17 Ağustos 2011 Çarşamba

34- Alak Denkleminde Suret'ul Kaf İkrası






بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir

١- ق وَالْقُرْآنِ الْمَجِيدِ
1- Kaf! Andolsun Kuran-ı Mecid'e.

(Büruc 22.ayette; "Üstelik o, Kuran-ı Mecid'dir."
Kuran-ı Mecid; bu kitap yüksek şanlı bir Kur'ân'dır. Kitaplar içinde şerefi, şanı en yüksek; üslubu hepsinden yüce, kapsadığı mânâlar yalan ve töhmetten arınmış, dolayısıyla inanılarak okunup amel edilmesi gerekli olan bir kitaptır.)

٢- بَلْ عَجِبُوا أَن جَاءهُمْ مُنذِرٌ مِّنْهُمْ فَقَالَ الْكَافِرُونَ هَذَا شَيْءٌ عَجِيبٌ
2- Hayır! Hayret ettiler gelmesine bir uyarıcının, kendilerinden.
Dedi ki kafirler "bu acayib bir şey".

٣- أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا ذَلِكَ رَجْعٌ بَعِيدٌ
3- "Ne zaman ki öldük ve toprak olduğumuzda mı? Bu dönüş,uzak!"

٤- قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنقُصُ الْأَرْضُ مِنْهُمْ وَعِندَنَا كِتَابٌ حَفِيظٌ
4- Elbette biliriz neyi eksiltiğini yeryüzünün,onlardan.
İndimizdedir Kitab-ı Hafız.

(Kitab-ı Hafız;korunmuş, değişmez, bozulmaz bir kitap.)

٥- بَلْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءهُمْ فَهُمْ فِي أَمْرٍ مَّرِيجٍ
5- Hayır! Yalanladılar hakkı, onlara geldiği zaman!
Onlar karışık haldeler.

٦- أَفَلَمْ يَنظُرُوا إِلَى السَّمَاء فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِن فُرُوجٍ
6- Bakmıyorlar mı gökyüzüne, üzerlerindekine. Nasıl bina ettik ve süsledik onu?
Yoktur onun hiç bir çatlağı.

٧- وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ
7- Ve yeryüzüne, yaydık onu ve bıraktık onda dağlar,
bitirdik onda her çiftten güzeli.

٨- تَبْصِرَةً وَذِكْرَى لِكُلِّ عَبْدٍ مُّنِيبٍ
8- Basireti açar ve zikrettirir her kula,döndürür.

٩- وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء مُّبَارَكًا فَأَنبَتْنَا بِهِ جَنَّاتٍ وَحَبَّ الْحَصِيدِ
9- İndirdik gökyüzünden mübarek bir su ve bitirmekteyiz onunla,
bahçeler ve taneler, hasat edilecek.

١٠- وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَّهَا طَلْعٌ نَّضِيدٌ
10- Hurmalıklar yüksekçe ve tomurcukları kümelenmiş.

١١- رِزْقًا لِّلْعِبَادِ وَأَحْيَيْنَا بِهِ بَلْدَةً مَّيْتًا كَذَلِكَ الْخُرُوجُ
11- Rızıktır kullar için.Hayat vermekteyiz onunla ölü bir beldeye.
İşte böyledir çıkış.

١٢- كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَأَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُ
12- Yalanladı onlardan önceki Nuh Kavmi,Ashab-ı Ress ve Semud.

( 1- Nuh Kavmi; Necm 52. Nuh Kavmi ile ilgili adresler..

2- Ashab-ı Ress;Ashâb-ı Ress Res halkı, Ress’liler demektir Ress sözlükte “bir şeyin evveli, başlangıcı, kuyu, maden, alâmet, eser, kalıntı” anlamlarına gelir “Ashâb-ı Ress”, Kur’ân’da tarihte yaşamış bir halkın adı olarak iki yerde geçmektedir Furkân sûresinin 38 âyetinde Âd ve Semûd kavimleriyle birlikte Ress halkının da helâk edildiği, Kaf sûresinin 12-15 âyetlerinde ise, Nuh’un kavmi, Semud, Ad, Firavun, Lut’un kavmi Eyke halkı ve Tubba’ kavmi gibi Ress halkının da Peygamberleri yalanladığı bildirilmiş; ancak peygamberlerinin ve kendilerinin kim olduğu, nerede yaşadıkları ve nasıl helâk edildikleri beyan edilmemiştir.

Ancak şurası var ki; Necm 50-53 ayetlerde,Ad ve Semud,Nuh'dan sonra Mü'tefike yerin dibine geçirdikten müfessirler Sodom ve Gomoreyi (Lut Kavmi) manasını çıkarmışlardır...Bu ayette de Ashab-ı Ress'ten Lut Kavminin akrabaları manasını verenler olmuştur...Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir...

3- Kuran'da verilen bilgilerden, Semud Kavmi'nin Ad Kavmi'nin torunları olduğu anlaşılır. Nitekim arkeolojik bulgular da, Arap Yarımadası'nın kuzeyinde yaşayan Semudlar'ın kökenlerinin, Ad Kavmi'nin de yaşadığı Güney Arabistan'da olduğunu göstermektedir. 
Ayrıca Semud Kavmi için blogumuz Fecr Süresi kısmına bakabilirsiniz..)

١٣- وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَإِخْوَانُ لُوطٍ
13-Ve Ad,Firavun,Lut'un kardeşleri de.

١٤- وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَعِيدِ
14- Ve Ashab-ı Eyke,Tübbe Kavmi. Hepsi yalanladılar Rasülleri 
ve böylece hak oldu vaadim.

( Eyke Ashabı için bakınız:

Tübbe Kavmi için bakınız: http://www.dumlu.com/kuran/kuranans/t/076.htm 

Firavun,Nuh,Lut,Ad,Semud için bu siteyi takip ediniz: http://www.kavimlerinhelaki.com/ )

١٥- أَفَعَيِينَا بِالْخَلْقِ الْأَوَّلِ بَلْ هُمْ فِي لَبْسٍ مِّنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ
15- O halde yorulduk mu ilk yaratışla ?
Hayır! Onlar şüphededirler yeni yaratılıştan.

١٦- وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
16- Andolsun ki,Biz yarattık insanı ve Biz biliriz ne vesvese verdiğini ona nefsinin!
Biz daha yakınız ona, şah damarından!

(Allahı içinizde arayın,O sizdedir ne göklerde ne ötede ne beride hiç bir mekanda sabit değildir...Münezzehtir her kavrayıştan,İdrak edilemez olduğunu İdrak etmektir Allah'a iman...Hu sendedir..Seni sana bildirir...Sen yalnız değilsin,gözlerini kapa ve Hu ile konuş!)

١٧- إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ
17- Ne zaman ki kaydeder iki kaydedici,sağında ve solunda oturup.

( Zabıt tutan iki melek tesbit ederlerken, bu de en yakın ilim mânâsında; yalnız kudret mânâsında ise ile tenazü üzere amil olması yaraşır, yani her insanın söylediğini, alıp zaptetmekle görevli iki melek vardır. İfadesini zapteder dururlar. İşte onlar, sağdan ve soldan oturmuş zabıt tutarlar.)

١٨- مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
18- Söylenmeyen bir söz olmasın ki yanındaki gözlemciler hazır bulunmasın.

١٩- وَجَاءتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ ذَلِكَ مَا كُنتَ مِنْهُ تَحِيدُ
19- Gelir Sekerat'ul Mevt hak olarak.İşte,neydi ondan kaçıp durduğun ?

(Sekerat'ul Mevt:ölüm halindeki kimsenin kendinden geçmesi, can çekişmesi hali.ölüm sarhoşluğu.)

٢٠- وَنُفِخَ فِي الصُّورِ ذَلِكَ يَوْمُ الْوَعِيدِ
20- Üflenir Sur'a.İşte bu vaad olunan gündür!

٢١- وَجَاءتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّعَهَا سَائِقٌ وَشَهِيدٌ
21- Ve gelir her nefs, beraberinde getirdiği şahit olur.

٢٢- لَقَدْ كُنتَ فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَذَا فَكَشَفْنَا عَنكَ غِطَاءكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَدِيدٌ
22- Andolsun sendin gaflette, bundan böyle kaldırdık senden perdeni.Artık basiretin bugün keskindir.

٢٣- وَقَالَ قَرِينُهُ هَذَا مَا لَدَيَّ عَتِيدٌ
23- Der ki yoldaşı: "bu yanımdaki hazırdır"

(Karinuhu;yoldaş,arkadaş,dünyada imtihanda iken insanın sağında ve solunda hazır bulunan melekler.)

٢٤- أَلْقِيَا فِي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَنِيدٍ
24- "Atın cehenneme hepsini, kafir inatçıları!"

٢٥- مَّنَّاعٍ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍ مُّرِيبٍ
25- Engelleyeni hayrı,haddi aşan,şüpheciyi.

(Mu'tedin;hadsiz,sınırsız,haram-helala uymayan,saldırgan,günahkar.." Allah demişte ne olmuş yani!" gibi dini emirleri çiğneyenler.)

٢٦- الَّذِي جَعَلَ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّدِيدِ
26- O ki, kıldı Allah ile başka ilah! Öyleyse atın onu azaba, şedid olana.

٢٧- قَالَ قَرِينُهُ رَبَّنَا مَا أَطْغَيْتُهُ وَلَكِن كَانَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ
27- Der ki yoldaşı :"Rabbimiz onu ben azdırmadım ve lakin,
o idi dalalette uzak olan.

(Karinuhu;yoldaş melekler..)

٢٨- قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ إِلَيْكُم بِالْوَعِيدِ
28- Der ki:"Tartışmayın huzurumda ve önceden bildirmiştim size vaadimi"

٢٩- مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَا أَنَا بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ
29- "Değiştirilmez söz katımda ve ben değilim zulmedici kullarım için."

٣٠- يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِن مَّزِيدٍ
30- O gün deriz cehenneme: "Doldun mu?" ve der ki: "Var mı daha fazla?"

٣١- وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ غَيْرَ بَعِيدٍ
31- Yaklaştırılmıştır cennet müttakiler için, uzak değildir.

٣٢- هَذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ
32- Bu size vaad olunandır,evvab ve hafiz olanların hepsine.

( Evvab;tövbekar olan...Hafiz;bu tövbe ile Hak yoluna sımsıkı bağlanıp riayetkar olan,korunandır...

Evvab olan abdi Tevvab olan Rab esirger.
Hafız esmasının ihtivasına erişeni Hafîz olan Rab hıfzeder...

Sonra Kaf 32.Ayet İhya olur ve der ki;
"Bu size vaad olunandır,evvab ve hafiz olanların hepsine." )

٣٣- مَنْ خَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ وَجَاء بِقَلْبٍ مُّنِيبٍ
33- Kim huşu duydu Rahman'a gaybtan ve geldi kalbi dönük.

٣٤- ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ ذَلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ
34- "Girin ona Selam ile! Bu Hulud Günü'dür"

(Hulud Günü;evvab ve hafiz olup kalbi münib olanların "Selam" müjdesiyle hulud, ebedi sonsuz mutlu bir hayata başlayacakları gündür..
Allah bizi selam müjdesiyle Hulud Günü ile buluştursun,Evvab,Hafiz ve Münib bir Abd olarak!Amin.)

٣٥- لَهُم مَّا يَشَاؤُونَ فِيهَا وَلَدَيْنَا مَزِيدٌ
35- Onlar için ne dilerlerse oradadır ve katımızda daha fazlasıdır.

٣٦- وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَشَدُّ مِنْهُم بَطْشًا فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِ هَلْ مِن مَّحِيصٍ
36-Nice helak etmiştik onlardan önceki nesilleri.
Onlar daha kuvvetliydi kendilerinden.Böylece yer aradılar beldelerde.
Var mı kaçacak yer ?

٣٧- إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَن كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ
37- Şüphesiz bunda mutlaka zikir vardır,kalbi olanlara veya kulak verip dinleyenlere ve o şahit olanlara.

٣٨- وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ وَمَا مَسَّنَا مِن لُّغُوبٍ
38- Andolsun ki, Biz yarattık semavatı ve arzı ve arasındakileri altı günde.
Bize dokunmadı bir yorgunluk.

٣٩- فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ
39- Sabret dediklerine ve tesbih et hamd ile Rabbini,
doğuşundan önce güneşin ve batışından önce.

( Kaf Suresi 39.Ayette Asr -ikindi- namazı ve sabah namazı vakitleri böylece belli oldu...Nuzül Sırasına göre gittiğimizde ilk defa vakit namazına rastlamış olduk..Bilindiği üzre Müzzemmil Suresinde Gece namazı -teheccüd- emr olunmuş ve son ayetlerinde hafifletilmiş,yük kaldırılmıştı...Ancak Asr ve Sabah vaktine işaret eden namaz vakitleri ilk defa burada gözümüze çarpmaktadır.)

٤٠- وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ السُّجُودِ
40- Gecede O'nu tesbih et, secdelerin arkasından.

(Kaf 40  da akşam ve yatsı namazları işarettir.)

٤١- وَاسْتَمِعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِن مَّكَانٍ قَرِيبٍ
41-Kulak ver o gün nida eden münadiye, yakın bir yerden.

٤٢- يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّ ذَلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ
42- O gün işitirler sayhayı, haktır. O, Huruç Günü'dür.

(Sayha;kulakları patlatırcasına şiddetli biz azab sesidir...İşte Sur'a üfürüldüğünde çıkacak olan sayha ile Huruç Günü başlar...Huruç ise çıkıştır..Yani kabirlerin deşilme günü,çıkış günü.)

٤٣- إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَإِلَيْنَا الْمَصِيرُ
43- Şüphesiz Biz,diriltir ve öldürürüz! Bizedir dönüş!

٤٤- يَوْمَ تَشَقَّقُ الْأَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعًا ذَلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَسِيرٌ
44- O gün ayrılır yeryüzü onlardan,süratle.İşte bu haşr bize kolaydır.

(Haşr;toplama,hesab için huzurda kulların toplanması.)

٤٥- نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِجَبَّارٍ فَذَكِّرْ بِالْقُرْآنِ مَن يَخَافُ وَعِيدِ
45- Biz biliyoruz ne dediklerini.Değilsin sen onlar üzerinde zorlayıcı.
Öyleyse zikret Kur'an ile, korkanlara vaadimden.

صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.







16 Ağustos 2011 Salı

33- Alak Denkleminde Suret'ul Mürselat İkrası









بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir


١- وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا
1- Andolsun gönderilenlere ard arda,

٢- فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا
2- Sonra esip estirenlere,

٣- وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا
3- Ve neşredib yayanlara,

٤- فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا
4- Sonra ayırıp ayıranlara,

٥- فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا
5- Sonra ilka edenlere zikri,

( İlka edenlere (mulkiyat); burada RasülAllah'a vahyi ilka eden melekler kastedilmekle beraber, vahyin beşerin vicdanına ilka etmesi veyahut bir beşerin vahyi insanların zihnine,bilincine ilka ettimesi de olabilir.)

٦- عُذْرًا أَوْ نُذْرًا
6- Özür veya nezir olarak,

( nezir;uyarı.)

٧- إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ
7- Muhakkak ki size vaad olunan vuku bulacaktır.

٨- فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ
8- Ne zaman ki yıldızlar silindi,

٩- وَإِذَا السَّمَاء فُرِجَتْ
9- Ve ne zaman ki gökyüzü yarıldı.

١٠- وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ
10- Ne zaman ki dağlar savruldu,

١١- وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ
11- Ne zaman ki Rasüller vakte bağlandı,

( Bu kelime "ukkitet" asıl itibariyle "tevkît" kökünden türetilmiş olup aslı dir. Yani "peygamberlerin bekleye durdukları ve ümmetlerine karşı şehadet edecekleri vakit ve vaad edilen güne erdirildikleri zaman, ki bu kıyamet günüdür." )

١٢- لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ
12- Hangi güne ertlendi?

١٣- لِيَوْمِ الْفَصْلِ
13- Fasıl gününe.

١٤- وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ
14- Nerden bileceksin nedir Fasıl Günü?

(Fasıl Günü;iyi ile kötünün,Hak ile Batılın kesin hükme bağlanıp kopartılacağı gündür..)

١٥- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
15- Vay haline o gün yalanlayanların!

١٦- أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ
16- Helak etmedik mi evvelkileri?

١٧- ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ
17- Sonra, onlara tabi olan sonrakileri de,

١٨- كَذَلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ
18- İşte böyle yaparız mücrimlere.

(Mücrim;suçlu, günahkâr, günah işleyen, haddi aşan kimse.)

١٩- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
19- Vay haline o gün yalanlayanların!

٢٠- أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّاء مَّهِينٍ
20- Sizi yaratmadık mı adi bir sudan?

٢١- فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَّكِينٍ
21- Onu kılmadık mı sağlam bir kararda?

٢٢- إِلَى قَدَرٍ مَّعْلُومٍ
22- Malum bir kadere kadar.

٢٣- فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ
23- Böylece takdir ettik.Ne güzel takdir edeniz!

٢٤- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
24- Vay haline o gün yalanlayanların!



٢٥- أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا
25- Kılmadık mı yeryüzünü toplanma yeri ?

٢٦- أَحْيَاء وَأَمْوَاتًا
26- Dirilere ve ölülere.

٢٧- وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُم مَّاء فُرَاتًا
27- Kıldık onda sabit dağlar yüksekçe,ve verdik size tatlı bir su.

٢٨- وَيْلٌ يوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
28- Vay haline o gün yalanlayanların!

٢٩- انطَلِقُوا إِلَى مَا كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ
29- Gidin! Yalanlayıp durduğunuz şeye!

٣٠- انطَلِقُوا إِلَى ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ
30- Gidin gölgesine! Üç şubeliye..

(Hristiyanların inandığı teslis - üçleme; Allâh - Ruh-ül Kuds ve Oğlu inancı kurtarsın bakalım sizi, anlamında!..‎Ahmed Hulusi
3 şubeye gidin bakalım madem o kadar inatçısınız;gidin 3 çatala; "Allâh - Ruh-ül Kuds ve Oğlu" akidesine,gerisin geriye gidin..Muhakkak ki burnunuzdan damgalnıp Rabbinizin huzurunda perçeminizden yakalanıp, Fasıl Günü'nde ayrılacaksınız...
Allah ile kul arasına,Kuran ile kul arasına kimseyi sokmayın...Şubeler açmayın,çatallar oluşturmayın...)

٣١- لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ
31- Ne gölgelendirir ne de kurtarır alevden!

٣٢- إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ
32- Muhakkak ki o, fırlatacak kıvılcımlar kale gibi.

٣٣- كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ
33- Sanki onlar sarı develerdir.

٣٤- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
34- Vay haline o gün yalanlayanların!

٣٥- هَذَا يَوْمُ لَا يَنطِقُونَ
35- Bu,konuşamayacakları gündür.

٣٦- وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ
36- İzin verilmez onlara ki özür dilesinler.

٣٧- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
37-Vay haline o gün yalanlayanların!

٣٨- هَذَا يَوْمُ الْفَصْلِ جَمَعْنَاكُمْ وَالْأَوَّلِينَ
38- Bu Fasıl Günü'dür,topladık sizi ve evvelkileri.

( Fasıl Günü;iyi ile kötünün,Hak ile Batılın kesin hükme bağlanıp kopartılacağı gündür..)

٣٩- فَإِن كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ
39- Haydi, varsa bir hileniz, tuzak kurun!

٤٠- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
40- Vay haline o gün yalanlayanların!

٤١- إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلَالٍ وَعُيُونٍ
41- Muhakkak ki müttakiler gölgelerde ve pınarbaşlarındadır.

٤٢- وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ
42- Ve meyveler, iştah kabartan şeyler.

٤٣- كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
43- Yiyin,için afiyetle,yaptıklarınızdan dolayı.

٤٤- إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنينَ
44- Biz böyle karşılarız muhsinleri.

(Muhsin;iyilik eden, iyi davranan, iyi ameller işleyen ve yaptığını iyi yapan kimse.)

٤٥- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
45- Vay haline o gün yalanlayanların!

٤٦- كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجْرِمُونَ
46- Yiyin faydalanın biraz, muhakkak ki siz mücrimlersiniz.

٤٧- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
47- Vay haline o gün yalanlayanların!

٤٨- وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ
48- Ne zaman ki denilir onlara;"Rüku edin!" rüku etmezler.

٤٩- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
49- Vay haline o gün yalanlayanların!

٥٠- فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ
50- Artık hangi söze, bundan sonra inanacaklar ?

صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.





15 Ağustos 2011 Pazartesi

32- Alak Denkleminde Suret'ul Hümeze İkrası










بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir


١- وَيْلٌ لِّكُلِّ هُمَزَةٍ لُّمَزَةٍ
1- Veyl olsun hepsine, hümezeye de lümezeye de..



(Bir insanı gıyabında ayıplamak, çekiştirmek, gıybetini yapmak, gammazlık yapmak ve ta'n etmek anlamındaki "hemz" kökünden türeyen hümeze, çok ayıplayan, gıybet eden, arkadan çekiştiren kimse demektir...
Yaralamak, bir şeyi şiddetle yakalamak, almak, bir insanı yüzüne karşı ayıplamak, gözle, kaşla, baş ve dudakla işaret ederek ayıplamak ve alaya almak anlamındaki "lemz" kelimesinden türeyen lümeze ise insanları daima ayıplayan ve alaya alan kimse demektir ..



Hümeze ve lümeze hakkında bakınız; http://www.mumsema.com/islami-kavramlar/114222-humeze-lumeze-ne-demektir.html )


٢- الَّذِي جَمَعَ مَالًا وَعَدَّدَهُ
2- O ki; topladı malı ve onu adetlendirdi.


٣- يَحْسَبُ أَنَّ مَالَهُ أَخْلَدَهُ
3- Zanneder ki malı onu ebedi kılacak


٤- كَلَّا لَيُنبَذَنَّ فِي الْحُطَمَةِ
4- Hayır! Andolsun ki atılacak Hutame'ye.


٥- وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحُطَمَةُ
5- Nerden bileceksin nedir Hutame ?


٦- نَارُ اللَّهِ الْمُوقَدَةُ
6- Allah'ın Ateşi,tutuşturulmuş.


٧- الَّتِي تَطَّلِعُ عَلَى الْأَفْئِدَةِ
7- Ki o, üstüne çıkar ta kaplerin.


٨- إِنَّهَا عَلَيْهِم مُّؤْصَدَةٌ
8- Muhakkak ki o, onların üzerine kapatılmıştır.


٩- فِي عَمَدٍ مُّمَدَّدَةٍ
9- Sütunlarda yüksekçedir.



صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.












31- Alak Denkleminde Suret'ul Kıyamet İkrası










بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir

١- لَا أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ
1- Hayır! Kasem ederim Kıyamet Günü'ne,

(Kıyamet günü için bakınız : http://www.kiyametgunu.com/ )

٢- وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ
2- Ve hayır! Kasem ederim nefs-i levvameye,

(Nefs-i Levvame;kötülük yaptığında bundan pişman olup af dileyen,kendini kınayan nefise verilen isimdir.)

٣- أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَلَّن نَجْمَعَ عِظَامَهُ
3- Ne zannediyor insan asla toplayamaz mıyız kemiklerini?

٤- بَلَى قَادِرِينَ عَلَى أَن نُّسَوِّيَ بَنَانَهُ
4- Evet! Kadiriz yeniden düzenlemeye parmak uçlarını.

٥- بَلْ يُرِيدُ الْإِنسَانُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ
5- Fakat, ister insan fücuru için önündekini.

٦- يَسْأَلُ أَيَّانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ
6- Sorar ne zamandır Kıyamet Günü?

٧- فَإِذَا بَرِقَ الْبَصَرُ
7- Kamaştığı zaman gözler,

٨- وَخَسَفَ الْقَمَرُ
8- Tutulduğu zaman ay,

٩- وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ
9- Birleştiği zaman güneş ve ay,

١٠- يَقُولُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ
10- Der ki insan o gün; "nerededir kaçacak yer?"

١١- كَلَّا لَا وَزَرَ
11- Hayır! Yok sığınak!

١٢- إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمُسْتَقَرُّ
12- Rabbinedir o gün varılacak!

١٣- يُنَبَّأُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ
13- Bildirilir insana o gün takdim ve tehir ettikleri.

(İnsana dünyada iken hayırlı amel yaptığı ve yapmayıp tehir edip arkada bıraktığı işler bildirilir.)

١٤- بَلِ الْإِنسَانُ عَلَى نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ
14-Hayır! İnsan nefsine karşı basirdir.

(Bu âyet çok dikkate değer bir âyettir. Burada insanın tam hakikatı tanıtılmıştır. İnsan, ne yaptığını bilmeyecek bir bedenden ibaret değil, kendini bilen, kendi kendini vicdanında duyan bir basiret, diye anlatılmıştır ki nefs-i nâtıkayı yani insanın canlılar arasındaki yerini belli eden cevheri bildirir. İnsanın hakikatı, böyle kendine karşı bir basiret, bir kalp gözü olduğu için insan olan, kendinde olup biten, yani ruhuna, bilincine ilişmiş bulunan her şeyi duyar. Yaptığı bütün fiil ve hareketlerine kendi vicdanında kendisi tanık bulunur.)

١٥- وَلَوْ أَلْقَى مَعَاذِيرَهُ
15- Öne sürse de mazeretlerini.

١٦- لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ
16- Oynatma onunla dilini, aceleye alma onu.

( Bu ayet hakkında müfessirler;
1-"Ey insan! O gün hesap verirken Hakk'ın huzurunda vicdanındakini acele söyleyip de işin içinden çıkacağım diye telaş etme, sakın, dilini bile oynatma, zira onu, o bildiklerini derleyip toplayan sen değilsin, biziz. Biz onu derler toplar sana okuruz. Sen yalnız bizim okuduğumuzun ardınca gel ki o vakit tam hakkı söylemiş, yanlışlığa düşmemiş olursun."
2-Tirmizi'de bu âyetin iniş sebebini Saîd b. Cübeyr İbnü Abbas'tan şöyle rivayet eder: "Kur'ân inerken Resulullah (s.a.v) iyi bellemek için dilini, dudaklarını depretirdi. Bunun üzerine yüce Allah, âyetini indirdi." )

١٧- إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ
17- Muhakkak ki Biz aittir, onu toplamak ve okutmak.

١٨- فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ
18- Artık onu okuduğumuz zaman, tabi ol okuduğumuza.

١٩- ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ
19- Sonra şüphesiz Bize aittir, onun beyanı.

٢٠- كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ
20- Hayır! Doğrusu seviyorsunuz aceleyi.

٢١- وَتَذَرُونَ الْآخِرَةَ
21- Terk ediyorsunuz ahireti.

٢٢- وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ
22- Yüzler o gün parlar.

٢٣- إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ
23- Rablerine nazar ederler.

٢٤- وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌ
24- Ve yüzler ki o gün kararmış.

٢٥- تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ
25- Anlar, kendisine yapılacak olan belkıranı..

(Fakıyre, büyük bela, korkunç felaket demektir ki belkemiğine isabet eden, yani belleri kırıp paramparça eden şiddet mânâsından gelir.)

٢٦- كَلَّا إِذَا بَلَغَتْ التَّرَاقِيَ
26- Hayır! Ne zaman ki, dayanır köprücüklere,

٢٧- وَقِيلَ مَنْ رَاقٍ
27- Denir:" Kim kurtaracak? "

٢٨- وَظَنَّ أَنَّهُ الْفِرَاقُ
28- Anlar, kendisi ayrılacağını.


٢٩- وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِ
29- Ve dolaşınca bacak bacağa,

٣٠- إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمَسَاقُ
30- Rabbinedir, o gün gidiş.

٣١- فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّى
31- Ne sadaka verdi ne salatı kıldı!

٣٢- وَلَكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّى
32- Ve lakin, yalanladı ve arkasını döndü.

٣٣- ثُمَّ ذَهَبَ إِلَى أَهْلِهِ يَتَمَطَّى
33- Sonra gitti ailesine böbürlenircesine.

٣٤- أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى
34- Gerektir sana gerek!

٣٥- ثُمَّ أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى
35- Yine, gerektir sana gerek!

٣٦- أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَن يُتْرَكَ سُدًى
36- Ne zanneder insan başıboş bırakılacağını mı?

٣٧- أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِّن مَّنِيٍّ يُمْنَى
37- Değil miydi bir nutfe meniden dökülen ?

٣٨- ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّى
38- Sonra oldu et parçası,yarattı şekil verdi.

٣٩- فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَى
39- Yaptı ondan iki eş, erkek ve kadın.

٤٠- أَلَيْسَ ذَلِكَ بِقَادِرٍ عَلَى أَن يُحْيِيَ الْمَوْتَى
40- Değil midir O Kadir, diriltmeye ölüleri?

( El Kaadir.. İlmindekileri kudretiyle bir nedenselliğe dayanmaksızın yaratıp seyreden! Bu hususta asla sınırlanmayan! )


صدق الله العظيم

Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.



14 Ağustos 2011 Pazar

30- Alak Denkleminde Suret'ul Karia İkrası




بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir

١- الْقَارِعَةُ
1-Karia!

٢- مَا الْقَارِعَةُ
2- Nedir Karia?

٣- وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْقَارِعَةُ
3- Nerden bileceksin nedir Karia?

(‎"Kâria", "kâr' "dan türemiştir. Maddesinden "kar'", şiddetli bir ses çıkaracak derecede şiddetle dayanıp çarpmaktır. Sopayı başına çaldı. "Tokmak" mânâsına "mikraa", kapı çalmak mânâsına "kar'-ı bâb"; kılıçla çarpışmak mânâsına "kılıçla vuruştu" ifadesi bundandır. Bu şekilde çarpan her şeye kâria, çoğulunda kavari' denilir. Sonra dehr (zaman)ın başlara çarpan büyük hadiselerine kâria denilmiştir.)

٤- يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِ
4- O gün olacak insanlar kelebekler gibi dağınık.

٥- وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنفُوشِ
5- Ve olacak dağlar yün gibi saçılmış.

٦- فَأَمَّا مَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ
6- Artık kimin ağırsa mizanı,

(Mizan, tartı âleti, eşyanın veznini, yani ağırlık nisbetini ölçmeye mahsus olan terazi demektir. Bununla birlikte ağırlığa mahsus olmayarak adalet ve hukuk gibi manevi olan her hangi bir nisbeti mukayese ile tayin için de mecaz olarak kullanılır.Daha fazla bilgi için; http://www.sevde.de/islam_Ans/M/M2/mizan.htm )

٧- فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ
7- O razı olacağı hayattadır.

٨- وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ
8- Ama kiminde hafifse mizanı,

٩- فَأُمُّهُ هَاوِيَةٌ
9- Artık onun anası Haviye'dir.

( Haviye; ve fakat tartıları hafif gelen her kimse, yani sevabı olmayan yahut günahları ağır basıp da sevapları hafif gelen kısımdan olan kimse artık onun anası Haviye (uçurum)dir. Yani varacağı yeri, yatağı kucağına sığınacağı anavatanı haviyedir. Barınacak yeri kalmayacak, artık "haviye" denilen cehennem uçurumunun kucağına atılacaktır.)

١٠- وَمَا أَدْرَاكَ مَا هِيَهْ
10- Nerden bileceksin onun ne olduğunu ?

١١- نَارٌ حَامِيَةٌ
11- Bir ateş,kızışmış..

صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.


29- Alak Denkleminde Suret'ul Kureyş İkrası





بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir


١- لِإِيلَافِ قُرَيْشٍ
1- İlafı için Kureyş'in,


( İlaf;alışma,alıştırma,dostluk,dostluk anlaşmaları. 
Ayrıca Kureyş kabilesi ve soyağacı için bakınız: http://tr.wikipedia.org/wiki/Kurey%C5%9F)



٢- إِيلَافِهِمْ رِحْلَةَ الشِّتَاء وَالصَّيْفِ
2- Onların ilafı için, kış ve yaz yolculuklarında,

٣- فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هَذَا الْبَيْتِ
3- Kulluk etsinler Rabbine bu beytin. 

(Beyt;ev,kabe ve ehli.)

٤- الَّذِي أَطْعَمَهُم مِّن جُوعٍ وَآمَنَهُم مِّنْ خَوْفٍ
4- O ki, onları doyurdu açlıktan ve emin kıldı korkudan.


صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.

28- Alak Denkleminde Suret'ul Tin İkrası







بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir


١- وَالتِّينِ وَالزَّيْتُونِ
1- Andolsun Tin'e ve Zeytun'e,

(Tin Suresi 1. ayette müfessirler zeytin ve incir(tin) için;

1- Dağdırlar; İbnü Cerir'de Katade'den: Tin, Dimeşk'ın bulunduğu dağ; Zeytun, Beyt-i Makdis'in bulunduğu dağdır. 
2- Beldedirler; Ka'b'ın dediğine göre Tin, Dimeşk; Zeytun, Beyt-i Makdis'tir.
3- Mesciddirler; İbnü Zeyd: Tin, Dimeşk mescidi; Zeytun, Beyt-i Makdis Mescidi demiştir.
4- Zeytin ve incirdirler. )

٢- وَطُورِ سِينِينَ
2- Ve Tur-i Sina'ya.                                                                                                                           


٣- وَهَذَا الْبَلَدِ الْأَمِينِ
3- Ve şu emin şehre ki,

(Şu şehirden kasıt Mekke'dir.
Ey Muhammed, Musa'ya, Tevrat'ı Tur-i Sina'da inzal ettik,
İsa'ya,İncil'i Tur-i Zeytun'da inzal ettik,
Sana'da bu emin belde Mekke'de Kuranı inzal ettik...
Ey Müslümanlar ve Ehl-i Kitap dinleyin ve teslim olun!
Mekke için bakınız; http://tr.wikipedia.org/wiki/Mekke )

٤- لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ
4-Andolsun Biz  yarattık insanı ahsen-i takvim olarak..

( Bu tabirde geçen "takvîm", eğriyi doğrultmak, kıvama ve nizama koymak, kıymet vermek ve kıymetlendirmek; "ahsen" ise en iyi, en güzel demektir "Ahsen-i Takvîm" ifadesi insanın; ruh ve bedeni ile en mükemmel şekilde yaratıldığını, boyunun düzgünlüğünü, endamının eşsizliğini, dileyen, isteyen, düşünen, konuşan, yazan, anlayan, anlatan ve sanat kabiliyeti olan; hakkı bâtıldan, güzeli çirkinden, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hayrı şerden, tatlıyı acıdan ayıran akıllı bir varlık oluşunu ifâde eder )

٥- ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ
5- Sonra çevirdik onu esfele safiline.

( Esfele safiline: aşağıların en aşağısı,sefillerin sefili..Bir önceki ayetle bağlam kurduğumuzda;
demek ki; insanoğlunun fıtratı üzere ahsen-i takvim olması da irade-i cüziyesinde;
esfele safilin, aşağıların aşağısı olmaya da kendi irade-i cüziyesi sebebtir...İnsan Ahsen-i Takvim olarak en güzel şekilde yaratıldı...
Ancak insan bu nimeti kendi irade-i cüziyesiyle Esfele Safilin rütbesizliğine indiverirse ki bu onun şahsi seçimi olur  ve sonucuna katlanır..) 

٦- إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ
6- Hariçtir iman edenler,amel-i salih işleyenler,onlar için ecirler bitmez tükenmezdir.

٧- فَمَا يُكَذِّبُكَ بَعْدُ بِالدِّينِ
7-  Öyleyse nedir yalanlatan sana,bundan sonra dini ?

٨- أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَحْكَمِ الْحَاكِمِينَ
8-  Değil midir Allah Ahkem'ul Hakimin ?

( Ahkem'ul Hakimin;Hükmedenlerin en güzel,en iyi,en adil,en alim hükmedeni Hakim olan Allah'dır.)


صدق الله العظيم

Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.