20 Ağustos 2011 Cumartesi

37- Alak Denkleminde Suret'ul Kamer İkrası







بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir


١- اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانشَقَّ الْقَمَرُ
1-Yaklaştı Saat ve yarıldı Ay!


٢- وَإِن يَرَوْا آيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُّسْتَمِرٌّ
2- Görseler bir ayet yüz çevirip derler: "devamlı bir sihirdir".

٣- وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ
3- Yalanladılar ve tabi oldular hevalarına.Her emir karar kılınmıştır.

٤- وَلَقَدْ جَاءهُم مِّنَ الْأَنبَاء مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ
4- Andolsun ki geldi onlara haberler onda, sakındıracak şeyler.

٥- حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُ
5- Hikmetli,olgundur.Ama bir fayda vermedi uyarmalar.

(Hikmet-i Baliğa; mükemmel,son derece olgun ve açık ,hikmet sahibidir Kur'an.)

٦- فَتَوَلَّ عَنْهُمْ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ إِلَى شَيْءٍ نُّكُرٍ
6-Yüz çevir onlardan! O gün çağıracak davetçi, korkunç bir şeye.

٧- خُشَّعًا أَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ جَرَادٌ مُّنتَشِرٌ
7-Dehşet içinde gözleri,çıkarlar kabirlerden.Sanki onlar çekirgeler gibi yayılmış.

٨- مُّهْطِعِينَ إِلَى الدَّاعِ يَقُولُ الْكَافِرُونَ هَذَا يَوْمٌ عَسِرٌ
8- Koşarak davetçiye der ki kafirler: "Bu gün çok zor."

٩- كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ
9- Yalanladı onlardan önce Nuh Kavmi.
Böylece yalanladılar kulumuzu dediler ki:" Delidir" ve men ettiler.

١٠- فَدَعَا رَبَّهُ أَنِّي مَغْلُوبٌ فَانتَصِرْ
10- Dua etti Rabbine: "Muhakkak ki ben mağlub oldum, yardım et."

١١- فَفَتَحْنَا أَبْوَابَ السَّمَاء بِمَاء مُّنْهَمِرٍ
11-Böylece Biz, açtık kapılarını gökyüzünün su ile boşaltarak.

١٢- وَفَجَّرْنَا الْأَرْضَ عُيُونًا فَالْتَقَى الْمَاء عَلَى أَمْرٍ قَدْ قُدِرَ
12- Fışkırttık yeryüzünü gözeler halinde
Böylece bir araya geldi su, emir üzerine takdir edildi.

١٣- وَحَمَلْنَاهُ عَلَى ذَاتِ أَلْوَاحٍ وَدُسُرٍ
13- Ve taşıdık onu tahta levhaların üzerinde, çivilenmiş.

١٤- تَجْرِي بِأَعْيُنِنَا جَزَاء لِّمَن كَانَ كُفِرَ
14- Akıp gitmekteydi gözetimimizde,bir cezaydı inkar edilene.

١٥- وَلَقَد تَّرَكْنَاهَا آيَةً فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
15- Andolsun Biz bıraktık onda bir ayet. Artık var mı düşünen?

١٦- فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
16- Böylece nasılmış azabım ve uyarılarım ?

١٧- وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
17- Andolsun kolaylaştırdık Kur'an'ı zikretmek için öyleyse var mı zikreden?

١٨- كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
18- Yalanladı Ad,nasılmış azabım ve uyarılarım?

١٩- إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي يَوْمِ نَحْسٍ مُّسْتَمِرٍّ
19- Muhakkak ki Biz indirdik üzerlerine bir rüzgar, şiddetli ve o günde uğursuzluğu devamlı olanı.

٢٠- تَنزِعُ النَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ مُّنقَعِرٍ
20- Söküp atıyordu insanları
sanki onlar hurma kütükleri gibiydi, kökünden kopmuş.

٢١- فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
21- Nasılmış azabım ve uyarılarım?

٢٢- وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
22- Andolsun kolaylaştırdık Kur'an'ı zikretmek için, öyleyse var mı zikreden?

٢٣- كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ
23- Yalanladı Semud uyarıları.

٢٤- فَقَالُوا أَبَشَرًا مِّنَّا وَاحِدًا نَّتَّبِعُهُ إِنَّا إِذًا لَّفِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ
24-Dediler ki: " İçimizden bir beşere mi tabi olacağız
 Muhakkak ki biz o zaman şaşar ve çıldırırız."

٢٥- أَؤُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِن بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌ
25- "Ona mı gönderildi zikir aramızdan? Hayır,o bir yalancı ve küstahtır."

٢٦- سَيَعْلَمُونَ غَدًا مَّنِ الْكَذَّابُ الْأَشِرُ
26-Bilecekler yarın kimdir yalancı ve küstah!

٢٧- إِنَّا مُرْسِلُو النَّاقَةِ فِتْنَةً لَّهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْ
27- Muhakkak ki Biz gönderdik, dişi deveyi fitne olarak onlara.
Artık onları bekle ve sabret!

(Fitne öyle bir imtihan ki; sürü gibi düşünmeden,arkasına bakmadan,önünü görmeden akar suya kapılmaktır,konjonktur adamı olmaktır...İşte bunlar kaybedenler...
Fitne öyle bir imtihan ki;sabredib hakkı tavsiye etmektir...Rabbe ve Rasül'üne teslim olup asla emirden dışarı çıkmamaktır...İşte bunlar kazananlaradır..)

٢٨- وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ الْمَاء قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْ كُلُّ شِرْبٍ مُّحْتَضَرٌ
28-Haber ver onlara suyu paylaşsınlar aralarında.Herkes içsin sırasıyla.

٢٩- فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَى فَعَقَرَ
29- Böylece çağırdılar arkadaşlarını, sonra ileri atılıp boğazladılar.

٣٠- فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
30- Nasılmış azabım ve uyarılarım?

٣١- إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَشِيمِ الْمُحْتَظِرِ
31- Muhakkak ki Biz, gönderdik üzerlerine tek bir sayha.
Böylece oldular kuru ot gibi ufalanmış.

(Sayha ya da Sahha;Öyle bir ses ki duyulduğunda dikey konumdan yatay konuma çeviren...Biz duymadık duyanlar helak oldu ve Huruç Günü'nü bekliyorlar.)

٣٢- وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
32-Andolsun kolaylaştırdık Kur'an'ı zikretmek için, öyleyse var mı zikreden?

٣٣- كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ
33-Yalanladı Lut Kavmi uyarıları.

٣٤- إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّا آلَ لُوطٍ نَّجَّيْنَاهُم بِسَحَرٍ
34- Muhakkak ki Biz, gönderdik onlara bir taş fırtınası.
Hariçti Lut ailesi kurtardık onları seherde.

٣٦- وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ
36- Andolsun uyarmıştı onları azabımızla, fakat şüphe ettiler uyarılardan.

٣٧- وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِ فَطَمَسْنَا أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ
37-Andolsun göz koydular onun misafirlerine.
Böylece silip yok ettik gözlerini.Şimdi tadın azabımı ve uyarılarımı!

٣٨- وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌ مُّسْتَقِرٌّ
38- Andolsun,sabah erkenden çatıverdi onlara bir azab,karar kılınan.

٣٩- فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ
39- Tadın bakalım azabımı ve uyarılarımı!

٤٠- وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
40-Andolsun kolaylaştırdık Kur'an'ı zikretmek için, öyleyse var mı zikreden?

٤١- وَلَقَدْ جَاء آلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُ
41- Andolsun geldi Firavun Ailesine uyarılar.

٤٢- كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَاهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُّقْتَدِرٍ
42- Yalanladılar ayetlerimizin hepsini.
Böylece yakalayıverdik bir yakalayışla ki Aziz ve muktediriz.

(EL AZİYZ... Karşı konulmaz güç sahibi olarak, dilediğini uygulayan! Tüm âlemlerde dilediğini karşı çıkacak güç olmaksızın yerine getiren. Bu isim Rab ismiyle paralel çalışan bir isimdir. Rab özelliği Aziyz özelliğiyle hükmünü icra eder!)

٤٣- أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِّنْ أُوْلَئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَاءةٌ فِي الزُّبُرِ
43- İnkarcılarınız mı hayırlıdır onlardan 
yoksa sizin için beraat mi var zeburlarda?

( Yani ey bu zaman insanları! Sizin inkarcılarınız Onlardan hayırlı mıdır? Yani Nûh (a.s.)'un kavminden Firavun'a kadar helakleri zikredilen inkarcılardan daha mı kuvvetli, yahut Allah'ın azabından kurtulmaya daha mı layıktırlar? Yoksa sizin için kitaplarda bir berâet mi vardır? 
Zebur;kutsal kitap,semavi kitap anlamına da geliyor.)

٤٤- أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُّنتَصِرٌ
44- Yoksa diyorlar mı: "Biz yardımlaşan toplumuz?"

٤٥- سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ
45- Hezimete uğratılacak o topluluk ve dönecekler arkalarını.

٤٦- بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ أَدْهَى وَأَمَرُّ
46- Hayır, saat vaad edilmiştir onlara ve o saat çok kötü ve acıdır.

٤٧- إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ
47-Muhakkak ki mücrimdirler ,şaşkın ve çılgındırlar.

٤٨- يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلَى وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ
48- O gün sürüklenecekler ateşe yüzüstü.Tadın dokunuşunu Sekar'ın!

٤٩- إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ
49-Muhakkak ki, Biz her şeyi yarattık kader ile.

٥٠- وَمَا أَمْرُنَا إِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ
50- Başka değildir emrimiz ancak tektir, bir göz kırpması gibi.

٥١- وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
51-Andolsun helak ettik sizin gibileri.Hani var mı düşünen?

٥٢- وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ
52- Yaptıkları her şey zeburlardadır.

(Zebur:hikmet dolu bilgi metinleri,kutsal,semavi kitaplar.)

٥٣- وَكُلُّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ مُسْتَطَرٌ
53- Her şey, küçük ve büyük yazılmıştır.

٥٤- إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍ
54- Şüphesiz müttakiler cennetlerde ve nehirlerdedir.

٥٥- فِي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِندَ مَلِيكٍ مُّقْتَدِرٍ
55- Sıddıklar makamında,Melik-i Muktedir indindedir.

(Melik-i Muktedir:kudretinin,gücünün sonu olmayan ve kimseden çekincesi olmayan Hükümdar,Melik'tir.
Sıddık;doğruluk,doğru olan kişi.)


صدق الله العظيم.

Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.



(Ad,Nuh,Semud,Lut,Firavun için bakınız: http://www.kavimlerinhelaki.com/)





18 Ağustos 2011 Perşembe

36- Alak Denkleminde Suret'ul Tarık İkrası








بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir

١- وَالسَّمَاء وَالطَّارِقِ
1- Andolsun semaya ve Tarık'a,

٢- وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ
2- Nerden bileceksin nedir Tarık?

٣- النَّجْمُ الثَّاقِبُ
3- Yıldız delendir.

( Tarık Yıldızı hakkında aşağıdaki kaynaklara başvurunuz;

٤- إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ
4- Hiçbir nefs yoktur ki üzerinde hafaza olmasın.

( Her nefsin üzerine hafaza melekleri vardır ki ;insanların sağ ve solunda bulunup yapılan iyi ve kötü davranışları tespit ederler.Bunlara Kiramen Katibin de denir..Yani Şerefli Katipler,zabıt memurları.

٥- فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ مِمَّ خُلِقَ
5- Bir baksın insan neden yaratıldı ?

٦- خُلِقَ مِن مَّاء دَافِقٍ
6- Yaratılmıştır atılan bir sudan.

٧- يَخْرُجُ مِن بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَائِبِ
7- Çıkar bel kemiği ve kaburga arasından.

٨- إِنَّهُ عَلَى رَجْعِهِ لَقَادِرٌ
8- Elbette O,onu döndürmeye Ka'adir'dir.

٩- يَوْمَ تُبْلَى السَّرَائِرُ
9- O gün açığa çıkarılır sırlar.

١٠- فَمَا لَهُ مِن قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ
10- Sonra yoktur ona, ne bir güç ne de yardımcı.

١١- وَالسَّمَاء ذَاتِ الرَّجْعِ
11-Andolsun gökyüzüne ve dönüş sahiplerine,

١٢- وَالْأَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِ
12- Ve yeryüzüne, çatlayıp yarılana ki,

١٣- إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ
13- Muhakkak ki bu söz ayırandır.

(Kavl-ı Fasl;Hak ile Batılı apaçık belirleyen ve ayıran,şaşmaz bir sözdür bu.

١٤- وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِ
14- Ve değildir o bir şaka.

١٥- إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًا
15- Muhakkak ki onlar hile ile tuzak kuruyorlar.

١٦- وَأَكِيدُ كَيْدًا
16- Bende hile ile tuzak kurarım.

١٧- فَمَهِّلِ الْكَافِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا
17- Artık mühlet ver kafirlere,onlara süre tanı biraz.

صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.





17 Ağustos 2011 Çarşamba

35- Alak Denkleminde Suret'ul Beled İkrası










بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir

١- لَا أُقْسِمُ بِهَذَا الْبَلَدِ
1- Hayır! Kasem ederim bu beldeye.

٢- وَأَنتَ حِلٌّ بِهَذَا الْبَلَدِ
2- Sen otururken bu beldede,

٣- وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ
3- Andolsun babaya ve çocuğa.

٤- لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي كَبَدٍ
4- Gerçekten Biz yarattık insanı,meşakkat içinde.

٥- أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ
5- Ne zannediyor, asla güç yetiremeyeceğini mi, ona karşı hiç kimsenin?

٦- يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا
6- Der ki:"Tükettim mal, yığınla"

٧- أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُ أَحَدٌ
7- Ne zannediyor,onu görmeyeceğini mi hiç kimsenin ?

٨- أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ
8- Vermedik mi ona iki göz?

٩- وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ
9- Bir dil ve iki dudak ?

١٠- وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ
10- Gösteririz ona iki yol.

١١- فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ
11- Fakat geçemedi Akabe'yi,

١٢- وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ
12- Nerden bileceksin nedir Akabe?

( Akabe; sözlükte "sarp yokuş, dağdaki aşılması zor dik geçit" anlamına gelmektedir Kur'ân'da köle azat etmek, yetim ve yoksulu doyurmak; inançlı, birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmak gibi faziletler için mecazî anlamda kullanılmıştır (Beled, 90/11-17))

١٣- فَكُّ رَقَبَةٍ
13- Kurtarmaktır bir boynu.

( Fekku Ragabe;zalimlerine elinde esir düşen müslüman veyahut eziyet gören her insanı kurtarmaktır...Bugün müslümanlar dünya sisteminin kendilerine biçtiği bir kölelik rolünü üstlenmektedir...Bu yüzden Akabe, gavurun sitem tepesini aşmak, Fekku ragabe;sistem tepesinden dışarı çıkıp Tevhid ve İhlasın getirdiği Hürriyet ve Azadlık şerefine kavuşmaktır.)

١٤- أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ
14-Ya da doyurmaktır şiddetli açlık gününde.

١٥- يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ
15-Yetimi, akrabası olan.

١٦- أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ
16- Ya da miskini,toprağa yapışan.

( Ayette "Metrebe" varı yoğu toprak olan  evsiz yurtsuz sokakta olan anlamına gelir..
Fakirlik,yoksullluk,açlık ile müslümanlar alakadar olur zekatını ve sadakasını verir...Bunu yaparkende rencide etmeden,riya göstermeden ancak hayrı teşvik eder ve zenginlerinde hayır yapması için reklam,pazarlama yapar..)


١٧- ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ
17- Sonra kim ki; olur iman edenlerden, tavsiye edenlerden sabrı ve tavsiye edenlerden merhameti.

١٨- أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
18- Onlar, Ashab-ı Meymene'dir.

( Ashab-ı Meymene odur ki;Allah'a iman edip teslim olan,kulluk eden,sabreden ve sabrı tavsiye eden,merhamet edip, kaddar ve aşırıcı olmayan,asabiyetten uzak,sevgi adamı olan ve dengeli olanların sıfatıdır ki Meymene;bereket, saadet, amel defteri sağından verilenlerdir..

١٩- وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
19-Ve kim ki olur inkarcılardan, ayetlerimize karşı, onlar Ashab-ı Meş'eme'dir.

( Ashab-ı Meş'eme;eziyet eden,köle eden,mal toplayıp kimseye bırakmayan,açı,yoksulu,yetimi gözetmeyen,sabırsız,kaddar,sınır tanımayan,uğursuz, amel defteri solundan verilenlerdir..

٢٠- عَلَيْهِمْ نَارٌ مُّؤْصَدَةٌ
20- Üzerlerine ateş kapatılacaktır.

صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.


34- Alak Denkleminde Suret'ul Kaf İkrası






بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir

١- ق وَالْقُرْآنِ الْمَجِيدِ
1- Kaf! Andolsun Kuran-ı Mecid'e.

(Büruc 22.ayette; "Üstelik o, Kuran-ı Mecid'dir."
Kuran-ı Mecid; bu kitap yüksek şanlı bir Kur'ân'dır. Kitaplar içinde şerefi, şanı en yüksek; üslubu hepsinden yüce, kapsadığı mânâlar yalan ve töhmetten arınmış, dolayısıyla inanılarak okunup amel edilmesi gerekli olan bir kitaptır.)

٢- بَلْ عَجِبُوا أَن جَاءهُمْ مُنذِرٌ مِّنْهُمْ فَقَالَ الْكَافِرُونَ هَذَا شَيْءٌ عَجِيبٌ
2- Hayır! Hayret ettiler gelmesine bir uyarıcının, kendilerinden.
Dedi ki kafirler "bu acayib bir şey".

٣- أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا ذَلِكَ رَجْعٌ بَعِيدٌ
3- "Ne zaman ki öldük ve toprak olduğumuzda mı? Bu dönüş,uzak!"

٤- قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنقُصُ الْأَرْضُ مِنْهُمْ وَعِندَنَا كِتَابٌ حَفِيظٌ
4- Elbette biliriz neyi eksiltiğini yeryüzünün,onlardan.
İndimizdedir Kitab-ı Hafız.

(Kitab-ı Hafız;korunmuş, değişmez, bozulmaz bir kitap.)

٥- بَلْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءهُمْ فَهُمْ فِي أَمْرٍ مَّرِيجٍ
5- Hayır! Yalanladılar hakkı, onlara geldiği zaman!
Onlar karışık haldeler.

٦- أَفَلَمْ يَنظُرُوا إِلَى السَّمَاء فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِن فُرُوجٍ
6- Bakmıyorlar mı gökyüzüne, üzerlerindekine. Nasıl bina ettik ve süsledik onu?
Yoktur onun hiç bir çatlağı.

٧- وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ
7- Ve yeryüzüne, yaydık onu ve bıraktık onda dağlar,
bitirdik onda her çiftten güzeli.

٨- تَبْصِرَةً وَذِكْرَى لِكُلِّ عَبْدٍ مُّنِيبٍ
8- Basireti açar ve zikrettirir her kula,döndürür.

٩- وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء مُّبَارَكًا فَأَنبَتْنَا بِهِ جَنَّاتٍ وَحَبَّ الْحَصِيدِ
9- İndirdik gökyüzünden mübarek bir su ve bitirmekteyiz onunla,
bahçeler ve taneler, hasat edilecek.

١٠- وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَّهَا طَلْعٌ نَّضِيدٌ
10- Hurmalıklar yüksekçe ve tomurcukları kümelenmiş.

١١- رِزْقًا لِّلْعِبَادِ وَأَحْيَيْنَا بِهِ بَلْدَةً مَّيْتًا كَذَلِكَ الْخُرُوجُ
11- Rızıktır kullar için.Hayat vermekteyiz onunla ölü bir beldeye.
İşte böyledir çıkış.

١٢- كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَأَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُ
12- Yalanladı onlardan önceki Nuh Kavmi,Ashab-ı Ress ve Semud.

( 1- Nuh Kavmi; Necm 52. Nuh Kavmi ile ilgili adresler..

2- Ashab-ı Ress;Ashâb-ı Ress Res halkı, Ress’liler demektir Ress sözlükte “bir şeyin evveli, başlangıcı, kuyu, maden, alâmet, eser, kalıntı” anlamlarına gelir “Ashâb-ı Ress”, Kur’ân’da tarihte yaşamış bir halkın adı olarak iki yerde geçmektedir Furkân sûresinin 38 âyetinde Âd ve Semûd kavimleriyle birlikte Ress halkının da helâk edildiği, Kaf sûresinin 12-15 âyetlerinde ise, Nuh’un kavmi, Semud, Ad, Firavun, Lut’un kavmi Eyke halkı ve Tubba’ kavmi gibi Ress halkının da Peygamberleri yalanladığı bildirilmiş; ancak peygamberlerinin ve kendilerinin kim olduğu, nerede yaşadıkları ve nasıl helâk edildikleri beyan edilmemiştir.

Ancak şurası var ki; Necm 50-53 ayetlerde,Ad ve Semud,Nuh'dan sonra Mü'tefike yerin dibine geçirdikten müfessirler Sodom ve Gomoreyi (Lut Kavmi) manasını çıkarmışlardır...Bu ayette de Ashab-ı Ress'ten Lut Kavminin akrabaları manasını verenler olmuştur...Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir...

3- Kuran'da verilen bilgilerden, Semud Kavmi'nin Ad Kavmi'nin torunları olduğu anlaşılır. Nitekim arkeolojik bulgular da, Arap Yarımadası'nın kuzeyinde yaşayan Semudlar'ın kökenlerinin, Ad Kavmi'nin de yaşadığı Güney Arabistan'da olduğunu göstermektedir. 
Ayrıca Semud Kavmi için blogumuz Fecr Süresi kısmına bakabilirsiniz..)

١٣- وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَإِخْوَانُ لُوطٍ
13-Ve Ad,Firavun,Lut'un kardeşleri de.

١٤- وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَعِيدِ
14- Ve Ashab-ı Eyke,Tübbe Kavmi. Hepsi yalanladılar Rasülleri 
ve böylece hak oldu vaadim.

( Eyke Ashabı için bakınız:

Tübbe Kavmi için bakınız: http://www.dumlu.com/kuran/kuranans/t/076.htm 

Firavun,Nuh,Lut,Ad,Semud için bu siteyi takip ediniz: http://www.kavimlerinhelaki.com/ )

١٥- أَفَعَيِينَا بِالْخَلْقِ الْأَوَّلِ بَلْ هُمْ فِي لَبْسٍ مِّنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ
15- O halde yorulduk mu ilk yaratışla ?
Hayır! Onlar şüphededirler yeni yaratılıştan.

١٦- وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
16- Andolsun ki,Biz yarattık insanı ve Biz biliriz ne vesvese verdiğini ona nefsinin!
Biz daha yakınız ona, şah damarından!

(Allahı içinizde arayın,O sizdedir ne göklerde ne ötede ne beride hiç bir mekanda sabit değildir...Münezzehtir her kavrayıştan,İdrak edilemez olduğunu İdrak etmektir Allah'a iman...Hu sendedir..Seni sana bildirir...Sen yalnız değilsin,gözlerini kapa ve Hu ile konuş!)

١٧- إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ
17- Ne zaman ki kaydeder iki kaydedici,sağında ve solunda oturup.

( Zabıt tutan iki melek tesbit ederlerken, bu de en yakın ilim mânâsında; yalnız kudret mânâsında ise ile tenazü üzere amil olması yaraşır, yani her insanın söylediğini, alıp zaptetmekle görevli iki melek vardır. İfadesini zapteder dururlar. İşte onlar, sağdan ve soldan oturmuş zabıt tutarlar.)

١٨- مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
18- Söylenmeyen bir söz olmasın ki yanındaki gözlemciler hazır bulunmasın.

١٩- وَجَاءتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ ذَلِكَ مَا كُنتَ مِنْهُ تَحِيدُ
19- Gelir Sekerat'ul Mevt hak olarak.İşte,neydi ondan kaçıp durduğun ?

(Sekerat'ul Mevt:ölüm halindeki kimsenin kendinden geçmesi, can çekişmesi hali.ölüm sarhoşluğu.)

٢٠- وَنُفِخَ فِي الصُّورِ ذَلِكَ يَوْمُ الْوَعِيدِ
20- Üflenir Sur'a.İşte bu vaad olunan gündür!

٢١- وَجَاءتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّعَهَا سَائِقٌ وَشَهِيدٌ
21- Ve gelir her nefs, beraberinde getirdiği şahit olur.

٢٢- لَقَدْ كُنتَ فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَذَا فَكَشَفْنَا عَنكَ غِطَاءكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَدِيدٌ
22- Andolsun sendin gaflette, bundan böyle kaldırdık senden perdeni.Artık basiretin bugün keskindir.

٢٣- وَقَالَ قَرِينُهُ هَذَا مَا لَدَيَّ عَتِيدٌ
23- Der ki yoldaşı: "bu yanımdaki hazırdır"

(Karinuhu;yoldaş,arkadaş,dünyada imtihanda iken insanın sağında ve solunda hazır bulunan melekler.)

٢٤- أَلْقِيَا فِي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَنِيدٍ
24- "Atın cehenneme hepsini, kafir inatçıları!"

٢٥- مَّنَّاعٍ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍ مُّرِيبٍ
25- Engelleyeni hayrı,haddi aşan,şüpheciyi.

(Mu'tedin;hadsiz,sınırsız,haram-helala uymayan,saldırgan,günahkar.." Allah demişte ne olmuş yani!" gibi dini emirleri çiğneyenler.)

٢٦- الَّذِي جَعَلَ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّدِيدِ
26- O ki, kıldı Allah ile başka ilah! Öyleyse atın onu azaba, şedid olana.

٢٧- قَالَ قَرِينُهُ رَبَّنَا مَا أَطْغَيْتُهُ وَلَكِن كَانَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ
27- Der ki yoldaşı :"Rabbimiz onu ben azdırmadım ve lakin,
o idi dalalette uzak olan.

(Karinuhu;yoldaş melekler..)

٢٨- قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ إِلَيْكُم بِالْوَعِيدِ
28- Der ki:"Tartışmayın huzurumda ve önceden bildirmiştim size vaadimi"

٢٩- مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَا أَنَا بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ
29- "Değiştirilmez söz katımda ve ben değilim zulmedici kullarım için."

٣٠- يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِن مَّزِيدٍ
30- O gün deriz cehenneme: "Doldun mu?" ve der ki: "Var mı daha fazla?"

٣١- وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ غَيْرَ بَعِيدٍ
31- Yaklaştırılmıştır cennet müttakiler için, uzak değildir.

٣٢- هَذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ
32- Bu size vaad olunandır,evvab ve hafiz olanların hepsine.

( Evvab;tövbekar olan...Hafiz;bu tövbe ile Hak yoluna sımsıkı bağlanıp riayetkar olan,korunandır...

Evvab olan abdi Tevvab olan Rab esirger.
Hafız esmasının ihtivasına erişeni Hafîz olan Rab hıfzeder...

Sonra Kaf 32.Ayet İhya olur ve der ki;
"Bu size vaad olunandır,evvab ve hafiz olanların hepsine." )

٣٣- مَنْ خَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ وَجَاء بِقَلْبٍ مُّنِيبٍ
33- Kim huşu duydu Rahman'a gaybtan ve geldi kalbi dönük.

٣٤- ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ ذَلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ
34- "Girin ona Selam ile! Bu Hulud Günü'dür"

(Hulud Günü;evvab ve hafiz olup kalbi münib olanların "Selam" müjdesiyle hulud, ebedi sonsuz mutlu bir hayata başlayacakları gündür..
Allah bizi selam müjdesiyle Hulud Günü ile buluştursun,Evvab,Hafiz ve Münib bir Abd olarak!Amin.)

٣٥- لَهُم مَّا يَشَاؤُونَ فِيهَا وَلَدَيْنَا مَزِيدٌ
35- Onlar için ne dilerlerse oradadır ve katımızda daha fazlasıdır.

٣٦- وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَشَدُّ مِنْهُم بَطْشًا فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِ هَلْ مِن مَّحِيصٍ
36-Nice helak etmiştik onlardan önceki nesilleri.
Onlar daha kuvvetliydi kendilerinden.Böylece yer aradılar beldelerde.
Var mı kaçacak yer ?

٣٧- إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَن كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ
37- Şüphesiz bunda mutlaka zikir vardır,kalbi olanlara veya kulak verip dinleyenlere ve o şahit olanlara.

٣٨- وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ وَمَا مَسَّنَا مِن لُّغُوبٍ
38- Andolsun ki, Biz yarattık semavatı ve arzı ve arasındakileri altı günde.
Bize dokunmadı bir yorgunluk.

٣٩- فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ
39- Sabret dediklerine ve tesbih et hamd ile Rabbini,
doğuşundan önce güneşin ve batışından önce.

( Kaf Suresi 39.Ayette Asr -ikindi- namazı ve sabah namazı vakitleri böylece belli oldu...Nuzül Sırasına göre gittiğimizde ilk defa vakit namazına rastlamış olduk..Bilindiği üzre Müzzemmil Suresinde Gece namazı -teheccüd- emr olunmuş ve son ayetlerinde hafifletilmiş,yük kaldırılmıştı...Ancak Asr ve Sabah vaktine işaret eden namaz vakitleri ilk defa burada gözümüze çarpmaktadır.)

٤٠- وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ السُّجُودِ
40- Gecede O'nu tesbih et, secdelerin arkasından.

(Kaf 40  da akşam ve yatsı namazları işarettir.)

٤١- وَاسْتَمِعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِن مَّكَانٍ قَرِيبٍ
41-Kulak ver o gün nida eden münadiye, yakın bir yerden.

٤٢- يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّ ذَلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ
42- O gün işitirler sayhayı, haktır. O, Huruç Günü'dür.

(Sayha;kulakları patlatırcasına şiddetli biz azab sesidir...İşte Sur'a üfürüldüğünde çıkacak olan sayha ile Huruç Günü başlar...Huruç ise çıkıştır..Yani kabirlerin deşilme günü,çıkış günü.)

٤٣- إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَإِلَيْنَا الْمَصِيرُ
43- Şüphesiz Biz,diriltir ve öldürürüz! Bizedir dönüş!

٤٤- يَوْمَ تَشَقَّقُ الْأَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعًا ذَلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَسِيرٌ
44- O gün ayrılır yeryüzü onlardan,süratle.İşte bu haşr bize kolaydır.

(Haşr;toplama,hesab için huzurda kulların toplanması.)

٤٥- نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِجَبَّارٍ فَذَكِّرْ بِالْقُرْآنِ مَن يَخَافُ وَعِيدِ
45- Biz biliyoruz ne dediklerini.Değilsin sen onlar üzerinde zorlayıcı.
Öyleyse zikret Kur'an ile, korkanlara vaadimden.

صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.







16 Ağustos 2011 Salı

33- Alak Denkleminde Suret'ul Mürselat İkrası









بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir


١- وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا
1- Andolsun gönderilenlere ard arda,

٢- فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا
2- Sonra esip estirenlere,

٣- وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا
3- Ve neşredib yayanlara,

٤- فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا
4- Sonra ayırıp ayıranlara,

٥- فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا
5- Sonra ilka edenlere zikri,

( İlka edenlere (mulkiyat); burada RasülAllah'a vahyi ilka eden melekler kastedilmekle beraber, vahyin beşerin vicdanına ilka etmesi veyahut bir beşerin vahyi insanların zihnine,bilincine ilka ettimesi de olabilir.)

٦- عُذْرًا أَوْ نُذْرًا
6- Özür veya nezir olarak,

( nezir;uyarı.)

٧- إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ
7- Muhakkak ki size vaad olunan vuku bulacaktır.

٨- فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ
8- Ne zaman ki yıldızlar silindi,

٩- وَإِذَا السَّمَاء فُرِجَتْ
9- Ve ne zaman ki gökyüzü yarıldı.

١٠- وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ
10- Ne zaman ki dağlar savruldu,

١١- وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ
11- Ne zaman ki Rasüller vakte bağlandı,

( Bu kelime "ukkitet" asıl itibariyle "tevkît" kökünden türetilmiş olup aslı dir. Yani "peygamberlerin bekleye durdukları ve ümmetlerine karşı şehadet edecekleri vakit ve vaad edilen güne erdirildikleri zaman, ki bu kıyamet günüdür." )

١٢- لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ
12- Hangi güne ertlendi?

١٣- لِيَوْمِ الْفَصْلِ
13- Fasıl gününe.

١٤- وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ
14- Nerden bileceksin nedir Fasıl Günü?

(Fasıl Günü;iyi ile kötünün,Hak ile Batılın kesin hükme bağlanıp kopartılacağı gündür..)

١٥- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
15- Vay haline o gün yalanlayanların!

١٦- أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ
16- Helak etmedik mi evvelkileri?

١٧- ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ
17- Sonra, onlara tabi olan sonrakileri de,

١٨- كَذَلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ
18- İşte böyle yaparız mücrimlere.

(Mücrim;suçlu, günahkâr, günah işleyen, haddi aşan kimse.)

١٩- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
19- Vay haline o gün yalanlayanların!

٢٠- أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّاء مَّهِينٍ
20- Sizi yaratmadık mı adi bir sudan?

٢١- فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَّكِينٍ
21- Onu kılmadık mı sağlam bir kararda?

٢٢- إِلَى قَدَرٍ مَّعْلُومٍ
22- Malum bir kadere kadar.

٢٣- فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ
23- Böylece takdir ettik.Ne güzel takdir edeniz!

٢٤- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
24- Vay haline o gün yalanlayanların!



٢٥- أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا
25- Kılmadık mı yeryüzünü toplanma yeri ?

٢٦- أَحْيَاء وَأَمْوَاتًا
26- Dirilere ve ölülere.

٢٧- وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُم مَّاء فُرَاتًا
27- Kıldık onda sabit dağlar yüksekçe,ve verdik size tatlı bir su.

٢٨- وَيْلٌ يوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
28- Vay haline o gün yalanlayanların!

٢٩- انطَلِقُوا إِلَى مَا كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ
29- Gidin! Yalanlayıp durduğunuz şeye!

٣٠- انطَلِقُوا إِلَى ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ
30- Gidin gölgesine! Üç şubeliye..

(Hristiyanların inandığı teslis - üçleme; Allâh - Ruh-ül Kuds ve Oğlu inancı kurtarsın bakalım sizi, anlamında!..‎Ahmed Hulusi
3 şubeye gidin bakalım madem o kadar inatçısınız;gidin 3 çatala; "Allâh - Ruh-ül Kuds ve Oğlu" akidesine,gerisin geriye gidin..Muhakkak ki burnunuzdan damgalnıp Rabbinizin huzurunda perçeminizden yakalanıp, Fasıl Günü'nde ayrılacaksınız...
Allah ile kul arasına,Kuran ile kul arasına kimseyi sokmayın...Şubeler açmayın,çatallar oluşturmayın...)

٣١- لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ
31- Ne gölgelendirir ne de kurtarır alevden!

٣٢- إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ
32- Muhakkak ki o, fırlatacak kıvılcımlar kale gibi.

٣٣- كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ
33- Sanki onlar sarı develerdir.

٣٤- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
34- Vay haline o gün yalanlayanların!

٣٥- هَذَا يَوْمُ لَا يَنطِقُونَ
35- Bu,konuşamayacakları gündür.

٣٦- وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ
36- İzin verilmez onlara ki özür dilesinler.

٣٧- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
37-Vay haline o gün yalanlayanların!

٣٨- هَذَا يَوْمُ الْفَصْلِ جَمَعْنَاكُمْ وَالْأَوَّلِينَ
38- Bu Fasıl Günü'dür,topladık sizi ve evvelkileri.

( Fasıl Günü;iyi ile kötünün,Hak ile Batılın kesin hükme bağlanıp kopartılacağı gündür..)

٣٩- فَإِن كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ
39- Haydi, varsa bir hileniz, tuzak kurun!

٤٠- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
40- Vay haline o gün yalanlayanların!

٤١- إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلَالٍ وَعُيُونٍ
41- Muhakkak ki müttakiler gölgelerde ve pınarbaşlarındadır.

٤٢- وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ
42- Ve meyveler, iştah kabartan şeyler.

٤٣- كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
43- Yiyin,için afiyetle,yaptıklarınızdan dolayı.

٤٤- إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنينَ
44- Biz böyle karşılarız muhsinleri.

(Muhsin;iyilik eden, iyi davranan, iyi ameller işleyen ve yaptığını iyi yapan kimse.)

٤٥- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
45- Vay haline o gün yalanlayanların!

٤٦- كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجْرِمُونَ
46- Yiyin faydalanın biraz, muhakkak ki siz mücrimlersiniz.

٤٧- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
47- Vay haline o gün yalanlayanların!

٤٨- وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ
48- Ne zaman ki denilir onlara;"Rüku edin!" rüku etmezler.

٤٩- وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
49- Vay haline o gün yalanlayanların!

٥٠- فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ
50- Artık hangi söze, bundan sonra inanacaklar ?

صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.





15 Ağustos 2011 Pazartesi

32- Alak Denkleminde Suret'ul Hümeze İkrası










بسم الله الرحمن الرحيم
B ismi Allah Rahman’dır, Rahim’dir


١- وَيْلٌ لِّكُلِّ هُمَزَةٍ لُّمَزَةٍ
1- Veyl olsun hepsine, hümezeye de lümezeye de..



(Bir insanı gıyabında ayıplamak, çekiştirmek, gıybetini yapmak, gammazlık yapmak ve ta'n etmek anlamındaki "hemz" kökünden türeyen hümeze, çok ayıplayan, gıybet eden, arkadan çekiştiren kimse demektir...
Yaralamak, bir şeyi şiddetle yakalamak, almak, bir insanı yüzüne karşı ayıplamak, gözle, kaşla, baş ve dudakla işaret ederek ayıplamak ve alaya almak anlamındaki "lemz" kelimesinden türeyen lümeze ise insanları daima ayıplayan ve alaya alan kimse demektir ..



Hümeze ve lümeze hakkında bakınız; http://www.mumsema.com/islami-kavramlar/114222-humeze-lumeze-ne-demektir.html )


٢- الَّذِي جَمَعَ مَالًا وَعَدَّدَهُ
2- O ki; topladı malı ve onu adetlendirdi.


٣- يَحْسَبُ أَنَّ مَالَهُ أَخْلَدَهُ
3- Zanneder ki malı onu ebedi kılacak


٤- كَلَّا لَيُنبَذَنَّ فِي الْحُطَمَةِ
4- Hayır! Andolsun ki atılacak Hutame'ye.


٥- وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحُطَمَةُ
5- Nerden bileceksin nedir Hutame ?


٦- نَارُ اللَّهِ الْمُوقَدَةُ
6- Allah'ın Ateşi,tutuşturulmuş.


٧- الَّتِي تَطَّلِعُ عَلَى الْأَفْئِدَةِ
7- Ki o, üstüne çıkar ta kaplerin.


٨- إِنَّهَا عَلَيْهِم مُّؤْصَدَةٌ
8- Muhakkak ki o, onların üzerine kapatılmıştır.


٩- فِي عَمَدٍ مُّمَدَّدَةٍ
9- Sütunlarda yüksekçedir.



صدق الله العظيم
Allah sözüne sadıktır ve Yücedir.