَوَلَّوْاْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ

E lem tera ilel melei min beni israile min ba'di musa, iz kalu li nebiyyin lehumub'as lena meliken nukatil fi sebilillah, kale hel aseytum in kutibe aleykumul kıtalu ella tukatil, kalu ve ma lena ella nukatile fi sebilillahi ve kad uhricna min diyarina ve ebnaina fe lemma kutibe aleyhimul kıtalu tevellev illa kalilen minhum vallahu alimun biz zalimin.

246- Görmedin mi melailerini/şeflerini oğullarından İsrail'in sonrasından Musa'nın, ne zaman dediklerinde Nebisine/Kutsanmışına/Seçilmişine onların: “Ebas/Beas/Dirilt/Çıkart bize Meliken/Yetkili/Kral kıtalleşelim/katledelim/öldürme fiilini gerçekleştirelim yolunda Allah'ın!”

Dedi: “Olur musunuz belki, eğer kütibe/yazılırsa/kanun çıkarılırsa/reçete edilirse size kıtal/öldürme fiili, ya kıtalleşmezseniz?”

Dediler: “ve ne olacak bize de kıtalleşmeyeceğiz/öldürme fiilini gerçekleştimeyeceğiz yolunda Allah'ın? Ve gerçekten ihraç edildik/çıkarıldık diyarlarımızdan/evlerimizden ve oğullarımızdan?”

Ancak ne zaman kütibe/kanun olarak yerine getirilmesi için sunulduğunda onlara kıtal/öldürme fiili tevelli oldular/döndüler, hariçti birazı onlardan! Ve Allah Alim'dir zalimlere/yanlış yapanlara!

وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ اللّهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكًا قَالُوَاْ أَنَّى يَكُونُ لَهُ الْمُلْكُ عَلَيْنَا وَنَحْنُ أَحَقُّ بِالْمُلْكِ مِنْهُ وَلَمْ يُؤْتَ سَعَةً مِّنَ الْمَالِ قَالَ إِنَّ اللّهَ اصْطَفَاهُ عَلَيْكُمْ وَزَادَهُ بَسْطَةً فِي الْعِلْمِ وَالْجِسْمِ وَاللّهُ يُؤْتِي مُلْكَهُ مَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Ve kale lehum nebiyyuhum innallahe kad bease lekum talutemelika, kalu enna yekunu lehul mulku aleyna ve nahnu ehakku bil mulki minhu ve lem yu'te seaten minel mal, kale innallahestafahu aleykum ve zadehu bestaten fil ilmi vel cism, vallahu yu'ti mulkehu men yeşau, vallahu vasiun alim.

247- ve dedi onlara Nebileri:

Şüphesiz Allah gerçekten bease/çıkardı size Talut'u Meliken/Yetkili!”

dediler: “Nasıl olabilir O'na Mülkiyet/Yetkililik üzerimize? Ve biz hakkunhakız/daha hak edeniz Mülkü/Yetkililiği O'ndan ve verilmedi ona saadet/genişlik maldan!”

dedi: “Şüphesiz Allah estafa/seçti O'nu size ve zade/ziyadeledi O'nu besteden/yayarak ilmde ve cisimde! Ve Allah verir Mülkünü/Yetkisini kime isterse ve Allah Vasiu/Boldur/Geniştir Aliym/Bilendir!









وَقَالَ لَهُمْ نِبِيُّهُمْ إِنَّ آيَةَ مُلْكِهِ أَن يَأْتِيَكُمُ التَّابُوتُ فِيهِ سَكِينَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَبَقِيَّةٌ مِّمَّا تَرَكَ آلُ مُوسَى وَآلُ هَارُونَ تَحْمِلُهُ الْمَلآئِكَةُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ

Ve kale lehum nebiyyuhum inne ayete mulkihi en ye'tiyekumut tabutu fihi sekinetun min rabbikum ve bakiyyetun mimma terake alu musa ve alu harune tahmiluhul melaikeh, inne fi zalike le ayeten lekum in kuntum mu'minin.

  • 248- ve dedi onlara Nebileri:


Şüphesiz ayeti/işareti Mülkünün/Yetkisinin şudur; gelecek size tabutu -Onda-

sekine/sakinlik vardır Rabbinizden/Efendinizden

ve bakiye vardır neyden terk ettiyse Al-ü Musa ve Al-ü Harun


tahmil eder/taşır -Onu- Melaike!Yetkililer! Şüphesiz bunda elbette ayet/işaret vardır sizin için -eğer siz müminin/emin olarak inanırsanız!”


















فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِ قَالَ إِنَّ اللّهَ مُبْتَلِيكُم بِنَهَرٍ فَمَن شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنِّي وَمَن لَّمْ يَطْعَمْهُ فَإِنَّهُ مِنِّي إِلاَّ مَنِ اغْتَرَفَ غُرْفَةً بِيَدِهِ فَشَرِبُواْ مِنْهُ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمْ فَلَمَّا جَاوَزَهُ هُوَ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ قَالُواْ لاَ طَاقَةَ لَنَا الْيَوْمَ بِجَالُوتَ وَجُنودِهِ قَالَ الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُم مُّلاَقُو اللّهِ كَم مِّن فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللّهِ وَاللّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ

Fe lemma fesale talutu bil cunudi, kale innallahe mubtelikum bi neher, fe men şeribe minhu fe leyse minni, ve men lem yat'amhu fe innehu minni illa menigterafe gurfeten bi yedih, fe şeribu minhu illa kalilen minhum fe lemma cavezehu huve vellezine amenu meahu, kalu la takate lenal yevme bi calute ve cunudih, kalellezine yezunnune ennehum mulakullahi, kem min fietin kaliletin galebet fieten kesiraten bi iznillah, vallahu meas sabirin.

  • 249- Böylece ne zaman başka bir fasıla geçip ayrıldığında Talut ordularla,

  • dedi: “ Şüphesiz Allah mübtilu/bela verecek/sınayacak sizi -nehirle-

  • böyle kim şerbederse/içerse ondan -artık değildir o benden-

  • ve kim etmezse taam/doyuracak kadar kana kana yeyip tadmazsa onu -artık o bendendir-

  • hariçtir kim avuçlarsa bir avuç eliyle!”


Sonra şerbettiler/içtiler ondan, hariçti birazı onlardan!

Sonra ne zaman geçtiğinde O ve emin olarak inananlar -O'nunla- dediler:


Takatimiz yok bizim bugün Calut'a ve ordularına!”


Dedi: “O zannedenler şunu: onların buluşacağını Allah'a, nice topluluktan azı galebe çalar topluluğun çoğuna izniyle Allah'ın! Ve Allah sabredenlerle/hedefe kilitlenip kararlı bir şekilde yürüyenlerle beraberdir!”










وَلَمَّا بَرَزُواْ لِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ قَالُواْ رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

Ve lemma berazu li calute ve cunudihi kalu rabbena efrig aleyna sabren ve sebbit ekdamena vensurna alel kavmil kafirin.

250- ve ne zaman bariz olduklarında/ortaya çıkıp karşılaştıklardında Calut'a ve ordularıyla,

dediler: “Rabbimiz/Efendimiz efriğ/boşalt üzerimize sabrı/hedefe kilitlenerek kararlı olmayı ve sabit kıl ayaklarımızı ve ensir/yardım et bize kafir/gerçeği görmezlikten gelip kasıtlı olarak olarark üzerini örten halka karşı!”

























فَهَزَمُوهُم بِإِذْنِ اللّهِ وَقَتَلَ دَاوُودُ جَالُوتَ وَآتَاهُ اللّهُ الْمُلْكَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَهُ مِمَّا يَشَاء وَلَوْلاَ دَفْعُ اللّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَّفَسَدَتِ الأَرْضُ وَلَكِنَّ اللّهَ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْعَالَمِينَ

Fe hezemuhum bi iznillahi, ve katele davudu calute ve atahullahul mulke vel hikmete ve allemehu mimma yeşau, ve lev la def'ullahin nase, ba'dahum bi ba'din le fesedetil ardu ve lakinnallahe zu fadlin alel alemin.

251- Böylece hezimete uğrattı onları izniyle Allah'ın ve katletti/öldürdü Davud Calut'u ve verdi O'na Allah -Mülkü/Egemenliği/Yetkiyi- ve Hikmeti/Bilgeliği ve allame/öğretti O'na -neyden İstediyse-



ve eğer olmasa idi def etmesi Allah'ın insanların bazısını bazısına elbette fesada uğrardı/bozulurdu arz/yeryüzü ve lakin Allah sahibidir fazl/fazilet/fazlalığın üzerine alemlerin!



تِلْكَ آيَاتُ اللّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ وَإِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ

Tilke ayatullahi netluha aleyke bil hakk, ve inneke le minel murselin.

  • 252- İşte bunlar ayetleridir/işaretleridir Allah'ın -Okuyoruz onları- Sana hakkla/gerçek olarak! Ve şüphesiz Sen elbette Mürseliynden/Gönderilenlerdensin!










يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ فِيهِ وَلاَ خُلَّةٌ وَلاَ شَفَاعَةٌ وَالْكَافِرُونَ هُمُ الظَّالِمُونَ

Ya eyyuhellezine amenu enfiku mimma razaknakum min kabli en ye'tiye yevmun la bey'un fihi ve la hulletun ve la şefaah, vel kafirune humuz zalimun.

254- Ya ey o emin olarak inananlar;


  • infak edin/harcayın neyden Rızıklandırdıysak sizi

  • önceden ki; gelir size -yevm/gün- yoktur beyun/satın alma O'nda

  • ve yoktur hullet/dostluk

  • ve yoktur şefaat/yardım edip elinden tutup kurtarmaya


ve kafirun/gerçeği inkar edenler; onlar zalimun/yanlış yapanlardır!



























اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ

Allahu la ilahe illa huvel hayyul kayyum, la te'huzuhu sinetun ve la nevm, lehu ma fis semavati ve ma fil ard, menzellezi yeşfeu indehu illa bi iznih ya'lemu ma beyne eydihim ve ma halfehum, ve la yuhitune bi şey'in min ilmihi illa bi ma şae, vesia kursiyyuhus semavati vel ard, ve la yeuduhu hıfzuhuma ve huvel aliyyul azim.

255- Allah;

yoktur ilah sadece O;

Hayy; hayat sahibidir, diridir

Kayyum; bu hayat sahibi olmayı, diriliği ayakta tutandır!

  • Almaz O'nu sinetun/yorgun düşüp uyuklama ve de nevm/uyku

  • O'nun'dur ne varsa semavatta ve arzda

  • Kimdir o sahib olan şefaate indinde? Sadece İzniyle!

  • Yağlem/Bilir ne varsa arasında ellerinin ve ne varsa arkalarında

  • ve ihata edemezler/kapsayıp kavrayamazlar bir şeyi/açığa çıkaracağını İlminden! Sadece neyi şeyy ederse/açığa çıkarıp kavranabilir kılarsa!

  • Vasidir/Geniştir/Engindir Kürsüsü/Tahtı/Egemenliği semavatta ve arzda!

  • Zor gelmez O'na hıfz etmesi onları!

  • Ve O Aliyy/Uludur/Yücedir Aziym/Şanı Büyüktür!









لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

La ikrahe fid dini kad tebeyyener ruşdu minel gayy, fe men yekfur bit taguti ve yu'min billahi fe kadistemseke bil urvetil vuska, lenfisame leha, vallahu semiun alim.

256- Yoktur Kerhetme/Tiksindirme/İğrendirme/Dışardan Zorlayarak Yaptırma dinde!

Gerçekten tebeyyün olmuştur/açık anlaşılır şekle gelmiştir rüşd/olgunluk/doğruluk ğayydan/azgınlıktan/yaramazlıktan/yanlıştan

Artık kim küfrederse/inkar ederse/görmezlikten gelirse Tağutu/Azdırıcıyı/Saptırıcıyı ve emin olarak inanırsa Allah'a; böylece gerçekten istimsak etmiştir/tutmuştur/yapışmıştır urvet-i vüskaya/sapasağlam kulpa/tutağa! Yoktur ayrılıp kopması/fisamı onun!

Ve Allah Semi/Duyandır Aliym/Bilendir!















اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

Allahu veliyyullezine amenu, yuhricuhum minez zulumati ilen nur, vellezine keferu evliyauhumut tagutu yuhricunehum minen nuri ilaz zulumat, ulaike ashabun nar, hum fiha halidun.

257- Allah Velisi'dir/Koruyucusudur/Dostudur o emin olarak inananların ihraç eder onları zulumattan nura ve o kefereler evliyaları tağuttur ihraç eder onları nurdan zulumata! İşte bunlar ashab-ı nar! Onlar orada halidun!
























أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِي حَآجَّ إِبْرَاهِيمَ فِي رِبِّهِ أَنْ آتَاهُ اللّهُ الْمُلْكَ إِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّيَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ قَالَ أَنَا أُحْيِي وَأُمِيتُ قَالَ إِبْرَاهِيمُ فَإِنَّ اللّهَ يَأْتِي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ فَأْتِ بِهَا مِنَ الْمَغْرِبِ فَبُهِتَ الَّذِي كَفَرَ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ

E lem tera ilellezi hacce ibrahime fi rabbihi en atahullahul mulk, iz kale ibrahimu rabbiyellezi yuhyi ve yumitu, kale ene uhyi ve umit, kale ibrahimu fe innallahe ye'ti biş şemsi minel maşrıkı fe'ti biha minel magribi fe buhitellezi kefer, vallahu la yehdil kavmez zalimin.

  • 258- Görmedin mi o hacce edenleri/hüccetleşenleri İbrahim'e Rabbinde/Efendisinde şundan;

  • Verdi O'na Allah Mülkü/her türlü edinimi, ne zaman dediğinde İbrahim:


  • Rabbimdir/Efendimdir ki O hayat verir ve memat eder!”


Dedi: “Ben ihya ederim ve memat ederim!”


Dedi İbrahim: “Öyleyse şüphesiz Allah getirir şemsi meşrikten! Artık getir onu mağribten?”


böylece bühtan oldu/ağzı açık kalarak şaştı kaldı o kefere/gerçeği örtücü!


Ve Allah hidayet etmez kavm-i zalimine!

















أَوْ كَالَّذِي مَرَّ عَلَى قَرْيَةٍ وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَى عُرُوشِهَا قَالَ أَنَّىَ يُحْيِي هََذِهِ اللّهُ بَعْدَ مَوْتِهَا فَأَمَاتَهُ اللّهُ مِئَةَ عَامٍ ثُمَّ بَعَثَهُ قَالَ كَمْ لَبِثْتَ قَالَ لَبِثْتُ يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ قَالَ بَل لَّبِثْتَ مِئَةَ عَامٍ فَانظُرْ إِلَى طَعَامِكَ وَشَرَابِكَ لَمْ يَتَسَنَّهْ وَانظُرْ إِلَى حِمَارِكَ وَلِنَجْعَلَكَ آيَةً لِّلنَّاسِ وَانظُرْ إِلَى العِظَامِ كَيْفَ نُنشِزُهَا ثُمَّ نَكْسُوهَا لَحْمًا فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ قَالَ أَعْلَمُ أَنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Ev kellezi merra ala karyetin ve hiye haviyetun ala uruşiha, kale enna yuhyi hazihillahu ba'de mevtiha, fe ematehullahu miete amin summe beaseh, kale kem lebist, kale lebistu yevme ev ba'da yevm, kale bel lebiste miete amin fenzur ila taamike ve şerabike lem yetesenneh, venzur ila hımarike ve li nec'aleke ayeten lin nasi venzur ilal izami keyfe nunşizuha summe neksuha lahma, fe lemma tebeyyene lehu, kale a'lemu ennallahe ala kulli şey'in kadir.

259- Ya da o geçen gibi üzerinde karyenin/yerleşim yerinin ve o haviye/havaydı üzerine arşının/tavanının/çatısının, dedi:

Nasıl hayat verecek buna Allah bağde mevti?

Peşinden emat etti onu Allah miete amin/yüz yıl sonra beas etti onu!

Dedi: “Ne kadar kaldın?”

Dedi: “Kaldım bir yevm ya da bazı yevmin!”

Dedi: “Bel/Aksine kaldın yüz yıl! Şimdi bak/enzur ila daamike/doyumuna/yemeğine ve şarabına senelenmemiş! Ve bak/enzur hımarına/merkebine/eşeğine ve Biz yapacağız seni ayet/işaret insanlar için! Ve enzur/bak izami/kemiklere nasıl nüşiz ettik/ayağa kaldırdık onları sonra kisveye büründürdük onları etle/lahmen!”

Böylece ne zaman tebeyyün olduğunda ona, dedi: “Biliyorum şunu; Allah üzerine külli şeyin Kaadir!”









وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِي الْمَوْتَى قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِن قَالَ بَلَى وَلَكِن لِّيَطْمَئِنَّ قَلْبِي قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةً مِّنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَى كُلِّ جَبَلٍ مِّنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا وَاعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Ve iz kale ibrahimu rabbi erini keyfe tuhyil mevta kale e ve lem tu'min kale bela ve lakin li yatmainne kalbi kale fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec'al ala kulli cebelin minhunne cuz'en summed'uhunne ye'tineke sa'ya, va'lem ennallahe azizun hakim.

260- Ve ne zaman dediğinde İbrahim: “Rabbim/Efendim göster bana nasıl hayat veriyorsun mevtaya?”

Dedi: “Emin olarak inanmadın mı?”

Dedi: “Bela/Aksine ve lakin yetmainne/mutmain/tatmin olsun diye kalbim!”

Dedi: “Öyleyse ihaza eyle erba tayrdan peşinden serhun eyle/meylettir,şekillendir,suretlendir,biçimlendir sana, sonra yap ala külli cebelin onlardan cüz sonra çağır onları gelecekler sana sai ederek/çabalayarak! Ve bil şunu Allah Aziz/Üstündür Hakiym/Verdiği kararı sebe-sonuç bütünlüğünde bilgelikle yerine getirendir!”






















مَّثَلُ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِي كُلِّ سُنبُلَةٍ مِّئَةُ حَبَّةٍ وَاللّهُ يُضَاعِفُ لِمَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Meselullezine yunfikune emvalehum fi sebilillahi ke meseli habbetin enbetet seb'a senabile fi kulli sunbuletin mietu habbeh, vallahu yudaifu li men yeşau, vallahu vasiun alim.

261- Meselesi o infak edenlerin/harcayanların emvallerini fi sebili Allah meselesi gibi habbei enbatatın seba senabili fi külli sünbületin mietu habbe! Ve Allah yuzaif/çifterlendirir kimse için yeşau/ortaya çıkarırsa ve Allah Vasiun Aliym'dir



الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ ثُمَّ لاَ يُتْبِعُونَ مَا أَنفَقُواُ مَنًّا وَلاَ أَذًى لَّهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

Ellezine yunfikune emvalehum fi sebilillahi summe la yutbiune ma enfeku mennen ve la ezen lehum ecruhum inde rabbihim, ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun.

262- Ki onlar yunfik ederler emvallerini fi sebili Allah sonra tabi olmazlar ne infak ettiyseler mennen/minnet ederek ve etmezler eza! Onlar içindir ecirleri inde Rabbihim ve yoktur havf aleyhim ve olmaz onlar mahzun!

















قَوْلٌ مَّعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِّن صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَآ أَذًى وَاللّهُ غَنِيٌّ حَلِيمٌ

Kavlun ma'rufun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuha eza, vallahu ganiyyun halim.

263- Kavl ed'n marufen/dinin fıtratına uygun olan örfle ve mağfiret/bağışlama hayrunhayrdır min sadaka/gönülden geçen yardımı doğrulayıcı fiili mal tabi olarak/peşine düşerek verilen ezanın? Ve Allah Ğani/ganimet sahibi zengin Halim/uslu/yerli yerince gerekene gerektiği kadarı!


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُبْطِلُواْ صَدَقَاتِكُم بِالْمَنِّ وَالأذَى كَالَّذِي يُنفِقُ مَالَهُ رِئَاء النَّاسِ وَلاَ يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَيْهِ تُرَابٌ فَأَصَابَهُ وَابِلٌ فَتَرَكَهُ صَلْدًا لاَّ يَقْدِرُونَ عَلَى شَيْءٍ مِّمَّا كَسَبُواْ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ

Ya eyyuhellezine amenu la tubtılu sadakatikum bil menni vel eza, kellezi yunfiku malehu riaen nasi ve la yu'minu billahi vel yevmil ahır, fe meseluhu ke meseli safvanin aleyhi turabun fe esabehu vabilun fe terakehu salda, la yakdirune ala şey'in mimma kesebu vallahu la yehdil kavmel kafirin.

  • 264- Ya ey o emin olarak inananlar; tebdil etmeyin/değiş-tokuş sadakalarınızı/gönlünüzden geçen yardımı doğrulayıcı fiilinizi -minnetle ve ezayla-

  • kimse gibidir; infak eder malını riaen nas/insanlar görsün diye ve emin olarak inanmaz Allah'a ve yevmi ahirete!

  • Sonra meselesi meselesi gibidir safvanın/saf taşın onda turab vardır sonra isabet eder ona vabil/sağanak sonra terketti/bıraktı onu saldan/kel/bitkisiz taş!

  • Kudret edemezler ala şeyin kesbettiklerinden!

  • Ve Allah hidayet etmez kavmi kafirini!











وَمَثَلُ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمُ ابْتِغَاء مَرْضَاتِ اللّهِ وَتَثْبِيتًا مِّنْ أَنفُسِهِمْ كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ أَصَابَهَا وَابِلٌ فَآتَتْ أُكُلَهَا ضِعْفَيْنِ فَإِن لَّمْ يُصِبْهَا وَابِلٌ فَطَلٌّ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

Ve meselullezine yunfikune emvalehumubtigae mardatillahi ve tesbiten min enfusihim ke meseli cennetin bi rabvetin esabeha vabilun fe atet ukuleha dı'feyn, fe in lem yusıbha vabilun fe tall, vallahu bima ta'melune basir.

  • 265- Ve meselesi o infak edenlerin emvallerini ibtiğa ederek merzati Allah ve tesbit olsun enfuslarından -meselesi gibi cennetin rabvesine isabet eder onu vabil/sağanak peşinden verir ükülünü/yemişini zığfeyni/çifterli sonra eğer isabet etmese bile ona vabil artık talle/çisenti olur! Ve Allah amellerinize Basiyr'dir!





























أَيَوَدُّ أَحَدُكُمْ أَن تَكُونَ لَهُ جَنَّةٌ مِّن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ لَهُ فِيهَا مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَأَصَابَهُ الْكِبَرُ وَلَهُ ذُرِّيَّةٌ ضُعَفَاء فَأَصَابَهَا إِعْصَارٌ فِيهِ نَارٌ فَاحْتَرَقَتْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمُ الآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ

E yeveddu ehadukum en tekune lehu cennetun min nahilin ve a'nabin tecri min tahtihel enharu, lehu fiha min kullis semarati ve esabehul kiberu ve lehu zurriyyetun duafau fe esabeha ı'sarun fihi narun fahterakat kezalike yubeyyinullahu lekumul ayati leallekum tetefekkerun.

266- Mevedded eyler mi idi ahadakum/sizden birisi şuna;

-olsun onun için cennet nahilin/hurmalıktan ve ağnabin/üzümlükten tecri eder tahtından enhar onun için

-orada min küllü semerat

-ve isabet eder ona kiberu/yaşlılık ve onun zürriyeti zayıftır

-ancak isabet eder oraya iğsar/can sıkan kasırga onda nar olur böylece ihtirak eder/yakar geçer!


İşte böyle yübeyyin ediyor Allah size ayetleri/aklın ham maddesi işaretleri! Belki siz tefekkür/fikir yürütürsünüz!























يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّا أَخْرَجْنَا لَكُم مِّنَ الأَرْضِ وَلاَ تَيَمَّمُواْ الْخَبِيثَ مِنْهُ تُنفِقُونَ وَلَسْتُم بِآخِذِيهِ إِلاَّ أَن تُغْمِضُواْ فِيهِ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ

Ya eyyuhellezine amenu enfiku min tayyibati ma kesebtum ve mimma ahracna lekum minel ard, ve la teyemmemul habise minhu tunfikune ve lestum bi ahızihı illa en tugmidu fih, va'lemu ennallahe ganiyyun hamid.

267- Ya ey o emin olarak inananlar infak edin/harcayın tayyibattan/hoşlarından ne kesbettiyseniz ve ne ihraç ettiysek size arzdan! Ve teyemmüm etmeyin/hedeflemeyin habisi -ondan- infak etmeye ve istemezken ihaza etmeyi/almayı -onu- sadece ğamad ederek/gözü kapalı olarak onda! Ve eğlem/bilin şunu; Allah Ğani/Zengindir Hamid/Övgülerin sahibidir!





الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُم بِالْفَحْشَاء وَاللّهُ يَعِدُكُم مَّغْفِرَةً مِّنْهُ وَفَضْلاً وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Eş şeytanu yeidukumul fakra ve ye'murukumbil fahşai vallahu yeidukum magfireten minhuve fadla, vallahu vasiun alim.

268- Şeytan/uzaklaşmış vaad eder dize fakrı

ve emreder size fahşayı

ve Allah vaad eder size mağfireti -ondan- ve fazlı!

Ve Allah Vasiun Aliym'dir!


يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاء وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ

Yu'til hikmete men yeşau, ve men yu'tel hikmete fe kad utiye hayran kesira, ve ma yezzekkeru illa ulul elbab.

269- Verir Hikmeti/Bilgeliği kimi/kime şey ederse/ortaya çıkarırsa ve kime verildiyse Hikmet, artık gerçekten verilmiştir hayır kesiran! Ve edemez yezekkür sadece ulul elbab/temiz akıl sahipleri!



وَمَا أَنفَقْتُم مِّن نَّفَقَةٍ أَوْ نَذَرْتُم مِّن نَّذْرٍ فَإِنَّ اللّهَ يَعْلَمُهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ

Ve ma enfaktum min nafakatin ev nezertum min nezrin fe innallahe ya'lemuh, ve ma liz zalimine min ensar.

270- ve ne infak ederseniz/harcarsanız nafakadan/harcamadan ya da nizar ederseniz/adak ederseniz nizardan/adaktan sonra şüphesiz Allah bilir onu! Ve olmayacak zalimler/yanlış yapanlar için ensardan/yardımcılardan!


إِن تُبْدُواْ الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِيَ وَإِن تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَرَاء فَهُوَ خَيْرٌ لُّكُمْ وَيُكَفِّرُ عَنكُم مِّن سَيِّئَاتِكُمْ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ

İn tubdus sadakati fe niimma hiy, ve in tuhfuha ve tu'tuhal fukarae fe huve hayrun lekum ve yukeffiru ankum min seyyiatikum vallahu bi ma ta'melune habir.

  • 271- Eğer tübdü/açıktan olursa sadakalar/gönlünüzden geçen iyiliği bir kişiyi faydalandırarak tasdik ediş, artık niğme/iyidir o!

  • Ve eğer tühfüha/gizlerseniz onu ve tü'tüha/verirseniz onu fukaraya/ihtiyaç sahiblerine artık o hayırlıdır sizin için!

  • Ve yükeffir/inkar edecek sizden seyyiatlarınızdan!

  • Ve Allah amellerinize Habiyr'dir!

















لَّيْسَ عَلَيْكَ هُدَاهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ يَهْدِي مَن يَشَاء وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَلأنفُسِكُمْ وَمَا تُنفِقُونَ إِلاَّ ابْتِغَاء وَجْهِ اللّهِ وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ

Leyse aleyke hudahum ve lakinnallahe yehdi men yeşau, ve ma tunfiku min hayrin fe li enfusikum, ve ma tunfikune illebtigae vechillah, ve ma tunfiku min hayrin yuveffe ileykum ve entum la tuzlemun.

  • 272- Değildir üzerine Senin hüdaları/hidayete gelmeleri ve lakin Allah hidayet eder kimi şeyy ederse! Ve ne infak ederseniz hayrdan artık kendiniz içindir!

  • Ve etmeyin infak, sadece ibtiğa etmek için vechini Allah'ın!

  • Ve ne infak ederseniz hayrdan yüveffi/vefa gösterecek size ve siz zulmedilmezsiniz!




لِلْفُقَرَاء الَّذِينَ أُحصِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًا فِي الأَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ أَغْنِيَاء مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُم بِسِيمَاهُمْ لاَ يَسْأَلُونَ النَّاسَ إِلْحَافًا وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ

Lil fukaraillezine uhsiru fi sebilillahi la yestatiune darben fil ardı, yahsebuhumul cahilu agniyae minet teaffuf, ta'rifuhum bi simahum, la yes'elunen nase ilhafa, ve ma tunfiku min hayrin fe innallahe bihi alim.

  • 273- Fakirler için ki; ihsar olanlar fi sebili Allah; istidağ edemezler darba arzda; hesab eder onları cahiller eğniya/ganimet sahibi iffetinden,

  • arif olursunuz onlara simalarından

  • sual etmezler insanlara ilhafen/ısrarla!

  • Ve ne infak ederseniz hayrdan artık şüphesiz Allah ona Aliym'dir!



الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

Ellezine yunfikune emvalehum bil leyli ven nehari sirran ve alaniyeten fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun.

274 Ki onlar infak ederler emvallerini leylen ve neharen sırren ve aleniyen

artık onlar içindir ecirleri inde Rabbihim

ve yoktur havf onlara ve onlar mahzun olmazlar!




الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لاَ يَقُومُونَ إِلاَّ كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَن جَاءهُ مَوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّهِ فَانتَهَىَ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

Ellezine ye'kuluner riba la yekumune illa kema yekumullezi yetehabbetuhuş şeytanu minel mess, zalike bi ennehum kalu innemal bey'u mislur riba, ve ehallallahul bey'a ve harramer riba fe men caehu mev'izatun min rabbihi fenteha fe lehu ma selef, ve emruhu ilallah, ve men ade fe ulaike ashabun nar, hum fiha halidun.

275- Ki onlar yerler ribayı/tefecilikten kabaranı;

ikame edemezler sadece ikame eden gibi yetehabbet eden/sopayla kafasına geçirir şeytan dokunuştan/mes!

İşte böyle çünkü onlar derler: “Sadece bey'u/satıştan elde edilen kar misli/benzerdir ribaya/tefecilikten kabarışa!

Ve ehalle/helal/uygun kıldı Allah bey'uyu/satıştan elde edilen karı ve haram/yüksek hassasiyet gösterilip dikkat edilmesi gereken yasak kıldı ribayı/tefecilikten kabarışı!

Artık kime gelirse ona/kendisine mevıza/vaaz/mevzuat Min Rabbihi/Efendisinden, peşinden nehy olunursa/uzak tutarsa kendisini, artık onun için ne selef/geçtiyse/önceden ve emri/davası Allah'a-dır!

Ve kim avdet/iade ederse işte bunlar ashab-ı nar/ateşin yoldaşlarıdır!

Onlar orada ölümsüzdürler!









يَمْحَقُ اللّهُ الْرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ

Yemhakullahur riba ve yurbis sadakat, vallahu la yuhıbbu kulle keffarin esim.

276- Yemhak/mihak/noksan/eksiltme/azaltma eder Allah ribayı/tefecilikten kabarışı

yurbis/riba/tefecilikten kabartır sadakayı/gönülden geçen mali iyiliği gerçekleştirme eylemini

ve Allah la yuhibbu/sevmez küllünü keffarı esimi/umursamaz şekilde gerçeği görmezlikten gelerek hayırdan uzaklaştırıcı fiilleri işleyenleri.



إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَآتَوُاْ الزَّكَاةَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

İnnellezine amenu ve amilus salihati ve ekamus salate ve atevuz zekate lehum ecruhum inde rabbihim, ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun.

277- Şüphesiz o amenu/emin olarak inanıp emniyete girenler ve ameli salihat edenler ve ikame edenler salatı ve verenler zekatı; onlar içindir inde Rabbihim ve yoktur havf onlara ve yoktur onlara mahzun olmak!

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَذَرُواْ مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ

Ya eyyuhellezine amenuttekullahe ve zeru ma bakiye miner riba in kuntum mu'minin.

278- Ya ey o amenu/emin olarak inanıp emniyet altına girenler; ittika/takvalanın/emir-yasaklara uyarak korunun Allah'a ve zer edin/bırakın ne bakiyeyse/kaldıysa ribadan/tefecilikten gelen kabarıktan -eğer siz müminin/emin olarak inandıysanız-







فَإِن لَّمْ تَفْعَلُواْ فَأْذَنُواْ بِحَرْبٍ مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَإِن تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُؤُوسُ أَمْوَالِكُمْ لاَ تَظْلِمُونَ وَلاَ تُظْلَمُونَ

Fe in lem tef'alu fe'zenu bi harbin minallahi ve resulih, ve in tubtum fe lekum ruusu emvalikum, la tazlimune ve la tuzlemun.

  • 279- Artık eğer faaliyette bulunmazsanız;

  • -artık ezanı okunmuştur harbin Allah'tan ve Rasülü'nden-


ve eğer tübtüm/tevbe edip özür dilerseniz

böylece sizindir rüüsü/reisleri/başları emvalikum

zulm etmezsiniz/yanlış yapmazsınız

ve zulm edilmezsiniz/yanlış yapılmazsınız



وَإِن كَانَ ذُو عُسْرَةٍ فَنَظِرَةٌ إِلَى مَيْسَرَةٍ وَأَن تَصَدَّقُواْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ

Ve in kane zu usratin fe naziratun ila meysereh ve en tesaddeku hayrun lekum in kuntum ta'lemun.

280- ve eğer olduysa zu usran/zorluk sahibi, peşinden nazire edin/bakın ila meysir/kolaylaşana kadar!

Ve eğer tasadduk ederseniz/gönlünüzden kopan iyiliği doğrulayıcı işaret olarak hayrun sizin için! Eğer siz bilirseniz!



وَاتَّقُواْ يَوْمًا تُرْجَعُونَ فِيهِ إِلَى اللّهِ ثُمَّ تُوَفَّى كُلُّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ

Vetteku yevmen turceune fihi ilallahi summe tuveffa kullu nefsin ma kesebet ve hum la yuzlemun.

281- Ve ittika edin/emir-yasaklara uyarak takvalanın/korunun yevmen/günden rücu ettirileceksiniz -onda- Allah'a!

Sonra tüveffa/vefa edilecek/geri verilecek küllü nefsin/ her kişiye -ne kesbettiyse ve onlara zu lm edilmez/yanlış yapılmaz!






يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا تَدَايَنتُم بِدَيْنٍ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَاكْتُبُوهُ وَلْيَكْتُب بَّيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِ وَلاَ يَأْبَ كَاتِبٌ أَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللّهُ فَلْيَكْتُبْ وَلْيُمْلِلِ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللّهَ رَبَّهُ وَلاَ يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْئًا فَإن كَانَ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَفِيهًا أَوْ ضَعِيفًا أَوْ لاَ يَسْتَطِيعُ أَن يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِ وَاسْتَشْهِدُواْ شَهِيدَيْنِ من رِّجَالِكُمْ فَإِن لَّمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَأَتَانِ مِمَّن تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاء أَن تَضِلَّ إْحْدَاهُمَا فَتُذَكِّرَ إِحْدَاهُمَا الأُخْرَى وَلاَ يَأْبَ الشُّهَدَاء إِذَا مَا دُعُواْ وَلاَ تَسْأَمُوْاْ أَن تَكْتُبُوْهُ صَغِيرًا أَو كَبِيرًا إِلَى أَجَلِهِ ذَلِكُمْ أَقْسَطُ عِندَ اللّهِ وَأَقْومُ لِلشَّهَادَةِ وَأَدْنَى أَلاَّ تَرْتَابُواْ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدِيرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَلاَّ تَكْتُبُوهَا وَأَشْهِدُوْاْ إِذَا تَبَايَعْتُمْ وَلاَ يُضَآرَّ كَاتِبٌ وَلاَ شَهِيدٌ وَإِن تَفْعَلُواْ فَإِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَيُعَلِّمُكُمُ اللّهُ وَاللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Ya eyyuhellezine amenu iza tedayentum bi deynin ila ecelin musemmen fektubuh, velyektub beynekum katibun bil adl, ve la ye'be katibun en yektube kema allemehullahu felyektub, velyumlilillezi aleyhil hakku velyettekıllahe rabbehu ve la yebhas minhu şey'a, fe in kanellezi aleyhil hakku sefihan ev daifen ev la yestatiu en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil adl, vesteşhidu şehideyni min ricalikum, fe in lem yekuna raculeyni fe raculun vemraetani mimmen terdavne mineş şuhedai en tedılle ıhdahuma fe tuzekkire ıhdahumal uhra ve la ye'beş şuhedau iza ma duu, ve la tes'emu en tektubuhu sagiran ev kebiran ila ecelih, zalikum aksatu indallahi ve akvemu liş şehadeti ve edna ella tertabu illa en tekune ticareten hadıraten tudiruneha beynekum fe leyse aleykum cunahun ella tektubuha ve eşhidu iza tebaya'tum, ve la yudarra katibun ve la şehid, ve in tef'alu fe innehu fusukun bikum, vettekullah, ve yuallimukumullah, vallahu bi kulli şey'in alim.

  • 282- Ya ey o amenu olanlar;

  • ne zaman tedayene ettiğinizde/ödünç verme ve alma fiili/borç sözleşmesi yaptığınızda -deynle/borçla/ödünçle- ila eceli müsemma peşinde üktüb edin/yazın onu!

  • Ve yektub/yazdırın aranızda bir katibe adilce.

  • Ve geri durmasın/sakınmasın katib şundan; yazmaktan talim ettiği gibi ona Allah!

  • Artık yazdırın ona

  • ve yumlil/doğruya sadık kalarak yazdırsın -o aleyhinde hakk olan/borçlu-

  • ve takvalı olsun Allah'a; Rabbisine/Efendisine

  • ve bahs yapmasın/eksiltmesin ondan şey

  • böylece eğer oldu ise o aleyhinde hak olan sefihen ya da zayıf ya da istida edemeyen şuna; yemlil/doğruya sadık kalarak yazmaya -o- öyleyse yemlil/doğruya sadık kalarak yazdırsın velisine adilce!

  • Ve istişhad eyleyin/şahid bulun şehideyn/iki şahid ricalinizden!

  • Sonra eğer yekun değilse raculeyn/iki adam/erkek; sonra racul ve emraetan/iki kadın kimseden razı olduğunuz şühedadan şunda; tudılli/saparsa ihdahuma/onlardan birisi böylece tüzekkir edecek ihdahuma/onlardan birisine ühra/diğerine!

  • Ve geri durmasın şüheda ne zaman neye çağrılırsalar! Bıkmasınlar şundan; yazmaktan -onu- sağiran ev kebiran eceline kadar!

  • İşte böyle eksut/kıstaslıdır indinde Allah'ın ve ekvam/ayakta durabilir şehadet için ve edna/yandadır ki tertab/şüphe olmasın!

  • Hariçtir şu; olması ticaretin haziraten tudiru/devrede/peşin olarak onu aranızda halletmek; böylece olmaz size cünah ki yazmazsanız onu!

Ve şahid tutun ne zaman tebayu/sattığınızda ve zarar verilmemeli katibe ve şahide! Ve eğer tefal sonra şüphesiz o füsuktur size! Ve takvalanın Allah'a!ve yuallim eder Allah!ve Allah her şeye Aliym'dir!

وَإِن كُنتُمْ عَلَى سَفَرٍ وَلَمْ تَجِدُواْ كَاتِبًا فَرِهَانٌ مَّقْبُوضَةٌ فَإِنْ أَمِنَ بَعْضُكُم بَعْضًا فَلْيُؤَدِّ الَّذِي اؤْتُمِنَ أَمَانَتَهُ وَلْيَتَّقِ اللّهَ رَبَّهُ وَلاَ تَكْتُمُواْ الشَّهَادَةَ وَمَن يَكْتُمْهَا فَإِنَّهُ آثِمٌ قَلْبُهُ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ

Ve in kuntum ala seferin ve lem tecidu katiben fe rihanun makbudah, fe in emine ba'dukum ba'dan felyueddillezi'tumine emanetehu velyettekıllahe rabbeh, ve la tektumuş şehadeh, ve men yektumha fe innehu asimun kalbuh, vallahu bi ma ta'melune alim.

283- ve eğer siz ala seferin ve bulamadınızsa katib; öyleyse rihanun/rehin olarak makbuzu/kabzedilen/alınan yeter!

Ancak eğer emin olursa bazınız bazınıza böylece yüeddi/eda etsin/ödesin o emin olunan emanetini ve takvalansın Allah'a, Rabbisine!

Ve tektum/ketum etmeyin şehadeti! Ve kim ketum ederse onu bilsin ki o esimdir kalbine! Ve Allah amellerinize Aliym'dir!





















لِّلَّهِ ما فِي السَّمَاواتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَإِن تُبْدُواْ مَا فِي أَنفُسِكُمْ أَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُم بِهِ اللّهُ فَيَغْفِرُ لِمَن يَشَاء وَيُعَذِّبُ مَن يَشَاء وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Lillahi ma fis semavati ve ma fil ard, ve in tubdu ma fi enfusikum ev tuhfuhu yuhasibkum bihillah, fe yagfiru limen yeşau ve yuazzibu men yeşau, vallahu ala kulli şey'in kadir.

284- Li Allah ne varsa semavatta ve ne varsa arzda ve eğer açarsanız/tübdü ne varsa enfüsünüzde/kendinizde ya da tuhfü/hafiye/gizlerseniz -hesab edecek sizi -onunla- Allah! Sonra yeğfir/bağışlayacak kim için şeyy ederse ve azablandıracak kimi şeyy ederse! Ve Allah ala külli şeyin Kaadir!



آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ

Amener resulu bima unzile ileyhi min rabbihi vel mu'minun, kullun amene billahi ve melaiketihi ve kutubihi ve rusulih, la nuferriku beyne ehadin min rusulih, ve kalu semi'na ve ata'na gufraneke rabbena ve ileykel masir.

285- Amene oldu Rasül -ne inzal edildiyse O'na/Kendisine Rabbisinden/Efendisinden ve müminun da! Küllüsü amene oldu Allah'a ve Melaikelerine ve Kütüblerine/Kitablarına ve Rasüllerine “Fark gözetmeyiz arasında birisinin Rasüllerinden! Ve derler: “ Semi olduk/Duyduk ve Atağ/İtaatçı olduk! Ğufranını/Bağışlamanı ver bize Rabbimiz/Efendimiz ve Sana'dır mesiyr/varış!













لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

La yukellifullahu nefsen illa vus'aha leha ma kesebet ve aleyha mektesebet rabbena la tuahızna in nesina ev ahta'na, rabbena ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezine min kablina, rabbena ve la tuhammilna ma la takate lena bih, va'fu anna, vagfir lena, verhamna, ente mevlana fensurna alel kavmil kafirin.

286- Yükellif/tekellüf/mükellif/teklif/külfet etmez Allah nefse/kişiye sadece vusa/yapabileceğiyle! Onundur ne kesbettiyse ve aleyhinedir ne iktisab ettiyse! “Rabbimiz/Efendimiz ihaza etme/alma bizi eğer nisyan edersek ya da hata edersek! Rabbimiz ve tahmil etme aleyna/bize ısrı/zorlayıcı daraltıcı bağı, hamalladığın gibi -onu- üzerine o bizden öncekilerin! Rabbimiz tuhammil etme bizi neye edemeyeceksek takat bizi onunla! Afvet bizden iğfar et bizi erham eyle bizi! Sensin Mevlana/Velimiz/Koruyucumuz/Elimizden Tutacak Olan/Dostumuz artık insar eyle bize alel/karşısında kavm-i kafirininin/gerçeği görmezlikten gelen umursamayan nankör halkın!





BİLGİ: BAKARA SURESİ ÇALIŞMALARI TEKNİK HATA NEDENİYLE YAZILI OLARAK SİLİNDİ ANCAK 230 LARDAN MEAL YAZILDI ANCAK YOUTUBE SAYFASINDA VİDEO MEAL ÇALIŞMALARI MEVCUTTUR


(38) Allah'ın Rehberliğine Girmenin Şartları / Bakara 1-5 - YouTube