١٢٦- وَمَا تَنقِمُ مِنَّا إِلاَّ أَنْ آمَنَّا بِآيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَاءتْنَا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ
126- " İntikam alıyorsun bizden yalnız iman ettiğimizden ayetlerine Rabbimizin geldiği zaman bize.Rabbimiz yağdır üzerimize sabrı ve vefat ettir bizi müslümanlar olarak."
١٢٧- وَقَالَ الْمَلأُ مِن قَوْمِ فِرْعَونَ أَتَذَرُ مُوسَى وَقَوْمَهُ لِيُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ وَيَذَرَكَ وَآلِهَتَكَ قَالَ سَنُقَتِّلُ أَبْنَاءهُمْ وَنَسْتَحْيِي نِسَاءهُمْ وَإِنَّا فَوْقَهُمْ قَاهِرُونَ
127- Ve dedi ki ileri gelenleri Firavun kavminden: "Bırakacak mısın Musa ve kavmini fesat çıkarsınlar yeryüzünde diye,ve terkederler seni ve ilahlarını?"
Dedi: "Öldüreceğiz oğullarını ve diri bırakacağız kadınlarını ve
muhakkak ki biz onların üstünde kahharız."
١٢٨- قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللّهِ وَاصْبِرُواْ إِنَّ الأَرْضَ لِلّهِ يُورِثُهَا مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ
128- Dedi ki Musa kavmine: "Yardım isteyin Allah'tan ve sabredin.Muhakkak ki,yeryüzü Allah'ındır ona varis kılar kimi dilerse kullarından ve akıbet müttakiler içindir."
١٢٩- قَالُواْ أُوذِينَا مِن قَبْلِ أَن تَأْتِينَا وَمِن بَعْدِ مَا جِئْتَنَا قَالَ عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُهْلِكَ عَدُوَّكُمْ وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِي الأَرْضِ فَيَنظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ
129- Dediler:"Eziyet edildik, bize gelmenden önce ve bize gelmenden sonra."
Dedi: "Umulur ki Rabbiniz helak edecek düşmanlarınızı ve sizi halife kılacak yeryüzünde.Sonra bakar nasıl amel edeceksiniz?"
١٣٠- وَلَقَدْ أَخَذْنَا آلَ فِرْعَونَ بِالسِّنِينَ وَنَقْصٍ مِّن الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
130- Andolsun ele geçirdik Firavun Ailesini senelerce ve kıtlık verdik ürünlere.Umulur ki tezekkür ederler..
١٣١- فَإِذَا جَاءتْهُمُ الْحَسَنَةُ قَالُواْ لَنَا هَذِهِ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَطَّيَّرُواْ بِمُوسَى وَمَن مَّعَهُ أَلا إِنَّمَا طَائِرُهُمْ عِندَ اللّهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ
131- Artık ne zaman geldi onlara iyilik dediler: "Bizimdir bu." ve eğer isabet ederse onlara kötülük,uğursuzluk sayarlar Musa'ya ve beraberindekilere.Değil midir sadece, onların uğursuzlukları indinde Allah'ın? Ve lakin onların çoğu bilmez..
١٣٢- وَقَالُواْ مَهْمَا تَأْتِنَا بِهِ مِن آيَةٍ لِّتَسْحَرَنَا بِهَا فَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِينَ
132- Ve dediler: "Ne getirirsen bize onla ayetten, sihirlemek için bizi onla,yine biz değiliz sana inanacak."
١٣٣- فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الطُّوفَانَ وَالْجَرَادَ وَالْقُمَّلَ وَالضَّفَادِعَ وَالدَّمَ آيَاتٍ مُّفَصَّلاَتٍ فَاسْتَكْبَرُواْ وَكَانُواْ قَوْمًا مُّجْرِمِينَ
133- Böylece gönderdik üzerlerine tufanı ve çekirgeler ve bitler ve kurbağalar ve kan,ayetleri tafsilatlıca gene de kibirlendiler ve oldular kavmi mücrimin...
١٣٤- وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ الرِّجْزُ قَالُواْ يَا مُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ لَئِن كَشَفْتَ عَنَّا الرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَنِي إِسْرَآئِيلَ
134- Ne zaman vuku bulduğunda üzerlerine azab dediler: "Ya Musa,dua et bizim için Rabbine ne ahd ettiyse indinden sana.Eğer kaldırırsan bizden azabı mutlaka inanacağız sana ve mutlaka göndereceğiz Seninle İsrailoğullarını."
١٣٥- فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الرِّجْزَ إِلَى أَجَلٍ هُم بَالِغُوهُ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ
135- Ne zaman kaldırırız onlardan azabı ecellerine ulaşıncaya kadar,o zaman bozarlar...
١٣٦- فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ بِأَنَّهُمْ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَكَانُواْ عَنْهَا غَافِلِينَ
136- Artık intikam aldık onlardan,böylece boğduk onları denizde çünkü onlar inkar ettiler ayetlerimizi,ve ondan ğafil oldular..
١٣٧- وَأَوْرَثْنَا الْقَوْمَ الَّذِينَ كَانُواْ يُسْتَضْعَفُونَ مَشَارِقَ الأَرْضِ وَمَغَارِبَهَا الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ الْحُسْنَى عَلَى بَنِي إِسْرَآئِيلَ بِمَا صَبَرُواْ وَدَمَّرْنَا مَا كَانَ يَصْنَعُ فِرْعَوْنُ وَقَوْمُهُ وَمَا كَانُواْ يَعْرِشُونَ
137- Ve varis kıldık o kavmi ki onlar oldular güçsüz bırakılmışlar,yeryüzünün doğusu ve onun batısı ki bereketlendirdik orada.Ve tamamlandı kelamı Rabbinin güzelce üzerlerine İsrailoğullarının,sabırlarından dolayı ve helak ettik yapmış olduklarından Firavun'u ve kavmini ve binalarını...
١٣٨- وَجَاوَزْنَا بِبَنِي إِسْرَآئِيلَ الْبَحْرَ فَأَتَوْاْ عَلَى قَوْمٍ يَعْكُفُونَ عَلَى أَصْنَامٍ لَّهُمْ قَالُواْ يَا مُوسَى اجْعَل لَّنَا إِلَهًا كَمَا لَهُمْ آلِهَةٌ قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ
138- Ve geçirdik İsrailoğullarını denizden sonra rastladılar bir kavme ki bükülüyorlardı putlarına,dediler ki:"Ya Musa,yap bize bir ilah onların ilahları gibi."
Dedi ki: "Muhakkak ki siz,cahillik eden bir kavimsiniz."
١٣٩- إِنَّ هَؤُلاء مُتَبَّرٌ مَّا هُمْ فِيهِ وَبَاطِلٌ مَّا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
139- "Muhakkak ki bunlar,helak olmuştur ondan ve batıldır yaptıkları ameller. "
١٤٠- قَالَ أَغَيْرَ اللّهِ أَبْغِيكُمْ إِلَهًا وَهُوَ فَضَّلَكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ
140- Dedi ki: "Gayrısında Allah'ın arayayım mı size İlah?
Ve Hu, üstün kıldı sizi üzerine alemlerin."
١٤١- وَإِذْ أَنجَيْنَاكُم مِّنْ آلِ فِرْعَونَ يَسُومُونَكُمْ سُوَءَ الْعَذَابِ يُقَتِّلُونَ أَبْنَاءكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءكُمْ وَفِي ذَلِكُم بَلاء مِّن رَّبِّكُمْ عَظِيمٌ
141- Ve ne zaman koruduk sizi Firavun ailesinden,zorluyorlardı sizi,kötü azab ile.Öldürüyorlardı oğullarınızı,diri bırakıyorlardı kadınlarınızı.Ve işte bunda bela vardı Rabbinizden,aziym olan...
١٤٢- وَوَاعَدْنَا مُوسَى ثَلاَثِينَ لَيْلَةً وَأَتْمَمْنَاهَا بِعَشْرٍ فَتَمَّ مِيقَاتُ رَبِّهِ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً وَقَالَ مُوسَى لأَخِيهِ هَارُونَ اخْلُفْنِي فِي قَوْمِي وَأَصْلِحْ وَلاَ تَتَّبِعْ سَبِيلَ الْمُفْسِدِينَ
142- Ve vaad ettik Musa'ya otuz gece onu tamamladık on ile,böylece tamamlandı kararlaştırılmış vakit Rabbinden,kırk gece.Ve dedi ki Musa kardeşi Harun'a:
"Yerime halife ol kavmin içinde ve ıslah et,tabi olma müfsidlerin yoluna."
١٤٣- وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
143- Ve ne zaman geldi Musa kararlaştırdığımız vakitte ve Onunla konuştu Rabbi.
Dedi ki:"Rabbim göster bana bakayım Sana."
Dedi:"Asla göremezsin Beni ve lakin bak şu dağa eğer durursa yerinde,sonra göreceksin Beni."
Ve ne zaman tecelli etti Rabbi dağa,kıldı onu dümdüz ve Musa düştü,bayıldı.Ne zaman ki ayıldı dedi ki: "Subhaneke tövbe ettim ve ben ilkiyim inananların."
١٤٤- قَالَ يَا مُوسَى إِنِّي اصْطَفَيْتُكَ عَلَى النَّاسِ بِرِسَالاَتِي وَبِكَلاَمِي فَخُذْ مَا آتَيْتُكَ وَكُن مِّنَ الشَّاكِرِينَ
144- Dedi: "Ya Musa,muhakkak ki Ben,Seni seçtim insanların üstüne risaletimle ve kelamımla artık al Sana verdiklerimi ve ol şükredenlerden..."
١٤٥- وَكَتَبْنَا لَهُ فِي الأَلْوَاحِ مِن كُلِّ شَيْءٍ مَّوْعِظَةً وَتَفْصِيلاً لِّكُلِّ شَيْءٍ فَخُذْهَا بِقُوَّةٍ وَأْمُرْ قَوْمَكَ يَأْخُذُواْ بِأَحْسَنِهَا سَأُرِيكُمْ دَارَ الْفَاسِقِينَ
145- Ve yazdık ona,levhalarda her şeyi,vaaz ederek,tafsilatlıca her şeyi.Artık onu al kuvvetle ve emret kavmine,alsınlar onu güzelce.Göstereceğim size fasıkların yurdunu...
١٤٦- سَأَصْرِفُ عَنْ آيَاتِيَ الَّذِينَ يَتَكَبَّرُونَ فِي الأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَإِن يَرَوْاْ كُلَّ آيَةٍ لاَّ يُؤْمِنُواْ بِهَا وَإِن يَرَوْاْ سَبِيلَ الرُّشْدِ لاَ يَتَّخِذُوهُ سَبِيلاً وَإِن يَرَوْاْ سَبِيلَ الْغَيِّ يَتَّخِذُوهُ سَبِيلاً ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَكَانُواْ عَنْهَا غَافِلِينَ
146- Uzaklaştıracağım ayetlerimden o kimseleri ki;kibirlenirlenirler yeryüzünde haksız yere ve eğer görseler bütün ayeti inanmazlar ona,ve eğer görseler irşad yolunu onu edinmezler yol,ve ama eğer görseler sapıklık yolunu onu edinirler yol.İşte bunların yalanlaması sebebiyle ayetlerimizi oldular ondan gafiller...
١٤٧- وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَلِقَاء الآخِرَةِ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ هَلْ يُجْزَوْنَ إِلاَّ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
147- Ve o kimseler yalanladılar ayetlerimizi ve kavuşmaya ahirete heba oldu amelleri.
Cezalandırılacak mı onlar amellerinden başka?
١٤٨- وَاتَّخَذَ قَوْمُ مُوسَى مِن بَعْدِهِ مِنْ حُلِيِّهِمْ عِجْلاً جَسَدًا لَّهُ خُوَارٌ أَلَمْ يَرَوْاْ أَنَّهُ لاَ يُكَلِّمُهُمْ وَلاَ يَهْدِيهِمْ سَبِيلاً اتَّخَذُوهُ وَكَانُواْ ظَالِمِينَ
148- Ve edindi Musa'nın kavmi ondan sonra,süs eşyalarından bir buzağı cesedini,böğüren.Görmediler mi şunu,konuşamaz onlara ve hidayet edemez onlara bir yol?
Onu edindiler ve oldular zalimlerden...
١٤٩- وَلَمَّا سُقِطَ فَي أَيْدِيهِمْ وَرَأَوْاْ أَنَّهُمْ قَدْ ضَلُّواْ قَالُواْ لَئِن لَّمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
149- Ve ne zaman pişman olduklarında,gördüler dalalete düştüklerini.Dediler:
"Eğer merhamet etmezse bize Rabbimiz ve mağfiret etmezse bize,
kesinlikle olacağız hüsrana uğrayanlardan."
١٥٠- وَلَمَّا رَجَعَ مُوسَى إِلَى قَوْمِهِ غَضْبَانَ أَسِفًا قَالَ بِئْسَمَا خَلَفْتُمُونِي مِن بَعْدِيَ أَعَجِلْتُمْ أَمْرَ رَبِّكُمْ وَأَلْقَى الألْوَاحَ وَأَخَذَ بِرَأْسِ أَخِيهِ يَجُرُّهُ إِلَيْهِ قَالَ ابْنَ أُمَّ إِنَّ الْقَوْمَ اسْتَضْعَفُونِي وَكَادُواْ يَقْتُلُونَنِي فَلاَ تُشْمِتْ بِيَ الأعْدَاء وَلاَ تَجْعَلْنِي مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
150- Ve ne zaman döndüğünde Musa kavmine, sinirli ve üzüntülü dedi ki:"Ne kötü halife oldunuz benden sonra.Acele mi ettiniz emrine Rabbinizin?" Ve attı levhaları ve başını tuttu kardeşinin,çekti onu kendisine.
Dedi ki:"Anamın oğlu,muhakkak ki bu kavim beni zayıf buldu ve neredeyse beni öldürüyorlardı.Artık güldürme benimle bu düşmanları ve bir tutma bu zalim kavimle."
١٥١- قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
151- Dedi ki:" Rabbim bağışla beni ve kardeşimi ve dahil et bizi Rahmetinden içeri.Ve Sen Rahman ve Rahim'sin.."
١٥٢- إِنَّ الَّذِينَ اتَّخَذُواْ الْعِجْلَ سَيَنَالُهُمْ غَضَبٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَذِلَّةٌ فِي الْحَياةِ الدُّنْيَا وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُفْتَرِينَ
152- Muhakkak ki edinen kimseler ki buzağıyı,nail olacaklar gazaba Rablerinden ve bir zillete dünya hayatında.İşte böyle cezalandırırız müfterileri..
١٥٣- وَالَّذِينَ عَمِلُواْ السَّيِّئَاتِ ثُمَّ تَابُواْ مِن بَعْدِهَا وَآمَنُواْ إِنَّ رَبَّكَ مِن بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ
153- Ve o kimseler ki kötü amel işlediler sonra tövbe ettiler ondan sonra iman ettiler.
Muhakkak ki Rabbin bundan sonra Ğafur'dur,Rahim'dir...
١٥٤- وَلَمَّا سَكَتَ عَن مُّوسَى الْغَضَبُ أَخَذَ الأَلْوَاحَ وَفِي نُسْخَتِهَا هُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلَّذِينَ هُمْ لِرَبِّهِمْ يَرْهَبُونَ
154- Ve ne zaman sakinleştiğinde Musa öfkesinden,tuttu levhaları ve o nüshalarda hidayet ve rahmet vardır o kimseler için ki Rablerinden korkarlar...
١٥٥- وَاخْتَارَ مُوسَى قَوْمَهُ سَبْعِينَ رَجُلاً لِّمِيقَاتِنَا فَلَمَّا أَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُم مِّن قَبْلُ وَإِيَّايَ أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاء مِنَّا إِنْ هِيَ إِلاَّ فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَن تَشَاء وَتَهْدِي مَن تَشَاء أَنتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ
155- Seçmişti Musa kavminden yetmiş adam,kararlaştırdığımız vakit için.Sonra ne zaman onlara aldığında bir sarsıntı dedi ki: "Rabbim,eğer dileseydin helak ederdin onları önceden ve beni.Helak mı edeceksin bizi içimizdeki aptalların yaptıkları yüzünden? Değildir bu Senin fitnenden başka,dalalete düşürürsün onunla dilediğin kimseyi ve hidayete erdirirsin onunla dilediğin kimseyi.Sen velimizsin,mağfiret et bize ve merhamet et bize ve Sen en hayırlısısın mağfiret edenlerin..""
١٥٦- وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ
156- "Ve yaz bize bu dünyada hasenatlar ve ahirette.Kesinlikle biz döndük Sana."
Dedi ki: "Azabım;isabet ettiririm onunla dilediğime ve rahmetim;kapladı her şeyi.
Böylece yazacağım onu o kimselere ki;takvalanırlar,verirler zekatı o kimseler ki ayetlerimize inananlardır."
١٥٧- الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الأُمِّيَّ الَّذِي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِندَهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ يَأْمُرُهُم بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَاهُمْ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَآئِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَالأَغْلاَلَ الَّتِي كَانَتْ عَلَيْهِمْ فَالَّذِينَ آمَنُواْ بِهِ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُواْ النُّورَ الَّذِيَ أُنزِلَ مَعَهُ أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
157- O kimseler ki; tabi olurlar Rasül'e,o ümmi olan Nebi'ye ki onu bulurlar yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de.Emreder onlara iyiliği ve yasaklar onları kötülükten ve helal kılar onlara temiz şeyleri ve haram kılar onlara habis şeyleri ve kaldırır onlardan yüklerini,zincir halkalarını üzerlerinden..
Böylece o kimseler ki;O'na inandılar ve O'na destek oldular ve O'na yardım ettiler ve tabi oldular o Nura ki o indirildi onla.İşte onlar müflihlerdir...
١٥٨- قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
158- De ki:" Ey İnsanlar,Kesinlikle Ben RasülAllah'ım size,hepinize ki;O'nun'dur mülkü semavatın ve arzın,yoktur ilah yazlnızca Hu! Diriltir ve öldürür.Öyleyse iman edin Allah'a ve Rasülü'ne,Ümmi Nebi'ye ki o;inanır Allah'a,sözlerine ve O'na tabi olun.Umulur ki hidayete erersiniz.."
١٥٩- وَمِن قَوْمِ مُوسَى أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ يَعْدِلُونَ
159- Ve Musa'nın kavminden bir topluluk,hidayet ederler Hakk'a ve onla adaletli olurlar..
١٦٠- وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ أَسْبَاطًا أُمَمًا وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى إِذِ اسْتَسْقَاهُ قَوْمُهُ أَنِ اضْرِب بِّعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَّشْرَبَهُمْ وَظَلَّلْنَا عَلَيْهِمُ الْغَمَامَ وَأَنزَلْنَا عَلَيْهِمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَى كُلُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَمَا ظَلَمُونَا وَلَكِن كَانُواْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
160- Ve Biz ayırdık onları on iki kolluk topluluğa ve vahyettik Musa'ya su istediklerinde kavmi:"Vur asanı taşa" hemen fışkırdı ondan on iki göze.Bildi her insan meşrebelerini ve gölgeledik üzerlerine bulutu ve indirdik onlara kudret helvası ve bıldırcını:"Yeyin temiz olanlardan rızıklandırdıklarımızdan size."
Bize zulmetmediler ve lakin oldular nefislerine zulmedenlerden...
١٦١- وَإِذْ قِيلَ لَهُمُ اسْكُنُواْ هَذِهِ الْقَرْيَةَ وَكُلُواْ مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ وَقُولُواْ حِطَّةٌ وَادْخُلُواْ الْبَابَ سُجَّدًا نَّغْفِرْ لَكُمْ خَطِيئَاتِكُمْ سَنَزِيدُ الْمُحْسِنِينَ
161- Ve ne zaman dediğinde onlara:"İskan olun bu şehirde ve yeyin ordan nereden isterseniz ve deyin ki:"Hıttatun" ve girin kapıdan secde ederek.Mağfiret edeceğiz sizin günahlarınız için.Arttıracağız muhsinlere..."
١٦٢- فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنْهُمْ قَوْلاً غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِجْزًا مِّنَ السَّمَاء بِمَا كَانُواْ يَظْلِمُونَ
162- Ama değiştirdiler içlerinden zulmedenler,sözü başkalaştırdılar onlara denilenden.
Böylece gönderdik üzerlerine azabı gökyüzünden çünkü onlar zalimlerdi...
١٦٣- واَسْأَلْهُمْ عَنِ الْقَرْيَةِ الَّتِي كَانَتْ حَاضِرَةَ الْبَحْرِ إِذْ يَعْدُونَ فِي السَّبْتِ إِذْ تَأْتِيهِمْ حِيتَانُهُمْ يَوْمَ سَبْتِهِمْ شُرَّعاً وَيَوْمَ لاَ يَسْبِتُونَ لاَ تَأْتِيهِمْ كَذَلِكَ نَبْلُوهُم بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ
163- Sor onlara belde hakkında ki deniz kenarında idi.Ne zaman haddi aştıklarında Sebt Günü,o zaman gelirdi onlara balıklar Sebt Günü akın akın ve Sebt Günü olmadığında gelmezdi onlara.İşte böyle imtihan ediyorduk fasıkları...
١٦٤- وَإِذَ قَالَتْ أُمَّةٌ مِّنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًا اللّهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا قَالُواْ مَعْذِرَةً إِلَى رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
164- Ve ne zaman dediğinde bir topluluk içlerinden: "Niçin vaaz ediyorsunuz kavme ki Allah helak edecek onları ya da azab edecek şiddetli bir azabla?" Dediler: "Mazaret olarak Rabbimize, belki takvalanırlar"
١٦٥- فَلَمَّا نَسُواْ مَا ذُكِّرُواْ بِهِ أَنجَيْنَا الَّذِينَ يَنْهَوْنَ عَنِ السُّوءِ وَأَخَذْنَا الَّذِينَ ظَلَمُواْ بِعَذَابٍ بَئِيسٍ بِمَا كَانُواْ يَفْسُقُونَ
165- Böylece ne zaman unuttuklarında onlara zikredileni,koruduk nehyedenleri kötülükten ve yakaladık zulmedenleri çetin bir azabla,çünkü onlar fasıklardandı.
١٦٦- فَلَمَّا عَتَوْاْ عَن مَّا نُهُواْ عَنْهُ قُلْنَا لَهُمْ كُونُواْ قِرَدَةً خَاسِئِينَ
166- Ne zaman haddi aştıklarında onlardan nehyedildikleri şeyden dedik ki onlara: "Olun maymunlar,alçaklar.."
١٦٧- وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكَ لَيَبْعَثَنَّ عَلَيْهِمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَن يَسُومُهُمْ سُوءَ الْعَذَابِ إِنَّ رَبَّكَ لَسَرِيعُ الْعِقَابِ وَإِنَّهُ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ
167- Ve ne zaman bildirmişti Rabbin,mutlaka gönderecek onların üzerine kıyamet gününe kadar o kimseleri ki;onları zorlayacak kötü bir azabla...
١٦٧- وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكَ لَيَبْعَثَنَّ عَلَيْهِمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَن يَسُومُهُمْ سُوءَ الْعَذَابِ إِنَّ رَبَّكَ لَسَرِيعُ الْعِقَابِ وَإِنَّهُ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ
167- Ve ne zaman bildirmişti Rabbin,mutlaka gönderecek onların üzerine kıyamet gününe kadar o kimseleri ki;onları zorlayacak kötü bir azabla.Muhakkak ki Rabbin,seridir cezası ve kesinlikle Hu,Ğafur'dur,Rahim'dir...
١٦٨- وَقَطَّعْنَاهُمْ فِي الأَرْضِ أُمَمًا مِّنْهُمُ الصَّالِحُونَ وَمِنْهُمْ دُونَ ذَلِكَ وَبَلَوْنَاهُمْ بِالْحَسَنَاتِ وَالسَّيِّئَاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
168- Ve böldük onları yeryüzünde topluluklara.Onlardan salihlerde vardır olmayanlar da.Ve bela verdik onlara iyilikle ve kötülükle belki dönerler...
١٦٩- فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ وَرِثُواْ الْكِتَابَ يَأْخُذُونَ عَرَضَ هَذَا الأدْنَى وَيَقُولُونَ سَيُغْفَرُ لَنَا وَإِن يَأْتِهِمْ عَرَضٌ مُّثْلُهُ يَأْخُذُوهُ أَلَمْ يُؤْخَذْ عَلَيْهِم مِّيثَاقُ الْكِتَابِ أَن لاَّ يِقُولُواْ عَلَى اللّهِ إِلاَّ الْحَقَّ وَدَرَسُواْ مَا فِيهِ وَالدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
169- Sonra halef oldu onlardan sonraki nesil,varis oldular kitaba.Alıyorlardı malını bu dünyanın ve diyorladı:"Mağfiret edilecek bize" ve eğer gelirse onlara mallar mislince,onu alırlardı.Alınmadı mı onlardan misak kitabta;söylemeyecekler Allah hakkında Hakk'tan başkasını,okudular onu onda? Ve ahiret evi daha
hayırlıdır kim korkarsa Allah'tan.Akıl etmeyecek misiniz?
١٧٠- وَالَّذِينَ يُمَسَّكُونَ بِالْكِتَابِ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ إِنَّا لاَ نُضِيعُ أَجْرَ الْمُصْلِحِينَ
170- Ve o kimseler ki sımsıkı yapışırlar kitaba ve ikame ederler salatı.Şüphesiz Biz zayi etmeyeceğiz ecrini ıslah olanların.
١٧١- وَإِذ نَتَقْنَا الْجَبَلَ فَوْقَهُمْ كَأَنَّهُ ظُلَّةٌ وَظَنُّواْ أَنَّهُ وَاقِعٌ بِهِمْ خُذُواْ مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُواْ مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
171- Ve ne zaman kaldırdığımızda dağı üzerlerine bir gölge gibi,zannettiler ki o vaki oldu üzerlerine.
"Alın ne verdiysek size kuvvetle ve zikredin onla.Böylece siz takvalanırsınız..."
١٧٢- وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
172- Ve ne zaman aldığında Rabbin Ademoğullarından,bellerinden zürriyetlerini ve şahit tuttu onları nefislerine:"Değil miyim Rabbiniz?" Dediler: "Evet,şahit olduk." Demenize karşılık kıyamet günü:
"Muhakkak ki biz bundan ğafildik."
( Birinci kısım lafzi olarak ;İnsanların hepsinin bedenen yaratılmadan evvel Rabbe şahit olduklarını mana verdiler..
İkinci Kısım ise mecazi olarak;bu bir mecazi manadır ve her insan ruhunun derinliğinde,benliğine,özüne dönerek aklıyla Rabbine şehadet eder,anlamını vermişlerdir...
ikinci mana daha isabetlidir....)
١٧٣- أَوْ تَقُولُواْ إِنَّمَا أَشْرَكَ آبَاؤُنَا مِن قَبْلُ وَكُنَّا ذُرِّيَّةً مِّن بَعْدِهِمْ أَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُونَ
173- Ya da dersiniz ki: "Ama şirk koştu babalarımız bizden önce ve biz sonraki zürriyetleri olduk.O zaman helak mı edeceksin bizi,batıl yaptıklarından?"
١٧٣- وَكَذَلِكَ نُفَصِّلُ الآيَاتِ وَلَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
174- Ve işte böyle açıklarız ayetleri.Umurlur ki dönersiniz...
١٧٥- وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ الَّذِيَ آتَيْنَاهُ آيَاتِنَا فَانسَلَخَ مِنْهَا فَأَتْبَعَهُ الشَّيْطَانُ فَكَانَ مِنَ الْغَاوِينَ
175-Tilavet et onlara haberlerini onların ki verdik onlara ayetlerimizi,ama ayrıldılar ondan,tabi oldular o şeytana ve oldular azgınlardan...
١٧٦- وَلَوْ شِئْنَا لَرَفَعْنَاهُ بِهَا وَلَكِنَّهُ أَخْلَدَ إِلَى الأَرْضِ وَاتَّبَعَ هَوَاهُ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ الْكَلْبِ إِن تَحْمِلْ عَلَيْهِ يَلْهَثْ أَوْ تَتْرُكْهُ يَلْهَث ذَّلِكَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا فَاقْصُصِ الْقَصَصَ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
176- Velev ki diledik,onu yükselttik onunla ve lakin o; meyletti arza ve tabi oldu hevasına.
Böylece onun misali,şu köpeğin misali gibidir ki,eğer hamle yaparsan ona soluklanır ya da
terkedersen onu da soluklanır...İşte böyle misal bir kavim ki yalanladılar ayetlerimizi..
Böylece anlat bu kıssası belki düşünürler....
١٧٧- سَاء مَثَلاً الْقَوْمُ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَأَنفُسَهُمْ كَانُواْ يَظْلِمُونَ
177- Kötü bir misal kavim ki onlar yalanladılar ayetlerimizi ve nefislerine zulmedenlerden oldular...
١٧٨- مَن يَهْدِ اللّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِي وَمَن يُضْلِلْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
178- Kimi erdirirse hidayete Allah,sonra o hüda olmuştur ve kimde dalalette ise işte onlar hüsrana erenlerdir...
١٧٩- وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
179- Ve andolsun hazırladık cehennemi çoğu cinler ve insanlardan.Onlar içindir kalpler anlamazlar onunla,onlar içindir gözler görmezler onunla ve onlar içindir kulaklar duymazlar onunla.İşte bunlar hayvanlar gibidir hayır daha çok dalalettedirler.İşte onlar ğafillerdir...
١٨٠- وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَآئِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
180- Ve Allah'ındır Esma'ül Hüsna.Artık dua edin onunla ve terkedin o kimseleri ki saptırırlar O'nun isimlerinden.Cezalandırılacaklar yaptıkları amellerden...
( Bakınız Esma'ül Hüsna için:
1- http://www.mumsema.com/el-esmaul-husna-allahin-guzel-isimleri/2234-esma-ul-husna-ve-anlamlari.html
2- http://www.esmaulhusna.com/
3- http://www.ahmedhulusi.org/kuran/elesmaulhusna.htm )
١٨١- وَمِمَّنْ خَلَقْنَا أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ يَعْدِلُونَ
181- Ve o kimselerden yarattık bir topluluk ki hidayet ederler Hakk'a ve onla adaletli olurlar...
١٨٢- وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا سَنَسْتَدْرِجُهُم مِّنْ حَيْثُ لاَ يَعْلَمُونَ
182- Ve o kimseler ki yalanladılar ayetlerimizi, derecelerini azaltacağız onların bilmedikleri yerden...
١٨٣- وَأُمْلِي لَهُمْ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ
183- Mühlet veririm onlara.Muhakkak ki tuzağım çetindir...
١٨٤- أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُواْ مَا بِصَاحِبِهِم مِّن جِنَّةٍ إِنْ هُوَ إِلاَّ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
184- Tefekkür etmezler mi? Yoktur arkadaşlarında bir cinnet.
Ancak O bir uyarıcıdır,apaçık...
١٨٥- أَوَلَمْ يَنظُرُواْ فِي مَلَكُوتِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا خَلَقَ اللّهُ مِن شَيْءٍ وَأَنْ عَسَى أَن يَكُونَ قَدِ اقْتَرَبَ أَجَلُهُمْ فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ
185- Bakmazlar mı melekütüne semanın ve arzın,Allah'ın yarattığı her şeye ki ve belki yaklaşmıştır ecelleri? Artık hangi söze bundan sonra inanacaklar?
١٨٦- مَن يُضْلِلِ اللّهُ فَلاَ هَادِيَ لَهُ وَيَذَرُهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
186- Kimi dalalette bırakırsa Allah,artık yoktur hidayet ona ve bırakır onları azgınlıkları içinde şaşkın halde...
١٨٧- يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ رَبِّي لاَ يُجَلِّيهَا لِوَقْتِهَا إِلاَّ هُوَ ثَقُلَتْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لاَ تَأْتِيكُمْ إِلاَّ بَغْتَةً يَسْأَلُونَكَ كَأَنَّكَ حَفِيٌّ عَنْهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ اللّهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ
187- Sorarlar Sana saatini ne zaman vuku bulacak? De ki:" Yalnızca onun ilmi indindedir Rabbimin. Açıklayamaz onun vaktini yalnızca;Hu! Ağır geldi göklere ve yeryüzüne.Gelmeyecek size,ancak apansızca." Sorarlar Sana, sanki Sen gizlice bilenmiş gibi onun hakkında.De ki:"Yalnızca onun ilmi indindedir Allah'ın ve lakin çoğu insanlar bilmezler.."
١٨٨- قُل لاَّ أَمْلِكُ لِنَفْسِي نَفْعًا وَلاَ ضَرًّا إِلاَّ مَا شَاء اللّهُ وَلَوْ كُنتُ أَعْلَمُ الْغَيْبَ لاَسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِ وَمَا مَسَّنِيَ السُّوءُ إِنْ أَنَاْ إِلاَّ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
188- De ki:"Malik değilim nefsim için bir faydaya ve bir zarara,ancak dilerse Allah.
Velev ki biliyor olsaydım ğaybı elbette çoğaltırdım hayrı ve kötülük dokunmazdı bana.
Öyle ise Ben,ancak bir uyarıcıyım ve müjdeleyiciyim inanan bir kavim için.."
١٨٩- هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا فَلَمَّا تَغَشَّاهَا حَمَلَتْ حَمْلاً خَفِيفًا فَمَرَّتْ بِهِ فَلَمَّا أَثْقَلَت دَّعَوَا اللّهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ آتَيْتَنَا صَالِحاً لَّنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ
189- Hu ki; yarattı sizi tek bir nefisten ve kıldı onla eşini, yaşamak için onla.
Ve ne zaman o örttü onu, hamile kaldı bir yüke hafifce,artık dolaştı onla.
Ama ne zaman ağırlaştığında,dua ettiler Allah'a,Rablerine:
"Eğer verirsen bize salih birini,muhakkak ki biz,olacağız şükredenlerden."
١٩٠- فَلَمَّا آتَاهُمَا صَالِحاً جَعَلاَ لَهُ شُرَكَاء فِيمَا آتَاهُمَا فَتَعَالَى اللّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
190- Ama ne zaman verdiğinde onlara salih birini,kıldılar O'na şerikler, onlara verdiği şey için.
Oysa Ala'dır Allah ama şirk koşuyorlar...
١٩١- أَيُشْرِكُونَ مَا لاَ يَخْلُقُ شَيْئاً وَهُمْ يُخْلَقُونَ
191- Şirk mi koşuyorlar bir şeyi yaratamayan şeyleri ki onlar yaratılanlardır?
١٩٢- وَلاَ يَسْتَطِيعُونَ لَهُمْ نَصْرًا وَلاَ أَنفُسَهُمْ يَنصُرُونَ
192- Güç yetiremezler onlara,bir yardımları olmaz ve kendilerine yardım edemezler..
١٩٣- وَإِن تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَى لاَ يَتَّبِعُوكُمْ سَوَاء عَلَيْكُمْ أَدَعَوْتُمُوهُمْ أَمْ أَنتُمْ صَامِتُونَ
193- Ve eğer çağırırsanız onları hidayete,tabi olmazlar size.
Eşittir sizin için, davet etsenizde,sessiz kalsanızda..
١٩٤- إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ عِبَادٌ أَمْثَالُكُمْ فَادْعُوهُمْ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
194- Muhakkak dua ettikleriniz Allah'tan başka kullar ki,sizler gibidir.
Öyleyse çağırın onlara icabet etsinler size,eğer sadıklarsanız..
١٩٥- أَلَهُمْ أَرْجُلٌ يَمْشُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ أَيْدٍ يَبْطِشُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ أَعْيُنٌ يُبْصِرُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا قُلِ ادْعُواْ شُرَكَاءكُمْ ثُمَّ كِيدُونِ فَلاَ تُنظِرُونِ
195- Var mıdır onların ayakları ki yürürler onla? Ya da var mıdır onların elleri ki tutarlar onla ? Ya da var mıdır onların gözleri ki görürler onla? Ya da var mıdır onların kulakları ki duyarlar onla?
De ki:"Çağırın şeriklerinizi sonra tuzak kurun bana,artık bekletmeyin."
١٩٦- إِنَّ وَلِيِّيَ اللّهُ الَّذِي نَزَّلَ الْكِتَابَ وَهُوَ يَتَوَلَّى الصَّالِحِينَ
196- Muhakkak velim Allah'tır ki Hu inzal etti kitabı ve Hu Veliyy olur salihlere.
(EL VELİYY... Birimde kendi hakikatini tanıma ve gereğini yaşama özelliğini açığa çıkaran. Velâyetin ve onun kapsamındaki üst düzey yaşam özellikleri olan Risâlet ve Nübüvvetin kaynağı. Velâyetin en üst mertebesi olan Risâlet ve bir altı olan Nübüvvet kemâlâtını irsâl eden. Risâlet kemâlâtının zuhuru sonsuza dek geçerli ve işlevli iken, Nübüvet kemâlâtının işlevi yalnızca dünya yaşamında geçerlidir. Nebi, âhiret yaşamında da o kemâlâtla yaşar, ancak işlevi bitmiştir dışa dönük olarak! Risâlet işlevi ise velâyet getirisi üzere devam eder sonsuza dek, velîlerdeki gibi.)
١٩٧- وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَكُمْ وَلآ أَنفُسَهُمْ يَنْصُرُونَ
197- Ve onlar ki,dua ediyorsunuz Dünundan,güç yetiremezler size yardıma ve kendilerine de yardım edemezler...
١٩٨- وَإِن تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَى لاَ يَسْمَعُواْ وَتَرَاهُمْ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ وَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ
198- Ve eğer çağırırsanız onları hidayete işitmezler.Bakarsınız onlara,bakarlar size ama onlar görmezler...
١٩٩- خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ
199-Tut affı ve emret irfanla ve yüz çevir cahillerden...
٢٠٠- وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّهِ إِنَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
200- Ve ama fit gelirse sana şeytandan,bir dürtme,hemen sığın
Allah'a.Muhakkak ki Hu,Semi'dir,Alim'dir...
(Semi,işiten,Alim;bilendir.Yenzeğa;dürtme,fit,anlaşmazlık sokma,)
٢٠١- إِنَّ الَّذِينَ اتَّقَواْ إِذَا مَسَّهُمْ طَائِفٌ مِّنَ الشَّيْطَانِ تَذَكَّرُواْ فَإِذَا هُم مُّبْصِرُونَ
201- Muhakkak ki takva sahibleri,ne zaman dokunduğunda onlara bir musibet şeytandan,hatırlarlar ve sonra basiretli olurlar...
٢٠٢- وَإِخْوَانُهُمْ يَمُدُّونَهُمْ فِي الْغَيِّ ثُمَّ لاَ يُقْصِرُونَ
202- Ve kardeşleri çekerler onları ğayyın içine sonra vazgeçmezler..
(Ğayy,cehennem çukuru.)
٢٠٣- وَإِذَا لَمْ تَأْتِهِم بِآيَةٍ قَالُواْ لَوْلاَ اجْتَبَيْتَهَا قُلْ إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يِوحَى إِلَيَّ مِن رَّبِّي هَذَا بَصَآئِرُ مِن رَّبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
203- Ve ne zaman getirmediğinde onlara bir ayet derler ki:"Niçin tasarlamıyorsun?"
De ki:"Sadece tabi olurum ne vahyedildiyse bana Rabbimden.Bu basirettir Rabbinizden ve hidayet ve rahmettir inanan bir kavim için."
٢٠٤- وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُواْ لَهُ وَأَنصِتُواْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
204- Ve ne zaman okunur Kur'an,sonra dinleyin onu ve susun.
Böylece siz rahmet olunursunuz..
٢٠٥- وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَ
205- Ve zikredin Rabbinizi nefsinizde, yalvararak ve korkarak ve sessizce sözden,sabahleyin ve akşamleyin.Ve olma ğafillerden...
٢٠٦- إِنَّ الَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَيُسَبِّحُونَهُ وَلَهُ يَسْجُدُونَ*
206- Muhakkak o kimseler ki indindedir Rabbinin,kibirlenmezler kulluktan ve tesbih ederler O'nu ve O'na *secde ederler...
(Bilgi:secde ayeti)
صدق الله العظيم.
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.