15 Ağustos 2011 Pazartesi

31- Alak Denkleminde Suret'ul Kıyamet İkrası










بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir

١- لَا أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ
1- Hayır! Kasem ederim Kıyamet Günü'ne,

(Kıyamet günü için bakınız : http://www.kiyametgunu.com/ )

٢- وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ
2- Ve hayır! Kasem ederim nefs-i levvameye,

(Nefs-i Levvame;kötülük yaptığında bundan pişman olup af dileyen,kendini kınayan nefise verilen isimdir.)

٣- أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَلَّن نَجْمَعَ عِظَامَهُ
3- Ne zannediyor insan asla toplayamaz mıyız kemiklerini?

٤- بَلَى قَادِرِينَ عَلَى أَن نُّسَوِّيَ بَنَانَهُ
4- Evet! Kadiriz yeniden düzenlemeye parmak uçlarını.

٥- بَلْ يُرِيدُ الْإِنسَانُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ
5- Fakat, ister insan fücuru için önündekini.

٦- يَسْأَلُ أَيَّانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ
6- Sorar ne zamandır Kıyamet Günü?

٧- فَإِذَا بَرِقَ الْبَصَرُ
7- Kamaştığı zaman gözler,

٨- وَخَسَفَ الْقَمَرُ
8- Tutulduğu zaman ay,

٩- وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ
9- Birleştiği zaman güneş ve ay,

١٠- يَقُولُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ
10- Der ki insan o gün; "nerededir kaçacak yer?"

١١- كَلَّا لَا وَزَرَ
11- Hayır! Yok sığınak!

١٢- إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمُسْتَقَرُّ
12- Rabbinedir o gün varılacak!

١٣- يُنَبَّأُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ
13- Bildirilir insana o gün takdim ve tehir ettikleri.

(İnsana dünyada iken hayırlı amel yaptığı ve yapmayıp tehir edip arkada bıraktığı işler bildirilir.)

١٤- بَلِ الْإِنسَانُ عَلَى نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ
14-Hayır! İnsan nefsine karşı basirdir.

(Bu âyet çok dikkate değer bir âyettir. Burada insanın tam hakikatı tanıtılmıştır. İnsan, ne yaptığını bilmeyecek bir bedenden ibaret değil, kendini bilen, kendi kendini vicdanında duyan bir basiret, diye anlatılmıştır ki nefs-i nâtıkayı yani insanın canlılar arasındaki yerini belli eden cevheri bildirir. İnsanın hakikatı, böyle kendine karşı bir basiret, bir kalp gözü olduğu için insan olan, kendinde olup biten, yani ruhuna, bilincine ilişmiş bulunan her şeyi duyar. Yaptığı bütün fiil ve hareketlerine kendi vicdanında kendisi tanık bulunur.)

١٥- وَلَوْ أَلْقَى مَعَاذِيرَهُ
15- Öne sürse de mazeretlerini.

١٦- لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ
16- Oynatma onunla dilini, aceleye alma onu.

( Bu ayet hakkında müfessirler;
1-"Ey insan! O gün hesap verirken Hakk'ın huzurunda vicdanındakini acele söyleyip de işin içinden çıkacağım diye telaş etme, sakın, dilini bile oynatma, zira onu, o bildiklerini derleyip toplayan sen değilsin, biziz. Biz onu derler toplar sana okuruz. Sen yalnız bizim okuduğumuzun ardınca gel ki o vakit tam hakkı söylemiş, yanlışlığa düşmemiş olursun."
2-Tirmizi'de bu âyetin iniş sebebini Saîd b. Cübeyr İbnü Abbas'tan şöyle rivayet eder: "Kur'ân inerken Resulullah (s.a.v) iyi bellemek için dilini, dudaklarını depretirdi. Bunun üzerine yüce Allah, âyetini indirdi." )

١٧- إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ
17- Muhakkak ki Biz aittir, onu toplamak ve okutmak.

١٨- فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ
18- Artık onu okuduğumuz zaman, tabi ol okuduğumuza.

١٩- ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ
19- Sonra şüphesiz Bize aittir, onun beyanı.

٢٠- كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ
20- Hayır! Doğrusu seviyorsunuz aceleyi.

٢١- وَتَذَرُونَ الْآخِرَةَ
21- Terk ediyorsunuz ahireti.

٢٢- وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ
22- Yüzler o gün parlar.

٢٣- إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ
23- Rablerine nazar ederler.

٢٤- وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌ
24- Ve yüzler ki o gün kararmış.

٢٥- تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ
25- Anlar, kendisine yapılacak olan belkıranı..

(Fakıyre, büyük bela, korkunç felaket demektir ki belkemiğine isabet eden, yani belleri kırıp paramparça eden şiddet mânâsından gelir.)

٢٦- كَلَّا إِذَا بَلَغَتْ التَّرَاقِيَ
26- Hayır! Ne zaman ki, dayanır köprücüklere,

٢٧- وَقِيلَ مَنْ رَاقٍ
27- Denir:" Kim kurtaracak? "

٢٨- وَظَنَّ أَنَّهُ الْفِرَاقُ
28- Anlar, kendisi ayrılacağını.


٢٩- وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِ
29- Ve dolaşınca bacak bacağa,

٣٠- إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمَسَاقُ
30- Rabbinedir, o gün gidiş.

٣١- فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّى
31- Ne sadaka verdi ne salatı kıldı!

٣٢- وَلَكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّى
32- Ve lakin, yalanladı ve arkasını döndü.

٣٣- ثُمَّ ذَهَبَ إِلَى أَهْلِهِ يَتَمَطَّى
33- Sonra gitti ailesine böbürlenircesine.

٣٤- أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى
34- Gerektir sana gerek!

٣٥- ثُمَّ أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى
35- Yine, gerektir sana gerek!

٣٦- أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَن يُتْرَكَ سُدًى
36- Ne zanneder insan başıboş bırakılacağını mı?

٣٧- أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِّن مَّنِيٍّ يُمْنَى
37- Değil miydi bir nutfe meniden dökülen ?

٣٨- ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّى
38- Sonra oldu et parçası,yarattı şekil verdi.

٣٩- فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَى
39- Yaptı ondan iki eş, erkek ve kadın.

٤٠- أَلَيْسَ ذَلِكَ بِقَادِرٍ عَلَى أَن يُحْيِيَ الْمَوْتَى
40- Değil midir O Kadir, diriltmeye ölüleri?

( El Kaadir.. İlmindekileri kudretiyle bir nedenselliğe dayanmaksızın yaratıp seyreden! Bu hususta asla sınırlanmayan! )


صدق الله العظيم

Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder