kadınlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kadınlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Eylül 2024 Çarşamba

90 - Alak Denklemi -Ahzab- İkrası

 



بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Bismillahir rahmanir rahim.


İsmiyle Allah'ın Rahman'dır, Rahiym'dir!




يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللّٰهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماًۙ 

Ya eyyuhen nebiyyuttekillahe ve la tutıil kafirine vel munafikin, innallahe kane alimen hakima. 

1- Ya ey Nebi/seçilmiş/kutsanmış kişi! Ittika eyle/kanuna uyarak korun Allah'a ve itaat etme/boyun eğme kafirine/gerçeği/kanunu takmayanlara ve münafikine/içten pazarlıklı ruhu alım-satıma meyilli duruma gelmiş/şartlara göre değişkenlik gösteren çıkarcılara! Şüphesiz Allah; kane/olmuştur/olandır Alim/Bilen, Hakim/Sürecin Bilincindedir! 


وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراًۙ

Vettebi' ma yuha ileyke min rabbik, innallahe kane bima ta'melune habira. 

2- Ve tabi ol/uy ne vahy edildiyse Sana Rabbinden/Efendinden! Şüphesiz Allah kane/olmuştur/olandır neyi amel ettiysen Habiyr/Haberdar! 


وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً

Ve tevekkel alallah ve kefa billahi vekila. 

3- Ve tevekkel/arkanı daya üzerine Allah'ın ve kefa/kafi kıl Allah'ı vekil/dost/koruyucu olarak!


 مَا جَعَلَ اللّٰهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ ف۪ي جَوْفِه۪ۚ وَمَا جَعَلَ اَزْوَاجَكُمُ الّٰٓئ۪ تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ اُمَّهَاتِكُمْۚ وَمَا جَعَلَ اَدْعِيَٓاءَكُمْ اَبْنَٓاءَكُمْۜ ذٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِاَفْوَاهِكُمْۜ وَاللّٰهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّب۪يلَ

Ma cealallahu li raculin min kalbeyni fi cevfih, ve ma ceale ezvacekumullai tuzahırune min hunne ummehatikum, ve ma ceale ed'ıyaekum ebnaekum, zalikum kavlukum bi efvahikum, vallahu yekulul hakka ve huve yehdis sebil. 

4- Yapmadı Allah racul/adam için kalbinden iki, cevhinde/karın boşluğunda/bedeninin içinde! Ve yapmadı ezvac/zevçlerinizi/eşlerinizi; kimi tuzahir etmişseniz/evlilik sözleşmesini tek taraflı fesh edip sırtınızı dönüp zıhar yaptığınız onlardan ümmehat/annelerinizi/analarınızı! Ve yapmadı ediyae/çağırdıklarınızı ebna/oğullarınız! İşte bu deyişinizdir ağızlarınızla! Ve Allah diyor hakkı/gerçeği/doğruyu ve O yehdi/hidayet/rehberlik eder sebili/yolu! 


اُدْعُوهُمْ لِاٰبَٓائِهِمْ هُوَ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِۚ فَاِنْ لَمْ تَعْلَمُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَمَوَال۪يكُمْۜ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ ف۪يمَٓا اَخْطَأْتُمْ بِه۪ۙ وَلٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً

Ud'uhum li abaihim huve aksatu indallah, fe in lem ta'lemu abaehum fe ıhvanukum fid dini ve mevalikum, ve leyse aleykum cunahun fima ahta'tum bihi ve lakin ma taammedet kulubukum, ve kanallahu gafuren rahima. 

5- Çağırın onları eba/babaları için/babalarıyla, o eksad/daha kıstaslı/daha adaletlidir indinde/yanında Allah'ın! Böylece eğer lem tağlem/bilmezseniz babalarını, artık ihvanlarınız/kardeşlerinizdirler dinde/inanç yolunda ve mevaliniz/dostunuz/yardımcınızdırlar! Ve yoktur üzerinize cünah neyde hata ettiyseniz -onunla- ve lakin ne taammüden/bilerek isteyerek dayandıysa kalbleriniz!.. ve olandır Allah Ğafur/bağışlayan Rahiym/Bağışlamanın sonucu huzura erdiren!


 اَلنَّبِيُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِن۪ينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُٓ اُمَّهَاتُهُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ اِلَّٓا اَنْ تَفْعَلُٓوا اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِكُمْ مَعْرُوفاًۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُوراً

En nebiyyu evla bil mu'minine min enfusihim ve ezvacuhu ummehatuhum, ve ulul erhami ba'duhum evla bi ba'dın fi kitabillahi minel mu'minine vel muhacirine illa en tef'alu ila evliyaikum ma'rufa, kane zalike fil kitabi mestura. 

6- Nebi/seçilmiş/kutsanmış kişi evladır/yakındır/öncedir müminlere/emin olarak inananlara enfuslerinden/kendilerinden ve ezvac/eşleri ummehat/anaları/anneleridir! Ve ulul erham/rahim sahibleri/rahimdaşlar bazıları evladır/yakındır/öncedir bazısına fi kitabi Allah/Allah Kitabı'nda/ Kanununda/Yazısında emin olarak inanan müminlerden ve muhacirlerden/zihnen ve mekansal olarak küfürden ayrılıp imana göç edenlerden; hariçtir/istisnadır şu; faaliyette bulunursanız evliyalarınıza/dostlarınıza marufen/dinin fıtratına uygun olan örfen! İşte bu Kitapta/Kanunda satırlanmıştır! 


وَاِذْ اَخَذْنَا مِنَ النَّبِيّ۪نَ م۪يثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَاِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۖ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقاً غَل۪يظاًۙ

Ve iz ehazna minen nebiyyine misakahum ve minke ve min nuhın ve ibrahime ve musa ve isebni meryeme ve ehazna minhum misakan galiza. 


7- Ve ne zaman ihaza/aldığımızda Nebilerden/kutsanmış/seçilmişlerden misaklarını/tutulacağına dair vesikalı sözleşmesini ve Senden ve Nuh'tan ve İbrahim'den ve Musa'dan ve İsa ibni Meryem'den! ve Aldık Onlardan misak-ı ğalizi/tutulacağına dair vesikalı sözleşmeyi sertçe/kalınca/iyice!


 لِيَسْـَٔلَ الصَّادِق۪ينَ عَنْ صِدْقِهِمْۚ وَاَعَدَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَاباً اَل۪يماً۟

Li yes'eles sadikine an sıdkıhim, ve eadde lil kafirine azaben elima.


 8- Sual etsin diye sadıkiyni/sözleşmeyi doğrulayan ve sözleşmeye uygun sözlüleri sıdk/doğruluklarından! 


Ve uiddet/düzenlemiştir kafiriyn/gerçeği takmayanlar için azabı elimi/şiddetli işkenceyi! يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَٓاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحاً وَجُنُوداً لَمْ تَرَوْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يراًۚ

Ya eyyuhellezine amenuzkuru ni'metallahi aleykum iz caetkum cunudun fe erselna aleyhim rihan ve cunuden lem terevha, ve kanallahu bima ta'melune basira. 

9- Ya ey o amenüler/emin olarak inananlar; üzkür/zikredin/hatırlayın nimetini Allah'ın aleyküm/üzerinize/size, ne vakit geldiğinde size cünud/ordular/askerler, peşinden irsal eyledik/gönderdik onlara rih/rüzgar ve cünud/ordular/askerler göremedikleriniz! Ve olmuş idi Allah amellerinize Basiyr/Gören! 


اِذْ جَٓاؤُ۫كُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا

İz caukum min fevkıkum ve min esfele minkum ve iz zagatil ebsaru ve belegatil kulubul hanacire ve tezunnune billahiz zununa. 

10- Ne zaman geldiklerinde size fevkinizden/üstünüzden ve esfelden/aşağıdan/alttan sizden ve ne zaman zağet/saptığında ebsar/gözler ve belağatil kulübu hanacire/ve dayandığından kalbler hançer gibi gırtlaklara ve zanda bulunuyordunuz Allah'a zanlarla! 



هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالاً شَد۪يداً

Hunalikebtuliyel mu'minune ve zulzilu zilzalen şedida. 

11- Orada ebtuliy/sınanıyordu müminun/emin olarak inananlar ve züzilu zilzalen şediden/ve sallandılar/sarsıldılar şiddetli sarsılışla! 


وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُـهُٓ اِلَّا غُرُوراً

Ve iz yekulul munafikune vellezine fi kulubihim maradun ma vaadenallahu ve resuluhu illa gurura. 

12- Ve ne zaman dediğinde münafıklar//içten pazarlıklı ruhu alım-satıma meyilli duruma gelmiş/şartlara göre değişkenlik gösteren çıkarcılar ve o kalblerinde maraz/hastalık olanlar: "Değildi vaad eden bize Allah ve Rasülü/Kanunbildiricisi/Kanunu/Uygulayıcı, illa/sadece ğurur/aldatma!" 



وَاِذْ قَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ يَٓا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُواۚ وَيَسْتَأْذِنُ فَر۪يقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍۜ اِنْ يُر۪يدُونَ اِلَّا فِرَاراً

Ve iz kalet taifetun minhum ya ehle yesribe la mukame lekum ferciu, ve yeste'zinu ferikun minhumun nebiyye yekulune inne buyutena avretun ve ma hiye bi avreh, in yuridune illa firara. 

13- Ve ne zaman dediğinde taife/tayfa onlardan: "Ya Ehli Yesrib/Ey Yesrib Ahalisi; yoktur mukame/mukim/ayakta duracak sizin için, öyleyse irci/rücu/dönün geri!" ve izin istiyordu ferik/fırka onlardan, Nebi'ye/Seçilmiş/Kusanmışa diyorlardı: "Şüphesiz büyütena/evlerimiz avrettir/açıktır!" ve değildi onlar  avretli/açılmış! Değildi irade edenler/isteyenler illa/sadece firar etmeyi/kaçmayı!


 وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ اَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَاٰتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَٓا اِلَّا يَس۪يراً

Ve lev duhılet aleyhim min aktariha summe suilul fitnete le atevha ve ma telebbesu biha illa yesira. 

14-  Velev dahil olsa idi onlara ektariha/yanlarından sonra sual edilseydi onlara fitne/kalleşlik; elbette atevha/gelirlerdi ona ve lebis/kalmazdılar ona, illa/haricinde yesirin/ufağın! 


وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْاَدْبَارَۜ وَكَانَ عَهْدُ اللّٰهِ مَسْؤُ۫لاً

Ve lekad kanu ahedullahe min kablu la yuvellunel edbar, ve kane ahdullahi mes'ula. 

15- Ve gerçekten idiler ahidleşen Allah'a önceden tevelli etmeyeceklerine dair düburlarını/dönmeyeceklerine dair arkalarını! Ve idi ahidleşmek Allah'a mesuliyet/sorgulanma/sual edilme gerektiren! 


قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ اِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ اَوِ الْقَتْلِ وَاِذاً لَا تُمَتَّعُونَ اِلَّا قَل۪يلاً

Kul len yenfeakumul firaru in ferertum minel mevti evil katli ve izen la tumetteune illa kalila. 

16- De: Asla yenfea/menfaat/fayda sağlamayacak size firar/kaçış! Eğer firar ederseniz/kaçarsanız mevtten/ölümden ya da katlden ve zaten metalandırılmazsınız illa/haricinde kalilin/azıcığın! 


قُلْ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَ بِكُمْ سُٓوءاً اَوْ اَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةًۜ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراً

Kul men zellezi ya'sımukum minallahi in erade bikum suen ev eradebikum rahmeh, ve la yecidune lehum min dunillahi veliyyen ve la nasira. 

17- De: "Kimdir şu ki; yağsım/koruyacak sizi Allah'tan? Eğer irade ederse/istese/karar kılsa size sui/kötülüğü ya da irade etse/istese/karar kılsa size rahmeti/iyiliği!" Ve değillerdir bulacak onlar/kendileri için min duni Allah/yanısırasından Allah'ın veli/koruyucu/dost ve de nasır/yardımcı!


 قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّق۪ينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِل۪ينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَل۪يلاًۙ

Kad ya'lemullahul muavvikine minkum vel kailine li ıhvanihim helumme ileyna, ve la ye'tunel be'se illa kalila. 

18- Gerçekten alimdir/bilir Allah muavvikini/alıkoyanları -sizden- ve kailini/diyenleri ihvanlarına/kardeşlerine: "Helumme/Haydi getirin/toplanın bize!" Ve gelmezler kötü duruma/sıkıntıya/savaşa illa/haricinde kalilen/azının! 



اَشِحَّةً عَلَيْكُمْۚ فَاِذَا جَٓاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذ۪ي يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۚ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً

Eşıhhaten aleykum fe iza cael havfu reeytehum yenzurune ileyke teduru a'yunuhum kellezi yugşa aleyhi minel mevt, fe iza zehebel havfu selekukum bi elsinetin hıdadin eşıhhaten alel hayr, ulaike lem yu'minu fe ahbetallahu a'malehum, ve kane zalike alallahi yesira. 

19 - Şuhh/hırsla kaplı cimrilikle doludurlar size! Böylece ne zaman gelince havf/korku; rae/görürsün nazar/baktıklarını ileyke/sana, teduru/devreleniyor/dönüyor uyunları/gözleri  yuğşa/stres/endişeden örtülmüş düşecek kimse gibi olmuş mevtten/ölümden! Peşinden ne vakit zehebe/gidince havf/korku seleku/haşlarlar/incitirler sizi lisanlarıyla/dilleriyle hidadin/sivrice/hadsizce/keskince/yıkıcı şuhh/hırsla kaplı cimrilikle dolu üzerine hayrın/iyiliğin/edinimin! İşte bunlar lem yü'min/emin olarak inanmamışlardır, böylece habidat/boşa çıkarmıştır Allah amellerini/yaptıklarını! ve olmuştur bu üzerine Allah'ın yesira/kolay! 


يَحْسَبُونَ الْاَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُواۚ وَاِنْ يَأْتِ الْاَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ اَنَّهُمْ بَادُونَ فِي الْاَعْرَابِ يَسْـَٔلُونَ عَنْ اَنْبَٓائِكُمْۜ وَلَوْ كَانُوا ف۪يكُمْ مَا قَاتَلُٓوا اِلَّا قَل۪يلاً۟

Yahsebunel ahzabe lem yezhebu, ve in ye'til ahzabu yeveddu lev ennehum badune fil a'rabi yes'elune an enbaikum, ve lev kanu fikum ma katelu illa kalila. 

20 -Hesab ettiler ahzab/hizbler/birlikler/gruplar yezhebu/gitmediler! ve eğer gelirse ahzab/hizbler/birlikler/gruplar yeveddu/meveddet/sevgi duyarak ister idiler -eğer olsa idi onlar badune/bedeviler/çölbedevileri/açıkta yaşayan göçebeler olarak fil arabi/arablar içinde sade yaşayarak sual etmeyi/sormayı hakkında enbai/haberlerinizin! velev olsa idiler içinizde, değillerdi kıtalleşecek/öldürme fillini gerçekleştirecek olanlar illa/haricinde kalilen/azının! 


لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يراًۜ

Lekad kane lekum fi resulillahi usvetun hasenetun limen kane yercullahe vel yevmel ahıre ve zekerallahe kesira. 

21- Elbette gerçekten olmuştur/vardır fi Rasüli/Rasülünde/Kanunbildiricisinde/Kanununda/Uygulayıcısında Allah'ın -usvetun hasenetun/güzel örnek- o yercu/umut eden/uman/bekleyen kimse için Allah'a ve yevmil ahire/ahiret gününe ve zikreder/hatırlar Allah'ı kesira/çokça!


 وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَۙ قَالُوا هٰذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُۘ وَمَا زَادَهُمْ اِلَّٓا ا۪يمَاناً وَتَسْل۪يماًۜ

Ve lemma real mu'minunel ahzabe kalu haza ma vaadenallahu ve resuluhu ve sadakallahu ve resuluhu ve ma zadehum illa imanen ve teslima. 

22- Ve ne zaman rae/gördüğünde emin olarak inananlar ahzabı/hizbler/birlikler/grupları, dediler: "Budur ne vaad ettiyse/söz verdiyse bize Allah ve Rasülü/Kanunu/KanunBildiricisi ve sadık/doğrudur Allah ve Rasülü/Kanunu/KanunBildiricisi! Ve ziyadelendirmedi onlara, sadece iman/inanç/güvenç ve teslimi/barışa girmeyi! 


مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلاًۙ

Minel mu'minine ricalun sadaku ma ahedullahe aleyh, fe minhum men kada nahbehu ve minhum men yentezıru ve ma beddelu tebdila. 

23- Emin olarak inananlardan rical/adamlar/erkekler sadık oldu/doğruladı -ne ahidleştiyseler/anlaştıysalar/söz verdiyseler Allah'a- aleyhi/o konuda/onda! Böylece onlardan kimi kaza eyledi/yerine getirdi nehbesini/adağını ve onlardan kimi intizar etmekte/bakmakta/beklemektedir. Ve olmadı bedeli tebdil/ve değiştirmediler değiştirerek!


 لِيَجْزِيَ اللّٰهُ الصَّادِق۪ينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ اِنْ شَٓاءَ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماًۚ

Li yecziyallahus sadıkine bi sıdkıhım ve yuazzibel munafıkine in şae ev yetube aleyhim, innallahe kane gafuren rahima. 

24 - Cezalandırsın diye Allah sadıkini/doğrulayanları/doğruları sıdklarıyla/doğrulamaları/doğruluklarıyla ve azablandırsın münafıkları/içten pazarlıklı ruhu alım-satıma meyilli duruma gelmiş/şartlara göre değişkenlik gösteren çıkarcı ikiyüzlüleri -eğer şeyy ederse/ortaya çıkarırsa ya da tevbe ederse/kusurlu/özürlü görürse onları- Şüphesiz Allah Ğafur/Bağışlayandır Rahiym/Bağışlanmanın sonucu iç huzuru yaşatandır! 


وَرَدَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْراًۜ وَكَفَى اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ الْقِتَالَۜ وَكَانَ اللّٰهُ قَوِياًّ عَز۪يزاًۚ

Ve reddallahullezine keferu bi gayzıhim lem yenalu hayra, ve kefallahul mu'mininel kıtal, ve kanallahu kaviyyen aziza. 

25 - Ve reddetti/döndürdü Allah o keferu/gerçeği/kanunu takmayanları ğayz/öfkeleriyle -nail olamadan/elde edemeden/ulaşamadan hayra/iyiliğe/mala! ve kafidir/yeterlidir Allah emin olarak inananlara/müminlere kıtalleşmede/öldürme fiilini gerçekleştirmede/harpte! ve olmuştur Allah Kavi/Güçlü, Aziz/Üstün!  


وَاَنْزَلَ الَّذ۪ينَ ظَاهَرُوهُمْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ صَيَاص۪يهِمْ وَقَذَفَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ فَر۪يقاً تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَر۪يقاًۚ

Ve enzelellezine zaheruhum min ehlil kitabi min sayasihım ve kazefe fi kulubihimur ru'be feriykan taktulune ve te'sirune ferika. 

26- Ve inzal etti/indirdi o, zaheru/arka çıkanları onlara ehli kitabtan/kanuna yakın/tanıyan/bilenlerden sayasilerinden/korunaklarından/kalelerinden ve gazef/attı kalblerinde ruğbe/korku, bir fırka/grup katlediyordunuz/öldürme fiilini gerçekleştiriyordunuz ve esir alıyordunuz bir fırka/grup! 


وَاَوْرَثَكُمْ اَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ وَاَرْضاً لَمْ تَطَؤُ۫هَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يراً۟

Ve evresekum ardahum ve diyarehum ve emvalehum ve ardan lem tetauha, ve kanallahu ala kulli şey'in kadira. 

27 - Ve Varis kıldı sizi arzlarına/yerlerine ve diyarlarına/evlerine ve emvallerine/mallarına ve arz/yerleri henüz tedau/ayak basmadığınız/çiğnemediğiniz/fethetmediğiniz! ve olmuştur Allah üzerine/ala külli şeyin Kadir/ her açığa çıkanın/oluşun ölçüsünü koyandır! 


يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ اِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا وَز۪ينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ اُمَتِّعْكُنَّ وَاُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحاً جَم۪يلاً

Ya eyyuhen nebiyyu kul li ezvacike in kuntunne turidnel hayated dunya ve ziyneteha fe tealeyne umetti'kunne ve userrihkunne serahan cemila. 

28 - Ya ey Nebi/seçilmiş/kutsanmış kişi! De ezvacına/zevcelerine/eşlerine: "Eğer siz irade ediyor/istiyor iseniz hayatını dünyanın/şimdikinin yaşamını ve ziynetini/süsünü, öyleyse tealeyne/kalkın gelin bakalım, metalandırayım/geçimlik sağlayayım size ve sarih/salıvereyim/bırakayım sizi serahan cemila/güzelce salıvererek/bırakarak!"


 وَاِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْاٰخِرَةَ فَاِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ اَجْراً عَظ۪يماً

Ve in kuntunne turidnallahe ve resulehu veddarel'ahırete fe innallahe eadde lil muhsinati minkunne ecren azima. 

29 - "Ve eğer irade ediyor/istiyor iseniz Allah ve Rasülünü/Kanununun/KanunBildiricisini/Uygulayıcısını ve darül ahireti/diğer/öteki/gelecek evi; böylece şüphesiz Allah eadde/düzenlemiştir muhsinat/güzel/iyi yapanlar için -sizden- ecran azima/büyük ücret!


 يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يراً

Ya nisaen nebiyyi men ye'ti min kunne bi fahışetin mubeyyinetin yuda'af lehel'azabu dı'feyn, ve kane zalike alallahi yesira. 

30 - Ya Nisaları/Kadınları Nebi'nin/seçilmiş/kutsanmış kişinin; kim gelirse -sizden- fahişe/fuhşiyat/çirkin fiille; mübeyyin olarak/açık anlaşılır/aşikar; yuzaaf/çifterlenir -ona- azab/işkence zığfeyn/çifterlendirilerek! Ve olmuştur bu ala/üzerine Allah'ın yesir/kolay!


 وَمَنْ يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتَعْمَلْ صَالِحاً نُؤْتِهَٓا اَجْرَهَا مَرَّتَيْنِۙ وَاَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقاً كَر۪يماً

Ve men yaknut min kunne lillahi ve resulihi ve ta'mel salihan nu'tiha ecreha merreteyni ve a'tedna leha rızkan kerima. 

31 - Ve kim yeknut/kunut ederse/özden yönelirse -sizden- Allah'a ve Rasülüne/Kanununa/KanunBildiricisine/Uygulayıcısına ve amel ederse salihan/yaparsa ıslaha meyilli doğruları; Vereceğiz -O'na- ecrini/ücretini merrateyn/iki kere/defa ve Düzenleyeceğiz -O'na- rızkan kerima/kıymetli bol bol eli açık cömert hak edişini! 


يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِنَ النِّسَٓاءِ اِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذ۪ي ف۪ي قَلْبِه۪ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلاً مَعْرُوفاًۚ

Ya nisaen nebiyyi lestunne ke ehadin minen nisai inittekaytunne fe la tahda'ne bil kavli fe yatmaallezi fi kalbihi maradun ve kulne kavlen ma'rufa. 

32 - Ya Nisaları/Kadınları Nebi'nin/seçilmiş/kutsanmış kişinin; değilsiniz Siz -biri gibi- nisalardan/kadınlardan! Eğer ittika ederseniz/kanuna uyarak korunursanız, artık tahzağ/eğmeyin/kıvırtmayın/işveli/cilveli kavli/deyişi, peşinden tamah eder/göz diker/kötü niyetle arzu duyar/ o kalbinde maraz/hastalık olanlar ve deyin diyeceğinizi marufen/dinin fıtratına uygun olarak! 


وَقَرْنَ ف۪ي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُو۫لٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰت۪ينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْه۪يراًۚ

Ve karne fi buyutikunne ve la teberrecne teberrucel cahiliyyetil ula ve ekımnes salate ve atinez zekate ve atı'nallahe ve resuleh, innema yuridullahu li yuzhibe ankumur ricse ehlel beyti ve yutahhirekum tathira. 

33 - Ve karne/karar kılın/durun evlerinizde ve teberrüc etmeyin/sergilemeyin teberrücü/sergilemesi cahiliyeti ula/ilk/önceki/eski/evvelki kanunbilmez/kanuntakmaz/yanlışyapar zamanı gibi! Ve ikame edin salatı/ayakta tutun yönelişi ve ati zekatı/verin çoğalanı/artanı ve itaat edin/boyun eğin Allah ve Rasülüne/Kanununa/KanunBildiricisine/Uygulayıcısına! Sadece irade ediyor/istiyor Allah yuzhib/gidermeyi -Sizden- ricsi/pisliği Ehli Beyt/ev halkı/evi bilenler ve yutahhir/tahhir/temizlek sizi tahiran/tertemiz ederek!


 وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلٰى ف۪ي بُيُوتِكُنَّ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ لَط۪يفاً خَب۪يراً۟

Vezkurne ma yutla fi buyutikunne min ayatillahi vel hikmeh, innallahe kane latifen habira. 

34 - Ve ezkur/zikredin/hatırlayın -ne tulu/tilavet/okunuyorsa- evlerinizde ayetlerinden/işaretlerinden/aklın hammaddelerinden Allah'ın ve hikmeti/bilgeliği/kanundan hüküm çıkarmayı!Şüphesiz Allah olmuştur Latif/ince ayrıntılı bilen, Habiyr/haberdar olandır! 


اِنَّ الْمُسْلِم۪ينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِت۪ينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِق۪ينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِر۪ينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِع۪ينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّق۪ينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّٓائِم۪ينَ وَالصَّٓائِمَاتِ وَالْحَافِظ۪ينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِر۪ينَ اللّٰهَ كَث۪يراً وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْراً عَظ۪يماً

İnnel muslimine vel muslimati vel mu'minine vel mu'minati vel kanitine vel kanitati ves sadikine ves sadikati ves sabirine ves sabirati vel haşiine vel haşiati vel mutesaddikine vel mutesaddikati ves saimine ves saimati vel hafızine furucehum vel hafızati vez zakirinallahe kesiren vez zakirati eaddallahu lehum magfireten ve ecren azima. 

35 - Şüphesiz müslimine/teslim olan erkekler ve müslimat/teslim olan dişiler ve müminin/emin olarak inanan erkekler ve müminat/emin olarak inanan dişiler ve kanitin/kunut özden yönelen erkekler ve kanitat/özden yönelen dişiler ve sadikin/doğru/doğrulayan erkekler ve sadikat/doğru/doğrulayan dişiler ve sabirin/hedefe kilitlenip kararlı şekilde dayanan erkekler ve sabirat/hedefe kilitlenip kararlı şekilde dayanan dişiler ve haşiin/huşu/haşyet/saygıdolu ürperen erkekler ve haşiat/saygıdolu ürperen dişiler ve musaddıkin/gönülden geçen yardımı doğrulayıcı fiil sadakayı veren erkekler ve musaddikat/gönülden geçen yardımı doğrulayıcı fiil sadakayı veren dişiler ve saimin/sıyam/kendini tutup geri duran erkekler ve saimat/kendini tutup geri duran dişiler ve hafizin/koruyan erkekler furuçlarını/bacak aralarını ve hafizat/koruyan dişiler ve zakirin/hatırlayan erkekler Allah'ı çokça ve zakirat/hatırlayan dişiler; eadde/düzenlemiştir Allah -onlara- mağfireti/bağışlanmayı ve ecri aziymi/büyük ücreti! 


 وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْراً اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُب۪يناً

Ve ma kane li mu'minin ve la mu'minetin iza kadallahu ve resuluhu emren en yekune lehumul hıyeretu min emrihim, ve men ya'sıllahe ve resulehu fe kad dalle dalalen mubina. 

36 - Ve değildir olmuş emin olarak inanan erkek ve değildir emin olarak inanmış dişi için -ne zaman kaza/bildiri verdiyse Allah ve Rasülü/Kanunu/Kanunbildiricisi/Uygulayıcısı emir/yapılması gereken iş- yekun olması/olmuş olması onlar için hıyere/ihtiyar/hangisinin daha hayırlı olacağına dair görüş bildirimi/seçim iradesi emirlerinden/işlerinden! ve kim asav/asa gibi dikbaşlı olursa Allah ve Rasülüne/Kanunu/Kanunbildiricisine, böylece gerçekten dalla dalalen mubina/sapar sapkınlıkla apaçık!


 وَاِذْ تَقُولُ لِلَّـذ۪ٓي اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْف۪ي ف۪ي نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْد۪يهِ وَتَخْشَى النَّاسَۚ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰيهُۜ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَراً زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ حَرَجٌ ف۪ٓي اَزْوَاجِ اَدْعِيَٓائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَراًۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولاً

Ve iz tekulu lillezi en'amallahu aleyhi ve en'amte aleyhi emsik aleyke zevceke vettekıllah ve tuhfi fi nefsike mallahu mubdihi ve tahşen nas, vallahu ehakku en tahşah, fe lemma kada zeydun minha vetaran zevvecna keha likey la yekune alel mu'minine haracun fi ezvaci ed'ıyaihim iza kadav min hunne vetara, ve kane emrullahi mef'ula. 

37 - Ve ne zaman dediğinde o, inam/verdiği Allah'ın -O'na- ve nimet verdiğin -O'na- "Emsik/imsak et/tut aleyke/sana/kendine zevcini/eşini ve takvalan/kanunlara uyarak korun Allah'a!" ve tuhfi/gizledin nefsinde/kendinde -ne Allah mübdi/açacaksa onu- ve haşyet/huşu/saygıdolu ürperti duydun insanlara ve Allah ehakku/daha hak sahibi/daha layıktır haşyet/huşu/saygıdolu ürperti duymana! Sonra ne zaman kaza ettiğinde/karar alıp yerine getirdiğinde/bildirdiğinde Zeyd -O'ndan- vatarını/amacını/evlilik ilişkisini kesme isteğini -zevvecna/Eşlendirdik/Evlendirdik O'nu Seninle- -olmuş olmasın diye/yekün üzerine müminleri/emin olarak inananların haraç/sıkıntı/zorluk/yasak -ezvac/eşlerinde ediyae/çağırdıklarınızın/evlatlıklarınızın ne zaman kaza ettiklerinde/karar alıp yerine getirdiklerinde/bildirdiklerinde -O'nlardan- vatarlarını/amaçlarını/evlilik ilişkilerini kesme isteklerini- ve olmuştur emri/işi Allah'ın meful/fiiliyata geçti! 


مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ ف۪يمَا فَرَضَ اللّٰهُ لَهُۜ سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ قَدَراً مَقْدُوراًۙ

Ma kane alen nebiyyi min harecin fima faradallahu leh, sunnetallahi fillezine halev min kabl, ve kane emrullahi kaderen makdura. 

38 - Olmadı üzerine Nebi/seçilmiş/kutsanmış kişinin harac/sıkıntı/zorluk/yasaktan -neyde faraza/kesinleştirip zorunlu olarak ödev kıldıysa- Allah O'na! Sünneti/işleyiş yolu yasası Allah'ın O kimselerde halev/gelip geçti önceden! ve olmuştur emri/işi Allah'ın kaderen mekdura/ölçülendirilmiş ölçüdür! 


اَلَّذ۪ينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللّٰهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ اَحَداً اِلَّا اللّٰهَۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يباً

Ellezine yubelligune risalatillahi ve yahşevnehu ve la yahşevne ehaden illallah, ve kefa billahi hasiba. 

39 - Ki Onlar yubelliğ/baliğ/tebliğ/buluğa eriştirirler/ulaştırırlar risaletini/haberini/kanunu/mesajını Allah'ın ve yahşev/haşyet/saygıdolu ürperti duyarlar O'na ve yahşev/haşyet/saygıdolu ürperti duymazlar ahadan/hiçbirine illa/sadece Allah! ve kafidir/yeterlidir Allah'a hasibi/hesabı!


 مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّ۪نَۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً۟

Ma kane muhammedun eba ehadin min ricalikum, ve lakin resulallahi ve hatemen nebiyyin, ve kanallahu bi kulli şey'in alima. 

40 - Olmamıştır Muhammed eba/babası ahadin/birinin ricalinizden/adamlarınızdan/erkeklerinizden ve lakin Rasülü/KanunBildiricisi Allah'ın ve hatemi/mührü/sonudur Nebilerin/Seçilmiş/Kutsanmış Kişilerin! ve olmuştur Allah her şeye/olana/açığa çıkana Alim/Bilen! 


يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْراً كَث۪يراًۙ

Ya eyyuhellezine amenuzkurullahe zikren kesira. 

41 - Ya ey o amenüler/emin olarak inananlar ezkür/hatırlayın Allah'ı zikrederek/hatırlayarak çokça!


 وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَص۪يلاً

Ve sebbihuhu bukreten ve asila.

42 - Ve sebbih/an O'nu bukraten/erkenden/sabahleyin ve asilan/aslında/geçleyin/akşamleyin! 


هُوَ الَّذ۪ي يُصَلّ۪ي عَلَيْكُمْ وَمَلٰٓئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَكَانَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَح۪يماً

Huvellezi yusalli aleykum ve melaiketuhu li yuhricekum minez zulumati ilen nur, ve kane bil mu'minine rahima. 

43 - Ki O yusalli/salat eder/yönelir size ve melaikesi/cin türünden yetkilendirilmiş görevlileri -ihraç/çıkarsın diye sizi zulumattan/karanlıklardan nura/ışığa! ve Olmuştur emin olarak inanan/güvenen müminlere Rahim/iç huzuru yaşatıcıdır!


 تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌۚ وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْراً كَر۪يماً

Tehiyyetuhum yevme yelkavnehu selam, ve eadde lehum ecren kerima. 

44 - Tahıyyatları/yaşama dair dilekleri -günü buluşmanın O'na- "Selam/barış/Huzur" dur. ve eadde/hazırladı/düzenledi -onlara- ecran kerima/kıymetli bol bol eli açık cömert ücreti!


 يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً وَمُبَشِّراً وَنَذ۪يراًۙ

Ya eyyuhen nebiyyu inna erselnake şahiden ve mubeşşiren ve nezira. 

45 - Ya ey Nebi/Seçilmiş/Kutsanmış kişi; şüphesiz Biz İrsal eyledik/Kanunla/Kanunbildiricisi olarak Gönderdik Seni -şahid/şehid/gözünle/basiretinle tanık ve mübeşşir/büşra/müjdeci ve nezir/uyarıcı olarak!


 وَدَاعِياً اِلَى اللّٰهِ بِـاِذْنِه۪ وَسِرَاجاً مُن۪يراً

Ve daiyen ilallahi bi iznihi ve siracen munira. 

46 - ve daiyen/davetçi/çağırıcı Allah'a, -izniyle- ve siracı münir/ışık saçan bir lamba/aydınlatıcı kandil olarak!


 وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَضْلاً كَب۪يراً

Ve beşşiril mu'minine bi enne lehum minallahi fadlen kebira. 

47 - ve beşşir/müjdele müminleri/emin olarak inananları/güvenenleri şununla; onlar içindir Allah'tan fazlı kebir/büyük fazlalık! 


وَلَا تُطِـعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَ وَدَعْ اَذٰيهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلاً

Ve la tutııl kafirine vel munafikine veda'ezahum ve tevekkel alallah, ve kefa billahi vekila. 

48 - ve itaat etme kafirlere/gerçeği takmazlara/kanun tanımayanlara ve münafıklara/ içten pazarlıklı ruhu alım-satıma meyilli duruma gelmiş/şartlara göre değişkenlik gösteren çıkarcı ikiyüzlüleri ve veda et/terket/bırak ezalarını/eziyetlerini/ileri-geri inciti sözlerini ve tevekkül et/arkanı daya Allah'a! ve kafi/yeterli olan Allah'ı vekil/dost/koruyucu/yardımcı olarak!... 


يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَكَحْتُمُ الْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَاۚ فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحاً جَم۪يلاً

Ya eyyuhellezine amenu iza nekahtumul mu'minati summe tallaktumuhunne min kabli en temessuhunne fe ma lekum aleyhinne min iddetin ta'tedduneha, fe mettiuhunne ve serrihuhunne serahan cemila. 

49 - Ya ey o amenüler/emin olarak inananlar/güvenenler; ne vakit nikahladığınızda/beraberlik sözleşmesi/evlilik akdi yaptığınızda müminelerle/emin olarak inanan/güvenen dişilerle, sonra talak ettiğinizde/bağları kopardığınızda/salıverdiğinizde/boşadığınızda onları -önceden temas etmeksizin/dokunmadan onlara- peşinden yoktur sizin için -üzerlerine onların- iddetten/adetten/sayıdan adetlendirilecek/sayılacak onlara! Böylece metalandırın/geçimlik sağlayın onlara ve sarih/salıverin/bırakıverin onları serahen cemila/güzelce salıvererek/bırakarak! 


يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَحْلَلْنَا لَكَ اَزْوَاجَكَ الّٰـت۪ٓي اٰتَيْتَ اُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَ مِمَّٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ الّٰت۪ي هَاجَرْنَ مَعَكَۘ وَامْرَاَةً مُؤْمِنَةً اِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ اِنْ اَرَادَ النَّبِيُّ اَنْ يَسْتَنْكِحَهَاۗ خَالِصَةً لَكَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ ف۪ٓي اَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً

Ya eyyuhen nebiyyu inna ahlelna leke ezvacekelleti ateyte ucurehunne ve ma meleket yeminuke mimma efaallahu aleyke ve benati ammike ve benati ammatike ve benati halike ve benati halatikellati hacerne meak, vemreeten mu'mineten in vehebet nefseha lin nebiyyi in eraden nebiyyu en yestenkihaha halisaten leke min dunil mu'minin, kad alimna ma faradna aleyhim fi ezvacihim ve ma meleket eymanuhum li keyla yekune aleyke harac, ve kanallahu gafuran rahima. 

50 - Ye ey Nebi/Seçilmiş/Kutsanmış Kişi; şüphesiz Biz ehlal/helal/kanuna uygun hale getirdik -Senin için- ezvacını/eşlerini ki onlara verdin ücurlarını/ücretlerini ve neyden meleket yeminike/sağ elinle/gücünle mülkiyet altına aldıkların -neyden ifa/verdiyse/döndürdüyse Allah Sana- ve benati ammik/emminin/amcanın kızları ve ammatik/halalarının kızları ve khalik/dayının kızları ve khalatik/teyzelerinin kızları ki onlar; hicret/zihnen ve mekansal olarak küfürden ayrılıp imana göç ettiler -Seninle Beraber- ve kadın mümine/emin olarak inanmış; eğer hibe ederse/bağışta bulunursa nefsini/kendisini Nebi/seçilmiş/kutsanmış kişi için, eğer irade ederse/isterse Nebi/seçilmiş/kutsanmış kişi nikahlanmayı/beraberlik sözleşmesi/evlilik akdi yapmayı onunla halis olarak/özel olarak -Sana- mindüni/yanısırasından müminlerin/emin olarak inananların! Gerçekten Alimiz/Biliyoruz -neyi farz/kesinleştirip zorunlu olarak ödev kıldığımızı üzerine onların ezvaclarında/eşlerinde ve neye meleket eyman/sağ elleriyle/güçleriyle mülkiyet altına aldıklarında- olmuş olmasın/yekün Sana haraç/yasak/sıkıntı/zorluk! ve olmuştur Allah Ğafur/bağışlayıcı/örtücü Rahiym/bağışlanma sonucu iç huzuru yaşatıcı! 


تُرْج۪ي مَنْ تَشَٓاءُ مِنْهُنَّ وَتُــْٔـو۪ٓي اِلَيْكَ مَنْ تَشَٓاءُۜ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ تَقَرَّ اَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَٓا اٰتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَل۪يماً

Turci men teşau minhunne ve tu'vi ileyke men teşau, ve menibtegayte mimmen azelte fe la cunaha aleyk, zalike edna en tekarre a'yunuhunne ve la yahzenne ve yerdayne bima ateytehunne kulluhunn, vallahu ya'lemu ma fi kulubikum ve kanallahu alimen halima. 

51 - Turci/geri bırakırsın kimi şeyy/belirleyip seçersen onlardan ve tü'vi/yerine al Sana kimi şeyy/belirleyip seçersen! ve kimi ibtiğa edersen/ararsan azlettiklerinden böylece yoktur cünah/suçlama/günah Sana! İşte budur edna/yakın olan şuna; tekarre ağyunu/aydın olur/mutlu olur/duygusal olarak rahatlar gözleri/içleri tatmin olur onların ve mahzun olmazlar/hüzünlenmezler ve razı olurlar -neyden verildiyse onların hepisine- ve Allah alimdir/bilir ne varsa kalblerinizde! ve olmuştur Allah Alim/Bilici, Halim/Yumuşak/Tahammüllü/Hoşgörülüdür! 


لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يـباً۟

La yahıllu leken nisau min ba'du ve la en tebeddele bihinne min ezvacin ve lev a'cebeke husnuhunne illa ma meleket yeminuk, ve kanallahu ala kulli şey'in rakiba. 

52 - Helal değildir/kanuna uygun yapmadık -Senin için- nisayı/kadınları -bundan sonra- ve olmaz şu da; tebeddül etmen/değiştirmen onları ezvacından/eşlerinden velev acayibini/şaşılacak derecede ilgini çekse bile hüsniyetleri/güzellikleri illa/sadece/haricinde/istisnası ma meleket yeminuke/neyi mülkiyet altına aldıysa yeminin/gücün/sağ elin! ve olmuştur Allah ala külli şeyin/ her açığa çıkanın/oluşun/olanın üzerine Rakib/Gözetleyici/Gözlemci/Gözeticidir!


 يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِر۪ينَ اِنٰيهُۙ وَلٰكِنْ اِذَا دُع۪يتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِس۪ينَ لِحَد۪يثٍۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْـي۪ مِنْكُمْۘ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْـي۪ مِنَ الْحَقِّۜ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعاً فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِه۪ٓ اَبَداًۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْـدَ اللّٰهِ عَظ۪يـماً

Ya eyyuhellezine amenu la tedhulu buyuten nebiyyi illa en yu'zene lekum ila taamin gayre nazırine inahu ve lakin iza duitum fedhulu fe iza taimtum fenteşiru ve la muste'nisine li hadis, inne zalikum kane yu'zin nebiyye fe yestahyi minkum vallahu la yestahyi minel hakk, ve iza seeltumuhunne metaan fes'eluhunne min verai hıcab, zalikum atharu li kulubikum ve kulubihinn, ve ma kane lekum en tu'zu resulallahi ve la en tenkihu ezvacehu min ba'dihi ebeda, inne zalikum kane indallahi azima. 

53 - Ya ey o emin olarak inanan/güvenen müminler; dahil olmayın/girmeyin beytlerine/evlerine Nebi'nin/Seçilmiş/Kutsanmış Kişinin -illa/ancak/haricinde/sadece şöyle; izin verilirse size taama/doyumluğa/yemeye gayrısında nazır olmadan inahına/bakmaksızın anlarına/pişirilme süresini beklemeyin onun! ve lakin ne vakit dui/çağrıldığınızda böylece edhul/girin peşinden ne vakit taam/doyduğunuzda/yediğinizde artık enteşir/yaylanın/dağılın ve müste'nis/ünsiyet kurmayın/sosyalleşmeyin/alışmayın/muhabbete dalmayın hadisle/sözle! Şüphesiz bu olmuştur eza verici/can sıkıcı Nebi'ye/Seçilmiş/Kutsanmış Kişiye, öyle ki haya duyuyor/çekiniyor/utanıyor sizden! ve Allah haya duymaz/çekinmez/utanmaz haktan/doğrudan/gerçekten! ve ne vakit sual ettiğinizde/sorduğunuzda/isediğinizde Onlara meta/fayda/geçimlik bilin ki sual edin/sorun/isteyin onlara verai hicabtan/arkasından engelin! işte bu ethir/tahirdir/temizdir/saftır kableriniz ve kalbleri için! ve olacak değildir sizin için şu; eza vermeniz/canını sıkmanız Rasülünü/KanunBildiricisini/Uygulayıcısını Allah'ın ve şu da olmaz; nikah kıymanız/beraberlik sözleşmesi/evlilik akdi yapmanız ezvacıyla/eşleriyle -O'ndan sonra- ebediyen! Şüphesiz bu olmuştur indinde/yanında Allah'ın azim/yüksek hassasiyetle üzerinde durmuştur bunun!


 اِنْ تُبْدُوا شَيْـٔاً اَوْ تُخْفُوهُ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يماً

İn tubdu şey'en ev tuhfuhu fe innallahe kane bi kulli şey'in alima. 

54 - Eğer tubdu/açsanız şeyi/içinizde olanı ya da tuhfu/gizleseniz onu; böylece şüphesiz Allah olmuştur her şeye/açığa çıkana/olana Alim/Bilen! 


لَا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ ف۪ٓي اٰبَٓائِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓائِهِنَّ وَلَٓا اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَٓائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّۚ وَاتَّق۪ينَ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يداً

La cunaha aleyhinne fi abaihinne ve la ebnaihinne ve la ihvanihinne ve la ebnai ihvanihinne ve la ebnai ehavatihinne ve la nisaihinne ve la ma meleket eymanuhun, vettekinallah, innallahe kane ala kulli şey'in şehida. 

55 - Yoktur cünah/suçlama -üzerlerine- aba/babalarında ve yoktur ebna/oğullarında ve yoktur ihvan/kardeşlerinde ve yoktur ebnai ihvani/oğullarında kardeşlerinin ve yoktur ebnai ehavat/oğullarında kızkardeşlerinin ve yoktur nisai/kadınlarında ve yoktur neye malikseler yeminleriyle/sağ elleriyle/güçleriyle mülkiyet altına aldıklarında! ve kanunlara uyarak korunun/takvalanın Allah'a! Şüphesiz Allah olmuştur üzerine her şeyy/açığa çıkan/olan/oluşun Şehid/Tanık! 


اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يماً

İnnallahe ve melaiketehu yusallune alen nebiyyi, ya eyyuhellezine amenu sallu aleyhi ve sellimu teslima. 

56 - Şüphesiz Allah ve Melaikesi/Cin türünden yetkilendirdiği görevlileri yusalli/salat eder/yönelir ala/üzerine Nebi'nin/Seçilmiş/Kutsanmış Kişinin! Ya ey o Amenüler/Güvenenler/Emin olarak İnananlar; sallu/salat edin/yönelin -Aleyhi/O'na- ve sellimu teslima/hayatında ona silm/selam/huzur/barış/esenlik verin kanunlara teslimiyetle! 


اِنَّ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَاباً مُه۪يناً

İnnellezine yu'zunallahe ve resulehu leanehumullahu fid dunya vel ahıreti ve eadde lehum azaben muhina. 

57 - Şüphesiz O eza verenler/eziyet edenler/canını sıkanlar/incitenler Allah ve Rasülünü/KanunBildiricisini/Uygulayanını -lanetlemiştir/yüzünü güldürmemiştir/başarıya ulaşmalarının yolunu kesmiştir onların Allah dünyada/şuanki yaşamda ve ahirette/sonraki yaşamda ve eadde/düzenlemiştir/hazırlamıştır -Onlar için- azabı muhini/havini/alçaltıcı işkenceyi! 


وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟

Vellezine yu'zunel mu'minine vel mu'minati bi gayri mektesebu fe kadihtemelu buhtanen ve ismen mubina. 

58 - Ve O eza verenler/eziyet edenler/canını sıkanlar/incitenler müminlerin/güvenenlerin/emin olarak inananların ve müminatın/güvenen/emin olarak inanan dişilerin -gayrısıyla ne iktisab/kesbettiyse/kazandıysalar/neyi elde ettiklerinin dışında- sonra bilsinler ki gerçekten ihtimal vermişlerdir/hamallık etmişlerdir/taşımak için yüklenmişlerdir bühtanı/şaşırıp bırakacak/söylenecek söz bırakmayacak/aklı afallatacak/çirkinliğinden dehşete düşürecek fiili/zina isnadını/nikahsız/beraberlik sözleşmesi/evlilik akdi bulunmaksızın cinsel ilişkide bulundular yalanını ve ismi/hayırdan/faydadan uzaklaştıran fiili/suçu mübinen/apaçık! 


يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَٓاءِ الْمُؤْمِن۪ينَ يُدْن۪ينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَاب۪يبِهِنَّۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً

Ya eyyuhen nebiyyu kul li ezvacike ve benatike ve nisail mu'minine yudnine aleyhinne min celabibihinn, zalike edna en yu'refne fe la yu'zeyn ve kanallahu gafuren rahima. 

59 -  Ya ey Nebi/Seçilmiş/Kutsanmış Kişi; de ezvacına/eşlerine ve benatına/kızlarına ve nisasına/kadınlarına müminlerin/güvenenlerin/emin olarak inananların: "Yudnune/dünya/dünu/yanlarına alsınlar/yaklaştırsınlar/yakınlaştırsınlar aleyhinne/üzerlerine celab/cilbablarından/elbiselerini toplayıp biraraya getirip yarabezi gibi vücudlarını sarsınlar!" işte bu daha yakındır şuna; yuğraf/arif/tanınmalarına yine eziyet edilmemelerine/canlarının sıkılmamalarına! ve olmuştur Allah Ğafur/Bağışlayan, Rahiym/İç huzuru getiren! 


لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِي الْمَد۪ينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ ف۪يهَٓا اِلَّا قَل۪يلاًۚۛ

Le in lem yentehil munafikune vellezine fi kulubihim maradun vel murcifune fil medineti le nugriyenneke bihim summe la yucaviruneke fiha illa kalila. 

60 - Gerçekten eğer nehy/men etmezse/yasaklamazsa münafıklar/nifak/nafaka/içten pazarlıklı ruhu alım-satıma meyilli duruma gelmiş ve şartlara göre değişkenlik gösteren çıkarcı ikiyüzlüler ve O kalblerinde maraz/hastalık bulunanlar ve mürcif/dedikodu/yaygara/sarsıcı diye fiili/sözlü kargaşa çıksın diye flaş haber yayanlar medinede/medeniyet/yaşamın en kullanışlı olduğu yakın yer/dünya/şehir; -elbette nuğriyenne/salarız/teşvik ederiz Seni yakalarına yapışasın Onların- sonra yücavir/civar/çevre/korunup kollanmazlar/komşu olmazlar Sana -orada- illa/haricinde birazının! 


مَلْعُون۪ينَۚۛ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْت۪يلاً

Mel'unin, eyne ma sukıfu uhızu ve kuttılu taktila. 

61 - Melunlar/lanetlenirler/başarıya ulaşmalarının önleri kesilirler/yüzleri güldürülmezler! Eynema/Her nerede sukifu/bulunursalar/kavranırsalar ihaza edilirler/alınırlar ve katledilirler tektil/öldürme fiili gerçekleştirilerek!


 سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلاً

Sunnetallahi fillezine halev min kabl, ve len tecide li sunnetillahi tebdila. 

62 - Sünneti/süneni/işleyiş yolu yasasıdır Allah'ın; O halet/gelip geçenlerde min kabl/önceden! ve gerçekten asla tecid/bulamazsın -sünneti/işleyiş yolu için Allah'ın- tebdil/değişiklik/değiştirme!


 يَسْـَٔلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِۜ قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللّٰهِۜ وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَر۪يباً

Yes'eluken nasu anis saah, kul innema ilmuha indallah, ve ma yudrike lealles saate tekunu kariba. 

63 - Sual ediyor Sana insanlar hakkında Saat'in! De: " Sadece ilmi/bilgisi -onun- indindedir/yanındadır Allah'ın!" Ve değilsin idrak edecek/farkedecek belki Saat yekün olmuştur karib/yakın!



 اِنَّ اللّٰهَ لَعَنَ الْكَافِر۪ينَ وَاَعَدَّ لَهُمْ سَع۪يراًۙ


İnnallahe leanel kafirine ve eadde lehum saira. 


64 - Şüphesiz Allah lanetlemiştir /başarıya ulaşmalarının önünü kesmiştir/yüzlerini güldürmemiştir güldürmeyecektir kafirlerin/ kanuntanımazların/gerçeği takmayanların ve düzenlemiştir/ hazırlamıştır onlara sağıri/alevlenmişi/tutuşmuşu/kızışmışı! 

خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۚ لَا يَجِدُونَ وَلِياًّ وَلَا نَص۪يراًۚ

Halidine fiha ebeda, la yecidune veliyyen ve la nasira.

65 - Halidiyn/ölümsüz olarak orada! -ebeden/ebediyen- bulamayacaklardır veli/dost koruyucu ve de nasır/yardımcı!

يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَٓا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا

Yevme tukallebu vucuhuhum fin nari yekulune ya leytena eta'nallahe ve eta'ner resula.

66 - Yevme/gün/ogün tukallib/döndürüldüğünde vücuhları/yüzleri narda/ateşte, derler: "Ya leytena/Ah ne olurdu keşke biz, itaat etse idik Allah'a ve itaat etse idik Rasül'e/Kanuna/Kanunbildiricisine/Uygulayıcısına!"

 وَقَالُوا رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُـبَرَٓاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّب۪يلَا

Ve kalu rabbena inna ata'na sadetena ve kuberaena fe edallunes sebil.

67 - ve derler: "Rabbimiz/Efendimiz; şüphesiz biz itaat ettik sadetena/seyyidlerimize/saygınlarımıza/önderlerimize/efendilerimize ve küberaena/kibriyamiza/büyüklerimize, ancak dalaletli sebile/yanlış yola saptırdılar bizi!" 

رَبَّنَٓا اٰتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْناً كَب۪يراً۟

Rabbena atihim dı'feyni minel azabi vel anhum la'nen kebira.

68 - "Rabbimiz/Efendimiz; ver onlara zığfeyn/çifterli/çift çift azabtan/işkenceden ve lanet et/yüzlerini güldürme/rahmetinden uzaklaştır onları laneti kebir/büyük lanetle!"

 يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ اٰذَوْا مُوسٰى فَبَرَّاَهُ اللّٰهُ مِمَّا قَالُواۜ وَكَانَ عِنْدَ اللّٰهِ وَج۪يهاً

Ya eyyuhellezine amenu la tekunu kellezine azev musa fe berreehullahu mimma kalu, ve kane indallahi veciha.

69 - Ya ey o amenüler/güvenenler/emin olarak inananlar; yekün olmayın  -o kimseler gibi- eza vermiştiler/canını sıkmıştılar Musa'nın, peşinden beri kılmıştı/uzak tutmuştu O'nu Allah -neyden dediyseler-  ve olmuştu indinde/yanında Allah'ın veciha/yüzü/yaraşır!

 يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَد۪يداًۙ

Ya eyyuhellezine amenuttekullahe ve kulu kavlen sedida. 

70 - Ya ey o amenüler/güvenenler/emin olarak inananlar; kanunlara uyarak korunun/takvalanın Allah'a ve deyin kavli/diyeceğinizi sedida/setli/düzgün/düzeltici/dengeli! 

يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزاً عَظ۪يماً

Yuslıh lekum a'malekum ve yagfir lekum zunubekum, ve men yutıillahe ve resulehu fe kad faze fevzen azima.

71 - Yuslih/ıslah eder/doğrultur sizin için amellerinizi/yaptıklarınızı ve yağfir/mağfiret eder/bağışlar/örter zunublarınızı/değersiz tutum ve davranışlarınız sonucu uzayan kuyruklarınızı! Ve kim itaat ederse Allah ve Resulü'ne/Kanununa/Kanunbildiricisine/Uygulayıcısına; bilsin ki gerçekten faz/başarmıştır fevzi kebir/büyük bir başarı!  


اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُۜ اِنَّهُ كَانَ ظَلُوماً جَهُولاًۙ

İnna aradnel emanete ales semavati vel ardı vel cibali fe ebeyne en yahmilneha ve eşfakne minha ve hamelehal insan, innehu kane zalumen cehula. 

72 - Şüphesiz Biz arz ettik emaneti/emniyeti/güvenmeyi üzerine semavat/gökler ve arz/yer ve cibalın/dağların ancak ebey/geri durdular/sakındılar/çekindiler hamallık etmekten/taşımaktan -Onu- ve eşfak/müşfik/ürktüler -Ondan- ve hamallık etti/taşıdı -Onu- insan! Şüphesiz O, olmuştur zalim/yanlış yapan cahil/bilgisizce gerçeği olduğundan farklı ve yanlış bir şekilde inananarak bencilce kabul eden yanıltıcı düşüncelere kapılan!


لِيُعَذِّبَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِك۪ينَ وَالْمُشْرِكَاتِ وَيَتُوبَ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً

Li yuazziballahul munafikine vel munafikati vel muşrikine vel muşrikati ve yetuballahu alel mu'minine vel mu'minat, ve kanallahu gafuren rahima.  


73 - Azab/işkence etsin diye Allah münafıklara/nifak/nafaka/içten pazarlıklı ruhu alım-satıma meyilli duruma gelmiş ve şartlara göre değişkenlik gösteren çıkarcı ikiyüzlü erkeklere ve münafıkata/nifak/nafaka/içten pazarlıklı ruhu alım-satıma meyilli duruma gelmiş ve şartlara göre değişkenlik gösteren çıkarcı ikiyüzlü dişilere ve müşrikler/ortak koşup yamayan erkeklere ve müşrikata/ortak koşup yamayan dişilere ve tevbelesin/özürlerini mazur görsün müminlerin/emin olarak inanan/güvenen erkekler ve muminatinemin olarak inanan/güvenen dişilerin/! Ve olmuştur Allah Ğafur/bağışlayan/örten Rahiym/bağışlanma sonucu iç huzuru getiren!