23 Ekim 2011 Pazar

40 - Alak Denkleminde Suret'ul Cin İkrası





بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir



١- قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِّنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآنًا عَجَبًا
1- De ki:"Bana vahyolunan şu;dinledi bir grup cinlerden ve dediler ki:"Kesinlikle biz işittik Kur'anı,acayib bir şey."

٢- يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ وَلَن نُّشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَدًا
2-"Hidayet eder rüşde,böylece iman ettik ona ve asla şirk koşmayız Rabbimize,hiç kimseyi.."

(Rüşd;olgunluk,reşitlik,erişkinlinlik..)

٣- وَأَنَّهُ تَعَالَى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًا
3- "Ve muhakkak ki Hu,yücedir ceddi.Rabbimiz edinmedi bir eş ve de bir çocuk."

٤- وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا
4- "Doğrusu;konuşur aptal olanlarımız Allah'a karşı saçmasapan."

٥- وَأَنَّا ظَنَنَّا أَن لَّن تَقُولَ الْإِنسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا
5-"Ve gerçekten zannettik şunu ki;asla demez, insanlar ve cinler Allah'a karşı bir yalan."

٦- وَأَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِّنَ الْإِنسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِّنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًا
6- "Doğrusu,bazı adamlar ki insanlardan sığınıyorlardı bazı adamlara cinlerden de böylece artırıyorlardı azgınlıklarını..."

٧- وَأَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنتُمْ أَن لَّن يَبْعَثَ اللَّهُ أَحَدًا
7- "Ve muhakkak ki onlar zannettiler,sizin zannettiğiniz gibi ki, asla diriltmez Allah hiç kimseyi..."

٨- وَأَنَّا لَمَسْنَا السَّمَاء فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَسًا شَدِيدًا وَشُهُبًا
8- " Ve doğrusu biz,dokunduk gökyüzüne ama bulduk onu doldurulmuş koruyucularla ki şiddetli ve şihaplar..."

(şihap;yakıcı ışınlar, kayan yıldızlar, ateş şuleleri...)

٩- وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِ فَمَن يَسْتَمِعِ الْآنَ يَجِدْ لَهُ شِهَابًا رَّصَدًا
9- " Ve gerçekten biz oturuyorduk orada oturaklarda, dinlemek için ama kim dinlerse şimdi bulur onu,bir şihap bekler..."

١٠- وَأَنَّا لَا نَدْرِي أَشَرٌّ أُرِيدَ بِمَن فِي الْأَرْضِ أَمْ أَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًا
10- " Ve muhakkak ki bilmiyoruz,bir şerr mi dilendi yeryüzündeki kimselere yoksa diledi mi onlar için Rableri,irşad olmayı..."

١١- وَأَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذَلِكَ كُنَّا طَرَائِقَ قِدَدًا
11- " Ve doğrusu, bizden salihlerde vardır olmayanlarda.Bizde yollar farklıdır..."

١٢- وَأَنَّا ظَنَنَّا أَن لَّن نُّعجِزَ اللَّهَ فِي الْأَرْضِ وَلَن نُّعْجِزَهُ هَرَبًا
12- " Ve gerçekten biz anladık şunu ki;asla aciz bırakamayacağız Allah'ı yeryüzünde ve asla aciz bırakamayız O'nu,kaçarak..."

١٣- وَأَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدَى آمَنَّا بِهِ فَمَن يُؤْمِن بِرَبِّهِ فَلَا يَخَافُ بَخْسًا وَلَا رَهَقًا
13- " Ve doğrusu ne zaman işittik hidayeti iman ettik ona.Artık kim iman ederse Rabbine,sonra korkmaz o, hakkının yenilmesinden ve zillete düşmekten..."

١٤- وَأَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَ فَمَنْ أَسْلَمَ فَأُوْلَئِكَ تَحَرَّوْا رَشَدًا
14- Ve muhakkak bizden müslüman olanlarda var,ve bizden kasitun olanlarda var.Artık kim islam olmuşsa,sonra onlar bulanlardır rüşdü.

( Cinler:"Bizlerden müslüman -Allah'a teslim olanlar- da vardır kasitun -Allah'ın buyruklarına asi zalimler- de vardır. Artık kim islam -teslim- olmuş ise bundan böyle onlar -teharri- bulmuşlardır,tespit etmişlerdir,algılamışlardır;rüşd,ergen,olgun,selim,akıl,düz yolu...")

١٥- ١٤- وَأَمَّا الْقَاسِطُونَ فَكَانُوا لِجَهَنَّمَ حَطَبًا
15- Ve ama kasitun ki;onlar içindir cehennem,odundurlar..

kasitun -Allah'ın buyruklarına asi zalimler- )

١٦- وَأَلَّوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّرِيقَةِ لَأَسْقَيْنَاهُم مَّاء غَدَقًا
16- Ve doğrusu eğer istikamette olsa idiler tarikata,elbette sulardık onları su ile bolca...

( Şüphesiz bizim istikametimiz şudur ki:
"Ey mutmain olan nefs! Gir kullarımın içine! Gir cennetime!" / Fecr 28-30
Tarikatimiz de şudur :
"3- Tabi olun ne indirildiyse size Rabbinizden ve olmayın tabi O'ndan başka evliyalara.Ne az düşünüyorsunuz?
196- Muhakkak ki,velim Allah'tır ki Hu,inzal etti kitabı ve Hu velilik eder salihlere. /A'raf...)


١٧- لِنَفْتِنَهُمْ فِيهِ وَمَن يُعْرِضْ عَن ذِكْرِ رَبِّهِ يَسْلُكْهُ عَذَابًا صَعَدًا
17- İmtihan ederiz onları diye,bundan.Ve kim yüz çevirir zikrinden 
Rabbi'nin,sevkederiz onu bir azaba ki,şiddetlidir...


١٨- وَأَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلَّهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللَّهِ أَحَدًا
18- Ve muhakkak ki mescidler Allah içindir.Artık dua etmeyin Allah'la beraber,hiç kimseye..


١٩- وَأَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللَّهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَدًا
19- Ve muhakkak o ne zaman kalktığında, Allah'ın kulu olarak dua ettiğinde O'na.Onlar neredeyse üşüşüyorlardı üzerine topluca...


٢٠- قُلْ إِنَّمَا أَدْعُو رَبِّي وَلَا أُشْرِكُ بِهِ أَحَدًا
20- De ki: "Yalnızca,Ben dua ederim Rabbime ve şirk koşmam O'na hiç kimseyi."


٢١- قُلْ إِنِّي لَا أَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا رَشَدًا
21-De ki: "Kesinlikle Ben,değilim malik size bir zarar vermeye ve değilim irşad etmeye."


٢٢- قُلْ إِنِّي لَن يُجِيرَنِي مِنَ اللَّهِ أَحَدٌ وَلَنْ أَجِدَ مِن دُونِهِ مُلْتَحَدًا
22-De ki:"Kesinlikle Ben ki,asla koruyabilir beni Allah'tan başka hiç kimse ve asla bulabilirim O'nun dunundan başka hiç bir sığınak.."


٢٣- إِلَّا بَلَاغًا مِّنَ اللَّهِ وَرِسَالَاتِهِ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا
23- "Yalnız tebliğ ederim Allah'tan ve risaletini.Ve kim karşı gelir Allah'a ve Rasülü'ne,sonra kesinlikle onun içindir nar-ı cehennem,kalacaklar orada ebeden.."

(1-risalet:mesaj.2- nar-ı cehennem:cehennem ateşi.")


٢٤- حَتَّى إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ أَضْعَفُ نَاصِرًا وَأَقَلُّ عَدَدًا
24- Hatta ne zaman gördüklerinde ne vaad edildiyse onlara,sonra bilecekler kimmiş daha zayıf yardımcı olarak ve daha az adet olarak...


٢٥- قُلْ إِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ مَّا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبِّي أَمَدًا
25- De ki: "Bilmiyorum,yakın mıdır vaad edilen şey size yoksa kılar mı onu Rabbim vadeli?"

٢٦- عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَى غَيْبِهِ أَحَدًا
26-" Alim'dir ğaybe,artık zahir etmez ğaybini hiç kimseye..."


٢٧- إِلَّا مَنِ ارْتَضَى مِن رَّسُولٍ فَإِنَّهُ يَسْلُكُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ رَصَدًا
27- Hariçtir;kim rızaya ermişse rasüllerden ve muhakkak Hu sevkeder,onların önünden ve arkasından gözetenleri...

( Mutlak Gayb ve İzafi Gayb hakkında bakınız: http://www.allahvesistemi.org/ahmedhulusidekavramlar/kavramlar/gayb/index.htm )


٢٨- لِيَعْلَمَ أَن قَدْ أَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَأَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَأَحْصَى كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا
28- Bilsinler diye şunu;"Andolsun tebliğ edildi risaleti Rablerinin ve kuşattı yanlarındaki şeyleri,hesaplamıştır her şeyi adeden..."


صدق الله العظيم.
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.




18 Ekim 2011 Salı

39- Alak Denkleminde Suret'ul A'raf İkrası



بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir

١- المص
1- Elif,Lam,Mim,Sa'd!

٢- كِتَابٌ أُنزِلَ إِلَيْكَ فَلاَ يَكُن فِي صَدْرِكَ حَرَجٌ مِّنْهُ لِتُنذِرَ بِهِ وَذِكْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ
2- Kitabı inzal ettik sana, olmasın göğsünde bir darlık ondan.
Artık uyar onunla. Bir zikirdir mü'minler için.

٣- اتَّبِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلاَ تَتَّبِعُواْ مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء قَلِيلاً مَّا تَذَكَّرُونَ
3- Tabi olun ne inzal edildiyse size Rabbinizden ve tabi olmayın Dünundan evliyalara.Ne az tezekkür ediyorsunuz?

٤- وَكَم مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا فَجَاءهَا بَأْسُنَا بَيَاتًا أَوْ هُمْ قَآئِلُونَ
4- Nice memleketlerden helak ettik.
Onlara gelivermişti azabımız geceleyin veya onlar kaliledeyken.

(Kaylüle ya da Kalile,siesta...RasülAllah kaylüle,siesta yapmıştır...Ve Harvard Üniversitesi Bilim adamları da Öğle namazından sonraki 60-90 dakikalık küçük uykunun 8 saatlik gece uykusuna denk geldiği ve beyni geliştirdiği saptandı...)

٥- فَمَا كَانَ دَعْوَاهُمْ إِذْ جَاءهُمْ بَأْسُنَا إِلاَّ أَن قَالُواْ إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
5- Sonra olmadı savunmaları onlara geldiğinde azabımız.
Sadece şunu dediler: "Şüphesiz biz zalimleriz."

٦- فَلَنَسْأَلَنَّ الَّذِينَ أُرْسِلَ إِلَيْهِمْ وَلَنَسْأَلَنَّ الْمُرْسَلِينَ
6- Elbette soracağız kimlerden gönderildiyse onlara ve elbette soracağız Rasüllere.

٧- فَلَنَقُصَّنَّ عَلَيْهِم بِعِلْمٍ وَمَا كُنَّا غَآئِبِينَ
7- Anlatacağız onlara ilimden.Değiliz Biz gaib olanlar.

٨- وَالْوَزْنُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ فَمَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
8- Vezne o gün Hak'tır.Kimin ağırsa mizanı işte onlar müflihlerdir.

( 1-Vezne,tartı.2-Mevazin,mizan,tartı..3-Müflih,felahın faili...)

٩- وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُواْ أَنفُسَهُم بِمَا كَانُواْ بِآيَاتِنَا يِظْلِمُونَ
9- Kimin hafifse mizanı işte onlar hüsrandadırlar,kendileri oldular ayetlerimize karşı zulmedenlerden.

١٠- وَلَقَدْ مَكَّنَّاكُمْ فِي الأَرْضِ وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ قَلِيلاً مَّا تَشْكُرُونَ
10- Andolsun yerleştirdik sizi yeryüzünde,kıldık size orada geçimlik.Ne az şükrediyorsunuz?

١١- وَلَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَاكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلآئِكَةِ اسْجُدُواْ لآدَمَ فَسَجَدُواْ إِلاَّ إِبْلِيسَ لَمْ يَكُن مِّنَ السَّاجِدِينَ
11- Andolsun yarattık sizi, sonra şekil verdik size, sonra dedik meleklere:
"Secde edin Adem'e" secde ettiler,hariçti İblis! Olmadı secde edenlerden.

١٢- قَالَ مَا مَنَعَكَ أَلاَّ تَسْجُدَ إِذْ أَمَرْتُكَ قَالَ أَنَاْ خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ
12- Dedi: "Ne men etti seni secde etmekten,ne zaman emrettiğimde sana?"
Dedi: "Ben hayırlıyım ondan.Yarattın beni ateşten ve yarattın onu kilden."

١٣- قَالَ فَاهْبِطْ مِنْهَا فَمَا يَكُونُ لَكَ أَن تَتَكَبَّرَ فِيهَا فَاخْرُجْ إِنَّكَ مِنَ الصَّاغِرِينَ
13- Dedi: "Öyleyse in oradan,senin için olmaz kibirlenmek orada,çık!Muhakkak ki sen aşağılıklardansın."

١٤- قَالَ فَأَنظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
14- Dedi: " Mühlet ver bana Bea'sü Günü'ne kadar."

( Bea'sü Günü:Diriliş günü.)

١٥- قَالَ إِنَّكَ مِنَ المُنظَرِينَ
15- Dedi: " Muhakkak ki sen mühlet verilenlerdensin."

١٦- قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي لأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ
16- Dedi: "Beni azdırman sebebiyle andolsun oturacağım onlar için 
sırat-ı mustakıyme."

١٧- ثُمَّ لآتِيَنَّهُم مِّن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ أَيْمَانِهِمْ وَعَن شَمَآئِلِهِمْ وَلاَ تَجِدُ أَكْثَرَهُمْ شَاكِرِينَ
17- "Sonra geleceğim onlara ellerinin arasından,arkalarından,sağlarından ve 
sollarından.Ve bulamayacaksın onların çoğunu şükredenlerden."

 ١٨- قَالَ اخْرُجْ مِنْهَا مَذْؤُومًا مَّدْحُورًا لَّمَن تَبِعَكَ مِنْهُمْ لأَمْلأنَّ جَهَنَّمَ مِنكُمْ أَجْمَعِينَ
18- Dedi: "Çık oradan horlandın,kovuldun! Kim tabi olursa sana onlardan,andolsun dolduracağım cehennemi sizin hepinizden."

١٩- وَيَا آدَمُ اسْكُنْ أَنتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ فَكُلاَ مِنْ حَيْثُ شِئْتُمَا وَلاَ تَقْرَبَا هَذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَ
19- " Ya Adem! Yerleş sen ve zevcen cennete ve yiyiniz nerden dilerseniz ancak yaklaşmayın şu ağaca,olursunuz zalimlerden."

٢٠- فَوَسْوَسَ لَهُمَا الشَّيْطَانُ لِيُبْدِيَ لَهُمَا مَا وُورِيَ عَنْهُمَا مِن سَوْءَاتِهِمَا وَقَالَ مَا نَهَاكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هَذِهِ الشَّجَرَةِ إِلاَّ أَن تَكُونَا مَلَكَيْنِ أَوْ تَكُونَا مِنَ الْخَالِدِينَ
20- Sonra vesvese verdi onlara şeytan, göstermek için onlara, ne gizlendiyse kendi avretlerinden ve dedi ki: "Yasakladı ikinize Rabbiniz bu ağaçtan.Sadece şu;ikinizin iki melek veya iki ebedi olarak kalmaması."

٢١- وَقَاسَمَهُمَا إِنِّي لَكُمَا لَمِنَ النَّاصِحِينَ
21- Ve kasem etti ikisine; "Şüphesiz ben ikinize nasihat edenlerdenim."

٢٢- فَدَلاَّهُمَا بِغُرُورٍ فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْءَاتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِن وَرَقِ الْجَنَّةِ وَنَادَاهُمَا رَبُّهُمَا أَلَمْ أَنْهَكُمَا عَن تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ وَأَقُل لَّكُمَا إِنَّ الشَّيْطَآنَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُّبِينٌ
‎22- Böylece delirtti ikisini aldatarak.Sonra ne zaman tattılar ağaçtan, göründü onlara avretleri ve başladılar yapıştırmaya üzerlerine yapraklarından cennetin.
Ve seslendi ikisine Rableri: "Yasaklamamış mıydım ikinizi bu ağaçtan ve demedim mi ikinize muhakkak şeytan düşmandır,apaçık."


٢٣- قَالاَ رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
23- Dediler: "Rabbimiz zulmettik nefslerimize ve eğer mağfiret etmezsen bize ve rahmet etmezsen,kesinlikle oluruz hüsrana uğrayanlardan."

٢٤- قَالَ اهْبِطُواْ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ وَلَكُمْ فِي الأَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ إِلَى حِينٍ
24- Dedi: "İnin,bazınız bazınıza düşman olarak! Ve sizin için yeryüzünde karar kılınmış geçimlik vardır, belli süreye kadar."

٢٥- قَالَ فِيهَا تَحْيَوْنَ وَفِيهَا تَمُوتُونَ وَمِنْهَا تُخْرَجُونَ
25- Dedi: "Orada yaşayacaksınız ve orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız."

٢٦- يَا بَنِي آدَمَ قَدْ أَنزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارِي سَوْءَاتِكُمْ وَرِيشًا وَلِبَاسُ التَّقْوَىَ ذَلِكَ خَيْرٌ ذَلِكَ مِنْ آيَاتِ اللّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
26- Ya Ademoğulları, indirdik üzerinize elbise örtmeye ayıb yerlerinizi ve süslenmeye ve takva elbisesi; bu daha hayırlıdır ayetlerindendir Allah'ın.Umulur ki düşünürsünüz?

٢٧- يَا بَنِي آدَمَ لاَ يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُم مِّنَ الْجَنَّةِ يَنزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَا إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ حَيْثُ لاَ تَرَوْنَهُمْ إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء لِلَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ
27- Ya Ademoğulları! Sakın şaşırtmasın sizi şeytan,çıkardığı gibi ebeveynlerinizi cennetten.Çıkarmıştı ikisinin elbiselerini,göstermek için onlara ayıb yerlerini.


٢٨- وَإِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً قَالُواْ وَجَدْنَا عَلَيْهَا آبَاءنَا وَاللّهُ أَمَرَنَا بِهَا قُلْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاء أَتَقُولُونَ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
28- Ne zaman onlar yaptıklarında fahşa şeyler dediler: "Böyle bulduk atalarımızı ve Allah emretti bize onu." De ki:"Muhakkak ki Allah emretmez fahşayı.
Diyor musunuz Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri?"


٢٩- قُلْ أَمَرَ رَبِّي بِالْقِسْطِ وَأَقِيمُواْ وُجُوهَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ كَمَا بَدَأَكُمْ تَعُودُونَ
29- De ki: "Emretti Rabbim adaletle,çevirin yüzlerinizi her mescide,
dua edin O'na muhlisler olarak dinde.Sizi yarattığı gibi döneceksiniz."

٣٠- فَرِيقًا هَدَى وَفَرِيقًا حَقَّ عَلَيْهِمُ الضَّلاَلَةُ إِنَّهُمُ اتَّخَذُوا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ اللّهِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ
30- Bir fırka hidayete erdi ve bir fırkada haketti üzerlerine dalaleti.
Muhakkak ki onlar edindiler şeytanı evliya Allah'tan başka
 ve zannediyorlar kendilerinin hidayette olduğunu.


٣١- يَا بَنِي آدَمَ خُذُواْ زِينَتَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
31- Ya Ademoğulları! Alın ziynetlerinizi bütün mescidlerde.Yiyiniz,içiniz ve israf etmeyiniz. Muhakkak ki Hu, sevmez müsrifleri!


٣٢- قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللّهِ الَّتِيَ أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالْطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ قُلْ هِي لِلَّذِينَ آمَنُواْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا خَالِصَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَذَلِكَ نُفَصِّلُ الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
32- De ki: "Kim haram kılmıştır ziynetini Allah'ın? O çıkarmıştır kulları için temiz rızıkları." De ki:"Onlar içindir;her kim iman ettiyse dünya hayatında ve özellikle kıyamet günü'ne."
Böylece açıklarız ayetleri kavimlere kim bilirse.


٣٣- قُلْ إِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّيَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَالإِثْمَ وَالْبَغْيَ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَأَن تُشْرِكُواْ بِاللّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَأَن تَقُولُواْ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
33 - De ki: "Sadece haram kıldı Rabbim size; fahşa ahlaksızlığını,açıkta olanını ve gizli olanını,günahı ve isyanı, haksız yere.Ve şirk koşmanız Allah'a, indirmediği şeyleri O'na dayandırmanız ve konuşmanız Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri."

٣٤- وَلِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ
34- Bütün ümmetlere vardır ecel! Ne zaman ki geldi ecelleri onlara ertelenmez,bir saat ileri alınmaz.

٣٥- يَا بَنِي آدَمَ إِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي فَمَنِ اتَّقَى وَأَصْلَحَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
35- Ya Ademoğulları! Eğer gelirse size Rasüller sizden, anlattığında sizlere ayetleri.
Kimler takvalanırsa,ıslah olursa o zaman korku yoktur onlara mahzun da olmazlar...



٣٦- وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا أُوْلََئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
36- Kimlerde yalanlarsa ayetlerimizi ve kibirlenirse ona,işte onlar ateş ashabıdır.Onlar orada kalıcıdır.

٣٧- فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ أُوْلَئِكَ يَنَالُهُمْ نَصِيبُهُم مِّنَ الْكِتَابِ حَتَّى إِذَا جَاءتْهُمْ رُسُلُنَا يَتَوَفَّوْنَهُمْ قَالُواْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ قَالُواْ ضَلُّواْ عَنَّا وَشَهِدُواْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُواْ كَافِرِينَ
‎37- Kim olabilir daha zalim iftira edenden Allah'a bir yalanı veya yalanlayan ayetlerini?
İşte onlara nail olur nasibleri kitabtan.Hatta ne zaman geldiğinde onlara Rasüllerimiz onları vefat ettirirler ve derler:"Nerdedir dua ettikleriniz Allah'tan başka?"
Derler: "Saptılar bizden" ve şahit olurlar kendi nefislerinin kafirliğine...


٣٨- قَالَ ادْخُلُواْ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُم مِّن الْجِنِّ وَالإِنسِ فِي النَّارِ كُلَّمَا دَخَلَتْ أُمَّةٌ لَّعَنَتْ أُخْتَهَا حَتَّى إِذَا ادَّارَكُواْ فِيهَا جَمِيعًا قَالَتْ أُخْرَاهُمْ لأُولاَهُمْ رَبَّنَا هَؤُلاء أَضَلُّونَا فَآتِهِمْ عَذَابًا ضِعْفًا مِّنَ النَّارِ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلَكِن لاَّ تَعْلَمُونَ
‎38- Der ki: "Gir içine ümmetlerin! Gelip geçti sizden öncekiler cinlerden ve insanlardan ateşe. Her zaman girmiştir bir ümmet, lanetlemiştir kardeşlerini.Hatta ne zaman ard arda girdiklerinde oraya hepsi, diyecek öncekileri sonrakileri için:"Rabbimiz bunlar saptırdı bizi,ver onlara iki kat azabı ateşten." 
Der ki:"Her birinize iki kat, lakin bilmezsiniz."


٣٩- وَقَالَتْ أُولاَهُمْ لأُخْرَاهُمْ فَمَا كَانَ لَكُمْ عَلَيْنَا مِن فَضْلٍ فَذُوقُواْ الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ
39- Derler,öncekiler sonrakilere: "Bundan böyle yoktur size üstünlük,şimdi tadın azabı! İşte kazandıklarınız."


٤٠- إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ
40- Muhakkak o kimseler yalanladılar ayetlerimizi ve kibirlendiler ona karşı.Açılmayacak onlara kapıları semanın ve giremeyecekler cennete.Hatta girene kadar develer iğne deliğinden! Ve böylece cezalandırırız mücrimleri.


٤١- لَهُم مِّن جَهَنَّمَ مِهَادٌ وَمِن فَوْقِهِمْ غَوَاشٍ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ
41- Onlar içindir cehennemden yataklar,üzerlerini örtecektir.
İşte böyle cezalandırırız zalimleri.


٤٢- وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ لاَ نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
42- Kimlerde iman eder,salih amel işler,sorumlu tutmayız hiçbir nefsi gücünden başka.Onlar cennet ashabıdır ve orada kalıcıdırlar.


٤٣- وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ وَقَالُواْ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّهُ لَقَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ وَنُودُواْ أَن تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
‎43- Çekip aldık göğüslerindeki kini. Akar zeminlerinde nehirler ve derler: "Elhamdülillah bizi hidayet etti buraya ve biz eremezdik hidayete eğer hidayet etmeseydi bize Allah.Andolsun geldi Rasüller Rabbimizin hakkı ile."
Nida edilir: " Bu cennettir,varis kılındınız ona amellerinizle."


٤٤- وَنَادَى أَصْحَابُ الْجَنَّةِ أَصْحَابَ النَّارِ أَن قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّا فَهَلْ وَجَدتُّم مَّا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّا قَالُواْ نَعَمْ فَأَذَّنَ مُؤَذِّنٌ بَيْنَهُمْ أَن لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ
‎44- Nida eder cennet ashabı,ateş ashabına şöyle:"Muhakkak ki bulduk ne vaad ettiyse Rabbimiz, hakkı.Peki buldunuz mu ne vaad ettiyse size Rabbiniz, hakkı ?
Derler: "Evet". Böylece ilan eder bir müezzin aralarından: "Allah'ın laneti zalimleredir."


٤٥- الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا وَهُم بِالآخِرَةِ كَافِرُونَ
45- Her kim, alıkoyar yolundan Allah'ın ve görmek isterse onda kusur,işte onlar ahireti inkar edenlerdir.


٤٦- وَبَيْنَهُمَا حِجَابٌ وَعَلَى الأَعْرَافِ رِجَالٌ يَعْرِفُونَ كُلاًّ بِسِيمَاهُمْ وَنَادَوْاْ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَن سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ لَمْ يَدْخُلُوهَا وَهُمْ يَطْمَعُونَ
46- Aralarında bir perde,A'rafta adamlar tanırlar hepsini simalarından.Çağırırlar cennet ashabına şöyle: "Selamun Aleyküm" henüz girmediler oraya ama ümid ederler.

( Araf, cennet ile cehennem arasındaki tepenin adıdır.)


٤٧- وَإِذَا صُرِفَتْ أَبْصَارُهُمْ تِلْقَاء أَصْحَابِ النَّارِ قَالُواْ رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
47- Ne zaman çevirdiklerinde gözlerini ateş ashabına derler:
"Rabbimiz,kılma bizi zalim kavimlerle birlikte."


٤٨- وَنَادَى أَصْحَابُ الأَعْرَافِ رِجَالاً يَعْرِفُونَهُمْ بِسِيمَاهُمْ قَالُواْ مَا أَغْنَى عَنكُمْ جَمْعُكُمْ وَمَا كُنتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ
48- Çağırır A'raf ashabı adamlara,tanırlar simalarından derler:
"Olmadı bir faydası size topladıklarınızın ve kibirlenmenizin."


٤٩- أَهَؤُلاء الَّذِينَ أَقْسَمْتُمْ لاَ يَنَالُهُمُ اللّهُ بِرَحْمَةٍ ادْخُلُواْ الْجَنَّةَ لاَ خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلاَ أَنتُمْ تَحْزَنُونَ
49- Bunlar mıydı kasem ettikleriniz,erdirmez bunları Allah rahmetine ?
"Girin cennete,yoktur korku size ve yoktur size hüzün ."


٥٠- وَنَادَى أَصْحَابُ النَّارِ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُواْ عَلَيْنَا مِنَ الْمَاء أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّهُ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِرِينَ
50- Çağırır ateş ashabı,cennet ashabına şöyle:
"Verin bize sudan veya Allah'ın rızıklandırdığı şeyden "
Derler: "Muhakkak ki Allah onları haram kıldı inkar edenlere."



٥١- الَّذِينَ اتَّخَذُواْ دِينَهُمْ لَهْوًا وَلَعِبًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فَالْيَوْمَ نَنسَاهُمْ كَمَا نَسُواْ لِقَاء يَوْمِهِمْ هَذَا وَمَا كَانُواْ بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ
51- Onlar edindiler dinlerini bir eğlence ve bir oyun,onları aldattı dünya hayatı.
Bugün unutacağız onları, unuttukları gibi bugüne kavuşacaklarını ve inkar ettiklerinden.


٥٢- وَلَقَدْ جِئْنَاهُم بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَى عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
52- Andolsun onlara getirdik bir kitab,açıkladık onu ilim ile.Bir hidayet,rahmet
olarak iman eden kavimlere.


٥٣- هَلْ يَنظُرُونَ إِلاَّ تَأْوِيلَهُ يَوْمَ يَأْتِي تَأْوِيلُهُ يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِن قَبْلُ قَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَل لَّنَا مِن شُفَعَاء فَيَشْفَعُواْ لَنَا أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ قَدْ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَفْتَرُونَ
‎53- Bekliyorlar mı yalnız te'vilini? O gün gelir te'vili.
Diyecek onlardan önce unutanlar:"Gerçekten gelmişti Rasüller,Rabbimizden hak ile.Var mıdır bizim için hiçbir şefaatçi,şefaat edecek bize ya da döndürülelim de amel edelim,yapmadığımız amellerden!"
Muhakkak ki hüsrana uğradı nefisleri ve saptılar uydurmuş olduklarından!

(Te'vil:esasen bir şeyi sonucuna irca etmek, varacağına vardırmaktır.)

٥٤- إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ 
‎54- Muhakkak ki Rabbiniz Allahtır! Her birinizi yarattı, semavatı ve arzı altı günde.
Sonra istiva etti arşa,örttü geceyi,gündüz takib eder onu süratle ve güneş, ve ay,ve yıldızlar musahhar kılındı emriyle.
Değil midir O'nun,yaratmak ve emretmek?
Mübarektir Allah,Rabbidir alemlerin.

٥٥- ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ
55-Dua edin Rabbinize alçakgönüllüce ve gizlice!
Muhakkak ki O, sevmez haddi aşanları...

٥٦- وَلاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ بَعْدَ إِصْلاَحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا إِنَّ رَحْمَتَ اللّهِ قَرِيبٌ مِّنَ الْمُحْسِنِينَ
56-Fesad çıkarmayın yeryüzünde ıslahtan sonra.Dua edin O'na korku ve ümid ile.
Muhakkak ki,rahmeti Allah'ın, yakındır muhsinlere.

(  Kur'ân'a göre bir insanın muhsin niteliğini kazanabilmesi için; mümin, Müslüman,sâlih ameller işleyen sâlih, hayır ve hasenât sahibi ahyâr, inancında, özünde, sözünde, ahlâkında, söz, fiil ve davranışlarında dosdoğru mustakîm, sabırlı ve ihlaslı olması gerekir..)


٥٧- وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ حَتَّى إِذَا أَقَلَّتْ سَحَابًا ثِقَالاً سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَّيِّتٍ فَأَنزَلْنَا بِهِ الْمَاء فَأَخْرَجْنَا بِهِ مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ كَذَلِكَ نُخْرِجُ الْموْتَى لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
‎57- Hu,gönderendir rüzgarları müjdeleyici olarak öncesinde rahmetinin.
Hatta ne zaman yüklendiğinde bulutlar ağırlık,sevkederiz onu ölü beldeye böylece indiririz ondan suyu,çıkarırız ondan her tür ürünleri.
İşte böyle çıkartırız ölüleri! Umulur ki düşünürsünüz?


٥٨- وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُ بِإِذْنِ رَبِّهِ وَالَّذِي خَبُثَ لاَ يَخْرُجُ إِلاَّ نَكِدًا كَذَلِكَ نُصَرِّفُ الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَشْكُرُونَ
58- Belde ki temizdir çıkarırız bitkileri,izni ile Rabbinin.Hangisi habis ise çıkmaz onda bir fayda.Böylece açıklarız ayetleri kavimlere,şükrederler.

٥٩- لَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ إِنِّيَ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
59- Andolsun gönderdik Nuh'u kavmine ve dedi ki: "Ya Kavmim,kul olun Allah'a,yoktur hiçbir ilah Hu'dan gayrı.Muhakkak ki Ben,korkuyorum sizin için azabtan,o gün azıymdir..

(Azıym:büyük..)

٦٠- قَالَ الْمَلأُ مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ
60- Dedi ki ileri gelenleri kavminden:
"Şüphesiz biz,görüyoruz seni dalalette,apaçık"


٦١- قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي ضَلاَلَةٌ وَلَكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
61- Dedi ki:"Ya Kavmim değilim dalalette ve lakin Rasülüm,Rabbinden alemlerin."


٦٢- أُبَلِّغُكُمْ رِسَالاَتِ رَبِّي وَأَنصَحُ لَكُمْ وَأَعْلَمُ مِنَ اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
62- " Tebliğ ediyorum size risaletini Rabbimin ve nasihat ediyorum size.Alimim Allah'tan,bilmediğiniz şeylere."


٦٣- أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُواْ وَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
63- " Acayib mi ediyorsunuz şunu; geldi size bir zikir Rabbinizden, bir adama içinizden ve uyarıyor sizi takvalanmanız için, belki rahmet olunursunuz.


٦٤- فَكَذَّبُوهُ فَأَنجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا إِنَّهُمْ كَانُواْ قَوْماً عَمِينَ
64- Ama yalanladılar onu. Koruduk onu ve beraberindekileri gemide ve boğduk onları ki yalanladılar ayetlerimizi.Muhakkak ki onlar kör bir kavimdir.


٦٥- وَإِلَى عَادٍ أَخَاهُمْ هُوداً قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلاَ تَتَّقُونَ
65- Ve Ad'a kardeşleri Hud! Dedi ki:
"Ya Kavmim,kul olun Allah'a,yoktur hiçbir ilah Hu'dan gayrı.Olmayacak mısınız takvalı?"


٦٦- قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي سَفَاهَةٍ وِإِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِبِينَ
66- Dedi ki ileri gelenleri,inkar edenlerinden kavminde:"Muhakkak ki görüyoruz seni aptallık içinde ve gerçekten zannediyoruz ki sen yalancılardansın."


٦٧- قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
67- Dedi ki:"Ya kavmim,değilim aptallık içinde ve lakin Rasülüm Rabbinden alemlerin."


٦٨- أُبَلِّغُكُمْ رِسَالاتِ رَبِّي وَأَنَاْ لَكُمْ نَاصِحٌ أَمِينٌ
68- " Tebliğ ediyorum size risaletini Rabbimin ve ben nasihatçiyim size, emin olan."



٦٩- أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَاذكُرُواْ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاء مِن بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ وَزَادَكُمْ فِي الْخَلْقِ بَسْطَةً فَاذْكُرُواْ آلاء اللّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
69- "Acayib mi ettiniz size gelmesine bir zikrin Rabbinizden,bir adama içinizden uyarması için.Hatırlayın kıldığını sizi halifeler sonrasında Nuh Kavmi'nin ve güçlendirdi yaratılışta,geliştirdi.Hatırlayın Allah'ın nimetlerini belki felaha erersiniz.."




٧٠- قَالُواْ أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللّهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
70- Derler:"Şundan mı geldin;kulluk edeceğiz Allah'a,Vahid olana ve bırakacağız kulluk edegeldiğimiz atalarımızı? Haydi getir bize ne vaad ettiysen eğer sen sadıklardansan!"

(Vahid:TEK olan TEKLİK)

٧١- قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌ أَتُجَادِلُونَنِي فِي أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَآؤكُم مَّا نَزَّلَ اللّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ فَانتَظِرُواْ إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَ
71- Dedi ki: "Andolsun indi üzerinize Rabbinizden ceza ve gazab.Mücadele mi ediyorsunuz benimle isimler hakkında,isimlendirdiğiniz siz ve babalarınızın?..İnzal etmedi Allah onlar için hiçbir yetki! Artık bekleyin,muhakkak ki ben sizinle bekleyenlerdenim."

٧٢- فَأَنجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَقَطَعْنَا دَابِرَ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَمَا كَانُواْ مُؤْمِنِينَ
72- Kurtardık onu ve beraberindekileri,rahmetimizle.Kestik köklerini onların,yalanladılar ayetlerimizi ve olmadılar mü'minlerden.

٧٣- وَإِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءتْكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ هَذِهِ نَاقَةُ اللّهِ لَكُمْ آيَةً فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللّهِ وَلاَ تَمَسُّوهَا بِسُوَءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
‎73- Semud'a kardeşleri Salih! Dedi:
"Ya Kavmim,kul olun Allah'a yoktur hiçbir ilah Hu'dan gayrı.
Muhakkak ki geldi size beyyineler Rabbinizden.Bu Allah'ın devesidir size, bir ayettir.Artık bırakın onu yesin Allah'ın arzında ve dokunmayın ona kötülükle alır size bir azab,elimce."

(Beyyine;delil,isbat.)


٧٤- وَاذْكُرُواْ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاء مِن بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّأَكُمْ فِي الأَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِن سُهُولِهَا قُصُورًا وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتًا فَاذْكُرُواْ آلاء اللّهِ وَلاَ تَعْثَوْا فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَ
74- " Hatırlayın ne zaman kıldı sizi halifeler,Ad'den sonra.Yerleştirdi sizi yeryüzünde,edindiniz ovalarında köşkler ve oyuyorsunuz dağlarda evler.Hatırlayın nimetini Allah'ın ve yaramazlık yapmayın yeryüzünde,müfsidlerden."



٧٥- قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ مِن قَوْمِهِ لِلَّذِينَ اسْتُضْعِفُواْ لِمَنْ آمَنَ مِنْهُمْ أَتَعْلَمُونَ أَنَّ صَالِحًا مُّرْسَلٌ مِّن رَّبِّهِ قَالُواْ إِنَّا بِمَا أُرْسِلَ بِهِ مُؤْمِنُونَ
75- Dedi ki ileri gelenleri,kibredenlerinden kavminde.Hakir gördükleri kimselere,iman ettiklerinden: 
"Biliyor musunuz şunu;Salih gönderilmiş midir Rabbinden?"
 Dediler ki: "Muhakkak ki biz ne gönderildiyse ona,inananlardanız."

٧٦- قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ إِنَّا بِالَّذِيَ آمَنتُمْ بِهِ كَافِرُونَ
76- Dedi ki kibredenler: "Muhakkak ki biz,hangi şeye inandıysanız onda,inkar ediyoruz."

٧٧- فَعَقَرُواْ النَّاقَةَ وَعَتَوْاْ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ وَقَالُواْ يَا صَالِحُ ائْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ
77- Sonunda kestiler deveyi ve haddi aştılar emrinden Rablerinin ve dediler:
"Ya Salih,getir bize ne tehdit ettiysen,eğer sen Rasüllerdensen!"

٧٨- فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ
78- Böylece helak etti onları bir deprem sonra evlerinde çöküp kaldılar.

٧٩- فَتَوَلَّى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ وَلَكِن لاَّ تُحِبُّونَ النَّاصِحِينَ
79- Yüz çevirdi onlardan ve dedi ki:"Ya Kavmim,andolsun ki tebliğ ettim size risaletini Rabbimin ve nasihat ettim size ve lakin sevmediniz nasihat edenleri."

٨٠- وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّن الْعَالَمِينَ
80- Ve Lut! Ne zaman dedi kavmine:"Fuhuş mu yapıyorsunuz,sizden öncekilerden
hiçbir alemin yapmadığı?"

٨١- إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِّن دُونِ النِّسَاء بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ
81- "Muhakkak ki siz geliyorsunuz adamlara şehvetle kadınları bırakıp.Hayır,siz müsrif kavimsiniz."

٨٢- وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلاَّ أَن قَالُواْ أَخْرِجُوهُم مِّن قَرْيَتِكُمْ إِنَّهُمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ
82- Buna cevab veremedi kavmi,sadece dediler:
"Çıkarın onları yurdunuzdan.Muhakkak ki o insanlar çok temizler."

٨٣- فَأَنجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلاَّ امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
83- Koruduk onu ve ailesini,hariçti karısı.O arkada kalanlardandı.

٨٤- وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ
84- Yağdırdık üzerlerine yağmuru! Bak nasıl oldu akıbeti mücrimlerin!


٨٥- وَإِلَى مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءتْكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَوْفُواْ الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ وَلاَ تَبْخَسُواْ النَّاسَ أَشْيَاءهُمْ وَلاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ بَعْدَ إِصْلاَحِهَا ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
‎85- Medyen'e kardeşleri Şuayb! Dedi: "Ya Kavmim kul olun Allah'a yoktur hiçbir ilah Hu'dan gayrı.Muhakkak ki geldi size beyyineler Rabbinizden.İfa edin ölçüyü ve mizanı ve haksızlık etmeyin insanların eşyalarına ve fesad çıkarmayın yeryüzünde,ıslahından sonra.Bu daha hayırlıdır sizin için eğer inanırsanız."

٨٦- وَلاَ تَقْعُدُواْ بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوعِدُونَ وَتَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ مَنْ آمَنَ بِهِ وَتَبْغُونَهَا عِوَجًا وَاذْكُرُواْ إِذْ كُنتُمْ قَلِيلاً فَكَثَّرَكُمْ وَانظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ
86- "Oturmayın her yolda tehdit ederek ve çevirmeyin Allah'ın yolundan iman edenleri O'na,onda arıyorsunuz eğrilik! Hatırlayın ne zaman az idiniz ve sizi çoğalttı.Bakın nasıl oldu akıbeti müfsidlerin!"

٨٧- وَإِن كَانَ طَآئِفَةٌ مِّنكُمْ آمَنُواْ بِالَّذِي أُرْسِلْتُ بِهِ وَطَآئِفَةٌ لَّمْ يْؤْمِنُواْ فَاصْبِرُواْ حَتَّى يَحْكُمَ اللّهُ بَيْنَنَا وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ
87- " Eğer bir tayfa içinizden iman ettiyse gönderilmiş olduğuma,bir tayfa da inanmadıysa sabredin.Hatta hükmünü verene dek Allah aramızda.Hu en hayırlı Hakim'dir."

٨٨- قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ مِن قَوْمِهِ لَنُخْرِجَنَّكَ يَا شُعَيْبُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَكَ مِن قَرْيَتِنَا أَوْ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَا قَالَ أَوَلَوْ كُنَّا كَارِهِينَ
88- Dedi ki ileri gelenleri kibredenlerden kavminden:" Mutlaka çıkaracağız seni ya Şuayb! Seninle beraber iman edenleri,yurdumuzdan ya da döneceksiniz milletimize.Dedi ki:"Hatta eğer hoşlanmazsakta mı?"

٨٩- قَدِ افْتَرَيْنَا عَلَى اللّهِ كَذِبًا إِنْ عُدْنَا فِي مِلَّتِكُم بَعْدَ إِذْ نَجَّانَا اللّهُ مِنْهَا وَمَا يَكُونُ لَنَا أَن نَّعُودَ فِيهَا إِلاَّ أَن يَشَاء اللّهُ رَبُّنَا وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا عَلَى اللّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَأَنتَ خَيْرُ الْفَاتِحِينَ
‎89- Doğrusu, iftira etmiş oluruz Allah'a yalan söyleyerek eğer dönecek olursak milletinize, sonra Allah kurtardı bizi ondan. Mümkün değil bizim ona dönmemiz ancak dilerse Allah,Rabbimizdir.Kuşatmıştır Rabbimiz her şeyi ilmiyle.Allah'a tevekkül ettik.Rabbimiz aç aramızı kavmimiz arasında hak ile ve Sen en hayırlısısın açanların!

٩٠- وَقَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوْمِهِ لَئِنِ اتَّبَعْتُمْ شُعَيْباً إِنَّكُمْ إِذاً لَّخَاسِرُونَ
90- Dedi ki ileri gelenleri inkar edenlerden kavminin:
"Eğer tabi olursanız Şuayb'a,muhakkak ki siz o takdirde hüsrana uğrarsınız."

٩١- فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ
91- Böylece yakaladı onları bir deprem sonra evlerinde çöküp kaldılar.

٩٢- الَّذِينَ كَذَّبُواْ شُعَيْبًا كَأَن لَّمْ يَغْنَوْاْ فِيهَا الَّذِينَ كَذَّبُواْ شُعَيْبًا كَانُواْ هُمُ الْخَاسِرِينَ
92- Onlar yalanladılar Şuayb'ı,sanki yaşamıyorlardı orada.Onlar yalanladılar Şuayb'ı ve oldular hüsrana uğrayanlardan.

٩٣- فَتَوَلَّى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالاَتِ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ فَكَيْفَ آسَى عَلَى قَوْمٍ كَافِرِينَ
93- Yüz çevirdi onlardan ve dedi: "Ya Kavmim,andolsun tebliğ ettim risaletini Rabbimin ve nasihat ettim size.Nasıl acırım inkar eden bir kavme?"


٩٤- وَمَا أَرْسَلْنَا فِي قَرْيَةٍ مِّن نَّبِيٍّ إِلاَّ أَخَذْنَا أَهْلَهَا بِالْبَأْسَاء وَالضَّرَّاء لَعَلَّهُمْ يَضَّرَّعُونَ
94- İrsal ettiysek bir kavme herhangi bir nebi,yalnızca uğrattık halkını sıkıntı ve darlığa.Umulur ki mütevazileşirler.


٩٥- ثُمَّ بَدَّلْنَا مَكَانَ السَّيِّئَةِ الْحَسَنَةَ حَتَّى عَفَواْ وَّقَالُواْ قَدْ مَسَّ آبَاءنَا الضَّرَّاء وَالسَّرَّاء فَأَخَذْنَاهُم بَغْتَةً وَهُمْ لاَ يَشْعُرُونَ
95- Sonra değiştirdik yerini kötülüğün, iyiliğe.Hatta çoğaldılar ve dediler ki:
"Muhakkak dokundu babalarımıza darlık ve ferahlık "
Böylece aldık onları ansızın ve onlar şuurunda değillerdir.


٩٦- وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُواْ وَاتَّقَواْ لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ وَلَكِن كَذَّبُواْ فَأَخَذْنَاهُم بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ
96- Velev ki şehir halkı inandılar,takvalandılar, muhakkak ki açardık onların üzerine bereketleri semadan ve arzdan ve lakin yalanladılar.Böylece aldık onları kazandıklarından dolayı.


٩٧- أَفَأَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَن يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا بَيَاتاً وَهُمْ نَآئِمُونَ
97- Yoksa emin mi oldu şehir halkları şundan;gelivereceğinden onlara azabımızın, geceleyin uyurlarken?


٩٨- أَوَ أَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَن يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا ضُحًى وَهُمْ يَلْعَبُونَ
98- Ya da emin midir şehir halkları şundan;gelivereceğinden onlara azabımızın kuşlukleyin oynarlarken?

٩٩- أَفَأَمِنُواْ مَكْرَ اللّهِ فَلاَ يَأْمَنُ مَكْرَ اللّهِ إِلاَّ الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ
99- Emin midirler hilesinden Allah'ın? Ama olamaz emin hilesinden Allah'ın yalnız hüsrana eren kavimler..

١٠٠- أَوَلَمْ يَهْدِ لِلَّذِينَ يَرِثُونَ الأَرْضَ مِن بَعْدِ أَهْلِهَا أَن لَّوْ نَشَاء أَصَبْنَاهُم بِذُنُوبِهِمْ وَنَطْبَعُ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لاَ يَسْمَعُونَ
100- Olmaz mı hidayette onlar ki varistirler yeryüzüne,oranın halkından sonra.
Eğer dileseydik isabet ettirirdik günahlarından.Mühürleriz kalplerini böylece onlar işitmezler.

١٠١- تِلْكَ الْقُرَى نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنبَآئِهَا وَلَقَدْ جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانُواْ لِيُؤْمِنُواْ بِمَا كَذَّبُواْ مِن قَبْلُ كَذَلِكَ يَطْبَعُ اللّهُ عَلَىَ قُلُوبِ الْكَافِرِينَ
101- Bu memleketleri anlatıyoruz sana onların haberlerinden.Andolsun geldi onlara Rasüller beyyinelerle,ama etmediler iman yalanladıkları için önceden.Böylece, mühürler Allah kalplerini inkar edenlerin.

١٠٢- وَمَا وَجَدْنَا لأَكْثَرِهِم مِّنْ عَهْدٍ وَإِن وَجَدْنَا أَكْثَرَهُمْ لَفَاسِقِينَ
102- Ve bulamadık onların çoğunu ahde vefalı.Ve muhakkak bulduk onların çoğunu fasıklardan.


١٠٣- ثُمَّ بَعَثْنَا مِن بَعْدِهِم مُّوسَى بِآيَاتِنَا إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَظَلَمُواْ بِهَا فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ
103- Sonra Biz gönderdik onlardan sonra Musa'yı ayetlerimizle Firavun'a ve ileri
gelenlerine.Ama onlar zulmettiler ona.Bak nasıl oldu akıbeti müfsidlerin ?


١٠٤- وَقَالَ مُوسَى يَا فِرْعَوْنُ إِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
104- Ve dedi Musa: "Ya Firavun muhakkak ki Ben Rasülüm Rabbinden alemlerin."


١٠٥- حَقِيقٌ عَلَى أَن لاَّ أَقُولَ عَلَى اللّهِ إِلاَّ الْحَقَّ قَدْ جِئْتُكُم بِبَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَرْسِلْ مَعِيَ بَنِي إِسْرَائِيلَ
105- Hak olan şudur; söylemememdir Allah hakkında, Hak'tan başka.
Gerçekten geldim size beyyine ile Rabbinizden,artık gönder benimle beraber İsrailoğullarını.


١٠٦- قَالَ إِن كُنتَ جِئْتَ بِآيَةٍ فَأْتِ بِهَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
106- Dedi ki: "Eğer geldiysen bir ayet ile,haydi getir onu eğer sadıksan."


١٠٧- فَأَلْقَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُّبِينٌ
107-Böylece attı asasını, anında bir yılan oldu,apaçık...


١٠٨- وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاء لِلنَّاظِرِينَ
108- Ve çıkardı elini, anında bembeyaz oldu bakanlara.


١٠٩- قَالَ الْمَلأُ مِن قَوْمِ فِرْعَوْنَ إِنَّ هَذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ
109- Dedi ki ileri gelenleri Firavun kavminden: "Muhakkak ki bu, alim olan bir sihirbazdır."


١١٠- يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُمْ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
110- "İstiyor şunu;çıkarmak sizi arzınızdan.Artık ne emredersiniz ?"


١١١- قَالُواْ أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَأَرْسِلْ فِي الْمَدَآئِنِ حَاشِرِينَ
111- Dediler:"Beklet Onu ve Kardeşini ve gönder şehirlere toplayıcılar."


١١٢- يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَاحِرٍ عَلِيمٍ
112- "Getirsinler sana hepsini, sihirbazların alimlerini. "


١١٣- وَجَاء السَّحَرَةُ فِرْعَوْنَ قَالْواْ إِنَّ لَنَا لأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ
113- Ve geldi sihirbazlar Firavun'a dediler ki: "Muhakkak bize elbette bir ecir vardır,eğer galib gelirsek."


١١٤- قَالَ نَعَمْ وَإَنَّكُمْ لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
114- Dedi: "Evet ve kesinlikle siz elbette olacaksınız yakınlarımdan."

١١٥- قَالُواْ يَا مُوسَى إِمَّا أَن تُلْقِيَ وَإِمَّا أَن نَّكُونَ نَحْنُ الْمُلْقِينَ
115- Dediler: "Ya Musa,Sen mi atacaksın yoksa biz mi olalım atanlar?"

١١٦- قَالَ أَلْقُوْاْ فَلَمَّا أَلْقَوْاْ سَحَرُواْ أَعْيُنَ النَّاسِ وَاسْتَرْهَبُوهُمْ وَجَاءوا بِسِحْرٍ عَظِيمٍ
116- Dedi: "Atın." Ne zaman attılar, sihirlediler gözlerini insanların ve korkuttular onları ve geldiler bir sihirle ki azimdi.

١١٧- وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنْ أَلْقِ عَصَاكَ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
117- Ve Biz vahyettik Musa'ya şunu;"At asanı" anında o yuttu uydurdukları şeyi.

١١٨- فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
118- Böylece vuku buldu Hak ve batıl oldu yaptıkları.

١١٩- فَغُلِبُواْ هُنَالِكَ وَانقَلَبُواْ صَاغِرِينَ
119- Artık galib geldi onlara orada ve geri döndüler aşağılanarak..

١٢٠- وَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ
120- Ve atıldı sihirbazlar secdeye.

١٢١- قَالُواْ آمَنَّا بِرِبِّ الْعَالَمِينَ
121- Dediler: "Amenna Bi Rabb'il Alemine."

١٢٢- رَبِّ مُوسَى وَهَارُونَ
122- " Rabbine Musa ve Harun'un. "

١٢٣- قَالَ فِرْعَوْنُ آمَنتُم بِهِ قَبْلَ أَن آذَنَ لَكُمْ إِنَّ هَذَا لَمَكْرٌ مَّكَرْتُمُوهُ فِي الْمَدِينَةِ لِتُخْرِجُواْ مِنْهَا أَهْلَهَا فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
123- Dedi ki Firavun: "İman ettiniz O'na,önceden izin vermeden size.Muhakkak ki bu bir hiledir,o hileyi kurdunuz şehirde,çıkarmak için oradan ehlini.Artık yakında bileceksiniz."

١٢٤- لأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلاَفٍ ثُمَّ لأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ
124- "Mutlaka keseceğim ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazdan sonra asacağım hepinizi."

١٢٥- قَالُواْ إِنَّا إِلَى رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ
125- Dediler : "Muhakkak biz,Rabbimize dönenleriz."


١٢٦- وَمَا تَنقِمُ مِنَّا إِلاَّ أَنْ آمَنَّا بِآيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَاءتْنَا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ
126- " İntikam alıyorsun bizden yalnız iman ettiğimizden ayetlerine Rabbimizin geldiği zaman bize.Rabbimiz yağdır üzerimize sabrı ve vefat ettir bizi müslümanlar olarak."


١٢٧- وَقَالَ الْمَلأُ مِن قَوْمِ فِرْعَونَ أَتَذَرُ مُوسَى وَقَوْمَهُ لِيُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ وَيَذَرَكَ وَآلِهَتَكَ قَالَ سَنُقَتِّلُ أَبْنَاءهُمْ وَنَسْتَحْيِي نِسَاءهُمْ وَإِنَّا فَوْقَهُمْ قَاهِرُونَ
127- Ve dedi ki ileri gelenleri Firavun kavminden: "Bırakacak mısın Musa ve kavmini fesat çıkarsınlar yeryüzünde diye,ve terkederler seni ve ilahlarını?"
Dedi: "Öldüreceğiz oğullarını ve diri bırakacağız kadınlarını ve
muhakkak ki biz onların üstünde kahharız."


١٢٨- قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللّهِ وَاصْبِرُواْ إِنَّ الأَرْضَ لِلّهِ يُورِثُهَا مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ
128- Dedi ki Musa kavmine: "Yardım isteyin Allah'tan ve sabredin.Muhakkak ki,yeryüzü Allah'ındır ona varis kılar kimi dilerse kullarından ve akıbet müttakiler içindir."


١٢٩- قَالُواْ أُوذِينَا مِن قَبْلِ أَن تَأْتِينَا وَمِن بَعْدِ مَا جِئْتَنَا قَالَ عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُهْلِكَ عَدُوَّكُمْ وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِي الأَرْضِ فَيَنظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ
129- Dediler:"Eziyet edildik, bize gelmenden önce ve bize gelmenden sonra."
Dedi: "Umulur ki Rabbiniz helak edecek düşmanlarınızı ve sizi halife kılacak yeryüzünde.Sonra bakar nasıl amel edeceksiniz?"


١٣٠- وَلَقَدْ أَخَذْنَا آلَ فِرْعَونَ بِالسِّنِينَ وَنَقْصٍ مِّن الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
130- Andolsun ele geçirdik Firavun Ailesini senelerce ve kıtlık verdik ürünlere.Umulur ki tezekkür ederler..


١٣١- فَإِذَا جَاءتْهُمُ الْحَسَنَةُ قَالُواْ لَنَا هَذِهِ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَطَّيَّرُواْ بِمُوسَى وَمَن مَّعَهُ أَلا إِنَّمَا طَائِرُهُمْ عِندَ اللّهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ
131- Artık ne zaman geldi onlara iyilik dediler: "Bizimdir bu." ve eğer isabet ederse onlara kötülük,uğursuzluk sayarlar Musa'ya ve beraberindekilere.Değil midir sadece, onların uğursuzlukları indinde Allah'ın? Ve lakin onların çoğu bilmez..


١٣٢- وَقَالُواْ مَهْمَا تَأْتِنَا بِهِ مِن آيَةٍ لِّتَسْحَرَنَا بِهَا فَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِينَ
132- Ve dediler: "Ne getirirsen bize onla ayetten, sihirlemek için bizi onla,yine biz değiliz sana inanacak."


١٣٣- فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الطُّوفَانَ وَالْجَرَادَ وَالْقُمَّلَ وَالضَّفَادِعَ وَالدَّمَ آيَاتٍ مُّفَصَّلاَتٍ فَاسْتَكْبَرُواْ وَكَانُواْ قَوْمًا مُّجْرِمِينَ
133- Böylece gönderdik üzerlerine tufanı ve çekirgeler ve bitler ve kurbağalar ve kan,ayetleri tafsilatlıca gene de kibirlendiler ve oldular kavmi mücrimin...


١٣٤- وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ الرِّجْزُ قَالُواْ يَا مُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ لَئِن كَشَفْتَ عَنَّا الرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَنِي إِسْرَآئِيلَ
134- Ne zaman vuku bulduğunda üzerlerine azab dediler: "Ya Musa,dua et bizim için Rabbine ne ahd ettiyse indinden sana.Eğer kaldırırsan bizden azabı mutlaka inanacağız sana ve mutlaka göndereceğiz Seninle İsrailoğullarını."


١٣٥- فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الرِّجْزَ إِلَى أَجَلٍ هُم بَالِغُوهُ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ
135- Ne zaman kaldırırız onlardan azabı ecellerine ulaşıncaya kadar,o zaman bozarlar...


١٣٦- فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ بِأَنَّهُمْ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَكَانُواْ عَنْهَا غَافِلِينَ
136- Artık intikam aldık onlardan,böylece boğduk onları denizde çünkü onlar inkar ettiler ayetlerimizi,ve ondan ğafil oldular..


١٣٧- وَأَوْرَثْنَا الْقَوْمَ الَّذِينَ كَانُواْ يُسْتَضْعَفُونَ مَشَارِقَ الأَرْضِ وَمَغَارِبَهَا الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ الْحُسْنَى عَلَى بَنِي إِسْرَآئِيلَ بِمَا صَبَرُواْ وَدَمَّرْنَا مَا كَانَ يَصْنَعُ فِرْعَوْنُ وَقَوْمُهُ وَمَا كَانُواْ يَعْرِشُونَ
137- Ve varis kıldık o kavmi ki onlar oldular güçsüz bırakılmışlar,yeryüzünün doğusu ve onun batısı ki bereketlendirdik orada.Ve tamamlandı kelamı Rabbinin güzelce üzerlerine İsrailoğullarının,sabırlarından dolayı ve helak ettik yapmış olduklarından Firavun'u ve kavmini ve binalarını...


١٣٨- وَجَاوَزْنَا بِبَنِي إِسْرَآئِيلَ الْبَحْرَ فَأَتَوْاْ عَلَى قَوْمٍ يَعْكُفُونَ عَلَى أَصْنَامٍ لَّهُمْ قَالُواْ يَا مُوسَى اجْعَل لَّنَا إِلَهًا كَمَا لَهُمْ آلِهَةٌ قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ
138- Ve geçirdik İsrailoğullarını denizden sonra rastladılar bir kavme ki bükülüyorlardı putlarına,dediler ki:"Ya Musa,yap bize bir ilah onların ilahları gibi."
Dedi ki: "Muhakkak ki siz,cahillik eden bir kavimsiniz."


١٣٩- إِنَّ هَؤُلاء مُتَبَّرٌ مَّا هُمْ فِيهِ وَبَاطِلٌ مَّا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
139- "Muhakkak ki bunlar,helak olmuştur ondan ve batıldır yaptıkları ameller. "

١٤٠- قَالَ أَغَيْرَ اللّهِ أَبْغِيكُمْ إِلَهًا وَهُوَ فَضَّلَكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ
140- Dedi ki: "Gayrısında Allah'ın arayayım mı size İlah?
Ve Hu, üstün kıldı sizi  üzerine alemlerin."

١٤١- وَإِذْ أَنجَيْنَاكُم مِّنْ آلِ فِرْعَونَ يَسُومُونَكُمْ سُوَءَ الْعَذَابِ يُقَتِّلُونَ أَبْنَاءكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءكُمْ وَفِي ذَلِكُم بَلاء مِّن رَّبِّكُمْ عَظِيمٌ
141- Ve ne zaman koruduk sizi Firavun ailesinden,zorluyorlardı sizi,kötü azab ile.Öldürüyorlardı oğullarınızı,diri bırakıyorlardı kadınlarınızı.Ve işte bunda bela vardı Rabbinizden,aziym olan...


١٤٢- وَوَاعَدْنَا مُوسَى ثَلاَثِينَ لَيْلَةً وَأَتْمَمْنَاهَا بِعَشْرٍ فَتَمَّ مِيقَاتُ رَبِّهِ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً وَقَالَ مُوسَى لأَخِيهِ هَارُونَ اخْلُفْنِي فِي قَوْمِي وَأَصْلِحْ وَلاَ تَتَّبِعْ سَبِيلَ الْمُفْسِدِينَ
142- Ve vaad ettik Musa'ya otuz gece onu tamamladık on ile,böylece tamamlandı kararlaştırılmış vakit Rabbinden,kırk gece.Ve dedi ki Musa kardeşi Harun'a:
"Yerime halife ol kavmin içinde ve ıslah et,tabi olma müfsidlerin yoluna."

١٤٣- وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
143- Ve ne zaman geldi Musa kararlaştırdığımız vakitte ve Onunla konuştu Rabbi.
Dedi ki:"Rabbim göster bana bakayım Sana."
Dedi:"Asla göremezsin Beni ve lakin bak şu dağa eğer durursa yerinde,sonra göreceksin Beni." 
Ve ne zaman tecelli etti Rabbi dağa,kıldı onu dümdüz ve Musa düştü,bayıldı.Ne zaman ki ayıldı dedi ki: "Subhaneke tövbe ettim ve ben ilkiyim inananların."

١٤٤- قَالَ يَا مُوسَى إِنِّي اصْطَفَيْتُكَ عَلَى النَّاسِ بِرِسَالاَتِي وَبِكَلاَمِي فَخُذْ مَا آتَيْتُكَ وَكُن مِّنَ الشَّاكِرِينَ
144- Dedi: "Ya Musa,muhakkak ki Ben,Seni seçtim insanların üstüne risaletimle ve kelamımla artık al Sana verdiklerimi ve ol şükredenlerden..."

١٤٥- وَكَتَبْنَا لَهُ فِي الأَلْوَاحِ مِن كُلِّ شَيْءٍ مَّوْعِظَةً وَتَفْصِيلاً لِّكُلِّ شَيْءٍ فَخُذْهَا بِقُوَّةٍ وَأْمُرْ قَوْمَكَ يَأْخُذُواْ بِأَحْسَنِهَا سَأُرِيكُمْ دَارَ الْفَاسِقِينَ
145- Ve yazdık ona,levhalarda her şeyi,vaaz ederek,tafsilatlıca her şeyi.Artık onu al kuvvetle ve emret kavmine,alsınlar onu güzelce.Göstereceğim size fasıkların yurdunu...

١٤٦- سَأَصْرِفُ عَنْ آيَاتِيَ الَّذِينَ يَتَكَبَّرُونَ فِي الأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَإِن يَرَوْاْ كُلَّ آيَةٍ لاَّ يُؤْمِنُواْ بِهَا وَإِن يَرَوْاْ سَبِيلَ الرُّشْدِ لاَ يَتَّخِذُوهُ سَبِيلاً وَإِن يَرَوْاْ سَبِيلَ الْغَيِّ يَتَّخِذُوهُ سَبِيلاً ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَكَانُواْ عَنْهَا غَافِلِينَ
146- Uzaklaştıracağım ayetlerimden o kimseleri ki;kibirlenirlenirler yeryüzünde haksız yere ve eğer görseler bütün ayeti inanmazlar ona,ve eğer görseler irşad yolunu onu edinmezler yol,ve ama eğer görseler sapıklık yolunu onu edinirler yol.İşte bunların yalanlaması sebebiyle ayetlerimizi oldular ondan gafiller...

١٤٧- وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَلِقَاء الآخِرَةِ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ هَلْ يُجْزَوْنَ إِلاَّ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
147- Ve o kimseler yalanladılar ayetlerimizi ve kavuşmaya ahirete heba oldu amelleri.
Cezalandırılacak mı onlar amellerinden başka?





١٤٨- وَاتَّخَذَ قَوْمُ مُوسَى مِن بَعْدِهِ مِنْ حُلِيِّهِمْ عِجْلاً جَسَدًا لَّهُ خُوَارٌ أَلَمْ يَرَوْاْ أَنَّهُ لاَ يُكَلِّمُهُمْ وَلاَ يَهْدِيهِمْ سَبِيلاً اتَّخَذُوهُ وَكَانُواْ ظَالِمِينَ
148- Ve edindi Musa'nın kavmi ondan sonra,süs eşyalarından bir buzağı cesedini,böğüren.Görmediler mi şunu,konuşamaz onlara ve hidayet edemez onlara bir yol?
Onu edindiler ve oldular zalimlerden...

١٤٩- وَلَمَّا سُقِطَ فَي أَيْدِيهِمْ وَرَأَوْاْ أَنَّهُمْ قَدْ ضَلُّواْ قَالُواْ لَئِن لَّمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
149- Ve ne zaman pişman olduklarında,gördüler dalalete düştüklerini.Dediler:
"Eğer merhamet etmezse bize Rabbimiz ve mağfiret etmezse bize,
 kesinlikle olacağız hüsrana uğrayanlardan."

١٥٠- وَلَمَّا رَجَعَ مُوسَى إِلَى قَوْمِهِ غَضْبَانَ أَسِفًا قَالَ بِئْسَمَا خَلَفْتُمُونِي مِن بَعْدِيَ أَعَجِلْتُمْ أَمْرَ رَبِّكُمْ وَأَلْقَى الألْوَاحَ وَأَخَذَ بِرَأْسِ أَخِيهِ يَجُرُّهُ إِلَيْهِ قَالَ ابْنَ أُمَّ إِنَّ الْقَوْمَ اسْتَضْعَفُونِي وَكَادُواْ يَقْتُلُونَنِي فَلاَ تُشْمِتْ بِيَ الأعْدَاء وَلاَ تَجْعَلْنِي مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
150- Ve ne zaman döndüğünde Musa kavmine, sinirli ve üzüntülü dedi ki:"Ne kötü halife oldunuz benden sonra.Acele mi ettiniz emrine Rabbinizin?" Ve attı levhaları ve başını tuttu kardeşinin,çekti onu kendisine.
Dedi ki:"Anamın oğlu,muhakkak ki bu kavim beni zayıf buldu ve neredeyse beni öldürüyorlardı.Artık güldürme benimle bu düşmanları ve bir tutma bu zalim kavimle."

١٥١- قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
151- Dedi ki:" Rabbim bağışla beni ve kardeşimi ve dahil et bizi Rahmetinden içeri.Ve Sen Rahman ve Rahim'sin.."

١٥٢- إِنَّ الَّذِينَ اتَّخَذُواْ الْعِجْلَ سَيَنَالُهُمْ غَضَبٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَذِلَّةٌ فِي الْحَياةِ الدُّنْيَا وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُفْتَرِينَ
152- Muhakkak ki edinen kimseler ki buzağıyı,nail olacaklar gazaba Rablerinden ve bir zillete dünya hayatında.İşte böyle cezalandırırız müfterileri..

١٥٣- وَالَّذِينَ عَمِلُواْ السَّيِّئَاتِ ثُمَّ تَابُواْ مِن بَعْدِهَا وَآمَنُواْ إِنَّ رَبَّكَ مِن بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ
153- Ve o kimseler ki kötü amel işlediler sonra tövbe ettiler ondan sonra iman ettiler.
Muhakkak ki Rabbin bundan sonra Ğafur'dur,Rahim'dir...

١٥٤- وَلَمَّا سَكَتَ عَن مُّوسَى الْغَضَبُ أَخَذَ الأَلْوَاحَ وَفِي نُسْخَتِهَا هُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلَّذِينَ هُمْ لِرَبِّهِمْ يَرْهَبُونَ
154- Ve ne zaman sakinleştiğinde Musa öfkesinden,tuttu levhaları ve o nüshalarda hidayet ve rahmet vardır o kimseler için ki Rablerinden korkarlar...

١٥٥- وَاخْتَارَ مُوسَى قَوْمَهُ سَبْعِينَ رَجُلاً لِّمِيقَاتِنَا فَلَمَّا أَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُم مِّن قَبْلُ وَإِيَّايَ أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاء مِنَّا إِنْ هِيَ إِلاَّ فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَن تَشَاء وَتَهْدِي مَن تَشَاء أَنتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ
155- Seçmişti Musa kavminden yetmiş adam,kararlaştırdığımız vakit için.Sonra ne zaman onlara aldığında bir sarsıntı dedi ki: "Rabbim,eğer dileseydin helak ederdin onları önceden ve beni.Helak mı edeceksin bizi içimizdeki aptalların yaptıkları yüzünden? Değildir bu Senin fitnenden başka,dalalete düşürürsün onunla dilediğin kimseyi ve hidayete erdirirsin onunla dilediğin kimseyi.Sen velimizsin,mağfiret et bize ve merhamet et bize ve Sen en hayırlısısın mağfiret edenlerin..""

١٥٦- وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ
156- "Ve yaz bize bu dünyada hasenatlar ve ahirette.Kesinlikle biz döndük Sana."
Dedi ki: "Azabım;isabet ettiririm onunla dilediğime ve rahmetim;kapladı her şeyi.
Böylece yazacağım onu o kimselere ki;takvalanırlar,verirler zekatı o kimseler ki ayetlerimize inananlardır."

١٥٧- الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الأُمِّيَّ الَّذِي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِندَهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ يَأْمُرُهُم بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَاهُمْ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَآئِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَالأَغْلاَلَ الَّتِي كَانَتْ عَلَيْهِمْ فَالَّذِينَ آمَنُواْ بِهِ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُواْ النُّورَ الَّذِيَ أُنزِلَ مَعَهُ أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
157- O kimseler ki; tabi olurlar Rasül'e,o ümmi olan Nebi'ye ki onu bulurlar yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de.Emreder onlara iyiliği ve yasaklar onları kötülükten ve helal kılar onlara temiz şeyleri ve haram kılar onlara habis şeyleri ve kaldırır onlardan yüklerini,zincir halkalarını üzerlerinden..
Böylece o kimseler ki;O'na inandılar ve O'na destek oldular ve O'na yardım ettiler ve tabi oldular o Nura ki o indirildi onla.İşte onlar müflihlerdir...

١٥٨- قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
158- De ki:" Ey İnsanlar,Kesinlikle Ben RasülAllah'ım size,hepinize ki;O'nun'dur mülkü semavatın ve arzın,yoktur ilah yazlnızca Hu! Diriltir ve öldürür.Öyleyse iman edin Allah'a ve Rasülü'ne,Ümmi Nebi'ye ki o;inanır Allah'a,sözlerine ve O'na tabi olun.Umulur ki hidayete erersiniz.."

١٥٩- وَمِن قَوْمِ مُوسَى أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ يَعْدِلُونَ
159- Ve Musa'nın kavminden bir topluluk,hidayet ederler Hakk'a ve onla adaletli olurlar..

١٦٠- وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ أَسْبَاطًا أُمَمًا وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى إِذِ اسْتَسْقَاهُ قَوْمُهُ أَنِ اضْرِب بِّعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَّشْرَبَهُمْ وَظَلَّلْنَا عَلَيْهِمُ الْغَمَامَ وَأَنزَلْنَا عَلَيْهِمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَى كُلُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَمَا ظَلَمُونَا وَلَكِن كَانُواْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
160- Ve Biz ayırdık onları on iki kolluk topluluğa ve vahyettik Musa'ya su istediklerinde kavmi:"Vur asanı taşa" hemen fışkırdı ondan on iki göze.Bildi her insan meşrebelerini ve gölgeledik üzerlerine bulutu ve indirdik onlara kudret helvası ve bıldırcını:"Yeyin temiz olanlardan rızıklandırdıklarımızdan size."
Bize zulmetmediler ve lakin oldular nefislerine zulmedenlerden...


١٦١- وَإِذْ قِيلَ لَهُمُ اسْكُنُواْ هَذِهِ الْقَرْيَةَ وَكُلُواْ مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ وَقُولُواْ حِطَّةٌ وَادْخُلُواْ الْبَابَ سُجَّدًا نَّغْفِرْ لَكُمْ خَطِيئَاتِكُمْ سَنَزِيدُ الْمُحْسِنِينَ
161- Ve ne zaman dediğinde onlara:"İskan olun bu şehirde ve yeyin ordan nereden isterseniz ve deyin ki:"Hıttatun" ve girin kapıdan secde ederek.Mağfiret edeceğiz sizin günahlarınız için.Arttıracağız muhsinlere..."


١٦٢- فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنْهُمْ قَوْلاً غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِجْزًا مِّنَ السَّمَاء بِمَا كَانُواْ يَظْلِمُونَ
162- Ama değiştirdiler içlerinden zulmedenler,sözü başkalaştırdılar onlara denilenden.
Böylece gönderdik üzerlerine azabı gökyüzünden çünkü onlar zalimlerdi...


١٦٣- واَسْأَلْهُمْ عَنِ الْقَرْيَةِ الَّتِي كَانَتْ حَاضِرَةَ الْبَحْرِ إِذْ يَعْدُونَ فِي السَّبْتِ إِذْ تَأْتِيهِمْ حِيتَانُهُمْ يَوْمَ سَبْتِهِمْ شُرَّعاً وَيَوْمَ لاَ يَسْبِتُونَ لاَ تَأْتِيهِمْ كَذَلِكَ نَبْلُوهُم بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ
163- Sor onlara belde hakkında ki deniz kenarında idi.Ne zaman haddi aştıklarında Sebt Günü,o zaman gelirdi onlara balıklar Sebt Günü akın akın ve Sebt Günü olmadığında gelmezdi onlara.İşte böyle imtihan ediyorduk fasıkları...

(Sebt Günü hakkında bakınız: http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eabat )


١٦٤- وَإِذَ قَالَتْ أُمَّةٌ مِّنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًا اللّهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا قَالُواْ مَعْذِرَةً إِلَى رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
164- Ve ne zaman dediğinde bir topluluk içlerinden: "Niçin vaaz ediyorsunuz kavme ki Allah helak edecek onları ya da azab edecek şiddetli bir azabla?" Dediler: "Mazaret olarak Rabbimize, belki takvalanırlar"

١٦٥- فَلَمَّا نَسُواْ مَا ذُكِّرُواْ بِهِ أَنجَيْنَا الَّذِينَ يَنْهَوْنَ عَنِ السُّوءِ وَأَخَذْنَا الَّذِينَ ظَلَمُواْ بِعَذَابٍ بَئِيسٍ بِمَا كَانُواْ يَفْسُقُونَ
165- Böylece ne zaman unuttuklarında onlara zikredileni,koruduk nehyedenleri kötülükten ve yakaladık zulmedenleri çetin bir azabla,çünkü onlar fasıklardandı.

١٦٦- فَلَمَّا عَتَوْاْ عَن مَّا نُهُواْ عَنْهُ قُلْنَا لَهُمْ كُونُواْ قِرَدَةً خَاسِئِينَ
166- Ne zaman haddi aştıklarında onlardan nehyedildikleri şeyden dedik ki onlara: "Olun maymunlar,alçaklar.."

١٦٧- وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكَ لَيَبْعَثَنَّ عَلَيْهِمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَن يَسُومُهُمْ سُوءَ الْعَذَابِ إِنَّ رَبَّكَ لَسَرِيعُ الْعِقَابِ وَإِنَّهُ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ
167- Ve ne zaman bildirmişti Rabbin,mutlaka gönderecek onların üzerine kıyamet gününe kadar o kimseleri ki;onları zorlayacak kötü bir azabla...

١٦٧- وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكَ لَيَبْعَثَنَّ عَلَيْهِمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَن يَسُومُهُمْ سُوءَ الْعَذَابِ إِنَّ رَبَّكَ لَسَرِيعُ الْعِقَابِ وَإِنَّهُ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ
167- Ve ne zaman bildirmişti Rabbin,mutlaka gönderecek onların üzerine kıyamet gününe kadar o kimseleri ki;onları zorlayacak kötü bir azabla.Muhakkak ki Rabbin,seridir cezası ve kesinlikle Hu,Ğafur'dur,Rahim'dir...

١٦٨- وَقَطَّعْنَاهُمْ فِي الأَرْضِ أُمَمًا مِّنْهُمُ الصَّالِحُونَ وَمِنْهُمْ دُونَ ذَلِكَ وَبَلَوْنَاهُمْ بِالْحَسَنَاتِ وَالسَّيِّئَاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
168- Ve böldük onları yeryüzünde topluluklara.Onlardan salihlerde vardır olmayanlar da.Ve bela verdik onlara iyilikle ve kötülükle belki dönerler...

١٦٩- فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ وَرِثُواْ الْكِتَابَ يَأْخُذُونَ عَرَضَ هَذَا الأدْنَى وَيَقُولُونَ سَيُغْفَرُ لَنَا وَإِن يَأْتِهِمْ عَرَضٌ مُّثْلُهُ يَأْخُذُوهُ أَلَمْ يُؤْخَذْ عَلَيْهِم مِّيثَاقُ الْكِتَابِ أَن لاَّ يِقُولُواْ عَلَى اللّهِ إِلاَّ الْحَقَّ وَدَرَسُواْ مَا فِيهِ وَالدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
169- Sonra halef oldu onlardan sonraki nesil,varis oldular kitaba.Alıyorlardı malını bu dünyanın ve diyorladı:"Mağfiret edilecek bize" ve eğer gelirse onlara mallar mislince,onu alırlardı.Alınmadı mı onlardan misak kitabta;söylemeyecekler Allah hakkında Hakk'tan başkasını,okudular onu onda? Ve ahiret evi daha 
hayırlıdır kim korkarsa Allah'tan.Akıl etmeyecek misiniz?

١٧٠- وَالَّذِينَ يُمَسَّكُونَ بِالْكِتَابِ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ إِنَّا لاَ نُضِيعُ أَجْرَ الْمُصْلِحِينَ
170- Ve o kimseler ki sımsıkı yapışırlar kitaba ve ikame ederler salatı.Şüphesiz Biz zayi etmeyeceğiz ecrini ıslah olanların.

١٧١- وَإِذ نَتَقْنَا الْجَبَلَ فَوْقَهُمْ كَأَنَّهُ ظُلَّةٌ وَظَنُّواْ أَنَّهُ وَاقِعٌ بِهِمْ خُذُواْ مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُواْ مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
171- Ve ne zaman kaldırdığımızda dağı üzerlerine bir gölge gibi,zannettiler ki o vaki oldu üzerlerine.
"Alın ne verdiysek size kuvvetle ve zikredin onla.Böylece siz takvalanırsınız..."

١٧٢- وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
172- Ve ne zaman aldığında Rabbin Ademoğullarından,bellerinden zürriyetlerini ve şahit tuttu onları nefislerine:"Değil miyim Rabbiniz?" Dediler: "Evet,şahit olduk." Demenize karşılık kıyamet günü:
"Muhakkak ki biz bundan ğafildik."

( Birinci kısım lafzi olarak ;İnsanların hepsinin bedenen yaratılmadan evvel Rabbe şahit olduklarını mana verdiler..
İkinci Kısım ise mecazi olarak;bu bir mecazi manadır ve her insan ruhunun derinliğinde,benliğine,özüne dönerek aklıyla Rabbine şehadet eder,anlamını vermişlerdir...

ikinci mana daha isabetlidir....)

١٧٣- أَوْ تَقُولُواْ إِنَّمَا أَشْرَكَ آبَاؤُنَا مِن قَبْلُ وَكُنَّا ذُرِّيَّةً مِّن بَعْدِهِمْ أَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُونَ
173- Ya da dersiniz ki: "Ama şirk koştu babalarımız bizden önce ve biz sonraki zürriyetleri olduk.O zaman helak mı edeceksin bizi,batıl yaptıklarından?"

١٧٣- وَكَذَلِكَ نُفَصِّلُ الآيَاتِ وَلَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
174- Ve işte böyle açıklarız ayetleri.Umurlur ki dönersiniz...

١٧٥- وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ الَّذِيَ آتَيْنَاهُ آيَاتِنَا فَانسَلَخَ مِنْهَا فَأَتْبَعَهُ الشَّيْطَانُ فَكَانَ مِنَ الْغَاوِينَ
175-Tilavet et onlara haberlerini onların ki verdik onlara ayetlerimizi,ama ayrıldılar ondan,tabi oldular o şeytana ve oldular azgınlardan...

١٧٦- وَلَوْ شِئْنَا لَرَفَعْنَاهُ بِهَا وَلَكِنَّهُ أَخْلَدَ إِلَى الأَرْضِ وَاتَّبَعَ هَوَاهُ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ الْكَلْبِ إِن تَحْمِلْ عَلَيْهِ يَلْهَثْ أَوْ تَتْرُكْهُ يَلْهَث ذَّلِكَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا فَاقْصُصِ الْقَصَصَ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
176- Velev ki diledik,onu yükselttik onunla ve lakin o; meyletti arza ve tabi oldu hevasına.
Böylece onun misali,şu köpeğin misali gibidir ki,eğer hamle yaparsan ona soluklanır ya da 
terkedersen onu da soluklanır...İşte böyle misal bir kavim ki yalanladılar ayetlerimizi..
Böylece anlat bu kıssası belki düşünürler....


١٧٧- سَاء مَثَلاً الْقَوْمُ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَأَنفُسَهُمْ كَانُواْ يَظْلِمُونَ
177- Kötü bir misal kavim ki onlar yalanladılar ayetlerimizi ve nefislerine zulmedenlerden oldular...


١٧٨- مَن يَهْدِ اللّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِي وَمَن يُضْلِلْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
178- Kimi erdirirse hidayete Allah,sonra o hüda olmuştur ve kimde dalalette ise işte onlar hüsrana erenlerdir...


١٧٩- وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
179- Ve andolsun hazırladık cehennemi çoğu cinler ve insanlardan.Onlar içindir kalpler anlamazlar onunla,onlar içindir gözler görmezler onunla ve onlar içindir kulaklar duymazlar onunla.İşte bunlar hayvanlar gibidir hayır daha çok dalalettedirler.İşte onlar ğafillerdir...


١٨٠- وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَآئِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
180- Ve Allah'ındır Esma'ül Hüsna.Artık dua edin onunla ve terkedin o kimseleri ki saptırırlar O'nun isimlerinden.Cezalandırılacaklar yaptıkları amellerden...

( Bakınız Esma'ül Hüsna için:
1- http://www.mumsema.com/el-esmaul-husna-allahin-guzel-isimleri/2234-esma-ul-husna-ve-anlamlari.html
2- http://www.esmaulhusna.com/
3- http://www.ahmedhulusi.org/kuran/elesmaulhusna.htm )


١٨١- وَمِمَّنْ خَلَقْنَا أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ يَعْدِلُونَ
181- Ve o kimselerden yarattık bir topluluk ki hidayet ederler Hakk'a ve onla adaletli olurlar...



١٨٢- وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا سَنَسْتَدْرِجُهُم مِّنْ حَيْثُ لاَ يَعْلَمُونَ
182- Ve o kimseler ki yalanladılar ayetlerimizi, derecelerini azaltacağız onların bilmedikleri yerden...

١٨٣- وَأُمْلِي لَهُمْ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ
183- Mühlet veririm onlara.Muhakkak ki tuzağım çetindir...

١٨٤- أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُواْ مَا بِصَاحِبِهِم مِّن جِنَّةٍ إِنْ هُوَ إِلاَّ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
184- Tefekkür etmezler mi? Yoktur arkadaşlarında bir cinnet.
Ancak O bir uyarıcıdır,apaçık...

١٨٥- أَوَلَمْ يَنظُرُواْ فِي مَلَكُوتِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا خَلَقَ اللّهُ مِن شَيْءٍ وَأَنْ عَسَى أَن يَكُونَ قَدِ اقْتَرَبَ أَجَلُهُمْ فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ
185- Bakmazlar mı melekütüne semanın ve arzın,Allah'ın yarattığı her şeye ki ve belki yaklaşmıştır ecelleri? Artık hangi söze bundan sonra inanacaklar?

١٨٦- مَن يُضْلِلِ اللّهُ فَلاَ هَادِيَ لَهُ وَيَذَرُهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
186- Kimi dalalette bırakırsa Allah,artık yoktur hidayet ona ve bırakır onları azgınlıkları içinde şaşkın halde...

١٨٧-  يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ رَبِّي لاَ يُجَلِّيهَا لِوَقْتِهَا إِلاَّ هُوَ ثَقُلَتْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لاَ تَأْتِيكُمْ إِلاَّ بَغْتَةً يَسْأَلُونَكَ كَأَنَّكَ حَفِيٌّ عَنْهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ اللّهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ
187- Sorarlar Sana saatini ne zaman vuku bulacak? De ki:" Yalnızca onun ilmi indindedir Rabbimin. Açıklayamaz onun vaktini yalnızca;Hu! Ağır geldi göklere ve yeryüzüne.Gelmeyecek size,ancak apansızca." Sorarlar Sana, sanki Sen gizlice bilenmiş gibi onun hakkında.De ki:"Yalnızca onun ilmi indindedir Allah'ın ve lakin çoğu insanlar bilmezler.."

١٨٨- قُل لاَّ أَمْلِكُ لِنَفْسِي نَفْعًا وَلاَ ضَرًّا إِلاَّ مَا شَاء اللّهُ وَلَوْ كُنتُ أَعْلَمُ الْغَيْبَ لاَسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِ وَمَا مَسَّنِيَ السُّوءُ إِنْ أَنَاْ إِلاَّ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
188- De ki:"Malik değilim nefsim için bir faydaya ve bir zarara,ancak dilerse Allah.
Velev ki biliyor olsaydım ğaybı elbette çoğaltırdım hayrı ve kötülük dokunmazdı bana.
Öyle ise Ben,ancak bir uyarıcıyım ve müjdeleyiciyim inanan bir kavim için.."

١٨٩- هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا فَلَمَّا تَغَشَّاهَا حَمَلَتْ حَمْلاً خَفِيفًا فَمَرَّتْ بِهِ فَلَمَّا أَثْقَلَت دَّعَوَا اللّهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ آتَيْتَنَا صَالِحاً لَّنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ
189- Hu ki; yarattı sizi tek bir nefisten ve kıldı onla eşini, yaşamak için onla.
Ve ne zaman o örttü onu, hamile kaldı bir yüke hafifce,artık dolaştı onla.
Ama ne zaman ağırlaştığında,dua ettiler Allah'a,Rablerine:
"Eğer verirsen bize salih birini,muhakkak ki biz,olacağız şükredenlerden."

١٩٠- فَلَمَّا آتَاهُمَا صَالِحاً جَعَلاَ لَهُ شُرَكَاء فِيمَا آتَاهُمَا فَتَعَالَى اللّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
190- Ama ne zaman verdiğinde onlara salih birini,kıldılar O'na şerikler, onlara verdiği şey için.
Oysa Ala'dır Allah ama şirk koşuyorlar...

١٩١- أَيُشْرِكُونَ مَا لاَ يَخْلُقُ شَيْئاً وَهُمْ يُخْلَقُونَ
191- Şirk mi koşuyorlar bir şeyi yaratamayan şeyleri ki onlar yaratılanlardır?


١٩٢- وَلاَ يَسْتَطِيعُونَ لَهُمْ نَصْرًا وَلاَ أَنفُسَهُمْ يَنصُرُونَ
192- Güç yetiremezler onlara,bir yardımları olmaz ve kendilerine yardım edemezler..


١٩٣- وَإِن تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَى لاَ يَتَّبِعُوكُمْ سَوَاء عَلَيْكُمْ أَدَعَوْتُمُوهُمْ أَمْ أَنتُمْ صَامِتُونَ
193- Ve eğer çağırırsanız onları hidayete,tabi olmazlar size.
Eşittir sizin için, davet etsenizde,sessiz kalsanızda..


١٩٤- إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ عِبَادٌ أَمْثَالُكُمْ فَادْعُوهُمْ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
194- Muhakkak dua ettikleriniz Allah'tan başka kullar ki,sizler gibidir.
Öyleyse çağırın onlara icabet etsinler size,eğer sadıklarsanız..


١٩٥- أَلَهُمْ أَرْجُلٌ يَمْشُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ أَيْدٍ يَبْطِشُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ أَعْيُنٌ يُبْصِرُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا قُلِ ادْعُواْ شُرَكَاءكُمْ ثُمَّ كِيدُونِ فَلاَ تُنظِرُونِ
195- Var mıdır onların ayakları ki yürürler onla? Ya da var mıdır onların elleri ki tutarlar onla ? Ya da var mıdır onların gözleri ki görürler onla? Ya da var mıdır onların kulakları ki duyarlar onla?
De ki:"Çağırın şeriklerinizi sonra tuzak kurun bana,artık bekletmeyin."


١٩٦- إِنَّ وَلِيِّيَ اللّهُ الَّذِي نَزَّلَ الْكِتَابَ وَهُوَ يَتَوَلَّى الصَّالِحِينَ
196- Muhakkak velim Allah'tır ki Hu inzal etti kitabı ve Hu Veliyy olur salihlere.

(EL VELİYY... Birimde kendi hakikatini tanıma ve gereğini yaşama özelliğini açığa çıkaran. Velâyetin ve onun kapsamındaki üst düzey yaşam özellikleri olan Risâlet ve Nübüvvetin kaynağı. Velâyetin en üst mertebesi olan Risâlet ve bir altı olan Nübüvvet kemâlâtını irsâl eden. Risâlet kemâlâtının zuhuru sonsuza dek geçerli ve işlevli iken, Nübüvet kemâlâtının işlevi yalnızca dünya yaşamında geçerlidir. Nebi, âhiret yaşamında da o kemâlâtla yaşar, ancak işlevi bitmiştir dışa dönük olarak! Risâlet işlevi ise velâyet getirisi üzere devam eder sonsuza dek, velîlerdeki gibi.)


١٩٧- وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَكُمْ وَلآ أَنفُسَهُمْ يَنْصُرُونَ
197- Ve onlar ki,dua ediyorsunuz Dünundan,güç yetiremezler size yardıma ve kendilerine de yardım edemezler...


١٩٨- وَإِن تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَى لاَ يَسْمَعُواْ وَتَرَاهُمْ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ وَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ
198- Ve eğer çağırırsanız onları hidayete işitmezler.Bakarsınız onlara,bakarlar size ama onlar görmezler...


١٩٩- خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ
199-Tut affı ve emret irfanla ve yüz çevir cahillerden...


٢٠٠- وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّهِ إِنَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
200- Ve ama fit gelirse sana şeytandan,bir dürtme,hemen sığın
Allah'a.Muhakkak ki Hu,Semi'dir,Alim'dir...

(Semi,işiten,Alim;bilendir.Yenzeğa;dürtme,fit,anlaşmazlık sokma,)


٢٠١- إِنَّ الَّذِينَ اتَّقَواْ إِذَا مَسَّهُمْ طَائِفٌ مِّنَ الشَّيْطَانِ تَذَكَّرُواْ فَإِذَا هُم مُّبْصِرُونَ
201- Muhakkak ki takva sahibleri,ne zaman dokunduğunda onlara bir musibet şeytandan,hatırlarlar ve sonra basiretli olurlar...


٢٠٢- وَإِخْوَانُهُمْ يَمُدُّونَهُمْ فِي الْغَيِّ ثُمَّ لاَ يُقْصِرُونَ
202- Ve kardeşleri çekerler onları ğayyın içine sonra vazgeçmezler..

(Ğayy,cehennem çukuru.)

٢٠٣- وَإِذَا لَمْ تَأْتِهِم بِآيَةٍ قَالُواْ لَوْلاَ اجْتَبَيْتَهَا قُلْ إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يِوحَى إِلَيَّ مِن رَّبِّي هَذَا بَصَآئِرُ مِن رَّبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
203- Ve ne zaman getirmediğinde onlara bir ayet derler ki:"Niçin tasarlamıyorsun?"
De ki:"Sadece tabi olurum ne vahyedildiyse bana Rabbimden.Bu basirettir Rabbinizden ve hidayet ve rahmettir inanan bir kavim için."

٢٠٤- وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُواْ لَهُ وَأَنصِتُواْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
204- Ve ne zaman okunur Kur'an,sonra dinleyin onu ve susun.
Böylece siz rahmet olunursunuz..

٢٠٥- وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَ
205- Ve zikredin Rabbinizi nefsinizde, yalvararak ve korkarak ve sessizce sözden,sabahleyin ve akşamleyin.Ve olma ğafillerden...

٢٠٦- إِنَّ الَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَيُسَبِّحُونَهُ وَلَهُ يَسْجُدُونَ*
206- Muhakkak o kimseler ki indindedir Rabbinin,kibirlenmezler kulluktan ve tesbih ederler O'nu ve O'na *secde ederler...

(Bilgi:secde ayeti)

صدق الله العظيم.
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.